1 |
go out |
dışarı çıkmak |
v. |
|
- The first concerns the mother of a handicapped teenager who goes out to work.
- İlki, çalışmak için dışarı çıkan engelli bir gencin annesiyle ilgilidir.
- This meant that women were to go out to work and to take part in political life.
- Bu, kadınların çalışmak ve siyasi hayata katılmak için dışarı çıkmaları anlamına geliyordu.
- Let us go out and sell good-quality European beef to the consumer.
- Dışarı çıkalım ve tüketiciye kaliteli Avrupa sığır eti satalım.
- An EU citizen can go out and get work anywhere.
- Bir AB vatandaşı dışarı çıkıp her yerde iş bulabilir.
- It is pointless worrying about care, you have to go out and do it.
- Bakım konusunda endişelenmek anlamsızdır, dışarı çıkmalı ve bunu yapmalısınız.
- So what did encourage people to go out and vote?
- Peki insanları dışarı çıkıp oy kullanmaya teşvik eden neydi?
- No, the best part is we're going out again tonight.
- Hayır, en iyi kısmı bu gece tekrar dışarı çıkacak olmamız.
- No, the best part is we're going out again tonight.
- Hayır, en iyi kısmı şu ki bu gece yine dışarı çıkıyoruz.
- I don't feel like going out this evening.
- Bu akşam canım dışarı çıkmak istemiyor.
- Tom has gone out to feed the horses.
- Tom atları beslemek için dışarı çıktı.
- We went out for some fresh air.
- Biraz temiz hava için dışarı çıktık.
- May I go out to play?
- Oyun oynamak için dışarı çıkabilir miyim?
- Are you ready to go out?
- Dışarı çıkmak için hazır mısınız?
- We went out from there at eleven.
- Biz saat on birde oradan dışarı çıktık.
- Tom says that he doesn't feel like going out.
- Tom dışarı çıkmak istemediğini söylüyor.
- I don't feel like going out now.
- Şu an dışarı çıkmak istemiyorum.
- I went out with my friends.
- Arkadaşlarımla dışarı çıktım.
- The rain discouraged us from going out.
- Yağmur bizi dışarı çıkmaktan vazgeçirdi.
- I don't feel like going out.
- Canım dışarı çıkmak istemiyor.
- Tom has gone out for a walk.
- Tom bir yürüyüş için dışarı çıktı.
- Tom and Mary decided to go out together.
- Tom ve Mary birlikte dışarı çıkmaya karar verdi.
- We're going out to celebrate.
- Biz kutlama yapmak için dışarı çıkıyoruz.
- Sami almost never goes out after dark.
- Sami hava karanlıktan sonra neredeyse hiç dışarı çıkmaz.
- Tom became tired of always having to pay the bill every time he went out with Mary.
- Tom, Mary ile her dışarı çıktığında hesabı ödemek zorunda kalmaktan bıkmıştı.
- Tom went out and left the door open.
- Tom dışarı çıktı ve kapıyı açık bıraktı.
- Tom and I often go out for pizza after work.
- Tom ve ben işten sonra sık sık pizza için dışarı çıkarız.
- I'd like to go out with you.
- Seninle dışarı çıkmak istiyorum.
- Having done his work, he went out.
- O, işini yaptıktan sonra dışarı çıktı.
- How often do you go out?
- Ne sıklıkla dışarı çıkarsın?
- Tom is afraid to go out after dark, isn't he?
- Tom hava karardıktan sonra dışarı çıkmaya korkuyor, değil mi?
- I went out to eat.
- Ben yemek yemek için dışarı çıktım.
- She did not go out often after the babies came.
- Bebekler doğduktan sonra pek dışarı çıkmadı.
- I seldom go out on Monday.
- Ben pazartesi günü nadiren dışarı çıkarım.
- I'll go out and buy one as soon as I can.
- Elimden geldiğince kısa sürede dışarı çıkacağım ve bir tane alacağım.
- I didn't have time to cook dinner tonight, so I went out and bought a box meal.
- Bu akşam yemek pişirecek vaktim yoktu, bu yüzden dışarı çıktım ve bir kutu yemek aldım.
- Tom and Mary are going out again tomorrow.
- Tom ve Mary yarın tekrar dışarı çıkıyorlar.
- Tom went out Monday.
- Tom pazartesi dışarı çıktı.
- Tom has gotten older and he doesn't go out as often as he used to.
- Tom yaşlandı ve eskisi kadar sık dışarı çıkmıyor.
- I rarely go out after dark.
- Ben nadiren karanlıktan sonra dışarı çıkarım.
- We never go out at night anymore.
- Artık geceleri hiç dışarı çıkmıyoruz.
- We never go out to eat anymore.
- Artık yemek yemek için asla dışarı çıkmıyoruz.
- You will be allowed to go out soon.
- Yakında dışarı çıkmana izin verilecek.
- I just don't feel like going out tonight.
- Bu gece dışarı çıkmak istemiyorum.
- She warned him not to go out at night alone.
- Gece yalnız dışarı çıkmaması için onu uyarmış.
- He stayed at home all day instead of going out.
- Dışarı çıkmak yerine bütün gün evde kaldı.
- Are you going out tomorrow?
- Yarın dışarı çıkıyor musun?
- What was the weather like when you went out this morning?
- Bu sabah dışarı çıktığında hava nasıldı?
- We're going out.
- Dışarı çıkıyoruz.
- Would you like to go out sometime?
- Bir ara dışarı çıkmak ister misin?
- He went out without saying good-bye.
- O, hoşça kal demeden dışarı çıktı.
- He frequently goes out drinking.
- O sık sık bir şeyler içmek için dışarı çıkar.
- Did Tom tell you he would be going out today?
- Tom sana bugün dışarı çıkacağını söyledi mi?
- I never go out.
- Ben hiç dışarı çıkmam.
- Tom doesn't like to go out after dark.
- Tom hava karardıktan sonra dışarı çıkmayı sevmez.
- Tom went out for a few minutes.
- Tom birkaç dakika dışarı çıktı.
- Girls were not allowed to go out with boys without a chaperone.
- Kızların refakatçi olmadan erkeklerle dışarı çıkmasına izin verilmezdi.
- Are you going out today?
- Bugün dışarı çıkıyor musun?
- Children don't like to go out in the dark.
- Çocuklar karanlıkta dışarı çıkmayı sevmezler.
- Tom is going out again.
- Tom yine dışarı çıkıyor.
- One afternoon in late spring, Tom went out for a swim and was never seen again.
- İlkbaharın sonlarında bir öğleden sonra Tom yüzmek için dışarı çıktı ve bir daha görülmedi.
- Tom and Mary are getting ready to go out.
- Tom ve Mary dışarı çıkmaya hazırlanıyorlar.
- She seldom goes out.
- Nadiren dışarı çıkar.
- I suggest we eat just a little now, and then go out later.
- Şimdi biraz yiyelim, sonra dışarı çıkarız.
- Did Tom say anything to you before going out?
- Tom dışarı çıkmadan önce sana bir şey söyledi mi?
- I wish you would shut the door when you go out.
- Dışarı çıkarken kapıyı kapatmanı isterdim.
- Just as he was going out, there was a great earthquake.
- Tam dışarı çıkarken büyük bir deprem oldu.
- Be sure to put out the light before you go out.
- Dışarı çıkmadan önce ışığı söndürdüğünüzden emin olun.
- He used to go out at night.
- O, gece dışarı çıkardı.
- Going out in this rain is out of the question.
- Bu yağmurda dışarı çıkmak söz konusu bile olamaz.
- He went out in a hurry.
- O, aceleyle dışarı çıktı.
- He would not go out.
- Dışarı çıkmıyor.
- Do you want to go out and get something to drink?
- Dışarı çıkıp içecek bir şeyler almak ister misin?
- I don't go out very often.
- Çok sık dışarı çıkmam.
- We usually go out for drinking parties.
- Genellikle içki partileri için dışarı çıkarız.
- I did some work after breakfast and went out.
- Kahvaltıdan sonra biraz iş yaptım ve dışarı çıktım.
- I would rather stay at home than go out.
- Dışarı çıkmaktansa evde kalmayı tercih ederim.
- It was careless of her to leave the door unlocked when she went out.
- Dışarı çıkarken kapıyı açık bırakması büyük dikkatsizlikti.
- Let's go out for a drink.
- Bir şeyler içmek için dışarı çıkalım.
- It is dangerous for children to go out alone at night.
- Çocukların gece tek başlarına dışarı çıkmaları tehlikelidir.
- My father rarely, if ever, goes out on Sundays.
- Babam nadiren, kırk yılda bir, Pazar günleri dışarı çıkar.
- What do you say we go out tonight?
- Bu gece dışarı çıkmaya ne dersiniz?
- Would you like to go out with me this weekend?
- Bu hafta sonu benimle dışarı çıkmak ister misin?
- I don't think it's safe to go out at night by yourself.
- Gece tek başına dışarı çıkmanın güvenli olduğunu sanmıyorum.
- I didn't want to catch a cold, so I didn't go out.
- Üşütmek istemedim, bu nedenle dışarı çıkmadım.
- The heavy rain prevented me from going out.
- Kuvvetli yağış dışarı çıkmama engel oldu.
- Let's go out.
- Hadi dışarı çıkalım.
- Who are you going out with now?
- Şimdi kimle dışarı çıkıyorsun?
- I am going out to buy the newspaper.
- Ben gazete satın almak için dışarı çıkıyorum.
- I'm not sure it's a good idea for you to go out at night by yourself.
- Geceleyin tek başına dışarı çıkmanın senin için iyi bir fikir olduğundan emin değilim.
- The heavy rain prevented us from going out.
- Şiddetli yağış dışarı çıkmamızı engelledi.
- I didn't go out last Sunday.
- Ben geçen Pazar dışarı çıkmadım.
- Don't go out, as it's raining.
- Dışarı çıkma, yağmur yağıyor.
- Let's go out and eat Chinese food tonight.
- Haydi bu gece dışarı çıkıp Çin yemeği yiyelim.
- When I was a teenager, my parents would never allow me to go out with boys so I was always sad.
- Ben bir gençken, ebeveynlerim erkek çocuklarla dışarı çıkmama asla izin vermezlerdi, bu yüzden her zaman üzgün olurdum.
- I'll go out and see the fireworks.
- Ben dışarı çıkıp havai fişekleri izleyeceğim.
- Aren't you going out today?
- Bugün dışarı çıkmıyor musun?
- I'm getting ready to go out.
- Dışarı çıkmaya hazırlanıyorum.
- Tom should go out and have some fun.
- Tom dışarı çıkmalı ve biraz eğlenmeli.
- He never went out.
- O hiç dışarı çıkmadı.
- Last night I did not feel like going out and I stayed home watching a movie.
- Dün gece canım dışarı çıkmak istemedi ve evde oturup film izledim.
- She went out without saying good-bye.
- Hoşça kal demeden dışarı çıktı.
- Do you want to go out for coffee?
- Kahve için dışarı çıkmak ister misin?
- I didn't feel like going out this evening.
- Bu akşam canım dışarı çıkmak istemedi.
- Tom went out for lunch.
- Tom öğle yemeği için dışarı çıktı.
- I can't imagine going out in this weather.
- Bu havada dışarı çıkmayı hayal bile edemiyorum.
- I went out in spite of the rain.
- Yağmura rağmen dışarı çıktım.
- I'm going out to get some fresh air.
- Biraz temiz hava almak için dışarı çıkıyorum.
- May I go out to play?
- Ben oynamak için dışarı çıkabilir miyim?
- As soon as he went out, it began to rain.
- Dışarı çıkar çıkmaz yağmur yağmaya başladı.
- She rarely goes out on Sundays.
- O, pazar günleri nadiren dışarı çıkar.
- You can go out, as long as you promise to be back by 11 o'clock.
- Saat 11'e kadar geri döneceğine söz verdiğin sürece, dışarı çıkabilirsin.
- Let's go out and have some fun tonight.
- Bu gece dışarı çıkalım ve biraz eğlenelim.
- It is very fine today so I would rather go out than stay at home.
- Bugün hava çok güzel, bu yüzden evde oturmaktansa dışarı çıkmayı tercih ederim.
- He has gone out for lunch already.
- Öğle yemeği için dışarı çıktı bile.
- I'm going to rest before I go out.
- Dışarı çıkmadan önce dinleneceğim.
- My mother insists that I should not go out after dark.
- Annem hava karardıktan sonra dışarı çıkmamam konusunda ısrar ediyor.
- I'm going out to get something to eat.
- Dışarı çıkıp yiyecek bir şeyler alacağım.
- Let's go out tonight.
- Bu gece dışarı çıkalım.
- Do you want to go out with me on Friday?
- Cuma günü benimle dışarı çıkmak istiyor musun?
- We objected, but she went out anyway.
- İtiraz ettik ama yine de dışarı çıktı.
- I advised Tom not to go out after dark.
- Tom'a hava karardıktan sonra dışarı çıkmamasını tavsiye ettim.
- If anyone comes to see me, tell him that I went out.
- Eğer biri beni görmeye gelirse, ona dışarı çıktığımı söyleyin.
- They rarely go out.
- Nadiren dışarı çıkıyorlar.
- Let's go out and play.
- Hadi dışarı çıkıp oynayalım.
- I felt like going out for a walk.
- Yürüyüş için canım dışarı çıkmak istedi.
- Can I go out to play?
- Dışarı çıkıp oynayabilir miyim?
- She advised him not to go out by himself at night.
- Ona geceleri tek başına dışarı çıkmamasını tavsiye etti.
- May I go out for a short walk?
- Kısa bir yürüyüş için dışarı çıkabilir miyim?
- I don't like to go out when it's dark.
- Hava karardığında dışarı çıkmaktan hoşlanmam.
- Tom says he'd rather not go out tonight.
- Tom bu gece dışarı çıkmamayı tercih ettiğini söylüyor.
- Wouldn't you like to go out and get something to eat?
- Yiyecek bir şey almak için dışarı çıkmak istemez misin?
- We'll go out tomorrow if the weather permits.
- Hava müsait olursa yarın dışarı çıkacağız.
- Tom told me that I shouldn't go out at night alone.
- Tom bana gece yalnız dışarı çıkmamam gerektiğini söyledi.
- We're going out tonight.
- Bu gece dışarı çıkıyoruz.
- Tom advised Mary not to go out after dark.
- Tom Mary'ye hava karardıktan sonra dışarı çıkmamasını tavsiye etti.
- I don't feel like going out tonight.
- Bu gece dışarı çıkmak istemiyorum.
- Don't forget to shut the doors before going out.
- Dışarı çıkmadan önce kapıları kapatmayı unutmayın.
- He just went out.
- Daha yeni dışarı çıktı.
- I used to go out with friends every weekend.
- Her hafta sonu arkadaşlarımla dışarı çıkardım.
- Why did she go out in a hurry?
- Niçin aceleyle dışarı çıktı?
- He was used to going out at night.
- Geceleri dışarı çıkmaya alışkındı.
- Be sure to turn out the light when you go out.
- Dışarı çıkarken ışığı kapattığından emin ol.
- He has gone out.
- Dışarı çıktı.
- Tom is getting ready to go out.
- Tom dışarı çıkmaya hazırlanıyor.
- Wouldn't you like to go out and get something to eat?
- Dışarı çıkıp yiyecek bir şeyler almak istemez misin?
- We're going out for a meal on Friday.
- Biz cuma günü bir yemek için dışarı çıkıyoruz.
- You shouldn't go out at night by yourself.
- Gece tek başına dışarı çıkmamalısın.
- I told him I was going out.
- Ona dışarı çıkacağımı söyledim.
- He went out to eat.
- Yemek için dışarı çıktı.
- Are we going out to eat this afternoon?
- Bu öğleden sonra yemek için dışarı çıkacak mıyız?
- I feel like going out.
- Dışarı çıkmak istiyorum.
- His primary reason for going out was to see Patty.
- Dışarı çıkmasının başlıca nedeni Patty'yi görmekti.
- Would you like to go out and play?
- Dışarı çıkmak ve oynamak ister misin?
- Tom went out to buy a newspaper from the newsstand.
- Tom Gazete bayiinden bir gazete satın almak için dışarı çıktı.
- We'll go out tomorrow if the weather permits.
- Hava izin verirse yarın dışarı çıkacağız.
- I heard him go out.
- Onun dışarı çıktığını duydum.
- I don't feel like going out on such a day.
- Böyle bir günde dışarı çıkmak istemiyorum.
- He went out a little before five o'clock.
- Beşten biraz önce dışarı çıktı.
- I don't like your going out alone.
- Tek başına dışarı çıkmandan hoşlanmıyorum.
- I would rather stay at home than go out today.
- Bugün dışarı çıkmaktansa evde kalmayı tercih ederim.
- I'm going out this evening.
- Bu akşam dışarı çıkıyorum.
- The taller of the two went out first.
- Uzun boylu olanı önce dışarı çıktı.
- Can I go out to play, Dad?
- Oynamak için dışarı çıkabilir miyim, baba?
- I think I'll go out to eat.
- Sanırım yemek için dışarı çıkacağım.
- If I had the money, I would often go out and have fun.
- Param olsa, sık sık dışarı çıkar ve eğlenirim.
- Be sure to turn off the gas before you go out.
- Dışarı çıkmadan önce gazı kapattığınızdan emin olun.
- Tom went out last night, but Mary stayed home.
- Tom dün gece dışarı çıktı ama Mary evde kaldı.
- Mom said I caught a cold because I went out with wet hair.
- Annem ıslak saçla dışarı çıktığım için nezleye yakalandığımi söyledi.
- Lock the door when you go out.
- Dışarı çıkarken kapıyı kilitle.
- She went out to buy some food.
- O biraz yiyecek almak için dışarı çıktı.
- It would rain just when I wanted to go out.
- Tam dışarı çıkmak istediğimde yağmur yağıyordu.
- She was on the point of going out.
- Dışarı çıkmak üzereydi.
- Remember to check to make sure the gas has been turned off before you go out.
- Dışarı çıkmadan önce gazın kapatılıp kapatılmadığını kontrol etmeyi unutmayın.
- He went out a few minutes ago.
- O, birkaç dakika önce dışarı çıktı.
- We need to go out with each other more often.
- Birbirimizle daha sık dışarı çıkmalıyız.
- In spite of the heavy rain, he decided to go out.
- Şiddetli yağmura rağmen, dışarı çıkmaya karar verdi.
- In Islam, women should cover their heads when they go out.
- İslam'da kadınların dışarı çıktıklarında başlarını örtmeleri gerekir.
- It's too late to go out now.
- Artık dışarı çıkmak için çok geç.
- Let's go out for an evening stroll.
- Bir akşam gezintisi için dışarı çıkalım.
- I'm going out now.
- Ben şimdi dışarı çıkıyorum.
- I can't go out dressed like this.
- Üstüm başım böyleyken dışarı çıkamam.
- Tom is going out tonight.
- Tom bu gece dışarı çıkıyor.
- You had better not go out in this bad weather.
- Bu kötü havada dışarı çıkmasanız iyi olur.
- I was about to go out when he called on me.
- Beni çağırdığında dışarı çıkmak üzereydim.
- You shouldn't go out after dark by yourself.
- Hava karardıktan sonra tek başına dışarı çıkmamalısın.
- I don't like to go out without a coat on such a cold day.
- Böyle soğuk bir günde montsuz dışarı çıkmayı sevmiyorum.
- I would rather stay home than go out.
- Dışarı çıkmaktansa evde kalmayı tercih ederim.
- Why don't you go out and play with your friends?
- Neden dışarı çıkıp arkadaşlarınla oynamıyorsun?
- I couldn't go out because of the snow.
- Kardan dolayı dışarı çıkamadım.
- Tom isn't really going out in this rain, is he?
- Tom bu yağmurda gerçekten dışarı çıkmayacak, değil mi?
- Jim went out, but Mary stayed home.
- Jim dışarı çıktı ama Mary evde kaldı.
- My father forbids me to go out at night.
- Babam bana gece dışarı çıkmayı yasaklıyor.
- Tom put on his jacket and went out.
- Tom ceketini giyip dışarı çıktı.
- Although it was raining, I had to go out.
- Yağmur yağmasına rağmen dışarı çıkmak zorundaydım.
- I never go out anymore.
- Artık hiç dışarı çıkmıyorum.
- Ask Tom if he's going out tonight.
- Tom'a bu gece dışarı çıkıp çıkmayacağını sor.
- She didn't let her children go out in the rain.
- Çocuklarının yağmurda dışarı çıkmasına izin vermedi.
- We checked into our hotel and then went out to do some sightseeing.
- Otelimize yerleştik ve sonra biraz gezi yapmak için dışarı çıktık.
- I prefer going out to staying at home.
- Dışarı çıkmayı evde kalmaya tercih ederim.
- I wasn't really in the mood to go out.
- Dışarı çıkma havamda değildim.
- Even though it was very cold, I went out.
- Çok soğuk olmasına rağmen, dışarı çıktım.
- Tom doesn't even let his daughter go out on weekends.
- Tom kızının hafta sonları dışarı çıkmasına bile izin vermiyor.
- Tom never goes out at night.
- Tom geceleri asla dışarı çıkmaz.
- I seldom go out.
- Nadiren dışarı çıkıyorum.
- Do you remember the first time you and I went out together?
- Sen ve ben ilk kez birlikte dışarı çıkışımızı hatırlıyor musun?
- Frankly speaking, I actually wanted to stay at home, instead of going out.
- Açıkçası, dışarı çıkmak yerine evde kalmak istedim.
- The heavy rain kept us from going out.
- Şiddetli yağmur dışarı çıkmamızı engelledi.
- Sami goes out every Saturday night.
- Sami her cumartesi gecesi dışarı çıkıyor.
- I told Tom that he shouldn't go out after dark.
- Tom'a hava karardıktan sonra dışarı çıkmamasını söyledim.
- Though it was raining, she went out.
- Yağmur yağmasına rağmen, dışarı çıktı.
- Will you go out tomorrow?
- Yarın dışarı çıkacak mısın?
- Why are you going out?
- Neden dışarı çıkıyorsun?
- If you don't mind my asking, why did you go out yesterday?
- Sormamın sakıncası yoksa, dün neden dışarı çıktın?
- Why don't we go out to eat?
- Neden yemek yemek için dışarı çıkmıyoruz?
- Do you remember the first time we went out together?
- İlk kez birlikte dışarı çıktığımız zamanı hatırlıyor musun?
- I went out for a moment.
- Bir an için dışarı çıktım.
- I don't go out on weeknights.
- Hafta içi akşamları dışarı çıkmam.
- I missed going out with her and eating at our favorite restaurant.
- Onunla dışarı çıkmayı ve en sevdiğimiz restoranda yemek yemeyi özledim.
- I'm going out for a drink.
- Bir şeyler içmek için dışarı çıkıyorum.
- Shall we go out?
- Dışarı çıkalım mı?
- I was obliged to go out yesterday.
- Dün dışarı çıkmak zorunda kaldım.
- He went out prepared for rain.
- Yağmura hazırlıklı olarak dışarı çıktı.
- We're going out to get something to eat.
- Yiyecek bir şeyler almak için dışarı çıkıyoruz.
- Tom went out to smoke a cigarette.
- Tom sigara içmek için dışarı çıktı.
- I intended to go out without anyone seeing me.
- Kimse beni görmeden dışarı çıkmaya niyetlendim.
- I'm going out for a while.
- Ben, bir süreliğine dışarı çıkıyorum.
- We could go out together like we did last year.
- Geçen yıl yaptığımız gibi birlikte dışarı çıkabiliriz.
- Tom's parents won't let him go out with Mary on school nights.
- Tom'un ailesi okul geceleri Meryem'le dışarı çıkmasına izin vermez.
- It's not safe to go out after dark by yourself.
- Hava karardıktan sonra tek başına dışarı çıkmak güvenli değil.
- Sami never goes out of his house.
- Sami asla evinden dışarı çıkmaz.
- I'm not sure it's a good idea for you to go out at night by yourself.
- Gece tek başına dışarı çıkmanın senin için iyi bir fikir olduğundan emin değilim.
- You should go out and have some fun.
- Dışarı çıkıp biraz eğlenmelisiniz.
- Tom went out on his bicycle.
- Tom bisikletiyle dışarı çıktı.
- I seldom go out on Monday.
- Pazartesi günleri ender dışarı çıkarım.
- How would you feel if my father said we couldn't go out together?
- Babam birlikte dışarı çıkamayacağımızı söylese ne hissederdin?
- With the fever that you have you cannot go out of the house.
- Sahip olduğunuz ateşten dolayı, evden dışarı çıkamazsın.
- It's imperative to go out.
- Dışarı çıkmak zorunludur.
- Are you ready to go out?
- Dışarı çıkmaya hazır mısın?
- She's gone out.
- O, dışarı çıktı.
- Would you like to go out for a drink?
- Bir şeyler içmek için dışarı çıkmak ister misin?
- We're going out now.
- Biz şimdi dışarı çıkıyoruz.
- We're going out again.
- Biz tekrar dışarı çıkacağız.
- Tom almost never goes out after dark.
- Tom hava karardıktan sonra neredeyse hiç dışarı çıkmıyor.
- I wish you would shut the door when you go out.
- Keşke dışarı çıkarken kapıyı örtsen.
- Tom never goes out in his canoe alone.
- Tom asla tek başına kanosuyla dışarı çıkmaz.
- We're not really going out in this rain, are we?
- Bu yağmurda sahiden dışarı çıkmayacağız, değil mi?
- I seldom go out.
- Nadiren dışarı çıkarım.
- My mother told me not to go out.
- Annem bana dışarı çıkmamamı söyledi.
- The contract is in the bag, so let's go out and celebrate.
- Sözleşme cepte, öyleyse kutlamak için dışarı çıkalım.
- I'd rather go out than stay at home.
- Evde kalmaktansa dışarı çıkmayı tercih ederim.
- We just have to go out and do it.
- Şimdi dışarı çıkıp onu yapmak zorundayız.
- You oughtn't to go out with the little boy remaining alone.
- Yalnız kalan küçük çocukla dışarı çıkmamalısın.
- I didn't feel like going out.
- Dışarı çıkmak istemedim.
- Make sure to turn off all the lights before going out.
- Dışarı çıkmadan önce tüm ışıkları kapattığınızdan emin olun.
- Before you go out remember to check the gas is turned off.
- Dışarı çıkmadan önce gazın kapalı olduğunu kontrol etmeyi unutma.
- Sami and Layla went out to celebrate their graduation.
- Sami ve Layla mezuniyetlerini kutlamak için dışarı çıktılar.
- Tom has likely gone out.
- Tom muhtemelen dışarı çıkmıştır.
- Ask Trang if he's going out this evening.
- Bu akşam dışarı çıkıp çıkmayacağını Trang'e sor.
- You shouldn't go out after dark.
- Hava karardıktan sonra dışarı çıkmamalısın.
- How about going out for a walk?
- Yürüyüş için dışarı çıkmaya ne dersin?
- Would you like to go out for coffee?
- Kahve içmek için dışarı çıkmak ister misiniz?
- I feel like going out today.
- Canım bugün dışarı çıkmak istiyor.
- Although it was raining, I went out.
- Yağmur yağmasına rağmen dışarı çıktım.
- I'm going to go out and get us something to eat.
- Dışarı çıkıp bize yiyecek bir şeyler alacağım.
- I told her I was going out.
- Ona dışarı çıkacağımı söyledim.
- Didn't you go out?
- Dışarı çıkmadın mı?
- They went out.
- Dışarı çıktılar.
- Don't go out in this heat without wearing a hat.
- Şapka giymeden bu sıcakta dışarı çıkma.
- I've got to go out for a while.
- Bir süreliğine dışarı çıkmalıyım.
- He used to go out at night.
- Eskiden geceleri dışarı çıkardı.
- I need to go out for a while.
- Bir süreliğine dışarı çıkmam lazım.
- Yesterday she stayed at home instead of going out.
- Dün dışarı çıkmak yerine evde kaldı.
- We're going out for a little walk.
- Küçük bir yürüyüş için dışarı çıkıyoruz.
- Don't go out after it gets dark.
- Hava karardıktan sonra dışarı çıkma.
- Having done his work, he went out.
- İşini bitirdikten sonra dışarı çıktı.
- She's gone out.
- Dışarı çıktı.
- We rarely go out.
- Nadiren dışarı çıkarız.
- I'd like to go out stark naked in the middle of this typhoon.
- Bu tayfunun ortasında çırılçıplak dışarı çıkmak isterdim.
- I came back from the school, then I went out with my friends.
- Okuldan geldim, sonra arkadaşlarımla dışarı çıktım.
- We had lunch earlier than usual and went out at twelve thirty.
- Öğle yemeğini her zamankinden erken yedik ve 12:30'da dışarı çıktık.
- The children wanted to go out.
- Çocuklar dışarı çıkmak istediler.
- Tom said he wished Mary wouldn't go out after dark by herself.
- Tom, Mary'nin hava karardıktan sonra tek başına dışarı çıkmamasını dilediğini söyledi.
- Tom didn't let Mary go out in the rain.
- Tom Mary'nin yağmurda dışarı çıkmasına izin vermedi.
- I didn't go out last Sunday.
- Geçen Pazar dışarı çıkmadım.
- Tom always pays for dinner whenever we go out together.
- Ne zaman birlikte dışarı çıksak akşam yemeğini hep Tom öder.
- He went out in the rain.
- Yağmurda dışarı çıktı.
- We couldn't go out either.
- Biz de dışarı çıkamazdık.
- Would you mind if I went out for a while?
- Bir süre dışarı çıkmamın bir sakıncası var mı?
- I wasn't really in the mood to go out.
- Gerçekten dışarı çıkma havamda değildim.
- Tom refused to let Mary go out and play in the rain.
- Tom, Mary'nin dışarı çıkıp yağmurda oynamasına izin vermedi.
- Don't let him go out.
- Dışarı çıkmasına izin verme.
- Sami threw on some clothes and went out.
- Sami üzerine bir şeyler giydi ve dışarı çıktı.
- Tom didn't really feel like going out.
- Tom'un canı gerçekten dışarı çıkmak istemiyordu.
- You may go out only if you come back soon.
- Kısa sürede geri dönmek şartıyla dışarı çıkabilirsin.
- He went out in anger.
- Öfkeyle dışarı çıktı.
- I am not going out because I have to mop my room.
- Dışarı çıkmıyorum çünkü odamı paspaslamak zorundayım.
- The heavy rain prevented us from going out.
- Şiddetli yağmur dışarı çıkmamızı engelledi.
- We only went out once.
- Sadece bir kez dışarı çıktık.
- Tom probably went out for some air.
- Tom muhtemelen biraz hava almak için dışarı çıktı.
- Does Jamal know that you're going out?
- Jamal dışarı çıkacağını biliyor mu?
- She is forbidden to go out.
- Dışarı çıkması yasak.
- Why did he go out in a hurry?
- Neden aceleyle dışarı çıktı?
- Let's go out for a drink after work.
- İşten sonra bir şey içmek için dışarı çıkalım.
- I'm feeling ill, but I intend to go out anyhow.
- Kendimi hasta hissediyorum ama yine de dışarı çıkmaya niyetliyim.
- I would like to go out tonight.
- Bu gece dışarı çıkmak isterim.
- Don't go out into the open.
- Dışarı çıkma.
- I wonder if you'd like to go out with me this Sunday.
- Acaba bu Pazar benimle dışarı çıkmak ister misin?
- We went out and had a nice time.
- Biz dışarı çıktık ve hoş bir zaman geçirdik.
- He has gone out.
- O dışarı çıktı.
- I can't go out today.
- Bugün dışarı çıkamam.
- I didn't notice Tom go out.
- Tom'un dışarı çıktığını fark etmedim.
- Tom seldom goes out after dark.
- Tom hava karardıktan sonra nadiren dışarı çıkar.
- Since it was raining, Nancy hesitated to go out.
- Yağmur yağdığı için Nancy, dışarı çıkmakta tereddüt etti.
- Let's go out for dinner tonight.
- Bu gece akşam yemeği için dışarı çıkalım.
- If you go out in weather like this, you risk frostbite.
- Böyle bir havada dışarı çıkarsan donma riski geçirirsin.
- His mother prevented him from going out because she was anxious about his health.
- Onun sağlığı hakkında endişeli olduğu için, annesi onun dışarı çıkmasını engelledi.
- I used to go out a lot when I was younger.
- Ben gençken daha çok dışarı çıkardım.
- I thought you were going out tonight.
- Bu gece dışarı çıkacağını düşünmüştüm.
- I can't go out.
- Dışarı çıkamam.
- The rain prevented me from going out.
- Yağmur dışarı çıkmamı engelledi.
- Tom almost never goes out after dark.
- Tom karanlıktan sonra neredeyse hiç dışarı çıkmaz.
- She is about to go out.
- O dışarı çıkmak üzere.
- I feel like going out today.
- Bugün dışarı çıkmak istiyorum.
- What do you say we go out tonight?
- Bu gece dışarı çıkmaya ne dersin?
- Are we going out for lunch today?
- Bugün öğlen yemeği için dışarı çıkacak mıyız?
- You must go out of the room.
- Siz odadan dışarı çıkmalısınız.
- I'm ashamed to go out dressed like this.
- Böyle giyinip dışarı çıkmaya utanıyorum.
- Don't go out without an umbrella.
- Şemsiyesiz dışarı çıkmayın.
- I'm going out for about thirty minutes.
- Otuz dakikalığına dışarı çıkıyorum.
- We won't go out if it doesn't stop raining.
- Yağmur durmazsa dışarı çıkmayacağız.
- Tom didn't know why Mary refused to go out with him.
- Tom Mary'nin neden onunla dışarı çıkmayı reddettiğini bilmiyordu.
- We couldn't go out because of the snowstorm.
- Kar fırtınası yüzünden dışarı çıkamadık.
- Do you want to go out?
- Dışarı çıkmak ister misin?
- I'm going out with some friends tonight.
- Bu gece birkaç arkadaşımla dışarı çıkacağım.
- Don't go out tonight.
- Bu gece dışarı çıkma.
- A heavy snowstorm kept us from going out.
- Yoğun bir kar fırtınası, dışarı çıkmamızı engelledi.
- You can go out, as long as you promise to be back early.
- Erken döneceğine söz verdiğin sürece dışarı çıkabilirsin.
- Tom and Mary rarely go out together.
- Tom ve Mary nadiren birlikte dışarı çıkar.
- Would you mind if I went out for a bit?
- Biraz dışarı çıkmamın sakıncası var mı?
- Are you going out tomorrow?
- Yarın dışarı çıkacak mısın?
- Tom went out to get something to eat.
- Tom yiyecek bir şeyler almak için dışarı çıktı.
- My friends and I are going out today.
- Arkadaşlarım ve ben bugün dışarı çıkıyoruz.
- Tom is going out again.
- Tom tekrar dışarı çıkıyor.
- Sami went out to play.
- Sami oynamak için dışarı çıktı.
- She seldom, if ever, goes out after dark.
- Hava karardıktan sonra nadiren dışarı çıkıyor.
- He neither spoke nor wept, but went out in silence.
- Ne konuştu ne de ağladı, ama sessizce dışarı çıktı.
- We went out and never returned.
- Dışarı çıktık ve bir daha dönmedik.
- You are free to go out.
- Dışarı çıkmak için özgürsün.
- Tom and Mary used to go out together.
- Tom ve Mary eskiden birlikte dışarı çıkarlardı.
- They never go out in the evenings with their children.
- Akşamları çocuklarıyla hiç dışarı çıkmazlar.
- Tom seldom goes out on Monday.
- Tom Pazartesi günleri nadiren dışarı çıkar.
- It is quite common for women to go out to work.
- Kadınların çalışmak için dışarı çıkmaları oldukça yaygındır.
- Mother likes to go out in this coat.
- Annem bu montla dışarı çıkmayı seviyor.
- Finish off your plate before going out.
- Dışarı çıkmadan önce tabağınızı bitirin.
- The weather is bad and it's the day before payday, so I won't go out today.
- Hava kötü ve maaş gününden bir gün önce, bu yüzden bugün dışarı çıkmayacağım.
- My parents have gone out.
- Ailem dışarı çıktı.
- It is dangerous for children to go out alone at night.
- Çocukların gece tek başına dışarı çıkmaları tehlikelidir.
- At any rate I will go out when it stops raining.
- Her halükarda yağmur durduğunda dışarı çıkacağım.
- Even though it was very cold, I went out.
- Çok soğuk olmasına rağmen dışarı çıktım.
- I always pay for dinner whenever we go out together.
- Ne zaman birlikte dışarı çıksak akşam yemeğini ben öderim.
- You'd be amazed how much beer Tom drinks when he goes out.
- Dışarı çıktığında Tom'un ne kadar çok bira içtiğine şaşırırdın.
- I don't go out on weeknights.
- Hafta içi geceleri dışarı çıkmıyorum.
- If you go out, I won't let you come in again.
- Eğer dışarı çıkarsan, bir daha içeri girmene izin vermem.
- Let's go out unless it rains.
- Yağmur yağmazsa dışarı çıkalım.
- I suggest we go out for a drink.
- Bir içki için dışarı çıkmayı öneriyorum.
- I think we'd better not go out in this storm.
- Sanırım bu fırtınada dışarı çıkmasak iyi olur.
- Tom advised Mary not to go out after dark by herself.
- Tom Mary'ye hava karardıktan sonra tek başına dışarı çıkmamasını tavsiye etti.
- Tom went out to buy a newspaper from the newsstand.
- Tom gazete bayisinden gazete almak için dışarı çıktı.
- I didn't really feel like going out.
- Canım gerçekten dışarı çıkmak istemiyordu.
- Let's go out and play.
- Dışarı çıkıp oynayalım.
- It is very fine today so I would rather go out than stay at home.
- Bugün hava güzel, bu nedenle evde kalmaktansa dışarı çıkmayı tercih ederim.
- She stayed at home all day instead of going out.
- O, dışarı çıkma yerine bütün gün evde kaldı.
- Since it was raining, Nancy hesitated to go out.
- Yağmur yağdığı için Nancy, dışarı çıkmaya tereddüt etti.
- I hardly ever go out.
- Neredeyse hiç dışarı çıkmam.
- Would you like go out for a drink after work?
- İşten sonra bir içki için dışarı çıkmak ister misin?
- I don't want to go out in this kind of weather.
- Böyle bir havada dışarı çıkmak istemiyorum.
- He would not go out.
- O dışarı çıkmazdı.
- He went out a little before five o'clock.
- Saat beşten biraz önce dışarı çıktı.
- They were seen to go out.
- Onlar dışarı çıkarken görüldü.
- I don't go out much anymore.
- Artık çok dışarı çıkmıyorum.
- Tom and Mary rarely go out together.
- Tom ve Mary nadiren birlikte dışarı çıkarlar.
- Tom went out to look for something to eat.
- Tom yiyecek bir şey aramak için dışarı çıktı.
- Going out with girls is exhausting.
- Kızlarla dışarı çıkmak çok yorucu.
- He could not go out because of a bad storm.
- Kötü fırtına yüzünden dışarı çıkamadı.
- Tom and Mary have gone out for lunch.
- Tom ve Mary öğle yemeği için dışarı çıktılar.
- Do you want to go out for a drink?
- Bir şeyler içmek için dışarı çıkmak ister misin?
- Shine your shoes before going out.
- Dışarı çıkmadan önce ayakkabılarınızı parlatın.
- She wanted to go out.
- Dışarı çıkmak istiyordu.
- You will be allowed to go out soon.
- Yakında dışarı çıkmana izin verilecektir.
- I told you I was going out.
- Sana dışarı çıkacağımı söyledim.
- I'm going out for some fresh air.
- Biraz temiz hava için dışarı çıkıyorum.
- I went out for dinner.
- Akşam yemeğine dışarı çıktım.
- Tom went out for a walk.
- Tom bir yürüyüş için dışarı çıktı.
- He went out without permission from any of us.
- Hiçbirimizden izin almadan dışarı çıktı.
- I'm not sure whether to stay home or go out.
- Ben evde kalmak ya da dışarı çıkmak konusunda emin değilim.
- He will grant permission for you to go out.
- Dışarı çıkman için sana izin verecek.
- We went out.
- Dışarı çıktık.
- You must not go out today.
- Bugün dışarı çıkmamalısın.
- It is bonkers to go out in this weather.
- Bu havada dışarı çıkmak çılgınlık.
- He was used to going out at night.
- Gece dışarı çıkmaya alışkındı.
- I don't think it's safe to go out in this kind of weather.
- Bu tür havalarda dışarı çıkmanın güvenli olduğunu düşünmüyorum.
- She seldom, if ever, goes out after dark.
- Hava karardıktan sonra nadiren dışarı çıkar.
- It's raining, which is why I don't want to go out.
- Yağmur yağıyor, bu yüzden dışarı çıkmak istemiyorum.
- Tom and Mary rarely go out.
- Tom ve Mary nadiren dışarı çıkarlar.
- How long have you been going out?
- Ne zamandır dışarı çıkıyorsunuz?
- He caught a chill because he went out in the rain.
- Yağmurda dışarı çıktığı için üşüttü.
- We went out in spite of the rain.
- Biz yağmura rağmen dışarı çıktık.
- Tom and Mary went out for dinner.
- Tom ve Mary akşam yemeği için dışarı çıktılar.
- I went out by bicycle.
- Bisikletle dışarı çıktım.
- Would you like to go out after work?
- İşten sonra dışarı çıkmak ister misin?
- Tom told Mary she shouldn't go out at night alone.
- Tom, Mary'ye geceleri tek başına dışarı çıkmaması gerektiğini söyledi.
- You may go out as long as you come back soon.
- Hemen döndüğün sürece dışarı çıkabilirsin.
- Tom talked Mary into going out for coffee.
- Tom Mary'yi kahve için dışarı çıkmaya ikna etti.
- If you have symptoms of the cold, don't have any contact with the elderly and the chronically ill and don't go out without wearing a mask.
- Soğuk algınlığı belirtiniz varsa yaşlılarla ve kronik hastalığı olanlarla temas etmeyin ve maske takmadan dışarı çıkmayın.
- I don't really go out much.
- Pek dışarı çıkmam.
- If the weather is good, I'll go out tomorrow.
- Hava iyi olursa, yarın dışarı çıkacağım.
- He seldom goes out on Friday.
- Cuma günleri nadiren dışarı çıkar.
- I would rather stay at home than go out in this hot weather.
- Bu sıcakta dışarı çıkmaktansa evde kalmayı tercih ederim.
- Holmes went out of the room without being noticed by anyone.
- Holmes, kimse fark etmeden odadan dışarı çıktı.
- Tom likes to go out with his friends.
- Tom arkadaşlarıyla dışarı çıkmayı seviyor.
- Sami almost never goes out after dark.
- Sami hava karardıktan sonra neredeyse hiç dışarı çıkmaz.
- Are you going to go out with Tom again?
- Tom'la tekrar dışarı çıkacak mısın?
- Don't go out after dark.
- Hava karardıktan sonra dışarı çıkma.
- I am not going out because I have to finish the reading of this book.
- Dışarı çıkmıyorum çünkü bu kitabı okumayı bitirmek zorundayım.
- Tom is getting ready to go out.
- Tom dışarı çıkmak için hazırlanıyor.
- Tom is going out to celebrate.
- Tom kutlama için dışarı çıkacak.
- Do you still go out with Tom every Monday like you used to?
- Eskiden olduğu gibi her pazartesi Tom'la dışarı çıkıyor musun?
- I can't go out tonight because my parents won't let me.
- Bu gece dışarı çıkamam çünkü ailem izin vermiyor.
- I seldom go out after dark.
- Hava karardıktan sonra nadiren dışarı çıkarım.
- My parents have gone out.
- Anne babam dışarı çıktı.
- I don't think I'll go out today because it's quite cold.
- Bugün dışarı çıkacağımı sanmıyorum çünkü hava oldukça soğuk.
- Do you want to go out tonight?
- Bu gece dışarı çıkmak istiyor musun?
- We're about to go out for something to eat.
- Bir şeyler yemek için dışarı çıkmak üzereyiz.
- Tom is afraid to go out after dark.
- Tom hava karardıktan sonra dışarı çıkmaya korkuyor.
- I usually go out on Friday nights.
- Genelde Cuma geceleri dışarı çıkarım.
- I thought you had better not go out.
- Dışarı çıkmasan iyi olacağını düşündüm.
- For this bad weather I don't feel like going out.
- Bu kötü havadan dolayı canım dışarı çıkmak istemiyor.
- Tom knows better than to go out alone after dark.
- Tom hava karardıktan sonra tek başına dışarı çıkmaması gerektiğini biliyor.
- I can't go out.
- Ben dışarı çıkamam.
- Tom and I go out together.
- Tom ve ben birlikte dışarı çıkarız.
- Mary can't go out without putting on makeup and doing her hair.
- Mary makyaj yapmadan ve saçını yapmadan dışarı çıkamaz.
- He went out without saying good-bye.
- Veda etmeden dışarı çıktı.
- Would you mind if I went out for a while?
- Bir süreliğine dışarı çıkmamın sakıncası var mı?
- I will go out after I finish my homework.
- Ev ödevimi bitirdikten sonra dışarı çıkacağım.
- Last night I did not feel like going out and I stayed home watching a movie.
- Dün gece kendimi dışarı çıkacak gibi hissetmedim ve bir film izleyerek evde kaldım.
- It was careless of her to leave the door unlocked when she went out.
- Dışarı çıkmadan önce kapıyı kilitlemeden bırakmak onun dikkatsizliğiydi.
- I told Tom not to go out after dark.
- Tom'a hava karardıktan sonra dışarı çıkmamasını söyledim.
- Why don't we go out and get drunk?
- Neden dışarı çıkıp sarhoş olmuyoruz?
- Did you go out?
- Dışarı çıktın mı?
- I am going out this afternoon.
- Bu öğleden sonra dışarı çıkıyorum.
- Sickness prevented him from going out.
- Hastalık onun dışarı çıkmasını engelledi.
- I would like to go out tonight.
- Bu gece dışarı çıkmak istiyorum.
- How long have you two been going out?
- Siz ikiniz ne zamandır dışarı çıkıyorsunuz?
- You ought not to go out.
- Dışarı çıkmamalısın.
- She went out.
- Dışarı çıktı.
- Would you like to go out and play?
- Dışarı çıkıp oynamak ister misin?
- Tom said that he feels like going out.
- Tom dışarı çıkmak istediğini söyledi.
- Can I go out to play?
- Oynamak için dışarı çıkabilir miyim?
- Tom can't go out with us today.
- Tom bugün bizimle dışarı çıkamaz.
- Sami liked to go out a lot.
- Sami dışarı çıkmayı çok severdi.
- Since it stopped raining, he went out for a walk.
- Yağmur durduğundan dolayı, yürüyüş için dışarı çıktı.
- Why don't you go out?
- Neden dışarı çıkmıyorsun?
- I was going out anyway.
- Zaten dışarı çıkacaktım.
- Tom went out in the rain.
- Tom yağmurda dışarı çıktı.
- You may go out as long as you come back soon.
- Kısa sürede geri gelmen şartıyla dışarı çıkabilirsin.
- I asked her if she was going out.
- Ona dışarı çıkıp çıkmayacağını sordum.
- He went out in spite of the rain.
- Yağmura rağmen dışarı çıktı.
- Do you go out a lot?
- Çok sık dışarı çıkar mısın?
- I'd rather not go out today.
- Bugün dışarı çıkmamayı tercih ederim.
- After he had finished his homework, he went out for a walk.
- O, ev ödevini bitirdikten sonra yürüyüş için dışarı çıktı.
- Tom doesn't allow Mary to go out much.
- Tom Mary'nin dışarı çıkması için çok izin vermez.
- How about going out for a drink after work?
- İşten sonra bir şeyler içmek için dışarı çıkmaya ne dersin?
- Did you go out?
- Dışarı çıktınız mı?
- I am not going out because I have to finish the reading of this book.
- Bu kitabı okumayı bitirmek zorunda olduğum için dışarı çıkmıyorum.
- We couldn't go out because of the storm.
- Fırtına yüzünden dışarı çıkamadık.
- Even though it was raining, she went out.
- Yağmur yağmasına rağmen dışarı çıktı.
- Paul put on gloves before going out.
- Paul dışarı çıkmadan önce eldivenlerini giydi.
- I'm going to go out this afternoon.
- Bu öğleden sonra dışarı çıkacağım.
- I went out without money.
- Parasız dışarı çıktım.
- I'd rather not go out this evening.
- Bu akşam dışarı çıkmamayı tercih ederim.
- Why did you go out?
- Neden dışarı çıktın?
- He went out in a hurry.
- Aceleyle dışarı çıktı.
- He said that he feels like going out.
- Canının dışarı çıkmak istediğini söyledi.
- I don't feel like going out these days.
- Bugünlerde canım dışarı çıkmak istemiyor.
- He was about to go out when the telephone rang.
- O, telefon çaldığında dışarı çıkmak üzereydi.
- I wanted to go out and play baseball with my friends.
- Dışarı çıkmak ve arkadaşlarımla beyzbol oynamak istiyordum.
- Since it stopped raining, he went out for a walk.
- Yağmur durduktan sonra, yürüyüş için dışarı çıktı.
- Tom went out to eat.
- Tom yemek için dışarı çıktı.
- Tom didn't want to go out to play.
- Tom oynamak için dışarı çıkmak istemedi.
- I wouldn't mind going out for a while.
- Bir süreliğine dışarı çıkmanın sakıncası yok.
- Tom went out to look for something to eat.
- Tom yiyecek bir şeyler aramak için dışarı çıktı.
- How about going out for lunch?
- Öğle yemeği için dışarı çıkmaya ne dersin?
- The rain kept us from going out.
- Yağmur dışarı çıkmamızı engelledi.
- Every time he goes out, he drops in at the bookstore.
- Her dışarı çıktığında kitapçıya uğrar.
- Aren't you going out tonight?
- Bu gece dışarı çıkmıyor musun?
- You'd better not go out today.
- Bugün dışarı çıkmasan iyi olur.
- Don't let her go out after dark.
- Hava karardıktan sonra dışarı çıkmasına izin verme.
- I wish you would shut the door when you go out.
- Keşke dışarı çıktığın zaman kapıyı kapatsan.
- Tom and Mary often go out for dinner together on Fridays.
- Tom ve Mary cuma günleri akşam yemeği için sık sık birlikte dışarı çıkarlar.
- On the eve of the festival, people go out for a walk by the river.
- Festival arefesinde insanlar nehrin yanında bir yürüyüş için dışarı çıkarlar.
- When are you going out?
- Ne zaman dışarı çıkıyorsun?
- It is certain that he didn't go out that day.
- O gün dışarı çıkmadığı kesin.
- You'd better not go out in this cold weather.
- Bu soğuk havada dışarı çıkmasan iyi olur.
- We're going out to get something to eat.
- Yiyecek bir şey almak için dışarı çıkıyoruz.
- I didn't go out because it was very cold.
- Çok soğuk olduğu için, dışarı çıkmadım.
- I can't go out like this.
- Bu şekilde dışarı çıkamam.
- I don't feel like going out this morning.
- Bu sabah dışarı çıkmak istemiyorum.
- We'll go out when this shower is over.
- Bu yağış bittiğinde dışarı çıkarız.
- You can go out, as long as you promise to be back early.
- Erken dönmeye söz verdiğin sürece, dışarı çıkabilirsin.
- I wanted to go out and play baseball with my friends.
- Dışarı çıkıp arkadaşlarımla beyzbol oynamak istedim.
- I didn't really feel like going out.
- Canım dışarı çıkmak istemedi.
- I couldn't go out because it was raining.
- Yağmur yağdığı için dışarı çıkamadım.
- Tom went out the window.
- Tom pencereden dışarı çıktı.
- Tom put on his coat and went out.
- Tom ceketini giydi ve dışarı çıktı.
- She prefers staying home to going out.
- Dışarı çıkmak yerine evde kalmayı tercih ediyor.
- Tom has already gone out.
- Tom çoktan dışarı çıktı.
- I'll go out there and look around.
- Dışarı çıkıp etrafa bakacağım.
- Tom didn't want to go out.
- Tom dışarı çıkmak istemedi.
- Why don't we go out and get a little fresh air?
- Neden dışarı çıkıp biraz temiz hava almıyoruz?
- After they had finished their work, they went out.
- Onlar işlerini bitirdikten sonra dışarı çıktılar.
- If anyone comes to see me, say that I went out.
- Biri beni görmeye gelirse, dışarı çıktığımı söyleyin.
- Don't go out, as it's raining.
- Dışarı çıkmayın çünkü yağmur yağıyor.
- If it is raining, I won't go out tonight.
- Eğer yağmur yağıyorsa, bu gece dışarı çıkmayacağım.
- I went out to find food.
- Yiyecek bulmak için dışarı çıktım.
- I'm going out for some fresh air.
- Biraz temiz hava almak için dışarı çıkıyorum.
- The snow stopped me going out.
- Kar dışarı çıkmamı engelledi.
- I'm just saying you shouldn't go out alone at night.
- Geceleri tek başına dışarı çıkmamalısın diyorum.
- If it is raining, I won't go out tonight.
- Yağmur yağıyorsa, bu gece dışarı çıkmam.
- Tom never went out.
- Tom hiç dışarı çıkmadı.
- What about going out for a drink this evening?
- Bu akşam bir şeyler içmek için dışarı çıkmaya ne dersin?
- Tom is forbidden to go out.
- Tom'un dışarı çıkması yasak.
- Don't forget to turn off the gas before going out.
- Dışarı çıkmadan önce gazı kapatmayı unutma.
- Don't go out with Tom.
- Tom'la dışarı çıkma.
- She went out to get something.
- O bir şey almak için dışarı çıktı.
- We went out for dinner.
- Biz akşam yemeği için dışarı çıktık.
- Do you wanna go out with me tonight?
- Bu gece benimle dışarı çıkmak ister misin?
- I'm going out with Tom tonight.
- Bu gece Tom'la dışarı çıkıyorum.
- They were seen to go out.
- Dışarı çıktıkları görüldü.
- The door will lock automatically when you go out.
- Dışarı çıktığında kapı otomatik olarak kilitlenecek.
- He went out of the room.
- Odadan dışarı çıktı.
- The heavy rain kept us from going out.
- Şiddetli yağmur bizi dışarı çıkmaktan alıkoydu.
- The doctor didn't allow me to go out.
- Doktor dışarı çıkmama izin vermedi.
- In Islam, women should cover their heads when they go out.
- İslam'da kadınlar dışarı çıkarken başlarını örtmelidir.
- She rarely goes out on Sundays.
- Pazar günlerinde nadiren dışarı çıkar.
- He could not go out because of the heavy rain.
- Şiddetli yağmurdan dolayı dışarı çıkamadı.
- You'd be amazed how much beer he drinks when he goes out.
- Dışarı çıktığında ne kadar çok bira içtiğine şaşırırsınız.
- Why don't you go out and get a drink with Tom?
- Neden Tom'la dışarı çıkıp bir şeyler içmiyorsun?
- Tom went out fishing.
- Tom balık tutmak için dışarı çıktı.
- She could not keep her daughter from going out.
- Kızının dışarı çıkmasına engel olamadı.
- You may go out as long as you came back soon.
- Hemen döndüğün sürece dışarı çıkabilirsin.
- I won't go out until it stops raining.
- Yağmur duruncaya kadar dışarı çıkmayacağım.
- Tom has gone out.
- Tom dışarı çıktı.
- Rarely does he go out on Sunday.
- O, pazar günü nadiren dışarı çıkar.
- Let's go out before it gets hot.
- Hava ısınmadan dışarı çıkalım.
- Before you go out, close the doors.
- Dışarı çıkmadan önce kapıları kapat.
- You'd better not go out.
- Dışarı çıkmasan iyi olur.
- The children went out to play.
- Çocuklar oynamak için dışarı çıktılar.
- I will go out after I finish my homework.
- Ödevimi bitirdikten sonra dışarı çıkacağım.
- I'm going to go out and take a walk.
- Dışarı çıkacağım ve yürüyüş yapacağım.
- Tom and Mary went out for lunch.
- Tom ve Mary öğle yemeği için dışarı çıktılar.
- Tom went out Monday.
- Tom Pazartesi günü dışarı çıktı.
- We didn't bother going out.
- Dışarı çıkmaya zahmet etmedik.
- We couldn't go out because of the typhoon.
- Kasırgadan dolayı dışarı çıkamadık.
- After the Christmas party was over, we all went out caroling.
- Noel partisi bittikten sonra hepimiz şarkı söyleyerek dışarı çıktık.
- I told Tom I was going out.
- Tom'a dışarı çıkacağımı söyledim.
- The snow kept us from going out.
- Kar bizi dışarı çıkmaktan alıkoydu.
- We sometimes go out for a drive.
- Bazen arabayla gezmek için dışarı çıkarız.
- Tom went out to buy a loaf of bread.
- Tom bir somun ekmek almak için dışarı çıktı.
- Why don't you go out and get some firewood?
- Neden dışarı çıkıp biraz yakacak odun almıyorsun?
- He will grant permission for you to go out.
- O senin dışarı çıkman için izin verecek.
- His primary reason for going out was to see Patty.
- Onun dışarı çıkmak için ana nedeni Patty'yi görmekti.
- Tom went out looking for Mary.
- Tom, Mary'yi aramak için dışarı çıktı.
- What do you say we go out tonight?
- Bu gece dışarı çıkalım mı?
- Tom went out to eat.
- Tom yemek yemek için dışarı çıktı.
- He went out just now.
- Az önce dışarı çıktı.
- Tom has already gone out for lunch.
- Tom çoktan öğle yemeği için dışarı çıktı.
- Tom wants to go out to get something to eat.
- Tom yiyecek bir şeyler almak için dışarı çıkmak istiyor.
- He went out in spite of the heavy rain.
- Şiddetli yağmura rağmen dışarı çıktı.
- I thought we were going out tonight.
- Bu gece dışarı çıkacağımızı sanıyordum.
- Would you like to go out to have a drink somewhere?
- Dışarı çıkıp bir şeyler içmek ister misin?
- Does Tom know that you're going out?
- Tom dışarı çıkacağını biliyor mu?
- I am not going out because I have to clean the house.
- Dışarı çıkmıyorum çünkü evi temizlemem gerekiyor.
- It would rain just when I wanted to go out.
- Ne zaman dışarı çıkmak istesem yağmur yağardı.
- I don't want Tom to go out after dark.
- Hava karardıktan sonra Tom'un dışarı çıkmasını istemiyorum.
- The contract is in the bag, so let's go out and celebrate.
- Sözleşme çantada keklik, o zaman hadi dışarı çıkıp kutlayalım.
- Why did you go out?
- Neden dışarı çıktınız?
- We used to go out every night.
- Eskiden her gece dışarı çıkardık.
- We went out in spite of the rain.
- Yağmura rağmen dışarı çıktık.
- I never go out at night.
- Asla gece dışarı çıkmam.
- To tell the truth, I would rather stay at home than go out.
- Doğrusunu söylemek gerekirse, dışarı çıkmaktansa evde kalmayı tercih ederim.
- We'll go out.
- Dışarı çıkacağız.
- He says that he can't imagine going out in this weather.
- Bu havada dışarı çıkmayı hayal bile edemediğini söylüyor.
- I don't go out at night like I used to.
- Ben eskisi gibi geceleri dışarı çıkmıyorum.
- Tom went out the door.
- Tom kapıdan dışarı çıktı.
- It is too late to go out now.
- Şimdi dışarı çıkmak için çok geç.
- Do you want to go out and get something to drink?
- Dışarı çıkmak ve içecek bir şey almak ister misin?
- Don't forget to polish your shoes before you go out!
- Dışarı çıkmadan önce ayakkabılarını cilalamayı unutma!
- Most young adults enjoy going out at night.
- Çoğu genç yetişkin geceleri dışarı çıkmaktan hoşlanır.
- Tom went out with a group of co-workers.
- Tom bir grup iş arkadaşıyla dışarı çıktı.
- Tom didn't want to go out to play.
- Tom oyun oynamak için dışarı çıkmak istemiyordu.
- We checked into our hotel and then went out to do some sightseeing.
- Otelimize yerleştik ve sonrasında biraz etrafı gezmeye dışarı çıktık.
- Tom is afraid to go out alone at night.
- Tom geceleri tek başına dışarı çıkmaya korkuyor.
- To tell the truth, I would rather stay at home than go out.
- Doğruyu söylemek gerekirse, dışarı çıkmaktansa evde kalmayı tercih ederim.
- Tom says that he can't imagine going out in this weather.
- Tom bu havada dışarı çıkmayı hayal bile edemediğini söylüyor.
- Tom warned Mary not to go out at night alone.
- Tom Mary'yi gece tek başına dışarı çıkmaması için uyardı.
- He went out with a bundle of clothes in his hand.
- Elinde bir bohça kıyafetle dışarı çıktı.
- They have scarcely gone out since the baby was born.
- Bebek doğduğundan beri neredeyse hiç dışarı çıkmadılar.
- You shouldn't go out for a few days.
- Birkaç gün dışarı çıkmamalısın.
- He went out in spite of the storm.
- Fırtınaya rağmen dışarı çıktı.
- She went out without saying good-bye.
- Veda etmeden dışarı çıktı.
- May I go out to play when I have read this book?
- Bu kitabı okuduktan sonra oynamak için dışarı çıkabilir miyim?
- She put on her hat to go out.
- Dışarı çıkmak üzere şapkasını taktı.
- I will go out when I have finished this work.
- Bu işi bitirdiğimde dışarı çıkacağım.
- She was just about to go out.
- Tam da dışarı çıkmak üzereydi.
- Would you like to go out with me?
- Benimle dışarı çıkmak ister misin?
- She didn't want her daughter to go out at night.
- Kızının gece dışarı çıkmasını istemiyordu.
- Shine your shoes before going out.
- Dışarı çıkmadan önce ayakkabılarını parlat.
- Let's go out before it gets hot.
- Hava sıcak olmadan dışarı çıkalım.
- You have a fever and should not go out.
- Ateşin var ve dışarı çıkmamalısın.
- Even though the weather was bad, I decided to go out.
- Hava kötü olmasına rağmen dışarı çıkmaya karar verdim.
- My father forbids me to go out at night.
- Babam geceleri dışarı çıkmamı yasakladı.
- Just as I was about to go out, it started raining.
- Tam dışarı çıkmak üzereyken yağmur yağmaya başladı.
- Do you want to go out and get something to eat?
- Dışarı çıkıp yiyecek bir şeyler almak ister misin?
- She wanted to go out anyway.
- Yine de dışarı çıkmak istedi.
- She put on her overcoat before going out.
- Dışarı çıkmadan önce paltosunu giydi.
- Because it quit raining, he went out for a walk.
- Yağmur durduğundan dolayı, yürüyüş için dışarı çıktı.
- Yesterday I stayed home, since I had absolutely no desire to go out.
- Dün evde kaldım, çünkü dışarı çıkma arzum hiç yoktu.
- Did you go out last night?
- Dün gece dışarı çıktın mı?
- Tom told Mary that she shouldn't go out in this kind of weather.
- Tom, Mary'ye bu havada dışarı çıkmaması gerektiğini söyledi.
- We had lunch earlier than usual and went out at twelve thirty.
- Öğlen yemeğini normalden erken yedik ve on iki buçukta dışarı çıktık.
- Don't go out in this heat with a bare head.
- Bu sıcakta kafanıza bir şey takmadan dışarı çıkmayın.
- I'm about to go out.
- Dışarı çıkmak üzereyim.
- I used to go out with friends every weekend.
- Ben her hafta sonu arkadaşlarla dışarı çıkardım.
- I don't feel like going out tonight.
- Canım bu gece dışarı çıkmak istemiyor.
- I was ashamed to go out in old clothes.
- Eski kıyafetlerle dışarı çıkmaya utanıyordum.
- I don't go out very often.
- Ben çok sık dışarı çıkmam.
- When he goes out, he asks me to keep an eye on his house.
- Dışarı çıktığında, evine göz kulak olmamı istiyor.
- After they had finished their work, they went out.
- Onlar işini bitirdikten sonra dışarı çıktılar.
- Anyway, if it just stops raining, then we might be able to go out.
- Her neyse, eğer yağmur durursa dışarı çıkabiliriz.
- Sami is going out.
- Sami dışarı çıkıyor.
- I'm just going out a minute.
- Bir dakikalığına dışarı çıkıyorum.
- Tom went out the front door.
- Tom ön kapıdan dışarı çıktı.
- I don't feel like going out these days.
- Bugünlerde dışarı çıkmak istemiyorum.
- It was raining, but he went out.
- Yağmur yağıyordu ama o, dışarı çıktı.
- It is quite common for women to go out to work.
- Kadınların iş için dışarı çıkmaları oldukça yaygındır.
- Sami wanted to go out.
- Sami dışarı çıkmak istedi.
- The snow kept us from going out.
- Kar dışarı çıkmamızı engelledi.
- I'd rather work than go out.
- Dışarı çıkmaktansa çalışmayı tercih ederim.
- I thought we could go out and get something to eat.
- Dışarı çıkıp bir şeyler yiyebileceğimizi düşündüm.
- In spite of the rain, I went out.
- Yağmura rağmen dışarı çıktım.
- Tom was about to go out when it started to rain.
- Yağmur yağmaya başladığında Tom dışarı çıkmak üzereydi.
- I'm going out.
- Ben dışarı çıkıyorum.
- Aren't you going out today?
- Bugün dışarı çıkmayacak mısın?
- Tom hardly ever goes out after dark.
- Tom hava karardıktan sonra neredeyse hiç dışarı çıkmaz.
- The children wanted to go out.
- Çocuklar dışarı çıkmak istedi.
- Because of rain, I could not go out.
- Yağmur yüzünden dışarı çıkamadım.
- Despite the rain we went out.
- Yağmura rağmen dışarı çıktık.
- Tom's father doesn't allow him to go out at night.
- Tom'un babası onun geceleyin dışarı çıkmasına izin vermez.
- I suggest that we go out on Friday.
- Cuma günü dışarı çıkmayı öneriyorum.
- She went out to get something.
- Bir şey almak için dışarı çıktı.
- The lawyer went out with the secretary.
- Avukat sekreterle dışarı çıktı.
- They went out after they finished lunch.
- Öğle yemeğini bitirdikten sonra dışarı çıktılar.
- Let's go out for a while.
- Bir süreliğine dışarı çıkalım.
- I went out for lunch.
- Öğle yemeği için dışarı çıktım.
- We never go out at night.
- Biz asla gece dışarı çıkmayız.
- Tom had enough sense to not go out by himself after dark.
- Tom hava karardıktan sonra tek başına dışarı çıkmayacak kadar akıllıydı.
- Tom didn't really feel like going out drinking with the guys.
- Tom'un canı arkadaşlarla içmek için gerçekten dışarı çıkmak istemiyor.
- Dad went out to get postcards.
- Babam kartpostal almak için dışarı çıktı.
- She put on her best clothes and went out.
- En iyi kıyafetlerini giydi ve dışarı çıktı.
- Tom felt like going out for a walk.
- Tom'un canı yürüyüş için dışarı çıkmak istedi.
- When will you go out?
- Ne zaman dışarı çıkacaksın?
- Tom and Mary used to go out together.
- Tom ve Mary birlikte dışarı çıkarlardı.
- I'm going to go out and take a walk.
- Ben dışarı çıkıp biraz yürüyeceğim.
- I'd rather stay home than go out in this weather.
- Bu havada dışarı çıkmaktansa evde kalmayı tercih ederim.
- I was about to go out when the phone rang.
- Telefon çaldığında dışarı çıkmak üzereydim.
- You'd better stay at home rather than go out on such a day.
- Böyle bir günde dışarı çıkmaktansa evde kalsan iyi olur.
- Tom doesn't even let his daughter go out on weekends.
- Tom kızının hafta sonlarında dışarı çıkmasına bile izin vermiyor.
- I went out with my friend.
- Arkadaşımla dışarı çıktım.
- He says that he doesn't feel like going out.
- Dışarı çıkmak istemediğini söylüyor.
- I don't go out as much as I used to.
- Eskisi kadar çok dışarı çıkmıyorum.
- You are mad to go out in the snow without a coat.
- Paltosuz karda dışarı çıkmakla delilik ediyorsun.
- He said that he feels like going out.
- Dışarı çıkmak istediğini söyledi.
- I couldn't go out, due to the heavy rain.
- Şiddetli yağmur yüzünden dışarı çıkamadım.
- I will go out when Mother comes back.
- Annem döndüğünde dışarı çıkacağım.
- Tom didn't notice Mary go out.
- Tom, Mary'nin dışarı çıktığının farkına varmadı.
- Please be sure to close the windows before you go out.
- Lütfen dışarı çıkmadan önce pencereleri kapattığınızdan emin olun.
- His mother prevented him from going out because she was anxious about his health.
- Annesi onun sağlığından endişe ettiği için dışarı çıkmasını engelliyordu.
- I would rather read a book at home than go out tonight.
- Bu gece dışarı çıkmaktansa evde bir kitap okumayı tercih ederim.
- I'm sorry, but I don't feel like going out today.
- Üzgünüm fakat canım bugün dışarı çıkmak istemiyor.
- Regardless of the bad weather, I decided to go out.
- Hava ne kadar kötü olursa olsun, dışarı çıkmaya karar verdim.
- He was about to go out when the telephone rang.
- Telefon çaldığında dışarı çıkmak üzereydi.
- Let's go out and have a party.
- Dışarı çıkıp bir parti verelim.
- She was about to go out.
- Dışarı çıkmak üzereydi.
- Tom knows better than to go out after dark by himself.
- Tom hava karardıktan sonra kendi başına dışarı çıkmaması gerektiğini bilir.
- She went out when she finished her work.
- İşini bitirdiğinde dışarı çıktı.
- Tom went out.
- Tom dışarı çıktı.
- I don't go out much.
- Çok dışarı çıkmam.
- If I had the money, I would often go out and have fun.
- Eğer param olsaydı, sık sık dışarı çıkar ve eğlenirdim.
- It is not safe for a girl to go out by herself so late at night.
- Bir kızın gecenin bu saatinde tek başına dışarı çıkması güvenli değil.
- Let's go out and eat.
- Hadi dışarı çıkalım ve yiyelim.
- I go out sometimes for a beer.
- Bazen bira içmek için dışarı çıkarım.
- She went out with her friends.
- O, arkadaşlarıyla dışarı çıktı.
- When did you ever go out with Tom?
- Tom'la ne zaman dışarı çıktın?
- You may go out only if you come back soon.
- Hemen dönersen dışarı çıkabilirsin.
- You should have known better than to go out in the rain without an umbrella.
- Yağmurda şemsiyesiz dışarı çıkmamanız gerektiğini bilmeliydiniz.
- You can't go out with your friends until you clean your room.
- Odanızı temizleyene kadar arkadaşlarınızla dışarı çıkamazsınız.
- If the weather is bad, we won't go out for a walk.
- Eğer hava kötüyse yürümek için dışarı çıkmayacağız.
- She was on the point of going out.
- O, dışarı çıkmak üzereydi.
- Let's go out for ice cream.
- Dondurma için dışarı çıkalım.
- You could have let me know you were going out tonight.
- Bu gece dışarı çıkacağını bana haber verebilirdin.
- I would rather not go out today.
- Bugün dışarı çıkmasam daha iyi.
- I have to go out.
- Dışarı çıkmalıyım.
- He has gone out for a walk.
- O bir yürüyüş için dışarı çıktı.
- Tom said that he wished you wouldn't go out after dark by yourself.
- Tom, hava karardıktan sonra tek başına dışarı çıkmamanı dilediğini söyledi.
- I thought you were going out tonight.
- Bu gece dışarı çıkacağını sanıyordum.
- I don't feel like going out this evening.
- Bu akşam dışarı çıkmak istemiyorum.
- The snow prevented me from going out.
- Kar dışarı çıkmamı engelledi.
- He has already gone out.
- Çoktan dışarı çıktı.
- Because of rain, I could not go out.
- Yağmurdan dolayı dışarı çıkamadım.
- We never go out at night.
- Geceleri hiç dışarı çıkmayız.
- She shouldn't go out by herself at night.
- Geceleri tek başına dışarı çıkmamalıydı.
- I am busy now and can't go out.
- Şu an meşgulüm ve dışarı çıkamıyorum.
- Bad weather kept us from going out.
- Kötü hava bizi dışarı çıkmaktan alıkoydu.
- I rarely go out after dark.
- Hava karardıktan sonra nadiren dışarı çıkarım.
- We can't go out tonight.
- Bu gece dışarı çıkamayız.
- Tomorrow I’ll go out with friends after having lunch.
- Yarın öğle yemeğinden sonra arkadaşlarla birlikte dışarı çıkacağız.
- She was asked to go out with him.
- Onunla birlikte dışarı çıkması istendi.
- Please ask Tom if he's going out tonight.
- Lütfen Tom'a bu gece dışarı çıkıp çıkmayacağını sor.
- I didn't feel like going out.
- Canım dışarı çıkmak istemedi.
- You'd be amazed how much beer Tom drinks when he goes out.
- Tom'un dışarı çıktığında ne kadar çok bira içtiğine şaşırırsınız.
- Tom rarely goes out anymore.
- Tom artık nadiren dışarı çıkıyor.
- I'd rather go out than stay at home.
- Evde oturmaktansa dışarı çıkmayı tercih ederim.
- Mary loves going out.
- Mary dışarı çıkmayı seviyor.
- My father usually wears a hat when he goes out.
- Babam dışarı çıkarken genellikle şapka takar.
- I may go out today.
- Bugün dışarı çıkabilirim.
- Tom didn't let his children go out at night.
- Tom çocuklarının gece dışarı çıkmasına izin vermedi.
- I wish you'd tell me when you're going out.
- Keşke dışarı çıkarken bana söyleseydin.
- Tom never goes out at night.
- Tom geceleri hiç dışarı çıkmaz.
- I was just telling Tom that he should go out and buy something to eat.
- Tom'a dışarı çıkıp yiyecek bir şeyler alması gerektiğini söylüyordum.
- No, I didn't go out.
- Hayır, dışarı çıkmadım.
- It was such a cold day that we decided not to go out.
- O kadar soğuk bir gündü ki, dışarı çıkmamaya karar verdik.
- Do you go out often?
- Sık sık dışarı çıkıyor musun?
- I won't go out until it stops raining.
- Yağmur durana kadar dışarı çıkmayacağım.
- Dad just now went out.
- Babam az önce dışarı çıktı.
- She didn't want to go out anyway.
- O, zaten dışarı çıkmak istemiyordu.
- I have to do my homework instead of going out.
- Dışarı çıkmak yerine ödevimi yapmalıyım.
- I don't go out at night like I used to.
- Eskisi gibi geceleri dışarı çıkmıyorum.
- It's imperative to go out.
- Dışarı çıkmak zorunlu.
- Tom probably went out.
- Tom muhtemelen dışarı çıktı.
- I love going out.
- Dışarı çıkmayı seviyorum.
- Rarely does he go out on Sunday.
- Pazar günleri nadiren dışarı çıkar.
- After breakfast, we went out for a walk.
- Kahvaltıdan sonra yürüyüş için dışarı çıktık.
- Since you have a cold, you must not go out.
- Üşüttüğün için dışarı çıkmamalısın.
- She didn't want to go out anyway.
- Zaten dışarı çıkmak istemiyordu.
- It is certain that he didn't go out that day.
- Onun o gün dışarı çıkmadığı kesindir.
- Tom told Mary she shouldn't go out at night alone.
- Tom Mary'ye gece tek başına dışarı çıkmaması gerektiğini söyledi.
- No, he has gone out for lunch already.
- Hayır, o zaten öğle yemeği için dışarı çıktı.
- You are free to go out.
- Dışarı çıkmakta serbestsin.
- I don't go out as much as I used to.
- Ben eskisi kadar çok dışarı çıkmıyorum.
- Would you like to go out to have a drink somewhere?
- Bir yerde içki içmek için dışarı çıkmak ister misiniz?
- It's impossible to go out now.
- Şimdi dışarı çıkmak imkansız.
- Nakagawa was on the point of going out when I called on him.
- Nakagawa onu aradığımda dışarı çıkmak üzereydi.
- Do you want to go out for breakfast?
- Kahvaltı için dışarı çıkmak ister misin?
- I am not going out because I have to mop my room.
- Odamı paspaslamam gerektiği için dışarı çıkmıyorum.
- I don't like to go out without a coat on such a cold day.
- Böyle soğuk bir günde ceket olmadan dışarı çıkmaktan hoşlanmıyorum.
- Don't forget to shut the doors before going out.
- Dışarı çıkmadan önce kapıları kapatmayı unutma.
- Mom said I caught a cold because I went out with wet hair.
- Annem ıslak saçla dışarı çıktığım için üşüttüğümü söyledi.
- Tom says he'd rather not go out tonight.
- Tom bu akşam dışarı çıkmayı tercih etmediğini söylüyor.
- The heavy snow prevented me from going out.
- Yoğun kar dışarı çıkmamı engelledi.
- I certainly don't go out as much as I used to.
- Kesinlikle eskisi kadar dışarı çıkmıyorum.
- Tom decided it would be wiser to study than to go out with friends.
- Tom arkadaşlarıyla dışarı çıkmaktansa ders çalışmanın daha akıllıca olacağına karar verdi.
- You shouldn't go out for a few days.
- Birkaç gün dışarı çıkmamalısınız.
- Mary urged her parents to let her go out with her friends.
- Mary ailesini arkadaşlarıyla dışarı çıkmasına izin vermeleri için zorladı.
- I didn't want to catch a cold, so I didn't go out.
- Üşütmek istemediğim için dışarı çıkmadım.
- He was sick, so he did not go out.
- Hastaydı, o yüzden dışarı çıkmadı.
- Are you going out tonight?
- Bu gece dışarı çıkıyor musun?
- It's raining, but I would like to go out.
- Yağmur yağıyor ama dışarı çıkmak istiyorum.
- She was asked to go out with him.
- Onunla dışarı çıkması istendi.
- We go out and have dinner together sometimes.
- Bazen birlikte dışarı çıkıp akşam yemeği yiyoruz.
- I usually go out with my friends on Friday nights.
- Genellikle Cuma geceleri arkadaşlarımla dışarı çıkıyorum.
- I was just about to go out, when the bell rang.
- Tam dışarı çıkmak üzereydim ki, zil çaldı.
- He just went out.
- Sadece dışarı çıktı.
- It is too late to go out now.
- Artık dışarı çıkmak için çok geç.
- I went out for lunch with Tom.
- Tom'la öğle yemeği için dışarı çıktım.
- Bob went out before I knew it.
- Bob, ben farkına bile varmadan dışarı çıktı.
- He objected to my going out yesterday.
- Dün dışarı çıkmama karşı çıktı.
- I didn't go out because it was very cold.
- Dışarı çıkmadım çünkü hava çok soğuktu.
- We couldn't go out because of the typhoon.
- Tayfun yüzünden dışarı çıkamadık.
- Tom has gone out to eat.
- Tom yemek yemek için dışarı çıktı.
- I spent yesterday reading instead of going out.
- Dün dışarı çıkmak yerine kitap okudum.
- She rarely goes out.
- Nadiren dışarı çıkar.
- I'll never go out with Tom again.
- Bir daha asla Tom'la dışarı çıkmayacağım.
- Many go out for wool and come home shorn.
- Birçok kişi yün için dışarı çıkar ve eve kırkılmış olarak döner.
- Turn off the light as you go out.
- Dışarı çıkarken ışığı kapat.
- Tom didn't notice Mary go out.
- Tom Mary'nin dışarı çıktığını fark etmedi.
- We rarely go out.
- Biz nadiren dışarı çıkarız.
- I can't be bothered to go out tonight.
- Bu gece dışarı çıkmaya zahmet edemem.
- Tom went out to look for Mary.
- Tom Mary'i aramak için dışarı çıktı.
- Mother has just gone out shopping.
- Anne az önce alışveriş için dışarı çıktı.
- We go out together every weekend.
- Her hafta sonu birlikte dışarı çıkıyoruz.
- She wanted to go out anyway.
- Zaten o dışarı çıkmak istiyordu.
- Tom can't go out because he has a lot of homework.
- Tom dışarı çıkamaz çünkü çok ödevi var.
- We went out for breakfast.
- Kahvaltı için dışarı çıktık.
- The snow kept me from going out.
- Kar benim dışarı çıkmamı engelledi.
- She went out of the room.
- Odadan dışarı çıktı.
- It's important for them to go out.
- Dışarı çıkmaları onlar için önemli.
- She stayed at home all day instead of going out.
- Dışarı çıkmak yerine bütün gün evde kaldı.
- Tom warned Mary not to go out by herself after dark.
- Tom Mary'yi karanlıktan sonra tek başına dışarı çıkmaması için uyardı.
- Let's go out for a drink.
- Bir içki için dışarı çıkalım.
- I was just about to go out when the phone rang.
- Telefon çaldığında tam dışarı çıkmak üzereydim.
- Please will you close the door when you go out.
- Lütfen dışarı çıkarken kapıyı kapatır mısın?
- I was about to go out, when the telephone rang.
- Dışarı çıkmak üzereydim ki telefon çaldı.
- I would rather go out.
- Dışarı çıkmayı tercih ederim.
- Let's go out and have some fun tonight.
- Bu gece dışarı çıkıp biraz eğlenelim.
- Tom and I are going out for a drink after work.
- Tom ve ben işten sonra bir şeyler içmek için dışarı çıkıyoruz.
- Tom went out of the room.
- Tom odadan dışarı çıktı.
- You shouldn't go out after dark by yourself.
- Hava karardıktan sonra yalnız başına dışarı çıkmamalısın.
- I'd like to go out with her.
- Onunla dışarı çıkmak istiyorum.
- I've got to go out for a while.
- Bir süre dışarı çıkmak zorundayım.
- You are free to go out.
- Dışarı çıkmak için özgürsünüz.
- I want to go out tonight.
- Bu gece dışarı çıkmak istiyorum.
- Will they go out tomorrow?
- Onlar yarın dışarı çıkacaklar mı?
- Why don't we go out and get something to eat?
- Neden dışarı çıkıp yiyecek bir şeyler almıyoruz?
- Back in the day, we'd go out and do all kinds of illegal stuff.
- Eskiden, dışarı çıkar ve her türlü yasadışı şeyi yapardık.
- If you go out, I won't let you come in again.
- Dışarı çıkarsan, bir daha içeri girmene izin vermeyeceğim.
- Tom's father doesn't allow him to go out at night.
- Tom'un babası geceleri dışarı çıkmasına izin vermiyor.
- Does Tom go out often?
- Tom sık sık dışarı çıkar mı?
- I'm going out to get something to eat.
- Yiyecek bir şey almak için dışarı çıkıyorum.
- Will they go out tomorrow?
- Yarın dışarı çıkacaklar mı?
- I told Tom he shouldn't go out after dark by himself.
- Tom'a hava karardıktan sonra tek başına dışarı çıkmamasını söyledim.
- You can't go out with your friends until you clean your room.
- Odanı temizleyene kadar arkadaşlarınla dışarı çıkamazsın.
- Tom opened the door and went out.
- Tom kapıyı açtı ve dışarı çıktı.
- Daddy, may I go out and play?
- Baba, dışarı çıkıp oynayabilir miyim?
- You can go out, as long as you promise to be back by 11 o'clock.
- Saat 11'e kadar döneceğinize söz verdiğiniz sürece dışarı çıkabilirsiniz.
- I suggest that we go out on Friday.
- Cuma günü dışarı çıkmamızı öneriyorum.
- Don't go out because it is cold.
- Hava soğuk olduğu için dışarı çıkma.
- Tom said he wished that you wouldn't go out after dark by yourself.
- Tom, hava karardıktan sonra tek başına dışarı çıkmamanı dilediğini söyledi.
- Mother told me that I had better not go out in such bad weather.
- Annem bana böyle kötü bir havada dışarı çıkmasam iyi olacağını söyledi.
- We'll go out when this shower is over.
- Yağmur dinince dışarı çıkacağız.
- She went out to look for a taxi.
- O, bir taksi aramak için dışarı çıktı.
- How often do you go out?
- Ne sıklıkla dışarı çıkıyorsun?
- If you go out in weather like this, you risk frostbite.
- Böyle bir havada dışarı çıkarsan, donma riskiyle karşı karşıya kalırsın.
- My mother insists that I should not go out after dark.
- Annem karanlıktan sonra dışarı çıkmamam gerektiğinde ısrar ediyor.
- We didn't go out last night.
- Dün gece dışarı çıkmadık.
- Tom went out without a hat.
- Tom şapkasız dışarı çıktı.
- I almost never go out after dark.
- Hava karardıktan sonra neredeyse hiç dışarı çıkmam.
- Tom said he wished Mary wouldn't go out after dark by herself.
- Tom, Mary'nin hava karardıktan sonra tek başına dışarı çıkmamasını istediğini söyledi.
- Mother told me that I had better not go out in such bad weather.
- Annem bana böyle kötü havalarda dışarı çıkmamamın iyi olacağını söyledi.
- My father was on the point of going out when I came home.
- Ben eve geldiğimde babam dışarı çıkmak üzereydi.
- Do you want to go out for a drink?
- Bir şey içmek için dışarı çıkmak ister misin?
- He went out of the house.
- Evden dışarı çıktı.
- How did you get Mary to go out with you?
- Mary'yi seninle dışarı çıkması için nasıl ikna ettin?
- Do you go out often?
- Sık sık dışarı çıkar mısın?
- I wish you would shut the door when you go out.
- Keşke dışarı çıkarken kapıyı kapatsan.
- Tom is too young to go out by himself at night.
- Tom geceleri tek başına dışarı çıkmak için çok küçük.
- Even though it was very cold, we went out.
- Çok soğuk olmasına rağmen, dışarı çıktık.
- Let's go out to eat.
- Yemek yemek için dışarı çıkalım.
- He couldn't go out because of the snow.
- Kar yüzünden dışarı çıkamadı.
- I won't allow my daughter to go out with you.
- Kızımın seninle dışarı çıkmasına izin vermeyeceğim.
- We went out for a pizza last night.
- Dün gece bir pizza için dışarı çıktık.
- I don't want Tom to go out after dark.
- Tom'un hava karardıktan sonra dışarı çıkmasını istemiyorum.
- I don't think I should go out on a day like this.
- Böyle bir günde dışarı çıkmam gerektiğini düşünmüyorum.
- Let's go out and eat Chinese food tonight.
- Bu gece dışarı çıkıp Çin yemekleri yiyelim.
- I'm afraid he's just gone out.
- Korkarım az önce dışarı çıktı.
- Did you see him go out?
- Dışarı çıktığını gördünüz mü?
- He suggested going out to watch a movie.
- Film izlemek için dışarı çıkmayı önerdi.
- Tom isn't going out tonight.
- Tom bu gece dışarı çıkmıyor.
- She was just about to go out.
- Tam dışarı çıkmak üzereydi.
- Tom promised not to go out after dark alone.
- Tom hava karardıktan sonra tek başına dışarı çıkmayacağına söz verdi.
- They rarely go out.
- Onlar nadiren dışarı çıkarlar.
- Tom loves going out.
- Tom dışarı çıkmayı seviyor.
- I don't think I'll go out today because it's quite cold.
- Çok soğuk olduğu için bugün dışarı çıkacağımı sanmıyorum.
- We go out together.
- Biz beraber dışarı çıkarız.
- They have scarcely gone out since the baby was born.
- Bebek doğduğundan beri neredeyse hiç dışarı çıkmadım.
- He says that he can't imagine going out in this weather.
- Bu havada dışarı çıkmayı aklından bile geçirmediğini söylüyor.
- I never go out at night.
- Ben asla geceleri dışarı çıkmam.
- I just don't feel like going out tonight.
- Bu gece canım dışarı çıkmak istemiyor.
- Tom knew it was foolish to go out by himself after dark.
- Tom hava karardıktan sonra tek başına dışarı çıkmanın aptallık olduğunu biliyordu.
- Even though it was very cold, we went out.
- Çok soğuk olmasına rağmen dışarı çıktık.
- Let's go out and eat dinner together from time to time.
- Zaman zaman dışarı çıkıp birlikte yemek yiyelim.
- Despite the rain, we're deciding to go out.
- Yağmura rağmen dışarı çıkmaya karar verdik.
- I thought we were going out to dinner.
- Akşam yemeği yemek için dışarı çıkacağımızı düşündüm.
- I suggest we go out for a drink.
- Bir şeyler içmek için dışarı çıkmayı öneriyorum.
- The door will lock automatically when you go out.
- Dışarı çıktığınızda kapı otomatik olarak kilitlenecektir.
- Tom went out alone.
- Tom tek başına dışarı çıktı.
- I often go out with friends in the evening.
- Akşamları sık sık arkadaşlarımla dışarı çıkarım.
- You are an idiot to go out in this weather.
- Bu havada dışarı çıkmakla aptallık ediyorsun.
- It was very cold, but we went out.
- Hava çok soğuktu, ama biz dışarı çıktık.
- Even though it was raining, I went out.
- Yağmur yağmasına rağmen dışarı çıktım.
- She is about to go out.
- Dışarı çıkmak üzere.
- I would rather stay at home than go out on such a cold day.
- Böyle soğuk bir günde dışarı çıkmaktansa evde kalmayı tercih ederim.
- I went out even though it was raining.
- Yağmur yağmasına rağmen dışarı çıktım.
- I left the rest to him and went out.
- Artanını ona bıraktım ve dışarı çıktım.
- Give me a buzz if you feel like going out tonight.
- Bu gece dışarı çıkmak istersen bana bir vızıltı ver.
- Lock the door when you go out.
- Dışarı çıkarken kapıyı kilitleyin.
- I've got to go out.
- Dışarı çıkmak zorundayım.
- He never went out.
- Hiç dışarı çıkmadı.
- Her sudden arrival prevented him from going out.
- Onun ani gelişi onun dışarı çıkmasını engelledi.
- She could not keep her daughter from going out.
- Kızının dışarı çıkmasını engelleyemedi.
- Going out in this rain is out of the question.
- Bu yağmurda dışarı çıkmak söz konusu değil.
- We used to go out every night.
- Biz her gece dışarı çıkardık.
- My parents have gone out.
- Ebeveynlerim dışarı çıktı.
- Tom can't go out today because he's sick.
- Tom hasta olduğu için bugün dışarı çıkamaz.
- Does Tom go out often?
- Tom sık sık dışarı çıkıyor mu?
- At any rate, I can go out when it stops raining.
- Her halükarda, yağmur durduğunda dışarı çıkabilirim.
- I'm just saying you shouldn't go out alone at night.
- Sadece gece tek başınıza dışarı çıkmamanız gerektiğini söylüyorum.
- I'm not going out tonight.
- Bu gece dışarı çıkmıyorum.
- I couldn't go out because of the rain.
- Yağmurdan dolayı dışarı çıkamadım.
- Tom and Mary went out to dinner.
- Tom ve Mary akşam yemeği için dışarı çıktı.
- I liked what Tom bought, so I went out and bought one for myself.
- Tom'un aldığı şeyden hoşlandım, bu yüzden dışarı çıktım ve kendim için bir tane aldım.
- Tom went out the back door.
- Tom arka kapıdan dışarı çıktı.
- I can't go out because I have a lot of homework.
- Çok ödevim olduğu için dışarı çıkamıyorum.
- Tom is going out to buy some things.
- Tom bir şeyler almak için dışarı çıkacak.
- Tom went out dancing.
- Tom dans etmek için dışarı çıktı.
- We're not going out.
- Dışarı çıkmayacağız.
- Would you like to go out and get something to eat?
- Dışarı çıkıp bir şeyler yemek ister misin?
- He went out prepared for rain.
- O, yağmur için hazırlıklı olarak dışarı çıktı.
- We ought to go out tonight.
- Bu gece dışarı çıkmalıyız.
- I went out for dinner.
- Akşam yemeği için dışarı çıktım.
- May I leave my luggage here where it is and go out?
- Bagajımı buraya olduğu yere bırakabilir miyim ve dışarı çıkabilir miyim?
- Why don't we all go out to get something to eat?
- Neden hepimiz yiyecek bir şeyler almak için dışarı çıkmıyoruz?
- I don't want to go out tonight.
- Bu gece dışarı çıkmak istemiyorum.
- Tom went out with his friends.
- Tom arkadaşlarıyla dışarı çıktı.
- Tom likes to go out with his friends.
- Tom arkadaşlarıyla dışarı çıkmayı sever.
- Tom and I are going out for a drink.
- Tom ve ben bir şeyler içmek için dışarı çıkıyoruz.
- I usually go out on Friday nights.
- Ben genellikle cuma gecelerinde dışarı çıkarım.
- What do you say we go out tonight?
- Bu gece dışarı çıkmamıza ne dersiniz?
- Finish off your plate before going out.
- Dışarı çıkmadan önce tabağını bitir.
- Just as I went to go out, it began to rain.
- Tam dışarı çıkacağım sırada, yağmur yağmaya başladı.
- He says that he doesn't feel like going out.
- Canının dışarı çıkmak istemediğini söylüyor.
- He suggested going out to watch a movie.
- Bir film seyretmek için dışarı çıkmayı önerdi.
- Tom went out to do his chores.
- Tom işlerini yapmak için dışarı çıktı.
- Tom is too young to go out by himself at night.
- Tom geceleri kendi başına dışarı çıkmak için çok genç.
- I don't feel like going out this morning.
- Bu sabah canım dışarı çıkmak istemiyor.
- The mother cat went out hunting birds.
- Anne kedi kuşları avlamak için dışarı çıktı.
- Tom seldom goes out on Monday.
- Tom pazartesi günü nadiren dışarı çıkar.
- You have a fever and should not go out.
- Senin ateşin var ve dışarı çıkmaman gerekir.
- She went out without saying a word.
- Tek kelime etmeden dışarı çıktı.
- I can't go out tonight because my parents won't let me.
- Bu gece dışarı çıkamam çünkü annem ve babam izin vermez.
- I seldom go out on weekends.
- Hafta sonları nadiren dışarı çıkarım.
- Can I go out for a bit?
- Biraz dışarı çıkabilir miyim?
- Don't go out tonight.
- Bu gece dışarı çıkmayın.
- Tom is still trying to get Mary to go out with him.
- Tom hala Mary'yi onunla dışarı çıkartmaya çalışıyor.
- Why don't you go out?
- Niçin dışarı çıkmıyorsun?
- The heavy snow prevented me from going out.
- Şiddetli kar dışarı çıkmamı engelledi.
- He never goes out late at night.
- Asla gece geç saatlerde dışarı çıkmaz.
- I would rather stay at home than go out in the rain.
- Yağmurda dışarı çıkmaktansa evde kalmayı tercih ederim.
- Tom went out to get lunch.
- Tom öğle yemeği yemek için dışarı çıktı.
- I think Tom went out last night.
- Sanırım Tom dün gece dışarı çıktı.
- Do you really need to go out in this kind of weather?
- Böyle bir havada dışarı çıkmak zorunda mısın?
- Don't go out in this heat without wearing a hat.
- Bu sıcakta şapka takmadan dışarı çıkma.
- I don't think I should go out on a day like this.
- Böyle bir günde dışarı çıkmamam gerektiğini düşünüyorum.
- We go out together sometimes.
- Bazen birlikte dışarı çıkıyoruz.
- I think it'd be better if you didn't go out tonight.
- Bu gece dışarı çıkmazsan daha iyi olacağını düşünüyorum.
- We won't go out unless it stops raining.
- Yağmur durmazsa dışarı çıkmayız.
- I'm expecting a visitor, so I can't go out now.
- Bir ziyaretçi bekliyorum, bu yüzden şimdi dışarı çıkamam.
- It is not safe for a girl to go out by herself so late at night.
- Bir kız için gece geç saatte kendi başına dışarı çıkmak güvenli değildir.
- Tom is afraid to go out at night.
- Tom gece dışarı çıkmaktan korkuyor.
- We're going out for Chinese.
- Çin yemeği için dışarı çıkıyoruz.
- Tom didn't go out last weekend.
- Tom geçen hafta sonu dışarı çıkmadı.
- We went out for dinner.
- Akşam yemeği için dışarı çıktık.
- I don't think it's safe to go out in this kind of weather.
- Bu havada dışarı çıkmanın güvenli olduğunu sanmıyorum.
- It was very cold, but I went out.
- Hava çok soğuktu ama ben dışarı çıktım.
- I went out the back door.
- Arka kapıdan dışarı çıktım.
- Tom was just about to go out when the phone rang.
- Telefon çaldığında Tom tam dışarı çıkmak üzereydi.
- We went out for some fresh air.
- Biraz temiz hava almak için dışarı çıktık.
- The dog wants to go out.
- Köpek dışarı çıkmak istiyor.
- I don't go out much anymore.
- Artık pek dışarı çıkmıyorum.
- Tom told Mary not to go out at night by herself.
- Tom, Mary'ye gece tek başına dışarı çıkmamasını söyledi.
- What time did Tom go out?
- Tom ne zaman dışarı çıktı?
- Don't forget to take your umbrella when you go out.
- Dışarı çıkarken şemsiyeni almayı unutma.
- We went out to dinner.
- Biz akşam yemeği için dışarı çıktık.
- The shock of her father's death lingered on and she didn't feel like going out at all.
- Babasının ölümünün şokunu atlatamamıştı ve hiç dışarı çıkmak istemiyordu.
- We didn't bother going out.
- Dışarı çıkmaktan rahatsız olmadık.
- Tom warned Mary not to go out by herself after dark.
- Tom, Mary'yi hava karardıktan sonra tek başına dışarı çıkmaması konusunda uyardı.
- Illness prevented me from going out.
- Hastalık dışarı çıkmamı engelledi.
- Tom doesn't allow Mary to go out much.
- Tom, Mary'nin dışarı çıkmasına pek izin vermez.
- I don't like to go out when it's dark.
- Karanlıkta dışarı çıkmayı sevmiyorum.
- We should go out sometime.
- Bir ara dışarı çıkmalıyız.
- Tom and Mary are going out again tomorrow.
- Tom ve Mary yarın yine dışarı çıkacaklar.
- I don't generally go out of the house to want to see other people.
- Genelde evden dışarı çıkıp diğer insanları görmek istemem.
- A heavy snowstorm kept us from going out.
- Yoğun kar fırtınası, dışarı çıkmamızı engelledi.
- With the fever that you have you cannot go out of the house.
- Bu ateşle evden dışarı çıkamazsın.
- Tom doesn't like to go out after dark.
- Tom hava karardıktan sonra dışarı çıkmayı sevmiyor.
- He must be crazy to go out in this stormy weather.
- Bu fırtınalı havada dışarı çıkmak için deli olmalı.
- Tom is going out this afternoon with Mary.
- Tom bu öğleden sonra Mary ile dışarı çıkacak.
- Tom rarely goes out after dark.
- Tom hava karardıktan sonra nadiren dışarı çıkar.
- I'll go out and see the fireworks.
- Dışarı çıkıp havai fişekleri seyredeceğim.
- You can't go out.
- Dışarı çıkamazsın.
- Tom said he wished that you wouldn't go out after dark by yourself.
- Tom hava karardıktan sonra tek başına dışarı çıkmamanı dilediğini söyledi.
- May I leave my luggage here where it is and go out?
- Bavulumu olduğu yerde bırakıp dışarı çıkabilir miyim?
- I hardly ever go out nowadays.
- Bugünlerde neredeyse hiç dışarı çıkmıyorum.
- You can't go out there.
- Dışarı çıkamazsın.
- I would rather read a book at home than go out tonight.
- Bu akşam dışarı çıkmaktansa evde kitap okumayı tercih ederim.
- We couldn't go out because of the rain.
- Yağmur yüzünden dışarı çıkamadık.
- After she had lunch, she got ready to go out.
- Öğle yemeğini yedikten sonra, dışarı çıkmak için hazırlandı.
- Why don't you go out and get some firewood?
- Neden dışarı çıkıp biraz yakacak odun getirmiyorsun?
- I'll go out there and look around.
- Orada dışarı çıkacağım ve etrafa bakınacağım.
- She put on her coat and went out.
- Paltosunu giydi ve dışarı çıktı.
- What was the weather like when you went out this morning?
- Bu sabah dışarı çıkarken hava nasıldı?
- It's important for them to go out.
- Onların dışarı çıkması önemlidir.
- She wanted to go out.
- O dışarı çıkmak istedi.
- I couldn't go out because of the rain.
- Yağmur yüzünden dışarı çıkamadım.
- You had better not go out in this bad weather.
- Bu berbat havada dışarı çıkmasan iyi olur.
- You are an idiot to go out in this weather.
- Bu havada dışarı çıkacak kadar aptalsın.
- Which student went out?
- Hangi öğrenci dışarı çıktı?
- Tom didn't feel up to going out.
- Tom kendini dışarı çıkacak kadar iyi hissetmiyordu.
- I think it'd be better if you didn't go out tonight.
- Bence bu gece dışarı çıkmasan daha iyi olur.
- Tom wants to go out to get something to eat.
- Tom yiyecek bir şey almak için dışarı çıkmak istiyor.
- I went out with Mary.
- Mary'yle dışarı çıktım.
- Akira went out for a few minutes.
- Akira birkaç dakikalığına dışarı çıktı.
- She went out.
- O dışarı çıktı.
- We went out for a walk after dinner.
- Akşam yemeğinden sonra yürüyüş için dışarı çıktık.
- I'd rather not go out tonight.
- Bu gece dışarı çıkmamayı tercih ederim.
- Tom is afraid to go out at night.
- Tom geceleri dışarı çıkmaya korkuyor.
- I was going out anyway.
- Yine de dışarı çıkıyordum.
- I used to go out a lot when I was younger.
- Gençken çok fazla dışarı çıkardım.
- Tom didn't really feel like going out.
- Tom'un canı dışarı çıkmak istemiyordu.
- How much do you spend when you go out to eat?
- Yemek için dışarı çıktığınızda ne kadar harcarsınız?
- I went out for a moment.
- Ben bir an için dışarı çıktım.
- We went out and had a nice time.
- Dışarı çıktık ve güzel vakit geçirdik.
- That typhoon prevented me from going out.
- O tayfun dışarı çıkmamı engelledi.
- We're going out again tomorrow.
- Yarın tekrar dışarı çıkıyoruz.
- One thing you definitely don't want to do is to go out alone after dark.
- Kesinlikle yapmak istemeyeceğiniz bir şey varsa o da hava karardıktan sonra tek başınıza dışarı çıkmaktır.
- I was about to go out when the telephone rang.
- Telefon çaldığında dışarı çıkmak üzereydim.
- Why don't you go out and get a drink with Tom?
- Neden dışarı çıkıp Tom'la içki almıyorsun?
- Tom and I go out together.
- Tom ve ben birlikte dışarı çıkıyoruz.
- It was very cold, but we went out.
- Hava çok soğuktu ama dışarı çıktık.
- Tom advised Mary when the sky has become dark, don't go out alone.
- Tom Mary'ye hava karardıktan sonra tek başına dışarı çıkmamasını tavsiye etti.
- She went out with her friends.
- Arkadaşlarıyla dışarı çıktı.
- Which would you rather do, eat at home or go out to eat?
- Hangisini yapmayı tercih edersin, evde yemek yemeyi mi yoksa yemek yemek için dışarı çıkmayı mı?
- I sometimes go out for a walk.
- Bazen yürüyüş için dışarı çıkarım.
- Sami never goes out of his house.
- Sami evinden hiç dışarı çıkmıyor.
- I was just telling Tom that he should go out and buy something to eat.
- Tam da Tom'a dışarı çıkıp yiyecek bir şeyler alması gerektiğini söylüyordum.
- Tom went out in a hurry.
- Tom aceleyle dışarı çıktı.
- Before you go out remember to check the gas is turned off.
- Dışarı çıkmadan önce gazın kapalı olup olmadığımı kontrol etmeyi unutma.
- I went out to get help.
- Yardım almak için dışarı çıktım.
- I intended to go out without anyone seeing me.
- Herhangi biri beni görmeden dışarı çıkmaya niyet ettim.
- Dad just now went out.
- Babam demin dışarı çıktı.
- We couldn't go out because of the rain.
- Yağmurdan dolayı dışarı çıkamadık.
- Tom has gone out to eat.
- Tom yemek için dışarı çıktı.
- Sami heard a weird noise and went out to investigate.
- Sami garip bir ses duydu ve araştırmak için dışarı çıktı.
- I'm not going out.
- Ben dışarı çıkmıyorum.
- Tom warned Mary not to go out at night alone.
- Tom, Mary'yi gece yalnız dışarı çıkmaması için uyardı.
- You must go out of the room.
- Odadan dışarı çıkmalısınız.
- You shouldn't go out.
- Dışarı çıkmamalısın.
- Go out and have a good time once in a while instead of just studying all the time.
- Sürekli ders çalışmak yerine arada bir dışarı çıkın ve iyi vakit geçirin.
- I hardly ever go out.
- Neredeyse hiç dışarı çıkmıyorum.
- May I go out for a walk?
- Yürüyüş için dışarı çıkabilir miyim?
- The heavy rain prevented me from going out.
- Şiddetli yağmur dışarı çıkmamı engelledi.
- Let's go out and enjoy ourselves.
- Hadi dışarı çıkalım ve eğlenelim.
- I would rather go out than stay at home.
- Evde kalmaktansa dışarı çıkmayı tercih ederim.
- You oughtn't to go out with the little boy remaining alone.
- Yalnız kalan küçük çocukla dışarı çıkmamalısınız.
- I didn't feel like going out this evening.
- Bu akşam dışarı çıkmak istemedim.
- She shouldn't go out by herself at night.
- Gece tek başına dışarı çıkmamalı.
- I almost never go out after dark.
- Karanlıktan sonra neredeyse hiç dışarı çıkmam.
- I want to go out with Tom.
- Tom'la dışarı çıkmak istiyorum.
- We never go out at night anymore.
- Biz artık asla gece dışarı çıkmıyoruz.
- Do you want to go out for coffee?
- Kahve içmek için dışarı çıkmak ister misin?
- She put on her hat to go out.
- O, dışarı çıkmak için şapkasını giydi.
- I may go out if the rain lets up.
- Yağmur dinerse dışarı çıkabilirim.
- I don't like to go out after dark.
- Hava karardıktan sonra dışarı çıkmayı sevmiyorum.
- She is forbidden to go out.
- Onun dışarı çıkması yasaklandı.
- I hardly ever go out nowadays.
- Şu günlerde neredeyse hiç dışarı çıkmıyorum.
- I want to go out.
- Dışarı çıkmak istiyorum.
- She refused to let her child go out in the rain.
- Çocuğunun yağmurda dışarı çıkmasına izin vermedi.
- We had to get in touch with her before she went out.
- Dışarı çıkmadan önce onunla temasa geçmemiz gerekiyordu.
- Why don't we go out and get something to eat?
- Yiyecek bir şey almak için neden dışarı çıkmıyoruz?
- I can't go out dressed like this.
- Böyle giyinip dışarı çıkamam.
- Please lock the door before you go out.
- Lütfen dışarı çıkmadan önce kapıyı kilitle.
- I'm going to go out for a while.
- Bir süreliğine dışarı çıkacağım.
- He went out a few minutes ago.
- Birkaç dakika önce dışarı çıktı.
- Tom advised Mary not to go out after dark.
- Tom, Mary'ye hava karardıktan sonra dışarı çıkmamasını tavsiye etti.
- I couldn't go out, due to the heavy rain.
- Şiddetli yağmur nedeniyle dışarı çıkamam.
- Her sudden arrival prevented him from going out.
- Ani gelişi onun dışarı çıkmasını engelledi.
- He neither spoke nor wept, but went out in silence.
- O, ne konuştu nede ağladı, sessizce dışarı çıktı.
- Do you really need to go out in this kind of weather?
- Böyle bir havada gerçekten dışarı çıkman gerekiyor mu?
- I don't think it's safe to go out at night.
- Gece dışarı çıkmanın güvenli olduğunu zannetmiyorum.
- Tom doesn't want to go out.
- Tom dışarı çıkmak istemiyor.
- He never goes out after dark.
- Karanlıktan sonra o asla dışarı çıkmaz.
- Going out together is not the same thing as getting married.
- Birlikte dışarı çıkmak evlenmekle aynı şey değildir.
- She went out with her dog.
- O, köpeği ile birlikte dışarı çıktı.
- I’ll call him before he goes out.
- Dışarı çıkmadan önce onu arayacağım.
- Tom knows better than to go out after dark by himself.
- Tom hava karardıktan sonra tek başına dışarı çıkmaması gerektiğini çok iyi biliyor.
- Tom went out for some fresh air.
- Tom temiz hava almak için dışarı çıktı.
- I can't go out with you today.
- Bugün seninle dışarı çıkamam.
- It was very cold, but I went out.
- Hava çok soğuktu, ama dışarı çıktım.
- Don't go out because it is cold.
- Dışarı çıkma çünkü hava soğuk.
- I don't really want to go out.
- Gerçekten dışarı çıkmak istemiyorum.
- Tom can't go out today because he's sick.
- Tom bugün dışarı çıkamaz çünkü hasta.
- This morning, I was very lazy and didn't go out.
- Bu sabah çok tembeldim ve dışarı çıkmadım.
- The taller of the two men went out first.
- İki adamdan önce uzun olanı dışarı çıktı.
- Tom refused to let Mary go out and play in the rain.
- Tom Mary'nin dışarı çıkmasına ve yağmurda oynamasına izin vermeyi reddetti.
- Are you going out today?
- Bugün dışarı çıkacak mısın?
- I'm going to go out and get us something to eat.
- Dışarı çıkacağım ve bize yiyecek bir şeyler alacağım.
- Tom didn't notice Mary go out.
- Tom, Mary'nin dışarı çıktığını fark etmedi.
- Tom isn't going out tonight.
- Tom bu akşam dışarı çıkmıyor.
- I don't go out much.
- Çok fazla dışarı çıkmam.
- Tom can't go out today because he's sick.
- Tom bugün dışarı çıkamaz çünkü hastadır.
- Do you want to go out with me tonight?
- Bu gece benimle dışarı çıkmak ister misin?
- If anyone comes to see me, say that I went out.
- Birisi beni görmeye gelirse, dışarı çıktığımı söyle.
- I don't think it's safe to go out at night by yourself.
- Geceleri kendi başınıza dışarı çıkmanın güvenli olduğunu sanmıyorum.
- Would you like to go out for coffee?
- Kahve için dışarı çıkmak ister misiniz?
- Don't go out without an umbrella.
- Şemsiyesiz dışarı çıkma.
- Why don't we go out and get a little fresh air?
- Niçin dışarı çıkıp biraz temiz hava almıyoruz?
- I don't want Tom to go out after dark by himself.
- Tom'un hava karardıktan sonra tek başına dışarı çıkmasını istemiyorum.
- She went out to buy some food.
- Biraz yiyecek almak için dışarı çıktı.
- Tom advised Mary not to go out after dark by herself.
- Tom, Mary'ye hava karardıktan sonra tek başına dışarı çıkmamasını tavsiye etti.
- Please be careful not to forget to lock the door when you go out.
- Lütfen dışarı çıkarken kapıyı kilitlemeyi unutmamaya dikkat edin.
- If it doesn't rain, let's go out.
- Yağmur yağmazsa, dışarı çıkalım.
- My father usually wears a hat when he goes out.
- Dışarı çıktığında babam genellikle bir şapka giyer.
- I will go out if it is fine tomorrow.
- Yarın hava güzel olursa dışarı çıkacağım.
- I feel like going out rather than staying at home today.
- Bugün evde kalmak yerine dışarı çıkmak istiyorum.
- I left the rest to him and went out.
- Gerisini ona bıraktım ve dışarı çıktım.
- Tom wanted to go out to get something to eat.
- Tom yiyecek bir şeyler almak için dışarı çıkmak istedi.
- I went out to eat.
- Yemek için dışarı çıktım.
- We couldn't go out because of the heavy rain.
- Şiddetli yağmur yüzünden dışarı çıkamadık.
- We just have to go out and do it.
- Dışarı çıkıp bunu yapmalıyız.
- We go out together every weekend.
- Her hafta sonu birlikte dışarı çıkarız.
- I don't go out by myself after dark.
- Hava karardıktan sonra tek başıma dışarı çıkmam.
- Sami and Layla went out to celebrate their graduation.
- Sami ve Leyla mezuniyetlerini kutlamak için dışarı çıktılar.
- Do you want to go out?
- Dışarı çıkmak istiyor musun?
- He never goes out after dark.
- Hava karardıktan sonra asla dışarı çıkmaz.
- Don't you want to go out?
- Dışarı çıkmak istemiyor musun?
- I would rather not go out today.
- Bugün dışarı çıkmamayı tercih ederim.
- Tom promised not to go out after dark alone.
- Tom hava karardıktan sonra dışarı çıkmamaya söz verdi.
- Do you prefer going out or staying at home on weekends?
- Hafta sonları dışarı çıkmayı mı yoksa evde kalmayı mı tercih edersin?
- Mother likes to go out in this coat.
- Annem bu manto ile dışarı çıkmayı seviyor.
- You must not go out at night.
- Gece dışarı çıkmamalısın.
- Did you guys go out?
- Dışarı çıktınız mı?
- I'd rather not go out this evening.
- Bu akşam dışarı çıkmayı tercih etmiyorum.
- We're not really going out in this rain, are we?
- Gerçekten bu yağmurda dışarı çıkmayacağız, değil mi?
- Let's go out and have a good time with our friends.
- Dışarı çıkalım ve dostlarımızla iyi vakit geçirelim.
- He could not go out because of the heavy rain.
- Şiddetli yağmur yüzünden dışarı çıkamadı.
- I couldn't go out on account of the bad weather.
- Kötü hava yüzünden dışarı çıkamadım.
- Would you like to go out and get something to eat?
- Dışarı çıkmak ve yiyecek bir şey almak ister misin?
- She put on her coat and went out.
- O, ceketini giydi ve dışarı çıktı.
- Tom went out without a hat.
- Tom şapka takmadan dışarı çıktı.
- Tom and I went out for lunch.
- Tom ve ben öğle yemeğine dışarı çıktık.
- Tomorrow I’ll go out with friends after having lunch.
- Yarın öğle yemeği yedikten sonra arkadaşlarımla dışarı çıkacağım.
- Tom didn't let Mary go out in the rain.
- Tom, Mary'nin yağmurda dışarı çıkmasına izin vermedi.
- Tom went out for a breath of fresh air.
- Tom temiz hava almak için dışarı çıktı.
- Tom is going out tonight.
- Tom bu gece dışarı çıkacak.
- Put your coat on before you go out or you'll catch cold.
- Dışarı çıkmadan önce montunu giy yoksa üşüteceksin.
- Usually when Tom and Mary go out for dinner together, they split the bill.
- Tom ve Mary akşam yemeği için birlikte dışarı çıktıklarında, genellikle hesabı bölüşürler.
- Don't forget to turn off the gas before going out.
- Dışarı çıkmadan önce gazı kapatmayı unutmayın.
- I went out by myself.
- Yalnız başıma dışarı çıktım.
- Do you want to go out tonight?
- Bu gece dışarı çıkmak ister misin?
- He went out to look for something to eat.
- Yiyecek bir şeyler aramak için dışarı çıktı.
- Tom and Mary decided to go out together.
- Tom ve Mary birlikte dışarı çıkmaya karar verdiler.
- I think we should go out sometime.
- Bence bir ara dışarı çıkmalıyız.
- She went out to look for a taxi.
- Taksi aramak için dışarı çıktı.
- I am not going out because I have to clean the house.
- Dışarı çıkmıyorum çünkü evi temizlemek zorundayım.
- The storm prevented us from going out.
- Fırtına dışarı çıkmamızı engelledi.
- He stayed at home all day instead of going out.
- Dışarı çıkmak yerine tüm gün evde oturdu.
- Let's go out and have a good time with our friends.
- Dışarı çıkalım ve arkadaşlarımızla iyi vakit geçirelim.
- Tom should go out and have some fun.
- Tom dışarı çıkıp biraz eğlenmeli.
- He has gone out for lunch already.
- O zaten öğle yemeği için dışarı çıktı.
- I spend half my time going out with her.
- Zamanımın yarısını onunla dışarı çıkarak geçiriyorum.
- Even though the weather was fine, I gave him my coat as he was going out.
- Hava güzel olmasına rağmen, dışarı çıkarken ona montumu verdim.
- Why don't we go out?
- Neden dışarı çıkmıyoruz?
- Tom rarely goes out nowadays.
- Tom bugünlerde nadiren dışarı çıkıyor.
- I don't want to go out with Tom.
- Tom'la dışarı çıkmak istemiyorum.
- I don't feel like going out now.
- Şimdi canım dışarı çıkmak istemiyor.
- You must turn off the light before you go out.
- Dışarı çıkmadan önce ışığı kapatmalısın.
- Tom went out a few minutes ago.
- Tom birkaç dakika önce dışarı çıktı.
- Why did she go out in a hurry?
- Neden aceleyle dışarı çıktı?
- Tom went out to get some air.
- Tom biraz hava almak için dışarı çıktı.
- For this bad weather I don't feel like going out.
- Bu kötü havada dışarı çıkmak istemiyorum.
- Tom doesn't feel up to going out today.
- Tom bugün dışarı çıkacak gibi hissetmiyor.
- Yesterday I stayed home, since I had absolutely no desire to go out.
- Dün evde kaldım, çünkü dışarı çıkmak için kesinlikle hiç isteğim yoktu.
- She was about to go out.
- O, dışarı çıkmak üzereydi.
- Tom said that he wished you wouldn't go out after dark by yourself.
- Tom hava karardıktan sonra tek başına dışarı çıkmamanı dilediğini söyledi.
- Would you like to go out with me tonight?
- Bu gece benimle dışarı çıkmak ister misin?
- I came back from the school, then I went out with my friends.
- Okuldan döndüm, sonra arkadaşlarımla dışarı çıktım.
- Why don't you go out and play with your friends?
- Neden dışarı çıkıp arkadaşlarınızla oynamıyorsunuz?
- He couldn't go out because of the snow.
- O, kardan dolayı dışarı çıkamadı.
- She's going out to buy some things.
- Bir şeyler almak için dışarı çıkıyor.
- We couldn't go out.
- Dışarı çıkamadık.
- She went out when she finished her work.
- İşini bitirince dışarı çıktı.
- The heavy snow kept us from going out.
- Yoğun kar dışarı çıkmamızı engelledi.
- I'm going out for a while.
- Bir süreliğine dışarı çıkıyorum.
- I'm not going out.
- Dışarı çıkmıyorum.
- She went out just now.
- Az önce dışarı çıktı.
- Nakagawa was on the point of going out when I called on him.
- Onu çağırdığımda Nakagawa dışarı çıkmak üzereydi.
- Tom went out to get lunch.
- Tom öğle yemeği için dışarı çıktı.
- Tom went out to do his chores.
- Tom ev işlerini yapmak için dışarı çıktı.
- He decided it would be wiser to study than to go out with friends.
- Arkadaşlarıyla dışarı çıkmaktansa ders çalışmanın daha akıllıca olacağına karar verdi.
- We went out for some drinks.
- Bir şeyler içmek için dışarı çıktık.
- I was ashamed to go out in old clothes.
- Eski elbiselerle dışarı çıkmaya utandım.
- Put your coat on before you go out or you'll catch cold.
- Dışarı çıkmadan ceketini giy yoksa üşütürsün.
- My father rarely, if ever, goes out on Sundays.
- Babam Pazar günleri nadiren dışarı çıkar.
- Tom probably went out.
- Tom muhtemelen dışarı çıkmıştır.
- Don't let the children go out after dark.
- Çocukların hava karardıktan sonra dışarı çıkmasına izin verme.
- Tom put on his jacket and went out.
- Tom ceketini giydi ve dışarı çıktı.
- I didn't notice Tom go out.
- Tom'un dışarı çıktığını fark etmemişim.
- If you have symptoms of the cold, don't have any contact with the elderly and the chronically ill and don't go out without wearing a mask.
- Soğuk algınlığı belirtileriniz varsa, yaşlılar ve kronik hastalığı olanlarla temas etmeyin ve maske takmadan dışarı çıkmayın.
Show More (1194)
|
2 |
go out |
çıkmak |
v. |
|
- Public tenders have gone out.
- Kamu ihalelerine çıkıldı.
- The competition is forced to choose between cheaper deliveries or going under.
- Rekabet, daha ucuz teslimat ya da batma arasında seçim yapmaya zorlanmaktadır.
- In real terms, the rate per tonne of catch goes up from EUR 20 to EUR 25.
- Reel olarak ton başına avlanma ücreti 20 Avro'dan 25 Avro'ya çıkmaktadır.
- There is an increase in the overall number of vessels, which goes up from 60 to 65.
- Toplam gemi sayısında 60'tan 65'e çıkan bir artış söz konusudur.
- A very important message will be going out from this Parliament.
- Bu Parlamento'dan çok önemli bir mesaj çıkacaktır.
- Public tenders have gone out.
- Kamu ihalelerine çıkılmıştır.
- Even on the Upper East Side, the laws of physics dictate that "what goes up must come down."
- Yukarı Doğu Yakası'nda bile fizik kanunları "yukarı çıkan aşağı inmelidir" der.
- The other basic rule of juggling is that what goes up must come down.
- Hokkabazlığın bir diğer temel kuralı da yukarı çıkanın aşağı inmesi gerektiğidir.
- I know that plenty of guys want to go out with you.
- Pek çok erkeğin seninle çıkmak istediğini biliyorum.
- No, the best part is we're going out again tonight.
- Hayır, en iyi kısmı bu akşam tekrar çıkacak olmamız.
- I'd just as soon go up with a green gunner than a jinxed morning, fellas.
- Uğursuz bir sabah yerine bir an evvel çömez bir topçuyla çıkmayı tercih ederim, beyler.
- It's easier for him to go up than come down, but he does it.
- Onun için yukarı çıkmak aşağı inmekten daha kolay, ama bunu yapıyor.
- How long did you go out with Tom?
- Tom'la ne kadar süre çıktın?
- Tom didn't seem to be having any trouble convincing Mary to go out with him.
- Tom, Mary'yi onunla çıkmaya ikna etmekte zorlanmıyor gibi görünüyordu.
- We're going out tonight.
- Bu gece çıkıyoruz.
- I told him I was going out.
- Ona çıkacağımı söyledim.
- Have you ever gone out with Tom?
- Hiç Tom'la çıktın mı?
- This stain will never go out.
- Bu leke asla çıkmayacak.
- The higher we go up, thinner the air becomes.
- Yukarı çıktıkça havanın yoğunluğu azalır.
- I'm not going out with Tom.
- Tom ile çıkmıyorum.
- My dad won't let me go out with Bill.
- Babam Bill'le çıkmama izin vermiyor.
- Tom and I went out for lunch.
- Tom ve ben öğle yemeği için çıktık.
- Mary isn't going out with Tom, she's going out with Konrad.
- Mary Tom'la çıkmıyor, Konrad'la çıkıyor.
- I want to go out with you.
- Seninle çıkmak istiyorum.
- Does Tom seriously think Mary will go out with him?
- Tom ciddi olarak Mary'nin onunla çıkacağını mı düşünüyor?
- When my father found out that I've been going out with Nimrod Nick, he got very angry.
- Babam Nimrod Nick ile çıktığımı öğrenince çok sinirlendi.
- Both Tom and John want to go out with Mary.
- Hem Tom hem de John Mary ile çıkmak istemektedir.
- I wonder if Tom is really going out with Mary.
- Acaba Tom gerçekten Mary ile çıkıyor mu?
- Let's go up on deck.
- Güverteye çıkalım.
- She has been going out with him for about two years.
- Yaklaşık iki yıldır onunla çıkıyor.
- I would rather stay home than go out with him.
- Onunla çıkmaktansa evde kalmayı tercih ederim.
- Did you come home early just to eat then go out again?
- Eve erken gelip yemek yedikten sonra tekrar dışarı mı çıktınız?
- She closed the door and went up to the first floor.
- Kapıyı kapadı ve birinci kata çıktı.
- My father won't let me go out with Tom.
- Babam Tom'la çıkmama izin vermeyecek.
- Tom hoped that Mary would agree to go out with him.
- Tom, Mary'nin onunla çıkmayı kabul edeceğini umuyordu.
- Let's go out on the porch.
- Sundurmaya çıkalım.
- Mary and I have been going out for three years.
- Mary ve ben üç yıldır çıkıyoruz.
- My father would never allow me to go out with someone like you.
- Babam senin gibi biriyle çıkmama asla izin vermezdi.
- Tom said he wanted to be alone, and then went up to his room.
- Tom yalnız kalmak istediğini söyledi ve sonra odasına çıktı.
- I'd love to go out with you.
- Seninle çıkmak istiyorum.
- Don't go out the front.
- Ön taraftan çıkma.
- Tom wondered if Mary would go out with him.
- Tom, Mary'nin onunla çıkıp çıkmayacağını merak ediyordu.
- I'm going out with Tom.
- Tom'la çıkıyorum.
- When was the last time Tom and you went out for dinner together?
- Tom ve sen en son ne zaman birlikte akşam yemeği için çıktınız?
- Having finished the work, I went out for a walk.
- İşi bitirdikten sonra, yürüyüşe çıktım.
- Tom had no idea why Mary didn't want to go out with him.
- Tom'un, Mary'nin neden onunla çıkmak istemediği konusunda hiçbir fikri yoktu.
- Be sure to turn out the light when you go out.
- Çıkarken ışıkları kapattığından emin ol.
- Do you still go out with Tom every Monday?
- Hala her pazartesi Tom'la çıkıyor musun?
- I want to find out if Tom is going to go out and eat with us.
- Tom'un bizimle yemeğe çıkıp çıkmayacağını öğrenmek istiyorum.
- The higher we go up, the cooler the air becomes.
- Yukarı çıktıkça hava soğur.
- Tom didn't seem to be having any trouble convincing Mary to go out with him.
- Tom, Mary'yi onunla çıkmaya ikna etmekte zorlanıyor gibi görünmüyordu.
- I don't want you going out with Tom.
- Tom'la çıkmanı istemiyorum.
- Aren't you still going out with Tom?
- Hala Tom'la çıkmıyor musun?
- Tom has been going out with another woman.
- Tom başka bir kadınla çıkıyormuş.
- Are you still going out with Tom?
- Hâlâ Tom'la çıkıyor musun?
- Tom told Mary why she shouldn't go out with John.
- Tom Mary'ye neden John'la çıkmaması gerektiğini söyledi.
- I was about to go out when he came to see me.
- O beni görmeye geldiğinde çıkmak üzereydim.
- Tom went out for a walk.
- Tom yürüyüşe çıktı.
- Tom actually thought Mary would go out with him.
- Tom aslında Mary'nin onunla çıkacağını düşünmüştü.
- The temperature of the oil went up to 165 degrees Celsius.
- Yağın sıcaklığı 165 santigrat dereceye çıktı.
- Go up the street.
- Sokağa çıkın.
- Tom and I are going out for a walk.
- Tom ve ben bir yürüyüşe çıkacağız.
- When the rain stopped, he went out for a walk.
- Yağmur durduğunda o, yürüyüşe çıktı.
- Tom doesn't care who Mary goes out with.
- Tom, Mary'nin kiminle çıktığını umursamaz.
- May I go out for a short walk?
- Kısa bir yürüyüşe çıkabilir miyim?
- Do you want to go out with me on Friday?
- Cuma günü benimle çıkmak ister misin?
- What do you say to going out for a short walk?
- Kısa bir yürüyüşe çıkmaya ne dersin?
- In order to reach the apparel stalls, we went up by two floors.
- Konfeksiyon tezgâhlarına ulaşmak için iki kat çıktık.
- Please do your chores before you go out to play.
- Lütfen oyun oynamaya çıkmadan önce ev işlerini yap.
- Do you wanna go out with me tonight?
- Bu gece benimle çıkmak ister misin?
- I realize I may not be the most desirable man in the world, but I still hope you'll consider going out with me.
- Dünyadaki en çekici erkek olmadığımın farkındayım ama yine de benimle çıkmayı düşüneceğini umuyorum.
- Tom went out for a walk with his dog.
- Tom köpeğiyle yürüyüşe çıktı.
- How long have you two been going out?
- Siz ikiniz ne kadar süredir çıkıyorsunuz?
- I'm too tired to go out jogging.
- Koşuya çıkamayacak kadar yorgunum.
- Why don't we go out on the balcony?
- Neden balkona çıkmıyoruz?
- Tom is the one who suggested that I go out with Mary.
- Mary ile çıkmamı öneren kişi Tom'du.
- Let's go out for dinner.
- Hadi yemeğe çıkalım.
- We're going up into the mountains, so why don't you come with us?
- Dağlara çıkıyoruz, neden bizimle gelmiyorsun?
- I went up to the 5th floor in an elevator.
- Bir asansörle beşinci kata çıktım.
- Tom didn't really want to go out with Mary.
- Tom Mary ile gerçekten çıkmak istemiyordu.
- Who are you going out with now?
- Şimdi kiminle çıkıyorsun?
- When was the last time Tom and you went out for dinner together?
- Tom ve sen en son ne zaman birlikte yemeğe çıktınız?
- You'd better not have gone out with my girlfriend.
- Kız arkadaşımla çıkmasan iyi edersin.
- She went out without saying a word.
- Tek kelime söylemeden çıktı.
- I'd like to go out with you.
- Seninle çıkmak istiyorum.
- I'm too tired to go out for a run.
- Koşuya çıkamayacak kadar yorgunum.
- We went up two floors to reach the apparel stalls.
- Kıyafet tezgahlarına ulaşmak için iki kat yukarı çıktık.
- Let's go out on the porch.
- Hadi verandaya çıkalım.
- I'm not sure whether to stay home or go out.
- Evde mi kalsam yoksa dışarı mı çıksam emin değilim.
- I'll never go out with Tom again.
- Tom'la tekrar asla çıkmayacağım.
- He went up the steps slowly.
- Basamakları yavaşça çıktı.
- I don't want to go out with Tom.
- Tom'la çıkmak istemiyorum.
- They went up the stairs.
- Merdivenlerden yukarı çıktılar.
- Tom has been going out with another woman.
- Tom başka bir kadınla çıkıyor.
- Tell Tom I'm going out for a walk.
- Tom'a yürüyüşe çıkacağımı söyle.
- I can't believe Tom went out with Mary.
- Tom'un Mary ile çıktığına inanamıyorum.
- I wanted Mary to go out with me instead of Tom.
- Tom yerine Mary'nin benimle çıkmasını istiyordum.
- Wagons would go out each day in search of food.
- Arabalar her gün yiyecek aramak için yola çıkıyordu.
- Tom is afraid to go out alone at night.
- Tom gece yalnız çıkmaya korkuyor.
- Tom went out for a walk as he always does in the afternoon.
- Tom öğleden sonra her zaman yaptığı gibi yürüyüşe çıktı.
- Tom is going up the stairs.
- Tom merdivenlerden yukarı çıkıyor.
- Tom went out onto the balcony.
- Tom balkona çıktı.
- Tom went out the door.
- Tom kapıdan çıktı.
- Would you mind if I went out with your sister?
- Kız kardeşinle çıkmamın bir sakıncası var mı?
- Because it quit raining, he went out for a walk.
- Yağmur durduğu için yürüyüşe çıktı.
- Go up these stairs.
- Bu merdivenlerden çıkın.
- My dad won't let me go out with Tom.
- Babam Tom'la çıkmama izin vermiyor.
- He silently went out of the room.
- Sessizce odadan çıktı.
- Has Tom ever gone out with Mary?
- Tom hiç Mary ile çıktı mı?
- Does Tom seriously think Mary will go out with him?
- Tom cidden Mary'nin onunla çıkacağını mı düşünüyor?
- I felt like going out for a walk.
- Yürüyüşe çıkmak istiyorum.
- When did Tom and Mary start going out with each other?
- Tom ve Mary ne zaman birbirleriyle çıkmaya başladı?
- Tom blew his top when he heard that Mary had gone out with John.
- Tom Mary'nin John'la çıktığını duyduğunda öfkelendi.
- Tom didn't want Mary to go out with other guys.
- Tom, Mary'nin başka erkeklerle çıkmasını istemiyordu.
- May I go out for a walk?
- Yürüyüşe çıkabilir miyim?
- I went up the stairs and went to bed.
- Merdivenlerden yukarı çıktım ve yatmaya gittim.
- She forced me to go out with her.
- Onunla çıkmam için beni zorladı.
- Tom never goes out in his canoe alone.
- Tom kanosuyla asla yalnız çıkmaz.
- Tom had no idea why Mary didn't want to go out with him.
- Tom'un Mary'nin neden onunla çıkmak istemediği hakkında hiçbir fikri yoktu.
- I know that plenty of guys want to go out with you.
- Seninle çıkmak isteyen bir sürü erkek olduğunu biliyorum.
- The rocket went up.
- Roket yukarı çıktı.
- I don't want you to go out of your way or anything.
- Yolundan çıkmanı falan istemiyorum.
- When are you going out?
- Ne zaman çıkacaksın?
- I'm going out with Tom tonight.
- Bu gece Tom'la çıkıyorum.
- Mary admitted that she had been secretly going out with Tom.
- Mary, Tom'la gizlice çıktığını itiraf etti.
- I think Tom didn't want Mary to go out with John.
- Sanırım Tom, Mary'nin John'la çıkmasını istemiyordu.
- Who did you go out with last weekend?
- Geçen hafta sonu kiminle çıktın?
- Tom never told me he and Mary used to go out with each other.
- Tom bana Mary ile eskiden çıktıklarını hiç söylemedi.
- I'm too tired to go out for a run.
- Ben koşuya çıkamayacak kadar çok yorgunum.
- As we went up, the air grew colder.
- Yukarı çıktıkça hava daha da soğudu.
- Tom and Mary have been going out for three years.
- Tom ve Mary üç yıldır çıkıyorlar.
- I want to go out with you.
- Ben seninle çıkmak istiyorum.
- I've seen what happens to anyone who goes up against Tom.
- Tom'a karşı çıkanlara ne oluyor gördüm.
- Aren't you going to go out with Tom again?
- Tom ile yeniden çıkmayacak mısın?
- Would you like to go out with me?
- Benimle çıkmak ister misin?
- Do you really think Tom would go out with me?
- Tom'un benimle çıkacağını gerçekten düşünüyor musun?
- He went out for a walk, with his dog following behind.
- O, arkasında izleyen köpeği ile yürüyüşe çıktı.
- Beth told Chris that if he didn't take a bath, she wouldn't go out with him.
- Beth, Chris'e banyo yapmazsa onunla çıkmayacağını söyledi.
- We're going out for a walk after lunch.
- Öğlen yemekten sonra yürüyüşe çıkacağız.
- That's why I didn't want to go out with Tom.
- Tom'la çıkmak istemememin nedeni bu.
- Doesn't he know I'm going out with Tom?
- Tom'la çıkacağımı bilmiyor mu?
- I know you well enough to know that you didn't really want to go out with Tom.
- Tom'la çıkmak istemediğini bilecek kadar iyi tanıyorum seni.
- How would you feel if my father said we couldn't go out together?
- Babam birlikte çıkamayacağımızı söylese nasıl hissedersin?
- He wants to go out with her.
- Onunla çıkmak istiyor.
- I'd never go out with a married woman!
- Evli bir kadınla asla çıkmam!
- We're going out of business.
- İşten çıkıyoruz.
- We went up by two floors in order to reach the apparel stalls.
- Giysi tezgahlarına ulaşmak için iki kat yukarı çıktık.
- Are we going out together?
- Birlikte çıkıyor muyuz?
- Let's go out and get something to eat.
- Çıkalım ve yiyecek bir şeyler alalım.
- We're going out for a walk after lunch.
- Öğle yemeğinden sonra yürüyüşe çıkacağız.
- We go out together.
- Birlikte çıkıyoruz.
- Are you going out with anyone?
- Biriyle çıkıyor musun?
- Tom doesn't want Mary to go out with John.
- Tom, Mary'nin John'la çıkmasını istemiyor.
- We're going out for a walk.
- Yürüyüşe çıkacağız.
- I go out for walks after dinner.
- Akşam yemeğinden sonra yürüyüşe çıkıyorum.
- I'm surprised Tom let Mary go out alone.
- Tom'un Mary'nin yalnız çıkmasına izin vermesine şaşırdım.
- Do you want to go out with me tonight?
- Bu gece benimle çıkmak istiyor musun?
- Tom didn't know why Mary refused to go out with him.
- Tom, Mary'nin neden onunla çıkmayı reddettiğini bilmiyordu.
- Tom never told me he and Mary used to go out with each other.
- Tom bana o ve Mary'nin birbirleriyle çıktıklarını hiç söylemedi.
- Since it stopped raining, he went out for a walk.
- Yağmur durunca yürüyüşe çıktı.
- Tom felt like going out for a walk.
- Tom yürüyüşe çıkmak istedi.
- Tom wondered if Mary would go out with him.
- Tom Mary'nin onunla çıkıp çıkmayacağını merak etti.
- Tom told Mary why she shouldn't go out with John.
- Tom, Mary'ye neden John'la çıkmaması gerektiğini söyledi.
- I've seen what happens to anyone who goes up against Tom.
- Tom'a karşı çıkan birine ne olacağını gördüm.
- Go up the stairs.
- Merdivenlerden yukarı çıkın.
- This car has enough power to go up the mountain easily.
- Bu araba kolayca dağa çıkmak için yeterli güce sahiptir.
- Mother has just gone out shopping.
- Annem az önce alışverişe çıktı.
- Is it OK if I go out with him?
- Onunla çıksam sorun olur mu?
- I don't like you going out with my daughter.
- Kızımla çıkmanı istemiyorum.
- I don't want Tom to go out after dark by himself.
- Karanlıktan sonra Tom'un tek başına çıkmasını istemiyorum.
- If I'd only known how Tom felt, I wouldn't have gone out with Mary.
- Tom'un nasıl hissettiğini bilseydim, Mary ile çıkmazdım.
- Tom was about to go out when it started to rain.
- Yağmur yağmaya başladığı zaman Tom çıkmak üzereydi.
- I know that it is highly unlikely that you'd ever want to go out with me, but I still need to ask at least once.
- Benimle çıkmak istemeyeceğini de biliyorum ama yine de en azından bir kez sormam gerekiyor.
- I went out for lunch with Tom.
- Tom'la öğle yemeğine çıktım.
- Who wouldn't want to go out with Mary?
- Kim Mary ile çıkmak istemiyor?
- Tom hoped that Mary would agree to go out with him.
- Tom, Mary'nin onunla çıkmayı kabul edeceğini umdu.
- Never in my wildest dreams did I ever think you'd go out with me.
- En çılgın hayallerimde bile benimle çıkacağını asla düşünmedim.
- This car has enough power to go up the mountain easily.
- Bu araba dağa kolayca çıkacak güce sahip.
- I have to go up to our room and I forgot my key.
- Odamıza çıkmam gerekiyor ve anahtarımı unuttum.
- How long did you go out with Tom?
- Tom'la ne kadar çıktınız?
- Be sure to turn out the light when you go out of the room.
- Odadan çıkarken ışığı söndürdüğünüzden emin olun.
- Tom tried to discourage Mary from going out with John.
- Tom Mary'yi John'la çıkmaktan vazgeçirmeye çalıştı.
- Tom has been going out with Mary for about three years.
- Tom yaklaşık üç yıldır Mary ile çıkıyor.
- Tom was mad at me because I wouldn't go out with his sister.
- Kız kardeşiyle çıkmadığım için Tom bana kızgındı.
- You don't have to go out with Tom.
- Tom'la çıkmak zorunda değilsin.
- Tom had trouble believing that Mary would actually want to go out with him.
- Tom, Mary'nin gerçekten onunla çıkmak isteyeceğine inanmakta güçlük çekiyordu.
- He quickly went out of the room.
- Hemen odadan çıktı.
- Who did you go out with last weekend?
- Geçen hafta sonu dışarı kimle çıktın?
- No matter how many flowers you give me, I won't go out with you.
- Bana ne kadar çiçek verirsen ver, seninle çıkmayacağım.
- I don't like the idea of Tom going out with Mary.
- Tom'un Mary ile çıkma fikrini sevmiyorum.
- Would you ever consider going out with someone like me?
- Benim gibi biriyle çıkmayı düşünür müydün?
- She wants to go out with him.
- Onunla çıkmak istiyor.
- Never in my wildest dreams did I ever think you'd go out with me.
- En çılgın rüyalarımda bile benimle çıkacağını düşünmemiştim.
- Be sure to turn out the light when you go out.
- Çıkarken ışığı kapattığından emin ol.
- What about going out for a meal?
- Yemeğe çıkmaya ne dersin?
- This elevator only goes up to the sixth floor.
- Bu asansör sadece altıncı kata kadar çıkıyor.
- He removed his fur jacket downstairs, went up, and knocked lightly on the door.
- Alt katta kürk ceketini çıkardı, yukarı çıktı ve kapıyı hafifçe çaldı.
- We went out for a walk after breakfast.
- Kahvaltıdan sonra yürüyüşe çıktık.
- Does Tom still go out with Mary every Monday?
- Tom her pazartesi hâlâ Mary ile mi çıkıyor?
- Tom quickly went up the stairs.
- Tom hızla merdivenlerden yukarı çıktı.
- I thought we were going out for lunch.
- Öğle yemeğine çıkacağımızı sanıyordum.
- I don't feel like going out for a walk.
- Yürüyüşe çıkmak istemiyorum.
- She went out just now.
- O az önce çıktı.
- Tom went out for a walk with his dog.
- Tom köpeği ile yürüyüşe çıktı.
- Tom forgot to equip fire-resistant armour before going up against the dragon.
- Tom ejderhaya karşı çıkmadan önce ateşe dayanıklı zırh giymeyi unuttu.
- I've started going out with Tom.
- Tom'la çıkmaya başladım.
- I really don't want to go out on a date with Mary.
- Mary ile çıkmak istemiyorum.
- How long did Tom and Mary go out together?
- Tom ve Mary ne zamandır birlikte çıkıyorlardı?
- Are you going out with Sachiko?
- Sachiko ile çıkıyor musun?
- He went out for a walk with his dog.
- Köpeği ile yürüyüşe çıktı.
- Is it OK if I go out with Tom?
- Tom'la çıksam uygun olur mu?
- My parents won't let me go out with boys.
- Annem ve babam benim oğlanlarla çıkmama izin vermez.
- I don't want you to go out of your way or anything.
- Kendi yolundan falan çıkmanı istemiyorum.
- Don't go out with him.
- Onunla çıkma.
- I've been going out with her for months.
- Aylardır onunla çıkıyorum.
- Ask Trang if she's going out tonight.
- Bu gece çıkıp çıkmayacağını Trang'e sor.
- Tom certainly wouldn't be pleased if Mary went out on a date with John.
- Mary, John ile çıkarsa Tom bundan kesinlikle memnun olmaz.
- Do you really think Tom would go out with me?
- Gerçekten Tom'un benimle çıkacağını düşünüyor musun?
- We caught him trying to go out of his room.
- Onu odasından çıkmaya çalışırken yakaladık.
- I thought that you were going out with Tom.
- Tom'la çıktığını sanıyordum.
- Didn't you notice us going out of the room?
- Odadan çıktığımızı fark etmedin mi?
- He went up the stairs.
- Merdivenlerden yukarı çıktı.
- My father won't let me go out with Tom.
- Babam Tom'la çıkmama izin vermiyor.
- Did you really think I'd go out with you?
- Gerçekten seninle çıkacağımı mı sandın?
- If you don't have other plans, let's go out for dinner together.
- Eğer başka bir planın yoksa, birlikte akşam yemeğe çıkalım.
- Does Tom know that you're going out?
- Tom sizin çıkacağınızı biliyor mu?
- Nobody was allowed to go out of the room.
- Kimsenin odadan çıkmasına izin verilmedi.
- I went up the stairs.
- Merdivenlerden yukarı çıktım.
- Tom went up the attic stairs.
- Tom tavan arası merdivenlerinden yukarı çıktı.
- Do you think you would ever consider going out with me?
- Benimle çıkmayı düşünür müydün?
- Does Tom still go out with Mary every Monday?
- Tom hâlâ her pazartesi Mary ile çıkıyor mu?
- How about going out for a drink after work?
- İşten sonra çıkıp bir şeyler içmeye ne dersin?
- So, will you go out with me?
- Öyleyse, benimle çıkacak mısın?
- Tom blew his top when he heard that Mary had gone out with John.
- Mary'nin John'la çıktığını duyunca Tom'un tepesi attı.
- Tom is the only boy Mary has ever gone out with.
- Tom, Mary'nin çıktığı tek erkek.
- Aren't you going out with anyone?
- Biriyle çıkmıyor musun?
- He has gone out for a walk.
- Dışarıya yürüyüşe çıktı.
- Do you remember the first time we went out together?
- Birlikte ilk çıktığımız zamanı hatırlıyor musun?
- You're not actually suggesting that I go out with another girl, are you?
- Başka bir kızla çıkmamı önermiyorsun, değil mi?
- Tom can't bear the thought of Mary going out with John.
- Tom Mary'nin John'la çıkması fikrine katlanamaz.
- I know you probably don't want to go out with me, but I'd love to go out with you.
- Muhtemelen benimle çıkmak istemediğini biliyorum, ama seninle çıkmayı çok isterim.
- Do you think Mary would go out with me if I asked her on a date?
- Ona çıkma teklif etsem Mary'nin benimle çıkacağını düşünüyor musun?
- Let's go out on the veranda.
- Dışarıya verandaya çıkalım.
- I thought you were going out with Tom.
- Tom'la çıkacağını düşündüm.
- Tom and Mary have been going out for three years.
- Tom ve Mary üç yıldır çıkıyor.
- I wonder if you'd like to go out with me this Sunday.
- Bu pazar benimle çıkmayı isteyip istemediğini merak ediyorum.
- Are you going out?
- Dışarı mı çıkıyorsun?
- I heard they're going out.
- Çıkacaklarını duydum.
- I don't like you going out with my daughter.
- Kızımla çıkmandan hoşlanmıyorum.
- We're about to go out on patrol.
- Devriyeye çıkmak üzereyiz.
- They've been going out together for six months now.
- Altı aydır birlikte çıkıyorlar.
- I'd like to go out with Tom.
- Tom'la çıkmak istiyorum.
- I know you probably don't want to go out with me, but I'd love to go out with you.
- Muhtemelen benimle çıkmak istemediğini biliyorum ama ben seninle çıkmak istiyorum.
- How long did you go out with her?
- Onunla ne kadar süre boyunca çıktın?
- We're going out of business.
- Biz işten çıkıyoruz.
- We couldn't go out either.
- Biz de çıkamadık.
- Don't you know I'm going out with Tom?
- Tom'la çıkacağımı bilmiyor musun?
- The mother cat went out hunting birds.
- Anne kedi kuş avlamaya çıktı.
- Tom knew Mary never would go out with him.
- Tom Mary'nin asla onunla çıkmayacağını biliyordu.
- I'm going out with Mary.
- Mary ile çıkacağım.
- I told you I was going out.
- Sana çıkacağımı söyledim.
- Tom goes out for a walk every morning.
- Tom her sabah yürüyüşe çıkıyor.
- Tom knew Mary never would go out with him.
- Tom, Mary'nin onunla asla çıkmayacağını biliyordu.
- Tom's girlfriend broke up with him and started going out with another guy.
- Tom'un kız arkadaşı ondan ayrıldı ve başka bir adamla çıkmaya başladı.
- He called to his father as he went up the stairs.
- Merdivenlerden çıkarken babasına seslendi.
- I don't want to see him, let alone go out with him.
- Onunla çıkmak şöyle dursun, onu görmek bile istemiyorum.
- I heard him go out of the room.
- Odadan çıktığını duydum.
- The taller of the two went out first.
- İkisinden uzun olanı önce çıktı.
- Tom wouldn't go out with Mary.
- Tom, Mary ile çıkmazdı.
- My father doesn't let me go out alone at night.
- Babam geceleri dışarıya yalnız çıkmama izin vermez.
- I want to know who you're going out with tonight.
- Bu gece kiminle çıkacağını bilmek istiyorum.
- In order to reach the apparel stalls, we went up by two floors.
- Giyim tezgahlarına ulaşmak için iki kat yukarı çıktık.
- When did Tom and Mary start going out with each other?
- Tom ve Mary ne zaman birbirleriyle çıkmaya başladılar?
- Tom doesn't go out with Mary anymore.
- Tom artık Mary ile çıkmıyor.
- I'm never going out with Mary again.
- Mary ile bir daha asla çıkmayacağım.
- I can't go out dressed like this.
- Dışarı bu kılıkla çıkamam.
- He called his father as he went up the stairs.
- O merdivenlerden çıkarken babasını aradı.
- Tom is going out with Mary.
- Tom Mary ile çıkıyor.
- Are you still going to go out with Tom?
- Tom'la hâlâ çıkacak mısın?
- Shall we go out for a walk?
- Yürüyüşe çıkalım mı?
- Do you really think she'd go out with me?
- Gerçekten benimle çıkacağını düşünüyor musunuz?
- Whom are you going out with now?
- Şimdi kiminle çıkıyorsun?
- The airplane soon went out of sight.
- Uçak biraz sonra görüş mesafesinden çıktı.
- I thought you were going out with Tom.
- Tom'la çıktığını sanıyordum.
- Her anger has gone out of my control.
- Öfkesi benim kontrolümden çıktı.
- And all living things, and cattle, and creeping things that creep upon the earth, according to their kinds went out of the ark.
- Bütün canlılar, hayvanlar ve yeryüzünde sürünen sürüngenler türlerine göre gemiden çıktılar.
- I think Tom has gone out for a walk.
- Bence Tom yürüyüşe çıktı.
- I wanted Mary to go out with me instead of Tom.
- Tom yerine Mary'nin benimle çıkmasını istedim.
- She quickly went up the stairs.
- Çabucak merdivenlerden yukarı çıktı.
- What time of day do you go out for your daily walk?
- Günlük yürüyüşünüz için günün hangi saatinde çıkıyorsunuz?
- Are you going to eat at home or go out?
- Evde mi yiyeceksin yoksa dışarı mı çıkacaksın?
- Tom doesn't want Mary to go out with John.
- Tom, Mary’nin John’la çıkmasını istemiyor.
- Having finished the work, I went out for a walk.
- İşimi bitirdikten sonra yürüyüşe çıktım.
- Tom doesn't understand Mary's reluctance to go out with his brother.
- Tom, Mary'nin kardeşiyle çıkma konusundaki isteksizliğini anlamıyor.
- Don't go out with her.
- Onunla çıkma.
- He quickly went out of the room.
- O, çabucak odadan çıktı.
- No matter how many flowers you give me, I won't go out with you.
- Bana kaç tane çiçek verirsen ver seninle çıkmayacağım.
- You should have known better than to go out in the rain without an umbrella.
- Yağmurda dışarıya şemsiyesiz çıkılmayacağını bilmeliydin.
- Is it OK if I go out with her?
- Onunla çıkmam sorun yaratır mı?
- She went out of the room with downcast eyes.
- Kederli gözlerle odadan çıktı.
- Let's go out on the balcony.
- Balkona çıkalım.
- Tom wanted to go out with Mary even more than you did.
- Tom, Mary ile çıkmayı senden daha çok istiyordu.
- Aren't you going out with anyone?
- Kimseyle çıkmayacak mısın?
- Do you think Mary would go out with me if I asked her on a date?
- Sence Mary'ye çıkma teklif etsem benimle çıkar mı?
- Tom wouldn't go out with you.
- Tom seninle çıkmazdı.
- By the way, Tom still wants to go out with you.
- Bu arada, Tom hâlâ seninle çıkmak istiyor.
- Do you want to go out for breakfast?
- Kahvaltıya çıkmak ister misin?
- Tom went out of the room.
- Tom odadan çıktı.
- I wish you'd tell me when you're going out.
- Keşke ne zaman çıkacağını bana söyleseydin.
- Are you going to go out with Tom again?
- Tom'la tekrar çıkacak mısın?
- Her anger has gone out of my control.
- Öfkesi kontrolümden çıktı.
- Are you two going out together?
- Siz ikiniz birlikte mi çıkıyorsunuz?
- Tom didn't really want to go out with Mary.
- Tom aslında Mary ile çıkmak istemedi.
- She closed the door and went up to the first floor.
- Kapıyı kapattı ve birinci kata çıktı.
- This elevator is going up.
- Bu asansör yukarı çıkıyor.
- Are you still going out with Tom?
- Tom'la hâlâ çıkıyor musun?
- Are you going out tonight?
- Bu gece çıkıyor musun?
- Usually when Tom and Mary go out for dinner together, they split the bill.
- Genellikle Tom ve Mary birlikte yemeğe çıktıklarında hesabı bölüşürler.
- I was just about to go out shopping when you telephoned.
- Tam alışverişe çıkmak üzereydim ki sen aradın.
- Tom and Mary decided to go out together.
- Tom ve Mary birlikte çıkmaya karar verdiler.
- Tom went out to the balcony.
- Tom balkona çıktı.
- The temperature of the oil went up to 165 degrees Celsius.
- Yağın sıcaklığı 165 dereceye kadar çıktı.
- Tom is going out with a Chinese exchange student.
- Tom Çinli bir değişim öğrencisiyle çıkıyor.
- Tom went out drinking with his friends last night.
- Tom dün gece arkadaşlarıyla içmeye çıktı.
- Are those two going out?
- Bu ikisi dışarı mı çıkıyor?
- Tom blew his top when he heard that Mary had gone out with John.
- Tom Mary'nin John'la çıktığını duyduğunda tepesi attı.
- I heard him go out of the room.
- Onun, odadan çıktığını duydum.
- Bob went out before I knew it.
- Bob, benden habersiz çıktı.
- I wouldn't go out with her even if she's the only girl in the world!
- Dünyadaki tek kız olsa bile onunla çıkmam!
- Going out together is not the same thing as getting married.
- Birlikte çıkmak evlenmekle aynı şey değildir.
- One sunny day in April, I went out for a walk.
- Nisan ayında güneşli bir günde yürüyüşe çıktım.
- Let's go out on the veranda.
- Hadi verandaya çıkalım.
- I'm going up the stairs.
- Merdivenlerden yukarı çıkıyorum.
- We're going out for a little walk.
- Küçük bir yürüyüşe çıkıyoruz.
- After he had finished his homework, he went out for a walk.
- Ödevini bitirdikten sonra yürüyüşe çıktı.
- I think Tom didn't want Mary to go out with John.
- Bence Tom, Mary'nin John'la çıkmasını istemedi.
- How long did you go out with her?
- Onunla ne kadar çıktınız?
- I've never gone out with a Canadian girl.
- Hiç Kanadalı bir kızla çıkmadım.
- Do you want me to go up there?
- Yukarı çıkmamı ister misin?
- She was going up a ladder.
- Merdivenden yukarı çıkıyordu.
- The last time we went out to eat, she paid for the dinner.
- En son yemeğe çıktığımızda, akşam yemeğini o ödemişti.
- She went out of the room in anger.
- Öfkeyle odadan çıktı.
- The woman Tom is going out with had been married 4 times.
- Tom'un çıktığı kadın 4 kez evlenmiş.
- The couple are going out of the church.
- Çift kiliseden çıkıyor.
- Mary said that her parents would kill her if they found out that she was going out with Tom.
- Mary ebeveynlerinin onun Tom'la çıktığını öğrenirlerse onu öldüreceklerini söyledi.
- Tom has gone out for a walk.
- Tom yürüyüşe çıktı.
- If the weather is bad, we won't go out for a walk.
- Hava kötüyse, yürüyüşe çıkmayız.
- How about going out for a walk?
- Yürüyüşe çıkmaya ne dersin?
- Tom pretended that he didn't care that Mary was going out with John.
- Tom, Mary'nin John ile çıkmasını umursamıyormuş gibi davrandı.
- And a river went out of the place of pleasure to water paradise, which from thence is divided into four heads.
- Cenneti sulamak için zevk yerinden bir ırmak çıktı ve oradan dört başa ayrıldı.
- I sometimes go out for a walk.
- Bazen yürüyüşe çıkıyorum.
- You're going out with a Keio student, aren't you?
- Bir Keio öğrencisiyle çıkıyorsun, değil mi?
- Let's go out for a walk.
- Yürüyüşe çıkalım.
- He called his father as he went up the stairs.
- Merdivenlerden çıkarken babasını aradı.
- Tom had no desire to go out with Mary.
- Tom'un Mary ile çıkmaya hiç niyeti yoktu.
- I heard they're going out.
- Onların çıktıklarını duydum.
- That's why I didn't want to go out with Tom.
- Bu yüzden Tom'la çıkmak istemedim.
- Tom was mad at me because I wouldn't go out with his sister.
- Tom kız kardeşiyle çıkmadığım için bana kızgındı.
- Tom went up the stairs quickly.
- Tom hızlıca merdivenleri çıktı.
- He went out of the room.
- O, odadan çıktı.
- Being free, she went out for a walk.
- Boş olduğu için, dışarı yürüyüşe çıktı.
- Does going out with Tom make you happy?
- Tom'la çıkmak seni mutlu ediyor mu?
- You should go out for a walk with the children.
- Çocuklarla yürüyüşe çıkmalısınız.
- We're about to go out on patrol.
- Biz devriyeye çıkmak üzereyiz.
- You should have known better than to go out in the rain without an umbrella.
- Yağmurda dışarıya şemsiyesiz çıkmaman gerektiğini bilmeliydin.
- Tom, there are a lot of girls that would love to go out with you.
- Tom, seninle çıkmak isteyen bir sürü kız var.
- I wonder if Tom is really going out with Mary.
- Tom'un gerçekten Mary ile çıkıp çıkmadığını merak ediyorum.
- Let's go out the back door.
- Arka kapıdan çıkalım.
- Would you ever consider going out with someone like me?
- Hiç benim gibi biriyle çıkmayı düşünür müsün?
- Tom went up the ladder to pick some apples.
- Tom biraz elma toplamak için merdivene çıktı.
- Are you still going to go out with Tom?
- Hala Tom'la çıkacak mısın?
- I went out dancing.
- Dışarı dans etmeye çıktım.
- Do you want to go out on a date with Tom?
- Tom'la bir randevuya çıkmak ister misin?
- I told her I was going out.
- Ona çıkacağımı söyledim.
- Please go up to the third floor.
- Lütfen üçüncü kata çıkın.
- Both Tom and John want to go out with Mary.
- Hem Tom hem de John Mary ile çıkmak istiyor.
- Let's go out for dinner tonight.
- Bu akşam yemeğe çıkalım.
- Go up those stairs.
- Bu merdivenlerden çıkın.
- His friends said he didn't like going out in public.
- Arkadaşları insan içine çıkmayı sevmediğini söyledi.
- It's fun to go out with her.
- Onunla çıkmak eğlenceli.
- I went out with Mary for three months.
- Ben üç ay boyunca Mary ile çıktım.
- When my father found out that I've been going out with Nimrod Nick, he got very angry.
- Babam Nimrod Nick'le çıktığımı öğrendiğinde çok sinirlendi.
- Tom didn't want Mary to go out with John.
- Tom, Mary'nin John ile çıkmasını istemedi.
- At Christmas she went out of her way to buy me a really nice model plane.
- O Noel'de bana çok güzel bir uçak satın almak için yola çıktı.
- Tom went out the front door.
- Tom ön kapıdan çıktı.
- I doubt that Tom would ever go out with Mary.
- Tom'un Mary ile çıkacağından şüpheliyim.
- Tom no longer goes out with Mary.
- Tom artık Mary ile çıkmıyor.
- She didn't want him to go out with other women.
- Onun başka kadınlarla çıkmasını istemedi.
- I don't approve of your going out with him.
- Onunla çıkmanı onaylamıyorum.
- I went out with Mary once.
- Bir keresinde Mary ile çıkmıştım.
- Tom wanted to ask Mary to go out with him, but he didn't have the courage to.
- Tom, Mary'ye onunla çıkmayı teklif etmek istiyordu ama buna cesareti yoktu.
- I went out for lunch.
- Öğle yemeğine çıktım.
- Tom and I are going out for a walk.
- Tom ve ben yürüyüşe çıkıyoruz.
- When the rain stopped, he went out for a walk.
- Yağmur durduğunda, yürüyüşe çıktı.
- I went out for a walk.
- Yürüyüşe çıktım.
- Tom went out to look for Mary.
- Tom, Mary'yi aramaya çıktı.
- For the first time this week, I went out for a walk.
- Bu hafta ilk kez, yürüyüşe çıktım.
- The couple are going out of the church.
- Çift, kiliseden çıkıyor.
- Tom blew his top when he heard that Mary had gone out with John.
- Tom Mary'nin John'la çıktığını duyduğunda deliye döndü.
- I don't like the idea of Tom going out with Mary.
- Tom'un Mary ile çıkması fikri hoşuma gitmiyor.
- For the first time this week, I went out for a walk.
- Bu hafta ilk defa yürüyüşe çıktım.
- When he went out the front door, the bus was just coming around the corner.
- O ön kapıdan çıktığında otobüs köşeden geliyordu.
- Tom went up the stairs.
- Tom merdivenlerden yukarı çıktı.
- Tom finally overcame his shyness and asked Mary to go out with him.
- Tom sonunda utangaçlığının üstesinden geldi ve Mary'den onunla çıkmasını istedi.
- Tom went out alone.
- Tom yalnız çıktı.
- Tom and I went out to dinner.
- Tom ve ben akşam yemeğine çıktık.
- It's fun to go out with him.
- Onunla çıkmak eğlenceli.
- Tom was wondering if Mary would go out with him.
- Tom Mary'nin kendisiyle çıkıp çıkmayacağını merak ediyordu.
- Tom advised Mary when the sky has become dark, don't go out alone.
- Tom, Mary'ye gökyüzü karardığında dışarı yalnız çıkmamasını tavsiye etti.
- I can't be sure, but I think Tom wants to go out with Mary.
- Emin olamıyorum ama sanırım Tom Mary ile çıkmak istiyor.
- Who wouldn't want to go out with Mary?
- Kim Mary ile çıkmak istemez ki?
- When he went out the front door, the bus was just coming around the corner.
- Ön kapıdan çıktığında, otobüs köşeyi dönmek üzereydi.
- I can't go out today.
- Bugün çıkamam.
- Do you think I should go up there?
- Sence oraya çıkmalı mıyım?
- They released him with the stipulation that he should not go out of town until the investigation was complete.
- Soruşturma tamamlanana kadar kasabadan çıkmaması şartıyla onu serbest bıraktılar.
- My friend broke up with his girlfriend and now he wants to go out with me.
- Arkadaşım kız arkadaşından ayrıldı ve şimdi benimle çıkmak istiyor.
- Did you use to go out with her?
- Eskiden onunla çıkıyor muydun?
- I've started going out with Tom.
- Tom ile çıkmaya başladım.
- Tom pretended that it didn't matter to him that Mary was going out with John.
- Tom, Mary'nin John'la çıkması onun için önemli değilmiş gibi davrandı.
- You're not actually suggesting that I go out with another girl, are you?
- Sen aslında başka bir kızla çıkmamı önermiyorsun, değil mi?
- I went up to the 5th floor in an elevator.
- Beşinci kata asansörle çıktım.
- Are you going out with Sachiko?
- Sachiko ile mi çıkıyorsun?
- How much do you spend when you go out to eat?
- Yemeğe çıktığında ne kadar harcıyorsun?
- Tom went up the attic stairs.
- Tom tavan merdivenlerinden yukarı çıktı.
- Is it OK if I go out with her?
- Onunla çıksam olur mu?
- We went out for a walk after dinner.
- Akşam yemekten sonra yürüyüşe çıktık.
- Let's go out and enjoy ourselves.
- Çıkalım ve eğlenelim.
- Tom and Mary often go out for dinner together on Fridays.
- Tom ve Mary genellikle Cuma günleri birlikte yemeğe çıkarlar.
- I think we should go out sometime.
- Sanırım bir ara çıkmalıyız.
- I thought that you were going out with Tom.
- Tom'la çıkacağını düşündüm.
- I'd like to go out with Emily.
- Emily ile çıkmak istiyorum.
- Sami liked to go out alone.
- Sami dışarı yalnız çıkmaktan hoşlanıyordu.
- I'm going out with Lisa tonight.
- Bu gece Lisa ile çıkıyorum.
- Why do you want to go out with me?
- Neden benimle çıkmak istiyorsun?
- Tom is still trying to get Mary to go out with him.
- Tom hala Mary'yi onunla çıkmaya ikna etmeye çalışıyor.
- Come on, let's go up!
- Hadi, yukarı çıkalım!
- After it stopped raining, she went out for a walk.
- Yağmur durduktan sonra yürüyüşe çıktı.
- Let's go out for dinner.
- Akşam yemeğine çıkalım.
- Tom likes going out with Mary.
- Tom, Mary ile çıkmaktan hoşlanıyor.
- I'm going out to dinner with an old friend.
- Eski bir arkadaşımla yemeğe çıkıyorum.
- I'm not going out with Tom.
- Tom'la çıkmayacağım.
- Tom goes out drinking every Monday night.
- Tom her pazartesi akşam içmeye çıkıyor.
- Who are you going out with?
- Kiminle çıkıyorsun?
- Would you like to go out with me this weekend?
- Bu hafta sonu benimle çıkmak ister misin?
- Please lock the door before you go out.
- Lütfen çıkmadan önce kapıyı kilitleyin.
- Tom still wants to go out with you.
- Tom hâlâ seninle çıkmak istiyor.
- By the way, Tom still wants to go out with you.
- Bu arada, Tom hala seninle çıkmak istiyor.
- I went out the back door.
- Arka kapıdan çıktım.
- Tom is the one who suggested that I go out with Mary.
- Mary ile çıkmamı öneren Tom'dur.
- We sometimes go out for a drive.
- Bazen arabayla gezintiye çıkarız.
- How long have you been going out?
- Ne kadar süredir çıkıyorsunuz?
- Tom is the only boy Mary has ever gone out with.
- Mary'nin şimdiye kadar çıktığı tek erkek Tom'dur.
- If the weather is good, I'll go out tomorrow.
- Hava güzel olursa yarın çıkacağım.
- Have you ever gone out with Tom?
- Tom'la hiç çıktınız mı?
- When I was a teenager, my parents would never allow me to go out with boys so I was always sad.
- Gençken ailem erkeklerle çıkmama asla izin vermezdi, bu yüzden hep üzülürdüm.
- She went out of the restaurant.
- O, restorandan çıktı.
- She went out for a walk.
- Yürüyüşe çıktı.
- Mary said that her parents would kill her if they found out that she was going out with Tom.
- Mary, Tom'la çıktığını öğrenirlerse ailesinin onu öldüreceğini söyledi.
- Do you want to go out for a drink with me?
- Bir içki için benimle çıkmak ister misin?
- Are you going out together?
- Birlikte mi çıkıyorsunuz?
- How did Tom ever get Mary to go out with him?
- Tom, Mary'nin onunla çıkmasını nasıl sağladı?
- I thought you were going out with Tom.
- Tom'la çıktığınızı düşündüm.
- I feel like going out for a walk.
- Yürüyüşe çıkmak istiyorum.
- No one went out on that balcony.
- Kimse o balkona çıkmadı.
- How long have you and Tom been going out together?
- Sen ve Tom ne zamandır çıkıyorsunuz?
- Tom blew his top when he heard that Mary had gone out with John.
- Tom, Mary'nin John ile çıktığını duyunca çok sinirlendi.
- Tom went up the steps slowly.
- Tom basamakları yavaşça çıktı.
- I can't go out with you today.
- Bugün seninle çıkamam.
- How about if the three of us go out for dinner tonight?
- Üçümüz bu akşam yemeğe çıksak nasıl olur?
- Aren't you still going out with Tom?
- Hâlâ Tom'la çıkmıyor musun?
- The girl Tom was going out with left him.
- Tom'un çıktığı kız onu terk etti.
- Let's go up.
- Yukarı çıkalım.
- I went up the stairs and went to bed.
- Merdivenlerden çıktım ve yattım.
- I went out dancing.
- Dans etmeye çıktım.
- I don't want to see him, let alone go out with him.
- Onunla çıkmak şöyle dursun, ben onu görmek istemiyorum.
- Tom didn't want to go out for a walk.
- Tom yürüyüşe çıkmak istemedi.
- His name has completely gone out of my mind.
- Adı tamamen aklımdan çıktı.
- We're going out for a walk.
- Yürüyüşe çıkıyoruz.
- Being free, she went out for a walk.
- Boş olduğu için yürüyüşe çıktı.
- I've been going out with Mary for months.
- Aylardır Mary ile çıkıyorum.
- She was stupid enough to go out with him.
- Onunla çıkacak kadar aptaldı.
- Tom quit going out with Mary because he didn't like her sense of humor.
- Tom onun mizah duygusunu sevmediği için Mary ile çıkmayı bıraktı.
- Did you really think I'd go out with you?
- Gerçekten seninle çıkacağımı mı düşündün?
- After breakfast, we went out for a walk.
- Kahvaltıdan sonra yürüyüşe çıktık.
- We went up two floors to reach the apparel stalls.
- Konfeksiyon tezgâhlarına ulaşmak için iki kat çıktık.
- Are we going out together?
- Birlikte mi çıkıyoruz?
- We're going out again tomorrow.
- Yarın tekrar çıkacağız.
- I won't allow my daughter to go out with you.
- Kızımın seninle çıkmasına izin vermeyeceğim.
- Why would she go out of her way to help a deadbeat like you?
- Neden senin gibi bir beleşçiye yardım etmek için kendi yolundan çıksın ki?
- You must not go up the stairs.
- Merdivenden çıkmamalısınız.
- Is it OK if I go out with Tom?
- Tom'la çıksam olur mu?
- I'm going out now.
- Şimdi çıkıyorum.
- If you want to go out with Tom, you can.
- Tom'la çıkmak istiyorsan, çıkabilirsin.
- Let's go out for an evening stroll.
- Akşam gezintisine çıkalım.
- He went out for a walk, with his dog following behind.
- Yürüyüşe çıktı, köpeği de arkasından geliyordu.
- Don't go out of your way.
- Yolundan çıkma.
- Tom hardly ever goes out late at night.
- Tom gece geç saatlerde dışarı pek çıkmaz.
- The last time Tom and Mary went out for dinner, Mary paid.
- Tom ve Mary en son yemeğe çıktıklarında Mary ödemişti.
- Are they going out?
- Çıkıyorlar mı?
- You must not go up the stairs.
- Merdivenlerden yukarı çıkmamalısın.
- I heard that you've been going out with Tom.
- Tom'la çıktığını duydum.
- Tom went out the back door.
- Tom arka kapıdan çıktı.
- I don't feel like going out for a walk.
- Canım dışarı yürüyüşe çıkmak istemiyor.
- She's going up the rock.
- Kayaya çıkıyor.
- Tom went out on his bicycle.
- Tom bisikletiyle çıktı.
- I have to go up to our room and I forgot my key.
- Odama çıkmak zorunda kaldım ama anahtarımı unutmuştum.
- Tom changed his mind about going out with Mary and stayed home.
- Tom, Mary ile çıkma fikrini değiştirdi ve evde kaldı.
- He came in just as I was going out.
- Tam ben çıkarken, o geldi.
- Tom wouldn't go out with Mary.
- Tom Mary ile çıkmazdı.
- You shouldn't eat garlic before going out on a date.
- Bir randevuya çıkmadan önce sarımsak yememelisiniz.
- How long did Tom go out with Mary?
- Tom Mary ile ne kadar süre çıktı?
- Tom still wants to go out with you.
- Tom hala seninle çıkmak istiyor.
- I went out for a walk to get some fresh air.
- Biraz temiz hava almak için yürüyüşe çıktım.
- I would rather stay at home than go out for a walk.
- Yürüyüşe çıkmaktansa evde kalmayı tercih ederim.
- We went up the mountain by cable car.
- Teleferikle dağa çıktık.
- I can't approve of your going out with him.
- Onunla çıkmanı onaylayamam.
- We used to go out to collect candy.
- Şeker toplamaya çıkıyorduk.
- As we go up higher, the air becomes cooler.
- Yükseklere çıktıkça hava soğur.
- We had to get in touch with her before she went out.
- O çıkmadan önce onunla bağlantı kurmak zorundaydık.
- He went out the window.
- O, pencereden çıktı.
- Tom can't bear the thought of Mary going out with John.
- Tom, Mary'nin John'la çıkacağı düşüncesine katlanamıyor.
- I'm going out with Tom.
- Ben Tom'la çıkıyorum.
- I think Tom has gone out for a walk.
- Sanırım Tom yürüyüşe çıktı.
- The woman Tom is going out with had been married 4 times.
- Tom'un çıktığı kadın dört defa evlenmiş.
- She went out of the room in anger.
- O, öfkeyle odadan çıktı.
- I want to go out with Tom.
- Tom'la çıkmak istiyorum.
- Do you still go out with Tom every Monday?
- Her pazartesi Tom ile hâlâ çıkıyor musun?
- My parents won't let me go out with boys.
- Ailem erkeklerle çıkmama izin vermiyor.
- Tom didn't like the idea of Mary going out with John.
- Tom, Mary'nin John'la çıkması fikrinden hoşlanmadı.
- My dad won't let me go out with Tom.
- Babam Tom'la çıkmama izin vermeyecek.
- I went out by myself.
- Tek başıma çıktım.
- Aren't you going to go out with Tom again?
- Tom'la tekrar çıkmayacak mısın?
- Beth told Chris that if he didn't take a bath, she wouldn't go out with him.
- Beth, Chris'e eğer banyo yapmazsa onunla çıkmayacağını söyledi.
- How long did you go out with him?
- Onunla ne kadar çıktın?
- I was a fool to let you go out of my life.
- Hayatımdan çıkmana izin vermekle aptallık ettim.
- Tom had no desire to go out with Mary.
- Tom Mary ile çıkmak istemiyordu.
- We went out for three years.
- Üç yıl boyunca çıktık.
- You should go out for a walk with the children.
- Çocuklarla yürüyüşe çıkmalısın.
- We went out from there at eleven.
- Saat 11'de oradan çıktık.
- I went out with Mary for three months.
- Mary ile üç ay çıktım.
- Tom quit going out with Mary because he didn't like her sense of humor.
- Tom, Mary'nin mizah anlayışından hoşlanmadığı için onunla çıkmayı bıraktı.
- I still go out with her.
- Hâlâ onunla çıkıyorum.
- Is it OK if I go out with him?
- Onunla çıkmam sorun yaratır mı?
- Tell Tom I'm going out for a walk.
- Tom'a yürüyüşe çıktığımı söyle.
- I went up in the elevator with Tom.
- Tom'la birlikte asansörle çıktım.
- I went out with Mary.
- Mary ile çıktım.
- Who are you going out with?
- Kimle çıkıyorsun?
- We went up by two floors in order to reach the apparel stalls.
- Konfeksiyon tezgâhlarına ulaşmak için iki kat çıktık.
- Tom went up the stairs quickly.
- Tom merdivenleri hızla çıktı.
- We went out to dinner with two American men and two German ladies.
- İki Amerikalı erkek ve iki Alman kadınla akşam yemeğine çıktık.
- Tom went up the steps slowly.
- Tom yavaşça basamaklara çıktı.
- Tom tried to discourage Mary from going out with John.
- Tom, Mary'yi John'la çıkmaktan vazgeçirmeye çalıştı.
- I'd like to go out with her.
- Onunla çıkmak istiyorum.
- Would you maybe want to go out with me sometime?
- Bir ara benimle çıkmak ister misin?
- Tom told me that I shouldn't go out at night alone.
- Tom bana geceleri yalnız çıkmamam gerektiğini söyledi.
- As we go up higher, the air becomes thinner.
- Yukarı çıktıkça havanın yoğunluğu azalır.
- My dad won't let me go out with Bill.
- Babam Bill ile çıkmama izin vermez.
- Are we going out for lunch today?
- Bugün öğle yemeğine çıkıyor muyuz?
- I'm going up the stairs.
- Ben merdivenlerden yukarı çıkıyorum.
- Tom wants to go out with Mary.
- Tom Mary ile çıkmak istiyor.
- She went out of the room.
- O, odadan çıktı.
- I can't go out on a date with you.
- Seninle bir randevuya çıkamam.
- Tom wanted to go out for a walk.
- Tom yürüyüşe çıkmak istedi.
- I think you should go out with Tom.
- Bence Tom'la çıkmalısın.
- No, he has gone out for lunch already.
- Hayır, o çoktan yemeğe çıktı.
- Mary and I've been going out for three years.
- Mary ve ben üç yıldır çıkıyoruz.
- I go out with Mary almost every Saturday.
- Neredeyse her cumartesi Mary ile çıkıyorum.
- She went out of the room with downcast eyes.
- Üzgün gözlerle odadan çıktı.
- Does Jamal know that you're going out?
- Jamal çıktığınızı biliyor mu?
Show More (566)
|
3 |
go out |
gitmek |
v. |
|
- There was a curfew, so no doctor went out to him, and he therefore died.
- Sokağa çıkma yasağı vardı, bu yüzden hiçbir doktor ona gitmedi ve bu nedenle öldü.
- Tom went out dancing.
- Tom dansa gitti.
- I like to go out to the sports field every Thursday.
- Ben her perşembe spor sahasına gitmekten hoşlanırım.
- Tom went out fishing.
- Tom balık tutmaya gitti.
- After the Christmas party was over, we all went out caroling.
- Noel partisi bittikten sonra hepimiz Noel şarkısı söylemeye gittik.
- I'll go out and buy one as soon as I can.
- En kısa zamanda gidip bir tane alacağım.
- I was ashamed to go out in old clothes.
- Eski elbiselerle gitmeye utandım.
- He never goes out fishing without taking his son.
- O, oğlunu almadan hiçbir zaman balık tutmaya gitmez.
- Tom didn't really feel like going out drinking with the other guys.
- Tom canı diğer erkeklerle içmeye gitmek istemiyordu.
- Tom went out looking for Mary.
- Tom Mary'i aramaya gitti.
- I'm going out to dinner with an old friend.
- Eski bir arkadaşla akşam yemeğine gidiyorum.
- There are many children whose mothers go out to work.
- Anneleri ev dışına çalışmaya giden pek çok çocuk var.
- He went out to look for something to eat.
- Dışarı yiyecek bir şeyler bakmaya gitti.
- Let's wrap up this work now and go out drinking.
- Şimdi bu işi bitirelim ve bir şeyler içmeye gidelim.
- Let's quickly finish the remaining work and go out for some drinks.
- Kalan işleri çabucak bitirelim ve bir şeyler içmeye gidelim.
- Tom plans to go out dancing with Mary, doesn't he?
- Tom Mary ile dansa gitmeyi planlıyor, değil mi?
- Tom plans to go out dancing with Mary, doesn't he?
- Tom, Mary ile dansa gitmeyi planlıyor, değil mi?
- Tom went out to his car.
- Tom arabasına gitti.
- Lots of women both run a home and go out to work.
- Pek çok kadın hem evi çekip çeviriyor hem de işe gidiyor.
- I was ashamed to go out in old clothes.
- Eski elbiselerle gitmeye utanıyordum.
- Dad went out to get postcards.
- Babam kartpostal almaya gitti.
- The three of us went out to the airport.
- Üçümüz havaalanına gittik.
- Let's wrap up this work now and go out drinking.
- Bu işi bitirelim ve dışarı içmeye gidelim.
- We're going out now.
- Şimdi gidiyoruz.
- The kids went out to school.
- Çocuklar okula gittiler.
- Don't go out there.
- Oraya gitme.
- I don't object to your going out to work, but who will look after the children?
- İşe gitmene itirazım yok ama çocuklara kim bakacak?
- He went out without saying goodbye to me.
- Bana veda etmeden gitti.
- Tom has gone out to feed the horses.
- Tom atları beslemeye gitti.
- Let's quickly finish the remaining work and go out for some drinks.
- Kalan işi çabucak bitirelim ve bir şeyler içmeye gidelim.
- Tom went out drinking with his friends last night.
- Tom dün gece arkadaşlarıyla içmeye gitti.
- My friends and I are going out today.
- Arkadaşlarım ve ben bugün eğlenmeye gidiyoruz.
- Tom and I are going out for a drink after work.
- Tom ve ben işten sonra içki içmeye gidiyoruz.
- Tom and I are going out for a drink.
- Tom ve ben bir şeyler içmeye gidiyoruz.
- Tom didn't really feel like going out drinking with the guys.
- Tom çocuklarla içmeye gitmek istemedi.
- How about if the three of us go out for dinner tonight?
- Üçümüz bu akşam yemeğe gidersek ne dersin?
- The union went out on a strike for an indefinite period.
- Sendika belirsiz bir süre için greve gitti.
- I have to go out to the newsstand to get a newspaper.
- Gazete almak için gazete bayisine gitmem gerekiyor.
- I was just about to go out, when the bell rang.
- Zil çaldığında, ben tam gitmek üzereydim.
- She has gone out.
- O gitti.
- He has gone out.
- O gitti.
- I would rather stay at home than go out for a walk.
- Yürüyüşe gitmektense evde kalmayı tercih ederim.
- Would you like to go out for a drink after work?
- İşten sonra bir şeyler içmeye gitmek ister misin?
- I'm surprised Tom let Mary go out alone.
- Tom'un Mary'nin dışarı yalnız gitmesine izin vermesine şaşırdım.
- Do you want to go out dancing with me on Saturday night?
- Cumartesi gecesi benimle dansa gitmek ister misin?
- I thought we could all go out for some ice cream.
- Hep beraber dondurma yemeye gideriz diye düşünmüştüm.
- Would you like go out for a drink after work?
- İşten sonra bir şeyler içmeye gitmek ister misiniz?
- I don't object to your going out to work, but who will look after the children?
- İşe gitmenize itirazım yok ama çocuklara kim bakacak?
- The kids went out to school.
- Çocuklar okula gitti.
- Let's wrap up this work now and go out drinking.
- Bu işi hemen bitirelim ve içmeye gidelim.
- Let's wrap up this work now and go out drinking.
- Bu işi şimdi bitirelim ve içmeye gidelim.
- We're going out to celebrate.
- Dışarı kutlamaya gidiyoruz.
- The last time we all went out drinking, I was the designated driver.
- En son içmeye gittiğimizde, şoför bendim.
- Sami went out drinking yesterday.
- Sami dün içmeye gitti.
- He went out without a hat.
- O, dışarıya şapkasız gitti.
- Tom went out to buy kerosene for his stove.
- Tom sobası için gazyağı almaya gitti.
- Tom didn't really feel like going out drinking with the other guys.
- Tom diğer çocuklarla içmeye gitmek istemiyordu.
- She went out without saying goodbye.
- Veda etmeden gitti.
- Sami went out drinking yesterday.
- Sami dün içki içmeye gitti.
- The candle grew shorter and shorter, until at last it went out.
- Mum gittikçe kısaldı, kısaldı ve sonunda söndü.
- We're going out for dumplings in the evening, all right?
- Akşam köfte yemeye gidiyoruz, tamam mı?
- We went out for a pizza last night.
- Dün gece pizza yemeye gittik.
- They went out for dinner at an upscale restaurant.
- Lüks bir restorana akşam yemeğine gittiler.
- Tom keeps enough money for a taxi fare home tucked in his sock when he goes out drinking.
- Tom içmeye gittiğinde çorabının içine eve taksiyle dönecek kadar para koyar.
- You plan to go out dancing with Mary, don't you?
- Mary ile dansa gitmeyi planlıyorsun, değil mi?
- Aren't we going out to the park today?
- Bugün parka gitmiyor muyuz?
- I like to go out to the sports field every Thursday.
- Her Perşembe spor sahasına gitmeyi severim.
- We went out clubbing.
- Gece kulübüne gittik.
- When we started out in 2008, we wrote down a list of people that we wanted to hire, then went out and hired them.
- 2008'de işe başladığımızda, işe almak istediğimiz kişilerin bir listesini yazdık ve sonra gidip onları işe aldık.
- Tom and I often go out for pizza after work.
- Tom ve ben işten sonra sık sık pizza yemeye gideriz.
- We went out clubbing.
- Dışarıya kulübe gittik.
Show More (68)
|
4 |
go out |
dışarı gitmek |
v. |
|
- I told Tom that he shouldn't go out after dark.
- Tom'a karanlıktan sonra dışarıya gitmemesi gerektiğini söyledim.
- I feel like going out.
- Canım dışarı gitmek istiyor.
- He has gone out.
- O dışarıya gitti.
- Tom is going out to buy some things.
- Tom bir şeyler satın almak için dışarı gidiyor.
- You may go out as long as you came back soon.
- Kısa sürede geldiğin sürece dışarı gidebilirsin.
- I would rather stay at home than go out in this hot weather.
- Bu sıcak havada dışarıya gitmektense evde kalmayı tercih ederim.
- Tom has gone out.
- Tom dışarıya gitti.
- You'd better not go out.
- Dışarı gitmesen iyi olur.
- I'm going to rest before I go out.
- Ben, dışarı gitmeden önce dinleneceğim.
- At any rate I will go out when it stops raining.
- Ne olursa olsun, yağmur durduğunda dışarı gideceğim.
- Are you going out together?
- Birlikte dışarı gidiyor musunuz?
- She must have gone out.
- O, dışarı gitmiş olmalı.
- I am going out to buy the newspaper.
- Gazete almaya dışarıya gidiyorum.
- Be sure to turn out the light when you go out of the room.
- Odadan dışarı gittiğinizde ışığı söndürdüğünüzden emin olun.
- He has already gone out.
- O zaten dışarı gitti.
- I was just telling Tom that he should go out and buy something to eat.
- Tom'a dışarı gitmesi ve yiyecek bir şey alması gerektiğini söylüyordum.
- Don't go out after it gets dark.
- Hava karardıktan sonra dışarı gitme.
- I don't like your going out alone.
- Tek başına dışarı gitmenden hoşlanmıyorum.
- She may have gone out to do some shopping.
- O biraz alışveriş yapmak için dışarı gitmiş olabilir.
- Tom said that he feels like going out.
- Tom dışarı gitmek istediğini söyledi.
- She has gone out.
- O dışarı gitti.
- I prefer going out to staying at home.
- Dışarı gitmeyi evde kalmaya tercih ederim.
- She went out.
- O dışarı gitti.
- My father has gone out to buy postcard.
- Babam kartpostal almak için dışarı gitti.
- They went out.
- Onlar dışarı gitti.
- I'm going out now.
- Ben şimdi dışarı gidiyorum.
- He went out to eat.
- O, yemek yemek için dışarı gitti.
- Tom is forbidden to go out.
- Tom'un dışarı gitmesi yasak.
- Tom has likely gone out.
- Tom muhtemelen dışarı gitti.
- Either come in or go out.
- Ya içeri gel ya da dışarı git.
- He was sick, so he did not go out.
- O hastaydı, bu yüzden dışarı gitmedi.
- Tom went out.
- Tom dışarı gitti.
- We went out and never returned.
- Biz dışarı gittik ve asla geri dönmedik.
- You ought not to go out.
- Dışarı gitmemelisiniz.
- We're not going out.
- Biz dışarı gitmiyoruz.
- Why are you going out?
- Neden dışarı gidiyorsun?
- Did you see him go out?
- Onun dışarı gittiğini gördün mü?
- We objected, but she went out anyway.
- Biz itiraz ettik ama o yine de dışarı gitti.
- Why did he go out in a hurry?
- O neden aceleyle dışarı gitti?
- I went out by bicycle.
- Ben bisikletle dışarı gittim.
- I may go out if the rain lets up.
- Yağmur durursa dışarı gidebilirim.
- I would rather stay home than go out.
- Dışarı gitmektense evde kalmayı tercih ederim.
- Either go out or come in.
- Ya dışarı git ya da içeri gir.
- He never goes out late at night.
- O gece geç saatlerde asla dışarı gitmez.
- Tom went out the window.
- Tom pencereden dışarı gitti.
- Tom went out in a hurry.
- Tom acele ile dışarı gitti.
- He often goes out drinking.
- Sık sık içmek için dışarı gidiyor.
- If anyone comes to see me, tell him that I went out.
- Eğer biri beni görmeye gelirse ona dışarı gittiğimi söyle.
- Jim went out, but Mary stayed home.
- Jim dışarı gitti ama Mary evde kaldı.
- He went out in the rain.
- O yağmurda dışarı gitti.
- I'd rather stay home than go out in this weather.
- Bu havada dışarıya gitmektense evde kalmayı tercih ederim.
Show More (48)
|
5 |
go out |
sönmek |
v. |
|
- As an Italian, you know what it means when a light goes out.
- Bir İtalyan olarak, bir ışığın sönmesinin ne anlama geldiğini biliyorsunuz.
- The candle went out instead of having been put out.
- Mum söndürülmek yerine söndü.
- Tom fell asleep as soon as the lights went out.
- Tom ışıklar söner sönmez uykuya daldı.
- After one last flicker, the candle went out.
- Son bir titremeden sonra mum söndü.
- The light suddenly went out.
- Işık aniden söndü.
- The match went out.
- Kibrit söndü.
- The moment the wind blew in, the candle went out.
- Rüzgar estiği an mum sönüverdi.
- I was afraid the fire might go out.
- Ateşin sönmesinden korkuyordum.
- Suddenly all the lights went out.
- Aniden ışıklar söndü.
- All at once the lights went out.
- Işıkların hepsi aynı anda söndü.
- The light went out and we were left in the dark.
- Işık söndü ve biz karanlıkta kaldık.
- The electric light went out.
- Elektrik lambası söndü.
- Suddenly all the lights went out.
- Birdenbire tüm ışıklar söndü.
- The candle grew shorter and shorter, until at last it went out.
- Sonunda sönünceye kadar, mum gittikçe küçüldü.
- Don't let the fire go out.
- Ateşin sönmesine izin verme.
- The lights went out just now.
- Az önce ışıklar söndü.
- Why did the lights go out?
- Işıklar neden söndü?
- Suddenly, all the lights went out.
- Aniden, tüm ışıklar söndü.
- The candle went out by itself.
- Mum kendi kendine söndü.
- Just as Tom was about to speak, the lights went out.
- Tom tam konuşmak üzereyken ışıklar söndü.
- The moment the wind blew in, the candle went out.
- Rüzgar estiği anda mum söndü.
- Suddenly, the light went out.
- Aniden ışık söndü.
- All of a sudden, all the lights went out.
- Aniden bütün ışıklar söndü.
- If the sun were to go out, all living things would die.
- Eğer güneş sönerse, tüm canlılar ölür.
- The light went out.
- Işık söndü.
- The fire went out by itself.
- Yangın kendiliğinden söndü.
- Suddenly, the light went out.
- Birden ışık söndü.
- The lights went out just now.
- Işıklar şimdi söndü.
- The lights went out.
- Işıklar söndü.
- The fire is going out; will you add some wood?
- Ateş sönüyor; biraz odun ekler misin?
- The candle suddenly went out.
- Mum aniden söndü.
- After one last flicker, the candle went out.
- Son bir titreşimden sonra mum söndü.
- The flame went out.
- Alev söndü.
- The candle went out of itself.
- Mum kendiliğinden söndü.
- The candle went out instead of having been put out.
- Mum, söndürülmekten ziyade, söndü.
- All the lights went out.
- Bütün ışıklar söndü.
- The candle went out instead of having been put out.
- Mum söndürülmedi, kendi söndü.
- If the sun went out, all life would die.
- Güneş sönse bütün hayat ölür.
- Tom said that he was talking to Mary when the lights went out.
- Tom, ışıklar söndüğünde Mary ile konuştuğunu söyledi.
- Please keep the fire from going out.
- Lütfen ateşin sönmesini engelleyin.
- The lights suddenly went out and it become dark.
- Işıklar aniden söndü ve karanlık oldu.
- The candle went out.
- Mum söndü.
- Suddenly, all the lights went out.
- Aniden bütün ışıklar söndü.
- The lights went out, and we had to take candles everywhere.
- Işıklar söndü ve her yere mum götürmek zorunda kaldık.
- Suddenly, all the lights went out.
- Birdenbire, bütün ışıklar söndü.
- Suddenly the lights went out.
- Aniden ışıklar söndü.
- The candle went out by itself.
- Mum kendiliğinden söndü.
- The candle went out of itself.
- Mum kendi kendine söndü.
- All of a sudden, all the lights went out.
- Birdenbire, tüm ışıklar söndü.
Show More (46)
|
6 |
go out |
dışarıya çıkmak |
v. |
|
- It's fun to go out with her.
- Onunla dışarıya çıkmak eğlenceli.
- Tom went out for a few minutes.
- Tom birkaç dakikalığına dışarıya çıktı.
- Do you go out a lot?
- Çok dışarıya çıkar mısın?
- Tom hardly ever goes out late at night.
- Tom neredeyse gece geç saatlerde hiç dışarıya çıkmaz.
- Tom went out in the rain.
- Tom yağmurda dışarıya çıktı.
- Tom seldom goes out after dark.
- Tom hava karardıktan sonra nadiren dışarıya çıkar.
- Did Tom tell you he would be going out today?
- Tom bugün dışarıya çıkacağını sana söyledi mi?
- We went out.
- Dışarıya çıktık.
- It's fun to go out with him.
- Onunla dışarıya çıkmak eğlenceli.
- Tom rarely goes out anymore.
- Tom artık nadiren dışarıya çıkıyor.
- Tom told Mary that she shouldn't go out in this kind of weather.
- Tom Mary'ye bu tür havalarda dışarıya çıkmaması gerektiğini söyledi.
- Aren't you going out today?
- Bugün dışarıya çıkmıyor musun?
- I don't really go out much.
- Gerçekten pek dışarıya çıkmam.
- Tom has gotten older and he doesn't go out as often as he used to.
- Tom yaşlandı ve eskiden çıktığı kadar sık dışarı çıkmıyor.
- Do you want to go out and get something to eat?
- Dışarıya çıkmak ve yiyecek bir şey almak ister misin?
- I can't go out because I have a lot of homework.
- Dışarıya çıkamam çünkü çok ödevim var.
- Tom rarely goes out after dark.
- Tom hava karardıktan sonra nadiren dışarıya çıkar.
- Why don't we go out?
- Niçin dışarıya çıkmıyoruz?
- I am busy now and can't go out.
- Şimdi meşgulüm ve dışarıya çıkamam.
- Would you like to go out for a drink after work?
- İşten sonra bir içki için dışarıya çıkmak ister misin?
- Tom hardly ever goes out after dark.
- Tom, karanlıktan sonra neredeyse hiç dışarıya çıkmaz.
- It's not a good idea to go out after dark by yourself.
- Hava karardıktan sonra tek başına dışarıya çıkmak iyi bir fikir değil.
- I told Tom not to go out after dark.
- Tom'a karanlıktan sonra dışarıya çıkmamasını söyledim.
- Despite the rain we went out.
- Yağmura rağmen dışarıya çıktık.
- Make sure to turn off all the lights before going out.
- Dışarıya çıkmadan önce tüm ışıkların kapatıldığından emin ol.
- We go out together sometimes.
- Bazen birlikte dışarıya çıkarız.
- Don't go out into the open.
- Dışarıya çıkma.
- He caught a chill because he went out in the rain.
- Yağmurda dışarıya çıktığı için soğuk aldı.
- I can't go out dressed like this.
- Bu kıyafetlerle dışarıya çıkamam.
- She did not go out often after the babies came.
- Bebekler geldikten sonra, sık sık dışarıya çıkmadı.
- I'm going to go out this afternoon.
- Bu öğleden sonra dışarıya çıkacağım.
- Would you mind if I went out for a bit?
- Biraz dışarıya çıkmamın bir mahzuru var mı?
- Of the two of them, the taller one went out first.
- Onların ikisinden daha uzun olanı önce dışarıya çıktı.
- Daddy, may I go out and play?
- Baba, dışarıya çıkıp oyun oynayabilir miyim?
Show More (31)
|
7 |
go out |
sokağa çıkmak |
v. |
|
- He went out into the street and saw his friend's body.
- Sokağa çıktı ve arkadaşının cesedini gördü.
- Of course it is positive that the students are going out onto the streets.
- Öğrencilerin sokağa çıkması elbette olumlu bir gelişme.
- I am going out onto the street.
- Sokağa çıkıyorum.
- I am going out onto the street.
- Dışarı sokağa çıkıyorum.
- It's not a good idea to go out after dark by yourself.
- Hava karardıktan sonra yalnız başına sokağa çıkmak iyi bir fikir değil.
- Tom went out to the street.
- Tom sokağa çıktı.
- You should go out and have some fun.
- Sokağa çıkıp biraz eğlenmelisin.
- I didn't want to catch a cold, so I didn't go out onto the street .
- Üşütmek istemiyordum, bunun için sokağa çıkmadım.
- I didn't want to catch a cold, so I didn't go out onto the street .
- Soğuk algınlığına yakalanmak istemiyordum, bu yüzden sokağa çıkmadım.
Show More (6)
|
8 |
go out |
kesilmek |
v. |
|
- Animals suffer as a result, and the call must now go out for animals to be slaughtered at the nearest abattoir.
- Sonuç olarak hayvanlar acı çekmektedir ve artık hayvanların en yakın mezbahada kesilmesi için çağrı yapılmalıdır.
- The power went out.
- Elektrikler kesildi.
- The electricity went out, but it's back on now.
- Elektrik kesildi fakat şimdi geri geldi.
- All at once the lights went out.
- Bir anda ışıklar kesildi.
- The power went out.
- Elektrik kesildi.
- During the storm, the power went out and the rain battered the windows of the farmhouse.
- Fırtına sırasında elektrikler kesildi ve yağmur çiftlik evinin pencerelerini dövdü.
- The electricity went out, but it's back on now.
- Elektrikler kesildi, ama şimdi geri geldi.
Show More (4)
|
9 |
go out |
geçmek |
v. |
|
- Jeans will never go out of style.
- Kot pantolonun modası asla geçmez.
- Short skirts have already gone out of fashion.
- Kısa eteklerin modası çoktan geçti.
- Jeans will never go out of style.
- Kot pantolonun modası hiç geçmez.
Show More (0)
|
10 |
go out |
evden çıkmak |
v. |
|
- He was seen going out of the house.
- Evden çıkarken görüldü.
- We couldn't go out because of the heavy rain.
- Şiddetli yağmurdan dolayı evden çıkamadık.
- He went out of the house.
- O, evden çıktı.
Show More (0)
|
11 |
go out |
modası geçmek |
v. |
|
- The shoes are going out of style.
- Ayakkabıların modası geçiyor.
- It's gone out of style.
- Modası geçti.
- It's gone out of style.
- Onun modası geçti.
Show More (0)
|
12 |
go out |
flört etmek |
v. |
|
- We went out for three years.
- Üç yıl boyunca flört ettik.
- Are they going out?
- Onlar flört ediyorlar mı?
Show More (-1)
|
13 |
go out |
kalkmak |
v. |
|
- My one disappointment about the enlargement process is that the passion has gone out of it.
- Büyütme süreciyle ilgili tek hayal kırıklığım, tutkunun ortadan kalkmış olması.
Show More (-2)
|
14 |
go out |
bozulmak |
v. |
|
- This computer often goes out of order.
- Bu bilgisayar sık sık bozulur.
Show More (-2)
|