|
- He is eighteen years old.
- O, on sekiz yaşında.
- Some 5 000 personnel, 4.5% of its strength, are under eighteen.
- Personelin %4,5'ine denk gelen yaklaşık 5.000 personel on sekiz yaşın altındadır.
- The Schengen Information System as we know it today was originally conceived for eighteen Member States.
- Bugün bildiğimiz şekliyle Schengen Bilgi Sistemi başlangıçta on sekiz Üye Devlet için tasarlanmıştı.
- Some 5 000 personnel, 4.5% of its strength, are under eighteen.
- Yaklaşık 5.000 personel, gücünün %4,5'i, on sekiz yaşın altındadır.
- There will soon be eighteen or twenty countries on the European side.
- Yakında Avrupa tarafında on sekiz ya da yirmi ülke olacak.
- Looking at the priorities, it is funny to see that some eleven remain of the original eighteen guidelines.
- Önceliklere baktığımızda orijinal on sekiz kılavuz ilkeden geriye on bir tanesinin kaldığını görmek komik.
- Eighteen months later, what has become of the measures we called for?
- On sekiz ay sonra, talep ettiğimiz önlemlere ne oldu?
- We are dissatisfied with the Member States, which have practically left you in the lurch over the last eighteen months.
- Son on sekiz ay boyunca sizi adeta yüzüstü bırakan Üye Devletlerden memnun değiliz.
- Looking at the priorities, it is funny to see that some eleven remain of the original eighteen guidelines.
- Önceliklere baktığımızda, orijinal on sekiz kılavuz ilkeden geriye on bir tanesinin kaldığını görmek komik.
- Eighteen months later, however, do the European Union and the Member States still deserve this trust?
- Ancak on sekiz ay sonra, Avrupa Birliği ve Üye Devletler bu güveni hala hak ediyor mu?
- Americans under the age of eighteen aren't allowed to vote in presidential elections.
- On sekiz yaşın altındaki Amerikalılara başkanlık seçimlerinde oy kullanma izni verilmez.
- Americans under the age of eighteen aren't allowed to vote in presidential elections.
- On sekiz yaşın altındaki Amerikalıların başkanlık seçimlerinde oy kullanmasına izin verilmez.
- Are you over eighteen years old?
- On sekiz yaşından büyük müsünüz?
- In the U.S., most people can vote when they reach eighteen years of age.
- ABD'de, çoğu insan on sekiz yaşına ulaştığında oy kullanabilir.
- Sam joined the army when he was eighteen.
- Sam, on sekiz yaşındayken orduya katıldı.
- She came to Tokyo at the age of eighteen.
- On sekiz yaşında Tokyo'ya geldi.
- Six times three is eighteen.
- Altı kere üç on sekiz eder.
- Tom got his first car when he was eighteen.
- Tom on sekiz yaşındayken ilk arabasını aldı.
- I'm over eighteen.
- On sekiz yaşından büyüğüm.
- Six times three equals eighteen.
- Üç kere altı on sekize eşittir.
- Aren't you over eighteen years old?
- On sekiz yaşın üstünde değil misin?
- We were eighteen at that time.
- Biz o zaman on sekiz yaşındaydık.
- She has had the same boyfriend since she was eighteen.
- O on sekiz yaşından beri aynı erkek arkadaşa sahip.
- I am eighteen years old.
- Ben on sekiz yaşındayım.
- Aren't you over eighteen years old?
- On sekiz yaşını doldurmadın mı?
- When he was eighteen, he decided that he wanted to become a soldier.
- On sekiz yaşına geldiğinde asker olmaya karar verdi.
- I'm eighteen.
- Ben on sekiz yaşındayım.
- I was eighteen then.
- O zaman on sekiz yaşındaydım.
- We graduate from high school at eighteen.
- Liseden on sekiz yaşında mezun oluyoruz.
- She came to Tokyo when she was eighteen years old.
- On sekiz yaşındayken Tokyo'ya geldi.
- Six times three equals eighteen.
- Altı kere üç eşittir on sekiz.
- I had lived in Osaka for eighteen years when I moved to Tokyo.
- Tokyo'ya taşındığımda on sekiz yıldır Osaka'da yaşıyordum.
- She has had the same boyfriend since she was eighteen.
- On sekiz yaşından beri aynı erkek arkadaşı var.
- She is eighteen at most.
- En fazla on sekiz yaşındadır.
- I had lived in Osaka for eighteen years when I moved to Tokyo.
- Ben Tokyo'ya taşındığımda on sekiz yıl Osaka'da yaşamıştım.
- Eighteen minutes later, the battle was over.
- On sekiz dakika sonra, savaş sona erdi.
- Mary has had the same boyfriend since she was eighteen.
- Mary on sekiz yaşından beri aynı erkek arkadaşa sahip.
- Tom said that he wouldn't be allowed to do that until he's eighteen years old.
- Tom on sekiz yaşına gelene kadar bunu yapamayacağını söyledi.
- You can get a car license after you turn eighteen.
- On sekiz yaşına girdikten sonra sürücü belgesi alabilirsin.
- Six times three is eighteen.
- Üç kere altı on sekizdir.
- Tom said that he wouldn't be allowed to do that until he's eighteen years old.
- Tom, on sekiz yaşına kadar bunu yapmasına izin verilmeyeceğini söyledi.
- Tom left home when he was eighteen.
- Tom on sekiz yaşındayken evden ayrıldı.
- When Tom was eighteen, he decided that he wanted to become a soldier.
- Tom on sekiz yaşına geldiğinde asker olmaya karar verdi.
- Tom got his first car when he was eighteen.
- Tom ilk arabasını on sekiz yaşındayken almıştı.
- She said she was over eighteen.
- On sekiz yaşından büyük olduğunu söyledi.
- We do not sell alcoholic drinks or cigarettes to people under the age of eighteen.
- On sekiz yaşından küçüklere alkollü içki veya sigara satmıyoruz.
- Ten, eleven, twelve, thirteen, fourteen, fifteen, sixteen, seventeen, eighteen, nineteen, twenty.
- On, on bir, on iki, on üç, on dört, on beş, on altı, on yedi, on sekiz, on dokuz, yirmi.
- Ten years have passed since I came to Tokyo at the age of eighteen.
- On sekiz yaşında Tokyo'ya geldiğimden beri on yıl geçti.
- People under eighteen aren't supposed to buy alcoholic drinks.
- On sekiz yaşın altındaki insanların alkollü içki satın almamaları gerekiyor.
- Tom joined the army when he was eighteen.
- Tom on sekiz yaşındayken orduya katıldı.
- She came up to Tokyo at eighteen.
- On sekiz yaşında Tokyo'ya gelmiş.
- Aren't you over eighteen years old?
- Sen on sekiz yaşın üzerinde değil misin?
- I learned to drive a car and got a driver's license when I was eighteen.
- On sekiz yaşındayken araba kullanmayı öğrendim ve ehliyet aldım.
- I'm only eighteen.
- Sadece on sekiz yaşındayım.
- She has been on her own since the age of eighteen.
- On sekiz yaşından beri o tek başına.
- She came up to Tokyo at eighteen.
- Tokyo'ya on sekizinde geldi.
- You can get a car license after you turn eighteen.
- On sekiz yaşından sonra araba ehliyeti alabilirsin.
- He dissociated himself from the firm he had worked for for eighteen years.
- On sekiz yıl boyunca çalıştığı şirketten ayrıldı.
- We graduate from high school at eighteen.
- On sekiz yaşında liseden mezun oluruz.
- She came to Tokyo when she was eighteen years old.
- O on sekiz yaşındayken Tokyo'ya geldi.
- Are you over eighteen years old?
- On sekiz yaşın üzerinde misin?
- Eighteen minutes later, the battle was over.
- On sekiz dakika sonra savaş bitmişti.
- Ten years have passed since I came to Tokyo at the age of eighteen.
- On sekiz yaşındayken Tokyo'ya geldiğimden beri on yıl geçti.
- Are you older than eighteen years old?
- On sekiz yaşından büyük müsün?
- When I first met Tom, I was eighteen.
- Tom'a ilk rastladığımda on sekiz yaşındaydım.
- He is eighteen weeks old.
- On sekiz haftalık.
- Life would be infinitely happier if we could only be born at the age of eighty and gradually approach eighteen.
- Seksen yaşında doğup yavaş yavaş on sekiz yaşına yaklaşabilseydik, hayat sonsuz derecede daha mutlu olurdu.
- I am eighteen years old.
- On sekiz yaşındayım.
- She said she was over eighteen.
- On sekiz yaşın üstünde olduğunu söyledi.
- When I was eighteen, I could speak eight languages.
- On sekiz yaşındayken sekiz dil konuşabiliyordum.
- Bronisław is eighteen years old.
- Bronislaw on sekiz yaşında.
- You should know better now you are eighteen.
- On sekiz yaşına geldiğine göre artık nasıl davranacağını bilmelisin.
- Anyone over eighteen years of age counts as an adult.
- On sekiz yaşından büyük herkes yetişkin sayılır.
- He said that he would be eighteen on his next birthday.
- Bir sonraki doğum gününde on sekiz yaşında olacağını söyledi.
- Now that you are eighteen, you can get a driver's license.
- Artık on sekiz yaşına geldiğine göre ehliyet alabilirsin.
- He is eighteen weeks old.
- O on sekiz haftalık.
- She has been on her own since the age of eighteen.
- On sekiz yaşından beri tek başına.
- Tom got married when he was just eighteen years old.
- Tom henüz on sekiz yaşındayken evlendi.
- I'm eighteen.
- On sekiz yaşındayım.
- In the U.S., most people can vote when they reach eighteen years of age.
- ABD'de çoğu insan on sekiz yaşına geldiğinde oy kullanabilir.
- People under eighteen aren't supposed to buy alcoholic drinks.
- On sekiz yaşından küçüklerin alkollü içki satın almaması gerekir.
- If he could pass for eighteen years old, he'd join the army.
- O, on sekiz yaşında kabul edilseydi, orduya katılırdı.
Show More (79)
|