Tureng - crowd - Inglés Turco Frases

Historia

	Inglés	Turco
1	crowd	kalabalık	n.
	A crowd of his fans was waiting for him in front of the hotel. Hayranlarından oluşan bir kalabalık, otelin önünde onu bekliyordu. The men and women in the crowd argued with her and with one another. Kalabalıktaki erkekler ve kadınlar onunla ve birbirleriyle tartıştılar. Then, the pack attacked in a crowd all at once. Sonra sürü bir anda kalabalığa saldırır. The police turned away the crowd. Polis kalabalığı savdı. The crowd roared again. Kalabalık yine kükredi. The crowd cheered when he appeared. Ortaya çıktığında kalabalık tezahürat yaptı. Tom emerged from the crowd. Tom kalabalığın arasından çıktı. A crowd waited to see him. Bir kalabalık onu görmek için bekliyordu. There was a crowd of students waiting in front of the library. Kütüphanenin önünde bekleyen bir öğrenci kalabalığı vardı. Two's company, but three's a crowd. İki kişi arkadaştır, ama üç kişi kalabalıktır. I could not make my way at all because of the crowd. Kalabalık yüzünden yolumu bulamadım. He disappeared in the crowd. Kalabalıkta gözden kayboldu. The other policemen began shooting at the crowd. Diğer polisler kalabalığa ateş etmeye başladı. This crowd makes me anxious. Bu kalabalık beni endişelendiriyor. The crowd went silent. Kalabalık sessizliğe büründü. The girls came singing toward the crowd. Kızlar kalabalığa doğru şarkı söyleyerek geldi. The crowd continued to jeer. Kalabalık yuhalamaya devam etti. Tom quickly disappeared in the crowd. Tom hızla kalabalıkta kayboldu. A big crowd had soon gathered at the scene of the accident. Çok geçmeden kaza mahallinde büyük bir kalabalık toplandı. Tom said the crowd was huge. Tom kalabalığın büyük olduğunu söyledi. The crowd is appreciative. Kalabalık minnettar. If you get lost in a crowd, I'll search for you. Kalabalıkta kaybolursan, seni ararım. The crowd surged into the auditorium. Kalabalık oditoryuma akın etti. Tom demonstrated the company's newest product to the crowd. Tom kalabalığa şirketin en yeni ürününü gösterdi. Tom pushed through the crowd. Tom kalabalığı yararak ilerledi. Tom scoured the room looking for Mary, but couldn't pick her out in the crowd. Tom Mary'yi ararken odayı didik didik aradı ama kalabalıkta onu göremedi. An angry crowd screamed at her. Kızgın bir kalabalık ona bağırdı. Tom attracted a crowd of children as soon as he started playing his bongos. Tom bongosunu çalmaya başlar başlamaz bir çocuk kalabalığını kendine çekti. The crowd moaned. Kalabalık inledi. At the square, a crowd surrounded and listened to the street singers. Meydanda bir kalabalık etrafı sarmış ve sokak şarkıcılarını dinliyordu. He pushed his way through the crowd. Kalabalığı iterek geçti. The crowd was silent. Kalabalık sessizdi. A girl approached the king from among the crowd. Kalabalığın arasından bir kız krala yaklaştı. Tom elbowed his way through the crowd. Tom kalabalığın arasından dirsek atarak geçti. The crowd grew larger minute by minute. Kalabalık her geçen dakika daha da büyüyordu. There was a larger crowd at the concert than we had anticipated. Konserde beklediğimizden daha büyük bir kalabalık vardı. The crowd surged forward. Kalabalık ileri atıldı. The crowd immediately grew quiet. Kalabalık hemen sessizleşti. Go along with the crowd. Kalabalık ile birlikte gidin. The crowd cheered. Kalabalık tezahürat yaptı. He muscled his way through the crowd. Kalabalığa doğru ilerledi. A crowd soon gathered around him. Kalabalık, kısa bir süre içinde onun etrafında toplandı. He elbowed his way through the crowd. Kalabalığın arasından dirsek atarak geçti. Two's company, but three's a crowd. İki kişi ortaktır, fakat üç kişi kalabalıktır. The crowd assembled in front of the post office. Kalabalık postanenin önünde toplandı. Tom will speak to the crowd. Tom kalabalığa konuşacak. She elbowed her way through the crowd. Kalabalığı dirsekleyerek geçti. He addressed the crowd gravely. Kalabalığa ciddi bir şekilde hitap etti. The game drew a good crowd. Oyun, iyi bir kalabalık çekti. It doesn't matter if there's a crowd. Kalabalık olması önemli değil. The crowd is appreciative. Kalabalık minnettardır. The crowd began to dissipate. Kalabalık dağılmaya başladı. The crowd watched from a safe distance. Kalabalık güvenli bir uzaklıktan izliyordu. A mighty cheer burst from the crowd. Kalabalıktan güçlü bir tezahürat yükseldi. Tom lost sight of Mary in the crowd. Tom kalabalığın içinde Mary'yi gözden kaybetti. A crowd waited to see him. Bir kalabalık onu görmek için bekledi. The crowd went crazy when he got a goal. Gol attığında kalabalık çılgına döndü. The crowd flowed into the auditorium. Kalabalık salona aktı. He quickly disappeared in the crowd. Kalabalığın içinde hızla kayboldu. The crowd cheered again. Kalabalık yine alkışladı. We lost sight of Jack in the crowd. Kalabalığın içinde Jack'i gözden kaybettik. Let's wait until the crowd thins out. Kalabalık azalana kadar bekleyelim. The police broke up the crowd. Polis kalabalığı dağıttı. A large crowd had gathered on the street. Büyük bir kalabalık caddede toplanmıştı. The crowd was cheering as Tom crossed the finish line. Tom bitiş çizgisini geçerken kalabalık tezahürat yapıyordu. The crowd gave the winner a big hand. Kalabalık, kazananı coşkuyla alkışladı. The crowd is going nuts. Kalabalık çıldırıyor. A crowd gathered on this street. Bir kalabalık bu caddeye toplandı. There is sorcery behind this, said a sinister voice coming from the crowd. Kalabalıktan gelen uğursuz bir ses "Bunun arkasında büyücülük var" dedi. The crowd groaned. Kalabalık inledi. He cruised his way through the crowd. Kalabalığın içinden yararak geçti. This crowd reminds me of the streets of Tokyo. Bu kalabalık bana Tokyo sokaklarını hatırlatıyor. I lost him in the crowd. Kalabalığın içinde onu kaybettim. A crowd gathered to see the fire. Yangını görmek için bir kalabalık toplandı. After the goal was scored, the crowd turned to the giant TV to watch the action replay. Golden sonra kalabalık pozisyonun tekrarını izlemek için dev ekrana odaklandı. The crowd was amazing. Kalabalık inanılmazdı. A girl approached the king from among the crowd. Bir kız kalabalığın arasından krala yaklaştı. A big crowd gathered at the scene of the fire. Yangın mahallinde büyük bir kalabalık toplandı. The crowd applauded again. Kalabalık yine alkışladı. The police held back the crowd. Polisler, kalabalığı geride tuttu. The crowd clapped. Kalabalık alkışladı. The guitarist threw himself into the crowd. Gitarist kendini kalabalığın içine fırlattı. He didn't hesitate to elbow through the crowd to reach the ticket counter. Bilet gişesine ulaşmak için kalabalığı dirsekleyerek geçmekte tereddüt etmedi. The crowd gave way. Kalabalık yol verdi. The police held back the crowd. Polis kalabalığı geri püskürttü. The crowd gathered at the airport to see the President off. Kalabalık, Başkanı uğurlamak için havaalanında toplandı. The crowd loved the concert. Kalabalık konseri çok sevdi. He wanted to please the crowd. Kalabalığı memnun etmek istiyordu. A big crowd stood in the street. Sokakta büyük bir kalabalık vardı. The crowd applauded for several minutes. Kalabalık birkaç dakika alkışladı. We lost sight of him in the crowd. Kalabalıkta onu gözden kaybettik. The crowd is cheering. Kalabalık tezahürat yapıyor. A large crowd had gathered on the street. Sokakta büyük bir kalabalık toplanmıştı. His home run excited the crowd. Sayı koşusu kalabalığı heyecanlandırdı. Tom addressed the crowd. Tom kalabalığa hitap etti. It is of no use to try to find him in the crowd. Kalabalığın içinde onu bulmaya çalışmanın anlamı yok. The crowd rushed to the exit. Kalabalık çıkışa doğru koştu. You shouldn't always follow the crowd. Her zaman kalabalığı takip etmemelisiniz. After the concert, the crowd made for the nearest door. Konserden sonra kalabalık en yakın kapıya yöneldi. Tom wanted to please the crowd. Tom kalabalığı memnun etmek istedi. The crowd is young. Kalabalık genç. I still feel unsafe and uncomfortable in a crowd. Hâlâ kalabalıkta kendimi güvensiz ve rahatsız hissediyorum. The crowd erupted into laughter. Kalabalık kahkahalara boğuldu. There is sorcery behind this, said a sinister voice coming from the crowd. Bunun arkasında büyü var, dedi kalabalığın içinden gelen uğursuz bir ses. The crowd watched the fire from a safe distance. Kalabalık güvenli bir mesafeden yangını izledi. The crowd poured out through the gate. Kalabalık kapıdan dışarı döküldü. Tom opened fire on the crowd. Tom kalabalığa ateş açtı. A large crowd attended. Büyük bir kalabalık katıldı. The crowd looked shocked. Kalabalık sarsılmış görünüyordu. Go along with the crowd. Kalabalığa ayak uydurun. There was a large crowd there. Orada büyük bir kalabalık vardı. There was a large crowd in the hall. Salonda büyük bir kalabalık vardı. The crowd cried out for an encore. Kalabalık tekrar için bağırdı. The crowd was great. Kalabalık büyüktü. The crowd is still yelling. Kalabalık hâlâ bağırıyor. Some of the people in the crowd were throwing beer bottles. Kalabalıktaki insanların bazıları bira şişelerini atıyorlardı. The crowd erupted into applause. Kalabalık alkışa boğuldu. A big crowd stood in the street. Büyük bir kalabalık caddede durdu. The crowd hailed the winner. Kalabalık, kazananı alkışladı. They made their way through the crowd. Onlar kalabalığın arasında kendilerine yol açtılar. The crowd yelled when he scored a goal. Gol attığında kalabalık bağırdı. What did Tom shout at crowd? Tom kalabalığa ne diye bağırdı? He made his way through the crowd. Kalabalığa karışıp gitti. Some of the people in the crowd were throwing beer bottles. Kalabalıktaki bazı insanlar bira şişeleri fırlatıyordu. He waved to the crowd immediately before he delivered his speech. Konuşmasını yapmadan hemen önce kalabalığa el salladı. The crowd poured out of the stadium. Kalabalık stadyumun dışına taştı. They found him in the crowd. Onu kalabalığın içinde buldular. John Quincy Adams spoke to the crowd. John Quincy Adams kalabalığa seslendi. I could not get out of the stadium because of the crowd. Kalabalık yüzünden stadyumdan çıkamadım. He muscled his way through the crowd. Kalabalığın içinde güçlükle ilerledi. Jack disappeared from view in the crowd. Jack kalabalığın içinde gözden kayboldu. The crowd is going nuts. Kalabalık balatayı sıyırıyor. The crowd gathered at the airport to see the President off. Kalabalık, başkanı uğurlamak için hava alanında toplandı. The crowd applauded for several minutes. Kalabalık birkaç dakika boyunca alkışladı. Tom saw Mary standing in the crowd. Tom, Mary'nin kalabalığın arasında dikildiğini gördü. Tom spoke to the crowd. Tom kalabalığa konuştu. There seems to be a big crowd gathering outside our office building. Ofis binamızın dışında büyük bir kalabalık toplanıyor gibi görünüyor. Dan opened fire on the crowd. Dan kalabalık üzerine ateş açtı. A crowd gathered at the scene. Olay yerinde bir kalabalık toplandı. A cry arose from the crowd. Kalabalıktan bir çığlık yükseldi. The crowd was really appreciative. Kalabalık gerçekten minnettardı. She wanted to please the crowd. O kalabalığı memnun etmek istedi. Tom fired into the crowd. Tom kalabalığa ateş etti. He disappeared into the crowd. Kalabalığın içinde kayboldu. A crowd soon gathered around the fire engine. Kısa sürede itfaiye arabasının etrafında bir kalabalık toplandı. The crowd gathered around the speaker. Kalabalık konuşmacının etrafında toplandı. Tom got lost in the crowd. Tom kalabalıkta kayboldu. There was a great crowd at the party. Partide büyük bir kalabalık vardı. A crowd was gathering around him. Onun etrafında bir kalabalık toplanıyordu. He elbowed his way through the crowd. Kalabalığın arasında yolunu açtı. There was a large crowd in the park. Parkta büyük bir kalabalık vardı. Tom was tarred and feathered by the crowd. Tom kalabalık tarafından katrana bulanarak tüyle kaplandı. A great crowd waited for the president to speak. Büyük bir kalabalık başkanın konuşmasını bekledi. The crowd was fantastic. Kalabalık harikaydı. He made his way through the crowd. Kalabalığın arasından kendine yol açtı. He was surrounded by the crowd. Etrafı kalabalık tarafından sarıldı. The crowd booed loudly. Kalabalık yüksek sesle yuhaladı. After the concert, the crowd made for the nearest door. Konserden sonra kalabalık en yakın kapıya doğru gitti. The crowd was electrified. Kalabalık heyecanlanmıştı. Tom quickly disappeared in the crowd. Tom kalabalığın içinde hızla kayboldu. They found him in the crowd. Onu kalabalığın arasında buldular. We lost sight of her in the crowd. Kalabalıkta onu gözden kaybettik. A woman picked my pocket in the crowd. Kalabalığın arasında bir kadın cebimdekini arakladı. Tom moved through the crowd. Tom kalabalığın arasından geçti. The race was watched by a crowd of nearly a quarter of a million people. Yarış yaklaşık çeyrek milyonluk bir kalabalık tarafından izlendi. He was encircled by a crowd of reporters. Bir muhabir kalabalığı tarafından kuşatıldı. He disappeared in the crowd. Kalabalığın içinde kayboldu. We lost sight of Jim in the crowd. Biz kalabalıkta Jim'i gözden kaybettik. This crowd reminds me of the streets of Tokyo. Bu kalabalık bana Tokyo caddelerini hatırlatıyor. The police held the crowd back. Polis kalabalığı geride tuttu. I met him in the crowd. Onunla kalabalığın içinde karşılaştım. The crowd went wild. Kalabalık çılgına döndü. The guitarist threw himself into the crowd. Gitarist kendini kalabalığın içine attı. I expect a very good crowd. Çok iyi bir kalabalık bekliyorum. The crowd dispersed quickly. Kalabalık hızla dağıldı. The crowd poured out of the auditorium. Kalabalık, konferans salonunu boşalttı. The crowd watched from a safe distance. Kalabalık güvenli bir mesafeden izledi. We lost sight of Jack in the crowd. Kalabalıkta Jack'in görüntüsünü kaybettik. The crowd fell silent. Kalabalık sustu. Dan opened fire on the crowd. Dan kalabalığın üzerine ateş açtı. A crowd gathered at the scene. Bir kalabalık olay yerinde toplandı. She heard her name called out in the crowd. O, kalabalıkta adının çağrıldığını duydu. A crowd collected to watch the fight. Dövüşü izlemek için bir kalabalık toplandı. The crowd got out of control and broke through the fence. Kalabalık kontrolden çıktı ve parmaklıkları kırıp geçti. The crowd began to shout. Kalabalık bağırmaya başladı. The crowd filled the hall. Kalabalık salonu doldurdu. The crowd gathered around the speaker. Kalabalık, konuşmacının etrafında toplandı. There were a crowd of people in the park. Parkta kalabalık bir insan topluluğu vardı. Tom and Mary made their way through the crowd. Tom ve Mary kalabalığın arasından geçtiler. Tom tried to blend in with the crowd. Tom kalabalığın arasına karışmaya çalıştı. The crowd cheered when he appeared. O göründüğünde kalabalık tezahürat yaptı. The crowd was screaming. Kalabalık çığlık atıyordu. The pickpocket disappeared into the crowd. Yankesici kalabalığın içinde kayboldu. There seems to be a big crowd gathering outside our office building. Ofis binamızın dışında toplanan büyük bir kalabalık var gibi görünüyor. He lost sight of his friend in the crowd. Kalabalıkta arkadaşını gözden kaybetti. She lost herself in the crowd. Kalabalığın içinde kendini kaybetti. The crowd was mostly women and children. Kalabalığın çoğu kadın ve çocuklardan oluşuyordu. A big crowd had soon gathered at the scene of the accident. Kısa süre içinde kaza yerinde büyük bir kalabalık toplandı.mıştı. She heard her name called out in the crowd. Kalabalığın içinde adının söylendiğini duydu. The crowd loved the concert. Kalabalık konseri sevdi. He wanted to please the crowd. O, kalabalığı memnun etmek istedi. He passed among the crowd. O, kalabalığın arasından geçti. The crowd grew larger minute by minute. Kalabalık, dakikalar geçtikçe daha da büyüdü. There was a larger crowd at the concert than we had anticipated. Konserde umduğumuzdan daha büyük bir kalabalık vardı. Tom got lost in the crowd. Tom kalabalığın içinde kayboldu. I met him in the crowd. Onunla kalabalıkta buluştum. She lost herself in the crowd. O, kalabalıkta kendini kaybetti. I could not make my way at all because of the crowd. Kalabalıktan dolayı kendime yol açamadım. Tom emerged from the crowd. Tom kalabalıktan çıktı. A crowd was gathering around him. Etrafında bir kalabalık toplanıyordu. It is of no use to try to find him in the crowd. Kalabalıkta onu bulmaya çalışmanın faydası yok. The crowd continued to jeer. Kalabalık alay etmeye devam etti. The crowd cheered again. Kalabalık tekrar tezahürat yaptı. They made their way through the crowd. Kalabalığın içinden geçtiler. The crowd poured out of the auditorium. Kalabalık, salondan dışarı taştı. They found Tom in the crowd. Onlar kalabalıkta Tom'u buldular. The crowd went wild. Kalabalık çıldırdı. He addressed the crowd gravely. O, ciddi şekilde kalabalığa hitap etti. Tom disappeared in the crowd. Tom kalabalığın içinde kayboldu. Tom wasn't able to see Mary in the crowd. Tom, kalabalığın içinde Mary'yi göremedi. The crowd went silent. Kalabalık sessizliğe gömüldü. A stocky man with a swarthy complexion snatched Mary's handbag and disappeared into the crowd. Esmer tenli tıknaz bir adam Mary'nin çantasını kaptı ve kalabalığın içinde kayboldu. I am not at ease in a crowd. Kalabalıkta rahat değilim. The crowd went berserk. Kalabalık çılgına döndü. A crowd of 500 filled the theater. 500 kişilik bir kalabalık tiyatroyu doldurdu. The soccer game attracted a large crowd. Futbol oyunu büyük bir kalabalığı cezbetti. A crowd soon gathered around the fire engine. Çok geçmeden itfaiye aracının etrafında bir kalabalık toplandı. Tom disappeared into the crowd. Tom kalabalığın içinde kayboldu. The crowd was electrified. Kalabalık heyecanlandı. The crowd pressed toward the gate. Kalabalık kapıya doğru akın etti. The crowd applauded enthusiastically. Kalabalık heyecanla alkışladı. He pushed his way through the crowd. O, kalabalığın arasından ite kalka geçti. The crowd was in a panic. Kalabalık, panik içindeydi. I lost him in the crowd. Kalabalıkta onu kaybettim. She elbowed her way through the crowd. Kalabalığın arasından dirsekleriyle ilerledi. A small crowd appeared. Küçük bir kalabalık ortaya çıktı. A huge crowd of people waited. Büyük bir kalabalık bekliyordu. The crowd is growing larger and larger. Kalabalık gittikçe büyüyor. She lost sight of her friend in the huge crowd. Büyük kalabalığın içinde arkadaşını gözden kaybetti. I saw a crowd of children at the cinema. Sinemada kalabalık bir çocuk grubu gördüm. Drawing a crowd won't be hard. Kalabalığı çekmek zor olmayacak. A crowd gathered on this street. Bu sokakta bir kalabalık toplandı. The crowd pressed toward the gate. Kalabalık kapıya hücum etti. There is a crowd of women around Tom. Tom'un etrafında bir kadın kalabalığı var. He was surrounded by the crowd. O kalabalık tarafından kuşatılmıştı. An angry crowd screamed at her. Öfkeli bir kalabalık ona bağırdı. The parade went through the crowd. Geçit alayı, kalabalığın içinden geçti. A crowd of people gathered to see the parade. Geçit törenini görmek için bir kalabalık toplandı. The news of her arrival excited the crowd. Onun geliş haberi kalabalığı heyecanlandırdı. Tom disappeared in the crowd. Tom kalabalıkta kayboldu. He disappeared into the crowd. O, kalabalığın içinde kayboldu. After the goal was scored, the crowd turned to the giant TV to watch the action replay. Gol atıldıktan sonra kalabalık dev televizyona dönerek pozisyonun tekrarını izledi. He lost himself quickly in the crowd. Kalabalıkta çabucak kayboldu. I heard someone call my name in the crowd. Kalabalıkta birinin adımı seslendiğini duydum. The crowd went berserk. Kalabalık çıldırdı. The crowd laughed. Kalabalık güldü. Tom scoured the room looking for Mary, but couldn't pick her out in the crowd. Tom odayı tarayarak Mary'yi aradı ama kalabalığın içinde onu seçemedi. The crowd began to applaud. Kalabalık alkışlamaya başladı. We lost sight of Jim in the crowd. Kalabalığın içinde Jim'i gözden kaybettik. Tom watched Mary disappear into the crowd. Tom, Mary'nin kalabalığın içinde kayboluşunu izledi. We lost sight of him in the crowd. Kalabalıkta onu kaybettik. The crowd poured out of the stadium. Kalabalık stadyumdan taştı. The crowd applauded again. Kalabalık tekrar alkışladı. The crowd applauded enthusiastically. Kalabalık coşkuyla alkışladı. There is a crowd of people on the street. Caddede bir kalabalık var. He passed among the crowd. Kalabalığın arasından geçti. The pickpocket disappeared into the crowd. Yankesici kalabalıkta kayboldu. They found Tom in the crowd. Tom'u kalabalığın içinde buldular. We lost sight of her in the crowd. Kalabalıkta onu kaybettik. He had his pocket picked in the crowd. Kalabalığın içinde cebindekileri çaldırdı. We lost sight of the man in the crowd. Kalabalığın içinde adamı gözden kaybettik. Tom made his way through the crowd. Tom kalabalığın arasından ilerledi. Tom saw Mary standing in the crowd. Tom Mary'yi kalabalığın içinde ayakta dururken gördü. A woman picked my pocket in the crowd. Kalabalığın içinde bir kadın cebimi karıştırdı. A crowd of soldiers waited at Lee's headquarters. Kalabalık bir asker grubu Lee'nin karargahında bekliyordu. Suddenly, the crowd fell silent. Aniden kalabalık sustu. Tom looked out at the crowd. Tom kalabalığa baktı. The crowd flowed into the auditorium. Kalabalık oditoryuma aktı. I heard someone in the crowd outside the station call my name. İstasyonun dışındaki kalabalıktan birinin adımı söylediğini duydum. A crowd collected to watch the fight. Kavgayı izlemek için bir kalabalık toplandı. Tom pushed through the crowd. Tom kalabalığı itti. Suddenly, the crowd fell silent. Birden kalabalık sessizliğe büründü. He waved to the crowd immediately before he delivered his speech. O, konuşmasını yapmadan hemen önce kalabalığa el salladı. The crowd got out of control and broke through the fence. Kalabalık kontrolden çıktı ve çitleri aştı. Tom wasn't able to see Mary in the crowd. Tom kalabalığın içinde Mary'yi göremedi. Tom moved through the crowd. Tom kalabalığın içinden geçti. A crowd of people gathered in the street. İnsanlardan oluşan bir kalabalık caddede toplandı. The crowd hailed the winner. Kalabalık, kazananı selamladı. The crowd calmed down. Kalabalık sakinleşti. The crowd watched the fire from a safe distance. Kalabalık yangını güvenli bir mesafeden izledi. I heard someone call my name in the crowd. Kalabalığın içinde birinin adımı söylediğini duydum. A crowd soon gathered around Tom. Bir kalabalık kısa bir süre sonra Tom'un etrafında toplandı. The crowd went crazy when he got a goal. O bir gol atınca kalabalık çılgına döndü. They were trampled by the crowd. Kalabalık tarafından ezildiler. It doesn't matter if there's a crowd. Kalabalık olup olmadığı önemli değil. The police turned away the crowd. Polis, kalabalığı defetti. The prince and princess made their way through the cheering crowd. Prens ve prenses tezahürat yapan kalabalığın arasından geçtiler. Tom said the crowd was huge. Tom kalabalığın çok büyük olduğunu söyledi. I expected a big crowd. Büyük bir kalabalık bekliyordum. After the accident, the police told the crowd to keep back. Kazadan sonra polis kalabalığa geri çekilmelerini söyledi. The prince and princess made their way through the cheering crowd. Prens ve prenses tezahürat yapan kalabalığın içinden geçtiler. I could not get out of the stadium because of the crowd. Kalabalıktan dolayı stadyumdan çıkamadım. The crowd began to chant. Kalabalık slogan atmaya başladı. A crowd soon gathered around Tom. Çok geçmeden Tom'un etrafında bir kalabalık toplandı. She lost sight of her friend in the huge crowd. Muazzam kalabalıkta arkadaşını gözden kaybetti. The girls came singing toward the crowd. Kızlar şarkı söyleyerek kalabalığa doğru geldiler. The crowd looked shocked. Kalabalık şok olmuş görünüyordu. I lost him among the crowd. Onu kalabalığın arasında kaybettim. A crowd gathered around. Etrafta bir kalabalık toplandı. She glimpsed him running through the crowd. Onu kalabalığın arasından koşarken gördü. It was a good crowd. İyi bir kalabalık vardı. The crowd applauded. Kalabalık alkışladı. The police were controlling the crowd. Polis kalabalığı kontrol ediyordu. A small crowd appeared. Küçük bir kalabalık belirdi. He lost himself quickly in the crowd. Kalabalığın içinde hızla kayboldu. The crowd was evacuated by the police. Kalabalık polis tarafından tahliye edildi. Jack disappeared from view in the crowd. Jack kalabalıkta gözden kayboldu. The crowd watched from a safe distance. Kalabalık güvenli bir mesafeden izliyordu. The man was lost sight of in the crowd. Adam kalabalığın içinde gözden kayboldu. Show More (316)
2	crowd	insan kalabalığı	n.
	There is a crowd of people on the street. Cadde üzerinde bir insan kalabalığı var. Never have I seen such a crowd of people. Böyle bir insan kalabalığını hiç görmedim. A large crowd of people gathered. Büyük bir insan kalabalığı toplandı. There was a crowd of people at the entrance of the theater. Tiyatronun girişinde bir insan kalabalığı vardı. A crowd of people gathered in the street. Sokakta bir insan kalabalığı toplandı. Never have I seen such a crowd of people. Hiç böyle bir insan kalabalığı görmemiştim. Show More (3)
3	crowd	topluluk	n.
	You don't look like one of the crowd, are you new to the team? Sen topluluktan biri değilsin gibi, takımda yeni misin? There were a crowd of people in the park. Parkta bir insan topluluğu vardı. There is a crowd of people on the street. Caddede bir insan topluluğu var. He was encircled by a crowd of reporters. Etrafı muhabir topluluğuyla çevrildi. Show More (1)
4	crowd	doldurmak	v.
	I have to pee, but your friends are completely crowding the hallway. İşemem lazım ama arkadaşların koridoru tamamen doldurmuş. Shoppers crowded the streets. Müşteriler caddeleri doldurdu. Shoppers crowded the streets. Alışverişçiler sokakları doldurdu. Show More (0)
5	crowd	sıkıştırmak	v.
	The boy in the subway crowded me until I warned him! Metrodaki oğlan onu ikaz edinceye kadar beni sıkıştırdı! We were crowded into the small room. Küçük odaya sıkıştırıldık. Show More (-1)
6	crowd	sürü	n.
	This extremely vague wording would open the asylum door to a whole crowd of new immigrants. Bu son derece muğlak ifade, sığınma kapısını bir sürü yeni göçmene açacaktır. There was a crowd of students waiting in front of the library. Kütüphanenin önünde bekleyen bir sürü öğrenci vardı. Show More (-1)
7	crowd	doluşmak	v.
	As soon as the election's result was announced, people started crowding in the squares. Seçim sonucu açıklanır açıklanmaz insanlar meydanlara doluşmaya başladı. Show More (-2)
8	crowd	üşüşmek	v.
	What she told me crowded my mind for hours! Bana söyledikleri saatlerce zihnime üşüştü durdu! Show More (-2)
9	crowd	bıktırmak	v.
	The opponent law firm crowded us with their demands. Rakip hukuk firması talepleriyle bizi bıktırdı. Show More (-2)
10	crowd	ile dolu olmak	v.
	The fields crowd the plains in my homeland. Benim memleketimde ovalar tarlalar ile doludur. Show More (-2)