saklanan - Türkisch Englisch Wörterbuch

saklanan

Bedeutungen von dem Begriff "saklanan" im Englisch Türkisch Wörterbuch : 5 Ergebniss(e)

Türkisch Englisch
General
saklanan in hiding adj.
Sami was waiting in hiding.
Sami saklanarak bekliyordu.

More Sentences
saklanan lurker n.
saklanan retained adj.
saklanan miching [dialect] [obsolete] adj.
Physiology
saklanan depot adj.

Bedeutungen, die der Begriff "saklanan" mit anderen Begriffen im Englisch Türkisch Wörterbuch erhalten hat: 91 Ergebniss(e)

Türkisch Englisch
General
ihtiyat olarak saklanan şey reserve n.
ücretsiz yolculuk yapabilmek umuduyla bir taşıta binip saklanan kimse stowaway n.
genellikle tahıl saklanan yer hold n.
çeşitli çiçeklerin güzel kokulu yapraklarıyla baharattan oluşan ve kavanozda saklanan bir karışım potpourri n.
et saklanan yer meat locker n.
zulada saklanan şey stash n.
gizli yerde saklanan şey cache n.
balık ve ıstakoz saklanan kutu car n.
kasada saklanan para till n.
gelecekte kullanılmak için saklanan kaynak bank n.
sandıkta saklanan para chest n.
saklanan şey holdover n.
(yahudilikte) kutsal kitap saklanan yerin içindeki kitaplar genizah n.
saklanan şey holdover n.
buz yapılan, saklanan veya satılan yer icehouse n.
bitkisel yağ ve yağda saklanan gıda satan perakendeci oilman [obsolete] n.
(yeni nüshada tekrar kullanılmak üzere saklanan) matbaa harfi pickup n.
üstü samanla kaplı şekilde kuyuda saklanan patates yığını pie [dialect] [uk] n.
saklanan şey inlock n.
saklanan biriyle başlayıp saklananı bulanların da bu kişiyle beraber saklandığı bir oyun sardine n.
bir şeyin arasında saklanan hatıra pressing n.
kitap yaprakları arasında saklanan anı pressing n.
özel güne saklanan kıyafetler sunday clothes n.
(saklanan bir şeyin) yerini göstermek unhide v.
(bir şeyi) saklanan yerden çıkarmak untuck v.
kutsal bir yerde saklanan enshrined adj.
ihtiyat olarak saklanan/bekletilen in reserve adj.
alkolde saklanan alcoholic adj.
iyi durumda saklanan kept up adj.
bir yıl boyunca saklanan overyear adj.
özel günler için saklanan good adj.
(posta pulu) koleksiyonerlerce zarf üstünde saklanan on cover adj.
avuçta saklanan palmed adj.
kapalı kavanozda saklanan potted adj.
halktan saklanan shadow adj.
(özellikle meyve) şekerlenerek saklanan crystalized [us] adj.
(özellikle meyve) şekerlenerek saklanan crystalised [uk] adj.
tören için saklanan state adj.
seremoni için saklanan state adj.
(su) depoda saklanan static adj.
özel günlere saklanan (giysi) sunday-go-to-meeting adj.
Phrasals
ihtiyat olarak saklanan birini/bir şeyi kullanmaya başlamak fall back onto someone or something v.
ihtiyat olarak saklanan birini/bir şeyi kullanmaya başlamak fall back on someone or something v.
(ihtiyat olarak saklanan birine/bir şeye) güvenmek fall back on (someone or something) v.
(ihtiyat olarak saklanan birine/bir şeye) güvenmek fall back upon (someone or something) v.
Colloquial
yarıda söndürülüp sonra içilmek için saklanan sigara doofer n.
sonra içmek için saklanan sigara doofer n.
sonra içmek için saklanan sigara dufer n.
yarıda söndürülüp sonrası için saklanan sigara dufer n.
yarıda söndürülüp sonrası için saklanan sigara doofer n.
sonra içmek için saklanan sigara doofer n.
kötü günler için saklanan az miktarda para mad money n.
Idioms
herkesten saklanan sır bird of (one's) own brain n.
son koz olarak saklanan as an ace in the hole n.
son koz olarak saklanan as someone's ace in the hole n.
herkesten saklanan sır deep, dark secret n.
saklanan sır skeleton in the cupboard n.
Trade/Economic
merkez bankasında saklanan yabancı paralar reserves n.
mevduat olarak açılan hesapların belli oranında saklanan nakit para tutan bank reserves n.
temettü olarak hissedarlara dağıtılmayıp şirketin işlerini finanse etmek için saklanan (kar) undistributed adj.
Law
ihtiyat olarak saklanan şey backlog n.
Insurance
taşınan veya saklanan paranın kaybını kapsayan sigorta personal money insurance n.
Media
çıplak kadın fotoğrafları içerdiğinden çocukların erişemeyeceği raflarda saklanan (dergi) top-shelf [uk] adj.
Technical
salamurada saklanan corned adj.
Computer
fps oyunlarında otların arkasına saklanan oyuncu bush wookie n.
fps oyunlarında otların arkasına saklanan keskin nişancı bush wookie n.
dijital görüntü biçiminde saklanan ve kullanılan elektronik metin machine-displayable text n.
bir dizi karakter şeklinde saklanan ve çeşitli formatlarda görüntülenebilen elektronik metin machine-readable text n.
saklanan veri information n.
işlemci tarafından kısa süre sonra tekrar kullanılmayacağı için bellekte daha uzak konumda saklanan (veriler) nontemporal adj.
ayrı veritabanlarında saklanan (bilgi vb) stovepiped adj.
Medical
formalinle fikse edilmiş parafin bloklarda saklanan dokular formalin-fixed paraffin-embedded tissues n.
Food Engineering
depolama için ahşap varillerde saklanan yumuşak akçaağaç şekeri tub sugar n.
Gastronomy
kışın tüketmek için tuzlanıp saklanan et mart [scotland] n.
fıçıda saklanan içki draught n.
turşu suyunda saklanan ringa balığı pickled herring n.
turşu suyunda saklanan ringa balığı pickle-herring n.
Biology
aslen kanserli servikal dokudan elde edilip biyomedikal araştırmalarda kullanılmak üzere saklanan, ilk sürekli olarak kültürlenmiş insan karsinomu dizisinin hücreleri hela cell n.
Marine Biology
genellikle saklanan veya sos ve meze olarak tüketilen kıymetli bir balık mediterranean anchovy (engraulis encrasicholus) n.
Botanic
yaprak sapının kökünde saklanan subpetiolar adj.
Agriculture
tahılın hasat zamanında geleneksel törenlerle kesilerek saklanan son demeti neck [dialect] n.
çukurda saklanan ürün miktarı bury n.
gelecek yılın ekimi için hasattan saklanan tahıl tohumu seed grain n.
Military
bilerek saklanan silah concealed weapon n.
gizli olarak taşınan veya saklanan silah concealed weapon n.
Cinema
sinema çekiminden arta kalan sonra kullanılmak üzere saklanan film şeridi short end n.
Reptiles
kırbaç yılanıgiller familyasına mensup, şehirlerdeki çöplük ve parklarda saklanan bir yılan cinsi tropidoclonion n.
şehirdeki çöplük ve parklarda saklanan ufak bir yılan türü lined snake (tropidoclonion lineatum) n.
Slang
kıçta saklanan (uyuşturucu vb) boof n.
zulada saklanan uyuşturucu load n.
kıçta saklanan (uyuşturucu vb) boofed adj.