Türkisch | Englisch | |||
---|---|---|---|---|
General | ||||
General | kolaylıklar | facilities n. | ||
The European Commission should, I believe, provide facilities for such action. Avrupa Komisyonu'nun bu tür faaliyetler için kolaylıklar sağlaması gerektiğine inanıyorum. More Sentences |
||||
General | kolaylıklar | amenities n. | ||
They will not provide the tourist amenities we need in the future. Gelecekte ihtiyacımız olan turistik kolaylıkları sağlayamayacaklar. More Sentences |
||||
Trade/Economic | ||||
Trade/Economic | kolaylıklar | facilities n. | ||
To sum up, I would also say that we must support the provisions laying down facilities governing grid access. Özetle şebeke erişimine ilişkin kolaylıkları düzenleyen hükümleri desteklememiz gerektiğini de söylemek isterim. More Sentences |
Türkisch | Englisch | |
---|---|---|
General | ||
General | (elektronik eşyalar gibi hayatı kolaylaştıran) modern kolaylıklar | modern conveniences n. |
Colloquial | ||
Colloquial | (elektronik eşyalar gibi hayatı kolaylaştıran) modern kolaylıklar | mod cons n. |
Trade/Economic | ||
Trade/Economic | fevkalade kolaylıklar | emergency facilities n. |
Trade/Economic | olağanüstü kolaylıklar | emergency facilities n. |
Telecom | ||
Telecom | ilave kolaylıklar | additional facilities n. |
Construction | ||
Construction | ortak kolaylıklar | community facilities n. |