oranda - Türkisch Englisch Wörterbuch
Verlauf

oranda



Bedeutungen von dem Begriff "oranda" im Englisch Türkisch Wörterbuch : 2 Ergebniss(e)

Türkisch Englisch
General
oranda at a rate of adv.
oranda in the ratio of prep.

Bedeutungen, die der Begriff "oranda" mit anderen Begriffen im Englisch Türkisch Wörterbuch erhalten hat: 250 Ergebniss(e)

Türkisch Englisch
General
beklentilerden daha az oranda başarılı olan underachiever n.
önemli oranda a considerable extent n.
önemli oranda a considerable amount n.
yeterli oranda kullanılmamış underuse n.
yüksek oranda katılım high level of participation n.
güneş ışınlarını maksimum oranda alacak şekilde tasarlanmış oda sunroom n.
yeterli oranda düşünme adequate consideration n.
iki tarafın da aynı oranda kazanması veya kaybetmesi zero-sum game n.
yoğun oranda ekrana maruz kalma heavy screen time n.
uygun oranda karıştırma attemperament n.
uygun oranda karıştırma attemperment n.
iki şeyin eşit oranda karışımı half-and-half n.
hayvan popülasyonunun avcılıkla veya öldürerek yok edilmesi veya önemli oranda azaltılması overkill n.
(büyük oranda homojen kütlede) homojen olmayan kısım inhomogeneity n.
eşit oranda olma cointension n.
(şarapların damıtılma işleminde) içkinin ilk toplanan ve yüksek oranda fuzel yağı içeren bölümü foreshot n.
sabit oranda artış scaleup n.
muaf tutulanlar haricindeki tüm hükümet programlarına eşit oranda uygulanan sabit yüzde kesintisiyle kamu harcamalarının otomatik olarak azaltılması sequestration n.
büyük oranda tek bir etnisiteden insanların yaşadığı ülke ethno-state n.
belirli bir oranda paylaştırmak prorate v.
belirli bir oranda bölüştürmek prorate v.
önemli oranda artmak increase significantly v.
önemli oranda artmak increase dramatically v.
önemli oranda artmak increase considerably v.
önemli oranda artmak increase substantially v.
önemli oranda artmak increase enormously v.
beklenenle aynı oranda olmak be in the right ballpark v.
büyük oranda durmak largely stop v.
büyük oranda durdurmak largely stop v.
ciddi oranda sekteye uğratmak seriously cripple v.
belirli bir oranda bölüştürmek average v.
(bir sayıda/oranda) seyretmek run v.
büyük oranda azaltmak slash v.
istikrarlı ve ilerleyen bir oranda artış yaratmak pyramid v.
eşit oranda sorumluluk sahibi collegial adj.
belli bir oranda a certain extent adj.
eşit oranda yetkiye sahip olan collegial adj.
yeterli oranda kullanılmamış underutilised adj.
normalden daha az oranda kullanılmış underutilized adj.
normalden daha az oranda kullanılmış underutilised adj.
yeterli oranda kullanılmamış underutilized adj.
aşırı oranda tedarik edilmiş oversupplied adj.
hatırı sayılır oranda a considerable amount of adj.
iyi oranda finanse edilmiş well-funded adj.
yeterli oranda tedarik edilmiş well-supplied adj.
yeterli oranda finanse edilmiş well-funded adj.
yüksek oranda high incidence of adj.
sık oranda high incidence of adj.
eşit oranda önemli equally significant adj.
hatırı sayılır oranda yapılma ihtimali olan makable adj.
hatırı sayılır oranda yapılma ihtimali olan makeable adj.
büyük oranda husky adj.
eşit oranda cointense adj.
sabit oranda azaltılmış scale-down adj.
sabit oranda azalan scale-down adj.
sabit oranda arttırılmış scale-up adj.
sabit oranda artan scale-up adj.
yüksek oranda hitap eden superslick adj.
aynı oranda evenly adv.
artan oranda increasingly adv.
eşit oranda sorumluluğa sahip olarak collegially adv.
büyük oranda substantially adv.
eşit oranda uniformly adv.
az oranda slightly adv.
bu oranda that much adv.
giderek artan oranda ever-increasingly adv.
gittikçe artan oranda increasingly adv.
giderek artan oranda increasingly adv.
gittikçe artan oranda ever-increasingly adv.
eşit oranda on an equal basis adv.
büyük ölçüde/oranda in large measure adv.
büyük oranda to a large extent adv.
önemli oranda considerably adv.
korkunç oranda at a fearful rate adv.
endişe verici oranda/derecede at the alarming rate adv.
büyük oranda in no small measure adv.
az oranda faintly adv.
yüksek oranda highly adv.
önemli oranda considerable [dialect] adv.
büyük oranda largely adv.
büyük oranda mainly adv.
büyük oranda considerably adv.
büyük oranda drastically adv.
büyük oranda greatly adv.
önemli oranda smartly adv.
aynı oranda suent [dialect] adv.
aynı oranda suently adv.
-diği oranda according as conj.
bir elementten mümkün olduğunca fazla oranda içeren anlamı veren ön ek per- pref.
Phrasals
birinden/bir şeyden belli bir oranda daha iyi olmak exceed someone or something by something v.
birini/bir şeyi belli bir oranda gölgede bırakmak exceed someone or something by something v.
birinden/bir şeyden belli bir oranda daha exceed someone or something by something v.
(bir oranda) gölgede bırakmak daha baskın olmak exceed by v.
(bir oranda) düşmek/azalmak fall by v.
(belli bir oranda) düşmek/azalmak fall by (some amount) v.
(bir şeyi bir oranda/seviyede) artırmak increase (something) by (something) v.
(bir şeyi bir oranda/seviyede) genişletmek increase (something) by (something) v.
bir oranda/seviyede artırmak increment by v.
(bir sayıyla) çarpıp o oranda artırmak multiply by (something) v.
(bir oranda) artırmak multiply by (something) v.
Phrases
daha az oranda to a lesser extent expr.
hangi oranda in what/which proportion expr.
hangi oranda at what rate expr.
ne oranda at what rate expr.
önemli oranda a large number expr.
ne oranda in what/which proportion expr.
ne oranda the degree to which expr.
ne oranda the degree to which expr.
Proverb
din görevlilerinin yükseldikleri oranda yozlaştıklarını belirten söz the nearer the church, the farther from god
Colloquial
aralarında toplumca uygun görülmeyen oranda yaş farkı olan iki kişinin yaşadığı ilişki may-december romance n.
ciddi oranda gerilemek/geri kalmak take a hammering v.
yüksek oranda radyoaktivite içeren hot adj.
tehlikeli oranda yüksek elektriksel potansiyelde olan hot adj.
çok büyük oranda/ölçüde a whole heap expr.
Idioms
büyük oranda kesintiye uğramak be cut to the bone v.
ciddi/büyük oranda kesilmek be cut to the bone v.
(bir şeyle) aynı oranda olmak keep in step v.
bir şeye tatmin edici oranda sahip olmak have something coming out of your ears v.
bir şeye lüzumsuz/aşırı oranda sahip olmak have something coming out of your ears v.
büyük oranda kesmek cut to the bone v.
çok büyük oranda/derecede leaps and bounds adv.
daha az oranda in small part expr.
büyük oranda on a biblical scale expr.
acayip oranda/düzeyde by half expr.
çok büyük oranda/derecede by leaps and bounds expr.
büyük oranda by the yard expr.
Speaking
bu oranda this thing expr.
Trade/Economic
azalan oranda artış degressive rate n.
bütün vergi dilimlerine aynı oranda uygulanan vergi flat tax n.
kişi başına sabit oranda vergi poll tax n.
piyasanın kriz sonrasında düşüş eğiliminden kurtulamasa da az oranda bile olsa toparlanması dead-cat bounce n.
sabit oranda kar payı dağıtımı constant pay out ratio n.
sermayenin verimliliğini emeğinkinden daha yüksek oranda artıran teknik gelişme labor saving technological progress n.
tüm liste fiyatlarının belli bir oranda yükseltilmesine dayanan bir fiyat ayarlama yöntemi surcharge n.
tümden veya belli oranda vergi dışı tutulan devlet tahvili inadmissible asset n.
(büyük oranda) hissedar blockholder n.
gümüş olarak basılan ancak yüksek oranda baz metal içeren madeni paralar black money [obsolete] n.
faiz ödemelerinin karşılanacağı ve vadesinde eşit oranda geri ödenecek devlet tahvilleri gilts n.
belirtilen oranda faiz getiren per cents n.
bir tarafın kazanırken diger tarafın aynı oranda kaybetmesi zero-sum game n.
işverenin çalışana belirli bir oranda ödeme yapma teklifi contract offer n.
(şirketin) adi hisse sermayesine nazaran çok yüksek oranda borç senetleri ve imtiyazlı hisse senetlerine sahip olmasına sebep olmak overgear v.
belirli bir oranda proportionately adv.
belirli bir oranda pro rota expr.
belirli bir oranda pro rata expr.
eşit oranda at an equal rate expr.
Law
boşanma davasında davacının da aynı oranda suçlu olduğunu ifade eden karşı itham recrimination n.
aynı oranda oy alanlar arasındaki ikinci kura ballotage n.
gıda ürünlerinin bir pazardan toplanıp aynı pazara daha yüksek oranda satılması regrating n.
gıda ürünlerinin bir pazardan toplanıp aynı pazara daha yüksek oranda satılması forestalling n.
gıda ürünlerinin bir pazardan toplanıp aynı pazara daha yüksek oranda satılması engrossing n.
yeterli oranda tayin edilmiş semen sufficiently determined price n.
eşit oranda pari passu expr.
Politics
dolaylı maliyetlerin sabit oranda toplam maliyete yansıtıldığı tam maliyet modeli. full cost model with flat rate for indirect costs n.
Insurance
mil başına belirli bir oranda verilen bir seyahat masrafı ödeneği milage n.
katkı paylarının sabit oranda olduğu ve yan ödemelerin bu şekilde ayrılan paraya göre belirlendiği (emeklilik geliri) money-purchase adj.
Technical
içten yanmalı motorlarda doğru oranda hava yakıt karıştırma işlemi carburation n.
içten yanmalı motorlarda doğru oranda hava-yakıt karıştırma işlemi carburation n.
kalay, kurşun ve çinko ile birlikte yüksek oranda bakır içeren dökme bakır alaşımı red brass n.
tüplü dalışlarda kullanılan, atmosferdeki havadan daha yüksek oranda oksijene sahip hava nitrox n.
az oranda klor kapsayan klorür subchloride n.
düşük oranda şarj etme float charging n.
düşük oranda şarj etme trickle charging n.
küçük oranda oksijen kapsayan oksit suboxide n.
minimum oranda şarj etme float charging n.
minimum oranda şarj etme trickle charging n.
program sunucusunun mikrofon başında program sunarken söylediklerinin anlaşılması için arka planda üretilen sesi belli bir oranda kısması ducking n.
rüzgar yön ve süratinin anı olarak büyük oranda değişmesi windshear n.
sunucunun mikrofon başında program sunarken söylediklerinin anlaşılması için arka planda üretilen sesi belli bir oranda kısması ducking n.
yüksek oranda örgensel toprak highly organic soil n.
yüksek oranda kobalt muhtevası high cobalt content n.
(ses kayıt veya yayın sisteminde) birçok kaynaktan gelen sinyalleri istenen bir oranda birleştirmek için kullanılan elektrik devresi mixer n.
grimsi beyaz renkli yüksek oranda plastik içeren kil clay n.
yüksek oranda fosfor içeren pik demiri basic iron n.
pik demire belirli bir oranda hurda çelik karıştırılarak elde edilen düşük karbonlu dökme demir semisteel n.
yüksek oranda çözünür highly soluble adj.
yüksek oranda yanıcı madde içeren rich adj.
(metal) belirli oranda saf metal içeren fine adj.
göz alıcı oranda cosmically adv.
Electric
soğutucu madde ile soğutulmuş yüksek oranda iletken elektrikli kablo cryocable n.
Construction
az oranda sıvı içeren jel xerogel n.
yüksek oranda silika içeren acidic adj.
Automotive
diskin eşit oranda aşınması uniform disc wear n.
maksimum oranda yükleme durumu maximum rated loaded condition n.
Aeronautic
rüzgar yön ve süratinin ani olarak büyük oranda değişmesi wind shear n.
Medical
beden dokularında ölüm veya ağır hasara yol açabilen ciddi oranda oksijen eksikliği anoxia n.
her oranda karışır miscible n.
kanda aşırı oranda yağ bulunması hyperlipoproteinemia n.
kanda aşırı oranda yağ bulunması dyslipidemia n.
kanda aşırı oranda yağ bulunması hyperlipidemia n.
kanda aşırı oranda yağ bulunması dyslipidaemia n.
kanda aşırı oranda yağ bulunması hyperlipidaemia n.
kemik iliği rahatsızlığı sonucu vücudun aşırı oranda kırmızı kan hücresi üretmesi polycythemia vera n.
yüksek oranda ameliyat sonrası komplikasyon oranı a high postoperative complication rate n.
kanda aşırı oranda yağ bulunması ile karakterize olan hyperlipemic adj.
Pathology
kanda aşırı oranda yağ bulunması hyperlipoproteinaemia n.
kanda aşırı oranda yağ bulunması hyperlipoproteinemia n.
Pharmaceutics
tıbbi bir maddenin özünü belirli bir oranda içeren konsantre sıvı ilaç fluid extract n.
Gastronomy
düşük oranda süt yağı içeren yumuşak dondurma soft serve n.
düşük oranda süt yağı içeren yumuşak dondurma soft-serve n.
Math
(iki değişken) sabit oranda değişmek vary uniformly v.
Statistics
büyük oranda tamlık strong completeness n.
Chemistry
yüksek oranda protein ve nispeten az kolesterolden oluşan, kandaki kolesterolü taşıyan lipoprotein alpha-lipoprotein n.
yüksek oranda protein ve nispeten az kolesterolden oluşan, kandaki kolesterolü taşıyan lipoprotein high-density lipoprotein (hdl) n.
kauçuğun yüksek oranda kükürtle sertleştirilmesinden elde edilen ve elektrik izolasyon malzemesi olarak kullanılan bir plastik madde ebonite n.
madeni para yapımında kullanılan, bakır gibi başka bir metalin daha yüksek oranda olduğu altın veya gümüş alaşımı billon n.
madalya ve jeton yapımında kullanılan, bakırın yüksek oranda olduğu gümüş alaşımı billon n.
asıltı parçacıklarının dış kuvvetlere bağlı oranda yayılması barophoresis n.
yüksek oranda kalay içeren bir bakır-kalay alaşımı bell bronze n.
eşit oranda çözülmek distribute v.
oksijenle protoksit oluşturacak oranda birleşmek protoxidize v.
oksijenle protoksit oluşturacak oranda birleşmek protoxidise v.
silika içermeyip yüksek oranda alüminyum ve demir içeren allitic adj.
her oranda karışabilir (sıvılar) consolute adj.
Biology
yüksek oranda lipid ve düşük oranda protein içeren bir lipoprotein very low-density lipoprotein n.
büyük oranda sudan oluşmuş bir kas dokusu hydrostat n.
birden fazla organın sabit oranda büyümesi isogony n.
yüksek oranda yağ komplemanı içeren rich adj.
yüksek oranda yağlı madde komplemanı içeren rich adj.
Biochemistry
buğday gibi tahıllarda bulunup yüksek oranda prolin içeren ve hamurun kıvamlı olmasını sağlayan bir protein gliadine n.
Botanic
amazon havzası'nda yetişen ve tohumlarında yüksek oranda kafein bulunan odunsu bir asma paullinia cupana n.
amazon havzası'nda yetişen ve tohumlarında yüksek oranda kafein bulunan odunsu bir asma pauinia cupana n.
bir tarafa eşit oranda eğilen homomallous adj.
bir tarafa eşit oranda kıvrılan homomallous adj.
Agriculture
yüksek oranda protein ve glüten içeren sert taneli bir buğday türü durum (triticum durum) n.
Linguistics
almanca'nın yüksek oranda ingilizce içeren bir çeşidi denglish n.
aynı oranda geçerli olan equipollent adj.
(belirli bir şeye) belirli bir oranda sahip olunduğu anlamı getiren ek -ulent suf.
History
büyük oranda özerk olan ortaçağ kasabası commune n.
Geology
potasyumdan daha yüksek oranda sodyum içeren, beyaz veya renksiz olabilen bir triklinik mineral anorthoclase n.
derin okyanus tabanlarında bulunan, yüksek oranda manganez gibi birtakım metalleri içeren küçük ve şekilsiz beton parçası manganese nodule n.
yüksek oranda demir içeren damarlı kayaç bar n.
yüksek oranda demir içeren damarlı kayaç jasper bar n.
yüksek oranda demir karbonat içeren kireç taşı ferrocalcite n.
yüksek oranda tuz içeren bir intrazonal toprak tipi solonchak n.
yüksek oranda tuz içeren bir intrazonal toprak tipi solonetz n.
yüksek oranda tuz içeren bir intrazonal toprak tipi solonets n.
nispeten büyük oranda sodyum ve potasyum alkali içeren alkalic adj.
(kayaçlarda) çok yüksek oranda magnezyum ve demirden oluşan ultramafic adj.
(harç) yüksek oranda çimento veya kireç içeren fat adj.
yüksek oranda tuz içeren solonetzic adj.
Military
belirli bir bölgede muharebelerin kritik oranda şiddetlenmesiyle ortaya çıkan ve ulusal ve müttefik komutanlar tarafından özel ve derhal müdahale gerektiren beklenmedik durum emergency in war n.
Hunting
eskiden top, misket tüfeği gibi ateşli silahları ateşlemede veya barut zincirini tutuşturmada kullanılan, her tarafı eşit oranda yanması için kimyasal işlem görmüş fitil match n.
Wagering
büyük oranda verilen bahis long shot n.
Latin
eşit oranda pari passu adv.
Archaic
uygun oranda karıştırmak attemperate v.
Ornithology
kuşun her bir kanat çırpışında yüksekliğin önemli oranda değişmediği uçuş direct flight n.
Slang
yüksek oranda sert içkilerin ve az oranda meyve suyunun karışımıyla rastgele hazırlanan kokteyl jungle juice n.
büyük/yüksek oranda the pants off (of) expr.
Modern Slang
bir şeyi iki eliyle de aynı oranda kötü yapan ambisinistrous adj.