| 1 |
contemplate |
düşünmek |
v. |
|
- The prime minister seriously contemplated stepping down.
- Başbakan istifa etmeyi ciddi ciddi düşünüyordu.
- It is unfortunate that we sometimes tend to contemplate our own navels too much.
- Ne yazık ki bazen kendi göbeğimizi çok fazla düşünme eğiliminde olabiliyoruz.
- In order to remedy this problem, some people are contemplating a more or less forced integration.
- Bu sorunu çözmek için, bazı insanlar az ya da çok zorunlu bir entegrasyon düşünmektedir.
- The Mediterranean region is in need of peace so that it can contemplate its future.
- Akdeniz bölgesinin geleceğini düşünebilmesi için barışa ihtiyacı var.
- The rapporteur does not contemplate this in any way.
- Raportör bunu hiçbir şekilde düşünmemektedir.
- Is it possible to contemplate a euro community that is voluntary in character?
- Gönüllülük esasına dayalı bir Avro topluluğu düşünülebilir mi?
- In Italy, my country's national airline company has contemplated recapitalisation.
- İtalya'da ülkemin ulusal havayolu şirketi yeniden sermayelendirmeyi düşündü.
- In order to remedy this problem, some people are contemplating a more or less forced integration.
- Bu sorunu gidermek için bazı kişiler az ya da çok zorunlu bir entegrasyon düşünmektedir.
- It is, of course, possible for us to contemplate or take steps that would make a bad situation worse.
- Elbette kötü bir durumu daha da kötüleştirecek adımlar atmayı düşünmemiz veya atmamız mümkündür.
- In Italy, my country's national airline company has contemplated recapitalisation.
- İtalya'da, ülkemin ulusal havayolu şirketi yeniden sermayelendirmeyi düşünmektedir.
- The rapporteur does not contemplate this in any way.
- Raportör bunu hiçbir şekilde düşünmüyor.
- Hence, we have to contemplate upon the eternal truth and reality.
- Bu nedenle, ebedi hakikat ve gerçeklik üzerine düşünmek zorundayız.
- Tom said he had contemplated suicide.
- Tom intiharı düşündüğünü söyledi.
- When I contemplate the sea, I feel calm.
- Denizi düşündüğümde, sakin hissediyorum.
- She is contemplating a trip.
- Seyahate çıkmayı düşünüyor.
- He contemplated their plan.
- Planlarını düşündü.
- She is contemplating visiting Europe this summer.
- O, bu yaz Avrupayı ziyaret etmeyi düşünüyor.
- Sami contemplated suicide.
- Sami intiharı düşündü.
- The doctor contemplated the difficult operation.
- Doktor, zor ameliyatı düşündü.
- Do you believe that elephants can contemplate life after death?
- Fillerin ölümden sonra yaşamı düşünebileceğine inanıyor musunuz?
- She is contemplating visiting Europe this summer.
- Bu yaz Avrupa'yı ziyaret etmeyi düşünüyor.
- I'm contemplating doing that.
- Bunu yapmayı düşünüyorum.
- I'm contemplating both.
- İkisini de düşünüyorum.
- Tom said he had contemplated suicide.
- Tom intiharı düşünmüş olduğunu söyledi.
- I'm contemplating this option.
- Bu seçeneği düşünüyorum.
- What are you contemplating?
- Ne düşünüyorsun?
- I'm contemplating this option.
- Ben bu seçeneği düşünüyorum.
- He contemplated taking a trip to Paris.
- Paris'e bir gezi yapmayı düşündü.
- She is contemplating a trip.
- O bir yolculuk düşünüyor.
Show More (26)
|
| 2 |
contemplate |
üzerinde düşünmek |
v. |
|
- Hence, we have to contemplate upon the eternal truth and reality.
- Bu nedenle, ebedi hakikat ve gerçeklik üzerinde düşünmeliyiz.
- By putting the work on exhibit, more people will be able to contemplate it.
- Çalışmayı sergileyerek, daha fazla insan üzerinde düşünebilecek.
Show More (-1)
|
| 3 |
contemplate |
kafa patlatmak |
v. |
|
- It's pointless to contemplate what might have happened; what's done is done.
- Yaşanabilecekler hakkında kafa patlatmanın anlamı yok; olan olmuş zaten.
Show More (-2)
|
| 4 |
contemplate |
bakmak |
v. |
|
- He contemplated Jill with astonishment.
- Jill'e hayret içerisinde baktı.
Show More (-2)
|
| 5 |
contemplate |
akıldan geçirmek |
v. |
|
- The thought of leaving her was too awful to contemplate.
- Onu terk etme düşüncesi akıldan geçirilemeyecek kadar korkunçtu.
Show More (-2)
|
| 6 |
contemplate |
tefekkür etmek |
v. |
|
- Hence, we have to contemplate upon the eternal truth and reality.
- O halde sonsuz hakikat ve gerçeklik üzerinde tefekkür etmemiz lazımdır.
Show More (-2)
|
| 7 |
contemplate |
tasarlamak |
v. |
|
- Tom said he had contemplated suicide.
- Tom intihar tasarlamış olduğunu söyledi.
Show More (-2)
|
| 8 |
contemplate |
kafa yormak |
v. |
|
- The doctor contemplated the difficult operation.
- Doktor, zor operasyona kafa yordu.
Show More (-2)
|
