1 |
due |
gereken |
adj. |
|
- However, responsibility for ensuring that due attention is given to equality lies with departmental and unit managers.
- Bununla birlikte, eşitliğe gereken önemin verilmesini sağlama sorumluluğu bölüm ve birim yöneticilerine aittir.
- Thanks are indeed due for the great job that has been done.
- Yapılan harika iş için gerçekten teşekkür etmek gerekir.
- The rest of the expenditure is due to be co-financed through either local, regional or national budgets.
- Harcamaların geri kalanının yerel, bölgesel ya da ulusal bütçeler aracılığıyla ortak finanse edilmesi gerekmektedir.
- Now, in order to conclude this process, Parliament is due to decide on a motion for a resolution on 5 December.
- Şimdi, bu sürecin sonuçlandırılması için Parlamento'nun 5 Aralık'ta bir karar önergesi üzerinde uzlaşması gerekiyor.
- The Council prefers to wait for the letter of amendments which is due this autumn.
- Konsey, bu sonbaharda yapılması gereken değişiklik mektubunu beklemeyi tercih ediyor.
- Well, in 2003 we are due to give Vietnam EUR 38 million.
- Peki, 2003 yılında Vietnam'a 38 milyon Euro vermemiz gerekiyor.
- Due attention should be given to preparing the implementation of Euratom safeguards.
- Euratom koruma tedbirlerinin uygulanmasına yönelik hazırlıklara gereken önem verilmelidir.
- Well, in 2003 we are due to give Vietnam EUR 38 million.
- 2003 yılında Vietnam'a 38 milyon Euro vermemiz gerekiyor.
- We support cooperation between universities with due respect for the academic order.
- Akademik düzene gereken saygı gösterilerek üniversiteler arasında işbirliği yapılmasını destekliyoruz.
- Noise, the original directive of 1986, was due to be reviewed in 1991.
- 1986 tarihli asıl Gürültü Kontrol Yönetmeliği'nin 1991 yılında gözden geçirilmesi gerekiyordu.
- I can assure you that the Commission will endeavour to exercise due control with all due responsibility.
- Sizi temin ederim ki Komisyon gereken tüm sorumlulukla gerekli denetimi sağlamaya çalışacaktır.
- Let me answer with due stringency.
- Müsaade edin, gereken titizlikle cevap vereyim.
- Tom isn't due for another three hours.
- Tom'un üç saat daha beklemesi gerekiyor.
- Did we have any English homework due tomorrow?
- Yarına yetiştirmemiz gereken İngilizce ödevimiz var mıydı?
- Tom is due back this afternoon.
- Tom'un bu öğleden sonra dönmesi gerekiyor.
- Applications are due by Monday.
- Başvuruların pazartesiye kadar yapılması gerekiyor.
Show More (13)
|
2 |
due |
beklenen |
adj. |
|
- This study is due to be published at the end of August 2002.
- Bu çalışmanın Ağustos 2002 sonunda yayınlanması beklenmektedir.
- The relevant decisions are due to be adopted at the General Affairs Council on 16 June.
- İlgili kararların 16 Haziran'da Genel İşler Konseyi'nde kabul edilmesi bekleniyor.
- The final proposals are due before the end of January.
- Nihai tekliflerin Ocak ayı sonundan önce sunulması beklenmektedir.
- The Barcelona Spring European Council is due to adopt six environmental indicators.
- Barselona İlkbahar Avrupa Konseyi'nin altı çevresel göstergeyi kabul etmesi bekleniyor.
- Under this plan, a further 5 000+ tonnes of basic foodstuffs are due to arrive in the coming weeks.
- Bu plan kapsamında önümüzdeki haftalarda 5 000+ ton temel gıda maddesinin daha gelmesi beklenmektedir.
- With regard to the reform of the Union, the Convention is due to report in Thessaloniki.
- Birlik reformuyla ilgili olarak, Konvansiyonun Selanik'te rapor sunması beklenmektedir.
- This ban is due to come into force in July 2003.
- Bu yasağın Temmuz 2003'te yürürlüğe girmesi beklenmektedir.
- With regard to the reform of the Union, the Convention is due to report in Thessaloniki.
- Birliğin reformuna ilişkin olarak, Konvansiyon'un Selanik'te bir rapor sunması beklenmektedir.
- The final proposals are then due to be submitted a further six months later.
- Nihai tekliflerin altı ay sonra sunulması beklenmektedir.
- The plane is due at 7 p.m.
- Uçak saat yedide bekleniyor.
- He is due to arrive tomorrow.
- Onun yarın gelmesi bekleniyor.
- Tom is due to arrive tomorrow.
- Tom'un yarın gelmesi bekleniyor.
- The train is due to arrive at noon.
- Trenin öğleyin varması bekleniyor.
- Jim's uncle is due to retire next year.
- Jim'in amcasının gelecek yıl emekli olması bekleniyor.
Show More (11)
|
3 |
due |
gerekli |
adj. |
|
- It is important that we allow due process to take place in Parliament before raising these issues in plenary.
- Bu konuları genel kurulda gündeme getirmeden önce Parlamento'da gerekli sürecin işlemesine izin vermemiz önemlidir.
- The democratisation process in Indonesia deserves due recognition and therefore support.
- Endonezya'daki demokratikleşme süreci gerekli takdiri ve dolayısıyla desteği hak etmektedir.
- I will follow the due procedure.
- Gerekli prosedürü takip edeceğim.
- We have to follow due process.
- Gerekli işlemleri takip etmek zorundayız.
Show More (1)
|
4 |
due |
hak ettiği |
adj. |
|
- Strangely enough, the amendments give cross-border problems more attention than is their due.
- Tuhaf bir şekilde, değişiklikler sınır ötesi sorunlara hak ettiklerinden daha fazla önem vermektedir.
- Strangely enough, the amendments give cross-border problems more attention than is their due.
- Garip bir şekilde, değişiklikler sınır ötesi sorunlara hak ettiklerinden daha fazla önem vermektedir.
- That kind of policy would mean giving the family its due place.
- Bu tür bir politika aileye hak ettiği yeri vermek anlamına gelecektir.
- Give credit where credit's due.
- Hak edene hakkını ver.
Show More (1)
|
5 |
due |
hak |
n. |
|
- Credit where credit is due.
- Hakkını teslim etmek gerekir.
- Give the devil his due.
- Yiğidi öldür hakkını yeme.
- Give the devil his due.
- Sezarın hakkını Sezara verin.
- Give credit where credit is due.
- Sezar'ın hakkı Sezar'a.
Show More (1)
|
6 |
due |
borç |
n. |
|
- Thanks are due also to the Commission for the excellent cooperation we have again had on this report.
- Bu raporun hazırlanmasında gösterdikleri mükemmel işbirliği için Komisyon'a da teşekkürü bir borç biliriz.
- Thanks are due also to the Commission for the excellent cooperation we have again had on this report.
- Bu raporda da göstermiş olduğu mükemmel işbirliği için Komisyon'a teşekkürü bir borç bilirim.
- Cross off the names of the people who have paid their dues.
- Borçlarını ödemiş olan insanların isimlerini listeden silin.
Show More (0)
|
7 |
due |
sona erme |
n. |
|
- Current sanctions against the Burmese regime are due to expire on 29 April.
- Birmanya rejimine yönelik mevcut yaptırımlar 29 Nisan'da sona erecek.
- The ten-year improvement plans were due to expire in 2000 but were extended until 15 July 2001.
- On yıllık iyileştirme planları 2000 yılında sona erecekti ancak 15 Temmuz 2001 tarihine kadar uzatıldı.
Show More (-1)
|
8 |
due |
gelmesi gereken |
adj. |
|
- He is due to arrive tomorrow.
- Yarın gelmesi gerekiyor.
- Tom is due to come at noon.
- Tom'un öğlen gelmesi gerekiyor.
Show More (-1)
|
9 |
due |
(tarihe) beklenen |
adj. |
|
- The baby is due next week.
- Bebeğin önümüzdeki hafta doğması bekleniyor.
Show More (-2)
|
10 |
due |
ödenmesi gereken |
adj. |
|
- We need to pay back the money due.
- Ödememiz gereken parayı geri ödemeliyiz.
Show More (-2)
|