Türkisch | Englisch | |||
---|---|---|---|---|
General | ||||
General | zorunlu olarak | mandatorily adv. | ||
The definition of rights does not mandatorily include biometric risks. Hakların tanımı zorunlu olarak biyometrik riskleri içermemektedir. More Sentences |
||||
General | zorunlu olarak | necessarily adv. | ||
Incidentally, Parliament is also, sometimes, a place of conflict between groups of necessarily differing opinions. Bu arada, Parlamento da bazen, zorunlu olarak farklı görüşlere sahip gruplar arasında bir çatışma yeridir. More Sentences |
||||
Politics | ||||
Politics | zorunlu olarak | compulsorily adv. | ||
Even rare and exotic breeds or the pet animals of country children were compulsorily killed. Nadir ve egzotik ırklar ya da köy çocuklarının evcil hayvanları bile zorunlu olarak öldürüldü. More Sentences |
||||
General | ||||
General | zorunlu olarak | by necessity adv. | ||
General | zorunlu olarak | perforce adv. | ||
General | zorunlu olarak | needly adv. | ||
General | zorunlu olarak | enforcedly adv. | ||
General | zorunlu olarak | presently adv. |