bad - Inglés Turco Frases
Inglés Turco
bad kötü adj.
  • Bad habits can cause health problems in old age.
  • Kötü alışkanlıklar yaşlılıkta sağlık sorunlarına neden olabilir.
  • The exam result was bad.
  • Sınav sonucu kötüydü.
  • Not taking a coat was a bad idea.
  • Palto almamak kötü bir fikirdi.
Show More (1848)
bad fena adj.
  • It would be no bad idea to do that on a European scale.
  • Bunu Avrupa ölçeğinde yapmak hiç de fena bir fikir olmayacaktır.
  • So far, commitments totalling EUR 1 800 million have been made, which is not at all bad.
  • Şu ana kadar toplam 1.800 milyon avro tutarında taahhütte bulunulmuştur ki bu hiç de fena bir rakam değildir.
  • Being cold's not a bad thing though.
  • Ama üşümek fena bir şey değil.
Show More (59)
bad zararlı adj.
  • Too much fertiliser is bad for the soil.
  • Çok fazla gübre toprak için zararlıdır.
  • Consumers simply got a bad deal.
  • Tüketiciler anlaşmadan düpedüz zararlı çıkmıştır.
  • Smoking is bad for your health.
  • Sigara içmek sağlığınız için zararlı.
Show More (13)
bad bozuk adj.
  • I have bad eyes.
  • Bozuk gözlerim var.
  • I must have eaten something bad.
  • Bozuk bir şeyler yemiş olmalıyım.
  • Bad milk tastes sour.
  • Bozuk sütün tadı ekşidir.
Show More (13)
bad çok adv.
  • Barberosa's going to feel awful bad about this, kid.
  • Barberosa bu konuda çok üzülecek, evlat.
  • Tom didn't know how bad I wanted to see him.
  • Tom onu görmeyi ne kadar çok istediğimi bilmiyordu.
  • How bad do you want it?
  • Bunu ne kadar çok istiyorsun?
Show More (8)
bad yanlış adj.
  • Please don't let my wife be remembered for one bad decision.
  • Lütfen karımın yanlış bir kararla anılmasına izin vermeyin.
  • Please don't let my wife be remembered for one bad decision.
  • Lütfen karımın bir tek yanlış kararla anılmasına izin vermeyin.
  • If not, you're making a bad trade.
  • Aksi takdirde, yanlış bir alışveriş yapmış oluyorsunuz.
Show More (7)
bad berbat adj.
  • We cannot therefore make use of naming and shaming and worst practices.
  • Bu nedenle adlandırma, ayıplama gibi berbat yöntemlere başvuramayız.
  • We cannot therefore make use of naming and shaming and worst practices.
  • Bu nedenle bizler isim takma, utandırma ve bu gibi berbat uygulamalardan yararlanamayız.
  • I just about decided that men were the worst kind of trash on the planet.
  • Tam da erkeklerin gezegendeki en berbat çöpler olduğuna karar vermek üzereydim.
Show More (5)
bad kokmuş adj.
  • I shot the horse because it had bad breath.
  • Atı vurdum çünkü nefesi kokuyordu.
  • All the meat was bad.
  • Bütün et kokmuştu.
  • I have bad breath.
  • Nefesim kokuyor.
Show More (0)
bad hatalı adj.
  • Pigs were fed improperly treated swill, which was bad farming practice.
  • Domuzlar uygun olmayan şekilde işlenmiş atıklarla besleniyordu, ki bu da hatalı bir çiftçilik uygulamasıydı.
  • They are going to put the bad law in force.
  • Hatalı yasayı yürürlüğe koyacaklar.
Show More (-1)
bad beceriksiz adj.
  • A bad carpenter quarrels with his tools.
  • Beceriksiz marangoz aletlerini suçlarmış.
  • A bad workman always blames his tools.
  • Beceriksiz işçi suçu aletlerde bulur.
Show More (-1)
bad şiddetli adj.
  • On a scale of 0 to 10, where 10 is the worst, can you rate your pain?
  • Ağrınızın şiddetinin, 10 en şiddetli olmak üzere, 0 ile 10 arasında hangi düzeyde olduğunu düşünüyorsunuz?
  • On a scale of 0 to 10, where 10 is the worst, can you rate your pain?
  • 10 en şiddetli düzey olmak üzere, ağrınızın şiddetinin 0 ila 10 arasında hangi düzeyde olduğunu düşünüyorsunuz?
Show More (-1)
bad keyifsiz adj.
  • Why are you in such a bad mood today?
  • Bugün neden bu kadar keyifsizsin?
  • Why are you in such a bad mood this evening?
  • Bu akşam neden bu kadar keyifsizsin?
Show More (-1)
bad çürük adj.
  • She had a bad tooth taken out.
  • Çürük bir dişi çektirdi.
  • They are going to put the bad law in force.
  • Bu çürük yasayı yürürlüğe sokacaklar.
Show More (-1)
bad asi adj.
  • A bad lad started the protests.
  • Protestoları asi bir çocuk başlattı.
Show More (-2)
bad fena adv.
  • I need to find a job bad.
  • Fena halde iş bulmam lazım.
Show More (-2)
bad yaramaz adj.
  • Bad dog! Don't chew it.
  • Yaramaz köpek! Çiğneme onu.
Show More (-2)
bad feci adj.
  • The inflation put the people in bad condition.
  • Enflasyon insanları feci duruma soktu.
Show More (-2)
bad bozulmuş (yiyecek) adj.
  • The meat will go bad if we don't eat it.
  • Eğer yemezsek et bozulacak.
Show More (-2)
bad küfürlü adj.
  • He was suspended from school for using bad language.
  • Küfürlü dil kullandığı için okuldan uzaklaştırıldı.
Show More (-2)
bad çok iyi adj.
  • Wow, that's a bad dress!
  • Vay, bu çok iyi bir elbise!
Show More (-2)
bad vahim adj.
  • The issues involved are much worse, though.
  • Ancak söz konusu meseleler çok daha vahimdir.
Show More (-2)
bad ahlaksız adj.
  • They aren't such a bad lot.
  • Öyle ahlaksız tipler değiller.
Show More (-2)
bad sakat (uzuv) adj.
  • His bad leg prevented him from winning the race.
  • Sakat bacağı yarışı kazanmasını engelledi.
Show More (-2)
bad zarar n.
  • You should make the best of a bad situation.
  • Zarardan yarar sağlamalısın.
Show More (-2)
bad çekici adj.
  • A bad apple tree gives bad apples.
  • Otu çek köküne bak.
Show More (-2)
bad kötülük n.
  • Bad comes.
  • Kötülükler gelir.
Show More (-2)