|
- I know all of his friends.
- Onun bütün arkadaşlarını tanıyorum.
- This does fall within the President's competence, and as President of this sitting, I abide by his decision.
- Bu konu Cumhurbaşkanı'nın yetki alanına girmektedir ve bu oturumun Başkanı olarak onun kararına uyuyorum.
- If he was not present, it is neither my fault nor that of the Presidency, but his own.
- Eğer orada bulunmadıysa, bu ne benim ne de Başkanlığın hatasıdır; bu onun kendi hatasıdır.
- He has asked me to speak on his behalf too.
- Onun adına da konuşmamı istedi.
- That is not his job, nor should it be; on the contrary, it is for him to keep the books properly.
- Bu onun işi değildir, olmamalıdır da; tam tersine, onun görevi defterleri düzgün tutmaktır.
- Nonetheless, his is a voice that we welcome.
- Yine de onun sesini memnuniyetle karşılıyoruz.
- We have a score to settle with him because our thousands of Iraqi comrades were his first victims.
- Onunla görülecek bir hesabımız var çünkü binlerce Iraklı yoldaşımız onun ilk kurbanlarıydı.
- For that reason I should like to add his name to those in the resolution before us.
- Bu nedenle onun adını da önümüzde bulunan karara eklemek istiyorum.
- After all, Saddam Hussein is a completely heartless man, and weapons that are easy to conceal are right up his street.
- Ne de olsa Saddam Hüseyin tamamen kalpsiz bir adam ve gizlenmesi kolay silahlar tam da onun tarzına uygun.
- So I have the pleasure of presenting his report on his behalf.
- Ben de onun adına bu raporu sunmaktan memnuniyet duyuyorum.
- According to a Chinese proverb, when a wise man points at the moon, the fool looks at his finger.
- Bir Çin atasözüne göre, bilge bir adam ayı işaret ettiğinde, aptal onun parmağına bakar.
- Instead, they run the risk of becoming his hostages and getting in the way of the work of the inspectors.
- Bunun yerine, onun rehinesi olma ve müfettişlerin işlerini engelleme riskiyle karşı karşıya kalırlar.
- This is why I reject his approach.
- Bu nedenle onun yaklaşımını reddediyorum.
- If the Council had followed his directions, the basic conditions would have been different now.
- Eğer Konsey onun talimatlarına uymuş olsaydı, temel koşullar şu anda farklı olurdu.
- This, in itself, is great proof of his flexibility and political capacity.
- Bu bile başlı başına onun esnekliğinin ve siyasi kapasitesinin büyük bir kanıtıdır.
- It is his first report here in plenary.
- Bu onun genel kuruldaki ilk raporudur.
- We would then, at least, be able to support his report.
- Bu durumda en azından onun raporunu destekleyebiliriz.
- His power is based on ethnic divides, which we cannot accept.
- Onun gücü, kabul edemeyeceğimiz etnik bölünmelere dayanmaktadır.
- This is the vague picture of his absolute rule that millions of North Koreans get.
- Milyonlarca Kuzey Korelinin kafasında onun mutlak yönetimine dair belirsiz bir resim var.
- Without his commitment this report would not have been so outstanding.
- Onun kararlılığı olmasaydı bu rapor bu kadar olağanüstü olmazdı.
- His trial, too, was classified as unfair by the European Court of Human Rights.
- Onun davası da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından adil bulunmamıştır.
- For the rest, I enjoyed his expertise.
- Geri kalanı için, onun uzmanlığından keyif aldım.
- It is his decision alone, and there are extremely important reasons for this.
- Bu sadece onun kararıdır ve bunun için son derece önemli nedenler vardır.
- The PSE Group will vote in favour of his amendments.
- PSE Grubu onun değişiklikleri lehinde oy kullanacaktır.
- My group supports his work in all its aspects.
- Grubum onun çalışmalarını tüm yönleriyle desteklemektedir.
- Is this a desire on his part to play a leading role; vanity?
- Bu onun başrol oynama arzusundan mı kaynaklanıyor; kibir mi?
- It is a consequence of his policies, his prejudices and his hatred of Yasser Arafat.
- Bu onun politikalarının, önyargılarının ve Yaser Arafat'a duyduğu nefretin bir sonucudur.
- This does fall within the President's competence, and as President of this sitting, I abide by his decision.
- Bu konu Başkan'ın yetki alanına girmektedir ve bu oturumun Başkanı olarak onun kararına uyuyorum.
- Under his leadership, Zimbabwe, a country with fantastic potential, has headed straight for the abyss.
- Onun liderliği altında, muhteşem bir potansiyele sahip olan Zimbabve uçuruma doğru yol aldı.
- Instead, they run the risk of becoming his hostages and getting in the way of the work of the inspectors.
- Bunun yerine, onun rehineleri olma ve müfettişlerin çalışmalarına engel olma riskini taşıyorlar.
- Moreover, I believe that it was practically the only group to do so, for his group certainly acted differently.
- Ayrıca bunu yapan neredeyse tek grup olduğuna inanıyorum çünkü onun grubu kesinlikle farklı davranıyordu.
- Mr Khodabandeh's family and friends are deeply concerned about his fate.
- Bay Khodabandeh'in ailesi ve arkadaşları onun akıbeti konusunda derin endişe duymaktadır.
- The choice of a Portuguese for this position was doubtless due to a favourable judgment of his merits.
- Bu mevki için bir Portekizlinin seçilmesi, şüphesiz onun liyakatine ilişkin olumlu bir yargıdan kaynaklanmıştır.
- So I have the pleasure of presenting his report on his behalf.
- Dolayısıyla onun adına raporunu sunmaktan memnuniyet duyuyorum.
- His case is very simple.
- Onun durumu çok basit.
- Our group is highly satisfied with his working methods and the results he has achieved.
- Grubumuz onun çalışma yöntemlerinden ve elde ettiği sonuçlardan son derece memnun.
- That is a good feature of his proposals.
- Bu onun önerilerinin iyi bir özelliğidir.
- He said that globalisation is a positive phenomenon, and I share his view.
- Küreselleşmenin olumlu bir olgu olduğunu söyledi ve ben de onun görüşünü paylaşıyorum.
- This can only be a reference to his private life.
- Bu sadece onun özel hayatına bir gönderme olabilir.
- I hope that we will live up to his expectations in the months and years ahead.
- Önümüzdeki aylarda ve yıllarda onun beklentilerini karşılayacağımızı umuyorum.
- I do not know why he is here; China would not appear to be part of his remit.
- Neden burada olduğunu bilmiyorum; Çin onun görev alanının bir parçası gibi görünmüyor.
- I agree with his analysis.
- Onun analizine katılıyorum.
- I would support his analysis as a whole.
- Onun analizini bir bütün olarak destekliyorum.
- The PSE Group will vote in favour of his amendments.
- Avrupa Sosyalistler Grubu onun değişiklikleri lehinde oy kullanacaktır.
- If a consumer decides to avoid such products, that is his or her right.
- Eğer bir tüketici bu tür ürünlerden kaçınmaya karar verirse, bu onun hakkıdır.
- It was thought that the legal system would not be able to bring his murderers to justice.
- Hukuk sisteminin onun katillerini adalete teslim edemeyeceği düşünülüyordu.
- Firstly, his definition of externalisation is rather skimpy.
- Öncelikle onun dışsallaştırma tanımı oldukça yetersizdir.
- I am therefore taking his place, being a member of the same committee and of the same group.
- Dolayısıyla aynı komitenin ve aynı grubun bir üyesi olarak onun yerini alıyorum.
- It became apparent that in his case, everything that could have gone wrong, did go wrong.
- Onun durumunda yanlış gidebilecek her şeyin yanlış gittiği ortaya çıktı.
- Many of the items included in his report are ones which we, as a group, can fully support.
- Onun raporunda yer alan maddelerin birçoğu, grup olarak tamamen destekleyebileceğimiz maddelerdir.
- I believe we take the same approach and we have no great difficulty in accepting his recommendations.
- Aynı yaklaşımı benimsediğimize ve onun tavsiyelerini kabul etmekte büyük bir zorluk yaşamadığımıza inanıyorum.
- I suggest we observe a minute's silence in his memory.
- Onun anısına bir dakikalık saygı duruşunda bulunmayı öneriyorum.
- This is the fourth time running I have been here to listen to his presentation.
- Bu, onun sunumunu dinlemek için buraya dördüncü gelişim.
- His precept surely holds true among nations as it does among individuals.
- Onun bu ilkesi bireyler arasında olduğu gibi uluslar arasında da geçerlidir.
- I am sure that young people in Finland, at least, would support his election.
- En azından Finlandiya'daki gençlerin onun seçilmesini destekleyeceğinden eminim.
- Let us put ourselves in his heartrending situation.
- Kendimizi onun yürek parçalayan durumuna koyalım.
- As a matter of fact, this was his first trip abroad.
- Aslına bakarsanız, bu onun ilk yurtdışı seyahatiydi.
- Why do you have his flash drive?
- Onun flaş belleği neden sende?
- The eagle is his spirit animal, a messenger between earth and sky.
- Kartal onun totem hayvanıdır, yeryüzü ve gökyüzü arasında bir habercidir.
- His strength will bring us our time of peace.
- Onun gücü bize barış zamanımızı getirecek.
- However, being president is not just his goal.
- Ancak, başkan olmak sadece onun hedefi değildir.
- Answer his question fast before he asks you five more.
- Sana beş soru daha sormadan önce onun sorularını hızlıca cevapla.
- A long journey might have a very bad effect on his health.
- Uzun bir yolculuğun onun sağlığı üzerinde çok kötü bir etkisi olabilir.
- And the priests shall prepare his burnt offering and his peace offerings.
- Ve kâhinler onun yakmalık sunularını ve esenlik sunularını hazırlayacaklar.
- Try talking to that kid that's answering the phone at his house.
- Onun evinde telefonlara bakan şu çocukla konuşmayı deneyin.
- I didn't even know of his existence until tonight.
- Bu geceye kadar onun varlığından bile haberim yoktu.
- All I want is to leave his spirit with some kind of peace.
- Tek istediğim onun ruhunun huzur içinde olmasını sağlamak.
- However, being president is not just his goal.
- Ancak, başkan olmak sadece onun hedefi değil.
- All I want is to leave his spirit with some kind of peace.
- Tek istediğim onun ruhunun şad olmasını sağlamak.
- So we made a trade - his life for her vessel.
- Böylece onun gemisine karşılık adamın hayatı şeklinde bir anlaşma yaptık.
- All we got to do is stay out of his way, and he'll lead us right to the truth.
- Tek yapmamız gereken onun yolundan çekilmek, o da bizi gerçeğe yönlendirecek.
- Each season began with a parade of his creations.
- Her sezon onun yarattıklarının geçit töreniyle başlar.
- So we made a trade - his life for her vessel.
- Yani bir anlaşma yaptık; kadının gemisi karşılığında onun hayatı.
- And the priests shall prepare his burnt offering and his peace offerings.
- Ve rahipler onun yakmalık ve esenlik kurbanlarını hazırlayacaklar.
- Police later on that day discovered his car covered in blood.
- O günün ilerleyen saatlerinde polis, onun arabasını kana bulanmış olarak buldu.
- His dream was to pursue career in music industry.
- Onun hayali müzik endüstrisinde kariyer yapmaktı.
- The eagle is his spirit animal, a messenger between earth and sky.
- Onun totem hayvanı kartaldır, yeryüzü ile gökyüzü arasındaki habercidir.
- He's not nice enough to want to be his wife.
- Onun karısı olmak isteyecek kadar iyi biri değil.
- The family has been his rock during this difficult time.
- Ailesi bu zor dönemde onun dayanağı olmuştur.
- One of them could be blocking the other two from reading his mind.
- İçlerinden birisi diğer ikisinin, onun zihnini okumasını engelliyor olabilir.
- The family has been his rock during this difficult time.
- Ailesi bu zor zamanda onun dayanağı olmuştur.
- Assuming Fillon stays true to his platform, his becoming president has epochal importance for Europe.
- Fillon'un platformuna sadık kalacağı varsayılırsa, onun başkan olması Avrupa için çığır açıcı bir öneme sahip.
- I just thought that he blamed me for predicting his death.
- Onun ölümünü tahmin etmemden dolayı beni suçluyor diye düşündüm.
- Two years after his death, France officially recognized his system.
- Ölümünden iki yıl sonra, Fransız hükümeti onun sistemini resmen tanıdı.
- In his time that was still a momentous decision.
- Onun zamanında bu hala önemli bir karardı.
- When that o'malley kid cheated on you, - I was ready to knock his teeth out.
- O'Malley denen çocuk seni aldattığında onun dişlerini ağzına dökmeye hazırdım.
- The family has been his rock during this difficult time.
- Ailesi bu zor zamanda onun dayanağı oldu.
- If he enters a competition, the first prize is his for sure.
- Eğer bir yarışmaya katılırsa, birincilik ödülü kesinlikle onun olur.
- Henry misses his mother and blames himself for her death.
- Henry annesini özlüyor ve onun ölümünden kendini sorumlu tutuyor.
- His killer removed insulation to make space for his body.
- Katili onun cesedine yer açmak için yalıtımı sökmüş.
- They were just two nice people who had fallen temporarily under his spell.
- Geçici olarak onun büyüsünün etkisi altına giren iki tatlı insandılar işte.
- It must be wonderful to know him, to be his friend.
- Onu tanımak, onun arkadaşı olmak harika olsa gerek.
- And the priests shall prepare his burnt offering and his peace offerings.
- Kâhinler onun yakmalık ve esenlik sunularını hazırlarlar.
- Police later on that day discovered his car covered in blood.
- O günün ilerleyen saatlerinde polis, onun arabasını kana bulanmış halde buldu.
- Give thanks for his life and comfort one another in our grief.
- Onun yaşamı için şükredin ve kederimizde birbirinizi teselli edin.
- And because he is unique, the world will not tolerate his existence.
- Ve o eşsiz olduğu için dünya onun varlığına tahammül etmeyecektir.
- It must be wonderful to actually know him, to be a friend of his.
- Onu gerçekten tanımak, onun arkadaşı olmak harika olsa gerek.
- I mean, from his army pay and the job I had.
- Yani onun asker maaşı ve benim işimden.
- His strength will bring us our time of peace.
- Onun gücü bize barış dolu dönemleri getirecek.
- They were just two nice people who had fallen temporarily under his spell.
- Onlar sadece geçici olarak onun büyüsüne kapılmış iki iyi insandı.
- The eagle is his spirit animal, a messenger between earth and sky.
- Yerle gök arasında elçi olan kartal onun ruh hayvanıdır.
- In his time that was still a momentous decision.
- Onun döneminde bu hâlâ çok önemli bir karardı.
- My his peace and grace be with you and yours from this day forth.
- Onun esenliği ve lütfu bugünden itibaren sizinle ve sizinkilerle olsun.
- All we got to do is stay out of his way, and he'll lead us right to the truth.
- Tek yapmamız gereken onun yolundan uzak durmak, o bizi doğruya götürecektir.
- They were just two nice people who had fallen temporarily under his spell.
- Onun büyüsüne geçici olarak kapılmış iki iyi insandılar sadece.
- His strength will bring us our time of peace.
- Onun kudreti bize huzurlu zamanları getirecek.
- And you must be the one who lost his little girl.
- Ve onun küçük kızını kaybeden de sen olmalısın.
- Two years after his death, France officially recognized his system.
- Ölümünden iki yıl sonra Fransa onun sistemini resmi olarak tanıdı.
- I'm his daughter; after all, it doesn't matter if I lose face.
- Ben onun kızıyım; sonuçta itibarımı kaybetmem önemli değil.
- Two years after his death, France officially recognized his system.
- Ölümünden iki yıl sonra Fransa onun sistemini resmen tanıdı.
- Danny takes the rap to save his kid brother.
- Danny kardeşini kurtarmak için onun yerine suçu üstleniyor.
- I mean, from his army pay and the job I had.
- Yani onun askerlik maaşından ve benim yaptığım işten.
- Ultimately, his micromanagement ran the French economy into the ground.
- Sonuçta onun müdahaleci tutumu Fransız ekonomisini yerle yeksan etti.
- So, for you, his mistake was sticking to the same guy.
- Yani, senin için, onun hatası aynı adama bağlı kalmaktı.
- Ultimately, his micromanagement ran the French economy into the ground.
- Nihayetinde onun her şeye karışması Fransız ekonomisini yerle bir etti.
- In his time that was still a momentous decision.
- Onun zamanında bu karar halen ciddi bir karardı.
- My his peace and grace be with you and yours from this day forth.
- Onun selamı ve lütfu bugünden itibaren sizinle ve sizinkilerle olsun.
- Many attended his funeral.
- Birçoğu onun cenazesine katıldı.
- I've heard his jokes many times already.
- Onun fıkralarını önceden bir çok kez duydum.
- Please don't talk about it in his presence.
- Lütfen onun yanında bundan bahsetmeyin.
- His name is known to me.
- Onun adını biliyorum.
- You are his brother, right?
- Sen onun kardeşisin, değil mi?
- His aim in life is to save money.
- Onun hayattaki amacı para biriktirmek.
- Everyone remarked on his new hairstyle.
- Herkes onun yeni saç stilini fark etti.
- I'm laughing at his naïveté.
- Ben onun saflığına gülüyorum.
- The first thing that caught his eye was a fingerprint on the glass.
- Onun gözünün takıldığı ilk şey camdaki bir parmak iziydi.
- He has not yet done his homework, so his teacher begins to worry about him.
- O hâlâ ödevini yapmadı, bu nedenle öğretmeni onun hakkında endişelenmeye başlıyor.
- His arrogance infuriates me.
- Onun kibri beni çileden çıkarıyor.
- When do you think his funds will run out?
- Onun parasının ne zaman biteceğini düşünüyorsun?
- Why don't we ask for his advice?
- Neden onun tavsiyesini istemiyoruz?
- It doesn't take long to get to his house.
- Onun evine gitmek uzun sürmez.
- Tom can't trust Mary to look after his house while he's away.
- Tom o yokken Mary'nin onun eviyle ilgileneceğine güvenemiyor.
- His brave action is worthy of a medal.
- Onun cesur eylemi bir madalyaya layık.
- I hear that his father is in another country.
- Onun babasının başka bir ülkede olduğunu duyuyorum.
- They told jokes about some of his movies.
- Onun filmlerinden bazıları hakkında espriler yaptılar.
- His health has broken down because of overwork.
- Onun sağlığı fazla çalışmadan dolayı bozuldu.
- His death surprised us all.
- Onun ölümü hepimizi şaşırttı.
- His dream came true.
- Onun hayali gerçek oldu.
- He has not yet done his homework, so his teacher begins to worry about him.
- Henüz ödevini yapmadı, bu yüzden öğretmeni onun için endişelenmeye başladı.
- She didn't want to know anything about his personal life.
- Onun özel hayatı hakkında hiçbir şey bilmek istemedi.
- The problem is his.
- Sorun onun.
- His temperature is normal.
- Onun sıcaklığı normal.
- Some believed his story, and others did not.
- Bazıları onun hikayesini inandı ve diğerleri inanmadı.
- His failure is a consequence of my success.
- Onun başarısızlığı benim başarımın bir sonucu.
- Sami was at his house with his baby son.
- Sami küçük oğluyla onun evindeydi.
- He had his roof damaged.
- Onun çatısı zarar gördü.
- These dirty clothes could be a new piece of evidence to prove his innocence.
- Bu kirli giysiler onun suçsuzluğunu kanıtlayacak yeni bir kanıt parçası olabilirdi.
- We do not always take his advice.
- Onun tavsiyelerine her zaman uymuyoruz.
- His family will be told of his death.
- Onun ölümü ailesine söylenecek.
- If it hadn't been for his help, I'd have failed.
- Eğer onun yardımı olmasaydı, başarısız olacaktım.
- Do you know his number?
- Onun numarasını biliyor musun?
- His words are confusing.
- Onun sözleri kafa karıştırıcı.
- Everything he sees arouses his curiosity.
- Gördüğü her şey onun merakını uyandırıyor.
- The balance of public opinion remains in his favor.
- Kamuoyu dengesi onun lehine devam ediyor.
- Singing is his thing.
- Şarkı söylemek onun işi.
- There is no hope of his recovery.
- Onun hiçbir iyileşme umudu yok.
- The university was founded by his father twenty years ago.
- Üniversite yirmi yıl önce onun babası tarafından kuruldu.
- That woman is his wife, I think.
- Sanırım o kadın onun karısı.
- We are pleased with his discovery.
- Biz onun keşfinden memnunuz.
- Tom sighed and pulled out his wallet.
- Tom içini çekti ve onun cüzdanını çıkardı.
- That car is his.
- O araba onun.
- The water came up to his waist.
- Su onun beline kadar geldi.
- His T-shirt was a burnt orangish colour.
- Onun tişörtü yanmış portakal rengiydi.
- You need to listen to his explanations.
- Onun açıklamalarını dinlemelisin.
- His work is beyond all praise.
- Onun eseri bütün övgülerin ötesinde.
- We have investigated his criminal record.
- Biz onun sabıka kaydını araştırdık.
- His sympathy was mere show.
- Onun sempatisi sadece bir gösteriydi.
- Making money is his reason for living.
- Para kazanma onun yaşama nedenidir.
- He was a great teacher so his children were very obedient.
- O harika bir öğretmendi bu yüzden onun çocukları çok itaatkardı.
- She took advantage of his kindness.
- Onun nezaketinden yararlandı.
- Possibly, the accident will delay his arrival.
- Muhtemelen, bu kaza onun gelişini geciktirecek.
- Either you or I must go in his place.
- Ya sen ya da ben onun evine gitmeliyiz.
- You can get in touch with him at his home tonight.
- Bu gece onun evinde onunla temasa geçebilirsin.
- My promotion hangs on his decision.
- Terfim onun kararına bağlı.
- This design resembles his earlier work.
- Bu tasarım onun daha önceki çalışmalarına benziyor.
- His car has no wheels.
- Onun arabasının tekerlekleri yok.
- What are you giving Tom for his birthday?
- Onun doğum günü için Tom'a ne hediye veriyorsun?
- His talk is always pleasant to listen to.
- Onun konuşmasını dinlemek her zaman hoş.
- I have to obey his orders.
- Onun emirlerine uymak zorundayım.
- His mother prevented him from going out because she was anxious about his health.
- Onun sağlığı hakkında endişeli olduğu için, annesi onun dışarı çıkmasını engelledi.
- Can you take his place, Leo?
- Onun yerini alır mısın, Leo?
- His bag was badly damaged.
- Onun çantası ağır hasar gördü.
- His favourite team doesn't win a lot of competitions.
- Onun gözde takımı yarışmaların çoğunu kazanmaz.
- His decision to retire surprised all of us.
- Onun emekli olma kararı hepimizi şaşırttı.
- Playing tennis is his hobby.
- Tenis oynamak onun hobisi.
- Tom has made up his mind to do what Mary asked him to do.
- Tom Mary'nin onun yapmasını istediği şeyi yapmak için karar verdi.
- His humor is very dry.
- Onun mizah duygusu çok yavan.
- His new movie is disappointing.
- Onun yeni filmi hayal kırıklığı oldu.
- This was the turning point of his life.
- Bu onun hayatının dönüm noktasıydı.
- His handshake is too strong.
- Onun el sıkışması çok güçlü.
- Tom got blamed even though it wasn't his fault.
- Onun hatası olmamasına rağman Tom suçlandı.
- His answer was far from satisfactory.
- Onun cevabı tatmin edici olmaktan uzaktı.
- His wife is a Japanese woman.
- Onun karısı bir Japon kadın.
- I imagine that Tom will eventually find out that Mary has been talking behind his back.
- Tom'un sonunda Mary'nin onun arkasından konuştuğunu öğreneceğini hayal ediyorum.
- I'm afraid for his life.
- Onun hayatı için korkuyorum.
- His parents helped whoever asked for their help.
- Onun ebeveynleri yardımlarını isteyen herkese yardım etti.
- He has a large scar on his face.
- Onun yüzünde büyük bir yara izi var.
- His parents were too poor to send their son to college.
- Onun ebeveynleri oğullarını üniversiteye gönderemeyecek kadar çok fakirdi.
- They don't know what difficulties he went through in his youth.
- Onun gençliğinde nasıl zorluklar yaşadığını bilmiyorlar.
- All he cares about is his image.
- Onun bütün umursadığı onun görüntüsüdür.
- Entertainment on his planet meant doing multidimensional higher mathematics.
- Onun gezegeninde eğlence, çok boyutlu yüksek matematik yapmak demekti.
- His clothes are worn out.
- Onun elbiseleri yıpranmış.
- That woman must be his wife.
- Bu kadın onun karısı olmalı.
- His car is similar to mine.
- Onun arabası benimkine benziyor.
- I willingly fulfilled his wish.
- Onun isteğini isteyerek yerine getirdim.
- Tom is so rich that even his servants have servants.
- Tom o kadar zengin ki onun hizmetçilerinin bile hizmetçisi var.
- I can't put up with his rudeness any more.
- Onun kabalığına daha fazla katlanamam.
- I have to cover his loss.
- Onun zararını tazmin etmek zorundayım.
- All you have to do is follow his advice.
- Tek yapman gereken onun tavsiyesine uymak.
- His name was Tom.
- Onun adı Tom'du.
- I cannot understand his ideas.
- Onun fikirlerini anlayamıyorum.
- I can't find a single flaw in his theory.
- Ben onun teorisinde tek bir kusur bulamıyorum.
- His teachers should be respected.
- Onun öğretmenlerine saygı duyulmalı.
- His story is true.
- Onun hikayesi doğrudur.
- Spanish is his mother tongue.
- İspanyolca onun anadili.
- I found his latest novel interesting.
- Onun en son romanını ilginç buldum.
- His old clunker isn't worth anything.
- Onun eski külüstür arabasının hiçbir değeri yok.
- We're all convinced of his innocence.
- Onun masum olduğundan hepimiz eminiz.
- His house was burnt down.
- Onun evi yakıldı.
- I thought I was his best friend.
- Ben de onun en iyi arkadaşı olduğumu sanıyordum.
- The audience were fascinated by his speech.
- Seyirciler onun konuşmasından çok etkilendi.
- To compensate for his unpleasant experiences in the hospital, Tom drank a little more than was good for him.
- Hastanedeki tatsız deneyimleri telafi etmek için, Tom onun için faydalı olandan biraz daha fazla içti.
- His father got records of bird songs for him.
- Babası onun için kuş ötüşlerini kayda almış.
- His actions disturb me.
- Onun eylemleri beni rahatsız ediyor.
- Those were his exact words.
- Bunlar onun tam sözleriydi.
- When John retired, his son took over his business.
- John emekli olunca, oğlu onun işini devraldı.
- It wasn't his.
- Onun değildi.
- It was his last words.
- Bu onun son sözleriydi.
- This is his car, I think.
- Sanırım, bu onun arabasıdır.
- It looks like this car is his.
- Bu araba onun gibi görünüyor.
- Everyone in town knows his name.
- Kasabadaki herkes onun adını biliyor.
- Sami felt that Layla had killed his manhood.
- Sami, Leyla'nın onun erkekliğini öldürdüğünü hissetti.
- His name eludes me.
- Ben onun adını hatırlayamıyorum.
- His opinion didn't matter.
- Onun görüşü önemli değildi.
- His socks are purple.
- Onun çorapları mor.
- His speech was an effective apology for the Government's policies.
- Onun konuşması Hükümetin politikalarıyla ilgili etkili bir özürdü.
- I don't know how to interpret his words.
- Onun sözlerini nasıl tercüme ederim bilmiyorum.
- I don't like his hat.
- Onun şapkasını sevmiyorum.
- His life is at stake.
- Onun hayatı tehlikede.
- I would hate to be in his shoes right now.
- Şu an onun yerinde olmaktan nefret ediyorum.
- What do you think of his idea?
- Onun fikri hakkında ne düşünüyorsunuz?
- I returned his book to him.
- Ben onun kitabını ona iade ettim.
- The President vetoed the bill, but Congress overrode his veto.
- Başkan yasa tasarısını veto etti fakat Kongre onun vetosunu geçersiz kıldı.
- She was shocked when she heard his story.
- Onun hikayesini duyduğunda şok oldu.
- I decided to take his side against the others.
- Diğerlerine karşı onun tarafını seçmeye karar verdim.
- Our success was due to his efforts.
- Onun çabaları nedeniyle başardık.
- Tom killed Mary because he found out she had started the fire that had killed his family.
- Tom Mary'yi öldürdü çünkü ailesinin ölümüne neden olan yangını onun başlattığını öğrendi.
- His lack of technical knowledge kept him from being promoted.
- Teknik bilgi eksikliği, onun terfi ettirilmesini engelledi.
- Tom killed Mary because he found out she had started the fire that had killed his family.
- Tom, Mary'yi öldürdü çünkü ailesinin ölümüne neden olan yangını onun başlattığını öğrendi.
- His lectures are very long.
- Onun konferansları çok uzun.
- His smile is rueful.
- Onun tebessümü hüzünlü.
- The money was stolen from his briefcase.
- Para, onun çantasından çalındı.
- I don't think his proposals amount to much.
- Onun tekliflerinin fazla olduğunu sanmıyorum.
- His effort will bear fruit.
- Onun çabası meyve verecek.
- His death was partly my fault.
- Onun ölümü kısmen benim hatamdı.
- If it had not been for his error, we would have won.
- Eğer onun hatası olmasaydı, biz kazanacaktık.
- You should get his car fixed.
- Onun arabasını tamir ettirmelisin.
- Tom thought I ate his piece of cake.
- Tom onun kekini yediğimi sandı.
- His house is by a river.
- Onun evi nehir kıyısındadır.
- Tell Tom I don't need his help whatsoever.
- Tom'a onun yardımına hiç ihtiyacım olmadığını söyle.
- His parents are older than mine.
- Onun anne babası benimkinden daha yaşlı.
- His words surprised me.
- Onun sözleri beni şaşırttı.
- The hostess couldn't possibly put up with his arrogance.
- Hostes muhtemelen onun küstahlığına tahammül edemedi.
- I've heard his jokes many times already.
- Onun şakalarını defalarca dinledim.
- After reading his books I feel I can construct a house.
- Onun kitaplarını okuduktan sonra bir ev inşa edebileceğimi hissediyorum.
- What is his surname?
- Onun soyadı nedir?
- The manager was out, so I left a message with his secretary.
- Yönetici dışarıdaydı, bu yüzden onun sekreterine bir mesaj bıraktım.
- I think that is his trademark.
- Sanırım bu onun alametifarikası.
- His wife never found out.
- Onun karısı asla öğrenmedi.
- If I knew his address, I could write to him.
- Onun adresini bilsem, ona yazabilirdim.
- His lecture disappointed us.
- Onun konferansı bizi hayal kırıklığına uğrattı.
- His family loved me.
- Onun ailesi beni sevdi.
- She began to cry at the sight of his face.
- Onun yüzünü görünce ağlamaya başladı.
- Everybody admired his courage.
- Herkes onun cesaretine hayran kaldı.
- I have learned to draw by following his lessons.
- Onun derslerini takip ederek resim yapmayı öğrendim.
- His moods often change.
- Onun ruh hali sık sık değişir.
- A button from his overcoat fell off.
- Onun paltosundan bir düğme düştü.
- What am I gonna do with his letter?
- Onun mektubunu ne yapacağım?
- Tom's family showed a video of his life at his funeral.
- Tom'un ailesi onun cenazesinde hayatıyla ilgili bir video gösterdi.
- She will probably refuse to follow his advice, because she doesn't like him.
- Muhtemelen onun tavsiyelerine uymayı reddedecekti, çünkü ondan hoşlanmıyordu.
- Tell Tom that I don't need his help!
- Tom'a onun yardımına ihtiyacım olmadığını söyle!
- I polished his shoes for him.
- Ben onun için ayakkabılarını cilaladım.
- His parents were in favor of his trip.
- Ailesi onun gezisini destekliyordu.
- His friends were jealous.
- Onun arkadaşları kıskançtı.
- I don't understand his words.
- Onun sözlerini anlamıyorum.
- I think that it was his mistake.
- Bence bu onun hatasıydı.
- I hear his business is on the verge of ruin.
- Onun işinin iflasın eşiğinde olduğunu duyuyorum.
- His story was interesting to us all.
- Onun hikayesi hepimiz için ilginçti.
- His remark seems to be off the point.
- Onun sözü konuyla ilgisiz görünüyor.
- His hat was very funny.
- Onun şapkası çok komikti.
- I'm working with the police to solve his murder.
- Onun cinayetini çözmek için polis ile birlikte çalışıyorum.
- I've forgotten his last name.
- Ben onun soyadını unuttum.
- His explanation doesn't make sense at all.
- Onun açıklaması hiç mantıklı değil.
- As soon as Tom opened the bag, he knew that it wasn't his.
- Tom çantayı açar açmaz, onun olmadığını anladı.
- The terrible scene sent shivers down his spine.
- Korkunç sahne onun tüylerini diken diken etti.
- Can you give us his name?
- Bize onun adını verebilir misiniz?
- Thanks to his help, I finished my homework.
- Onun yardımı sayesinde ödevimi bitirdim.
- I can't deal with his arrogance.
- Onun küstahlığı ile baş edemiyorum.
- His money is in the bank.
- Onun parası bankada.
- What is his name?
- Onun adı nedir?
- No one knows his name.
- Hiç kimse onun adını bilmiyor.
- His secret will be disclosed soon.
- Onun sırrı yakında ortaya çıkarılacak.
- The reason he failed was because he neglected his work.
- Onun başarısız olma nedeni işini ihmal etmesinden dolayı idi.
- His theory is based on careful research.
- Onun teorisi dikkatli araştırmaya dayalıdır.
- The captain, his whore, women and children first!
- Önce kaptan, onun fahişesi, kadınlar ve çocuklar.
- They liked his message.
- Onun mesajını beğendiler.
- His house was on fire.
- Onun evi yanıyordu.
- I don't know what the reason is for his sudden success.
- Onun bu ani başarısının sırrını bilmiyorum.
- She gladly accepted his proposal.
- Onun teklifini memnuniyetle kabul etti.
- Tom's wife remarried after his death.
- Tom'un karısı onun ölümünden sonra yeniden evlendi.
- As a matter of fact, his lecture was boring.
- Doğruyu söylemek gerekirse, onun dersi sıkıcı.
- Tom wrote down his phone number.
- Tom onun telefon numarasını yazdı.
- His name is known to everybody in our town.
- Kasabamızdaki herkes onun adını biliyor.
- Sport plays an important role in his life.
- Spor onun hayatında önemli bir rol oynar.
- His being absent complicates matters.
- Onun yokluğu işleri zorlaştırıyor.
- His character is similar to yours.
- Onun karakteri seninkine benziyor.
- What do you know about his girlfriend?
- Onun sevgilisi hakkında neler biliyorsun?
- I was deeply offended by his scolding.
- Onun fırçası çok ağırıma gitti.
- We caught sight of his boat.
- Biz onun teknesini gördük.
- The whole country mourned his death.
- Bütün ülke onun ölümüne yas tuttu.
- Tom tried to scream, but Mary covered his mouth with her hand.
- Tom çığlık atmaya çalıştı, ama Mary eliyle onun ağzını kapattı.
- Let's drop by his house.
- Geçerken onun evine uğrayalım.
- It is just that we should pay his share.
- Onun payını ödememiz adildir.
- His hair is black in color and long.
- Onun saçı siyah renkli ve uzundur.
- His new film is worth seeing.
- Onun yeni filmi izlenmeye değer.
- His story made us laugh.
- Onun hikayesi bizi güldürdü.
- His work was satisfactory.
- Onun çalışması tatmin ediciydi.
- Strange to say, his prediction has come true.
- Ne garip, onun kehaneti gerçekleşti.
- His anger is understandable.
- Onun kızgınlığı anlaşılabilirdir.
- His life belongs to me.
- Onun hayatı bana ait.
- History is not his major subject.
- Tarih onun ana konusu değil.
- His bad face doesn't scare me even a bit.
- Onun kötü yüzü beni biraz bile korkutmuyor.
- The bullet pierced his arm.
- Kurşun onun kolunu deldi.
- His new wife is about my age.
- Onun yeni karısı yaklaşık benim yaşlarımda.
- They think you killed Tom and took his money.
- Onlar Tom'u öldürdüğünü ve onun parasını aldığını düşünüyor.
- Tom wishes Mary would get out of his life.
- Tom, Mary'nin onun hayatından çıkmasını diliyor.
- His running away from home is due to his father's severity.
- Onun evden kaçması babasının şiddetinden dolayıdır.
- His brother is married, but he doesn't have children.
- Onun erkek kardeşi evli ama çocuğu yok.
- Tell Tom I don't need his help whatsoever.
- Tom'a söyle, onun yardımına ihtiyacım yok.
- I couldn't understand his ideas.
- Onun fikirlerini anlayamıyordum.
- The defeat didn't dampen his spirits.
- Yenilgi, onun neşesini kaçırmadı.
- Whether he will succeed or not depends upon his health.
- Onun başarılı olup olmayacağı onun sağlığına bağlıdır.
- His last movie was very successful.
- Onun son filmi çok başarılıydı.
- You should pay attention to his story.
- Onun hikâyesine kulak vermelisin.
- His name is known to everybody in our town.
- Onun adı kasabamızdaki herkes tarafından bilinir.
- Tom opened the bag and knew that it wasn't his.
- Tom çantayı açtı ve onun olmadığını anladı.
- His younger sister is a famous TV star.
- Onun küçük kız kardeşi ünlü bir televizyon yıldızı.
- The room echoes with his voice.
- Oda onun sesiyle yankılanıyor.
- His incompetence began to irritate everyone.
- Onun beceriksizliği herkesi sinirlendirmeye başladı.
- Tell Tom I don't have his keys.
- Tom'a, onun anahtarlarının bende olmadığını söyle.
- The event affected his future.
- Olay onun geleceğini etkiledi.
- We will have a meeting at his house this evening.
- Biz bu akşam onun evinde bir toplantı yapacağız.
- His technique was unique and absolutely amazing.
- Onun tekniği eşsiz ve kesinlikle inanılmazdı.
- His meaning is quite plain.
- Onun söylemek istediği oldukça açık.
- It was hard for me to refuse his request.
- Onun ricasını reddetmem zordu.
- His eyesight is bad.
- Onun görme kabiliyeti kötü.
- I think he's losing his touch.
- Onun becerisini yitirdiğini düşünüyorum.
- His ancestors went there from Ireland.
- Onun ataları İrlanda'dan oraya gitti.
- The dentist pulled out his decayed tooth.
- Dişçi onun çürük dişini çekti.
- The day after tomorrow is his birthday.
- Yarından sonraki gün onun doğum günü.
- Tom asked me not to park my car in his driveway.
- Tom arabamı onun garaj yoluna park etmememi istedi.
- I never learned his real name.
- Onun gerçek adını asla öğrenmedim.
- Listen to his candid opinion.
- Onun samimi fikirlerini dinleyin.
- I remember the warmth of his arms.
- Onun kollarının sıcaklığını hatırlıyorum.
- She is worried about his safety.
- Onun güvenliği için endişeleniyor.
- Reading is his chief amusement.
- Okumak onun baş eğlencesidir.
- Tom has joined a laughter club and his stress levels have decreased significantly.
- Tom bir kahkaha kulübüne katıldı ve onun stres seviyeleri önemli ölçüde düştü.
- Had it not been for his help, I couldn't have finished the report.
- Onun yardımı olmasaydı raporu bitiremezdim.
- Is his pulse regular?
- Onun nabızı düzenli mi?
- Why do you dislike his way of speaking?
- Neden onun konuşma tarzından hoşlanmıyorsun?
- His joke killed me.
- Onun şakası harikaydı.
- I cooled my heels for one hour outside his office.
- Onun bürosunun dışında bir saat boyunca bekledim.
- I am drinking his beer.
- Onun birasını içiyorum.
- We want to go to the beach in his car on Saturday.
- Cumartesi günü onun arabasıyla sahile gitmek istiyoruz.
- Tom loved to sing, but nobody wanted to listen to his singing.
- Tom şarkı söylemeyi severdi fakat hiç kimse onun şarkı söylemesini dinlemek istemiyordu.
- I'm sorry but Paul called in sick and I'm going to need you to work his shift.
- Üzgünüm ama Paul hasta olduğunu söyledi ve onun vardiyasında çalışmanı istiyorum.
- Tom wouldn't let me look at his photo album.
- Tom onun fotoğraf albümüne bakmama izin vermedi.
- His weight strained the rope.
- Onun ağırlığı ipi gerdi.
- The plan is subject to his approval.
- Plan, onun onayına tabidir.
- We do not always take his advice.
- Her zaman onun tavsiyesini dinlemeyiz.
- His ideas are based on his experience.
- Onun fikirleri onun deneyimine dayanmaktadır.
- There was no mistake on his part.
- Onun rolünde hiç hata yoktu.
- His request is very reasonable.
- Onun isteği çok makul.
- It was his fault.
- O onun hatasıydı.
- Do you know his father?
- Onun babasını tanıyor musun?
- This shows his loyalty to his friends.
- Bu, onun arkadaşlarına olan sadakatini gösterir.
- I agree with his idea.
- Onun fikrine katılıyorum.
- I miss his kiss.
- Ben de onun öpücüğünü özledim.
- A man's worth should be judged by his character rather than by his social position.
- Bir insanın değeri onun sosyal konumundan daha çok onun karakteriyle değerlendirilmelidir.
- Why did you get so angry at his mistake?
- Onun hatasına neden bu kadar kızdın?
- You should pay attention to his story.
- Onun hikayesine dikkat etmelisiniz.
- His weight is double what it was ten years ago.
- Onun ağırlığı on yıl öncekinin iki katı.
- What is his problem?
- Onun sorunu ne?
- You cannot calculate on his punctuality.
- Onun dakikliğine güvenemezsin.
- He has holes in his clothes.
- Onun giysilerinde delikler var.
- I know neither of his brothers.
- Ben onun erkek kardeşlerinden hiçbirini tanımıyorum.
- The cause of the fire was his cigarette butt.
- Yangının nedeni onun sigara izmaritiydi.
- What is his favorite national park?
- Onun en sevdiği milli park nedir?
- His data is not accurate at all.
- Onun verileri hiç de doğru değil.
- I sat by his side.
- Ben onun yanında oturdum.
- I never counted on his being rich.
- Onun zengin olacağına hiç güvenmemiştim.
- Tom wanted Mary to come to his party.
- Tom Mary'nin onun partisine gelmesini istedi.
- His ideas never earned him a dime.
- Onun fikirleri asla ona on sent kazandırmadı.
- There isn't enough room to swing a cat in his flat.
- Onun dairesinde bir kedinin sallanacağı kadar yer yok.
- His boss is friendly, he's American.
- Onun patronu arkadaş canlısıdır, Amerikalıdır.
- Tom was unsure what Mary would be like and he wondered whether she would get along with his friends.
- Tom Mary'nin nasıl biri olacağından emin değildi ve onun arkadaşlarıyla geçinip geçinmeyeceğini merak etti.
- What were you doing in his room?
- Onun odasında ne yapıyordun?
- After that his life got even tougher.
- Ondan sonra onun yaşamı daha da zorlaştı.
- Georgia is his native state.
- Gürcistan onun memleketidir.
- His girlfriend was not supportive.
- Onun kız arkadaşı destekleyici değildi.
- His speech has a positive influence on all the colleagues.
- Onun konuşması tüm meslektaşları üzerinde olumlu bir etkiye sahiptir.
- The money was stolen from his briefcase.
- Para, onun evrak çantasından çalındı.
- His entire life and worldview is based on hatred.
- Onun tüm hayatı ve dünya görüşü nefrete dayanıyor.
- His kingdom is your hell.
- Onun krallığı senin cehennemin.
- Tell Tom I've got his keys.
- Tom'a onun anahtarlarına sahip olduğumu söyle.
- After much consideration, we accepted his offer.
- Çok düşündükten sonra onun önerisini kabul ettik.
- In due time, his innocence will be proved.
- Vakti geldiğinde, onun masumiyeti ispat edilecektir.
- I'm planning on staying at his place tomorrow.
- Yarın onun evinde kalmayı planlıyorum.
- Georgia is his native country.
- Gürcistan onun ana vatanı.
- We regret his death.
- Biz onun ölümüne üzülüyoruz.
- He had plenty of money for his trip.
- Onun yolculuk için bol miktarda parası vardı.
- I think the reason that he killed his wife is still a mystery.
- Sanırım onun karısını öldürme nedeni hâlâ bir sır.
- His report does not sound true.
- Onun raporu gerçek görünmüyor.
- If I hadn't had his help, I would be dead.
- Eğer onun yardımı olmasaydı, ölmüş olurdum.
- I didn't know how I should answer his question.
- Onun sorusunu nasıl yanıtlamam gerektiğini bilmiyordum.
- Boredom is his worst enemy.
- Can sıkıntısı onun en kötü düşmanı.
- We endeavored in order to do his duty.
- Biz onun görevini yapmak için çabaladık.
- She did not desire his death.
- Onun ölümünü arzu etmedi.
- His advice is always very sensible.
- Onun tavsiyeleri her zaman çok mantıklıdır.
- You should've taken his advice.
- Onun tavsiyesini dinlemeliydin.
- Fadil saved his life.
- Fadıl onun hayatını kurtardı.
- Tom is saying we stole his dog.
- Tom bizim onun köpeğini çaldığımızı söylüyor.
- I fell asleep on his shoulder.
- Ben onun omzunda uyuyakaldım.
- Why don't we ask for his advice?
- Neden onun tavsiyesini almıyoruz?
- I admire his courage.
- Onun cesaretine hayranım.
- You shouldn't pay any attention to his eccentricities.
- Onun eksanterik hareketlerine hiç önem vermemelisin.
- She cremated him against his wishes.
- Onun isteğine karşı gelerek onu yaktı.
- His wife is quite a talented woman.
- Onun karısı oldukça yetenekli bir kadındır.
- I stayed at his place yesterday.
- Dün onun evinde kaldım.
- His performance was worthy of praise.
- Onun gösterisi övgüye değerdi.
- His piano playing sounded fantastic.
- Onun piyano çalışı şahane görünüyordu.
- He was raised in the States, but his mother tongue is Japanese.
- O, Birleşik Devletler'de büyüdü fakat onun ana dili Japonca.
- The Nazis wiped his name out of the history books.
- Naziler onun adını tarih kitaplarından sildiler.
- When I went into his room, he showed me the numerous trophies he had won during the twenty years he had played golf.
- Onun odasına girdiğimde, golf oynadığı yirmi yıl süresince kazandığı çok sayıda kupayı bana gösterdi.
- If it were not for his help, I might fail.
- Eğer onun yardımı olmasaydı, başarısız olabilirdim.
- I learned a lot from his books.
- Onun kitaplarından çok şey öğrendim.
- His annual income is more than $100000.
- Onun yıllık geliri 100.000$'dan fazladır.
- She squeezed his hand.
- Onun elini sıktı.
- Tom considered his answer carefully.
- Tom onun cevabını dikkatli bir şekilde düşündü.
- His low salary prevents him from buying the house.
- Onun düşük maaşı onun ev satın almasını engeller.
- They all objected to his proposal.
- Hepsi onun önerisine itiraz etti.
- The happiness of a person prolongs his day.
- Bir insanın mutluluğu onun gününü uzatır.
- What shall we buy him for his birthday?
- Biz onun doğum günü için ona ne satın alalım?
- The bandits put a gag in his mouth.
- Haydutlar onun ağzına bir tıkaç koydu.
- His words hurt her feelings.
- Sözleri onun duygularını incitti.
- You're not familiar with his city.
- Onun şehrine aşina değilsin.
- Everyone says that he looks just like his father.
- Herkes onun tıpkı babasına benzediğini söylüyor.
- Few people are able to understand his theories.
- Onun teorilerini çok az insan anlayabilir.
- Even if you don't like music, you'll enjoy his concert.
- Müzikten hoşlanmasanız bile onun konserini seveceksiniz.
- He left his wife and shacked up with a woman half her age.
- Karısını terk etti ve onun yarı yaşında bir kadınla birlikte oldu.
- She is likely to refuse to follow his advice, because she does not like him.
- Ondan hoşlanmadığı için muhtemelen onun tavsiyesine uymayı kabul etmeyecek.
- His house is easy to find.
- Onun evini bulmak kolay.
- I would like to meet his father.
- Onun babasıyla tanışmak isterim.
- I'm not saying his music is bad.
- Ben onun müziğinin kötü olduğunu söylemiyorum.
- His house is across from mine.
- Onun evi benimkinin karşısında.
- His strength is much greater than that of an ordinary man.
- Onun gücü, sıradan bir insanınkinden çok daha büyüktür.
- You don't know his city.
- Onun şehrini bilmiyorsun.
- The boy over there is his brother.
- Oradaki çocuk onun erkek kardeşidir.
- I will take his place.
- Onun yerini ben alacağım.
- I don't know his address for certain.
- Onun adresini kesin olarak bilmiyorum.
- This book of his isn't interesting at all.
- Onun bu kitabı hiç ilginç değil.
- All that you have to do is to wait for his reply.
- Tüm yapmanız gereken, onun cevabını beklemek.
- The tape recorder has recorded his voice.
- Kayıt cihazı, onun sesini kaydetmiş.
- Tom revealed his secret to us.
- Tom onun sırlarını bize açığa vurdu.
- I can't stand his behavior anymore.
- Artık onun davranışlarına katlanamıyorum.
- In his time, he was an anonymous writer.
- Onun zamanında, o isimsiz bir yazardı.
- Is his story true?
- Onun hikayesi doğru mudur?
- His face is distorted by pain.
- Onun yüzü acıdan şekil değiştirmişti.
- Learning Klingon will be of great use for his career as a businessman.
- Klingonca öğrenmek bir iş adamı olarak onun mesleği için büyük yararı olacak.
- Tom looked down at his glass and saw that it was empty.
- Tom bardağına baktı ve onun boş olduğunu gördü.
- They spoke ill of the captain in his absence.
- Kaptan yokken onun hakkında kötü konuştular.
- His smug behavior is offensive.
- Onun kendini beğenmiş tavırları kırıcı.
- His dream is to become a space aviation engineer.
- Onun hayali uzay havacılık mühendisi olmak.
- I don't understand his way of thinking at all.
- Onun düşünce tarzını hiç anlamıyorum.
- His contract runs for one more year.
- Onun sözleşmesi bir yıl daha geçerlidir.
- His poor dog is still alive.
- Onun zavallı köpeği hâlâ hayatta.
- You should discount his story.
- Onun hikayesini dikkate almamalısınız.
- They were amazed at his courage.
- Onun cesaretine hayran kaldılar.
- After slapping Tom's right cheek, Mary stomped on his left foot.
- Tom'un sağ yanağını tokatladıktan sonra Mary onun sol ayağına bastı.
- His joy showed on his face.
- Onun sevinci yüzüne yansımıştı.
- His answer was crude.
- Onun yanıtı nezaketsizdi.
- His face hardened.
- Onun yüzü sertleşti.
- This is his maternal grandfather.
- Bu onun anne tarafından büyük babası.
- The teacher gave him a failing grade for basing his report on discredited research.
- Öğretmen onun itibarsız araştırmasıyla ilgili raporuna dayandırarak ona başarısız notu verdi.
- His behavior conflicts with what he says.
- Onun davranışı söylediği ile çelişiyor.
- She kisses his cheek.
- Onun yanağından öpüyor.
- I told Tom I wouldn't be able to do that without his help.
- Tom'a onun yardımı olmadan bunu yapamayacağımı söyledim.
- It was his habit to get up early.
- Erken kalkmak onun alışkanlığıydı.
- You are absolutely right about his character.
- Onun karakteri hakkında kesinlikle haklısın.
- She rejected his offer of help.
- Onun yardım teklifini reddetti.
- That accident happened near his house.
- O kaza onun evinin yakınlarında oldu.
- Whatever happens to Tom is his fault, not yours.
- Tom'a ne olursa olsun onun hatasıdır, seninki değil.
- I don't have a problem with his attitude.
- Onun tavrıyla ilgili bir problemim yok.
- Tom's lights were out, so I didn't knock on his door.
- Tom'un ışıkları sönüktü, bu nedenle onun kapısını çalmadım.
- These are my books, those are his.
- Bunlar benim kitaplarım, bunlar da onun.
- There is a picture of his own painting.
- Onun kendi yaptığı bir resim var.
- Situated on a hill, his house commands a fine view.
- Onun bir tepenin üzerinde yer alan evinin güzel bir manzarası var.
- I agree with his plan.
- Onun planına katılıyorum.
- I was most impressed by his good behavior.
- Onun iyi davranışından çok etkilendim.
- Whatever happens to Tom is his fault, not yours.
- Tom'a ne olursa olsun onun suçu, senin değil.
- You were wise not to follow his advice.
- Onun tavsiyesine uymamakla akıllılık ettin.
- The dog is his.
- Köpek onundur.
- His kindness is only a pose.
- Onun nezaketi sadece bir poz.
- Can you take his place, Leo?
- Onun yerini alabilir misin, Leo?
- It was his story of adventure that charmed us all.
- Bizi büyüleyen onun macera hikayesiydi.
- I almost forgot that it was his birthday.
- Neredeyse onun doğum günü olduğunu unutuyordum.
- It took Tom a long time to finish his homework.
- Onun ev ödevini bitirmesi Tom'un uzun zamanını aldı.
- This was his first voyage as captain.
- Bu onun kaptan olarak ilk seferiydi.
- A good memory is his weapon.
- İyi bir hafıza onun silahıdır.
- His question puzzles me.
- Onun sorusu beni şaşırtıyor.
- To tell the truth, I drove my father's car without his permission.
- Doğrusunu söylemek gerekirse, babamın arabasını onun izni olmadan sürdüm.
- She borrowed his idea.
- Onun fikrini ödünç aldı.
- It brought a smile to his face.
- Bu onun yüzüne bir gülümseme getirdi.
- We must execute his orders.
- Onun emirlerini yerine getirmeliyiz.
- Do you know his brother?
- Onun kardeşini tanıyor musun?
- Not only his son, but his daughter is famous as well.
- Onun sadece oğlu değil aynı zamanda kızı da ünlüdür.
- His opinions don't carry much weight around here.
- Onun fikirleri buralarda pek önem taşımaz.
- I had to swallow his insult.
- Onun hakaretini yutmak zorunda kaldım.
- You may use his library.
- Onun kütüphanesini kullanabilirsin.
- His theory is based on elaborate investigation.
- Onun teorisi ayrıntılı soruşturmaya dayanmaktadır.
- His dog barks at me.
- Onun köpeği bana havlar.
- I was easily taken in by his smooth talk.
- Onun tatlı diline kolayca kanmıştım.
- His idea will radically alter our way of life.
- Onun fikri yaşam tarzımızı kökünden değiştirecektir.
- Tom pinched his cheek.
- Tom onun yanağını çimdikledi.
- It was his car that ran over Lucy and her dog.
- Lucy ve köpeğini ezen onun arabasıydı.
- We had some difficulty finding his house.
- Onun evini bulmakta biraz zorluk çektik.
- Don't talk about it in his presence.
- Onun yanında bundan bahsetme.
- His word is law.
- Onun sözü kanundur.
- I am quite ignorant of his plan.
- Onun planından hiç haberim yok.
- I forgot his name.
- Onun adını unuttum.
- Writing news stories is his job.
- Haber yazmak, onun işi.
- You should not trifle with his feelings.
- Onun duygularını hafife almamalısın.
- Actually, Tom is his real name.
- Aslında, Tom onun gerçek adı.
- His body language gave him away.
- Onun vücut dili onu ele verdi.
- Tom's mother worries about his cough.
- Tom'un annesi onun öksürüğü için endişeleniyor.
- His handwriting is bad.
- Onun el yazısı kötüdür.
- We have no idea about his whereabouts.
- Onun bulunduğu yer hakkında hiç bir fikrimiz yok.
- I can assure you of his reliability.
- Onun güvenirliği konusunda sizi temin ederim.
- Mathematics is his strongest subject.
- Matematik onun en güçlü olduğu derstir.
- The hospital was far away from his village.
- Hastane onun köyünden uzaktı.
- Do you remember his telephone number?
- Onun telefon numarasını hatırlıyor musun?
- His father was a railway worker.
- Onun babası bir demiryolu işçisi.
- Is this bag yours or his?
- Bu çanta senin mi yoksa onun mu?
- Nobody can translate his sentences because they are quite difficult.
- Oldukça zor olduğu için hiç kimse onun cümlelerini çeviremez.
- I could not come up to his expectations.
- Onun beklentilerini karşılayamadım.
- She brought his lunch today.
- O, bugün onun öğle yemeğini getirdi.
- His help came in the nick of time.
- Onun yardımı tam zamanında geldi.
- She was surprised at his appearance.
- Onun dış görünüşüne şaşırmıştı.
- Reading is his chief amusement.
- Okumak onun başlıca eğlencesidir.
- His opinion is quite different from ours.
- Onun görüşü bizimkinden oldukça farklı.
- All his friends backed his plan.
- Bütün arkadaşları onun planını destekledi.
- I find his language vulgar.
- Onun dilini kaba buluyorum.
- I want his help.
- Onun yardımını istiyorum.
- Everybody laughed at his error.
- Herkes onun hatasına güldü.
- Tom thinks I am his enemy.
- Tom onun düşmanı olduğumu düşünüyor.
- She refused to accept his proposal.
- Onun teklifini kabul etmeyi reddetti.
- Tell Tom that I don't need his help!
- Tom'a, onun yardımına ihtiyacım olmadığını söyle!
- I've completely forgotten his name.
- Ben onun adını tamamen unuttum.
- His clothes are out of fashion.
- Onun elbiselerinin modası geçmiştir.
- I admire him for his courage.
- Onun cesareti için ona hayranım.
- His house is at the foot of the hill.
- Onun evi tepenin dibinde.
- His webpage is in Esperanto.
- Onun web sayfası Esperanto dilindedir.
- A great many people attended his funeral.
- Onun cenaze törenine pek çok kişi katıldı.
- How do you feel about his suggestion?
- Onun teklifi hakkında ne düşünüyorsun?
- They neglected his advice, with the result the their company went bankrupt.
- Onun tavsiyesini uygulamadılar, sonuçta şirketleri iflas etti.
- We're waiting for his return.
- Biz onun dönüşünü bekliyoruz.
- You must not give in to his unreasonable demands.
- Onun mantıksız taleplerine boyun eğmemelisin.
- His briefcase was filled with water.
- Onun evrak çantası suyla doluydu.
- Who is his friend?
- Onun arkadaşı kim?
- His mother is not going to like, not even a bit, to know that he was here.
- Annesi onun burada olduğunu bilmekten hiç hoşlanmayacak.
- His political career has ended.
- Onun politik kariyeri sona erdi.
- You should carry out his offer.
- Onun teklifini gerçekleştirmelisin.
- His train arrived at Tokyo Station.
- Onun treni Tokyo istasyonuna vardı.
- Tom showed Mary his baby pictures.
- Tom Mary'ye onun bebeklik resimleri gösterdi.
- Don't meddle in his affairs.
- Onun işlerine karışma.
- His debts amount to $2,000.
- Onun borçları 2,000 dolara varmaktadır.
- All his sentences are short.
- Onun bütün cümleleri kısadır.
- This must be his umbrella.
- Bu onun şemsiyesi olsa gerek.
- I think his opinion is very important.
- Bence onun görüşü çok önemli.
- His advice would be very useful to you.
- Onun öğüdü size çok yararlı olacaktır.
- He doesn't deserve that I should hurt his feelings.
- Onun duygularını incitmemi hak etmiyor.
- His eyes are red.
- Onun gözleri kırmızıdır.
- No one informed me of his failure.
- Kimse bana onun başarısızlığından bahsetmedi.
- Everyone believes his story since there is no evidence to the contrary.
- Aksine bir kanıt olmadığı için herkes onun hikayesine inanıyor.
- Tom put his hands up in front of him.
- Tom onun önünde ellerini havaya kaldırdı.
- These pens are his.
- Bu kalemler onun.
- I am concerned about his health.
- Onun sağlığı hakkında endişe duyuyorum.
- An Englishman's home is his castle.
- Bir İngiliz erkeğinin evi, onun kalesidir.
- She put the picture back in his hand.
- Fotoğrafı onun eline geri koydu.
- She turned down his proposal.
- Onun teklifini reddetti.
- His guess turned out to be right.
- Onun tahmininin doğru olduğu ortaya çıktı.
- A man's home is his castle.
- Bir erkeğin evi onun kalesidir.
- His last album garnered him a fourth Grammy award.
- Onun son albümü, ona dördüncü Grammy ödülünü kazandırdı.
- His grave is there.
- Onun mezarı orada.
- I think the reason why he killed his wife is still a mystery.
- Sanırım onun karısını öldürme nedeni hâlâ bir sır.
- Did you know his name?
- Onun adını bildin mi?
- Tom said his parents allow him to do what he wants.
- Tom ailesinin onun istediğini yapmasına izin verdiğini söyledi.
- I heard fear in his voice.
- Ben onun sesinde korku duydum.
- There is no end to his complaining.
- Onun şikayeti için son yoktur.
- This experience counts for much in his life.
- Bu deneyim onun hayatında çok önemli.
- His crime deserved the death penalty.
- Onun suçu ölüm cezasını hak etti.
- Georgia is his native country.
- Gürcistan onun memleketi.
- It was his bicycle that was stolen.
- Çalınan onun bisikletiydi.
- That was his name.
- Bu onun adıydı.
- Money has changed his life.
- Para onun hayatını değiştirdi.
- His parents are saving for his college education.
- Ebeveynleri onun kolej eğitimi için birikim yapıyorlar.
- His name escapes me.
- Onun adını hatırlayamıyorum.
- The evidence convinced us of his innocence.
- Kanıtlar bizi onun masumiyetine ikna etti.
- His children have grown up.
- Onun çocukları büyüdü.
- Could you please tell Tom that I need his help?
- Lütfen Tom'a onun yardımına ihtiyacım olduğunu söyleyebilir misiniz?
- There was almost no color in his face.
- Onun yüzünde neredeyse hiç renk yoktu.
- You must allow for his youth.
- Onun gençliğine izin vermelisin.
- People of all ages like his poems and stories.
- Onun şiir ve hikâyelerini 7'den 70'e herkes sever.
- You can't know his merits by his appearance.
- Görünüşüne bakarak onun değerini anlayamazsınız.
- His story was interesting.
- Onun hikayesi ilginçti.
- I told Tom that I thought his house needed to be painted.
- Tom'a onun evinin boyanması gerektiğini düşündüğümü söyledim.
- Tom said Mary has never been to his house.
- Tom, Mary'nin onun evine hiç gitmediğini söyledi.
- The last thing I saw was his spooky face.
- Gördüğüm son şey onun ürkütücü yüzüydü.
- His camera is three times as expensive as mine.
- Onun kamerası benimkinden üç kat daha pahalı.
- Tom heard a voice whispering his name.
- Tom onun adını fısıldayan bir ses duydu.
- Tom's disease affects his sleep.
- Tom'un hastalığı onun uykusunu etkiliyor.
- The story ends with his death.
- Hikaye onun ölümüyle sona eriyor.
- It was thanks to his advice that I succeeded.
- Onun tavsiyesi sayesinde başarılı oldum.
- He discovered that she had dated his best friend.
- Onun kendisinin en iyi arkadaşıyla çıktığını tespit etti.
- Tom told me he was going to ask you to be his best man.
- Tom bana onun sağdıcı olmanı isteyeceğini söyledi.
- He went to meet Pizzaro and twenty of his men.
- Pizzaro ve onun yirmi adamıyla buluşmaya gitti.
- Tom thought I ate his piece of cake.
- Tom onun kek parçasını yediğimi düşündü.
- I'm pretty sure that this is his umbrella.
- Bunun onun şemsiyesi olduğundan oldukça eminim.
- Everybody knows his name.
- Herkes onun adını bilir.
- His grandmother can't see, can she?
- Onun büyükannesi göremez, değil mi?
- His sister and I will be good friends.
- Onun kız kardeşi ile ben iyi arkadaşlar olacağız.
- His name has slipped my mind.
- Onun adı aklımdan çıkmış.
- I've already visited his university.
- Daha önce onun üniversitesini ziyaret ettim.
- His explanation is unconvincing.
- Onun açıklaması inandırıcı değil.
- I just can't overlook his rude behavior.
- Onun kaba davranışına göz yumamam.
- His carelessness brought about the accident.
- Onun dikkatsizliği kazaya neden oldu.
- His hands were empty.
- Onun elleri boştu.
- I slapped his face.
- Onun yüzüne tokat attım.
- His doctor is Mother Nature.
- Onun doktoru doğa anadır.
- Where is his family?
- Onun ailesi nerede?
- I couldn't understand his joke.
- Onun esprisini anlayamadım.
- His speech was to the point.
- Onun konuşması tam yerindeydi.
- That house is much better than his house.
- O ev onun evinden çok daha iyi.
- His crude jokes made Jane angry.
- Onun nezaketsiz şakaları Jane'i kızdırdı.
- His teaching methods are highly unorthodox.
- Onun öğretim yöntemleri alışılmışın hayli dışında.
- Tom couldn't believe that no one laughed at his jokes.
- Tom kimsenin onun şakalarına gülmediğine inanamıyordu.
- Jack's problem is that his wife spends more than he earns.
- Jack'in sorunu, eşinin, onun kazandığından daha fazla harcamasıdır.
- Everyone believes his story since there is no evidence to the contrary.
- Aksine kanıt olmadığı için herkes onun hikayesine inanıyor.
- Since then, his faith has been severely shaken.
- O zamandan beri onun inancı ciddi olarak sarsıldı.
- His clothes didn't match his age.
- Onun giysileri yaşına uymadı.
- There is little hope of his recovery.
- Onun çok az iyileşme umudu var.
- I can barely stand his behavior.
- Onun davranışına güçlükle katlanıyorum.
- The witness stated his name.
- Tanık onun adını açıkladı.
- I think this book is beyond his reach.
- Bu kitabın onun kavrayışının ötesinde olduğunu düşünüyorum.
- I had no difficulty in finding his office.
- Onun ofisini bulmada zorluk çekmedim.
- I packed his suitcase for him.
- Onun valizini onun için topladım.
- His bag was stolen yesterday.
- Dün onun çantası çalındı.
- Tom doesn't want me to come to his party.
- Tom onun partisine gelmemi istemiyor.
- Facebook closed his page.
- Facebook onun sayfasını kapatmış.
- We accepted his offer.
- Biz onun önerisini kabul ettik.
- He was absolved of his sin.
- Onun günahı bağışlandı.
- I wanted to tell Tom in person, so I drove over to his house.
- Tom'a şahsen söylemek istiyordum, bu yüzden onun evine gittim.
- The word before his name should be underlined.
- Onun adından önceki kelimenin altı çizilmelidir.
- I've already visited his university.
- Onun üniversitesini ziyaret ettim.
- I don't speak his language.
- Onun dilini konuşmuyorum.
- The nurse took his temperature with the thermometer.
- Hemşire termometre ile onun ateşini ölçtü.
- His rude reply provoked her to slap his face.
- Onun kaba cevabı onun yüzüne tokat atması için onu kışkırttı.
- Everybody knows that he lost his leg in the war.
- Herkes onun savaşta bacağını kaybettiğini biliyor.
- His technique was the best.
- Onun tekniği en iyisiydi.
- His love for indigenous Mexican art became his downfall.
- Yerli Meksika sanatına olan sevgisi onun çöküşü oldu.
- The cold climate affected his health.
- Soğuk iklim onun sağlığını etkiledi.
- His play was a hit.
- Onun oyunu bir hit idi.
- If you feed your dog properly, you can increase his lifespan.
- Eğer köpeğini uygun şekilde beslersen, onun ömrünü uzatabilirsin.
- His salary is too low to support his family.
- Onun maaşı ailesine bakamayacak kadar çok düşük.
- His advice would be very useful to you.
- Onun tavsiyesi sizin için çok faydalı olacaktır.
- I became his friend.
- Onun arkadaşı oldum.
- His behavior is worthy of respect.
- Onun davranışı takdire şayandır.
- His assistant examined the pile of papers over and over again.
- Onun asistanı kağıt yığınını tekrar ve tekrar inceledi.
- His plan is dangerous!
- Onun planı tehlikeli.
- Those were his actual words.
- Bunlar onun gerçek sözleriydi.
- I left the money at his disposal.
- Parayı onun tasarrufuna bıraktım.
- His opinion is free from prejudice.
- Onun görüşü önyargısızdır.
- She interpreted his remarks as a threat.
- Onun sözlerini bir tehdit olarak yorumladı.
- His plan ought not to be abandoned.
- Onun planından vazgeçilmemelidir.
- We should follow his example.
- Onun örneğini takip etmeliyiz.
- I remember his face, but I don't remember his name.
- Yüzünü hatırlıyorum, ama onun adını hatırlamıyorum.
- I really trust his ability.
- Ben gerçekten onun yeteneğine güveniyorum.
- I can't abide his rudeness.
- Onun kabalığına dayanamam.
- No one blames you for his death.
- Kimse onun ölümüyle ilgili sana suç atmıyor.
- He looked confident but his inner feelings were quite different.
- Emin görünüyordu fakat onun iç duyguları tamamen farklıydı.
- You can't rely on his help.
- Onun yardımına güvenemezsin.
- What's his job?
- Onun işi nedir?
- His father worked as a swineherd.
- Onun babası domuz çobanı olarak çalıştı.
- His parents loved me.
- Onun ebeveynleri beni sevdi.
- Don't fall for his old tricks.
- Onun eski hilelerine aldanma.
- His attempt ended in failure.
- Onun girişimi başarısızlıkla sonuçlandı.
- His health has declined since the accident.
- Onun sağlığı kazadan beri kötüleşti.
- I doubt his words.
- Onun sözlerinden kuşkulanıyorum.
- A man's character is his fate.
- Bir adamın karakteri onun kaderidir.
- Tom tells me you're his assistant.
- Tom bana onun asistanı olduğunu anlatıyor.
- She was his married mistress.
- Onun evli metresiydi.
- His appearance and behavior made me ashamed of him.
- Onun görünüşü ve davranışı beni ondan utandırdı.
- His books sell millions of copies.
- Onun kitapları milyonlarca kopya satar.
- His mother didn't allow him to ride a motorbike.
- Annesi onun motosiklete binmesine izin vermedi.
- His ideas sound crazy.
- Onun fikirleri çılgınca gözüküyor.
- In due time, his innocence will be proven.
- Zamanla, onun suçsuzluğu ispat edilecektir.
- His family has to live on his small income.
- Ailesi onun küçük geliriyle yaşamak zorunda.
- He was envious of his way of living.
- Onun yaşam tarzını kıskanıyordu.
- Do you know his older brother?
- Onun ağabeyini tanıyor musun?
- Books occupy most of his room.
- Kitaplar onun odasının çoğunu meşgul ediyor.
- His career is on the line.
- Onun kariyeri tehlikede.
- All his family was around him when he died.
- Öldüğü zaman tüm ailesi onun etrafındaydı.
- In any case, no one listened to his advice.
- Her halükarda, kimse onun tavsiyesini dinlemedi.
- That woman must be his wife.
- Şu kadın onun karısı olmalı.
- His data is often inaccurate.
- Onun verileri genellikle yanlıştır.
- Tom has been allowing me to borrow his bicycle every Monday.
- Tom her pazartesi onun bisikletini ödünç almama izin veriyor.
- He caught a boy stealing his watch.
- Bir çocuğu onun saatini çalarken yakaladı.
- His idea doesn't make any sense at all.
- Onun fikri hiç mantıklı değil.
- Tom knew Mary couldn't do that without his help.
- Tom, Mary'nin onun yardımı olmadan bunu yapamayacağını biliyordu.
- I'm his family's lawyer.
- Ben onun aile avukatıyım.
- He draped his coat over her shoulders.
- Paltosunu onun omuzlarının üzerine örttü.
- Perhaps you will seek his aid.
- Belki onun yardımını istersin.
- We are his children.
- Biz, onun çocuklarıyız.
- I succeeded thanks to his advice.
- Onun tavsiyesi sayesinde başarılı oldum.
- I stared into his eyes.
- Ben onun gözlerine baktım.
- His life was full of variety.
- Onun hayatı çeşitlilikle doluydu.
- You'll have to take his place in case he can't come.
- Gelemediği takdirde, onun yerini almak zorunda kalacaksınız.
- Don't forget to reply to his letter.
- Onun mektubunu cevaplamayı unutma.
- Later, I found out his real name was Tom.
- Daha sonra, onun gerçek adının Tom olduğunu öğrendim.
- She was enchanted by his little laugh.
- Onun küçük gülüşü onu büyüledi.
- His name is known throughout this country.
- Onun adı bu ülke genelinde biliniyor.
- Possibly, the accident will delay his arrival.
- Kaza onun gelişini muhtemelen geciktirecek.
- I am fed up with his behaviour.
- Onun davranışlarından bıktım.
- This book counts among the best of his work.
- Bu kitap onun çalışmalarının en iyileri arasındadır.
- He was raised in the States, but his mother tongue is Japanese.
- O, Amerika'da büyüdü fakat onun ana dili Japonca.
- We are under his command.
- Onun emri altındayız.
- His office is convenient for the station.
- Onun ofisi istasyon için uygundur.
- Everyone says that he is the very image of his father.
- Herkes onun babasının tıpatıp aynısı olduğunu söylüyor.
- When the little boy saw the clown, the cat got his tongue.
- Küçük çocuk palyaçoyu gördüğünde, kedi onun dilini kaptı.
- His health situation worries me.
- Onun sağlık durumu beni endişelendiriyor.
- You're supposed to meet Tom in front of his hotel in about an hour.
- Yaklaşık bir saat içinde onun otelinin önünde Tom'la buluşman gerekiyor.
- I understand his frustration.
- Onun hayal kırıklığını anlıyorum.
- His salary was increased by ten percent.
- Onun maaşı yüzde on artırıldı.
- His concert was great.
- Onun konseri harikaydı.
- Money is the last thing on his mind.
- Para onun aklındaki son şey.
- We're lowering ourselves to his level.
- Bizler onun seviyesine iniyoruz.
- His primary reason for going out was to see Patty.
- Onun dışarı çıkmak için ana nedeni Patty'yi görmekti.
- I read one of his works.
- Onun eserlerinden birini okudum.
- Everybody could not help laughing at his joke.
- Herkes onun esprisine gülmekten kendini alamadı.
- My doctor told me to pee in a cup, but I got confused and peed in his ashtray.
- Doktorum bir kaba işememi söyledi, ama kafam karıştı ve onun kül tablasına işedim.
- I hate his cat.
- Onun kedisinden nefret ediyorum.
- His honesty is worthy of great praise.
- Onun dürüstlüğü büyük bir övgüye değer.
- That house is his.
- O ev onun.
- All the evidence points to his guilt.
- Tüm kanıtlar onun suçlu olduğunu gösteriyor.
- I always confuse John and his twin brother.
- Ben her zaman John'u ve onun ikiz erkek kardeşini karıştırırım.
- Illness prevented me from going to his concert.
- Hastalık benim onun konserine gitmemi engelledi.
- None of us are against his idea.
- Hiçbirimiz onun fikrine karşı değiliz.
- I got his album yesterday.
- Dün onun albümünü aldım.
- His behavior is nothing like his father.
- Onun davranışları babasına hiç benzemiyor.
- His health has begun to decline.
- Onun sağlığı çökmeye başladı.
- My success was, for the most part, thanks to his efforts.
- Başarım büyük ölçüde onun çabaları sayesinde oldu.
- His aunt lives in Austria.
- Onun teyzesi Avustralya'da yaşıyor.
- I was amazed at his courage.
- Onun cesaretine hayran kaldım.
- He had a smile on his face.
- Onun yüzünde bir gülümseme vardı.
- We are sorry for his mistake.
- Biz onun hatası için üzgünüz.
- He was an Australian, as I knew by his accent.
- Onun aksanından tanıdığım kadarıyla o bir Avustralyalıydı.
- How can you doubt his word?
- Onun sözünden nasıl şüphe edersin?
- Don't count on his assistance.
- Onun yardımına güvenmeyin.
- He has ants in his pants.
- Onun pantolonunda karıncalar var.
- He has eyes in the back of his head.
- Onun başının arkasında gözleri vardır.
- I think his name was Tom.
- Onun adının Tom olduğunu düşünüyorum.
- His behavior at the party was so humorous that I could not help laughing.
- Onun partideki davranışı o kadar komikti ki kendimi gülmekten alamadım.
- She caught sight of his face.
- Onun yüzünü gördü.
- Tell Tom I don't need his help.
- Tom'a onun yardımına ihtiyacım olmadığını söyle.
- The doctor took his pulse.
- Doktor onun nabzını ölçtü.
- When his wife heard of his violent death, she was beside herself with grief.
- Karısı onun vahşi ölümünü duyduğunda, kederden kendini kaybetmişti.
- You should imitate his behavior.
- Onun davranışlarını taklit etmelisin.
- His health is getting poorer and poorer.
- Onun sağlığı gittikçe kötüleşiyor.
- Who possesses his heart?
- Kim onun kalbine sahip?
- I tried to investigate his opinion indirectly.
- Onun fikrini dolaylı olarak araştırmaya başladım.
- I'm sure he will carry out his promise.
- Onun sözünü tutacağından eminim.
- Do you remember his name?
- Onun adını hatırlıyor musun?
- The dog was walking at his heels.
- Köpek onun peşinden yürüyordu.
- His actions disturb me.
- Onun hareketleri beni rahatsız ediyor.
- His way of speaking annoys me.
- Onun konuşma şekli beni sinirlendiriyor.
- His office is on the other side of the street.
- Onun ofisi caddenin diğer tarafında.
- His story will be more and more interesting.
- Onun hikayesi gittikçe ilginç olacaktır.
- His speech met with enthusiastic applause.
- Onun konuşması coşkulu alkışlarla karşılandı.
- People were weeping at the news of his death.
- İnsanlar onun ölüm haberine ağlıyorlardı.
- We are his children.
- Biz onun çocuklarıyız.
- No one knows his name.
- Kimse onun adını bilmiyor.
- His business is doing well.
- Onun işi iyi gidiyor.
- His logic cannot be defended in any way.
- Onun mantığı hiçbir şekilde savunulamaz.
- Everyone was bored by his long speech.
- Onun uzun konuşmasından herkes sıkılmıştı.
- He doesn't have his medicine.
- Onun ilacı yok.
- His real name's Tom.
- Onun gerçek adı Tom'dur.
- What is his business?
- Onun işi nedir?
- I can't find a single flaw in his theory.
- Onun teorisinde tek bir kusur bulamıyorum.
- His opinion was the same as mine.
- Onun düşüncesi benimkiyle aynıydı.
- I recognized his face.
- Onun yüzünü tanıdım.
- His cough is getting worse, he should stop smoking!
- Onun öksürüğü gittikçe kötüleşiyor, sigarayı bırakması gerekir!
- What do you think of his suggestion?
- Onun önerisi hakkında ne düşünüyorsunuz?
- His English is better than mine.
- Onun İngilizcesi benimkinden daha iyidir.
- That aunt of his often visited America.
- Onun teyzesi sık sık Amerika'yı ziyaret ediyordu.
- I polished his shoes for him.
- Ayakkabılarını onun için parlattım.
- His pronunciation is far from perfect.
- Onun telaffuzu mükemmel olmaktan uzak.
- Everyone admired his courage.
- Herkes onun cesaretine hayrandı.
- That wasn't his idea.
- Bu onun fikri değildi.
- There's a duck on his shirt.
- Onun gömleğinde bir ördek var.
- His biceps are very big.
- Onun pazıları çok büyük.
- Tom often tells people I'm his wife.
- Tom çoğunlukla insanlara onun karısı olduğumu söyler.
- His story amused everyone.
- Onun hikayesi herkesi eğlendirdi.
- His view seems to be too optimistic.
- Onun görüşü çok iyimser görünüyor.
- His death marks the end of a chapter in our history.
- Onun ölümü tarihimizde bir dönemin bitişini gösterir.
- I immediately accepted his offer.
- Onun teklifini hemen kabul ettim.
- I could answer his question.
- Onun sorusunu cevaplayabildim.
- She looked on his decision as a grave mistake.
- Onun kararını büyük bir hata olarak görüyordu.
- This is his most famous symphony.
- Bu onun en ünlü senfonisidir.
- There isn't a single mistake in his paper.
- Onun kağıdında bir tek hata yok.
- We'll never know the truth about his death.
- Onun ölümü hakkındaki gerçeği asla bilmeyeceğiz.
- It was impossible to understand his questions.
- Onun sorularını anlamak imkânsızdı.
- His parents love me.
- Onun ailesi beni seviyor.
- Would you run off twenty copies of his report?
- Onun raporunun yirmi kopyasını çıkarır mısın?
- His name is well known to us.
- Onun adını çok iyi biliyoruz.
- It is estimated that a great number of his inventions remain unknown to date.
- Onun icatlarının büyük bir kısmının bugüne kadar bilinmediği tahmin ediliyor.
- The people came out of their houses to listen to his music.
- İnsanlar onun müziğini dinlemek için evlerinden çıktılar.
- His speech was not very becoming to the occasion.
- Onun konuşması duruma çok uygun değildi.
- We were unable to follow his logic.
- Biz onun mantığını anlayamadık.
- His Berber poems are beautiful.
- Onun Berberice şiirleri güzel.
- Most scientists think little of his finding.
- Çoğu bilim adamı onun bulgularını önemsiz sayıyor.
- His condition is critical.
- Onun durumu kritik.
- Why did you get so angry at his mistake?
- Onun hatasına niçin o kadar sinirlendin?
- His brother studies very hard.
- Onun erkek kardeşi çok çalışır.
- Why wouldn't you listen to his advice?
- Neden onun tavsiyesini dinlemedin?
- He was raised in the States, but his mother tongue is Japanese.
- O, ABD'de büyüdü fakat onun ana dili Japonca.
- I think we should adopt his plan.
- Bence onun planını benimsemeliyiz.
- I read his book.
- Onun kitabını okudum.
- The Indians ate his heart.
- Yerliler onun kalbini yediler.
- I get mad at his arrogance.
- Onun kibrine kızdım.
- Painting was the great love of his life.
- Ressamlık onun hayatının büyük aşkıydı.
- His music is highly polyphonic.
- Onun müziği hayli çok seslidir.
- His eyes got stuck on the canvas on the wall.
- Onun gözleri duvardaki tuvale takıldı.
- His book is famous not only in England but also in Japan.
- Onun kitabı sadece İngiltere'de ünlü değil, Japonya'da da ünlü.
- I have had quite enough of his jokes.
- Onun şakalarından gına geldi.
- When he retired, his son took over his business.
- Emekli olduğunda onun işini oğlu devraldı.
- His son has a gift for music.
- Onun oğlunun müziğe doğuştan yeteneği var.
- Did you listen to his message?
- Onun mesajını dinledin mi?
- Tom didn't even have the decency to say it was his fault.
- Tom'un onun kendi hatası olduğunu söyleyecek nezaketi bile yoktu.
- His relatives were convinced of his innocence.
- Akrabaları onun masum olduğuna ikna edildi.
- Jack's problem is that his wife spends more than he earns.
- Jack'in sorunu, karısının, onun kazandığından daha fazlasını harcaması.
- He's on his last legs.
- Onun ölümü yakındır.
- I'll take his life with my own hands.
- Kendi ellerimle alacağım onun canını.
- Tom isn't his real name.
- Tom onun gerçek adı değil.
- He's destroying his clothes.
- Onun elbiselerini mahvediyor.
- None of us knew his decision to win the long-distance race.
- Hiçbirimiz onun uzun mesafe yarışını kazanma kararını bilmiyorduk.
- His report has just been handed in.
- Onun raporu az önce teslim edildi.
- His explanation is not clear.
- Onun açıklaması anlaşılır değil.
- I went to the hospital to ask about his health.
- Onun sağlığını sormak için hastaneye gittim.
- The teacher was worried by his frequent absences from class.
- Öğretmen onun sık devamsızlık yapmasından dolayı endişeliydi.
- I know his true name and where he lives.
- Onun gerçek adını ve nerede yaşadığını biliyorum.
- I would hate to be in his shoes right now.
- Şu anda onun yerinde olmak istemezdim.
- His dream is to become a space aviation engineer.
- Onun hayali uzay ve havacılık mühendisi olmak.
- I couldn't meet his expectations.
- Onun beklentilerini karşılayamadım.
- His name is Tom.
- Onun adı Tom.
- They celebrated his birthday with a big party.
- Onun doğum gününü büyük bir partiyle kutladılar.
- His face clearly shows gratitude.
- Onun yüzü açıkça minnettarlık gösteriyor.
- Don't laugh at his mistake.
- Onun hatasına gülmeyin.
- He's my uncle, because my father is his brother.
- O benim amcam, çünkü babam onun kardeşi.
- I did not take anything from his bag.
- Onun çantasından hiçbir şey almadım.
- His opinions are variable.
- Onun görüşleri değişkendir.
- His brother has nothing but computers on his mind.
- Onun erkek kardeşinin aklında bilgisayarlardan başka hiçbir şey yok.
- Tom wants to know if you're planning to come to his party.
- Tom onun partisine gelmeyi planlayıp planlamadığını bilmek istiyor.
- Ogai is his favorite author.
- Ogai onun en sevdiği yazar.
- And I had never listened to his records.
- Ve onun plaklarını hiç dinlememiştim.
- The teacher was worried by his frequent absence from class.
- Öğretmen onun sık sık derse gelmemesinden endişelendi.
- I really love his sister.
- Onun kız kardeşini gerçekten seviyorum.
- The meal satisfied his hunger.
- Yemek onun açlığını giderdi.
- Tom is in his house.
- Tom onun evinde.
- His house is small and moreover it's old.
- Onun evi çok küçük ve üstelik çok eski.
- His story turned out to be true.
- Onun hikayesinin gerçek olduğu çıktı.
- We should have taken his advice.
- Onun tavsiyesine uymalıydık.
- His rude behavior makes me angry.
- Onun kaba davranışı beni kızdırır.
- His sudden appearance surprised us all.
- Onun aniden ortaya çıkması hepimizi şaşırttı.
- No one believed his story.
- Hiç kimse onun hikayesine inanmadı.
- Tom is in his tent.
- Tom onun çadırında.
- There is no telling who will be sent in his place.
- Onun yerine kimin gönderileceğini tahmin etmek mümkün değil.
- I found myself listening to his records.
- Kendimi onun plaklarını dinlerken buldum.
- I have confidence in his abilities.
- Onun yeteneklerine güveniyorum.
- His father is a famous economist.
- Onun babası ünlü bir ekonomist.
- I've been trying to remember what his name is.
- Onun adının ne olduğunu hatırlamaya çalışıyorum.
- Tom said that he did nothing wrong and that it wasn't his fault.
- Tom yanlış bir şey yapmadığını ve bunun onun hatası olmadığını söyledi.
- Few people understood his comment.
- Çok az insan onun yorumunu anladı.
- I have to cover his loss.
- Onun kaybını karşılamak zorundayım.
- His work was acceptable, but far from excellent.
- Onun çalışması kabul edilebilir, ama mükemmel olmaktan uzak.
- Tom wasn't sure they would renew his visa.
- Tom onların onun vizesini yenileyeceklerinden emin değildi.
- His lips were pale.
- Onun dudakları solgundu.
- This is by far the most interesting of all his novels.
- Bu onun romanları arasında açık ara farkla en ilginç olanı.
- He snored all night and his wife couldn't sleep.
- O bütün gece horladı ve onun karısı uyuyamadı.
- I have to go to a stupid party with Tom and his stupid friends.
- Tom ve onun aptal arkadaşlarıyla birlikte aptalca bir partiye gitmek zorundayım.
- Singing is his thing.
- Şarkı söylemek onun olayı.
- The result was contrary to his expectations.
- Sonuç, onun beklentilerine aykırıydı.
- The reason why we cannot support his view will be given below.
- Onun görüşünü destekleyemememizin nedeni aşağıda verilecektir.
- I'm worried because of his health.
- Onun sağlığından dolayı endişeliyim.
- At the moment they think that the accident is due to his carelessness.
- Şu anda kazanın onun dikkatsizliğinden kaynaklandığını düşünüyorlar.
- You shouldn't pay any attention to his eccentricities.
- Onun eksanterik hareketlerine önem vermemelisiniz.
- I can't understand his obsession with hockey.
- Onun hokey takıntısını anlayamıyorum.
- She was afraid of hurting his feelings.
- Onun duygularını incitmekten korkuyordu.
- His help is indispensable to us.
- Onun yardımı bizim için zorunludur.
- Tom probably doesn't know why Mary wasn't at his party.
- Tom muhtemelen Mary'nin neden onun partisinde olmadığını bilmiyor.
- The circumstances of his death have not yet been clarified.
- Onun ölümünün şartları henüz aydınlığa kavuşturulmadı.
- We thought his threat was only a joke.
- Onun tehdidinin sadece bir şaka olduğunu düşündük.
- That man stole all of his money.
- O adam onun bütün parasını çaldı.
- This is his horse.
- Bu onun atı.
- His father doesn't play golf.
- Onun babası golf oynamaz.
- His life was a long series of failures.
- Onun hayatı uzun bir başarısızlıklar dizisiydi.
- This is his most famous concerto.
- Bu onun en ünlü konçertosu.
- His salary enables him to live in comfort.
- Maaşı onun konfor içinde yaşamasını sağlar.
- The defeat didn't dampen his spirits.
- Yenilgi onun moralini bozmadı.
- His project ended in failure.
- Onun projesi başarısızlıkla sona erdi.
- This is his handbag.
- Bu onun çantası.
- I was forced to accept his proposal.
- Onun teklifini kabul etmek zorunda kaldım.
- He is a good friend of his.
- Onun iyi bir arkadaşıdır.
- His book is very interesting.
- Onun kitabı çok ilgi çekici.
- His plan is still in the air.
- Onun planı hâlâ karara bağlanmadı.
- His paper plane was fragile.
- Onun kağıt uçağı narindi.
- He wants his approval.
- Onun onayını istiyor.
- I was surprised by his resignation.
- Onun istifasına şaşırmıştım.
- The party opened with his speech.
- Parti, onun konuşmasıyla başladı.
- Like his father, he has many books.
- Babası gibi, onun pek çok kitabı var.
- He has a platonic love for his wife.
- Onun eşine karşı platonik bir aşkı var.
- Everyone except me seemed to know his name.
- Ben hariç herkes onun adını biliyor gibiydi.
- In his hand, lead became gold.
- Onun elinde, kurşun altın oldu.
- His words broke her heart.
- Onun sözleri kalbini kırdı.
- His objective is to become a teacher.
- Onun amacı bir öğretmen olmak.
- His story turned out to be false.
- Onun hikayesinin düzmece olduğu ortaya çıktı.
- I couldn't live up to his expectations.
- Onun beklentilerini karşılayamadım.
- The rule does not apply to his case.
- Kural, onun davası için geçerli değil.
- When I entered his room, I found him reading a book.
- Onun odasına girdiğimde onu bir kitap okurken buldum.
- I agreed with his plan.
- Onun planını kabul ettim.
- His best friend ratted him out to the authorities.
- Onun en iyi arkadaşı onu yetkili makamlara ihbar etti.
- Is it his birthday today?
- Bugün onun doğum günü mü?
- His invention is brilliant!
- Onun buluşu mükemmel!
- I couldn't help but turn down his offer.
- Onun teklifini reddetmekten başka elimden bir şey gelmedi.
- His novels are popular among young people.
- Onun romanları genç kişiler arasında ünlüdür.
- I don't know his last name.
- Onun soyadını bilmiyorum.
- His body was covered with brown fur.
- Onun vücudu kahverengi kürkle kaplıydı.
- This is his answer to my letter.
- Bu onun mektubuma cevabı.
- His behavior puzzled me.
- Onun davranışı beni şaşırttı.
- We skipped his turn on purpose.
- Biz kasıtlı olarak onun sırasını atladık.
- I wrote down his name so I wouldn't forget it.
- Unutmamak için onun adını not ettim.
- I'd rather be his whore than your wife.
- Senin karın olmaktansa onun fahişesi olmayı tercih ederim.
- His ability in English is above average.
- Onun İngilizcedeki yeteneği vasatın üzerinde.
- I saw the fear in his eyes.
- Onun gözlerindeki korkuyu gördüm.
- Don't go against his wishes.
- Onun isteklerine karşı gelme.
- With his support, she might have been elected mayor.
- Onun desteğiyle, belediye başkanı seçilebilirdi.
- His whole family is like that.
- Onun bütün ailesi öyledir.
- She leaned against his shoulder.
- Onun omzuna yaslandı.
- If I had free time, I would accept his invitation.
- Boş zamanım olsa onun davetini kabul ederim.
- When their leader died, they placed his body in a large tomb.
- Liderleri öldüğünde, onun vücudunu büyük bir mezara yerleştirdiler.
- For the life of me, I couldn't remember his name.
- Onun adını hayatta hatırlayamadım.
- His sons have gone to Tokyo.
- Onun oğulları Tokyo'ya gitti.
- I wish I had obeyed his directions.
- Keşke onun talimatlarına uysaydım.
- I love his daughter.
- Onun kızını seviyorum.
- His novel has been translated into Japanese.
- Onun romanı Japoncaya çevrildi.
- His plans are a riddle.
- Onun planları bir bilmece.
- Mathematics is his best subject.
- Matematik onun en iyi dersidir.
- He has a large number of books on his bookshelf.
- Onun kitaplığında çok sayıda kitabı var.
- I can't stand his comments.
- Onun yorumlarına katlanamıyorum.
- History is not his major subject.
- Tarih onun ana branşı değil.
- Everyone pretended they forgot his birthday.
- Herkes onun doğum gününü unutmuş gibi davrandı.
- His failure is due to his ignorance.
- Onun başarısızlığı onun bilgisizliğinden kaynaklanmaktadır.
- I like his picture.
- Onun resmini beğendim.
- From my personal point of view, his opinion is right.
- Benim kişisel bakış açıma göre, onun görüşü doğru.
- His belly reminds me of postcards from Japan - flat and pretty.
- Onun göbeği bana Japonya'dan gelen düz ve güzel kartpostalları hatırlatıyor.
- I think his opinion is important.
- Onun görüşünün önemli olduğunu düşünüyorum.
- According to Tom's will, Mary will inherit his entire estate.
- Tom'un vasiyetine göre, Mary onun tüm gayrimenkulünü miras olarak alacak.
- I think his opinion is important.
- Bence onun fikri önemli.
- I cried on his shoulder.
- Onun omzunda ağladım.
- She died in his arms.
- Onun kollarında öldü.
- His eye fell on the picture on the wall.
- Onun gözü duvardaki resme takıldı.
- His confusion betrayed his lie.
- Onun şaşkınlığı, yalanını açığa vurdu.
- He has his own theory.
- Onun kendi teorisi var.
- He has a new woman in his life.
- Onun hayatında yeni bir kadın var.
- You should've taken his advice.
- Onun tavsiyesini almalıydın.
- He should revise his lessons!
- Onun senin derslerini gözden geçirmesi gerekir!
- The news of his death spread around.
- Onun ölüm haberi yayıldı.
- His mouth went dry.
- Onun ağzı kurudu.
- Everyone says that he is the very image of his father.
- Herkes onun babasına çok benzediğini söylüyor.
- Tom asked me to be his friend.
- Tom onun arkadaşı olmamı istedi.
- His house is on the bank of the river.
- Onun evi nehrin kıyısında.
- His new book is planned to appear next month.
- Onun yeni kitabının önümüzdeki ay piyasaya çıkması planlanıyor.
- So far as I am concerned, I am not against his plan.
- Bana kalırsa, ben onun planına karşı değilim.
- That's not his real name.
- Bu onun gerçek ismi değil.
- My son, Tom, and his fiancée, Mary, got married today.
- Oğlum Tom ve onun nişanlısı Mary bugün evlendi.
- I took his temperature.
- Onun ateşini ölçtüm.
- Few students knew his name.
- Çok az öğrenci onun adını biliyordu.
- His paper is better than mine.
- Onun ödevi benimkinden daha iyi.
- I do not read his novels.
- Ben onun romanlarını okumam.
- I don't approve of his conduct.
- Onun davranışını onaylamıyorum.
- But we know his intentions are good.
- Ancak onun niyetinin iyi olduğunu biliyoruz.
- Tom was surprised the police knew his name.
- Tom polisin onun adını bilmesine şaşırdı.
- His speech bored me.
- Onun konuşması beni sıktı.
- My mother excused his mistake.
- Annem onun hatasını mazur gördü.
- Tom never allowed Mary to drive his car.
- Tom, Mary'nin onun arabasını sürmesine asla izin vermedi.
- I wonder what his name is.
- Onun adının ne olduğunu merak ediyorum.
- His jokes are not funny at all.
- Onun esprileri hiç de komik değil.
- I'm his family's lawyer.
- Ben onun ailesinin avukatıyım.
- You must not speak ill of other boys in his class.
- Onun sınıfındaki diğer oğlanlar hakkında kötü konuşmamalısın.
- His most important adviser was Henry Kissinger.
- Onun en önemli danışmanı Henry Kissinger'di.
- He put air in his tires.
- Onun lastiklerine hava bastı.
- I hear his business is on the verge of going bankrupt.
- Onun işinin iflasın eşiğinde olduğunu duydum.
- We regarded his behavior as childish.
- Onun davranışlarını çocukça bulduk.
- Tom certainly wasn't making much noise last night when we passed his house.
- Biz dün gece onun evini geçerken Tom kesinlikle fazla gürültü yapmıyordu.
- He put his arm around her waist.
- Kolunu onun beline doladı.
- His parents love me.
- Onun ebeveynleri beni sever.
- You can get in touch with Tom at his home tonight.
- Bu gece onun evinde Tom ile bağlantı kurabilirsin.
- To tell the truth, I drove my father's car without his permission.
- Doğruyu söylemek gerekirse, babamın arabasını onun izni olmadan kullandım.
- His pictures were hung on the wall.
- Onun resimleri duvarda asılı.
- I did not take anything from his bag.
- Onun çantasından bir şey almadım.
- His help has been invaluable.
- Onun yardımı paha biçilmezdi.
- Tom wasn't wearing a wedding ring, but Mary noticed a white circle on his ring finger.
- Tom bir alyans takmıyordu ama Mary onun yüzük parmağında beyaz bir halka fark etti.
- I feel his pain.
- Onun acısını hissediyorum.
- I won't stoop to his level.
- Onun seviyesine inmeyeceğim.
- I wish I had obeyed his directions.
- Keşke onun emirlerine itaat etseydim.
- The ice on the lake couldn't bear his weight.
- Göldeki buz onun ağırlığına dayanamadı.
- His book is red.
- Onun kitabı kırmızı.
- I wouldn't want Tom to think we're not taking his proposal seriously.
- Ben Tom'un onun önerisini ciddiye almadığımızı düşünmesini istemiyorum.
- His stupidity is abysmal.
- Onun aptallığı dipsiz.
- His dad is a senator in the USA.
- Onun babası ABD'de senatör.
- His translation is faithful to the original.
- Onun çevirisi orijinaline sadıktır.
- Sami was sitting on his couch.
- Sami onun kanepesinde oturuyordu.
- From an objective viewpoint, his argument was far from rational.
- Objektif olarak bakınca, onun görüşleri rasyonalizmden epey uzaktı.
- He has his own bus.
- Onun kendi otobüsü var.
- Sami slept on his couch.
- Sam onun kanepesinde uyudu.
- A strange incident happened during his speech.
- Onun konuşması sırasında garip bir olay oldu.
- All you have to do is follow his advice.
- Tek yapmanız gereken onun tavsiyelerine uymak.
- Tom wasn't wearing a wedding ring, but Mary noticed a white circle on his ring finger.
- Tom alyans takmıyordu ama Mary onun yüzük parmağında beyaz bir çember olduğunu fark etti.
- You ought to have adopted his plan.
- Onun planını kabul etmeliydin.
- His car fell into the lake.
- Onun arabası göle düştü.
- French is his mother tongue.
- Onun ana dili Fransızcadır.
- I doubt his words.
- Onun sözlerinden şüpheliyim.
- I simply repeated his words.
- Onun sözlerini aynen tekrarladım.
- His speech is very eloquent.
- Onun konuşması çok etkileyici.
- The cause of his toothache was overeating of sweets.
- Onun diş ağrısının nedeni aşırı tatlı yemekti.
- His speech moved them to tears.
- Onun konuşması onları gözyaşlarına boğdu.
- Setting a new record added to his fame.
- Yeni bir rekor kırması, onun şöhretini artırdı.
- His satirical novel criticized the foibles of human nature.
- Onun hiciv romanı, insan doğasının zaaflarını eleştirdi.
- Nothing will come of his plans.
- Onun planlarından bir şey çıkmaz.
- She is his present wife.
- Onun şimdiki karısı.
- Is today his birthday?
- Onun doğum günü bugün mü?
- I drink his beer.
- Ben onun birasını içerim.
- His opinions infuriate me.
- Onun görüşleri beni kızdırıyor.
- Do you know where his keys are?
- Onun anahtarlarının nerede olduğunu biliyor musun?
- It was his fault.
- Onun hatasıydı.
- I noticed some mistakes in his report.
- Onun raporunda bazı hatalar fark ettim.
- His face was twisted with pain.
- Onun yüzü acıdan burkulmuştu.
- I can see his hand in this.
- Bunda onun parmağı olduğunu görebiliyorum.
- His family emigrated to the United States.
- Onun ailesi Amerika Birleşik Devletleri'ne göç etti.
- The ice gave way under his weight.
- Buz onun ağırlığına dayanamadı.
- Tom asked Mary if she wanted to ride his horse.
- Tom Mary'ye onun atına binmek isteyip istemediğini sordu.
- Are you for or against his idea?
- Onun fikrini destekliyor musunuz yoksa karşı mı çıkıyorsunuz?
- His article is better than mine.
- Onun makalesi benimkinden daha iyidir.
- Dogs are not allowed in his city.
- Onun şehrinde köpeklere izin verilmiyor.
- His aristocratic manners amaze me.
- Onun aristokrat tavırları beni şaşırtıyor.
- His name isn't Tom.
- Onun adı Tom değil.
- Why do you always take his side?
- Neden hep onun tarafını tutuyorsun?
- No amount of money will change his mind.
- Hiçbir para miktarı onun fikrini değiştirmeyecek.
- Because my husband has been admitted to hospital, I am writing on his behalf.
- Kocam hastaneye yatırıldığı için onun adına yazıyorum.
- I have complete faith in his abilities.
- Onun yeteneklerine inancım tam.
- Fadil's arrest brought an end to his reign of terror.
- Fadıl'ın tutuklanması onun terör saltanatına son verdi.
- His parents believed in his approval.
- Ailesi onun onayına inanıyordu.
- His relatives were convinced of his innocence.
- Akrabaları onun masum olduğuna ikna oldular.
- This umbrella will be his.
- Bu şemsiye onun olacak.
- How does one change his views?
- Biri onun görüşlerini nasıl değiştirebilir?
- He had his son die last year.
- Onun oğlu geçen yıl öldü.
- His house needs repairs.
- Onun evinin onarıma ihtiyacı var.
- His illness resulted from drinking too much.
- Onun hastalığı çok içmekten kaynaklanmaktadır.
- I went down to his level.
- Onun seviyesine indim.
- He convinced us of his innocence.
- O bizi onun masum olduğuna ikna etti.
- Tom let Mary borrow the keys to his new car.
- Tom, Mary'nin onun yeni arabasının anahtarlarını ödünç almasına izin verdi.
- Tom didn't hear Mary shouting his name.
- Tom, Mary'nin onun adını haykırdığını duymadı.
- I left the money at his disposal.
- Ben parayı onun emrine bıraktım.
- Sport plays an important role in his life.
- Spor onun hayatında önemli bir rol oynuyor.
- It is his first day of school.
- Onun okuldaki ilk günüdür.
- His opinion is generally correct.
- Onun fikri genel olarak doğru.
- You are doubtless aware of his absence.
- Şüphesiz onun yokluğunun farkındasınızdır.
- He has another woman in his life.
- Onun da hayatında başka bir kadın var.
- Tom is his name, I think.
- Sanırım, Tom onun adı.
- His troublemaking days are over.
- Onun sorun çıkarma günleri sona erdi.
- This novel was one of his final works.
- Bu roman onun son eserlerinden biriydi.
- His critique was totally inappropriate.
- Onun eleştirisi tamamen yersizdi.
- Mary wrote something in Tom's notebook while he was away from his desk.
- Mary, Tom masasından uzaktayken onun defterine bir şeyler yazdı.
- The ice gave way under his weight.
- Buz onun ağırlığı altında çöktü.
- His influence is still undiminished.
- Onun etkisi hala azalmadı.
- His room was covered with dust.
- Onun odası tozla kaplıydı.
- His speech was too short.
- Onun konuşması çok kısaydı.
- I owe my success to his help.
- Başarımı onun yardımlarına borçluyum.
- His schedule has been changed.
- Onun programı değiştirildi.
- His proposal isn't very important.
- Onun teklifi çok önemli değil.
- I'll send you his picture.
- Sana onun fotoğrafını göndereceğim.
- She borrowed his hoodie.
- Onun kapüşonlusunu ödünç aldı.
- His dream has become a reality.
- Onun hayali gerçekleşmiştir.
- I thought his opinion was relevant.
- Onun fikrinin konu ile ilgili olduğunu düşünmüştüm.
- Shouldn't you overlook his indiscretions and forgive him?
- Onun patavatsızlıklarını görmezden gelmen ve onu affetmen gerekmez mi?
- The man reading a newspaper is his father.
- Gazete okuyan adam onun babası.
- The dog kept me from approaching his house.
- Köpek, onun evine yaklaşmamı engelledi.
- His way of speaking offended me.
- Onun konuşma şekli beni rencide etti.
- His story must be true.
- Onun hikayesi gerçek olmalı.
- His paper is superior to mine.
- Onun ödevi benimkinden üstün.
- One day those people arrived in his village.
- Bir gün bu insanlar onun köyüne geldi.
- His secretary greeted me.
- Onun sekreteri beni selamladı.
- There are a lot of books in his room.
- Onun odasında bir sürü kitap var.
- Some of his books are difficult to read.
- Onun kitaplarından bazılarını okumak zor.
- What exactly are his credentials?
- Tam olarak onun kimliği nedir?
- His old-fashioned ideas are not suited to the world.
- Onun eski moda fikirleri dünyaya uygun değil.
- His behavior is very odd today.
- Onun davranışı bugün çok gariptir.
- His opinions carry weight.
- Onun fikirleri önemlidir.
- Tom told me Mary was his fiancée.
- Tom bana Mary'nin onun nişanlısı olduğunu söyledi.
- His rule was despotic.
- Onun yönetimi despotçaydı.
- His sweater is blue.
- Onun kazağı mavi.
- They were amazed at his courage.
- Onun cesaretine hayret ettiler.
- His debt reached a hundred dollars.
- Onun borcu yüz dolara ulaştı.
- I plan to reply to his letter right away.
- Onun mektubunu hemen yanıtlamayı planlıyorum.
- She's worried for his safety.
- Onun güvenliği için endişeleniyor.
- What are his official job duties?
- Onun resmî iş görevleri nelerdir?
- We all laughed at his pink tuxedo.
- Hepimiz onun pembe smokinine güldük.
- They said that his claim was false.
- Onun iddiasının yanlış olduğunu söylediler.
- She did not forget his kindness as long as she lived.
- Yaşadığı sürece onun iyilikseverliğini unutmadı.
- His exhibition at the city museum didn't appeal to me at all.
- Onun şehir müzesindeki sergisi hiç ilgimi çekmedi.
- Layla told Fadil she was expecting his baby.
- Layla Fadıl'a onun bebeğini beklediğini söyledi.
- I already know his name.
- Onun adını zaten biliyorum.
- I wonder if I should answer his letter.
- Onun mektubuna cevap vermem gerekip gerekmediğini bilmiyorum.
- I respect his selflessness.
- Ben de onun özverisine saygı duyuyorum.
- His parents were furious.
- Onun ailesi öfkeliydi.
- You should have refused his request flatly.
- Onun ricasını açıkça reddetmeliydin.
- His parents said that he should go to the university.
- Onun ebeveynleri onun üniversiteye gitmesi gerektiğini söyledi.
- We call his son Jimmy.
- Biz onun oğluna Jimmy diyoruz.
- I can't put up with his insults any longer.
- Onun hakaretlerine daha fazla katlanamam.
- Guess what his name is.
- Onun adının ne olduğunu tahmin et.
- His invention is brilliant!
- Onun icadı harika!
- These are my books, and those are his books.
- Bunlar benim kitaplarım, bunlar da onun kitapları.
- What bothers me is his attitude.
- Beni rahatsız eden onun tavrı.
- His behavior is worthy of praise.
- Onun davranışı övgüye değer.
- You said his name was Tom, didn't you?
- Onun adının Tom olduğunu söyledin, değil mi?
- His kingdom is your hell.
- Onun krallığı senin cehennemindir.
- His ideas are quite different from mine.
- Onun fikirleri benimkilerden oldukça farklı.
- Tell Tom I won't need his help.
- Tom'a onun yardımına ihtiyacım olmayacağını söyle.
- All you should do is follow his advice.
- Hepinizin yapması gereken, onun tavsiyesine uymaktır.
- I was amazed at his carelessness.
- Onun dikkatsizliğine şaşırdım.
- His name was on the tip of my tongue, but I couldn't remember it.
- Onun adı dilimin ucundaydı ama onu hatırlayamadım.
- Tom gave up trying to convince Mary to babysit his kids.
- Tom Mary'yi onun çocukları için bakıcılık yapmaya ikna etmeye çalışmaktan vazgeçti.
- I don't know when he'll come, but when he does, he'll do his best.
- Onun ne zaman döneceğini bilmiyorum ama döndüğünde, elinden gelenin en iyisini yapacak.
- The pallor of his face presaged his tragic end.
- Yüzünün solgunluğu onun trajik sonunun habercisiydi.
- We appreciate his difficulties.
- Biz onun zorlukları takdir ediyoruz.
- Tom told me to make sure I didn't lose his keys.
- Tom bana onun anahtarlarını kaybetmediğimden emin olmamı söyledi.
- His misfortune gained him sympathy.
- Onun şanssızlığı ona sempati kazandırdı.
- His house was sold for $10,000.
- Onun evi 10,000 dolara satıldı.
- Mary pushed his hand away.
- Mary onun elini bir kenara itti.
- His car was blue and hers was red.
- Onun arabası maviydi ve onunki kırmızıydı.
- Tom told me that Mary was his student.
- Tom bana Mary'nin onun öğrencisi olduğunu söyledi.
- I took his side in the argument.
- Münakaşada onun tarafını tuttum.
- You'll have to take his place in case he can't come.
- Gelemezse onun yerine sen geçeceksin.
- Tom is afraid that Mary might eat his lunch if he leaves it on his desk.
- Tom masasında bırakırsa Mary'nin onun öğle yemeğini yiyebileceğinden korkuyor.
- We are all convinced of his innocence.
- Hepimiz onun masumiyetine inanıyoruz.
- His masterpiece has not appeared yet.
- Onun başyapıtı henüz görünmedi.
- I couldn't come to his birthday party.
- Onun doğum günü partisine gelemedim.
- There was no mistake on his part.
- Onun bir hatası yok.
- What are his true intentions?
- Onun gerçek niyeti ne?
- His bicycle is different from this one.
- Onun bisikleti bundan farklı.
- All his sentences are short.
- Onun bütün cümleleri kısa.
- His bicycle is blue.
- Onun bisikleti mavi.
- His business affairs are in good shape.
- Onun iş ilişkileri iyi durumda.
- His salary can't keep pace with inflation.
- Onun aylığı enflasyona ayak uyduramıyor.
- Both children and adults enjoy his books.
- Hem çocuklar hem de yetişkinler onun kitaplarından hoşlanıyorlar.
- Sami killed both Farid and his wife.
- Sami hem Ferit'i hem de onun karısını öldürdü.
- Malcom killed Tom because he was tired of seeing his name in lots of prayers.
- Malcom Tom'u öldürdü çünkü onun adını bir sürü duada görmekten bıkmıştı.
- His name's Tom.
- Onun adı Tom.
- There is no God but Allah, and Mohammed is his prophet.
- Allah'tan başka Tanrı yoktur ve Muhammed onun peygamberidir.
- Why did you go to his house?
- Niçin onun evine gittin?
- He has a new woman in his life.
- Onun hayatında yeni bir kadın vardır.
- Tom's a friend of his.
- Tom onun bir arkadaşıdır.
- I know his name.
- Onun adını biliyorum.
- Tom decided it wasn't his job to tell Mary about what John had done.
- Tom, John'un yaptığını Mary'ye söylemenin onun işi olmadığına karar verdi.
- His wish was to go to America.
- Onun dileği Amerika'ya gitmekti.
- His room was brightly lit.
- Onun odası aydınlıktı.
- His father was a wealthy, uneducated farmer who died three months before Newton was born.
- Onun babası Newton doğmadan üç ay önce ölen varlıklı ve eğitimsiz bir çiftçiydi.
- She may not like his attitude.
- Onun tavrından hoşlanmayabilir.
- His answer is far from right.
- Onun yanıtı doğruluktan uzak.
- You must make allowance for his inexperience.
- Onun deneyimsizliğini hesaba katmalısın.
- Tom said you were his friend.
- Tom senin, onun arkadaşı olduğunu söyledi.
- To tell the truth, I don't like his way of talking.
- Doğruyu söylemek gerekirse, onun konuşma tarzını sevmiyorum.
- I don't understand his way of thinking at all.
- Onun düşünme tarzını hiç anlamıyorum.
- The rule does not apply to his case.
- Kural, onun durumunda geçerli değil.
- His house is three times larger than mine.
- Onun evi benimkinden üç kat büyük.
- Dan devised an escape scheme with one of his cellmates.
- Dan onun hücre arkadaşlarından biriyle bir kaçış planı kurdu.
- This is his baby's room!
- Bu onun bebek odası!
- All that you have to do is to follow his advice.
- Yapacağın tek şey onun tavsiyesini dinlemek.
- I don't like his jokes.
- Onun şakalarından hoşlanmıyorum.
- If it hadn't been for his help, I'd have failed.
- Onun yardımı olmasaydı, başarısız olurdum.
- You must take his state of health into account.
- Onun sağlık durumunu dikkate almalısınız.
- His story is much more interesting than hers.
- Onun hikayesi kızınkinden çok daha ilginç.
- Someone shouted his name.
- Birisi onun ismini bağırdı.
- Illness frustrated his plans for the trip.
- Hastalık onun gezi planlarını bozdu.
- Somebody left his umbrella behind.
- Biri onun şemsiyesini geride bıraktı.
- His wounded leg began to bleed again.
- Onun yaralı bacağı tekrar kanamaya başladı.
- The child is helpless in his rage.
- Çocuk onun öfkesi karşısında çaresizdir.
- Don't forget to answer his letter.
- Onun mektubuna cevap vermeyi unutma.
- His predictions have come true.
- Onun tahminleri gerçekleşti.
- Our success was due to his efforts.
- Başarımız onun çabaları sayesinde oldu.
- John's parents seemed relieved to hear that his plane was on time.
- John'un anne ve babası, onun uçağının zamanında kalktığını duyunca rahatlamış görünüyordu.
- This is his last letter.
- Bu onun son mektubu.
- His name is known to everybody in this area.
- Onun adı bu çevrede herkesçe bilinir.
- His study faces the park.
- Onun çalışma odası parka bakıyor.
- His words hurt Meg.
- Onun sözleri Meg'i incitti.
- What astonishes me is that he never learns his lesson.
- Beni hayrete düşüren şey, onun asla dersini almaması.
- His novels also appear in English and French.
- Onun romanları İngilizce ve Fransızca olarak da yayınlanır.
- I'm anxious about his safety.
- Onun güvenliği hakkında endişeliyim.
- His real name is Tom.
- Onun gerçek ismi Tom'dur.
- We didn't want to get in his way.
- Onun yoluna taş koymak istemedik.
- Some said his raid was an act of war.
- Bazıları onun baskınının bir savaş eylemi olduğunu söyledi.
- His honesty is beyond doubt.
- Onun dürüstlüğü şüphe götürmez.
- I'll take his life with my own hands.
- Onun canını kendi ellerimle alacağım.
- His cottage is on the coast.
- Onun kulübesi kıyıda.
- His songs were very popular with young people.
- Onun şarkıları gençler arasında çok popülerdi.
- Tom believed that John was his brother.
- Tom John'un onun erkek kardeşi olduğuna inandı.
- She placed both hands on his chest.
- İki elini onun göğsüne koydu.
- He's still in poor health after his illness.
- Hastalığından sonra onun sağlığı hâlâ kötü.
- She wondered what his lips would taste like.
- Onun dudaklarının tadının nasıl olduğunu merak etti.
- His rudeness was conscious, not accidental.
- Onun kabalığı tesadüfi değil bilinçliydi.
- Either you or I must go in his place.
- Ya sen ya da ben onun yerine gitmeliyiz.
- The plan is subject to his approval.
- Plan onun onayına tabi.
- She refused his proposal.
- Onun teklifini reddetti.
- Tom was angry with Mary because she was in his parking space.
- Tom, Mary'ye kızmıştı çünkü onun park alanındaydı.
- Before you criticize a man, you should always walk a mile in his shoes.
- Bir adamı eleştirmeden önce, her zaman onun ayakkabılarıyla bir mil yürümelisin.
- Everyone recognized his skill.
- Herkes onun yeteneğinin farkındaydı.
- Tell Tom I don't want his old car.
- Tom'a onun eski arabasını istemediğimi söyle.
- Work absorbs most of his time.
- İş onun zamanının çoğunu tüketir.
- His house is quite far from the station.
- Onun evi istasyondan bayağı bir uzakta.
- His bicycle is different from this one.
- Onun bisikleti bundan farklıdır.
- These are his pens.
- Bunlar onun kalemleri.
- His vainglory put the Republic at risk.
- Onun kibri Cumhuriyeti tehlikeye attı.
- There are some unclear points in his account.
- Onun açıklamasında bazı belirsiz noktalar var.
- Did you see his face?
- Onun yüzünü gördün mü?
- This novel is his greatest opus, in my opinion.
- Bence, bu roman onun en büyük eseri.
- What is his character like?
- Onun karakteri nasıl?
- Sami is in his apartment.
- Sami onun dairesinde.
- His house is across the street.
- Onun evi caddenin karşısında.
- You don't need Tom's money or his approval.
- Tom'un parasına ya da onun onayına ihtiyacın yok.
- His constant insults aroused her anger.
- Onun sürekli hakaretleri kızda öfke uyandırdı.
- I hope you'll get his support.
- Onun desteğini alacağını umuyorum.
- I wonder if Tom Jackson is his real name.
- Tom Jackson'ın onun gerçek adı olup olmadığını merak ediyorum.
- Tom told me that Mary was his sister.
- Tom bana Mary'nin onun kız kardeşi olduğunu söyledi.
- They all applauded his success.
- Hepsi onun başarısını alkışladı.
- Where is his clinic located?
- Onun kliniği nerede yer almakta?
- His native language is French.
- Onun ana dili Fransızcadır.
- His talk distracted her from grief.
- Onun konuşması onu üzüntüsünden uzaklaştırdı.
- I liked Tom, but I wasn't really his friend.
- Tom'u severdim ama gerçekten onun arkadaşı değildim.
- His advice was very helpful.
- Onun tavsiyesi çok yararlı oldu.
- This is not his handwriting.
- Bu onun yazısı değil.
- No one can remember his last name exactly.
- Hiç kimse onun soyadını tam olarak hatırlayamıyor.
- The woman sitting over there is his present wife.
- Şurada oturan kadın onun şu anki karısı.
- His daughter wants to be a lawyer.
- Onun kızı bir avukat olmak istiyor.
- We celebrated his birthday.
- Biz onun doğum gününü kutladık.
- Tom asked me to do his homework for him.
- Tom ödevini onun için yapmamı istedi.
- I'm amazed at his nerve.
- Onun cesaretine hayret ediyorum.
- I never learned his real name.
- Onun gerçek adını hiç öğrenmedim.
- The medicine decreased his pain.
- İlaç onun acısını azalttı.
- The media got wind of a rumor about his engagement and came quickly.
- Medya onun nişanlandığına dair bir dedikodu duydu ve hemen geldi.
- Tom said Mary's dog bit his leg.
- Tom, Mary'nin köpeğinin onun bacağını ısırdığını söyledi.
- Judging from his expression, he's in a bad mood.
- Onun ifadesine bakılırsa, o kötü bir ruh hali içinde.
- I never knew his name.
- Onun adını bilmiyordum.
- His opinion was unimportant.
- Onun görüşü önemsizdi.
- His nose is big.
- Onun burnu büyük.
- His dog follows him everywhere.
- Onun köpeği onu her yerde takip eder.
- She was his first love.
- Onun ilk aşkıydı.
- That house is much better than his house.
- Bu ev onun evinden çok daha iyi.
- Even if you don't like music, you'll enjoy his concert.
- Müzikten hoşlanmasanız bile onun konserinden keyif alacaksınız.
- I am certain that he will quit his job.
- Onun işini bırakacağından eminim.
- Everyone recognized his skill.
- Herkes onun yeteneğini biliyordu.
- Tom won't let Mary sing with his band.
- Tom, Mary'nin onun grubuyla şarkı söylemesine izin vermiyor.
- I borrowed this cartoon from his older sister.
- Bu karikatürü onun ablasından ödünç aldım.
- Do you know his brother?
- Onun erkek kardeşini biliyor musunuz?
- I think this is his umbrella.
- Sanırım bu onun şemsiyesi.
- He had a book in his hand.
- Onun elinde bir kitap vardı.
- This must be his umbrella.
- Bu onun şemsiyesi olmalı.
- What's his first name?
- Onun ilk adı nedir?
- His request was as follows.
- Onun ricası aşağıdaki gibiydi.
- I ran across his telephone number in an old address book of mine.
- Eski bir adres defterimde onun telefon numarasına denk geldim.
- His face was radiant with happiness.
- Onun yüzü mutluluktan ışıl ışıldı.
- We apologize for his rudeness.
- Onun kabalığı için özür dileriz.
- I forgot his phone number.
- Ben onun telefon numarasını unuttum.
- His novel was translated into Japanese.
- Onun romanı Japoncaya çevrildi.
- His hands are dirty.
- Onun elleri pis.
- His poor reading ability impedes his progress in the class.
- Onun kötü okuma yeteneği sınıftaki ilerlemesini engelliyor.
- His salary rose 10%.
- Onun maaşı % 10 yükseldi.
- I was glad to hear his report.
- Onun raporunu duyduğuma memnun oldum.
- I believe his name is Tom.
- Onun adının Tom olduğuna inanıyorum.
- His performance fell short of expectations.
- Onun performansı beklentilerine yetmedi.
- I just can't overlook his rude behavior.
- Onun kaba davranışlarını görmezden gelemem.
- He has my fate in his hands.
- Kaderim onun ellerinde.
- The story ends with his death.
- Hikaye, onun ölümü ile sona erer.
- I took his umbrella by mistake.
- Yanlışlıkla onun şemsiyesini aldım.
- Nothing replaced his love.
- Hiçbir şey onun aşkının yerini doldurmadı.
- His life hangs on the judge's decision.
- Onun hayatı hakimin kararına bağlı.
- Tom put his duffle bag on the seat next to him.
- Tom spor çantasını onun yanındaki koltuğa koydu.
- What is his business?
- Onun işi ne?
- She may not like his attitude.
- Onun tavırlarından hoşlanmayabilir.
- I decided to take his side against the others.
- Diğerlerine karşı onun tarafını tutmaya karar verdim.
- Between you and me, his idea doesn't appeal to me very much.
- Aramızda kalsın, onun fikri pek hoşuma gitmedi.
- I spent all day in his house.
- Bütün günümü onun evinde geçirdim.
- I don't know his name yet.
- Henüz onun adını bilmiyorum.
- His story of the collision agrees with mine.
- Onun çarpışma hikayesi benimkiyle uyuşuyor.
- His house is by the river.
- Onun evi nehrin yanındadır.
- His eye was swollen and his nose was bleeding.
- Onun gözü şişmişti ve burnu kanıyordu.
- Does Tom know we can't do that without his help?
- Tom onun yardımı olmadan bunu yapamayacağımızı biliyor mu?
- Tom wants me to take his place.
- Tom onun yerini almamı istiyor.
- Bacon and eggs is his order.
- Pastırma ve yumurta onun siparişi.
- The new business was eating away his fortune.
- Yeni iş onun servetini yiyip bitiriyordu.
- That boy is his brother.
- O oğlan, onun erkek kardeşidir.
- Where is his ID?
- Onun kimliği nerede?
- Nobody laughs at his jokes.
- Hiç kimse onun esprilerine gülmez.
- His idea is practical.
- Onun fikirleri pratiktir.
- You shouldn't do his work.
- Onun işini yapmamalısın.
- Tom woke up with a pain in his side.
- Tom onun yan tarafında bir ağrı ile uyandı.
- You can rely on his proven ability.
- Onun kanıtlanmış yeteneğine güvenebilirsiniz.
- Don't meddle in his affairs.
- Onun işlerine karışmayın.
- Tom's dog licked his face.
- Tom'un köpeği onun yüzünü yaladı.
- I have written down his phone number.
- Ben onun telefon numarasını yazdım.
- This is his car, I think.
- Sanırım bu onun arabası.
- His baptism's today.
- Onun vaftizi bugün.
- His careless driving caused the accident.
- Onun dikkatsiz sürüşü kazaya sebep oldu.
- This is his eleventh hour.
- Bu onun son saatidir.
- His sisters are both beautiful.
- Onun her iki kız kardeşi de güzeldir.
- The barber cut his hair.
- Berber, onun saçını kesti.
- I'm waiting for his response.
- Ben onun yanıtını bekliyorum.
- They entered his name on the list.
- Onun adını listeye yazdılar.
- All the property will go to his daughter.
- Tüm servet, onun kızına gidecek.
- He is concerned about his parent's health.
- Onun ebeveyninin sağlığı hakkında endişelidir.
- She must be his girlfriend.
- Onun kız arkadaşı olmalı.
- These are my books, those are his.
- Bunlar benim kitaplarım, onlarsa onun.
- His clinic has lost many patients since the scandal.
- Onun kliniği, skandaldan sonra birçok hasta kaybetti.
- Don't use his real name.
- Onun gerçek adını kullanmayın.
- His mother is worried sick about him.
- Annesi onun için çok endişeleniyor.
- His body was never recovered.
- Onun vücudu hâlâ iyileşmedi.
- The waiter came up to his table.
- Garson onun masasına geldi.
- At last, the gem was in his hands.
- Sonunda mücevher onun elindeydi.
- She is his best girlfriend.
- Onun en iyi kız arkadaşı.
- Give me his picture.
- Onun resmini bana ver.
- You should not trifle with his feelings.
- Onun duygularıyla oynamamalısınız.
- His carelessness resulted in an accident.
- Onun dikkatsizliği bir kaza ile sonuçlandı.
- His body is perfect.
- Onun vücudu mükemmel.
- He gave his blood to help his sister.
- Onun kız kardeşi için kanını verdi.
- Tom heard Mary calling his name.
- Tom Mary'nin onun adını seslendiğini duydu.
- His apprehensions were justified.
- Onun endişeleri haklı çıktı.
- I'm amazed Sue accepted his proposal.
- Sue'nun onun teklifini kabul etmesine şaşırdım.
- His blood is boiling.
- Onun kanı kaynıyor.
- Ask Tom what his plans are.
- Tom'a onun planlarının ne olduğunu sor.
- You know his name, don't you?
- Onun adını biliyorsun, değil mi?
- I can't tell you his name, but I can tell you where he lives.
- Size onun adını söyleyemem fakat nerede yaşadığını söyleyebilirim.
- She wants his approval.
- Onun onayını istiyor.
- His influence is still undiminished.
- Onun etkisi hâlâ azalmamıştır.
- His bad health is a great disadvantage to him.
- Kötü olan sağlığı onun en büyük dezavatajıdır.
- His illness is without a cure.
- Onun hastalığının bir çaresi yoktur.
- His absence was due to the storm.
- Onun yokluğu fırtına yüzündendi.
- This book is his best effort to date.
- Bu kitap onun bugüne kadarki en iyi çalışmasıdır.
- You should not play on his generous nature.
- Onun cömert doğasıyla oynamamalısınız.
- His interests clash with mine.
- Onun çıkarları benimkilerle çatışıyor.
- He has his own room.
- Onun kendi odası var.
- What is his wife like?
- Onun karısı neye benziyor?
- Tom stole his ring.
- Tom onun yüzüğünü çaldı.
- His way of thinking is very childish.
- Onun düşünme tarzı çok çocukça.
- Some people will find his behaviour strange.
- Bazı insanlar onun davranışlarını garip bulacaktır.
- His blue eyes were clear and bright.
- Onun mavi gözleri açık ve parlaktı.
- Tom has his work cut out for him.
- Tom'un işi tam onun için biçilmiş kaftan.
- I broke his heart.
- Onun kalbini kırdım.
- His opinion was not accepted.
- Onun görüşü kabul edilmedi.
- Don't use his real name.
- Onun gerçek adını kullanma.
- His heart beated slowly.
- Onun kalbi yavaş atıyordu.
- If it hadn't been for his advice, I couldn't have succeeded.
- Eğer onun tavsiyesi olmasaydı, başaramazdım.
- It was hard for me to refuse his request.
- Onun isteğini geri çevirmek benim için çok zor oldu.
- Tom said Mary wasn't his type.
- Tom, Mary'nin onun tipi olmadığını söyledi.
- I wrote down his phone number lest I should forget it.
- Unutmayayım diye onun telefon numarasını yazdım.
- His suffering amused me.
- Onun acısı beni eğlendirdi.
- Had it not been for his help, I couldn't have finished the report.
- Onun yardımı olmasaydı, raporu bitiremezdim.
- I met his sister last week.
- Geçen hafta onun kız kardeşiyle buluştum.
- His story thrilled me with horror.
- Onun hikayesi beni dehşete düşürdü.
- His annual income is more than $100,000.
- Onun yıllık geliri 100,000 dolardan daha fazladır.
- I can't stand his arrogance.
- Onun küstahlığına tahammül edemem.
- His sons are not properly brought up.
- Onun oğulları uygun şekilde yetiştirilmiş değil.
- Nobody knows his name.
- Hiç kimse onun adını bilmiyor.
- Logic is not his strong suit.
- Mantık onun güçlü yanı değil.
- His men fought hard and well.
- Onun adamları sert ve iyi savaştı.
- I had to decline his offer.
- Onun teklifini geri çevirmek zorunda kaldım.
- Tell Tom that I don't need his help.
- Tom'a söyle, onun yardımına ihtiyacım yok.
- I don't want to hurt his feelings.
- Onun duygularını incitmek istemiyorum.
- Ken couldn't recall his name.
- Ken onun ismini hatırlayamadı.
- His reelection seems sure.
- Onun yeniden seçilmesi kesin görünüyor.
- His feelings were not reciprocated.
- Onun hisleri karşılıklı değildi.
- Teaching English is his profession.
- İngilizce öğretmek onun mesleğidir.
- Tom's mother makes all his clothes.
- Tom'un annesi onun bütün elbiselerini yapar.
- His name is known to everyone in this town.
- Onun adı bu kasabada herkesçe bilinmektedir.
- His eights looked like lowercase Gs.
- Onun sekizleri küçük harf "g" lere benziyordu.
- In any case, no one listened to his advice.
- Her halükârda, hiç kimse onun tavsiyesini dinlemedi.
- We are acquainted with his family.
- Biz onun ailesini tanırız.
- Do you know where Tom and his friends went?
- Tom'un ve onun arkadaşlarının nereye gittiğini biliyor musunuz?
- His castle was made of metal.
- Onun kalesi metalden yapılmıştı.
- She caught his attention.
- Onun dikkatini çekti.
- Tom always keeps a set of jumper cables in the trunk of his car.
- Tom her zaman onun arabasındaki sandıkta bir set atlama kabloları saklar.
- There was a suggestion of anger in his voice.
- Onun sesinde bir öfke önerisi vardı.
- Tom is going to do that when his turn comes.
- Tom, onun sırası geldiğinde bunu yapacak.
- His death marks the end of a chapter in our history.
- Onun ölümü tarihimizdeki bir bölümün sonunu işaret ediyor.
- Why did you turn down his request for a pay rise?
- Onun ücret artışı ile ilgili ricasını neden geri çevirdin?
- Tom lost his job because the firm decided that a robot could do his job better.
- Tom işini kaybetti çünkü firma bir robotun onun işini daha iyi yapabileceğine karar verdi.
- She touched the bruise on his arm.
- Onun kolundaki yaraya dokundu.
- The man sitting next to Tom is his father.
- Tom'un yanında oturan adam onun babası.
- I can't read his handwriting.
- Onun el yazısını okuyamıyorum.
- His car was three metres long.
- Onun arabası üç metre uzunluğundaydı.
- Tom thinks that I'm his enemy.
- Tom benim onun düşmanı olduğumu düşünüyor.
- This marriage will be advantageous to his career.
- Bu evlilik onun kariyeri için avantajlı olacak.
- Don't underestimate his determination.
- Onun kararlılığını hafife almayın.
- I love his daughter.
- Onun kızını severim.
- His remark hit home.
- Onun sözü can evinden vurdu.
- This just has to be his umbrella.
- Bu onun şemsiyesi olmalı.
- His objective is to pass the test.
- Onun amacı testi geçmek.
- This was his first voyage as captain.
- Bu onun kaptan olarak ilk yolculuğuydu.
- Everyone remarked on his new hairstyle.
- Herkes onun yeni saç stiline dikkat çekti.
- His horse ran in the Derby.
- Onun atı Derbi'de koştu.
- I need his help.
- Onun yardımına ihtiyacım var.
- She was the woman of his dreams.
- Onun hayallerindeki kadındı.
- His car was seriously damaged.
- Onun arabası ciddi şekilde hasar gördü.
- I wasn't able to go to his birthday party.
- Onun doğum günü partisine gidemedim.
- Who was his professor?
- Onun profesörü kimdi?
- I looked up his phone number in the telephone book.
- Telefon rehberinden onun telefon numarasına baktım.
- His life is in danger.
- Onun hayatı tehlikede.
- His illness dashed all his hopes.
- Onun hastalığı tüm umutlarını yıktı.
- The President vetoed the bill, but Congress overrode his veto.
- Başkan tasarıyı veto etti, ancak Kongre onun vetosunu hükümsüz kıldı.
- You shouldn't pay any attention to his eccentricities.
- Onun tuhaflıklarına aldırmamalısın.
- They cut off his water because he didn't pay the bill.
- Onun suyunu kestiler çünkü o faturayı ödemedi.
- She changed her schedule to match his.
- Onun programına uymak için kendi programını değiştirdi.
- His stupidity is abysmal.
- Onun aptallığı berbat.
- The game's outcome hangs on his performance.
- Oyunun sonucu onun performansına bağlı.
- You are doubtless aware of his absence.
- Şüphesiz onun yokluğunun farkındasın.
- She sniffed out his true intentions, huh.
- Onun gerçek niyetinin kokusunu almış.
- No one believed in his innocence.
- Hiç kimse onun suçsuzluğuna inanmadı.
- You should've taken his advice.
- Onun tavsiyesine uymalıydın.
- Stop taking advantage of his weakness.
- Onun zayıflığından yararlanmaktan vazgeç.
- His house is somewhere around here.
- Onun evi buralarda bir yerde.
- His house is cleaned thoroughly once a week.
- Onun evi haftada bir kez tamamen temizlenir.
- I'm sure about his name.
- Ben onun isminden eminim.
- His camera is three times as expensive as mine.
- Onun kamerası benimkinin üç katı kadar pahalı.
- The way he walks reminds me very much of his father.
- Onun yürüme tarzı babasını bana çok hatırlatıyor.
- His behavior makes me sick.
- Onun davranışları beni deli ediyor.
- But that's not the only reason for his arrest.
- Ancak onun tutuklanmasının tek nedeni bu değil.
- I don't know what to buy him for his birthday.
- Onun doğum günü için ona ne alacağımı bilmiyorum.
- When he was at the acme of his career, a scandal brought about his downfall.
- Kariyerinin zirvesindeyken, bir skandal onun düşüşüne neden oldu.
- That scandal cost him his reputation.
- O skandal, onun itibarına mal oldu.
- Tom was angry with Mary because she was in his parking space.
- Tom Mary'ye kızgındı çünkü Mary onun park yerindeydi.
- His behavior disappointed many of his friends.
- Onun davranışı arkadaşlarının çoğunu hayal kırıklığına uğrattı.
- This is his umbrella, isn't it?
- Bu onun şemsiyesi, değil mi?
- His Japanese is almost perfect.
- Onun Japoncası neredeyse mükemmel.
- Sami took his stuff when he left.
- Sami giderken onun eşyalarını aldı.
- His family showed a video of his life at his funeral.
- Ailesi cenazesinde onun hayatından bir video gösterdi.
- The photo he showed added color to his story.
- Onun gösterdiği fotoğraf onun hikayesine renk kattı.
- The evidence convinced us of his innocence.
- Kanıt bizi onun masumluğuna ikna etti.
- He always speaks ill of his father behind his back.
- O her zaman onun arkasından babasının hakkında kötü konuşuyor.
- His permanent tooth is coming in behind his baby tooth.
- Onun kalıcı dişi bebek dişinin arkasından geliyor.
- I will write him when I know his address.
- Onun adresini öğrendiğimde ona yazacağım.
- His daily fitness training is very important to him.
- Günlük fitness antrenmanı onun için çok önemlidir.
- I don't know how to interpret his words.
- Onun sözlerini nasıl yorumlayacağımı bilmiyorum.
- His new novel has become a best-seller.
- Onun yeni romanı en çok satan bir kitap oldu.
- I told you his name was Tom, didn't I?
- Sana onun adının Tom olduğunu söyledim, değil mi?
- His work is not up to standard.
- Onun işi standartlara uygun değil.
- His shadow on the wall looked sad.
- Onun duvardaki gölgesi üzgün görünüyordu.
- What did you say his name was?
- Onun adının ne olduğunu söyledin?
- It was entirely his fault.
- Bu tamamen onun hatasıydı.
- When Michael is at home, his work is to clean the windows.
- Michael evde olduğu zaman onun işi pencereleri temizlemek.
- His opinion is generally correct.
- Onun düşüncesi genellikle doğrudur.
- Smoking has affected his health.
- Sigara içmek onun sağlığını etkiledi.
- His ideas are crazy.
- Onun fikirleri çılgınca.
- She slipped a drop of love potion into his coffee.
- Onun kahvesine bir damla aşk iksiri damlattı.
- Do you want to know his name?
- Onun adını bilmek istiyor musun?
- You may as well follow his advice.
- Siz de onun tavsiyesine uyabilirsiniz.
- Both children and adults enjoy his books.
- Hem çocuklar hem de yetişkinler onun kitaplarından keyif alır.
- His proposal was worthless.
- Onun önerisi değersizdi.
- People of all ages like his poems and stories.
- Onun şiir ve öykülerini her yaştan insan seviyor.
- I am sure of his honesty.
- Ben onun dürüstlüğünden eminim.
- Don't rely on his help.
- Onun yardımına güvenme.
- When does his plane take off?
- Onun uçağı ne zaman kalkar?
- I wish I could remember his name.
- Keşke onun adını hatırlayabilsem.
- How do you find his new novel?
- Onun yeni romanını nasıl buluyorsun?
- That incident harmed his reputation.
- Bu olay onun şanına leke sürdü.
- I laughed at his joke.
- Onun şakasına güldüm.
- That's his house with the red roof.
- Bu onun evi, kırmızı çatılı olan.
- I could not help laughing at his jokes.
- Ben onun şakalarına gülmekten kendimi alamadım.
- She knew his secret.
- Onun sırrını biliyordu.
- His death was a great loss to our country.
- Onun ölümü ülkemiz için büyük bir kayıptı.
- I asked Tom not to post my picture on his website.
- Ben Tom'un benim resmimi onun web sitesinde ilan etmemesini istedim.
- Tom raised his glass to Mary.
- Tom onun bardağını Mary'ye kaldırdı.
- Don't ever mention his name again.
- Bir daha asla onun adını anma.
- Young people like his books.
- Gençler onun kitaplarını sever.
- She shed crocodile tears over his death.
- Onun ölümü üzerine timsah gözyaşları döktü.
- His rude reply provoked her to slap his face.
- Kaba cevabı, kadının onun yüzüne tokat atmasına neden oldu.
- His company went under during the crisis.
- Onun şirketi kriz sırasında iflas etti.
- Is this his umbrella?
- Bu onun şemsiyesi mi?
- I tried to sound out his views.
- Onun görüşlerini anlamaya çalıştım.
- What is the theme of his latest novel?
- Onun en son romanının teması nedir?
- I received his letter unexpectedly.
- Beklenmedik bir şekilde onun mektubunu aldım.
- Tom told Mary that Alice wasn't his girlfriend anymore.
- Tom, Mary'ye Alice'in artık onun kız arkadaşı olmadığını söyledi.
- His legs are long.
- Onun bacakları uzun.
- She went on to become his wife.
- Daha sonra onun karısı oldu.
- These men had come to his country in three ships.
- Bu adamlar onun ülkesine üç gemiyle geldiler.
- I hate his hat.
- Ben de onun şapkasından nefret ediyorum.
- His heart beat rapidly.
- Onun kalbi hızlı atıyor.
- I was very impressed by his good behavior.
- Onun iyi davranışlarından çok etkilendim.
- His story is partially true.
- Onun hikayesi kısmen doğrudur.
- His parents loved me.
- Onun ailesi beni sevdi.
- To my mind, it was his mistake.
- Bence, bu onun hatasıydı.
- His logic is in no way defensible.
- Onun mantığı hiçbir şekilde savunulamaz.
- His patience reached its limit.
- Onun sabrı sınırına ulaştı.
- Something in his face really reminded me of an old boyfriend of mine.
- Onun yüzündeki bir şey bana gerçekten eski bir erkek arkadaşımı hatırlattı.
- His sister and I will certainly become good friends.
- Onun kız kardeşi ve ben kesinlikle iyi arkadaş olacağız.
- His speech made a good impression on me.
- Onun konuşması benim üzerimde iyi bir izlenim bıraktı.
- Some people laugh at his jokes, but others don't.
- Bazı insanlar onun şakalarına gülerken, bazıları gülmüyor.
- I can't do this without his help.
- Onun desteği olmadan bunu yapamam.
- This is John and that is his brother.
- Bu John ve şu da onun kardeşi.
- They would support his financial plan.
- Onun mali planını desteklerlerdi.
- His speech is worth listening to.
- Onun konuşması dinlemeye değer.
- You should discount his story.
- Onun hikayesini önemsememelisin.
- His advice didn't help at all.
- Onun nasihatı hiç yardımcı olmadı.
- His memory baffles me.
- Onun belleği beni şaşırtıyor.
- What color is his sweater?
- Onun süveteri ne renk?
- Those three are his daughters.
- Şu üçü onun kızları.
- I couldn't help laughing at his joke.
- Onun şakasına gülmekten kendimi alamadım.
- We think his last name is Jackson.
- Onun soyadının Jackson olduğunu düşünüyoruz.
- Everybody knows she married him for his money.
- Herkes onun, o adamla parası için evlendiğini biliyor.
- Tom tells me you're his girlfriend.
- Tom bana onun kız arkadaşı olduğunu söyledi.
- His bag was very heavy.
- Onun çantası çok ağırdı.
- The seat of his pants is shiny.
- Onun pantolonunun arkası parlamış.
- He doesn't have his own ideas.
- Onun kendi fikirleri yok.
- His ignorance causes her problems.
- Onun cehaleti onun sorunlarına neden oluyor.
- Tom is shaking salt on his salad.
- Tom onun salatasına tuz serpiyor.
- Come on, what's his name?
- Hadi, onun adı ne?
- Tom said that I could spend the night at his place.
- Tom geceyi onun evinde geçirebileceğimi söyledi.
- I attended his classes and learned how to draw.
- Onun derslerine katıldım ve nasıl çizim yapılacağını öğrendim.
- Some people like his idea.
- Bazı insanlar onun fikrinden hoşlanıyor.
- She accepted his offer.
- Onun teklifini kabul etti.
- Tom thinks I am his enemy.
- Tom benim onun düşmanı olduğumu düşünüyor.
- He might hear you better if you whisper into his ear.
- Onun kulağına fısıldarsan seni daha iyi duyabilir.
- His ideas are rarely practical.
- Onun fikirleri nadiren pratiktir.
- His explanation really isn't clear.
- Onun açıklaması gerçekten açık değil.
- Tom told me that I could sleep on his couch.
- Tom bana onun kanepesinde uyuyabileceğimi söyledi.
- Write down his address.
- Onun adresini yaz.
- The day after tomorrow is his birthday.
- Yarın değil öbür gün onun doğum günü.
- I have recently become accustomed to his way of speaking.
- Son zamanlarda onun konuşma tarzına alıştım.
- His first work gained great popularity among people.
- Onun ilk çalışması insanlar arasında büyük popülerlik kazandı.
- Tom told me Mary was his cousin.
- Tom bana Mary'nin onun kuzeni olduğunu söyledi.
- No sooner had the monkey caught sight of him than it jumped up to his shoulders.
- Maymun onu görür görmez onun omuzlarına sıçradı.
- His name is mud.
- Onun adı lekelendi.
- This adds color to his speech.
- Bu, onun konuşmasına renk katıyor.
- His speech was short and to the point.
- Onun konuşması kısa ve isabetliydi.
- Why don't you follow his example?
- Neden onun örneğini takip etmiyorsun?
- Young people like his books.
- Genç insanlar onun kitaplarından hoşlanıyorlar.
- His birthday is May 5th.
- Onun doğum günü 5 Mayıs.
- I don't know anything about his past.
- Onun geçmişi hakkında bir şey bilmiyorum.
- His ranch covers twenty square miles.
- Onun çiftliği yirmi mil karedir.
- That fact proves his innocence.
- Bu gerçek onun masumiyetini kanıtlıyor.
- How can we convince Tom that it wasn't his fault?
- Tom'u bunun onun hatası olmadığına nasıl ikna edebiliriz?
- If it had not been for his help, I would have failed.
- Onun yardımı olmasaydı, ben başarısız olurdum.
- His mother prevented him from going out because she was anxious about his health.
- Annesi onun sağlığından endişe ettiği için dışarı çıkmasını engelliyordu.
- I thought about the meaning of his painting.
- Onun resminin anlamını düşündüm.
- There is a crumb in his beard.
- Onun sakalında bir kırıntı var.
- Do you know what his name means?
- Onun adının ne anlama geldiğini biliyor musun?
- Who that understands music could say his playing is good?
- Müzikten anlayan kim onun iyi çaldığını söyleyebilir?
- His method is much more effective than ours.
- Onun yöntemi bizimkinden çok daha etkili.
- When will his train reach Kyoto?
- Onun treni Kyoto'ya ne zaman varacak?
- His work is repetitive.
- Onun işi tekrarlı.
- His ideas are crazy.
- Onun fikirleri delice.
- The dentist pulled out his decayed tooth.
- Diş hekimi onun çürük dişini çekti.
- Even though Tom translated the letter for Mary, she didn't bother to read his translation.
- Tom mektubu Mary için çevirmiş olsa da Mary onun çevirisini okumaya zahmet etmedi.
- According to his opinion, yes.
- Onun fikrine göre, evet.
- His advice is of no use.
- Onun tavsiyesi faydasız.
- Taking all things into consideration, his conduct can be excused.
- Her şeyi göz önünde bulundurarak, onun davranışı mazur görülebilir.
- His voice was soft and gentle.
- Onun sesi yumuşak ve kibardı.
- I hate his cat.
- Onun kedisinden nefret ederim.
- Worry affected his health.
- Endişe onun sağlığını etkiledi.
- Try to put yourself in his shoes.
- Kendini onun yerine koymaya çalış.
- The failure is due to his idleness.
- Başarısızlık onun tembelliğinden kaynaklanıyor.
- His ideas are too extreme for me.
- Onun fikirleri benim için çok aşırı.
- Tom's new wife is younger than his daughter from his first marriage.
- Tom'un yeni karısı onun ilk evliliğindeki kızından daha genç.
- His girlfriend is Japanese.
- Onun kız arkadaşı Japon.
- I know his real name isn't Tom.
- Onun gerçek adının Tom olmadığını biliyorum.
- Tom's next crime will be his last.
- Tom'un bir sonraki suçu onun sonu olacak.
- I was rendered speechless by his rudeness.
- Onun kabalığından nutkum kurudu.
- What will become of the children after his death?
- Onun ölümünden sonra çocuklar ne olacak?
- It was his silence that made her angry.
- Onu kızdıran onun sessizliğiydi.
- She is very anxious about his health.
- Onun sağlığı konusunda çok endişeli.
- His clothes are always out of style.
- Onun elbiseleri her zaman demode.
- The boy over there is his brother.
- Şuradaki çocuk onun kardeşi.
- His handwriting is poor.
- Onun el yazısı kötü.
- We were afraid that we might hurt his feelings.
- Biz onun duygularını incitmekten korktuk.
- His project was funded by grants.
- Onun projesi hibeler tarafından finanse edildi.
- His speech went on and on.
- Onun konuşması uzayıp gitti.
- Strange to say, his prediction has come true.
- Ne tuhaf, onun öngörüsü gerçekleşti.
- His English is better than mine.
- Onun İngilizcesi benimkinden daha iyi.
- The story of his brave struggle affected us deeply.
- Onun cesur mücadelesinin hikayesi bizi derinden etkiledi.
- I told Tom I'd look after his dog.
- Tom'a onun köpeğine bakacağımı söyledim.
- I was informed of his failure in the examination.
- Onun sınavdaki başarısızlığı hakkında bana bilgi verildi.
- You must pay attention to his advice.
- Onun tavsiyesine kulak vermelisin.
- His uncle died five years ago.
- Onun amcası beş yıl önce öldü.
- I can not put up with his insults any longer.
- Onun hakaretlerine daha fazla dayanamam.
- You can rely upon his being punctual.
- Onun dakik olmasına güvenebilirsin.
- Students asked many questions at his lectures.
- Öğrenciler onun derslerinde birçok soru sordular.
- His house is old and falling apart.
- Onun evi eski ve dökülüyor.
- We are all convinced of his innocence.
- Hepimiz onun suçsuzluğuna inanıyoruz.
- The sea's waves have made me hear his poem.
- Denizin dalgaları bana onun şiirini duyurdu.
- I think his life is in danger.
- Sanırım onun hayatı tehlikede.
- What is she doing in his office?
- Onun ofisinde ne yapıyor?
- His business was only a partial success.
- Onun işi sadece kısmi bir başarıydı.
- I don't want to know what his name is.
- Onun adının ne olduğunu bilmek istemiyorum.
- Man is the hunter, woman is his game.
- Erkek avcıdır, kadın onun avı.
- Tom forgave Mary for killing his dog.
- Tom, Mary'nin onun köpeğini öldürmüş olmasını affetti.
- That music gets on his nerves.
- Bu müzik onun sinirlerini bozuyor.
- I like Tom, but I'm not really his friend.
- Ben Tom'u severim ama gerçekten onun arkadaşı değilim.
- His behavior was anything but polite.
- Onun davranışı hiçte nazik değildi.
- His kindness touched me.
- Onun nezaketi beni etkiledi.
- The scar on his forehead is conspicuous.
- Onun alnındaki yara bariz.
- That would be a waste of his talent.
- Bu onun yeteneğini boşa harcamak olurdu.
- Is there any chance of his recovery?
- Onun iyileşme şansı var mı?
- His doctor is Mother Nature.
- Onun doktoru Doğa Ana.
- His parents are saving for his college education.
- Ailesi onun üniversite eğitimi için para biriktiriyor.
- I called the police as soon as I saw his dead body on the floor.
- Onun cesedini yerde görür görmez polisi aradım.
- Tom opened his mouth to say something, but Mary interrupted him.
- Tom bir şey söylemek için ağzını açtı ama Mary onun sözünü kesti.
- His aim in life was to become a great doctor.
- Onun amacı harika bir doktor olmaktı.
- I never feel comfortable in his presence.
- Onun yanında kendimi hiç rahat hissetmiyorum.
- If I were you, I'd follow his advice.
- Yerinde olsam, onun nasihatını dinlerim.
- Many people attended his funeral.
- Birçok kişi onun cenaze törenine katıldı.
- They paid no attention to his warnings.
- Onun uyarılarını dikkate almadılar.
- His job is to teach English.
- Onun işi İngilizce öğretmektir.
- His house is by the river.
- Onun evi nehir kenarında.
- Before leaving, his men set fire to the city.
- Gitmeden önce, onun adamları şehri ateşe verdiler.
- Tom said Mary saved his life.
- Tom Mary'nin onun hayatını kurtardığını söyledi.
- I understood from his accent that he was an American.
- Onun Amerikalı olduğunu aksanından anladım.
- I haven't read any of his books.
- Onun hiçbir kitabını okumadım.
- I succeeded thanks to his advice.
- Onun önerisi sayesinde başardım.
- I sat by his side.
- Onun yanına oturdum.
- His back itches.
- Onun sırtı kaşınıyor.
- When John retired, his son took over his business.
- John emekli olduğunda, oğlu onun işini devraldı.
- The lawyer doubted his innocence.
- Avukat onun masumiyetinden şüphe etti.
- This is a picture of his own painting.
- Bu onun kendi yaptığı bir resimdir.
- His younger sister is a well-known TV star.
- Onun küçük kız kardeşi tanınmış bir televizyon yıldızıdır.
- His statement was based on the fact.
- Onun ifadesi gerçeğe dayalıydı.
- His idea is better than yours.
- Onun fikri sizinkinden daha iyidir.
- His laptop is already five years old.
- Onun dizüstü zaten beş yıllık.
- What does he have in his hand?
- Onun elinde ne var?
- His story wasn't appropriate for the occasion.
- Onun hikayesi durum için uygun değildi.
- I went to his house at 3 o'clock, but he was out.
- Saat üçte onun evine gittim ama o dışardaydı.
- His passport was stolen.
- Onun pasaportu çalındı.
- Whenever I hear this song, I think of his smile.
- Ne zaman bu şarkıyı duysam, onun gülümsemesini düşünüyorum.
- He hates singing in public because his songs are kind of bad.
- Onun şarkıları biraz kötü olduğu için herkesin önünde şarkı söylemekten nefret ediyor.
- We went along with his plan.
- Biz de onun planına uyduk.
- The odds are in his favor.
- İhtimaller onun lehine.
- How old might his grandfather be?
- Onun büyükbabası kaç yaşında olabilir?
- The value of his discovery was not realized until after his death.
- Onun keşfinin değeri onun ölümünün sonrasına kadar fark edilmedi.
- His skin is as firm as a teenager's.
- Onun cildi bir ergeninki kadar sıkı.
- Maria knew neither his name nor his phone number.
- Maria ne onun adını ne de telefon numarasını biliyordu.
- Tom didn't tell me Mary was his cousin.
- Tom bana Mary'nin onun kuzeni olduğunu söylememişti.
- His conceited attitude makes me mad.
- Onun kendini beğenmiş tavrı beni deli ediyor.
- His wife leads him by the nose.
- Onun karısı onu parmağında oynatır.
- It's mine, not his.
- Bu benim, onun değil.
- If I were free, I would accept his invitation.
- Ben boş olsam, onun davetini kabul ederdim.
- I cannot, however, neglect his warning.
- Yine de onun uyarısını göz ardı edemem.
- His head was hurt by the fall.
- Onun başı düşmeyle yaralandı.
- His coolness has alienated his friends.
- Onun soğukluğu arkadaşlarını soğuttu.
- It was difficult to live on his meager earnings.
- Onun yetersiz kazançlarıyla yaşamak zordu.
- If only I knew his address.
- Keşke onun adresini bilsem.
- Tom recognized the old man, but didn't know his name.
- Tom yaşlı adamı tanıdı fakat onun adını bilmiyordu.
- His overcoat is worn out.
- Onun paltosu yıpranmış.
- His technique was unrivalled and completely unbelievable.
- Onun tekniği rakipsizdi ve tamamen inanılmazdı.
- Can you remember his name?
- Onun adını hatırlayabiliyor musun?
- You licked his penis.
- Sen onun penisini yaladın.
- Mary pushed his hand away.
- Mary onun elini itti.
- His book was upside down.
- Onun kitabı tersti.
- That was his catchphrase.
- Bu onun sloganıydı.
- There are few, if any, mistakes in his English.
- Onun İngilizcesinde eğer varsa çok az sayıda hata vardır.
- His words gave me hope.
- Onun sözleri bana umut verdi.
- His horse jumped over the fence.
- Onun atı çitin üzerinden atladı.
- His sacrifice will not be in vain.
- Onun fedakarlığı boşuna olmayacak.
- His cell phone was turned off.
- Onun cep telefonu kapalıydı.
- His brother is a famous soccer player.
- Onun erkek kardeşi ünlü bir futbolcudur.
- I'm pleased with his performance.
- Onun performansından memnunum.
- Few people are able to understand his theories.
- Onun teorilerini çok az sayıda insan anlayabilir.
- His teaching method is both good and bad.
- Onun öğretim yöntemi iyi hem de kötüdür.
- I think that his novel is boring.
- Bence onun romanı sıkıcı.
- Naivete is his only merit.
- Saflık onun tek özelliğidir.
- I looked upon his courage and trusted him.
- Onun cesaretini takdir ettim ve ona güveniyorum.
- Tom admitted that it was partially his fault.
- Tom onun kısmen hatası olduğunu kabul etti.
- I know what his name is.
- Onun adının ne olduğunu biliyorum.
- His application went through.
- Onun başvurusu onaylandı.
- No one knows his real name.
- Kimse onun gerçek adını bilmiyor.
- The majority of his income goes to pay his rent.
- Onun gelirinin çoğunluğu onun kirasını ödemeye gider.
- His house is on the south side of the river.
- Onun evi nehrin güney tarafındadır.
- Sadly, his dream didn't come true.
- Maalesef, onun hayali gerçekleşmedi.
- His talk led me to believe that he knows a great deal.
- Onun konuşması onun çok şey bildiğine beni inandırdı.
- His children are at school.
- Onun çocukları okulda.
- His joke made us all laugh.
- Onun şakası hepimizi güldürdü.
- His house is on the other side of the bridge.
- Onun evi köprünün diğer tarafında.
- I didn't know his name.
- Onun adını bilmiyordum.
- I could find his address.
- Ben onun adresini bulabilirim.
- We consider his behavior childish.
- Onun davranışını çocuksu buluyoruz.
- I'm not his girlfriend.
- Ben onun kız arkadaşı değilim.
- Do you know what his name is?
- Onun adının ne olduğunu biliyor musun?
- Perhaps you should help Tom with his homework.
- Belki de Tom'a onun ev ödevinde yardım etmen gerekir.
- His little brother is a famous soccer player.
- Onun küçük erkek kardeşi ünlü bir futbol oyuncusu.
- His speech impressed us very much.
- Onun konuşması bizi çok etkiledi.
- The man sitting next to Tom is his father.
- Tom'un yanında oturan adam, onun babası.
- At first, the trainees were awkward in his company.
- İlk başta, stajyerler onun yanında garip davranıyorlardı.
- You can't count on his help.
- Onun yardımına güvenemezsin.
- Thanks to his efforts, all the crew were saved.
- Onun çabaları sayesinde tüm mürettebat kurtuldu.
- Everybody knows his name.
- Herkes onun adını biliyor.
- This shows his loyalty to his friends.
- Bu, onun arkadaşlarına olan bağlılığını gösteriyor.
- His condition could have been worse.
- Onun durumu daha kötü olabilirdi.
- His crime deserves the death penalty.
- Onun suçu ölüm cezasını hak ediyor.
- I have brought his umbrella by mistake.
- Yanlışlıkla onun şemsiyesini getirdim.
- This fact proves his innocence.
- Bu gerçek onun masumiyetini kanıtlıyor.
- If it hadn't been for his advice, I couldn't have succeeded.
- Onun tavsiyesi olmasaydı, başaramazdım.
- His illness may be cancer.
- Onun hastalığı kanser olabilir.
- Even his servants despised him.
- Onun uşakları bile onu küçümsedi.
- His strength is much greater than that of an ordinary man.
- Onun gücü sıradan bir adamdan çok daha fazla.
- His intentions were unclear.
- Onun maksatları belirsizdi.
- His patience is worn out.
- Onun sabrı kalmamış.
- I can remember the warmth of his hands.
- Onun ellerinin sıcaklığını hatırlayabiliyorum.
- Tom stood and put on his coat.
- Tom kalktı ve onun paltosunu giydi.
- I agree with his opinion.
- Ben onun fikrine katılıyorum.
- The glass dropped from his hand.
- Bardak onun elinden düştü.
- He had a big box in his arms.
- Onun kollarında büyük bir kutu vardı.
- His sister is very beautiful.
- Onun kız kardeşi çok güzel.
- How can we convince Tom that it wasn't his fault?
- Tom'u bunun onun hatası olmadığı konusunda nasıl ikna edebiliriz?
- She laughed at the sight of his hat.
- Onun şapkasını görünce güldü.
- There is no need to take his advice if you don't want to.
- İstemiyorsan onun tavsiyesini dinlemene gerek yok.
- The explosion took place because of his carelessness.
- Onun dikkatsizliği yüzünden patlama gerçekleşti.
- I'm not his type.
- Ben onun tipi değilim.
- I haven't read either of his novels.
- Onun romanlarından herhangi birini okumadım.
- I am encouraged by his progress in class.
- Onun sınıftaki gelişimi beni cesaretlendiriyor.
- I'm planning on staying at his place tomorrow.
- Yarın onun yerinde kalmayı planlıyorum.
- His loud voice drew my attention.
- Onun yüksek sesi dikkatimi çekti.
- Is there any hope of his success?
- Onun başarısı ile ilgili bir umut var mı?
- He has a habit of scratching his back and biting his nails.
- Onun sırtını kaşıma ve tırnaklarını yeme alışkanlığı vardı.
- Tom caught Mary snooping through his stuff.
- Tom Mary'yi onun işini baştan sona incelerken yakaladı.
- His opinion was not accepted.
- Onun fikri kabul edilmedi.
- His clock is more expensive than mine.
- Onun saati benimkinden daha pahalı.
- Try to see it from his point of view.
- Bunu onun bakış açısından görmeye çalışın.
- His accent suggests he is a foreigner.
- Aksanı onun bir yabancı olduğunu göstermektedir.
- He would be as muscular as his brother if he had worked out like him.
- Eğer onun gibi çalışsaydı kardeşi kadar kaslı olurdu.
- Tom's only companion is his dog.
- Tom'un tek arkadaşı onun köpeğidir.
- His lecture is very long.
- Onun dersi çok uzun.
- The incident left a spot on his reputation.
- Bu olay onun itibarını zedelemiştir.
- Nothing replaced his love.
- Hiçbir şey onun aşkının yerini tutmadı.
- His aunt looks young.
- Onun teyzesi genç görünüyor.
- His mistake was intentional.
- Onun hatası kasıtlıydı.
- Tom believes that Mary is his best friend.
- Tom, Mary'nin onun en iyi arkadaşı olduğuna inanır.
- The little girl put her arm around his neck, and looked into his eye, but she could see nothing.
- Küçük kız kolunu onun boynuna doladı ve gözlerinin içine baktı ama hiçbir şey göremedi.
- Tom told us a sad story about an old man and his dog.
- Tom bize yaşlı bir adam ve onun köpeği hakkında üzücü bir hikaye anlattı.
- Tom told me how to get to his house.
- Tom bana onun evine nasıl gideceğimi söyledi.
- The poet died young, but his works survived for centuries.
- Şair genç öldü ama onun eserleri yüzyıllar boyunca hayatta kaldı.
- I have to answer his letter.
- Onun mektubunu yanıtlamak zorundayım.
- I believe he said his name was Tom.
- Ben onun adının Tom olduğunu söylediğine inanıyorum.
- They are good friends of his.
- Onun iyi arkadaşıdırlar.
- His father failed in business.
- Onun babası işte başarısız oldu.
- I couldn't remember his name.
- Onun adını hatırlayamadım.
- Sami believed charity should begin and end at his home.
- Sami hayırseverliğin onun evinde başlaması ve bitmesi gerektiğine inanıyordu.
- Your father's friends aren't his only supporters.
- Senin babanın arkadaşları onun tek destekçileri değil.
- This boy is his brother.
- Bu oğlan onun erkek kardeşidir.
- None of us knew his decision to win the long-distance race.
- Hiçbirimiz, onun uzun mesafe yarışı kazanma kararını bilmiyordu.
- Why don't you listen to his advice?
- Neden onun tavsiyelerini dinlemiyorsunuz?
- His methods are not scientific.
- Onun yöntemleri bilimsel değildir.
- His failure was due to his idleness.
- Onun başarısızlığı onun tembelliğinden dolayı idi.
- He was raised in the United States, but his native language is Japanese.
- O Amerika'da büyütüldü ama onun ana dili Japonca.
- His son-in-law completely recovered from his illness.
- Onun damadı hastalığından tamamen iyileşti.
- Tom never minded me wearing his clothes.
- Tom onun elbiselerini giymemi asla önemsemedi.
- She did not desire his death.
- Onun ölmesini istemedi.
- Do you know anything about his family?
- Onun ailesi hakkında bir şey biliyor musun?
- Tom has really made the most of his opportunities.
- Tom gerçekten onun fırsatlarından en iyi şekilde yararlandı.
- His wife is mad.
- Onun karısı deli.
- Tom's mother said he'd ruin his eyes if he sat too close to the TV.
- Tom'un annesi onun TV'ye çok yakın oturursa gözlerini mahvedeceğini söyledi.
- He has his own computer.
- Onun kendi bilgisayarı var.
- I'm looking forward to his present.
- Onun hediyesini sabırsızlıkla bekliyorum.
- I had some difficulty finding his house.
- Onun evini bulmakta biraz zorlandım.
- They celebrated his success by opening a bottle of wine.
- Onlar bir şişe şarap açarak onun başarısını kutladılar.
- His house is very far from the station.
- Onun evi istasyondan çok uzaktır.
- Put his address down.
- Onun adresini not et.
- His house is just across from the post office.
- Onun evi postanenin tam karşısında.
- Somebody has to be held accountable for his death.
- Birinin onun ölümünden sorumlu tutulması gerekiyor.
- His garden is a work of art.
- Onun bahçesi bir sanat eseridir.
- His sudden illness deterred us from traveling.
- Onun ani hastalığı bizi seyahatten alıkoydu.
- Tom wasn't his real name.
- Tom onun gerçek adı değildi.
- This is his house.
- Bu onun evi.
- His long speech bored everyone.
- Onun uzun konuşması herkesi sıktı.
- I saw through his little game.
- Onun küçük oyununu anladım.
- That was his plan all along.
- O, başından beri onun planıydı.
- I didn't catch his name.
- Onun adını anlamadım.
- We are sure of his honesty.
- Biz onun dürüstlüğünden eminiz.
- I was surprised at the news of his death.
- Onun ölüm haberine şaşırdım.
- She is his real mother.
- Onun gerçek annesi.
- I need his name.
- Onun ismine ihtiyacım var.
- I never want to hear his name again.
- Ben bir daha asla onun adını duymak istemiyorum.
- Some of his officers protested.
- Onun subaylarından bazıları protesto etti.
- Tom's mother used to wash his clothes for him, but now he washes them himself.
- Tom'un annesi eskiden giysilerini onun için yıkardı, ama şimdi kendisi yıkıyor.
- Is his flight arriving soon?
- Onun uçağı yakında geliyor mu?
- The ceremony began with his speech.
- Tören onun konuşmasıyla başladı.
- His name is known to everyone.
- Onun adı herkese tanıdık gelir.
- His wound was bleeding.
- Onun yarası kanıyordu.
- I would have failed without his help.
- Onun yardımı olmadan başarısız olurdum.
- I have no interest in his private life.
- Onun özel yaşamına hiç ilgi duymuyorum.
- Tom admitted that he didn't eat the cake that his girlfriend had baked for him.
- Tom onun kız arkadaşının onun için pişirdiği pastayı yemediğini itiraf etti.
- I can't stand his hypocrisy.
- Onun ikiyüzlülüğüne katlanamıyorum.
- Mary shot Tom after secretly reading his unfinished novel.
- Mary onun bitmemiş romanını gizlice okuduktan sonra Tom'u vurdu.
- Don't put down his suggestions.
- Onun önerilerini küçümsemeyin.
- It was his wish to go to Paris.
- Paris'e gitmek onun isteğiydi.
- I think his opinion is very important.
- Onun fikrinin çok önemli olduğunu düşünüyorum.
- These dirty clothes could be a new piece of evidence to prove his innocence.
- Bu kirli giysiler onun masumiyetini kanıtlamak için yeni bir delil olabilir.
- I was very moved by his speech.
- Onun konuşmasından çok etkilendim.
- English isn't his first language.
- İngilizce onun ana dili değil.
- I haven't read both of his novels.
- Onun romanlarının her ikisini de okumadım.
- Why do you always take his side?
- Neden her zaman onun tarafını tutuyorsun?
- As many as fifty students gathered to hear his lecture.
- Onun dersini dinlemek için elli kadar çok öğrenci toplandı.
- I hate his hat.
- Onun şapkasından nefret ediyorum.
- His conclusion is based on these facts.
- Onun çıkarımı bu gerçeklere dayanmaktadır.
- Logic is not his strong suit.
- Mantık onun güçlü yönü değil.
- I imagine that Tom will eventually find out that Mary has been talking behind his back.
- Sanırım Tom sonunda Mary'nin onun arkasından konuştuğunu anlayacak.
- Thanks to his great help, we were able to solve the problem in 30 minutes.
- Onun büyük yardımı sayesinde, sorunu 30 dakikada çözdük.
- His jokes are offensive.
- Onun şakaları iğrenç.
- His early start disqualified him from the race.
- Onun erken başlaması onu yarıştan diskalifiye etti.
- The flag of his fatherland brought tears to his eyes.
- Anavatanının bayrağı onun gözlerini yaşarttı.
- His pride prevented him from asking others for help.
- Onun gururu başkalarından yardım istemeyi önledi.
- His castle was made of bamboo.
- Onun kalesi bambudan yapılmıştı.
- His music is highly polyphonic.
- Onun müziği oldukça polifoniktir.
- What's his name?
- Onun adı ne?
- His behavior troubles us.
- Onun davranışı bizi rahatsız ediyor.
- She betrayed his trust.
- Onun güvenine ihanet etti.
- What is his name?
- Onun adı ne?
- Hunting, underwater diving, fishing and exploring are among his interests.
- Avcılık, sualtı dalışı, balıkçılık ve keşif onun ilgi alanları arasında.
- His castle was made of broken glass.
- Onun kalesi kırık camdan yapılmıştı.
- I think this book is beyond his reach.
- Bence bu kitap onun ulaşamayacağı bir yerde.
- The climate affected his health.
- İklim onun sağlığını etkiledi.
- The teacher approved his plan.
- Öğretmen onun planını onayladı.
- The bullet glanced off his helmet.
- Mermi onun miğferini sıyırdı.
- I'm waiting for his telephone call.
- Onun telefon aramasını bekliyorum.
- I got bored with his long talk.
- Onun uzun konuşmasından sıkıldım.
- His poems are difficult to understand.
- Onun şiirlerini anlamak güçtür.
- I packed his suitcase for him.
- Bavulunu onun için hazırladım.
- She felt shy in his presence.
- Onun yanında utangaç hissediyordu.
- His house was small and old.
- Onun evi küçük ve eski.
- The company accepted his application.
- Şirket onun başvurusunu kabul etti.
- I don't want to be his friend.
- Onun arkadaşı olmak istemiyorum.
- I can't put up with his violence any longer.
- Ben artık onun zorbalığına katlanamam.
- Let us try to compare his works with theirs.
- Onun eserlerini onlarınkiyle karşılaştırmaya çalışalım.
- Tom said that Mary saved his life.
- Tom, Mary'nin onun hayatını kurtardığını söyledi.
- This car is his.
- Bu araba onun.
- Is there any likelihood of his coming?
- Onun gelme ihtimali var mı?
- Which best describes his actions?
- Onun hareketlerini en iyi hangisi açıklar?
- Among his novels, I like this best.
- Onun romanları arasında, en çok bunu severim.
- Tom didn't want Mary to play with his kid.
- Tom Mary'nin onun çocuğuyla oynamasını istemiyordu.
- The press is interested in his private life.
- Basın onun özel hayatıyla ilgileniyor.
- His demands are reasonable.
- Onun talepleri makul.
- He put the gun to his head.
- Silahı onun kafasına dayadı.
- His sister can't talk to you today.
- Onun kız kardeşi seninle bugün konuşamaz.
- Tomorrow is his day off.
- Yarın onun izin günü.
- I don't like his type.
- Onun tipini sevmiyorum.
- What were you doing at the time of his death?
- Onun ölümü sırasında ne yapıyordun?
- Nobody can break his record.
- Kimse onun rekorunu kıramaz.
- His baby can walk.
- Onun bebeği yürüyebilir.
- I had a good dinner at his expense.
- Onun sayesinde güzel bir akşam yemeği yedim.
- All of his friends thought that he was happy.
- Tüm arkadaşları onun mutlu olduğunu düşünüyordu.
- I have every confidence in his ability.
- Onun yeteneğine her türlü güveniyorum.
- I told Tom I couldn't do it without his help.
- Tom'a onun yardımı olmadan yapamayacağımı söyledim.
- There was smegma under his foreskin.
- Onun sünnet derisinin altında beyaz salgı vardı.
- I'm casting aspersions on his competency as a statistician.
- Onun bir istatistikçi olarak yeterliliğine gölge düşürüyorum.
- The professor dismissed his ideas.
- Profesör onun fikirlerini reddetti.
- We had sex once and his wife found out.
- Bir kez seks yaptık ve onun eşi öğrendi.
- His criticisms were aimed at the Japanese government.
- Onun eleştirileri Japon hükümetine yönelikti.
- What I told you about him also holds good for his brother.
- Onun hakkında sana söylediğim şey onun erkek kardeşi için de geçerli.
- His boss is very demanding.
- Onun patronu çok talepkar.
- The cuffs of his suit jacket are badly frayed.
- Onun ceketinin manşetleri kötü yıpranmış.
- Everyone except me seemed to know his name.
- Benim dışımda herkes onun adını biliyor gibiydi.
- This is his most famous piece.
- Bu onun en ünlü parçasıdır.
- I discovered his secret.
- Onun sırrını keşfettim.
- His attendance is irregular.
- Onun katılımı düzensiz.
- His son is serving his sentence.
- Onun oğlu hapis cezasını çekiyor.
- Don't blame another for his faults.
- Onun hataları için başka birini suçlama.
- I'm satisfied with his progress.
- Onun ilerlemesinden memnunum.
- His birthday is August 21st.
- Onun doğum günü 21 Ağustostur.
- His hair has turned silver.
- Onun saçı gümüş rengine döndü.
- She is concerned about his safety.
- Onun güvenliğinden endişe ediyor.
- This is his umbrella, right?
- Bu onun şemsiyesi, değil mi?
- It was his last words.
- Bu onun son sözleri oldu.
- She massaged his back.
- Onun sırtına masaj yaptı.
- His creditors are after him.
- Alacaklıları onun peşinde.
- This medicine may aid his recovery.
- Bu ilaç onun iyileşmesine yardımcı olabilir.
- This book is a result of his enthusiastic research.
- Bu kitap, onun coşkulu araştırmasının bir sonucudur.
- The police were suspicious of his movements.
- Polis onun hareketlerinden şüphelendi.
- His books are liked by young people.
- Onun kitapları gençler tarafından sevilir.
- I want to shake his hand.
- Ben onun elini sıkmak istiyorum.
- Sami's arrest ended his reign of terror.
- Sami'nin tutuklanması onun terör saltanatını sona erdirdi.
- His idea doesn't make any sense at all.
- Onun fikirleri hiç mantıklı değil.
- He has just as many books as his father does.
- Onun babasının sahip olduğu kadar çok kitapları var.
- Tom's parents congratulated him on his engagement.
- Tom'un anne-babası onun nişanı ile ilgili onu tebrik ettiler.
- I have doubts about his popularity.
- Onun popülerliği hakkında şüphelerim var.
- His father passed away last year.
- Onun babası geçen yıl öldü.
- There is very little hope of his success.
- Onun çok az başarı ümidi var.
- We could not resist the force of his logic.
- Onun mantığının gücüne karşı koyamadık.
- When you criticize his work, you should take into account his lack of experience.
- Onun çalışmalarını eleştirirken henüz tecrübesiz olduğunu hesaba katmalısın.
- I'm sick and tired of his story.
- Onun hikayesinden bıktım usandım.
- His talk is nothing but smoke and mirrors.
- Onun konuşması kandırmacadan başka bir şey değil.
- There came a man who was sent from God; his name was John.
- Allah tarafından gönderilen bir adam geldi; onun adı Yahya'ydı.
- His character is similar to yours.
- Onun karakteri seninkine benzer.
- I don't think you can gain his ear.
- Onun seni dinlemesini sağlayabileceğini sanmıyorum.
- His house is across the street.
- Onun evi caddenin karşısındadır.
- The furnishing of his work room was tax deductible.
- Onun çalışma odasının mobilyası vergiden düşürülebilirdi.
- Sami's family made his life complicated.
- Sami'nin ailesi onun hayatını karmaşık hale getirdi.
- I find his words strange, do you?
- Ben onun sözlerini tuhaf buluyorum, değil mi?
- His nose is bleeding.
- Onun burnu kanıyor.
- Bring me his head.
- Bana onun kafasını getir.
- His airplane had already left when I got to Narita Airport.
- Onun uçağı, Narita Havaalanına vardığımda zaten ayrılmıştı.
- We were astonished by his bold attempt.
- Onun pervasız hareketine şaşırmıştık.
- I referred to the company for his work record.
- Ben onun iş kaydı için şirkete başvurdum.
- His stepmother is my sister-in-law.
- Onun üvey annesi benim baldızım.
- It was his notebook that was stolen.
- Çalınan onun defteriydi.
- Playing on the piano is his favorite thing to do.
- Piyano çalmak onun en sevdiği şeydir.
- His family is very large.
- Onun ailesi çok geniştir.
- Come on, what's his name?
- Hadi, onun ismi ne?
- His advice is of no use.
- Onun tavsiyeleri işe yaramaz.
- Where is his dog?
- Onun köpeği nerede?
- I punched his jaw.
- Onun çenesine yumruk attım.
- His record will never be broken.
- Onun rekoru asla kırılamayacak.
- She felt hurt at his words.
- Onun sözleri karşısında incindiğini hissetti.
- You must record his speech.
- Onun konuşmasını kaydetmelisin.
- His property in the country is very pretty.
- Onun sayfiyedeki evi çok güzel.
- The girl dressed in white is his fiancée.
- Beyaz elbiseli kız onun nişanlısı.
- His room is untidy.
- Onun odası dağınıktır.
- His invention deserves attention.
- Onun icadı ilgiyi hak ediyor.
- His request is fair.
- Onun isteği adil.
- Tom told me I was wasting his time.
- Tom bana onun zamanını israf ettiğimi söyledi.
- His grandmother can't walk, can she?
- Onun büyükannesi yürüyemez, değil mi?
- Let me have a look at that book of his.
- Onun şu kitabına bir bakayım.
- What is his nationality?
- Onun milliyeti nedir?
- His popularity is waning.
- Onun popülaritesi azalıyor.
- His way of thinking is very similar to mine.
- Onun düşünme tarzı benimkine çok benzer.
- We are indeed sorry for his mistake.
- Biz onun hatası için gerçekten özür dileriz.
- A piece of bread was not enough to satisfy his hunger.
- Bir parça ekmek, onun açlığını tatmin edecek kadar yeterli değildi.
- His advice is always very sensible.
- Onun tavsiyesi her zaman mantıklı.
- The person Tom most gets along with is his father.
- Tom'un en iyi geçindiği kişi onun babasıdır.
- We got rid of the mice in his house.
- Onun evindeki farelerden kurtulduk.
- Don't underestimate his determination.
- Onun kararlılığını küçümsemeyin.
- His music appeals to young people.
- Onun müziği genç insanlara hitap ediyor.
- They would support his financial plan.
- Onun mali planını destekleyeceklerdi.
- Tom admitted it was his fault.
- Tom onun kendi hatası olduğunu kabul etti.
- His English is perfect.
- Onun İngilizcesi mükemmel.
- We could not help laughing at his story.
- Onun hikayesine gülmemek elimizde değildi.
- The accident took place near his home.
- Kaza onun evinin yanında gerçekleşti.
- We always have a party on his birthday.
- Onun doğum gününde her zaman parti yaparız.
- She looked directly into his eyes.
- Doğrudan doğruya onun gözlerine baktı.
Show More (1968)
|