1 |
herd |
sürü |
n. |
|
- If one cow appears to be infected, the entire herd is slaughtered.
- Bir ineğin enfekte olduğu görülürse, tüm sürü kesilir.
- The noise makes it difficult for the whales to orient themselves, form herds, mate and find food.
- Gürültü, balinaların yönlerini bulmalarını, sürü oluşturmalarını, çiftleşmelerini ve yiyecek bulmalarını zorlaştırır.
- A herd of friesian cattle graze in a field in British countryside.
- İngiliz kırsalındaki bir tarlada bir frizyen sığır sürüsü otluyor.
- Jesus by allowing demons to enter a herd of pigs demonstrated the immutability of God's law on unclean animals.
- İsa, şeytanların domuz sürüsüne girmesine izin vererek, Tanrı'nın helal olmayan hayvanlar üzerindeki yasasının değişmezliğini gösterdi.
- Jesus by allowing demons to enter a herd of pigs demonstrated the immutability of God's law on unclean animals.
- İsa cinlerin bir domuz sürüsüne girmesine izin vererek, Tanrı'nın kirli kabul edilen hayvanlarla ilgili yasasının değişmezliğini göstermiştir.
Show More (2)
|
2 |
herd |
gütmek |
v. |
|
- I refuse to herd geese any longer with that girl.
- Ben artık o kızla kazları gütmeyi reddediyorum.
- I refuse to herd geese any longer with that girl.
- O kızla daha fazla kaz gütmeyi reddediyorum.
- They herded the geese till evening and then went home.
- Onlar akşama kadar kazları güttü ve sonra eve gitti.
- They herded the geese till evening and then went home.
- Akşama kadar kazları güttüler ve sonra eve gittiler.
Show More (1)
|
3 |
herd |
hayvan sürüsü |
n. |
|
- This should not mean, however, that passengers are treated like herds of animals.
- Ancak bu, yolculara hayvan sürüsü muamelesi yapılması anlamına gelmemelidir.
- This should not mean, however, that passengers are treated like herds of animals.
- Ancak bu, yolculara hayvan sürüsü gibi davranıldığı anlamına da gelmemelidir.
Show More (-1)
|