go - Inglés Turco Frases
Inglés Turco
go gitmek v.
  • We should not go as far as turning this light-weight version into an ultra-light-weight version, however.
  • Ancak bu hafif versiyonu ultra hafif versiyona çevirecek kadar da ileri gitmemeliyiz.
  • I regard the energy alliance as very important indeed, but as not going far enough.
  • Enerji ittifakının çok önemli olduğunu ancak yeterince ileri gidemediğini düşünüyorum.
  • Firstly, they can go to a bank and complain, ask why the bank does not do what the law says.
  • İlk olarak, bir bankaya gidip şikayette bulunabilirler, bankanın neden yasanın dediğini yapmadığını sorabilirler.
Show More (1911)
go geçmek v.
  • We know it is not only a question of money; it goes far beyond that.
  • Meselenin sadece para meselesi olmadığını, bunun çok ötesine geçtiğini biliyoruz.
  • Three hundred of us crossed the Kalandia checkpoint to go to meet Yasser Arafat.
  • Üç yüz kişi Yaser Arafat'la görüşmek için Kalandia kontrol noktasını geçtik.
  • When you go to the other branches of biotechnological research we have a lot of work to do.
  • Biyoteknolojik araştırmanın diğer dallarına geçtiğinizde yapmamız gereken çok iş var.
Show More (25)
go ilerlemek v.
  • We are certainly willing to be part of that effort and to make sure that it is going in the right direction.
  • Bu çabanın bir parçası olmaya ve doğru yönde ilerlediğinden emin olmaya kesinlikle hazırız.
  • These recent events confirmed for me that our new approach to food safety is going in the right direction.
  • Bu son olaylar benim için gıda güvenliğine yönelik yeni yaklaşımımızın doğru yönde ilerlediğini teyit etti.
  • It all seems to have gone differently, however.
  • Ancak her şey farklı bir şekilde ilerlemiş gibi görünüyor.
Show More (17)
go olmak v.
  • So we're going to need some other cash flow options fast.
  • Bu yüzden hızlı bir şekilde başka nakit akışı seçeneklerine ihtiyacımız olacak.
  • So we're going to need some other cash flow options fast.
  • Bu yüzden hızlıca başka nakit akışı seçeneklerine ihtiyacımız olacak.
  • I'm going to need details.
  • Detaylara ihtiyacım olacak.
Show More (6)
go hareket etmek v.
  • My ruling, therefore, is to go with the rapporteur and rule against Amendment No 61.
  • Bu nedenle benim kararım, raportörle birlikte hareket etmek ve 61 No'lu Değişikliğe karşı çıkmaktır.
  • My ruling, therefore, is to go with the rapporteur and rule against Amendment No 61.
  • Bu nedenle benim kararım, raportörle birlikte hareket etmek ve 61 No.lu Değişikliğe karşı çıkmaktır.
  • We should not go along with the US missile defence system.
  • ABD'nin füze savunma sistemiyle birlikte hareket etmemeliyiz.
Show More (2)
go girmek v.
  • Parliament will give its full support to the endeavours of the Commission and the Council if they go down this road.
  • Parlamento, bu yola girmeleri halinde Komisyon ve Konsey'in çabalarına tam destek verecektir.
  • Who should go first?
  • İlk kim girmeli?
  • We need to go back in.
  • İçeriye girmeliyiz.
Show More (0)
go sonuçlanmak v.
  • Depending on how the vote goes tomorrow, the outcome will be clear.
  • Oylamanın yarın nasıl sonuçlanacağına bağlı olarak sonuç da netleşecektir.
  • Depending on how the vote goes tomorrow, the outcome will be clear.
  • Yarın oylamanın nasıl sonuçlanacağına bağlı olarak sonuç netleşecektir.
Show More (-1)
go sefer n.
  • Why are small and medium-sized enterprises not demanding that we implement this directive in one go?
  • Küçük ve orta ölçekli işletmeler neden bu direktifi tek seferde uygulamamızı talep etmiyorlar?
  • To stage major events to reach as many people as possible in one go?
  • Tek seferde mümkün olduğunca çok insana ulaşmak için büyük etkinlikler düzenlemek mi?
Show More (-1)
go gelişmek v.
  • Of course, things can go against us.
  • Elbette işler aleyhimize de gelişebilir.
  • This is all going more quickly than any of us thought.
  • Her şey düşündüğümüzden daha hızlı gelişiyor.
Show More (-1)
go düşmek v.
  • We went from 6 to 4 kilograms.
  • 6 kilogramdan 4 kilograma düştük.
  • It's probably gone all-black market by now.
  • Muhtemelen şimdiye kadar tamamen karaborsaya düşmüştür.
Show More (-1)
go başlamak v.
  • And then we went looking for a justice of the peace.
  • Sonra da bir sulh yargıcı aramaya başladık.
  • And then we went looking for a justice of the peace.
  • Daha sonra barışı sağlayacak bir adalet aramaya başladık.
Show More (-1)
go devam etmek v.
  • When you find what works best for you, go with it.
  • Sizin için en iyi olanı bulduğunuzda, onunla devam edin.
  • I mean, want to do the honorable thing, go straight.
  • Yani onurlu bir şey mi yapmak istiyorsunuz o zaman dümdüz devam edin.
Show More (-1)
go göstermek (saat belirli bir zamanı) v.
  • My report would, I am sure, go some way to reassuring people.
  • Raporum eminim ki insanları rahatlatmak için bir yol gösterecektir.
Show More (-2)
go uzanmak v.
  • It must be said that this history goes back a long way to 1997.
  • Bu geçmişin 1997'ye kadar uzandığı söylenmelidir.
Show More (-2)
go yapılmak v.
  • More than two thirds of Turkey's exports went to the wider set of European countries.
  • Türkiye'nin ihracatının üçte ikisinden fazlası daha geniş bir Avrupa ülkesi grubuna yapılmıştır.
Show More (-2)
go işlemek v.
  • You'll feel a little cold as this anesthetic gel goes on.
  • Bu anestezik jel cilde işledikçe biraz üşüyeceksiniz.
Show More (-2)
go kaybolmak v.
  • Aya's been gone since the bugs showed up.
  • Aya, bu böceklerin ortaya çıkmasından sonra kayboldu.
Show More (-2)
go koyulmak v.
  • And then we went looking for a justice of the peace.
  • Ondan sonra da bir sulh yargıcı aramaya koyulduk.
Show More (-2)
go uyumak v.
  • This tie goes very well with your shirt.
  • Bu kravat gömleğinize çok uyuyor.
Show More (-2)
go yükselmek v.
  • Sami's desperation went even higher.
  • Sami'nin umutsuzluğu daha da çok yükseldi.
Show More (-2)
go dayanmak v.
  • How long can we go without food?
  • Yemeksiz ne kadar dayanabiliriz?
Show More (-2)