Türkisch | Englisch | |||
---|---|---|---|---|
General | ||||
General | yılgınlık | frustration n. | ||
Harry was overwhelmed with the frustration of not being able to help. Harry yardım edememenin verdiği yılgınlıkla bunalmıştı. More Sentences |
||||
General | yılgınlık | intimidation n. | ||
General | yılgınlık | crestfallenness n. | ||
General | yılgınlık | fear n. | ||
General | yılgınlık | desperation n. | ||
General | yılgınlık | feare [obsolete] n. | ||
General | yılgınlık | standstill n. |
Türkisch | Englisch | |
---|---|---|
Modern Slang | ||
Modern Slang | birini tanımanın uzun zaman alması karşısında yaşanan hüsran/yılgınlık | adronitis n. |