down - Inglés Turco Frases
Inglés Turco
down aşağı prep., adv.
  • When the search party reached the ravine, it looked down and saw these two figures.
  • Arama ekibi vadiye ulaştığında aşağı baktı ve bu iki figürü gördü.
  • Eleanor, turn around and come down.
  • Eleanor, geri dön ve aşağı in.
  • Galardonne will show you to your room, so please come down when you're ready.
  • Galardonne sana odanı gösterecek, hazır olduğunda lütfen aşağı gel.
Show More (284)
down aşağıya doğru adv.
  • We cannot run reconstruction from the top down as if it were a military campaign.
  • Yeniden yapılanmayı askeri bir harekat gibi yukarıdan aşağıya doğru yürütemeyiz.
  • Tom and Mary were paddling a canoe down the river the last time I saw them.
  • Tom ve Mary onları son gördüğümde nehrin aşağısına doğru bir kanoda kürek çekiyorlardı.
  • They drifted down the river.
  • Onlar nehrin aşağısına doğru sürüklendiler.
Show More (25)
down aşağıda adv.
  • If we were at school, ladies and gentlemen, Germany, Italy and France would be kept down a year.
  • Eğer okulda olsaydık, bayanlar ve baylar, Almanya, İtalya ve Fransa bir yıl boyunca aşağıda tutulacaktı.
  • We need some help down here.
  • Aşağıda yardıma ihtiyacımız var.
  • Please take off all of your clothes from the waist down.
  • Lütfen belden aşağıdaki tüm giysilerinizi çıkarın.
Show More (19)
down çökmek v.
  • Twitter is down again.
  • Twitter yine çöktü.
  • You look pretty down.
  • Çok çökmüş görünüyorsun.
  • The website is down.
  • Web sayfası çökmüş durumda.
Show More (8)
down altında prep.
  • This Kyoto protocol must not be watered down under any circumstances.
  • Kyoto protokolü hiçbir koşul altında sulandırılmamalıdır.
  • We cannot afford to keep on being weighed down by this ideological ballast.
  • Bu ideolojik yükün altında ezilmeye devam etmeyi göze alamayız.
  • I'm going to lay you down in the green grass underneath that big old oak tree and then carve our initials into its trunk.
  • Seni şu büyük meşe ağacının altındaki yeşil çimenlere yatıracağım ve sonra ağacın gövdesine baş harflerimizi kazıyacağım.
Show More (5)
down altına adv.
  • This has been side-stepped down the years but it is high time that the Commission bites the bullet.
  • Yıllardır bu konu bir kenara bırakılmıştır ancak Komisyon'un elini taşın altına koymasının zamanı gelmiştir.
  • You really should get this agreement down in writing.
  • Gerçekten bu anlaşmayı yazılı olarak kayıt altına almanız gerekir.
  • They dug down up to twelve meters under sea level.
  • Onlar deniz seviyesinin on iki metre altına kadar kazdı.
Show More (4)
down yıkmak v.
  • Only yesterday, the Jihad fighters burnt down two housing estates in Ambon.
  • Cihat savaşçıları daha dün Ambon'da iki toplu konutu yakıp yıktı.
  • Tom is going to tear his house down.
  • Tom evini yıkacak.
  • They're planning to tear this building down next year.
  • Bu binayı gelecek yıl yıkmayı planlıyorlar.
Show More (4)
down indirmek v.
  • The champion downed his opponent with a left to the jaw.
  • Şampiyon çenesine attığı bir sol kroşeyle rakibini indirdi.
  • We've got to get taxes down.
  • Vergilerimizi indirmek zorundayız.
  • Competition drives down prices.
  • Rekabet fiyatları indiriyor.
Show More (3)
down düşürmek v.
  • I am delighted the Council has knocked that figure down to 46%.
  • Konsey'in bu rakamı %46'ya düşürmüş olmasından memnuniyet duyuyorum.
  • They are trying to keep costs down.
  • Maliyeti düşürmeye çalışıyorlar.
  • We have to get Tom's temperature down.
  • Tom'un ateşini düşürmeliyiz.
Show More (3)
down geride adv., adj.
  • We would then be five years down the line.
  • O zaman beş yıl geride kalmış oluruz.
  • These two issues were way down, if not off the bottom of the agenda.
  • Bu iki konu gündemin en alt sıralarında yer almasa da oldukça gerilerdeydi.
  • We are now four months down the line.
  • Süreçte şu an dört ay geride kaldı.
Show More (2)
down yere sermek v.
  • Tom knocked him down.
  • Tom onu yere serdi.
  • Tom knocked Mary down.
  • Tom, Mary'yi yere serdi.
  • I knocked him down.
  • Onu yere sermiştim.
Show More (2)
down boyunca prep.
  • How often have those words been uttered down the centuries?
  • Bu sözler yüzyıllar boyunca ne kadar sık söylenmiştir?
  • The distinction is there for one simple reason and it has served its purpose well down the years.
  • Bu ayrım basit bir nedenden ötürü vardır ve yıllar boyunca amacına iyi hizmet etmiştir.
  • That has always been the case down the centuries.
  • Yüzyıllar boyunca bu hep böyle olmuştur.
Show More (0)
down iniş n.
  • Gone are the days when national currencies were exposed to the ups and downs of speculation.
  • Ulusal para birimlerinin spekülasyonların iniş çıkışlarına maruz kaldığı günler geride kaldı.
  • Life is full of ups and downs.
  • Hayat çıkışlarla ve inişlerle doludur.
  • Mary understands Tom's ups and downs.
  • Mary, Tom'un iniş çıkışlarını anlıyor.
Show More (0)
down üzgün adj.
  • You look kind of down.
  • Biraz üzgün görünüyorsun.
  • You look pretty down.
  • Oldukça üzgün görünüyorsun.
  • You seem down.
  • Üzgün görünüyorsunuz.
Show More (0)
down aşağı adv.
  • Susie! Come down and say hello to our guests.
  • Susie! Aşağı gel de konuklarımıza merhaba de.
  • A few kids came running down the street.
  • Birkaç çocuk sokaktan aşağı koşarak geldi.
Show More (-1)
down yatışmış adj.
  • The panic caused by 11 September 2001 has still not died down.
  • 11 Eylül 2001'in yol açtığı panik hala yatışmış değil.
  • The panic caused by 11 September 2001 has still not died down.
  • 11 Eylül 2001'in yol açtığı panik henüz yatışmış değil.
Show More (-1)
down yerine adv.
  • All the benches were bolted down.
  • Tüm banklar cıvatayla yerine sabitlenmişti.
Show More (-2)
down listeye adv.
  • They booked me down for the next flight to London.
  • Bir sonraki Londra uçuşu için rezervasyonumu listeye aldılar.
Show More (-2)
down dezavantaj pref.
  • There is a downside to too much advertising.
  • Çok fazla reklam yapmanın bir dezavantajı var.
Show More (-2)
down baştan başa adv.
  • He wiped down the counter and poured himself a cup of coffee.
  • Tezgâhı baştan başa silerek kendine bir fincan kahve doldurdu.
Show More (-2)
down aşağısında adv.
  • There is a pond down that path.
  • Şu yolun aşağısında bir gölet var.
Show More (-2)
down güneye adv.
  • They travelled down the Pacific coast.
  • Pasifik kıyısına, güneye doğru seyahat ettiler.
Show More (-2)
down aşağıya adv.
  • The raft drifted down the stream.
  • Sal akıntıyla aşağıya sürüklendi.
Show More (-2)
down geride adv.
  • The team was two goals down in the first half.
  • Takım ilk yarıda iki gol gerideydi.
Show More (-2)
down beri adv.
  • This ring has been passed down through four generations.
  • Bu yüzük dört nesilden beri elden ele geçmiş.
Show More (-2)
down peşin olarak adv.
  • They bought the house for 50% down and the rest in 36 instalments.
  • Evi %50 oranında peşin ve geri kalanı 36 taksitle satın aldılar.
Show More (-2)
down morali bozuk adv.
  • She always tries to cheer me up when I'm feeling down.
  • Moralim bozuk olduğunda beni hep neşelendirmeye çalışır.
Show More (-2)
down bozuk adv.
  • I'm sorry I can't help you; the system is down at the moment.
  • Size yardımcı olamadığım için üzgünüm; sistem şu anda bozuk.
Show More (-2)
down (üniversite vb.) bitirerek adv.
  • Fran came down from LSE in 2004.
  • Fran 2004 yılında LSE'yi bitirerek geldi.
Show More (-2)
down (hücum takımına verilen) hak n.
  • The team failed to make the ten yards within four downs.
  • Takım dört hak içerisinde on yardayı geçmeyi başaramadı.
Show More (-2)
down mideye adv.
  • He chugged down a pint of beer and ordered another.
  • Bir bardak birayı mideye indirdi ve bir tane daha sipariş etti.
Show More (-2)
down çarşıda adv.
  • I bumped into him down at the post office.
  • Çarşıda postanedeyken ona rastladım.
Show More (-2)
down tamamlanmış adv.
  • Today is Wednesday, so that's three down and two more to go.
  • Bugün Çarşamba, yani üçü gitti ikisi kaldı.
Show More (-2)
down yuvarlamak v.
  • Nadim downed the beer and lit a cigarette.
  • Nadim birayı yuvarladı ve bir sigara yaktı.
Show More (-2)
down kuş tüyü n.
  • Do you see the baby birds? They are covered in down.
  • Yavru kuşları görüyor musun? Kuş tüyüyle kaplanmışlar.
Show More (-2)
down aşağısında pref.
  • The village was several miles downriver.
  • Köy nehrin birkaç mil aşağısındaydı.
Show More (-2)
down azalarak pref.
  • We are planning to downsize to survive the economic crisis.
  • Ekonomik krizden kurtulmak için kadromuzu azaltmayı planlıyoruz.
Show More (-2)
down keyifsiz adj.
  • Actually, I'm feeling a bit down.
  • Aslında, biraz keyifsiz hissediyorum.
Show More (-2)
down şehir merkezine adv.
  • The bus takes you down town.
  • Otobüs sizi şehir merkezine götürür.
Show More (-2)
down kapalı adj.
  • The website was down for maintenance.
  • Web sitesi bakım nedeniyle kapalıydı.
Show More (-2)
down morali bozuk adj.
  • She seems down lately.
  • Son zamanlarda morali bozuk görünüyor.
Show More (-2)
down (dövüşte) yere devirmek v.
  • Where did you knock them down?
  • Onları nerede yere devirdiniz?
Show More (-2)
down öldürmek v.
  • We had to put one of our horses down.
  • Atlarımızdan birini uyutarak öldürmek zorunda kaldık.
Show More (-2)
down bezgin adj.
  • You look pretty down.
  • Oldukça bezgin görünüyorsun.
Show More (-2)
down yıkılmış adj.
  • You look pretty down.
  • Oldukça yıkılmış görünüyorsun.
Show More (-2)
down devirmek v.
  • Tom downed his beer.
  • Tom birasını devirdi.
Show More (-2)
down yere yıkmak v.
  • Tom knocked him down.
  • Tom, ona vurup yere yıktı.
Show More (-2)