Tureng - they're (they are) - English Turkish Sentences

History

	English	Turkish
1	they're (they are)	onlar	expr.
	No, but they're hard to come by. Hayır, fakat onları elde etmesi zor. No, but they're hard to come by. Hayır, ama onları bulması zor. No, not really, they're a color and a season. Hayır, aslında değil, onlar bir renk ve bir mevsim. Physical materials are nice, but frozen; they're dead. Fiziksel materyaller güzel ama donmuş durumda; onlar ölü. They're here with us, fighting for the same cause. Onlar da burada bizimle birlikte aynı amaç için savaşıyorlar. They're there because I'm president. Ben müdür olduğum için onlar oradalar. No, not really, they're a color and a season. Hayır, tam olarak değil, onlar bir renk ve bir mevsim. They're there because I'm president. Onlar, ben genel müdür olduğum için oradalar. They're here with us, fighting for the same cause. Onlar da burada bizimle birlikte aynı amaç uğruna savaşıyorlar. Who will look after the baby while they're out? Onlar dışarıdayken bebeğe kim bakacak? I know what they're like. Ben onların neye benzediğini bilirim. They're not coming. Onlar gelmiyorlar. They're both in love with the same girl. Onların ikisi de aynı kıza aşıklar. They're about to leave. Onlar ayrılmak üzereler. They're cold. Onlar üşüyorlar. They're very successful. Onlar çok başarılı. They're going to do it for us. Onlar bunu bizim için yapacak. They're already gone. Onlar zaten gittiler. They're in trouble. Onların başı belada. They're a happy-looking couple. Onlar mutlu görünümlü bir çift. They're wearing very expensive rings. Onlar çok pahalı yüzükler takıyor. They're young. Onlar genç. I think they're talking about Tom. Bence onlar Tom hakkında konuşuyorlar. They're small. Onlar küçük. They're impressed. Onlar etkilenmiş. They're watching. Onlar izliyorlar. They're crazy. Onlar çılgınlar. I think they're using you. Sanırım onlar seni kullanıyorlar. They're green. Onlar yeşil. They're Tom's. Onlar Tom'un. They're insincere. Onlar samimiyetsizler. They're fast. Onlar hızlı. They're not a threat. Onlar bir tehdit değil. They're rapists. Onlar tecavüzcü. They're busy. Onlar meşgul. I know they're both happy. Onların her ikisinin de mutlu olduklarını biliyorum. They're playing baseball at the park. Onlar parkta beyzbol oynuyorlar. They're useless now. Onlar şu anda işe yaramaz. They're going to kill me. Onlar beni öldürecekler. They're still alive. Onlar hâlâ hayatta. They're really something. Onlar gerçekten bir şey. They're home. Onlar evde. They're not fairy tales. Onlar peri masalları değil. They're not expensive. Onlar pahalı değil. They're charismatic. Onlar karizmatikler. They're on our side. Onlar bizim tarafımızda. They're grown men. Onlar yetişkin insanlar. They're interesting. Onlar ilginç. They're going to fill in the contract. Onlar sözleşmeyi dolduracaklar. They're traitors. Onlar hain. They're excellent. Onlar mükemmel. They're carnations. Onlar karanfiller. What if they're wrong? Ya onlar yanılıyorsa? They're not real. Onlar gerçek değil. They're in here. Onlar buradalar. They're wonderful. Onlar harika. I think they're trying to intimidate us. Onlar bizi sindirmeye çalışıyorlar sanırım. Who will look after the baby while they're out? Onlar dışardayken bebeğe kim bakacak? They're academic champions. Onlar akademik şampiyonlardır. They're watching TV. Onlar televizyon seyrediyorlar. They're fake. Onlar sahte. They're from Iran. Onlar İranlı. They're very cheerful people. Onlar çok neşeli insanlar. They're foreigners. Onlar yabancı. They're similar. Onlar benzer. They're kissing. Onlar öpüşüyor. They're doing fine. Onlar iyiler. They're not looking. Onlar bakmıyorlar. They're not important. Onlar önemli değil. They're worried. Onlar endişeli. They're very poor. Onlar çok fakir. They're pretty good at it. Onlar o konuda oldukça iyiler. They're going to kill us all. Onlar bütün hepimizi öldürecekler! They're broken. Onlar kırık. They're children. Onlar çocuklar. They're early. Onlar erken geldi. They're cooking. Onlar yemek pişiriyorlar. They're all sleeping. Onların hepsi uyuyorlar. They're pretty good. Onlar oldukça yeni. They're not following me. Onlar beni takip etmiyorlar. They're both right. Onların her ikisi de haklı. They're going to hang you. Onlar seni asacaklar. They're all children. Onların hepsi çocuk. They're all against me. Onların hepsi bana karşı. They're so right. Onlar çok haklı. They're about to go. Onlar gitmek üzereler. They're on good terms with their neighbors. Onların komşularıyla arası iyi. They're going to execute you. Onlar seni idam edecekler. They're teachers. Onlar öğretmendir. They're sisters. Onlar kız kardeş. They're always fighting. Onlar her zaman kavga ediyorlar. They're a bunch of contradictions. Onlar bir grup çelişkidir. They're talking. Onlar konuşuyorlar. They're having a diving contest this afternoon. Onlar bu öğleden sonra dalış yarışması yapıyorlar. They're both smiling. Onların her ikisi de gülümsüyor. They're nice people. Onlar güzel insanlar. They're talking about you, Tom. Onlar senin hakkında konuşuyorlar, Tom. They're out of breath. Onların nefesi kesildi. They're only trying to help. Onlar sadece yardım etmeye çalışıyorlar. They're teachers. Onlar öğretmen. They're fighting for liberty. Onlar özgürlük için mücadele ediyor. They're just young boys. Onlar sadece genç çocuklar. They're fish. Onlar balık. They're coming here. Onlar buraya geliyorlar. They're going to kill you. Onlar seni öldürecekler. They're staring at Tom. Onlar Tom'a bakıyorlar. They're your friends, not mine. Onlar senin arkadaşın, benim değil. They're really gifted. Onlar gerçekten yetenekli. They're ready for you. Onlar senin için hazır. They're right, of course. Tabii ki onlar haklı. They're both wrong. Onların her ikisi de yanılıyor. When they're happy, we're happy. Onlar mutlu olduğunda, biz de mutlu oluyoruz. They're going to tell me the results on Monday. Onlar pazartesi günü bana sonuçları söyleyecek. I hear they're pretty good. Onların oldukça iyi olduklarını duyuyorum. It's my guess they're in no danger. Tahminime göre onlar tehlikede değiller. They're yours, Tom. Onlar senin, Tom. They're being evacuated. Onlar tahliye ediliyor. They're not going to make a move without Tom. Onlar Tom olmadan harekete geçmeyecekler. They're hard to make. Onları yapmak zor. They're both good. Onların her ikisi de iyi. They're engaged. Onlar nişanlı. They're looking into the problem. Onlar sorunu araştırıyorlar. They're too far away. Onlar çok uzaktalar. They're all corrupt. Onların hepsi yozlaşmış. I don't think they're married. Onların evli olduğunu sanmıyorum. I don't recognize the language they're speaking. Onların konuştuğu dili tanımıyorum. They're both grinning. Onların her ikisi de sırıtıyor. They're not going to catch us. Onlar bizi yakalamayacak. They're special. Onlar özel. They're relentless. Onlar acımasızlar. They're fine. Onlar iyi. They're not coming after you. Onlar seni takip etmiyorlar. They're boring. Onlar sıkıcı. They're not quarreling, but rather rehearsing a play. Onlar tartışmıyorlar fakat daha ziyade bir oyunu prova ediyorlar. They're staying. Onlar kalıyor. They're going to kill her. Onları onu öldürecekler. They're all crazier than your brother. Onların hepsi senin erkek kardeşinden daha deli. They're quicker than we are. Onlar bizden daha hızlı. They're the perfect family. Onlar mükemmel bir aile. They're in love with each other. Onlar birbirine aşık. They're almost three times as big as we are. Onlar bizden neredeyse üç kat daha büyükler. They're from Greece. Onlar Yunanistan'dan. They're having a break at the moment. Onlar şu anda bir mola veriyorlar. They're still looking for a new manager. Onlar hâlâ yeni bir yönetici arıyor. They're really poor. Onlar gerçekten fakir. They're right. Onlar haklı. They're making a movie. Onlar bir film çekiyor. They're as tired as we are. Onlar da bizim kadar yorgun. They're concerned about the budget. Onlar bütçe hakkında endişeliler. They're sisters. Onlar kardeş. They're academic champions. Onlar akademik şampiyonlar. They're like two lovebirds. Onlar iki muhabbet kuşu gibi. They're pretty sick. Onlar oldukça hasta. They're the same. Onlar aynılar. They're able to speak French. Onlar Fransızca konuşabilirler. They're in. Onlar içerideler. They're going to find us. Onlar bizi bulacaklar. They're fascinated by blood and violence. Kan ve şiddet onları büyülüyor. They're back. Onlar geri döndü. They're good principles. Onlar iyi ilkeler. They're on their lunch break. Onlar öğle yemeği molasında. They're locked in. Onlar içeride kilitli. They're behind schedule. Onlar programın gerisindeler. They're thieves and murderers. Onlar hırsız ve katil. They're happy. Onlar mutlu. They're not ready. Onlar hazır değil. They're expected tomorrow. Onlar yarın bekleniyor. They're cruel. Onlar zalimler. They're dead. Onlar ölü. They're nice. Onlar güzel. They're unreliable. Onlar güvenilmez. They're the perfect family. Onlar mükemmel aile. They're brothers. Onlar kardeştir. They're stupid. Onlar aptal. Everybody knows what they're doing. Herkes onların ne yaptığını biliyor. They're angry. Onlar kızgın. They're alone over there. Onlar orada yalnızdı. They're not all violent. Onların hepsi sert değil. They're going to do something. Onlar bir şey yapacaklar. They're pretty new. Onlar oldukça yeni. They're outside. Onlar dışarıda. They're busy repairing that now. Onlar şimdi onu tamir etmekle meşgul. They're both very young and very pretty. Onların ikisi de çok genç ve çok sevimliler. Because they're eating dinner. Çünkü onlar akşam yemeği yiyorlar. They're armed with knives. Onlar bıçaklarla silahlanmıştı. They're murderers. Onlar katiller. They're delicious. Onlar lezzetli. They're nice guys. Onlar iyi çocuklar. Tom and Mary have about 20 children, but they're not quite sure of the exact number. Tom ve Mary'nin yaklaşık 20 tane çocukları var, yani onlar kesin sayısı konusunda tam olarak emin değiller. Maybe they're happy. Belki onlar mutludur. They're from Iceland. Onlar İzlandalıdırlar. They're eggs. Onlar yumurta. I'm sure they're all aware of what happened. Onların hepsinin olanların farkında olduklarından eminim. They're not happy. Onlar mutlu değiller. They're doctors. Onlar doktorlar. They're at the eatery looking at the menu. Onlar restoranda menüye bakıyorlar. They're able to speak Spanish. Onlar İspanyolca konuşabilir. They're grown men. Onlar yetişkin adamlar. They're too late. Onlar çok geç kaldı. They're both expecting babies. Onların her ikisi de bebek bekliyorlar. They're over there, you know, with their dog. Onların köpekleriyle birlikte orada olduğunu biliyorsun. They're able to sing. Onlar şarkı söyleyebilirler. They're drenched. Onlar sırılsıklam. They're a good team. Onlar iyi bir takım. They're probably already dead. Onlar muhtemelen zaten ölü. They're not ready. Onlar hazır değiller. They're the same age. Onlar aynı yaştalar. They're able to speak Spanish. Onlar İspanyolca konuşabilirler. They're just words. Onlar sadece kelimeler. They're kids, you know. Onlar çocuk, bilirsiniz. They're vegetarians. Onlar vejetaryen. They're not coming back. Onlar geri gelmiyor. They're clean. Onlar temiz. They're not excited. Onlar heyecanlı değil. They're thieves and murderers. Onlar hırsız ve katildirler. They're talking about sports. Onlar spordan bahsediyor. They're probably American. Onlar muhtemelen Amerikalı. What if they're wrong? Ya onlar hatalıysa? They're doing it right. Onlar bunu doğru yapıyor. They're married now. Onlar artık evli. They're not going to leave us alone. Onlar bizi yalnız bırakmayacak. They're my leaders. Onlar benim liderlerimdir. They're fighting. Onlar kavga ediyorlar. They're a bunch of losers. Onlar bir grup kaybeden. They're kids. Onlar çocuklar. They're fabulous. Onlar inanılmaz. They're boys. Onlar çocukturlar. They're awesome. Onlar harika. They're able students. Onlar yetenekli öğrenciler. They're dead. Onlar öldüler. They're staring at you. Onlar size bakıyor. They're creepy. Onlar tüyler ürpertici. They're ringing the doorbell. Onlar kapı zilini çalıyorlar. They're cannibals. Onlar yamyam. They're not all criminals. Onların hepsi suçlu değil. They're close to the Germans. Onlar Almanlara yakınlar. They're my favorite. Onlar benim favorim. They're studying to get into college. Onlar üniversiteye girmek için çalışıyorlar. They're all nuts. Onların hepsi deli. They're going to arrest you. Onlar seni tutuklayacaklar. They're all dying. Onların hepsi ölüyor. They're lying to us. Onlar bize yalan söylüyor. They're young, but they have experience. Onlar genç ama onların deneyimi var. They're analyzing the samples. Onlar örnekleri analiz ediyorlar. They're casual acquaintances. Onlar sıradan tanıdıklar. They're a dime a dozen. Onlar beş para etmezler. They're not talking. Onlar konuşmuyorlar. They're not evil. Onlar kötü değil. They're nervous. Onlar gerginler. They're not interested in politics. Onlar siyasetle ilgilenmiyor. They're tough guys. Onlar sert adamlar. They're the only ones Tom can trust. Tom'un güvenebileceği tek kişiler onlar. They're art buddies. Onlar sanat arkadaşları. They're both artists. Onların ikisi de sanatçı. They're looking for you. Onlar seni arıyorlar. They're carnations. Onlar karanfil. They're more than friends. Onlar arkadaştan öte. They're disposable. Onlar tek kullanımlık. Of course they're fascists. Tabii ki onlar faşist. They're so funny. Onlar çok komik. They're very strange. Onlar çok garip. They're only ideas. Onlar sadece fikirlerdir. They're not green. Onlar yeşil değil. They're all guilty. Onların hepsi suçlu. I truly believe they're bad people. Onların kötü insanlar olduklarına gerçekten inanıyorum. They're not the problem. Sorun onlar değil. They're older than you. Onlar senden daha yaşlı. I am going to see where they're going. Onların nereye gittiğini göreceğim. They're waiting for us. Onlar bizi bekliyorlar. They're immature. Onlar olgunlaşmamışlar. They're not farmers. Onlar çiftçi değil. They're only in it for the money. Onlar bunu sadece para için yapıyor. They're scared. Onlar korkmuş. They're adorable. Onlar sevimli. They're arguing. Onlar tartışıyor. Of course they're fascists. Tabii ki onlar faşistler. They're enemies. Onlar düşman. They're married. Onlar evli. They're drunk. Onlar sarhoş. They're close. Onlar yakın. They're enjoying themselves. Onlar eğleniyorlar. They're still just friends, right? Onlar hâlâ arkadaş, değil mi? They're all waiting. Onların hepsi bekliyorlar. They're armed with guns. Onların silahları var. That's not what they're after. Onların peşinde oldukları şey bu değil. They're there. Onlar oradalar. They're holding a clearance sale. Onlar bir tasfiye satışı düzenliyorlar. They're here until the end of the week. Onlar hafta sonuna kadar buradalar. They're out of town. Onlar şehir dışındalar. That's not what they're going to talk about. Onlar da bundan bahsetmeyecek. They're with me. Onlar benimle birlikte. They're twins. Onlar ikizler. They're all right. Onlar iyi. They're eager to see you. Onlar seni görmek için sabırsızlanıyorlar. They're nice people. Onlar iyi insanlar. They're looking for someone. Onlar birisini arıyorlar. They're brother and sister. Onlar kardeş. They're on the same team. Onlar aynı takımdalar. They're very dangerous. Onlar çok tehlikeli. They're all high school students. Onların hepsi lise öğrencisi. They're all excited. Onların hepsi heyecanlı. They're average students. Onlar ortalama öğrenciler. They're correct. Onlar hatasız. They're really obese. Onlar gerçekten obez. It's me they're waiting for. Onların beklediği benim. Unfortunately, they're the majority. Ne yazık ki, çoğunluk onlar. They're all different. Onların hepsi farklı. They're anxious for peace. Onlar barış için endişeliler. They're very close friends. Onlar çok yakın arkadaşlar. They're brown. Onlar kahverengi. They're after us. Onlar bizim peşimizdeler. They're lucky. Onlar şanslılar. They're walking without shoes. Onlar ayakkabı olmadan yürüyorlar. They're almost here. Onlar neredeyse burada. It's not worth the money they're asking for. Bu onların istediği paraya değmez. It's a wonder they're still awake. Onların hâlâ uyanık olması şaşılacak şey. They're not always there. Onlar her zaman orada yok. They're both laughing. Onların her ikisi de gülüyor. They're multiplying like rabbits. Onlar tavşanlar gibi çoğalıyorlar. They're absolutely certain. Onlar kesinlikle emin. They're fast runners. Onlar hızlı koşucular. They're part of us. Onlar parçamız. They're way too calm. Onlar çok sakin. They're both dead. Onların her ikisi de öldü. They're filthy rich now. Onlar şimdi aşırı zengin. They're Tom's. Onlar Tom'unki. They're handcuffed. Onlar kelepçeliler. They're correct. Onlar doğru. They're awfully nosy. Onların her ikisi de son derece meraklı. They're not mine. Onlar benim değil. They're still not safe. Onlar hala güvende değiller. They're going to knock down that monument. Onlar o anıtı yıkacaklar. They're not able to agree on anything. Onlar hiçbir konuda anlaşamıyorlar. They're family. Onlar aile. I think they're happy. Onların mutlu olduğunu düşünüyorum. I'm sure they're right. Onların haklı olduklarına eminim. They're good folks. Onlar iyi insanlar. They're going to operate on Tom. Onlar Tom'u ameliyat edecekler. They're not lying. Onlar yalan söylemiyorlar. They're cute. Onlar şirin. They're in the car. Onlar arabadalar. They're open till eight. Onlar sekize kadar açık. They're talking about you. Onlar senin hakkında konuşuyorlar. They're all older than you. Onların hepsi senden daha yaşlı. Apparently, they're dead. Görünüşe göre, onlar ölü. Men, women, boys, and girls, they're all people. Erkekler, kadınlar, oğlanlar ve kızlar, onların hepsi insandırlar. They're downstairs. Onlar alt kattalar. They're eating the apples. Onlar elmaları yiyorlar. I know why they're in trouble. Neden onların başının dertte olduğunu biliyorum. They're both very smart. Onların ikisi de çok akıllı. They're good folks. Onlar iyi milletler. They're hiding something from me. Onlar benden bir şey saklıyor. I think that they're a lot of fun. Onların çok eğlenceli olduğunu düşünüyorum. They're fat. Onlar şişmanlar. They're very old friends. Onlar çok eski arkadaşlar. They're all gone now. Artık onların hepsi gitti. They're armed. Onlar silahlı. They're all lying. Onların hepsi yalan söylüyor. They're probably drunk. Onlar muhtemelen sarhoş. They're waiting. Onlar bekliyor. They're in the shower. Onlar duşta. They're obsessed. Onlar takıntılı. They're as tired as we are. Onlar bizim kadar yorgunlar. They're still here. Onlar hâlâ burada. They're my leaders. Onlar benim liderim. They're doing a great job. Onlar harika bir iş yapıyor. They're interested in swimming. Onlar yüzme ile ilgililer. They're Tom and Mary. Onlar Tom ve Mary. They're all in cahoots. Onların hepsi işbirliği içinde. They're Russian. Onlar Rus. They're too noisy; I can't concentrate. Onlar çok gürültülüler; Konsantre olamıyorum. They're my allies. Onlar benim müttefiklerim. They're tired of not doing anything. Onlar hiçbir şey yapmamaktan bıktılar. They're not afraid of political correctness. Onlar politik doğruluktan korkmuyor. They're really big. Onlar gerçekten büyük. They're wearing expensive clothes. Onlar pahalı giysiler giyiyorlar. They're expensive. Onlar pahalı. When I say that those girls are Chinese, they're Chinese. O kızların Çinli olduğunu söylediğimde, onlar Çinli. They're clearly not happy to be here. Belli ki onlar burada olmaktan mutlu değiller. They're studying law at Yale university. Onlar Yale Üniversitesinde hukuk eğitimi görüyor. They're tasting the rice. Onlar pirincin tadına bakıyorlar. They're all mine. Onların hepsi benim. They're expected to dress well. Onların iyi giyinmesi bekleniyor. It sounds like they're going to Kashgar. Onlar Kaşgar'a gidecekler gibi geliyor. They're all drunk except for Tom. Tom hariç onların hepsi sarhoş. They're animals. Onlar hayvanlar. They're unbelievable. Onlar inanılmazlar. They're part of us. Onlar bizim bir parçamız. They're not prisoners. Onlar mahkum değil. They're both unmarried. Onların her ikisi de evli değil. They're definitely more than just friends. Onlar kesinlikle arkadaştan öte. They're in love. Onlar âşık. They're fools. Onlar aptal. They're very enthusiastic. Onlar çok hevesli. They're not always right. Onlar her zaman haklı değil. They're petrified with fear. Onlar korkudan taş kesilmişlerdi. They're both fine. Onların her ikisi de iyi. They're a good baseball team. Onlar iyi bir beyzbol takımı. They're surprised. Onlar şaşırmış. I think they're a good team. Bence onlar iyi bir takım. They're after you. Onlar senin peşindeler. Actually they're richer than us. Aslında onlar bizden daha zenginler. They're pathetic. Onlar acınacak durumdalar. They're free. Onlar özgürler. They're brother and sister. Onlar erkek ve kız kardeştir. I suspect they're all gone. Onların hepsinin gitmiş olduğundan kuşkulanıyorum. They're amateurs. Onlar amatörler. It looks like they're having so much fun. Onlar çok eğleniyormuş gibi görünüyor. I don't think it's worth the price they're asking. Bunun onların istedikleri fiyata değer olduğunu sanmıyorum. They're our clients. Onlar bizim müşterilerimiz. They're coming back. Onlar geri geliyorlar. They're only ideas. Onlar sadece fikir. They're not examples. Onlar örnek değil. They're probably together. Onlar muhtemelen birlikte. They're smiling at each other. Onlar birbirlerine gülümsüyorlar. I know they're as happy as I am. Onların da benim kadar mutlu olduklarını biliyorum. I don't even know if they're still alive. Onların hâlâ hayatta olup olmadıklarını bile bilmiyorum. They're the right ones. Onlar doğru olanlar. They're not going to give you this job. Onlar sana bu işi vermeyecekler. They're the ones that beat Tom up. Tom'a saldıranlar kişiler onlar. They're refusing to work. Onlar çalışmayı reddediyorlar. They're trying to turn us against each other. Onların bizi birbirlerimize düşman etmeye çalışıyorlar. They're willing to help us. Onlar bize yardım etmek için istekliler. They're very interesting things. Onlar çok ilginç şeyler. They're normal kids. Onlar normal çocuklar. They're debating about raises. Onlar zam hakkında tartışıyorlar. They're escaping. Onlar kaçıyorlar. They're talking to Tom. Onlar Tom'la konuşuyor. They're like family. Onlar aile gibiler. They're only words. Onlar sadece kelimeler. They're very capable. Onlar çok yetenekli. They're your friends, not mine. Onlar sizin arkadaşlarınız, benim değil. They're just a few bad apples. Onlar sadece birkaç çürük elma. They're very smart. Onlar çok zeki. They're not going to be able to find the hotel. Onlar oteli bulamayacaklar. They're treating me like a child. Onlar bana bir çocuk gibi davranıyor. They're waiting for my call. Onlar benim aramamı bekliyorlar. They're trying to help. Onlar yardım etmeye çalışıyorlar. I know they're as happy as I am. Onların benim kadar mutlu olduklarını biliyorum. They're starving. Onlar açlıktan ölüyorlar. They're still just friends, right? Onlar hâlâ arkadaşlar, değil mi? I truly believe they're bad people. Onların kötü insanlar olduğuna gerçekten inanıyorum. They're not like us. Onlar bizim gibi değiller. They're safe. Onlar güvende. They're great kids. Onlar harika çocuklar. I don't think they're teachers. Onların öğretmen olduğunu sanmıyorum. They're really harmless. Onlar gerçekten zararsız. They're still young. Onlar hâlâ genç. They're moving out. Onlar taşınıyorlar. They're here to protect Tom. Onlar Tom'u korumak için buradalar. They're all the same size. Onların hepsi aynı boyutta. They're not home yet. Onlar henüz evde değil. They're in the pocket of big corporations. Onlar büyük şirketlerin kontrolü altında. They're not related. Onlar akraba değil. They're brave people. Onlar cesur insanlar. They're mistaken. Onlar hatalı. They're very good. Onlar çok iyi. They're the experts. Onlar uzmanlar. They're sending help. Onlar yardım gönderiyorlar. I know they're in love with each other. Onların birbirlerine âşık olduğunu biliyorum. They're exhausted. Onlar bitkin. They're too big for me. Onlar benim için çok büyükler. They're terrible. Onlar korkunçlar. They're both older than you. Onların her ikisi de sizden daha yaşlı. They're in separate rooms. Onlar farklı odalardalar. I cleaned the windows in the spring but they're dirty again. İlkbaharda pencereleri temizledim ama onlar yine kirleniyorlar. They're following me. Onlar beni takip ediyorlar. At least they're honest. En azından onlar dürüst. They're in the garden. Onlar bahçedeler. They're not all busy. Onların hepsi meşgul değil. They're now in Tom's office. Onlar şimdi Tom'un ofisinde. That's not worth the price they're asking for. Bu onların istedikleri fiyata değmez. They're guests. Onlar misafirler. They're going to try. Onlar deneyecekler. They're coming after us. Onlar bizi takip ediyorlar. They're here to protect you. Onlar seni korumak için burada. They're total opposites. Onlar tam zıtlar. They're nice kids. Onlar güzel çocuklar. They're tense. Onlar gerginler. They're good enough. Onlar yeterince iyi. They're very intolerant. Onlar çok hoşgörüsüz. They're young and healthy. Onlar genç ve sağlıklıdırlar. They're unconscious. Onlar bilinçsiz. They're unlikely to get married. Onların evlenmeleri olası değil. They're not coming today. Onlar bugün gelmiyorlar. They're separated. Onlar ayrılmış. They're part-time employees. Onlar yarı zamanlı çalışanlar. They're eating high on the hog. Onlar çok rahat bir yaşam sürüyor. They're asleep. Onlar uyuyor. They're allies. Onlar müttefik. I'm sure they're all gone now. Artık onların hepsinin gittiklerine eminim. They're in math class. Onlar matematik dersindeler. They're attacking us. Onlar bize saldırdılar. They're my classmates. Onlar benim sınıf arkadaşlarım. They're animals. Onlar hayvan. They're spies. Onlar casus. They're lazy. Onlar tembel. They're all jerks. Onların hepsi pislik. They're wrong. Onlar yanılıyor. They're better than we are. Onlar bizden daha iyiler. They're undamaged. Onlar zarar görmediler. They're discussing the problem. Onlar sorunu tartışıyorlar. They're going to find you. Onlar seni bulacak. They're just trying to help. Onlar sadece yardım etmeye çalışıyorlar. They're going to make mistakes. Onlar hatalar yapacaklar. They're friends of yours, aren't they? Onlar senin arkadaşların, değil mi? They're all normal. Onların hepsi normal. That's basically what they're saying. Onların söylediği şey temel olarak budur. They're not bad! Onlar kötü değil! They're not your friends anymore. Onlar artık senin arkadaşın değil. They're all having fun now. Şimdi onların hepsi eğleniyor. They're at home. Onlar evdeler. They're in the well. Onlar iyi durumda. They're all waiting for you. Onların hepsi seni bekliyor. They're not the problem, we are. Sorun onlar değil, biziz. I don't know exactly where I left my keys, but I think they're on the dining room table. Anahtarlarımı nereye bıraktığımı tam olarak bilmiyorum ama sanırım onlar yemek odası masasındalar. They're Canadians, aren't they? Onlar Kanadalı, değil mi? They're waiting for an answer. Onlar bir cevap bekliyorlar. They're extremists. Onlar aşırılık yanlısı. They're dancing. Onlar dans ediyorlar. They're all grinning at Tom. Onların hepsi Tom'a sırıtıyorlar. They're just jealous. Onlar düpedüz kıskanç. I hope they're going to be OK. Onların iyi olacağını umuyorum. Tom and Mary know each other, but they're not exactly friends. Tom ve Mary birbirini tanıyor ama onlar tam olarak arkadaş değil. They're the right ones. Onlar doğru kişiler. They're all safe. Onların hepsi güvende. They're still waiting for us to make up our minds. Onlar hâlâ karar vermemizi bekliyor. Do you think they're awake? Onların uyanık olduğunu düşünüyor musun? They're lovely. Onlar güzel. They're orphans. Onlar yetimler. There's something they're not telling us. Onların bize söylemediği bir şey var. They're our friends. Onlar bizim arkadaşlarımız. They're lesbians. Onlar lezbiyen. They're both empty. Onların her ikisi de boş. They're playing chess. Onlar satranç oynuyor. They're all chasing her. Onların hepsi onu kovalıyor. I just can't believe they're getting married. Ben sadece onların evlendiklerine inanamıyorum. They're all liars. Onların hepsi yalancı. They're afraid of Tom. Onlar Tom'dan korkuyorlar. They're lazy people. Onlar tembel insanlardır. They're extremists. Onlar aşırılıkçılar. They're finally here. Onlar sonunda buradalar. They're fantastic. Onlar harika. They're only deceiving themselves. Onlar sadece kendilerini aldatıyorlar. I'm glad they're doing it. Onların bunu yaptığına memnun oldum. They're no use to me. Onların bana faydası yok. They're racists. Onlar ırkçılar. They're all chasing Tom. Onların hepsi Tom'u takip ediyor. They're old friends. Onlar eski dostlar. They're boys. Onlar erkek. They're hungry. Onlar aç. I don't think they're safe. Onların güvende olduklarını sanmıyorum. They're investigating a crime. Onlar bir suçu araştırıyorlar. They're dreadful. Onlar korkunçlar. They're already there. Onlar zaten orada. They're both beautiful. Onların her ikisi de güzel. They're on the eighth floor. Onlar sekizinci kattalar. They're going to attack. Onlar saldıracaklar. They're both crazy. Onların her ikisi de deli. They're rather important. Onlar oldukça önemli. They're hoping the wheat harvest will be good this year. Onlar buğday hasadının bu yıl iyi olacağını umuyorlar. I don't care if they're famous. Onların ünlü olup olmadığı umurumda değil. They're older than Tom. Onlar Tom'dan daha yaşlı. They're well off. Onlar iyi durumda. They're going to the war. Onlar savaşa gidecekler. They're gaining on us. Onlar bize yaklaşıyorlar. They're going to Ishikawa. Onlar Ishikawa'ya gidiyorlar. They're trying to scare us. Onlar bizi korkutmaya çalışıyor. They're a good team. Onlar iyi bir ekip. They're not going to stop you. Onlar seni durdurmayacak. They're having fun. Onlar eğleniyorlar. They're hiding. Onlar saklanıyor. I understand what they're saying. Onların söylediğini anlıyorum. I'm so glad they're here. Onların burada olduklarına çok memnunum. They're not ready for us. Onlar bizim için hazır değiller. They're new. Onlar yenidir. They're evil. Onlar kötü. They're a dime a dozen. Onlar bir düzine. They're aware of it. Onlar bunun farkında. They're likely to cancel school tomorrow because of the heavy snow. Onlar yoğun kar yağışından dolayı muhtemelen okulu iptal edecek. They're joking. Onlar şaka yapıyor. They're still in Boston. Onlar hala Boston'dalar. They're playing a game. Onlar bir oyun oynuyorlar. They're leaving us. Onlar bizi terk ediyorlar. They're good people. Onlar iyi insanlar. They're going to die. Onlar ölecekler. They're not alone. Onlar yalnız değil. They're really tight. Onlar gerçekten sıkılar. They're not stupid. Onlar aptal değil. They're good friends of ours. Onlar bizim iyi arkadaşlarımız. They're stuck. Onlar sıkıştılar. They're mad at you. Onlar sana kızgın. They're all good guys. Onların hepsi iyi çocuklar. They're here for me. Onlar benim için burada. They're defenseless. Onlar savunmasızlar. I think they're liars. Bence onlar yalancı. They're running without shoes. Onlar ayakkabısız koşuyorlar. I know they're hiding something from me. Onların benden bir şey sakladığını biliyorum. Most people believe that they're above average. Çoğu insan onların ortalamanın üstünde olduklarına inanıyor. Unfortunately, they're the majority. Ne yazık ki, onlar çoğunluk. They're stealing your car! Onlar arabanı çalıyorlar! They're absolutely right. Onlar kesinlikle haklı. They're mine. Onlar benim. They're having a meeting. Onlar toplantı yapıyorlar. They're free to go. Onlar gitmekte özgürler. They're a little tight. Onlar biraz sıkı. They're really ugly. Onlar gerçekten çirkin. I wonder what they're whispering to each other. Onların birbirlerine ne fısıldadıklarını merak ediyorum. They're all gone. Onların hepsi öldü. They're looking for Tom. Onlar Tom'u arıyorlar. They're smiling. Onlar gülümsüyor. They're our brothers. Onlar bizim kardeşimiz. They're cousins. Onlar kuzen. They're yours. Onlar seninki. They're always there. Onlar her zaman orada. They're going to find Tom. Onlar Tom'u bulacaklar. They're part of a football team. Onlar bir futbol takımının parçasıdırlar. They're going to show us the documents. Onlar bize belgeleri gösterecek. They're the experts. Uzman olan onlar. They're all happy. Onların hepsi mutlu. I know they're a good team. Onların iyi bir takım olduğunu biliyorum. They're gone. Onlar gitti. They're all upstairs. Onların hepsi üst katta. They're inside. Onlar içeride. They're cleaning the beach. Onlar sahili temizliyorlar. They're brothers. Onlar kardeş. They're completely wrong. Onlar tamamen hatalı. They're going to have a look. Onlar bir göz atacaklar. They're best friends. Onlar en iyi arkadaşlar. They're very clever. Onlar çok zeki. They're friends of mine. Onlar benim arkadaşlarım. They're only words. Onlar sadece sözcükler. They're firing at us. Onlar bize ateş ediyorlar. They're armed to the teeth. Onlar tepeden tırnağa silahlılar. They're not my enemies. Onlar benim düşmanlarım değil. They're not very good at what they do. Onlar yaptıklarında çok iyi değiller. They're building a house. Onlar bir ev inşa ediyorlar. They're your competition. Onlar senin rakibin. Let's hope they're right. Onların haklı olduğunu umalım. They're kids. Onlar çocuk. They're not my friends. Onlar benim arkadaşım değil. They're just students. Onlar sadece öğrenci. They're all fucking mental. Onların hepsi kahrolası akıl hastası. They're going to kill us all! Onlar hepimizi katledecekler! They're fighting for their lives. Onlar hayatları için mücadele ediyor. They're eating high on the hog. Onlar lüks içinde yaşıyorlar. They're not the same thing. Onlar aynı şey değiller. They're bad. Onlar kötü. They're behind schedule. Onlar da programın gerisinde. They're already here. Onlar zaten buradalar. They're Christians. Onlar Hristiyan. They're in the well. Onlar kuyunun içinde. They're not bad. Onlar kötü değil. They're reading a book. Onlar bir kitap okuyorlar. They're enemies. Onlar düşmanlar. They're just jealous of you and me. Onlar yalnızca seni ve beni kıskanıyorlar. They're not idiots. Onlar aptal değil. They're both awful. Onların ikisi de berbat. They're after me. Onlar benim peşimdeler. They're late. Onlar geç kaldı. They're Polish. Onlar Polonyalıdırlar. They're afraid. Onlar korkuyorlar. They're all here. Onların hepsi burada. They're working. Onlar çalışıyor. They're yours. Onlar senin. They're not here. Onlar burada değil. They're typical youngsters. Onlar tipik gençler. They're still around. Onlar hâlâ bu civarda. They're not going away. Onlar uzaklaşmıyorlar. They're not afraid of me. Onlar benden korkmuyor. They're kind of fun. Onlar biraz eğlenceli. There's no question they're guilty. Onların suçlu olması söz konusu değil. They're in aisle two. Onlar koridorda iki numarada. Just because you can't see ghosts, it doesn't mean that they're not there. Sırf hayaletleri göremiyorsun diye, bu onların var olmadığı anlamına gelmez. They're always good. Onlar her zaman iyi. They're very busy. Onlar çok meşgul. They're horrible. Onlar korkunçlar. They're just human. Onlar sadece insan. They're the enemy. Onlar düşman. They're going to hang Tom. Onlar Tom'u asacaklar. They're not illegal. Onlar yasa dışı değil. They're looking for a scapegoat. Onlar bir günah keçisi arıyorlar. They're going to leave a night earlier. Onlar bir gece önce gidecekler. They're going to Boston. Onlar Boston'a gidiyor. They're going to do it. Onlar bunu yapacak. They're a couple of hippies. Onlar bir çift hippi. They're afraid of us. Onlar bizden korkuyor. They're listening. Onlar dinliyor. They're tired. Onlar yorgun. They're upset. Onlar üzgün. They're both in love with the same guy. Onların ikisi de aynı oğlana aşıklar. They're not my real parents. Onlar benim gerçek ailem değil. They're anxious for peace. Onlar barış için endişe duyuyorlar. They're washing their hands. Onlar ellerini yıkıyorlar. They're sympathetic. Onlar sempatikler. They're great. Onlar büyük. No, they're staying with me. Hayır, onlar benimle kalıyorlar. They're probably scared. Onlar muhtemelen korkmuş. The police are investigating my brother for the murder, but they're barking up the wrong tree. Polis cinayet için kardeşimi araştırıyor ama onlar yanılıyorlar. They're blue. Onlar mavi. They're not my friends. Onlar benim arkadaşlarım değiller. They're no good. Onlar iyi değil. They're staring at you. Onlar sana bakıyor. The man they're talking about has been dead for a long time. Onların bahsettikleri adam uzun süredir ölü. They're our leaders. Onlar bizim liderlerimiz. They're too difficult. Onlar çok zor. They're sisters. Onlar kız kardeşler. They're a couple. Onlar bir çift. They're bluffing. Onlar blöf yapıyorlar. They're hiding in the closet. Onlar dolapta saklanıyor. They're going to shoot Tom. Onlar Tom'u vuracaklar. They're probably studying. Onlar muhtemelen çalışıyor. They're already occupied. Onlar zaten meşgul. They're a complete joke. Onlar tam bir alay konusu. They're hiding in the woods. Onlar ormanın içinde saklanıyor. They're capoiera dancers. Onlar capoiera dansçıları. I'm sorry, but they're out of stock. Üzgünüm, ama onlar stokta yok. They're both quiet. Onların her ikisi de sessiz. They're innocent men. Onlar masum insanlar. They're mine. Onlar benimki. They're different. Onlar farklı. They're insane. Onlar deliler. They're the police. Onlar polis. They're lazy people. Onlar tembel insanlar. They're getting married. Onlar evleniyorlar. They're eager to see you. Onlar seni görmek için can atıyorlar. They're dangerous. Onlar tehlikeli. They're not good. Onlar iyi değil. They're very likely to arrive next week. Onlar büyük olasılıkla önümüzdeki hafta gelecekler. They're not responding. Onlar cevap vermiyor. They're not dead. Onlar ölü değil. They're criminals. Onlar suçlu. They're under arrest. Onlar tutuklu. They're closed today. Onlar bugün kapalı. They're inquisitive. Onlar meraklılar. They're trying to control you. Onlar seni kontrol etmeye çalışıyorlar. They're thirty dollars each. Onların tanesi otuz dolar. They're both alive. Onların her ikisi de hayatta. They're interviewing Tom. Onlar Tom'la görüşme yapıyorlar. They're only $50 with two cans of shoe polish free of charge. Onlar, yanında iki kutu bedava ayakkabı cilası ile birlikte sadece 50 dolar. They're doing some good things. Onlar bazı iyi şeyler yapıyorlar. They're thugs. Onlar haydut. They're waiting for something. Onlar bir şey bekliyor. They're all either dead or dying. Onların hepsi ya öldü ya da ölüyor. They're willing to let you go. Onlar gitmene izin vermek için istekli. They're my books. Onlar benim kitaplarım. They're having a really good time. Onlar gerçekten iyi vakit geçiriyorlar. They're digging a hole. Onlar çukur kazıyorlar. They're interested. Onlar ilgili. They're brave. Onlar cesur. Actually they're richer than us. Aslında onlar bizden daha zengin. They're willing to do it. Onlar bunu yapmak için istekli. They're just young boys. Onlar sadece genç erkekler. They're expecting you. Onlar seni bekliyorlar. They're stalling. Onlar oyalıyorlar. They're ugly. Onlar çirkin. They're not people; they're animals. Onlar insan değiller; onlar hayvan. I think they're right. Sanırım onlar haklı. They're a good crew. Onlar iyi bir ekip. They're a really wonderful couple. Onlar gerçekten harika bir çift. They're always careful. Onlar her zaman dikkatlidir. They're from Greece. Onlar Yunanistanlı. They're not going to stop. Onlar durmayacak. I don't know where they're from. Onların nereli olduğunu bilmiyorum. They're either in the shed or in the den. Onlar ya barakada ya da mağarada. They're back where they want to be. Onlar olmak istedikleri yere geri döndüler. They're a big, happy family. Onlar büyük, mutlu bir aile. They're my friends. Onlar benim arkadaşlarım. They're mocking you. Onlar seninle alay ediyor. Is it true what they're saying about Tom? Onların Tom hakkında söyledikleri doğru mu? They're all equal. Onların hepsi eşit. They're strong. Onlar güçlü. Do you think they're awake? Sence onlar uyanık mı? They're now alone. Onlar şimdi yalnız. They're kids, you know. Onlar çocuk, biliyorsun. They're a good hockey team. Onlar iyi bir hokey takımı. They're reading. Onlar okuyorlar. They're not here yet. Onlar henüz burada değil. I don't recognize the language they're speaking. Ben de onların konuştuğu dili bilmiyorum. They're going to have a baby. Onların bir bebeği olacak. They're always together. Onlar her zaman birlikteler. They're leaving. Onlar ayrılıyorlar. They're paying rent. Onlar kirayı ödüyor. That's what they're worried about. Bu, onların hakkında endişelendikleri şey. They're giving Tom medication. Onlar Tom'a ilaç veriyor. They're interrogating Tom. Onlar Tom'u sorguya çekiyorlar. They're sisters. Onlar kardeştir. They're not French. Onlar Fransız değil. They're jealous. Onlar kıskanç. They're tears of joy. Onlar sevinç gözyaşları. They're proud of me. Onlar benimle gurur duyuyor. They're children. Onlar çocuk. They're professional singers. Onlar profesyonel şarkıcılar. They're not your friends anymore. Onlar artık sizin arkadaşlarınız değil. They're bothering me. Onlar beni rahatsız ediyorlar. They're required to work eight hours every day. Onlar her gün sekiz saat çalışmak zorunda. They're interesting people. Onlar ilginç insanlar. They're Asian. Onlar Asyalı. They're in the library. Onlar kütüphanedeler. They're always laughing. Onlar her zaman gülüyorlar. They're from Iceland. Onlar İzlandalı. They're both gone. Onların her ikisi de gitti. They're Polish. Onlar Polonyalı. They're rich. Onlar zengin. Look what they're doing. Onların ne yaptıklarına bak. I think they're working now. Sanırım onlar şimdi çalışıyor. They're not moving. Onlar taşınmıyorlar. They're all feeling pretty good. Onların hepsi oldukça iyi hissediyor. They're quite sharp. Onlar oldukça keskin. They're learning Esperanto. Onlar Esperanto öğreniyorlar. They're jittery. Onlar gergin. I think they're wrong. Ben onların hatalı olduğunu düşünüyorum. I heard they're going out. Onların çıktıklarını duydum. They're rolling in dough. Onlar çok para kazanıyor. They're looking for you. Onlar sizi arıyorlar. They're all bad. Onların hepsi kötü. They're kidding. Onlar dalga geçiyor. They're all thieves. Onların hepsi hırsız. They're not following. Onlar takip etmiyorlar. They're all tourists. Onların hepsi turist. They're immune. Onlar bağışık. It looks like they're satisfied with the result. Onlar sonuçtan memnun gibi görünüyorlar. They're going to be here. Onlar burada olacaklar. They're not there. Onlar orada değil. They're late, as usual. Onlar her zamanki gibi geç kaldılar. They're still inside. Onlar hâlâ içeride. They're ignoring me. Onlar beni görmezden geliyorlar. They're awake. Onlar uyanıklar. They're all chasing him. Onların hepsi onu takip ediyor. They're in a singing group. Onlar şarkı söyleyen bir gruptalar. I'm sure they're all gone now. Onların hepsinin şimdi gittiğine eminim. Just because you can't see ghosts, it doesn't mean that they're not there. Hayaletleri göremiyor olmanız, onların orada olmadığı anlamına gelmez. They're not going to give up. Onlar pes etmeyecekler. They're always wrong. Onlar her zaman hatalı. They're lying. Onlar yalan söylüyorlar. They're probably Americans. Muhtemelen onlar Amerikalı. They're only deceiving themselves. Onlar sadece kendilerini kandırıyorlar. They're old. Onlar yaşlı. They're all pigs. Onların hepsi domuz. They're waiting outside. Onlar dışarıda bekliyor. They're always good. Onlar her zaman iyidir. They're probably sleeping. Onlar muhtemelen uyuyor. They're our brothers. Onlar bizim erkek kardeşlerimiz. They're all scared of Tom. Onların hepsi Tom'dan korkuyor. They're very well. Onlar çok iyi. They're all citizens except for one. Biri hariç onların hepsi vatandaş. They're very happy. Onlar çok mutlu. Oh my God, they're so cute! Aman Tanrım, onlar çok şirinler! They're lively dogs. Onlar canlı köpekler. They're violent criminals. Onlar şiddete eğilimli suçlular. They're ready. Onlar hazır. They're just out of my price range. Onlar benim fiyat aralığının dışında. They're in Boston. Onlar Boston'dalar. They're professional singers. Onlar profesyonel şarkıcı. They're taking us for fools. Onlar bizi aptal sanıyor. They're all fine. Onların hepsi iyi. They're secretive. Onlar gizemli. They're taking us for cash cows. Onlar karlı işler için bizi götürüyorlar. They're trapped. Onlar tuzağa düşürülmüş. I write poems, but they're really bad. Ben şiirler yazarım ama onlar gerçekten kötü. They're not that stupid. Onlar bu kadar aptal değil. They're awfully close. Onlar çok yakın. They're always careful. Onlar her zaman dikkatli. They're reluctant to accept anything new. Onlar yeni bir şeyi kabul etmeye isteksiz. They're here to fix the heating system. Onlar ısıtma sistemini onarmak için buradalar. They're friends. Onlar arkadaş. They're our heroes. Onlar bizim kahramanlarımız. They're my favorite. Benim en sevdiklerim onlar. They're pretty loud. Onlar oldukça gürültülü. They're the cream of the crop. Onlar mahsulün kaymağı. They're just evil. Onlar sadece kötüler. They're trying to preserve the status quo, not to improve. Onlar geliştirmek değil, statükoyu korumaya çalışıyorlar. They're never happy. Onlar asla mutlu değil. They're old friends. Onlar eski arkadaşlar. They're behind us. Onlar bizim arkamızda. They're going to enlarge their store. Onlar mağazalarını büyütecek. They're not similar. Onlar benzer değil. They're having a party in the apartment upstairs. Onlar üst kattaki dairede bir parti veriyorlar. They're rivals. Onlar rakipler. They're in my office. Onlar büromdalar. They're all going to prison. Onların hepsi hapse girecek. They're siblings. Onlar kardeş. They're the real racists. Asıl ırkçılar onlar. They're too fat. Onlar çok şişman. They're just evil. Onlar sadece kötü. They're heading straight for us. Onlar bize doğru yöneliyorlar. They're working upstairs. Onlar üst katta çalışıyor. They're studying the Bible. Onlar İncil okuyorlar. They're not busy. Onlar meşgul değil. They're at the restaurant looking at the menu. Onlar restoranda menüye bakıyor. They're in the pocket of big corporations. Onlar büyük şirketlerin cebinde. They're playing cards. Onlar iskambil oynuyor. They're doctors. Onlar doktor. They're here to save us. Onlar bizi kurtarmak için buradalar. They're just jealous of you and me. Onlar sadece seni ve beni kıskanıyorlar. They're all serious. Onların hepsi ciddi. They're like a married couple. Onlar evli bir çift gibi. They're never there. Onlar asla orada değil. They're not moving. Onlar hareket etmiyorlar. They're not telling me the whole truth. Onlar bana tüm gerçeği söylemiyor. They're really good. Onlar gerçekten iyi. They're not busy at all. Onlar hiç meşgul değil. They're a good basketball team. Onlar iyi bir basketbol takımı. They're moving fast. Onlar hızlı hareket ediyorlar. They're babies. Onlar bebek. They're very judgmental. Onlar çok yargılayıcı. They're going to give me an estimate. Onlar bana bir tahmin verecekler. They're going to torture us. Onlar bize işkence yapacaklar. They're French. Onlar Fransız. They're cops. Onlar polis. They're sunbathing around the pool. Onlar havuzun etrafında güneşleniyorlar. They're going to consider it a great injustice. Onlar bunu büyük bir haksızlık olarak düşünecekler. They're not the problem. Onlar sorun değil. They're Canadians. Onlar Kanadalı. They're going crazy. Onlar deliriyorlar. They're our friends. Onlar bizim dostlarımız. They're still following us. Onlar hâlâ bizi takip ediyorlar. They're pretty harmless. Onlar oldukça zararsız. They're not like us. Onlar bizim gibi değil. They're washing dishes. Onlar bulaşıkları yıkıyorlar. They're tired of not doing anything. Onlar hiçbir şey yapmamaktan yoruldular. They're very old friends. Onlar çok eski dostlar. They're not doing anything wrong. Onlar yanlış bir şey yapmıyor. They're useless. Onlar işe yaramaz. They're too big. Onlar çok büyük. I don't think they're going to hear us. Onların bizi duyacağını sanmıyorum. They're trying to make their car more environmentally friendly. Onlar arabalarını daha çevre dostu yapmaya çalışıyorlar. They're all barefoot. Onların hepsi yalın ayak. Now they're saying Tom is the one who killed Mary. Şimdi onlar Mary'yi öldüren kişinin Tom olduğunu söylüyor. They're both drunk. Onların her ikisi de sarhoş. They're just using you. Onlar sadece seni kullanıyor. They're not all asleep. Onların hepsi uyumuyor. They're idiots. Onlar aptal. They're smart. Onlar zekiler. They're talking among themselves. Onlar kendi aralarında konuşuyorlar. They're alcoholics. Onlar alkolik. They're a complete joke. Onlar tam bir şaka. They're sitting in the shade of the chestnut trees. Onlar kestane ağaçlarının gölgesinde oturuyorlar. They're not sure. Onlar emin değil. They're both single. Onların ikisi de bekar. They're going to do it. Onlar yapacak. They're not people; they're animals. Onlar insan değil; hayvan. They're lost. Onlar kayboldular. They're tough guys. Onlar sert insanlar. They're slowing down. Onlar yavaşlıyorlar. They're heading this way. Onlar bu şekilde gidiyor. They're going to kill Tom. Onlar Tom'u öldürecekler. They're beautiful. Onlar güzel. They're not my prisoners. Onlar benim mahkumlarım değil. They're in the science lab. Onlar bilim laboratuvarında. They're not metal. Onlar metal değil. They're terrified of you. Onlar senden korkuyor. They're thieves. Onlar hırsız. They're awake. Onlar uyanık. They're losers. Onlar ezik. They're shooting at me. Onlar bana ateş ediyorlar. I don't think they're bad people. Onların kötü insanlar olduklarını düşünmüyorum. I know they're both busy. Onların her ikisinin de meşgul olduğunu biliyorum. They're eating sandwiches. Onlar sandviç yiyorlar. They're all fucking mental. Onların hepsi kahrolası kaçık. They're talking about you, Mary. Onlar senin hakkında konuşuyor, Mary. They're not doctors. Onlar doktor değil. They're alive. Onlar yaşıyorlar. They're your friends, not mine. Onlar senin arkadaşların, benim değil. They're racists. Onlar ırkçı. They're still in there. Onlar hâlâ orada. They're my cousins. Onlar benim kuzenlerim. They're fearless. Onlar korkusuz. They're partying upstairs. Onlar üst katta partiye katılıyorlar. They're perfect for each other. Onlar birbirleri için mükemmel. They're red. Onlar kırmızı. They're really pretty. Onlar gerçekten güzel. I can't hear what they're saying. Onların söylediğini duyamıyorum. They're tough kids. Onlar sert çocuklar. They're in danger. Onlar tehlikede. I wonder what they're laughing about. Onların ne hakkında güldüklerini merak ediyorum. They're trying. Onlar deniyorlar. They're all clamoring to get their money back. Onların hepsi paralarını geri almak için yaygara koparıyor. They're speaking Irish. Onlar İrlandaca konuşuyor. They're Christians. Onlar Hıristiyan. They're all watching us. Onların hepsi bizi izliyor. They're good. Onlar iyi. They're not suspicious. Onlar şüpheli değiller. They're amateurs. Onlar amatör. They're tallest. En uzun onlar. They're having a Mexican dinner on their date. Onlar buluşmalarında bir Meksika yemeği yiyorlar. They're all fake. Onların hepsi sahte. They're already dead. Onlar zaten öldüler. They're friends of Tom's. Onlar Tom'un arkadaşları. They're watching Tom. Onlar Tom'u takip ediyorlar. Polar bears are white because they're old bears. Kutup ayıları beyazdır çünkü onlar yaşlı ayılardır. They're inseparable. Onlar birbirlerinden ayrılamazlar. They're preparing for another attack. Onlar başka bir saldırı için hazırlanıyorlar. They're all good. Onların hepsi iyi. I wonder what they're planning. Onların ne planladığını merak ediyorum. They're not kidding. Onlar dalga geçmiyor. I don't think they're bad people. Onların kötü insanlar olduğunu düşünmüyorum. They're weak. Onlar güçsüz. Nobody's working; they're all watching the World Cup. Hiç kimse çalışmıyor; onların hepsi Dünya Kupası'nı izliyor. They're hard to find. Onları bulmak zor. I think they're all criminals. Sanırım onların hepsi suçlu. They're weird. Onlar tuhaflar. They're going to shoot you. Onlar seni vuracaklar. They're only crocodile tears. Onlar sadece timsah gözyaşları. They're siblings. Onlar kardeştir. They're not afraid. Onlar korkmuyorlar. I know they're hiding something. Onların bir şey sakladığını biliyorum. They're unemployed. Onlar işsizler. They're incredible. Onlar inanılmaz. They're all at risk. Onların hepsi riskte. They're very tense. Onlar çok gergin. Show More (1008)