Tureng - get in - Inglés Turco Frases

Historia

	Inglés	Turco
1	get in	girmek	v.
	We'll get in to details later but first comes a left-brain question. Ayrıntılara daha sonra gireceğiz ama önce bir sol beyin sorusu geliyor. We'll get in to details later but first comes a left-brain question. Ayrıntılara daha sonra gireceğiz ama önce sol beyin sorusu geliyor. We'll get in to details later but first comes a left-brain question. Detaylara daha sonra gireriz ancak ilkin sol beyin sorusu geliyor. Who would've thought we would get in trouble? Başımızın belaya gireceği kimin aklına gelirdi? Tom never got in trouble. Tom'un başı hiç belaya girmedi. With a little more wisdom, he would not have got in trouble. Biraz daha akıllı olsa, başı belaya girmezdi. Tom won't get in your way. Tom senin yoluna girmeyecek. I'll probably get in trouble for telling you this, but I don't care. Bunu sana anlattığım için muhtemelen başım belaya girecek ama umurumda değil. Tom is going to get in trouble for that. Tom'un bu yüzden başı belaya girecek. How did you get in? İçeri nasıl girdin? How did that get in here? O buraya nasıl girdi? How did they get in here? Buraya nasıl girdiler? Tom got in line. Tom sıraya girdi. Are you just getting in? Daha yeni mi giriyorsun? No one can get in or out. Kimse girip çıkamıyor. Tom got in trouble, didn't he? Tom'un başı belaya girdi, değil mi? I hope we don't get in trouble. Umarım başımız belaya girmez. The good news is that we can get in free. İyi haber içeriye ücretsiz girebileceğimiz. I'll never get in trouble again. Bir daha asla başım belaya girmeyecek. Let's get in the house. Eve girelim. How did you guys get in? İçeri nasıl girdiniz? I was about to get in the bath when I heard someone knocking on the door. Birinin kapıyı çaldığını duyduğumda banyoya girmek üzereydim. Tom knows he won't get in trouble. Tom başının belaya girmeyeceğini biliyor. You're going to get in trouble. Başın belaya girecek. He was always getting in trouble with the Old Bill. İhtiyar Bill'le başı hep derde girerdi. How can we get in? İçeri nasıl girebiliriz? Why are you always getting in trouble? Neden senin hep başın belaya giriyor? Get in here! Buraya gir! How did Tom get in here? Tom buraya nasıl girdi? I'll probably get in trouble for telling you this, but I don't care. Muhtemelen bunu sana söylediğim için başım belaya girecek ama umurumda değil. Tom got in trouble. Tom'un başı belaya girdi. I had barely got in the house when the phone rang. Telefon çaldığında eve girmek üzereydim. How did you get in here? Buraya nasıl girdin? How did you get in my room? Odama nasıl girdin? How did Tom get in? Tom içeri nasıl girdi? Why are you always getting in trouble? Neden başın hep derde giriyor. Tom will get in trouble if he doesn't do that. Onu yapmazsa Tom'un başı derde girer. I didn't want to get in trouble. Başımın belaya girmesini istemedim. Tom never gets in trouble. Tom'un başı asla belaya girmez. I'll never get in trouble again. Bir daha asla başım derde girmeyecek. I never want to see you get in trouble. Başının belaya girdiğini görmek istemiyorum. I'll get in trouble if I do that. Bunu yaparsam başım belaya girer. Tom is going to get in trouble if he does that. Bunu yaparsa Tom'un başı belaya girecek. Let's get in the house. Hadi eve girelim. Are you going to get in trouble because of me? Benim yüzümden başın belaya girecek mi? I could get in trouble if I helped you. Sana yardım edersem başım belaya girebilir. I'm going to get in trouble. Başım belaya girecek. I didn't want Tom to get in trouble. Tom'un başının belaya girmesini istemedim. I could get in a lot of trouble for this. Bunun için başım çok belaya girebilir. I'll get in first. Önce ben gireceğim. The police suspect that the burglar got in through an unlocked window. Polis, hırsızın kilitli olmayan bir pencereden girdiğinden şüpheleniyor. I could get in a lot of trouble for doing this. Bunu yaptığım için başım belaya girebilir. Tom won't get in trouble. Tom'un başı belaya girmeyecek. Tom will get in trouble if he does that. Tom bunu yaparsa başı belaya girer. We need a password to get in. Girmek için şifreye ihtiyacımız var. Sami didn't want Layla to get in trouble. Sami, Layla'nın başının belaya girmesini istemedi. Are you going to get in trouble because of me? Benden dolayı başın belaya girecek mi? I got in line. Sıraya girdim. We're going to get in trouble for that. Bunun için başımız belaya girecek. Could I get in before that? Ondan önce girebilir miyim? I had barely got in the house when the phone rang. Daha eve yeni girmiştim ki telefon çaldı. So you're not trying to get in her pants? Yani onun pantolonuna girmeye çalışmıyorsun? You'll never get in that club. O kulübe asla giremezsin. You're not going to get in trouble for helping me. Bana yardım ettiğin için başın belaya girmeyecek. I'll get in the pool first. Havuza önce ben gireceğim. Get in here quick. Çabucak buraya girin. Tom didn't want Mary to get in trouble. Tom, Mary'nin başının belaya girmesini istemedi. Sami got in that room. Sami o odaya girdi. I was about to get in the bath when I heard someone knocking on the door. Tam banyoya girmek üzereydim ki birinin kapıyı çaldığını duydum. Tom doesn't think he'll get in trouble. Tom başının belaya gireceğini düşünmüyor. How can we get in? Nasıl girebiliriz? How did you get in my house? Evime nasıl girdin? How will Tom get in? Tom içeri nasıl girecek? Layla never got in trouble. Layla'nın başı asla belaya girmezdi. Tom is going to get in trouble if he does that. Tom bunu yaparsa başı derde girecek. I didn't want Tom to get in any trouble. Tom'un başının belaya girmesini istemedim. The good news is that we can get in free. İyi haber şu ki, içeri bedava girebiliriz. I could get in trouble if I did that. Bunu yaparsam başım belaya girebilir. Sami didn't want Layla to get in trouble. Sami, Leyla'nın başının derde girmesini istemedi. Tom will get in trouble if he doesn't do that. Tom bunu yapmazsa başı belaya girecek. The burglar got in through a broken window. Hırsız kırık bir pencereden girmiş. We're going to get in trouble for that. Onun için başımız belaya girecek. They got in line. Sıraya girdiler. Tom undressed and got in the bathtub. Tom soyundu ve küvete girdi. Tom couldn't get in his room. Tom odasına giremedi. Without wearing a tie, you won't get in here! Kravat takmadan buraya giremezsin! Tom shouldn't have gotten in the way. Tom araya girmemeliydi. I'll get in the pool first. Önce ben havuza gireceğim. Tom, I'm scared we're going to get in trouble. Tom, başımız belaya girecek diye korkuyorum. Sami got in trouble. Sami'nin başı belaya girdi. Get in here! Girin içeri! It was obvious that Tom didn't want to get in the water. Tom'un suya girmek istemediği açıktı. It was obvious that Tom didn't want to get in the water. Tom'un suya girmek istemediği belliydi. Layla never got in trouble. Layla'nın başı hiç belaya girmedi. I got in the bathtub. Küvete girdim. I got in line. Ben sıraya girdim. He didn't get in until 2 o'clock in the morning. Sabah saat 2'ye kadar eve girmezdi. How did they get in here? Onlar buraya nasıl girdiler? We'll get in trouble if we get caught. Yakalanırsak başımız belaya girer. No one can get in or out. Hiç kimse giremez ya da çıkamaz. Tom got in the bathtub. Tom küvete girdi. You'll never get in that club. O kulübe asla girmeyeceksin. Show More (99)
2	get in	arabaya binmek	v.
	Tom got in his car and followed the ambulance. Tom arabasına bindi ve ambulansı takip etti. Sami got in his car but he didn't drive off. Sami arabasına bindi ama gitmedi. I saw her get in a car. Onu bir arabaya binerken gördüm. I want you to get in your car. Arabana binmeni istiyorum. He invited us to get in the car. Bizi arabaya binmeye davet etti. Tom got in the car and they drove off. Tom arabaya bindi ve yola çıktılar. Sami got in the car. Sami arabaya bindi. Tom got in his car. Tom arabasına bindi. I helped Tom get in the car. Tom'un arabaya binmesine yardım ettim. I got in my car and I drove off. Arabama bindim ve yola çıktım. Tom got in the car and drove away. Tom arabaya bindi ve gitti. Tom told us to get in the car. Tom arabaya binmemizi söyledi. Get in the car now. Hemen arabaya bin. He invited us to get in the car. O, arabaya binmemiz için bizi davet etti. Get in the car immediately. Derhal arabaya bin. Tom didn't get in the car. Tom arabaya binmedi. They both got in the car. Onların her ikisi de arabaya bindi. Tom got in the car with Mary and they drove off. Tom, Mary ile arabaya bindi ve yola çıktılar. Tom and Mary both got in the car. Tom ve Mary arabaya bindiler. Get in the car and lock the doors. Arabaya bin ve kapıları kilitle. Tom got in his car and drove off. Tom arabasına bindi ve gitti. Sami got in the car and took off. Sami arabaya bindi ve gitti. I saw Tom get in a car. Tom'un bir arabaya bindiğini gördüm. They both got in the car. İkisi de arabaya bindi. Tom got in his car and went home. Tom arabasına bindi ve eve gitti. Let's get in the car. Arabaya binelim. He got in with a shotgun in his hands. Ellerinde bir av tüfeği ile arabaya bindi. We didn't know which car we should get in. Hangi arabaya binileceğini bilmiyorduk. Tom got in a burning car and burned. Tom yanan bir arabaya bindi ve yandı. Tom got in the car. Tom arabaya bindi. Tom told us to get in the car. Tom, arabaya binmemizi söyledi. I saw her get in a car. Onun arabaya bindiğini gördüm. I saw him get in a car. Onu bir arabaya binerken gördüm. I got in my car and I drove off. Arabama bindim ve uzaklaştım. Tom got in his car and left. Tom arabasına bindi ve gitti. I got in the car with Tom. Tom'la birlikte arabaya bindim. Get in the car. Arabaya bin. Tom told Mary to get in the car. Tom, Mary'ye arabaya binmesini söyledi. Get in the car, please. Arabaya bin lütfen. We all got in the car. Hepimiz arabaya bindik. Tom got in the car and started the engine. Tom arabaya bindi ve motoru çalıştırdı. Tom and I both got in the car. Tom ve ben ikimiz de arabaya bindik. Have you ever got in your car after a long absence and got the brake mixed up with the accelerator? Sen hiç uzun bir aradan sonra arabana binip frenle gazın yerini karıştırdın mı? We didn't know which car we should get in. Hangi arabaya binmemiz gerektiğini bilmiyorduk. Tom got in his car and drove off. Tom arabasına bindi ve yola çıktı. Tom got in his car and drove away. Tom arabasına bindi ve uzaklaştı. Get in the car quick. Çabuk arabaya bin. Tom got in the car with Mary. Tom, Mary ile arabaya bindi. I got in my car and closed the door. Arabama bindim ve kapıyı kapattım. I saw him get in a car. Onun arabaya bindiğini gördüm. Have you ever got in your car after a long absence and got the brake mixed up with the accelerator? Hiç uzun bir aradan sonra arabanıza binip frenle gazı karıştırdınız mı? Tom and Mary both got in the car. Tom ve Mary her ikisi de arabaya bindi. Sami got in the car and took off. Sami arabaya binip hareket etti. Sami got in his car but he didn't drive off. Sami arabasına bindi ama yola çıkmadı. I got in the car with Tom. Tom'la arabaya bindim. I saw Tom get in a car. Tom'un arabaya bindiğini gördüm. I want you to get in the car. Arabaya binmeni istiyorum. Just get in the car. Sadece arabaya bin. I got in the car. Arabaya bindim. Tom got in the car and drove away. Tom arabaya bindi ve uzaklaştı. Tom got in his car and started the engine. Tom arabasına bindi ve motoru çalıştırdı. Get in the car immediately. Hemen arabaya bin. Show More (59)
3	get in	içeri girmek	v.
	These people could not have got in without being let in. Bu insanlar içeri alınmadan içeri girmiş olamazlar. Somebody had put a bed across the bathroom door and so she could not get in. Birisi banyo kapısının karşısına bir yatak koymuştu ve bu yüzden içeri giremedi. If you don't have this key, you won't be able to get in. Bu anahtarı almazsan içeri giremeyeceksin. Now get in. Şimdi içeri gir. He got in with a shotgun in his hands. Elinde pompalı tüfekle içeri girdi. How much does it cost to get in? İçeri girmek ne kadar tutuyor? Someone's trying to get in. Birisi içeri girmeye çalışıyor. The boy got in through the window. Çocuk pencereden içeri girdi. Hurry up and get in. Acele et ve içeri gir. I didn't think we'd be able to get in. İçeri girebileceğimizi sanmıyorum. That's how Tom got in. Tom'un içeri girme yöntemi bu. I'll get in. Ben içeri gireceğim. How much do we have to pay to get in? İçeri girmek için ne kadar para ödemek zorundayız? I managed to get in. İçeri girmeyi başardım. Where can you buy a ticket to get in? İçeri girmek için nereden bir bilet alabilirsin? I can't get in. İçeri giremiyorum. We've got to find another way to get in. İçeri girmek için başka bir yol bulmalıyız. That's how Tom got in. Tom bu şekilde içeri girmiş. I didn't think we'd be able to get in. İçeri girebileceğimizi düşünmemiştim. The automatic doors opened and Tom got in. Otomatik kapılar açıldı ve Tom içeri girdi. Once you get in, you can't get out. Bir kez içeri girersen, dışarı çıkamazsın. Tom got in through an unlocked window. Tom kilitli olmayan bir pencereden içeri girdi. How did Tom get in? Tom nasıl içeri girdi? Hurry up and get in. Acele edin ve içeri girin. Just get in. İçeri gir. The thief got in without being noticed. Hırsız fark edilmeden içeri girdi. Let's try and get in. İçeri girmeye çalışalım. Tom won't get in. Tom içeri girmeyecek. How much do we have to pay to get in? İçeri girmek için ne kadar ödememiz gerekiyor? The door was locked and we couldn't get in. Kapı kilitliydi ve içeri giremedik. They can't get in. İçeri giremiyorlar. We need a password to get in. İçeri girmek için şifreye ihtiyacımız var. How did you guys get in? Siz nasıl içeri girdiniz? Can you get in? İçeri girer misin? I locked the door, in case someone tried to get in. Biri içeri girmeye çalışırsa diye kapıyı kilitledim. The automatic doors opened and Tom got in. Otomatik kapı açıldı ve Tom içeri girdi. I've locked myself out of my house, so I'm going to break a window to get in. Kendimi evin dışında kilitledim, bu yüzden içeri girmek için camı kıracağım. No one can get in. Kimse içeri giremez. We got in after a long wait. Uzun bir bekleyişten sonra içeri girdik. The door was locked, so I couldn't get in. Kapı kilitliydi, bu yüzden içeri giremedim. I'll get in. İçeri gireceğim. Are you just getting in? İçeri giriyor musun? If you don't have this key, you won't be able to get in. Bu anahtar sizde yoksa, içeri giremezsiniz. Where can you buy a ticket to get in? İçeri girmek için nereden bilet alabilirsin? Please get in. Lütfen içeri girin. Can you get in? İçeri girebilir misin? She got in at 9 p.m. O, akşam 9.00'da içeri girdi. Tom is still trying to get in. Tom hala içeri girmeye çalışıyor. I wonder if we can get in. Acaba içeri girebilir miyiz? How can we get in? Nasıl içeri girebiliriz? Tom got in through an unlocked window. Tom kilitsiz bir pencereden içeri girdi. I locked the door, in case someone tried to get in. Birisi içeri girmeye çalışır diye kapıyı kilitledim. Show More (49)
4	get in	(arabaya) binmek	v.
	Fadil told Layla to get in the van. Fadıl Layla'ya minibüse binmesini söyledi. Get in the van. Minibüse bin. Get in the boat. Tekneye bin. Tom got in the cab. Tom taksiye bindi. Tom got in the boat. Tom tekneye bindi. Let's get in the truck. Hadi kamyona binelim. I got in the boat with Tom. Tom'la tekneye bindim. I got in the boat. Ben tekneye bindim. Tom got in the golf cart. Tom golf arabasına bindi. Tom told Mary to get in the van. Tom, Mary'ye minibüse binmesini söyledi. Get in the back seat. Arka koltuğa binin. Fadil told Layla to get in the van. Fadıl, Leyla'ya minibüse binmesini söyledi. I got in the taxi. Ben taksiye bindim. Tom got in the boat with Mary. Tom, Mary ile tekneye bindi. Tom ran to his car and got in. Tom arabasına koştu ve bindi. Get in the front seat. Ön koltuğa binin. Get in the truck. Kamyona bin. I got in the boat with Tom. Tom ile tekneye bindim. Tom unlocked his car and got in. Tom arabasının kilidini açtı ve bindi. She got in the taxi. O taksiye bindi. Tom told Mary to get in the van. Tom Mary'ye minibüse binmesini söyledi. He got in the boat with the horse. Atla birlikte tekneye bindi. I'm getting in now. Şimdi biniyorum. I got in the boat. Tekneye bindim. Get in the Jeep. Jeep'e bin. Get in the Jeep. Cipe bin. Get in the van. Kamyonete bin. Tom got in the taxi. Tom taksiye bindi. I got in the taxi. Taksiye bindim. Tom got in his pick-up truck and drove off. Tom kamyonetine bindi ve gitti. She got in the taxi. Taksiye bindi. Layla got in the taxi. Leyla taksiye bindi. We all got in the car. Hepimiz otomobile bindik. Let's get in the truck. Kamyona binelim. Layla got in the taxi. Layla taksiye bindi. Get in and drive. Bin ve sür. Tom got in the boat with Mary. Tom Mary ile birlikte tekneye bindi. I got in the cab. Taksiye bindim. Tom was the last one to get in the van. Tom minibüse en son binen kişiydi. Tom was the last one to get in the van. Tom kamyonete binen son kişiydi. Show More (37)
5	get in	ulaşmak	v.
	Tell me how I can get in touch with Tom. Tom'a nasıl ulaşabileceğimi söyle. Sami was trying to get in contact with Layla. Sami Layla'ya ulaşmaya çalışıyordu. Tom has been trying to get in touch with you. Tom sana ulaşmaya çalışıyordu. Is there some way that I can get in touch with Tom? Tom'a ulaşmamın bir yolu var mı? He is a busy man, so you can only get in touch with him by telephone. Meşgul bir adam, bu yüzden ona sadece telefonla ulaşabilirsiniz. I'll try to get in touch with Tom. Tom'a ulaşmaya çalışacağım. I was trying to get in touch with Tom. Tom'a ulaşmaya çalışıyordum. I'll get in touch with him by telephone tomorrow and ask him to give us a hand. Yarın telefonla ona ulaşacağım ve bize yardım etmesini isteyeceğim. Tom couldn't get in touch with Mary. Tom, Mary'ye ulaşamadı. Was it hard for you to get in touch with Tom? Tom'a ulaşmak senin için zor oldu mu? Where can I get in touch with you? Size nereden ulaşabilirim? Could you get in touch with Tom? Tom'a ulaşabilir misin? I can't get in touch with Tom. Tom'a ulaşamıyorum. Sami was trying to get in contact with Layla. Sami, Layla'ya ulaşmaya çalışıyordu. I'm trying to get in touch with Tom. Tom'a ulaşmaya çalışıyorum. Were you able to get in touch with Tom? Tom'a ulaşabildiniz mi? You can get in touch with me at Hotel Landmark. Landmark Otel'den bana ulaşabilirsiniz. I'm sure I can get in touch with Tom. Tom'a ulaşabileceğime eminim. I'll get in touch with you by phone tomorrow. Yarın sana telefonla ulaşacağım. Can't you get in touch with Tom? Tom'a ulaşamaz mısın? Did you manage to get in touch with Tom? Tom'a ulaşabildin mi? I'm trying to get in touch with my sister. Kız kardeşime ulaşmaya çalışıyorum. How can I get in touch with you? Sana nasıl ulaşabilirim? I've been trying to get in touch with you for months. Aylardır sana ulaşmaya çalışıyorum. I'm sure that I can get in touch with Tom. Tom'a ulaşabileceğime eminim. Tom tried to get in touch with Mary. Tom, Mary'ye ulaşmaya çalıştı. Surely we can get in touch with Tom. Eminim Tom'a ulaşabiliriz. I've been trying all week to get in touch with Tom. Bütün hafta Tom'a ulaşmaya çalıştım. I'm trying to get in touch with her sister. Kız kardeşine ulaşmaya çalışıyorum. If he calls, tell him I will get in touch with him later. Eğer ararsa, ona daha sonra ulaşacağımı söyle. How do I get in touch with you? Sana nasıl ulaşabilirim? Do you know how I can get in touch with Tom? Tom'a nasıl ulaşabileceğimi biliyor musun? We haven't been able to get in touch with Tom. Tom'a ulaşamadık. Show More (30)
6	get in	gelmek	v.
	Tom doesn't think he'll get in trouble. Tom başına kötü bir şey geleceğini düşünmüyor. Tell her to get in here. Ona buraya gelmesini söyle. I'm going to get in trouble. Başıma bela gelecek. I'll tell Tom to call you as soon as he gets in. Tom'a gelir gelmez seni aramasını söyleyeceğim. What time did you get in? Sen ne zaman geldin? Tell Tom to get in here. Tom'a buraya gelmesini söyle. The plane gets in at eight o'clock. Uçak saat sekizde gelir. Tell him to get in here. Ona buraya gelmesini söyle. Tell them to get in here. Buraya gelmelerini söyle. The train got in on time. Tren zamanında geldi. What time does the train get in? Tren ne zaman geliyor? She got in at 9 p.m. Saat 21.00'de eve geldi. Tell them to get in here. Onlara buraya gelmelerini söyle. What time does the train get in? Tren ne zaman gelir? What time did you get in? Ne zaman geldin? Tom won't get in trouble. Tom'un başına kötü bir şey gelmeyecek. She got in at 9 p.m. Akşam 9'da geldi. The plane will get in on time. Uçak zamanında gelecek. I didn't want Tom to get in any trouble. Tom'un başına kötü bir şey gelmesini istemiyordum. Tom knows he won't get in trouble. Tom başına kötü bir şey gelmeyeceğini biliyor. I don't think I'll be able to get in there with Tom. Tom'la oraya gelebileceğimi sanmıyorum. You got in pretty late last night. Dün gece oldukça geç geldin. He didn't get in until 2 o'clock in the morning. Sabah ikiye kadar gelmedi. I'll ask when the train will get in. Trenin ne zaman geleceğini soracağım. How did that get in here? O buraya nasıl geldi? Show More (22)
7	get in	içeriye girmek	v.
	The door was locked, so I couldn't get in. Kapı kilitliydi, bu yüzden içeriye giremedim. Tom is still trying to get in. Tom hâlâ içeriye girmeye çalışıyor. Could I get in before that? Ondan önce içeriye girebilir miyim? I'm getting in now. Ben şimdi içeriye giriyorum. How will Tom get in? Tom nasıl içeriye girecek? They can't get in. Onlar içeriye giremezler. The burglar got in through a broken window. Hırsız kırık bir pencereden içeriye girdi. We've got to find another way to get in. İçeriye girmek için başka bir yol bulmak zorundayız. Show More (5)
8	get in	gitmek	v.
	Now, you get in a cab and get over there right away Şimdi bir taksiye bin ve doğruca oraya git. We can't get in there. Oraya gidemeyiz. I can't wait to get in there. Oraya gitmek için sabırsızlanıyorum. I need to get in there. Oraya gitmem gerekiyor. I got to the bank and luckily didn't have to get in line. Bankaya gittim ve neyse ki sıraya girmek zorunda kalmadım. Tom wanted to get in a little target practice before he went into the office. Tom ofise gitmeden önce biraz atış talimi yapmak istedi. I need to get in there. Oraya gitmeliyim. Show More (4)
9	get in	varmak	v.
	Sometimes, if I look at a forest of trees, I get in a trance and don't even realize until minutes later. Bazen bir ağaç ormanına baktığımda transa geçerim ve dakikalar geçene kadar farkına bile varmam. I'll get in touch with you as soon as I arrive. Varır varmaz seninle iletişime geçeceğim. The road is crowded so we probably won't get in promised time. Yol kalabalık bu yüzden muhtemelen söz verilen zamanda varmayacağız. The road is crowded so we probably won't get in promised time. Yol kalabalık, muhtemelen söz verdiğimiz zamanda varamayacağız. Show More (1)