Englisch | Türkisch | |||
---|---|---|---|---|
General | ||||
General | vital sign n. | hayati bulgu | ||
Her vital signs are being closely monitored. Onun hayati bulguları yakından izleniyor. More Sentences |
||||
Medical | ||||
Medical | vital sign n. | yaşam belirtisi | ||
No loss of pigment since yesterday and vital signs are steady. Dünden beri pigment kaybı yok ve yaşam belirtileri sabit. More Sentences |
||||
Medical | vital sign n. | yaşamsal belirti |