1 |
detain |
gözaltına almak |
v. |
|
- The army detained 11 men who were said to be wanted terrorists.
- Ordu, aranan teröristler olduğu söylenen 11 kişiyi gözaltına aldı.
- He was subsequently detained under false pretences and his possessions were seized.
- Daha sonra sahte bahanelerle gözaltına alındı ve eşyalarına el konuldu.
- Only 15 Foreign Nationals have so far been detained under this Act.
- Şu ana kadar sadece 15 Yabancı Uyruklu bu Kanun kapsamında gözaltına alınmıştır.
- Only 15 Foreign Nationals have so far been detained under this Act.
- Şu ana kadar sadece 15 Yabancı Uyruklu, bu Kanun kapsamında gözaltına alınmıştır.
- When this attempt failed, these people were indeed detained by the police.
- Bu girişim başarısız olunca, bu insanlar gerçekten de polis tarafından gözaltına alındı.
- The decision to detain individuals is made on the basis of detailed and compelling evidence.
- Bireyleri gözaltına alma kararı, ayrıntılı ve ikna edici kanıtlara dayanılarak verilir.
- Only 15 Foreign Nationals have so far been detained under this Act.
- Şimdiye kadar sadece 15 Yabancı Uyruklu Kişi bu Kanun kapsamında gözaltına alınmıştır.
- There are adequate powers to detain and deport if security is threatened.
- Güvenliğin tehdit altında olması halinde gözaltına alma ve sınır dışı etme konusunda yeterli yetkiler bulunmaktadır.
- No one was detained.
- Hiç kimse gözaltına alınmadı.
- Six of those detained were released after being interrogated at the İzmir Police Department.
- Gözaltına alınanlardan altısı İzmir Emniyet Müdürlüğü'ndeki sorgularının ardından serbest bırakıldı.
- Tom has been detained by the police.
- Tom polis tarafından gözaltına alındı.
- He was detained by the police.
- Polis tarafından gözaltına alındı.
- He was detained for questioning.
- Sorgulanmak üzere gözaltına alınmıştı.
- You're being detained.
- Gözaltına alınıyorsunuz.
- Tom was detained as a suspect.
- Tom şüpheli olarak gözaltına alındı.
- Fadil was detained for questioning.
- Fadıl sorgulanmak için gözaltına alındı.
- You're being detained.
- Sen gözaltına alınıyorsun.
- No one was detained.
- Kimse gözaltına alınmadı.
- Fadil was detained for questioning.
- Fadıl sorgulanmak üzere gözaltına alındı.
- He was detained as a suspect.
- Şüpheli olarak gözaltına alındı.
- 20 people were detained by the Federal Police.
- 20 kişi, Federal Polis tarafından gözaltına alındı.
- Thirteen people were detained.
- On üç kişi gözaltına alındı.
- I was detained.
- Gözaltına alındım.
- Tom was detained for questioning.
- Tom sorgu için gözaltına alındı.
- 20 people were detained by the Federal Police.
- 20 kişi Federal Polis tarafından gözaltına alındı.
- Tom was detained for questioning.
- Tom sorgulanmak üzere gözaltına alındı.
- Sami was detained twice.
- Sami iki kez gözaltına alındı.
- I got detained at the airport.
- Havaalanında gözaltına alındım.
- The police detained several suspects for questioning.
- Polis birkaç şüpheliyi sorgulamak üzere gözaltına aldı.
- Tom was detained.
- Tom gözaltına alınmıştı.
- Tom has been detained.
- Tom gözaltına alındı.
- Tom is being detained.
- Tom gözaltına alındı.
- Tom was detained by the police.
- Tom polis tarafından gözaltına alındı.
- He was detained for questioning.
- Sorgulama için gözaltına alındı.
- We're being detained.
- Gözaltına alınıyoruz.
- I've been detained.
- Gözaltına alındım.
Show More (33)
|
2 |
detain |
alıkoymak |
v. |
|
- Two policemen detained me illegally, I want to press charges!
- İki polis beni yasadışı bir şekilde alıkoydu, suç duyurusunda bulunmak istiyorum!
- My boss detained me more than 30 minutes.
- Patronum beni 30 dakikadan daha fazla alıkoydu.
- Tom has been unavoidably detained.
- Tom kaçınılmaz bir şekilde alıkonuldu.
- Don't let me detain you.
- Seni alıkoymama izin verme.
- My boss detained me more than 30 minutes.
- Patronum beni 30 dakikadan fazla alıkoydu.
- Tom has been unavoidably detained in Boston.
- Tom Boston'da kaçınılmaz olarak alıkondu.
- We're being detained.
- Alıkoyuluyoruz.
Show More (4)
|
3 |
detain |
bekletmek |
v. |
|
- My mother was detained at the airport due to her flight's delay.
- Annem uçağının rötar yapması nedeniyle havaalanında bekletildi.
Show More (-2)
|
4 |
detain |
mahrum etmek |
v. |
|
- Tom is being detained.
- Tom mahrum ediliyor.
Show More (-2)
|