become - Inglés Turco Frases
Inglés Turco
become haline gelmek v.
  • This changed in the mid-1990s, when research and innovation became the key determinants.
  • Bu durum, araştırma ve inovasyonun temel belirleyiciler haline geldiği 1990'ların ortalarında değişmiştir.
  • However, resistance to it is now becoming a reality and national and commercial interests are clearly coming into view.
  • Ancak, buna karşı direniş artık bir gerçeklik haline gelmekte ve ulusal ve ticari çıkarlar açıkça ortaya çıkmaktadır.
  • The concept of sustainable development has become a chant, a sort of enchanted prayer that is uttered indiscriminately.
  • Sürdürülebilir kalkınma kavramı, gelişigüzel söylenen bir ilahi, bir tür büyülü dua haline gelmiştir.
Show More (43)
become hale gelmek v.
  • The products have become more expensive and also hard to obtain.
  • Ürünler daha pahalı hale geldi ve elde edilmesi de zorlaştı.
  • Secondly, the procedures will also become much simpler for the public.
  • İkinci olarak, prosedürler halk için de çok daha basit hale gelecektir.
  • Once this law becomes enforceable, it should act as a real deterrent.
  • Bu yasa uygulanabilir hale geldiğinde gerçek bir caydırıcı unsur olarak işlev görecektir.
Show More (22)
become olmak v.
  • Elizabeth II became Queen in 1952.
  • İkinci Elizabeth 1952'de Kraliçe olmuştur.
  • In Helsinki, intense pressure on the EU meant that that country officially became a candidate Member.
  • Helsinki'de AB'ye yapılan yoğun baskılar sonucunda bu ülke resmen aday üye oldu.
  • The latter became the stairway of excellence.
  • İkincisi mükemmellik merdiveni oldu.
Show More (12)
become dönüşmek v.
  • However, it became a compromise that left something to be desired.
  • Ancak, arzu edilen bir şey bırakan bir uzlaşmaya dönüştü.
  • It looks as if compulsory professional training for drivers will soon become a reality.
  • Görünüşe göre sürücüler için zorunlu mesleki eğitim yakında gerçeğe dönüşecek.
  • Parliament is becoming a voting parlour, and this is the inevitable consequence.
  • Parlamento bir oylama salonuna dönüşüyor ve bu kaçınılmaz bir sonuç.
Show More (9)
become yakışmak v.
  • That new hairdo really becomes her.
  • Bu yeni saç modeli gerçekten ona yakışmış.
Show More (-2)
become halini almak v.
  • Meanwhile, however, the situation on the Moluccas has become far more serious.
  • Ancak, bu arada Moluccas'taki durum çok daha ciddi bir hal almıştır.
Show More (-2)