harsh - Inglés Turco Frases
Inglés Turco
harsh sert adj.
  • Harsh words, but I stand by them.
  • Sert sözler, ama arkasındayım.
  • You were, of course, a little harsh about the level of the payments.
  • Elbette ödemelerin seviyesi konusunda biraz sert davrandınız.
  • Even if it sounds harsh, technical improvements are necessary.
  • Kulağa sert gelse de teknik iyileştirmeler gereklidir.
Show More (53)
harsh ağır adj.
  • The conditions of competition are particular harsh in the pig production sector.
  • Domuz üretimi sektöründe rekabet koşulları özellikle ağırdır.
  • The Council knows that conditions in Egyptian prisons can be harsh.
  • Konsey Mısır hapishanelerindeki koşulların ne kadar ağır olduğunu bilmektedir.
  • The Council knows that conditions in Egyptian prisons can be harsh.
  • Konsey, Mısır hapishanelerindeki koşulların çok ağır olabileceğini bilmektedir.
Show More (3)
harsh acımasız adj.
  • The world is harsh.
  • Dünya acımasız.
  • Fadil wanted to save the delicate Layla from a harsh world.
  • Fadıl, narin Leyla'yı acımasız bir dünyadan kurtarmak istedi.
  • Don't be so harsh on yourself.
  • Kendine karşı bu kadar acımasız olma.
Show More (3)
harsh acı adj.
  • The harsh statistics tell us that the numbers fall by 10% each year.
  • Acı istatistikler bize bu rakamların her yıl %10 oranında düştüğünü söylüyor.
  • It is all the more remarkable that the above situation is simply the harsh reality throughout the world.
  • Yukarıdaki durumun tüm dünyada yaşanan acı bir gerçek olması daha da dikkat çekicidir.
  • The harsh and tragic figures are there for all to see.
  • Acı ve trajik rakamlar herkesin görebileceği şekilde ortadadır.
Show More (0)
harsh şiddetli adj.
  • The light was harsh, I felt cold.
  • Işık şiddetliydi, üşüdüğümü hissettim.
  • The light was harsh, I felt cold.
  • Işık şiddetliydi, bana üşüme geldi.
Show More (-1)
harsh haşin adj.
  • If the climate is harsh and severe, the people are also harsh and severe.
  • İklim sert ve haşinse, insanlar da sert ve haşin olur.
  • The sea is a harsh mistress.
  • Deniz haşin bir metrestir.
Show More (-1)
harsh sert bir şekilde adv.
  • The Prestige disaster cast a harsh light on marine pollution.
  • Prestige faciası deniz kirliliğine sert bir şekilde ışık tutmuştur.
Show More (-2)