|
- These people have not been able to exercise their freedom of movement because they cannot afford to.
- Bu insanlar, paraları yetmediği için seyahat özgürlüklerini kullanamamaktadırlar.
- I can't afford to buy all the things I want.
- İstediğim her şeyi satın almaya param yetmez.
- After she lost her job, she couldn't afford to feed her dogs, so she gave them away.
- İşini kaybettikten sonra köpeklerini beslemeye parası yetmedi, bu yüzden onları başkalarına verdi.
- I can't afford to live here anymore.
- Artık burada yaşamaya param yetmiyor.
- I can't afford to buy anything in this store.
- Bu mağazadan herhangi bir şey almaya paran yetmiyor.
- I couldn't afford to live in that neighborhood.
- O semtte oturmaya param yetmedi.
- Tom wanted to go to college, but he couldn't afford to.
- Tom üniversiteye gitmek istiyordu ama parası yetmiyordu.
- Tom wondered how he would ever be able to afford to buy a house.
- Tom bir ev satın almaya nasıl parasının yeteceğini merak ediyordu.
- Tom can't afford to eat at that kind of restaurant so let's go somewhere else.
- Tom'un o tür bir restoranda yemek yemeye parası yetmez, o yüzden başka bir yere gidelim.
- Tom wanted to buy a car, but he couldn't afford to.
- Tom bir araba almak istedi ama parası yetmedi.
- He can't afford to get married.
- Evlenmeye parası yetmiyor.
- Tom can no longer afford to live in the style he is accustomed to.
- Tom'un artık alıştığı tarzda yaşamaya parası yetmez.
- I can't afford to buy it.
- Onu satın almaya param yetmez.
- I cannot afford to pay so much.
- O kadar fazla ödemeye param yetmez.
- I couldn't afford to live in that neighborhood.
- O semtte yaşamaya param yetmedi.
- I can't afford to buy this car.
- Bu arabayı almaya param yetmez.
- Tom can't afford to go to college.
- Tom'un üniversiteye gitmeye parası yetmez.
- I can't afford to rent a house like this in Tokyo.
- Tokyo'da böyle bir ev kiralamaya param yetmez.
- I can't afford to buy that.
- Bunu almaya param yetmez.
- I thought you said you can't afford to build a garage.
- Garaj yaptırmaya paran yetmez demiştin.
- Tom wants to buy a car, but he can't afford to.
- Tom bir araba almak istiyor ama parası yetmiyor.
- I can't afford to eat in such an expensive restaurant.
- Bu kadar pahalı bir restoranda yemek yemeye param yetmez.
- Tom couldn't afford to buy everything he needed.
- Tom'un ihtiyacı olan her şeyi almaya parası yetmedi.
- I wish I could afford to buy a car.
- Keşke araba almaya param yetseydi.
- I can only afford to buy a used car.
- Yalnızca ikinci el bir araba almaya param yeter.
- I can't afford to buy the computer that I want.
- İstediğim bilgisayarı almaya param yetmiyor.
- Tom couldn't afford to see a doctor.
- Tom'un doktora gitmeye parası yetmezdi.
- I could not afford to buy a bicycle, much less a car.
- Araba şöyle dursun, bisiklet almaya bile param yetmiyordu.
- I can't afford to buy anything that expensive.
- O kadar pahalı bir şey almaya param yetmez.
- I couldn't afford to get you a new drum.
- Sana yeni bir davul almaya param yetmedi.
- He can afford to buy a house, to say nothing of a car.
- Araba bir yana, ev almaya bile parası yeter.
- I can't afford to buy the new bicycle.
- Yeni bisikleti almaya param yetmiyor.
- Jack can't afford to buy a new bicycle.
- Jack'in yeni bir bisiklet almaya parası yetmez.
- I can't afford to buy this.
- Bunu almaya param yetmez.
- She wants to buy a car, but she can't afford to.
- Bir araba almak istiyor ama parası yetmiyor.
- Tom wants to go to college, but he can't afford to.
- Tom üniversiteye gitmek istiyor ama parası yetmiyor.
- I can't afford to buy both.
- İkisini de almaya param yetmez.
- As soon as I can afford to buy a house, I will.
- Bir ev almaya param yeter yetmez, alacağım.
- I cannot afford to buy a new bicycle.
- Yeni bir bisiklet almaya param yetmez.
- I could never afford to buy the kind of house Tom lives in.
- Tom'un yaşadığı türden bir evi satın almaya hiç param yetmez.
- Tom used to eat out every day, but he can't afford to anymore.
- Tom eskiden her gün dışarıda yemek yerdi ama artık buna parası yetmiyor.
- I want a television set, but I can't afford to buy one.
- Bir televizyon seti istiyorum ama satın almaya param yetmez.
- You could afford to buy one of those if you wanted to.
- İsteseydin onlardan birine paran yeterdi.
- Tom used to eat out almost every day, but now he can't afford to.
- Tom eskiden neredeyse her gün dışarıda yemek yerdi ama artık buna parası yetmiyor.
- Tom used to eat out every day, but now he can't afford to.
- Tom eskiden her gün dışarıda yemek yerdi, ama artık buna parası yetmiyor.
- Tom couldn't afford to do that.
- Tom'un bunu yapmaya parası yetmezdi.
- I can't afford to buy a new pair of shoes right now.
- Şu anda yeni bir çift ayakkabı satın almaya param yetmiyor.
Show More (44)
|
