| 1 |
arrest |
tutuklamak |
v. |
|
- The daily arrests, torturing and systematic persecution of Falun Gong practitioners is also very worrying.
- Falun Gong mensuplarının her gün tutuklanması, işkence görmesi ve sistematik zulme uğraması da çok endişe vericidir.
- Why should international conventions apply to everyone except Israel, which is carrying out illegal arrests and torture?
- Uluslararası sözleşmeler neden yasadışı tutuklamalar ve işkence yapan İsrail dışında herkes için geçerli olsun?
- The police who arrived on the scene failed to make any arrests.
- Olay yerine gelen polis herhangi bir tutuklama yapamamıştır.
- It also deals with the law in Belgium which apparently allows the arrest of people suspected of war crimes.
- Ayrıca Belçika'da savaş suçu işlediğinden şüphelenilen kişilerin tutuklanmasına izin veren yasayı da ele almaktadır.
- The daily arrests, torturing and systematic persecution of Falun Gong practitioners is also very worrying.
- Falun Gong uygulayıcılarının her gün tutuklanması, işkence görmesi ve sistematik zulüm görmesi de çok endişe vericidir.
- The latest arrests made in France, Germany and also recently in Belgium confirm this.
- Fransa, Almanya ve son olarak Belçika'da yapılan tutuklamalar da bunu teyit etmektedir.
- Another very important issue is that of the rights of European citizens in legal processes such as arrests.
- Bir diğer önemli konu ise Avrupa vatandaşlarının tutuklama gibi yasal süreçlerdeki haklarıdır.
- We see the globalisation of terrorists with the arrest in Columbia of three activists in the IRA.
- IRA'dan üç aktivistin Kolombiya'da tutuklanmasıyla teröristlerin küreselleştiğini görüyoruz.
- Why should international conventions apply to everyone except Israel, which is carrying out illegal arrests and torture?
- Neden uluslararası sözleşmeler, yasadışı tutuklamalar ve işkence yapan İsrail dışında herkes için geçerli olsun?
- Their arrest is proof in itself that they were doing something powerful.
- Tutuklanmış olmaları bile gerçekten büyük bir şey yaptıklarının kanıtı.
- The police are not here to arrest you.
- Polis, seni tutuklamak için burada değil.
- No arrest was made.
- Tutuklama yapılmadı.
- Fadil's arrest brought an end to his reign of terror.
- Fadıl'ın tutuklanışı, kurduğu dehşet saltanatına son vermiştir.
- Right after my arrest I was interrogated several times.
- Tutuklandıktan hemen sonra birkaç kez sorgulandım.
- Dan committed suicide to avoid arrest.
- Dan tutuklanmamak için intihar etti.
- Did the police arrest them?
- Polis onları tutukladı mı?
- Are they going to arrest you?
- Seni tutuklayacaklar mı?
- The police can't arrest you.
- Polis sizi tutuklayamaz.
- The police decided to arrest him.
- Polis onu tutuklamaya karar verdi.
- The police decided to arrest him.
- Polis onu tutuklama kararı aldı.
- I'm surprised they didn't arrest Tom.
- Tom'u tutuklamamalarına şaşırdım.
- Should we arrest them?
- Onları tutuklamalı mıyız?
- Are they going to arrest Tom?
- Onlar Tom'u tutuklayacaklar mı?
- No other arrests are expected.
- Başka tutuklanmalar beklenmiyor.
- Sami was placed under arrest.
- Sami tutuklanmıştı.
- We are not here to arrest you.
- Sizi tutuklamak için burada değiliz.
- There haven't been any arrests.
- Hiç tutuklama olmadı.
- Did the police arrest Tom?
- Polis Tom'u tutukladı mı?
- Are they going to arrest us?
- Bizi tutuklayacaklar mı?
- There were 13 arrests.
- 13 tutuklama oldu.
- Officer Tom Jackson made the arrest.
- Memur Tom Jackson tutuklamayı yaptı.
- Tom is afraid that the police might arrest him.
- Tom polisin onu tutuklamasından korkuyor.
- They attacked soldiers who were sent to arrest them.
- Onları tutuklamak için gönderilen askerlere saldırdılar.
- Are they going to arrest me?
- Beni tutuklayacaklar mı?
- No arrests have been reported.
- Hiç tutuklama rapor edilmedi.
- Why did the police arrest Tom?
- Polis neden Tom'u tutukladı?
- I'm not placing you under arrest.
- Seni tutuklamıyorum.
- I had to arrest her.
- Onu tutuklamak zorundaydım.
- Did the police arrest her?
- Polisler onu tutukladı mı?
- Sami's arrest left his family destitute.
- Sami'nin tutuklanması ailesini yoksul bıraktı.
- Are they going to arrest him?
- Onu tutuklayacaklar mı?
- The police didn't arrest Tom.
- Polis Tom'u tutuklamadı.
- The police could arrest you for that.
- Polis seni onun için tutuklayabilirdi.
- The police did arrest someone.
- Polis birini tutukladı.
- Should we arrest them?
- Onları tutuklamamız gerekir mi?
- I had to arrest them.
- Onları tutuklamak zorundaydım.
- No other arrests are expected.
- Başka tutuklama beklenmiyor.
- The police are planning to arrest Tom.
- Polis Tom'u tutuklamayı planlıyor.
- You can't arrest me for being a clown.
- Beni palyaço olduğum için tutuklayamazsınız.
- Should we arrest him?
- Onu tutuklamalı mıyız?
- Are they going to arrest Tom?
- Tom'u tutuklayacaklar mı?
- I had to arrest Tom.
- Tom'u tutuklamak zorunda kaldım.
- Tom was afraid that the police might want to arrest him.
- Tom polislerin onu tutuklamak isteyebileceğinden korkuyordu.
- Should we arrest Tom?
- Tom'u tutuklamalı mıyız?
- They're going to arrest you.
- Seni tutuklayacaklar.
- But that's not the only reason for his arrest.
- Ama tutuklanmasının tek sebebi bu değil.
- You're all under arrest.
- Hepiniz tutuklandınız.
- The police did arrest someone.
- Polisler birini tutukladı.
- You can't arrest me for being a clown.
- Beni palyaço olduğum için tutuklayamazsın.
- Tom was afraid that the police might want to arrest him.
- Tom polisin onu tutuklamak isteyebileceğinden korkuyordu.
- The police can't arrest her.
- Polis onu tutuklayamaz.
- The police didn't arrest Tom.
- Polis, Tom'u tutuklamadı.
- The police could arrest you for that.
- Polis bunun için sizi tutuklayabilir.
- Dan was immediately placed under arrest.
- Dan hemen tutuklanmıştı.
- No arrests were ever made.
- Hiç tutuklama yapılmadı.
- I'm not here to arrest you.
- Seni tutuklamak için burada değilim.
- You should arrest Tom.
- Tom'u tutuklamalısın.
- At the time of his arrest, Tom was living in Boston.
- Tutuklandığı sırada Tom Boston'da yaşıyordu.
- Should we arrest her?
- Onu tutuklamamız gerekir mi?
- The police can't arrest them.
- Polis onları tutuklayamıyor.
- We are not here to arrest you.
- Seni tutuklamak için burada değiliz.
- Should we arrest Tom?
- Tom'u tutuklamamız gerekiyor mu?
- Did the police arrest him?
- Polis onu tutukladı mı?
- I had to arrest him.
- Onu tutuklamak zorundaydım.
- Arrests were made throughout the country.
- Ülke genelinde tutuklamalar yapıldı.
- Arrests were made throughout the country.
- Yurt çapında tutuklamalar gerçekleştirildi.
- Sami fled to Egypt to avoid arrest.
- Sami tutuklanmamak için Mısır'a kaçtı.
- At the time of his arrest, Tom was living in Boston.
- Tom tutuklandığı sırada Boston'da yaşıyordu.
- Did you arrest her?
- Onu tutukladınız mı?
- Why don't the police arrest Tom?
- Polis niçin Tom'u tutuklamıyor?
- The police can't arrest him.
- Polis onu tutuklayamaz.
- I'm not putting you under arrest.
- Seni tutuklamıyorum.
- I had to arrest her.
- Onu tutuklamak zorunda kaldım.
- No arrests were made on Monday.
- Pazartesi günü hiç tutuklama yapılmadı.
- The police can't arrest you.
- Polis seni tutuklayamaz.
- Did the police arrest her?
- Polis onu tutukladı mı?
- The police can't arrest Tom.
- Polis Tom'u tutuklayamıyor.
- Did you arrest her?
- Onu tutukladın mı?
Show More (85)
|
| 2 |
arrest |
tutuklama |
n. |
|
- Sudden, mass arrests of critics of his regime are followed by quick show trials.
- Rejimi eleştirenlere yönelik ani ve kitlesel tutuklamaları hızlı göstermelik yargılamalar takip ediyor.
- In their bilateral contacts with the Cuban authorities, the Member States protested strongly about the arrests.
- Küba makamlarıyla ikili temaslarında Üye Devletler tutuklamaları şiddetle protesto etmişlerdir.
- We must therefore roundly condemn the repression and arrests which followed the death of the king.
- Bu nedenle kralın ölümünün ardından gelen baskı ve tutuklamaları şiddetle kınamalıyız.
- Their arrest is proof in itself that they were doing something powerful.
- Tutuklanmaları bile başlı başına önemli bir şey yaptıklarının kanıtıdır.
- Their arrest is proof in itself that they were doing something powerful.
- Tutuklanmaları başlı başına büyük bir şey yaptıklarının kanıtıdır.
Show More (2)
|
| 3 |
arrest |
yakalamak |
v. |
|
- She arrested the thief.
- O, hırsızı yakaladı.
- The police eventually arrested Tom.
- Polis en sonunda Tom'u yakaladı.
- The police arrested the pickpocket in the act.
- Polis yankesiciyi suçüstü yakaladı.
Show More (0)
|
| 4 |
arrest |
tevkif etmek |
v. |
|
- We arrested him.
- Biz onu tevkif ettik.
- I'm not arresting her.
- Onu tevkif etmiyorum.
Show More (-1)
|
| 5 |
arrest |
tutuklanma |
n. |
|
- In this context the Commission deplores the arrest of three Nepalese editors of the Kantipur newspaper.
- Bu bağlamda Komisyon, Kantipur gazetesinin üç Nepalli editörünün tutuklanmasından üzüntü duymaktadır.
Show More (-2)
|
| 6 |
arrest |
yakalama |
n. |
|
- The police are planning to arrest Tom.
- Polis, Tom'u yakalamayı planlıyor.
Show More (-2)
|
