Türkisch - Englisch
Türkisch - Englisch
Deutsch - Englisch
Französisch - Englisch
Spanisch - Englisch
Englisch Synonyme
Synonyme
Über uns
Werkzeuge
Quellen
Kontakt
Einloggen / Registrieren
Licht Ausschalten
English
English
Türkçe
Français
Español
Deutsch
Synonyme
Werkzeuge
Über uns
Quellen
Kontakt
Einloggen / Registrieren
EN-TR
Türkisch - Englisch
Deutsch - Englisch
Spanisch - Englisch
Französisch - Englisch
Englisch Synonyme
Türkisch - Englisch
Französisch - Englisch
Spanisch - Englisch
Deutsch - Englisch
Verlauf
izin veren
Bedeutungen von dem Begriff
"izin veren"
im Englisch Türkisch Wörterbuch : 5 Ergebniss(e)
Kategorie
Türkisch
Englisch
General
1
General
izin veren
permissive
adj.
2
General
izin veren
tolerative
adj.
3
General
izin veren
enabling
adj.
4
General
izin veren
concessory
adj.
5
General
izin veren
consentant
adj.
Bedeutungen, die der Begriff
"izin veren"
mit anderen Begriffen im Englisch Türkisch Wörterbuch erhalten hat: 92 Ergebniss(e)
Kategorie
Türkisch
Englisch
General
1
General
gümrük vergisi ödemeden malların geçici ithaline izin veren resmi belge
carnet
n.
2
General
yetki/izin veren
empowerer
n.
3
General
sadece yemeklerde alkollü içecek servisi yapılmasına izin veren lisans
table licence
n.
4
General
kendisine dokunulmasına izin veren kimse
toucher
n.
5
General
izin veren kimse
allower
n.
6
General
esas boyutun hem üstünde hem de altında varyasyona izin veren bir tolerans spesifikasyonuna ait veya ilgili
bilateral
adj.
7
General
değişime izin veren
open-ended
adj.
8
General
resmi kıyafete izin veren
dress
adj.
9
General
kullanıcının ürün veya fikirleri seçerek istediği gibi birleştirmesine izin veren
pick and mix
adj.
10
General
temasla izin veren
contact
adj.
11
General
adli soruşturmaya izin veren
inquisible [obsolete]
adj.
12
General
grubun tüm üyelerinin katılmasına izin veren
participatory
adj.
Colloquial
13
Colloquial
üzerinde deney yapılmasına izin veren kimse
lab rat
n.
Idioms
14
Idioms
bir müşterinin bir üründen sadece bir tane almasına izin veren satış politikası
one per customer
n.
15
Idioms
bir müşterinin bir üründen sadece bir tane almasına izin veren satış politikası
one to a customer
n.
16
Idioms
sürücünün tek elle araba kullanırken diğer elini de kız arkadaşının boynuna atmasına izin veren direksiyon topuzu
necking knob
n.
Trade/Economic
17
Trade/Economic
bir işçinin yetki alanı dışında bir iş yapmasına izin veren, yerel sendika tarafından verilen kart
traveling card
n.
18
Trade/Economic
gemilerin dış ülkelerde mal taşımalarına izin veren gümrük belgesi
register
n.
19
Trade/Economic
esnafın bir eseri bedeli ödenene kadar elinde tutmasına izin veren ihtiyati haciz
artisan's lien
n.
20
Trade/Economic
bir sektörün diğerinden daha hızlı büyümesine izin veren (ekonomik sistem)
two-speed
adj.
21
Trade/Economic
mevcut koşullar altında ek fon ödünç almaya izin veren
open-end
adj.
22
Trade/Economic
belirli koşullar dahilinde sözleşmeye ek borçlanmaya izin veren
open-ended
adj.
23
Trade/Economic
bindiğinde ödersin (hizmeti kullanmak için hizmetin sunulduğu anda ödeme yapmaya izin veren sistem)
pay as you go transport
expr.
Law
24
Law
motorlu taşıtın geçici girişine izin veren gümrük belgesi
carnet
n.
25
Law
sürücülerin belirli sınırları geçmesine izin veren belge
carnet
n.
26
Law
kişinin delil aramak ve kopyalarını almak için başkasının mülküne girmesine izin veren mahkeme emri
anton piller order
n.
27
Law
kişinin delil aramak ve kopyalarını almak için başkasının mülküne girmesine izin veren mahkeme emri
search order
n.
28
Law
abd'de tıp fakültelerinin ırka dayalı öğrenci kabul etmesine izin veren mahkeme kararı
bakke decision
n.
Politics
29
Politics
resmi olarak tanınmamış dini inanç ve ibadetlere izin veren hükümet politikası
toleration
n.
30
Politics
ön seçimlerde farklı bir partiden aday olma yoluyla oylamaya izin veren
crossover
adj.
Insurance
31
Insurance
varış limanının buzlanma nedeniyle malın boşaltılmasına elverişli olmaması dolayısıyla geminin en yakın bir diğer limanda malı boşaltabilmesi için yön değiştirmesine izin veren hüküm
ice deviation clause
n.
Tourism
32
Tourism
yolcunun bir ülkeye yeniden giriş yapmasına izin veren vize
re-entry visa
n.
33
Tourism
otel çalışanlarının kumarhanede çalışmasına izin veren hükümet sertifikası
rsg (responsible service of gambling) [australia]
abrev.
Technical
34
Technical
bir yöne harekete izin veren aksi yönde hareketi engelleyen mekanik stop
pawl
n.
35
Technical
çarkın bir yöne dönmesine izin veren fakat geri hareketini engelleyen mekanizma
ratchet
n.
36
Technical
distilatın genleşmesi, yoğunlaşması ve tekrar kaba düşmesine izin veren balon şeklinde hazne
ogee
n.
37
Technical
dönme ve yatay harekete izin veren çelik veya dökme demir kaide
rocker
n.
38
Technical
bir yöne akışa izin veren, aksi/ters yöne akışı önleyen valf
check valve
n.
39
Technical
atık borusunda zehirli gazları tutup sıvı akışına izin veren bir tür conta
draintrap
n.
40
Technical
sıvının taşarak yayılmasına izin veren hazne
conservator
n.
41
Technical
elektrik devresinde indüktörler ve kapasitörlerden oluşan ve istenen aralıktaki frekansta akıma izin veren devre elemanı
filter
n.
42
Technical
yalnızca belirli moleküllerin geçişine izin veren bir zar türü
selectively permeable membrane
n.
Computer
43
Computer
görevlerin daha geç bir tarihe göre programlanmasına izin veren unix komutu
cron
n.
44
Computer
metin dizilerinin rastgele bir şekilde birbirine bağlanan karmaşık bir ağ olarak işlenmesine izin veren bir veritabanı yönetim sistemi
hypertext system
n.
45
Computer
toplu dosyanın çoklu görev yapmasına izin veren windows talimatı
choice
n.
46
Computer
klavyeyle bilgisayar ve insan kullanıcılar arasında sorgu ve yanıtlara izin veren bir bilgisayar işletim modu
conversation mode
n.
47
Computer
diğer oyunculara karşı avantaj sağlayan oyun içi öğeleri gerçek para harcayarak satın almaya izin veren video oyunları
pay to win (p2w)
n.
48
Computer
disk sürücü mekanizması içindeki metal diskleri kalıcı olarak kapatarak yüksek yoğunluklu depolama yapmaya izin veren (bilgisayar diski)
winchester
adj.
Informatics
49
Informatics
(grafik kullanıcı arayüzü) kullanıcının kaydırarak değer seçmesine izin veren bileşen
slider
n.
Telecom
50
Telecom
herkesin üzerinde istediği gibi düzenlemeler yapmasına izin veren bilgi sayfaları topluluğu
wiki
n.
51
Telecom
bağlantıyı kesmeden çağrıyı geçici olarak kesmeye izin veren telefon hizmeti
hold
n.
52
Telecom
hem verici hem de alıcı ekipmanı kullanarak iki yönde iletişime izin veren
two-way
adj.
53
Telecom
bağlı istasyonlara programlama sağlamayıp her bir istasyonun kendi şovlarını programlamasına izin veren (şebeke)
offline
adj.
54
Telecom
bağlı istasyonlara programlama sağlamayıp her bir istasyonun kendi şovlarını programlamasına izin veren (şebeke)
off-line
adj.
55
Telecom
aynı anda yalnızca tek yönde telekomünikasyona izin veren
simplex
adj.
56
Telecom
verinin farklı formlarda aktarılmasına izin veren bir iletişim protokolü
mime (multipurpose internet mail extensions)
abrev.
Electric
57
Electric
sadece önceden belirlenmiş yükseklikteki gerilimin geçmesine izin veren bir elektrik devresinden oluşan bir cihaz
kicksorter
n.
Mechanic
58
Mechanic
(suyun tek yönlü akışına izin veren) basit vana
clapper valve
n.
59
Mechanic
yalnızca operatör bastığında çalışmaya izin veren güvenlik anahtarı
dead man's handle
n.
60
Mechanic
yalnızca operatör bastığında çalışmaya izin veren güvenlik anahtarı
dead man's pedal
n.
Transportation
61
Transportation
motorlu taşıtın gümrükten kısa süreli geçişine izin veren belge
tryptique
n.
62
Transportation
motorlu taşıtın gümrükten kısa süreli geçişine izin veren belge
tryptyque
n.
Aeronautic
63
Aeronautic
bir yöne akışa izin veren aksi yöne akışı
check valve
n.
64
Aeronautic
çarkın bir yöne dönmesine izin veren mekanizma
ratchet
n.
Marine
65
Marine
su değişimine izin veren dalgakıranı
water-exchange breakwater
n.
Anatomy
66
Anatomy
sadece öne ve arkaya harekete izin veren eklem
hinge joint
n.
67
Anatomy
sadece kayma hareketine izin veren serbest hareketli bir eklem
articulatio plana
n.
68
Anatomy
sadece kayma hareketine izin veren serbest hareketli bir eklem
gliding joint
n.
Logic
69
Logic
bazı üyelerinin sıralanmasına izin veren bir dizi ilişki kategorisinden biri
ordering
n.
Chemistry
70
Chemistry
optik sistemlerde ışığın geçmesine izin veren açıklık
aperture
n.
Biology
71
Biology
uyarıcıya yanıt olarak hücre zarından geçişe izin veren veya geçişi yasaklayan molekül veya molekül parçası
gate
n.
Botanic
72
Botanic
patojenik organizmanın elverişsiz koşullarda hayatta kalmasına izin veren
holdover
adj.
73
Botanic
patojenik organizmanın elverişsiz koşullarda hayatta kalmasına izin veren
holdover
adj.
Agriculture
74
Agriculture
(soy kütüğü) yalnızca atası kütüğe kayıtlı olan hayvanların kaydına izin veren
closed
adj.
Breeding
75
Breeding
ırk tipine uygun hayvanların yanı sıra ebeveynleri belli olan hayvanların kaydedilmesine izin veren
open
adj.
Social Sciences
76
Social Sciences
çocuğunun her şeyine müdahale etmeyip kendinin yapmasına izin veren ebeveynlik
free-range parenting
n.
Literature
77
Literature
elektronik hiper metin belgesi olarak yazılıp olay örgüsü gelişimini değiştirmeye izin veren kurgu eser
hyperfiction
n.
Military
78
Military
saldıran tarafın yaklaşıp girmesine izin veren gedik
practicable breach
n.
Sport
79
Sport
yağmur nedeniyle etkinlik (maç, yarışma vb.) iptal edilirse ileriki bir tarihte geri kabul edilmesine izin veren bir bilet
raincheck
n.
80
Sport
ragbinin sınırlı temasa izin veren versiyonu
touch rugby
n.
81
Sport
bir takımın oyunda ilk başlamasına izin veren
go-ahead [us]
adj.
Baseball
82
Baseball
topu atan oyuncunun rakip takımın sadece üç vuruş yapmasına izin veren oyun
three-hitter
n.
83
Baseball
topu atan oyuncunun rakip takımın sadece üç vuruş yapmasına izin veren oyun
3-hitter
n.
84
Baseball
yakalayıcının tutamayacağı kadar yükseğe/uzağa/aşağı yapılan ve koşucunun diğer kaleye ulaşmasına izin veren isabetsiz atış
wild pitch
n.
85
Baseball
yakalayıcının tutamayacağı noktaya yapılan ve koşucunun diğer kaleye ulaşmasına izin veren isabetsiz atış
wp (wild pitch)
n.
Music
86
Music
(orgda) sesi kontrol eden kutu bölümünde ses geçişine izin veren bir mekanizma
shade
n.
Archaic
87
Archaic
özgürlüğe büyük ölçüde izin veren
large
adj.
Engineering
88
Engineering
gaz veya sıvıların önden akmasına izin veren kanal veya boru
foreflow
n.
89
Engineering
(boru, tünel, vb. içinde) yalnızca bir yönde akışa izin veren
nonreturn
adj.
Slang
90
Slang
şüpheli bireylerin yakalanarak cezaya çarptırılmasına izin veren bir kanunlar bütünü
sus laws [uk]
n.
91
Slang
şüpheli bireylerin yakalanarak cezaya çarptırılmasına izin veren bir kanunlar bütünü
suss laws [uk]
n.
92
Slang
şarap satmayan ama müşterilerinin kendi şarabını getirmesine izin veren işletme
byow (bring your own wine)
expr.
×
Pronunciation in context (
out of
)
Pronunciation of izin veren
×
Term Options
Übersetzung Vorschlagen / Korrigieren
Französisch Englisch Wörterbuch
Spanisch Englisch Wörterbuch
Deutsch Englisch Wörterbuch
Englisch Synonyme Wörterbuch
Google Images
Merriam Webster
Dictionary.com
The Free Dictionary
Abbreviations
Wikipedia in English
Wikipedia in Turkish
Urban Dictionary
German, LEO
Chinese, Dict.Cn
Spanish, SpanishDict
Russian, Multitran.ru
Medical, MedicineNet
İşaret Dili, Signing Savvy