Englisch | Türkisch | |||
---|---|---|---|---|
General | ||||
General | parliamentarian n. | milletvekili | ||
He is a great analyst and a great parliamentarian. O büyük bir analist ve büyük bir milletvekilidir. More Sentences |
||||
General | parliamentarian adj. | parlamenter | ||
When we pointed this out to the Commission, they said next time around they would consider involving Parliamentarians. Bunu Komisyona belirttiğimizde bir dahaki sefere Parlamenterleri de dahil etmeyi düşüneceklerini söylediler. More Sentences |
||||
General | parliamentarian adj. | parlamento | ||
Politics | ||||
Politics | parliamentarian n. | (ingiliz iç savaşı'nda) kral karşıtı meclise destek veren kimse | ||
Politics | parliamentarian n. | meclis kurallarına ve uygulamalarına hakim olan kimse | ||
Politics | parliamentarian n. | danışman görevi bulunan yasama organı yetkilisi |
Englisch | Türkisch | |
---|---|---|
Politics | ||
Politics | be a parliamentarian v. | meclise girmek |