|
- The conciliation procedure was a real pleasure.
- Uzlaşma prosedürü gerçekten büyük bir zevkti.
- It will be a pleasure for me to send the code of practice to the minister.
- Uygulama kurallarını Sayın Bakana göndermek benim için bir zevk olacaktır.
- This is an excellent report and it was a pleasure to work with you.
- Bu mükemmel bir rapor ve sizinle çalışmak bir zevkti.
- It is a pleasure to see you.
- Sizi görmek bir zevk.
- It is always a pleasure to work with the gentlemanly Dr Nisticò.
- Centilmen Dr. Nisticò ile çalışmak her zaman bir zevktir.
- It is, of course, a real pleasure for me to be able to address you in this capacity.
- Bu sıfatla sizlere hitap edebilmek elbette benim için gerçek bir zevktir.
- It is a great pleasure and honour to have you present.
- Sizi aramızda görmek büyük bir zevk ve onurdur.
- Well then, having listened to all this with great pleasure, I did, of course, vote for the motion.
- Tüm bunları büyük bir zevkle dinledikten sonra elbette önergeye oy verdim.
- It has been a genuine pleasure to work with you.
- Sizinle çalışmak benim için gerçek bir zevkti.
- It has been a pleasure to note and observe their commitment, which also shines through here in Parliament today.
- Bugün burada Parlamento'da da parıldayan bağlılıklarını not etmek ve gözlemlemek benim için bir zevkti.
- Discussions within the European People's Party are so lively that it is a pleasure to listen to them.
- Avrupa Halk Partisi içindeki tartışmalar o kadar canlıdır ki bunları dinlemek bir zevktir.
- It has been a great pleasure to cooperate with you.
- Sizinle iş birliği yapmak büyük bir zevkti.
- I finished the book tonight with much pleasure.
- Bu gece kitabı büyük bir zevkle bitirdim.
- Learning, having fun and loving one another in your free time is a pleasure.
- Boş zamanlarınızda öğrenmek, eğlenmek ve birbirinizi sevmek bir zevktir.
- From this time the man and his wife lived so happily together that it was a pleasure to see them.
- O zamandan beri adam ve karısı birlikte o kadar mutlu yaşıyorlardı ki, onları görmek bir zevkti.
- There is more pleasure in loving than in being loved.
- Sevmek sevilmekten daha büyük bir zevktir.
- If I had time, I'd visit you with great pleasure.
- Zamanım olsaydı, seni büyük bir zevkle ziyaret ederdim.
- It's a pleasure for me.
- Bu benim için bir zevktir.
- Nothing gave her greater pleasure than to watch her son growing up.
- Hiçbir şey ona oğlunun büyümesini izlemekten daha büyük bir zevk veremez.
- Meeting you here is an unexpected pleasure.
- Seninle burada karşılaşmak beklenmedik bir zevk.
- It'll be a pleasure.
- Bu bir zevk olacak.
- It's a pleasure working with Tatoeba when it works.
- İşe yaradığında Tatoeba ile çalışmak bir zevk.
- Tom's grandchildren were a source of great pleasure for him.
- Tom'un torunları onun için büyük bir zevk kaynağıydı.
- It was a pleasure meeting you, Mr Tamori.
- Sizinle tanışmak bir zevkti, Bay Tamori.
- Tom is a pleasure to work with.
- Tom'la birlikte çalışmak bir zevk.
- If I had time, I'd visit you with great pleasure.
- Zamanım olsaydı, ben sizi büyük bir zevkle ziyaret ederdim.
- It was a pleasure meeting you, Tom.
- Seninle tanışmak bir zevkti, Tom.
- There is a certain pleasure in pointing out other people's errors.
- Başkalarının hatalarını göstermekten belli bir zevk duyulur.
- It's always a pleasure.
- Her zaman bir zevktir.
- It's a pleasure to see you again.
- Sizi tekrar görmek bir zevk.
- I read your letter with great pleasure.
- Mektubunu büyük bir zevkle okudum.
- It's a pleasure to have you with us again.
- Seni tekrar aramızda görmek büyük bir zevk.
- It's always a pleasure.
- Bu her zaman bir zevktir.
- Coffee with cream is not a very expensive pleasure.
- Kremalı kahve çok pahalı bir zevk değildir.
- We did it with the greatest pleasure.
- Bunu büyük bir zevkle yaptık.
- It was a real pleasure.
- Gerçek bir zevkti.
- I read books aloud with great pleasure.
- Kitapları yüksek sesle büyük bir zevkle okurum.
- It's a pleasure to meet you, sir.
- Sizinle tanışmak bir zevk, efendim.
- It is a pleasure to spend time with Jane.
- Jane ile vakit geçirmek bir zevk.
- It's a pleasure to meet you all.
- Hepinizi karşılamak bir zevk.
- It was a real pleasure.
- Gerçekten büyük bir zevkti.
- Short pleasure, long repentance.
- Kısa bir zevk, uzun bir pişmanlık.
- It was a pleasure to work with Tom.
- Tom'la çalışmak bir zevkti.
- It's my pleasure.
- Bu benim için bir zevk.
- It was a pleasure.
- Bu bir zevkti.
- We did it with the greatest pleasure.
- Biz onu büyük bir zevkle yaptık.
- Tom is a pleasure to work with.
- Tom'la çalışmak bir zevk.
- With great pleasure!
- Büyük bir zevkle!
- It was a pleasure to meet you.
- Sizinle tanışmak bir zevkti.
- It's a pleasure to meet you.
- Sizinle tanışmak bir zevkti.
- It's a pleasure to be able to help you.
- Size yardım edebilmek benim için bir zevk.
- It's a great pleasure to be here.
- Burada olmak büyük bir zevk.
- What a pleasure to be in my home again.
- Tekrar evimde olmak ne büyük bir zevk.
- Nothing gave her greater pleasure than to watch her son growing up.
- Hiçbir şey ona oğlunun büyüdüğünü görmekten daha büyük bir zevk vermedi.
- It has always been a pleasure to work with you.
- Sizinle çalışmak her zaman bir zevk olmuştur.
- Having a car here is an expensive pleasure.
- Burada araba sahibi olmak pahalı bir zevk.
- It's a pleasure to meet you, sir.
- Sizinle tanışmak bir zevkti, efendim.
- It's a pleasure.
- Bu bir zevk.
- To see you is always a great pleasure.
- Seni görmek her zaman büyük bir zevktir.
- Nothing would give me greater pleasure.
- Hiçbir şey bana daha büyük bir zevk vermezdi.
- It's been a pleasure doing business with you.
- Sizinle iş yapmak bir zevkti.
- It's been a pleasure meeting you.
- Sizinle tanışmak bir zevkti.
- It's been a pleasure.
- Benim için bir zevkti.
- It's always a pleasure to see you.
- Seni görmek her zaman bir zevk.
- It's always a pleasure to see you.
- Seni görmek her zaman bir zevktir.
- It's been a pleasure chatting with you.
- Seninle sohbet etmek bir zevkti.
- It's a pleasure to meet you all.
- Sizinle tanışmak bir zevk.
- It was my pleasure.
- Benim için bir zevkti.
- It would be a pleasure to assist you.
- Size yardımcı olmak benim için bir zevktir.
- It's a pleasure to meet you.
- Sizinle tanışmak bir zevk.
- It's a pleasure, my friend.
- Benim için bir zevk, dostum.
- It's a pleasure for me.
- Benim için bir zevk.
- It was a great pleasure!
- Bu büyük bir zevkti!
- It's a real pleasure to meet you.
- Sizinle tanışmak büyük bir zevk.
- It's a real pleasure to meet you.
- Sizinle tanışmak gerçek bir zevk.
- It's been a pleasure working with you.
- Sizinle çalışmak bir zevkti.
- You're a pleasure to work for.
- Seninle çalışmak bir zevk.
- It was a pleasure working with you.
- Seninle çalışmak bir zevkti.
- It was a pleasure to work with Sami.
- Sami ile çalışmak bir zevkti.
- It was a pleasure for me to speak with you.
- Sizinle konuşmak benim için bir zevkti.
- It's a pleasure to have you with us again.
- Yine bizimle olman bir zevk.
- It's a pleasure to finally meet you.
- Sonunda sizinle tanışmak bir zevk.
- It was a real pleasure to work with Tom.
- Tom'la çalışmak gerçek bir zevkti.
- It's been a pleasure talking to you.
- Sizinle konuşmak bir zevkti.
- What an unexpected pleasure!
- Ne beklenmeyen bir zevk!
- It has always been a pleasure to work with you.
- Seninle çalışmak her zaman bir zevkti.
- You're a pleasure to work for.
- Sizin için çalışmak bir zevk.
- It's always a pleasure to talk with Tom.
- Tom'la konuşmak her zaman bir zevktir.
- Eating with you is a pleasure.
- Seninle yemek yemek bir zevk.
- Pleasure doing business with you.
- Sizinle iş yapmak bir zevkti.
- It's a pleasure to be able to help you.
- Size yardımcı olabilmek bir zevk.
- It's a pleasure to finally meet you.
- Sonunda seninle tanışmak bir zevk.
- It's always a pleasure to talk with Tom.
- Tom'la konuşmak her zaman bir zevk.
- It was a pleasure working with you folks.
- Sizinle çalışmak bir zevkti.
- It was a real pleasure to work with Tom.
- Tom'la çalışmak gerçekten bir zevkti.
- What an unexpected pleasure!
- Ne beklenmedik bir zevk!
- Eating with you is a pleasure.
- Seninle yemek bir zevk.
- It is a great pleasure being with you.
- Sizinle olmak büyük bir zevk.
- It's my pleasure to help you.
- Size yardım etmek benim için bir zevk.
- It's a pleasure to meet you, ma'am.
- Sizinle tanışmak bir zevk hanımefendi.
- Pleasure's a sin, and sometimes sin's a pleasure.
- Zevk bir günahtır ve bazen günah bir zevktir.
- It's a pleasure to be here.
- Burada olmak bir zevk.
- It's our pleasure.
- Bu bizim için bir zevk.
- It was a pleasure working with you.
- Sizinle çalışmak bir zevkti.
- It would be a pleasure to assist you.
- Size yardımcı olmak bir zevk olur.
- Having a car here is an expensive pleasure.
- Burada bir araba sahibi olmak pahalı bir zevktir.
- It's a pleasure to meet you, Tom.
- Seninle tanışmak bir zevk, Tom.
- Meeting you here is an unexpected pleasure.
- Sizinle burada karşılaşmak beklenmedik bir zevk.
- Reading gives me great pleasure.
- Okumak bana büyük bir zevk verir.
- I read your letter with great pleasure.
- Mektubunuzu büyük bir zevkle okudum.
- It's been a pleasure talking to you.
- Seninle konuşmak bir zevkti.
Show More (108)
|