|
- They were lost at sea, at the mercy of wind and weather.
- Denizde kayboldular, rüzgârın ve havanın merhametine kaldılar.
- There were times I would've been lost without Tom.
- Tom olmasaydı kaybolacağım zamanlar oldu.
- If I could have a wish, I'd wish I could make up for lost time.
- Bir dileğim olabilseydi, kaybolan zamanı telafi edebilmeyi isterdim.
- He lost himself quickly in the crowd.
- Kalabalığın içinde hızla kayboldu.
- We are looking for the boy and the dog that are lost.
- Kaybolan çocuğu ve köpeği arıyoruz.
- We thought Mary and Tom were lost at sea but then we saw the distress flare.
- Mary ve Tom'un denizde kaybolduğunu düşündük ama sonra tehlike işaretini gördük.
- He made up for lost time by running fast.
- Hızlı koşarak kaybolan zamanı telafi etti.
- Once you hesitate, you are lost.
- Bir kez tereddüt edersen, kaybolursun.
- I have a secret, but if I were to tell you, it would be lost.
- Bir sırrım var, ama size söylersem kaybolur.
- He found his lost camera by chance.
- Kaybolan fotoğraf makinesini tesadüfen buldu.
- I suspect Tom is lost.
- Tom'un kaybolduğundan şüpheleniyorum.
- We must make up for lost time.
- Kaybolan zamanı telafi etmeliyiz.
- Tom is lost.
- Tom kayboldu.
- They knew that they were lost.
- Kaybolduklarını biliyorlardı.
- I found my lost dog by means of a notice in the paper.
- Gazetedeki bir duyuru vasıtasıyla kaybolan köpeğimi buldum.
- You must be lost.
- Kaybolmuş olmalısın.
- Nothing is lost, nothing is created, everything is transformed.
- Hiçbir şey kaybolmaz, hiçbir şey yaratılmaz, her şey dönüşür.
- The beautiful French language is lost.
- Güzel Fransız dili kayboldu.
- Tom must be lost.
- Tom kaybolmuş olmalı.
- They knew that they were lost.
- Kaybolmuş olduklarını biliyorlardı.
- Tom said Mary was likely to still be lost.
- Tom Mary'nin muhtemelen hâlâ kaybolacağını söyledi.
- Tom is probably lost.
- Tom büyük olasılıkla kayboldu.
- You are lost, aren't you?
- Kayboldun, değil mi?
- I think we might be lost.
- Sanırım kaybolmuş olabiliriz.
- Tom said Mary was likely to still be lost.
- Tom, Mary'nin hala kaybolmuş olabileceğini söyledi.
- We are lost.
- Biz kaybolduk.
- He lost himself quickly in the crowd.
- Kalabalıkta çabucak kayboldu.
- All his hope had been lost.
- Tüm umudu kaybolmuştu.
- I don't think Tom is lost.
- Tom'un kaybolduğunu sanmıyorum.
- It's possible that the book is lost.
- Kitabın kaybolmuş olması mümkün.
- I must make up for lost time.
- Kaybolan zamanı telafi etmeliyim.
- The ship sank and all hands were lost.
- Gemi battı ve herkes kayboldu.
- Tom said Mary is lost.
- Tom, Mary'nin kaybolduğunu söyledi.
- The book may be lost.
- Kitap kaybolmuş olabilir.
- We thought Mary and Tom were lost at sea but then we saw the distress flare.
- Mary ve Tom'un denizde kaybolduğunu düşündük ama sonra tehlike işaret fişeğini gördük.
- Tom looked around and realized he was lost.
- Tom etrafına baktı ve kaybolduğunu fark etti.
- It's possible that the book is lost.
- Kitap kaybolmuş olabilir.
- Tom offered a reward for the return of his lost dog.
- Tom, kaybolan köpeğinin geri getirilmesi için bir ödül teklif etti.
- Tom admitted to Mary that they were lost.
- Tom Mary'ye kaybolduklarını itiraf etti.
- You seem to be lost.
- Kaybolmuş gibisin.
- Tom offered to help Mary find her lost puppy.
- Tom, Mary'ye kaybolan yavru köpeğini bulmasına yardım etmeyi teklif etti.
- Tom could be lost.
- Tom kaybolabilirdi.
- Everything will be lost now.
- Artık her şey kaybolacak.
- It was lost.
- Kaybolmuştu.
- Everything was lost.
- Her şey kayboldu.
- Three men were lost.
- Üç adam kayboldu.
- My suitcase was lost.
- Benim valizim kayboldu.
- Tom is lost, isn't he?
- Tom kayboldu, değil mi?
- Tom said Mary is lost.
- Tom Mary'nin kaybolduğunu söyledi.
- Was Tom lost?
- Tom kayboldu mu?
- Tom is lost in the game.
- Tom oyunda kayboldu.
- Tom admitted to Mary that they were lost.
- Tom, Mary'ye kaybolduklarını itiraf etti.
- My luggage has been lost or else they have put it on another airplane.
- Bavullarım kaybolmuş ya da başka bir uçağa koymuşlar.
- You are lost, aren't you?
- Kaybolmuşsun, değil mi?
- The statue has been lost.
- Heykel kayboldu.
- Tom was lost.
- Tom kaybolmuştu.
- It's possible the book is lost.
- Kitabın kaybolmuş olması mümkün.
- They were lost.
- Kaybolmuşlardı.
- Tom seemed to be lost.
- Tom kaybolmuş gibiydi.
- They were lost at sea, at the mercy of wind and weather.
- Onlar rüzgar ve havanın elinde, denizde kayboldular.
- Many ancient technologies were lost during the Middle Ages.
- Birçok antik teknoloji Orta Çağ boyunca kayboldu.
- Sami was lost and confused.
- Sami kayboldu ve kafası karıştı.
- Letter writing is becoming a lost art.
- Mektup yazmak kaybolan bir sanat haline geliyor.
- I'd be lost without it.
- Onsuz kaybolurdum.
- We are looking for the boy and the dog that are lost.
- Biz kaybolan çocuğu ve köpeği arıyoruz.
- Tom and Mary are lost.
- Tom ve Mary kayboldular.
- No men were lost.
- Hiçbir adam kaybolmadı.
- Why were 14,000 soldiers lost?
- 14.000 asker neden kayboldu?
- Tom is lost, but is unwilling to admit it.
- Tom kayboldu ama bunu kabul etmek istemiyor.
- Tom told Mary that they were lost.
- Tom, Mary'ye kaybolduklarını söyledi.
- I seem to be lost.
- Kaybolmuş gibiyim.
- No men were lost.
- Hiç bir adam kaybolmadı.
- I thought Tom was lost.
- Tom'un kaybolduğunu sandım.
- Tom told me that he thought Mary was lost.
- Tom bana Mary'nin kaybolduğunu düşündüğünü söyledi.
- It's possible the book is lost.
- Kitap kaybolmuş olabilir.
- I am lost.
- Ben kayboldum.
- I believe this man is lost.
- Bu adamın kaybolduğuna inanıyorum.
- I thought Tom was lost.
- Tom'un kaybolduğunu düşündüm.
- Many Roman technologies were lost during the Middle Ages.
- Orta Çağ boyunca birçok Roma teknolojisi kaybolmuştur.
- Many of the ancestral rites of this tribe have been lost over time.
- Bu kabilenin atalarından kalma törenlerinin çoğu zamanla kayboldu.
- Everything will be lost now.
- Şimdi her şey kaybolacak.
- Do you really think Tom is lost?
- Gerçekten Tom'un kaybolduğunu mu düşünüyorsun?
- Tom was lost, but Mary wasn't.
- Tom kayboldu ama Mary kaybolmadı.
- How much money is lost?
- Ne kadar para kayboldu?
- The beautiful French language is lost.
- Güzel Fransızca lisanı kayboldu.
- Tom may be lost.
- Tom kaybolmuş olabilir.
- They were lost.
- Onlar kayboldu.
- Editing letter is becoming a lost art.
- Mektup düzenlemek kaybolan bir sanat haline geliyor.
- Many ancient technologies were lost during the Middle Ages.
- Orta Çağ boyunca pek çok eski teknoloji kaybolmuştur.
- Tom could be lost.
- Tom kaybolmuş olabilir.
- There is fame and fortune lost.
- Şöhret ve servet kayboldu.
- My suitcase was lost.
- Bavulum kayboldu.
- He who hesitates is lost.
- Tereddüt eden, kaybolur.
- They looked like they were lost.
- Kaybolmuş gibi görünüyorlardı.
- The ship sunk and all hands were lost.
- Gemi battı ve herkes kayboldu.
- The sculpture has been lost.
- Heykel kayboldu.
- I weep for my lost youth.
- Kaybolan gençliğim için ağlıyorum.
- Tom knew that he was lost.
- Tom kaybolduğunu biliyordu.
Show More (101)
|
