|
- She saved a hundred dollars.
- O, yüz dolar biriktirdi.
- I just lost a hundred dollars.
- Ben sadece yüz dolar kaybettim.
- This dictionary, of which the third volume is missing, cost me a hundred dollars.
- Üçüncü cildi eksik olan bu sözlük bana üç yüz dolara mal oldu.
- Tom paid Mary three hundred dollars.
- Tom Mary'ye üç yüz dolar ödedi.
- This dictionary, of which the third volume is missing, cost me a hundred dollars.
- Üçüncü cildi kayıp olan bu lügat bana yüz dolara mal oldu.
- It cost me three hundred dollars.
- Bu bana üç yüz dolara mal oldu.
- I'd like to borrow about three hundred dollars.
- Üç yüz dolar borç almak istiyorum.
- Tom, Mary and John were each given three hundred dollars.
- Tom, Mary ve John'un her birine üç yüz dolar verildi.
- Bidding started at three hundred dollars.
- İhale üç yüz dolardan başladı.
- Tom told me he had three hundred dollars in his wallet.
- Tom bana cüzdanında üç yüz dolar olduğunu söyledi.
- A hundred dollars was a lot of money back then.
- O zamanlar yüz dolar çok paraydı.
- If I gave you three hundred dollars, what would you buy?
- Sana üç yüz dolar versem ne alırdın?
- His debt increased to one hundred dollars.
- Borcu yüz dolara yükseldi.
- These are probably worth at least three hundred dollars.
- Bunlar muhtemelen en az üç yüz dolar eder.
- The necklace is cheap at a hundred dollars.
- Kolye yüz dolar gibi ucuz bir fiyata satılıyor.
- Tom spent three hundred dollars on clothes last month.
- Tom geçen ay elbiselere üç yüz dolar harcadı.
- Tom owes Mary three hundred dollars.
- Tom'un Mary'ye üç yüz dolar borcu var.
- No less than three hundred dollars was needed for the work.
- İş için en az üç yüz dolara ihtiyaç vardı.
- Tom was paid three hundred dollars.
- Tom'a üç yüz dolar ödendi.
- How long will one hundred dollars last me?
- Yüz dolar bana ne kadar yeter?
- Tom says that he usually makes three hundred dollars an hour.
- Tom genellikle saatte üç yüz dolar kazandığını söylüyor.
- Tell Tom not to buy it if it costs more than three hundred dollars.
- Üç yüz dolardan daha fazlaya mal oluyorsa, Tom'a onu almamasını söyle.
- Mike earns no less than three hundred dollars a day.
- Mike günde en az üç yüz dolar kazanıyor.
- I think that three hundred dollars will cover all your expenses.
- Üç yüz doların tüm masraflarınızı karşılayacağını düşünüyorum.
- I'll bet you a hundred dollars that Tom is gay.
- Tom'un bir eşcinsel olduğuna dair seninle yüz dolar bahse girerim.
- She saved a hundred dollars.
- Yüz dolar biriktirdi.
- You owe us three hundred dollars.
- Bize üç yüz dolar borçlusun.
- Tom already owes me three hundred dollars.
- Tom bana zaten üç yüz dolar borçlu.
- Tom earns about three hundred dollars a day.
- Tom günde yaklaşık üç yüz dolar kazanır.
- Tom gave Mary three hundred dollars.
- Tom, Mary'ye üç yüz dolar verdi.
- Tom was fined three hundred dollars.
- Tom üç yüz dolar para cezasına çarptırıldı.
- Tom told me you only want two hundred dollars for your guitar.
- Tom bana gitarın için sadece iki yüz dolar istediğini söyledi.
- Tom borrowed three hundred dollars three months ago.
- Tom üç ay önce üç yüz dolar borç aldı.
- I paid Tom one hundred dollars.
- Tom'a yüz dolar ödedim.
- He has a hundred dollars at most.
- En fazla yüz doları var.
- Tom, Mary and John were each given three hundred dollars.
- Tom, Mary ve John'a her birine üç yüz dolar verildi.
- I need to borrow three hundred dollars.
- Üç yüz dolar ödünç almam gerekiyor.
- Tom sold his car to Mary for three hundred dollars.
- Tom arabasını üç yüz dolara Mary'ye sattı.
- I agreed to buy it for three hundred dollars.
- Üç yüz dolar fiyata onu almayı kabul ettim.
- Tom bought a three hundred dollar suit.
- Tom üç yüz dolarlık bir takım elbise aldı.
- What would you do with three hundred dollars?
- Üç yüz dolarla ne yapardın?
- He invested two hundred dollars in a growing business.
- Büyüyen bir işe iki yüz dolar yatırdı.
- Tom was fined three hundred dollars.
- Tom'a üç yüz dolar ceza kesildi.
- You're allowed to spend up to three hundred dollars.
- Üç yüz dolara kadar para harcamaya iznin var.
- It cost me three hundred dollars to have my car repaired.
- Arabamı tamir ettirmek bana üç yüz dolara mal oldu.
- Tom gave Mary an envelope containing three hundred dollars.
- Tom, Mary'ye içinde üç yüz dolar olan bir zarf verdi.
- I think that three hundred dollars will cover all your expenses.
- Bence üç yüz dolar tüm masraflarınızı karşılar.
- That is worth three hundred dollars.
- Bu üç yüz dolar eder.
- The price is three hundred dollars.
- Fiyat üç yüz dolar.
- A hundred dollars is nothing.
- Yüz dolar hiç bir şey değil.
- Fadil paid Layla fifteen hundred dollars.
- Fadıl Leyla'ya bin beş yüz dolar ödedi.
- I have only three hundred dollars in the bank.
- Bankada sadece üç yüz dolarım var.
- Dan sold his car to Linda for eight hundred dollars.
- Dan arabasını sekiz yüz dolara Linda'ya sattı.
- I offered to buy everything for three hundred dollars.
- Üç yüz dolara her şeyi almayı önerdim.
- Tom owes me over three hundred dollars.
- Tom'un bana üç yüz dolardan fazla borcu var.
- I'm willing to offer three hundred dollars for it.
- Ben bunun için üç yüz dolar teklif etmeye hazırım.
- He saved a hundred dollars.
- Yüz dolar biriktirdi.
- Tom asked Mary to lend him three hundred dollars.
- Tom Mary'den ona üç yüz dolar ödünç vermesini istedi.
- A hundred dollars is nothing.
- Yüz dolar bir şey değil.
- One hundred dollars is just chicken feed.
- Yüz dolar sadece devede kulak.
- Tom bought a bicycle for three hundred dollars.
- Tom üç yüz dolara bir bisiklet aldı.
- These must be worth at least three hundred dollars.
- Bunlar en az üç yüz dolar değerinde olmalı.
- One hundred dollars is just chicken feed.
- Yüz dolar sadece bozuk para.
- Tom asked Mary to lend him three hundred dollars.
- Tom, Mary'den ona üç yüz dolar borç vermesini istedi.
- Tom budgeted three hundred dollars for the party.
- Tom parti için üç yüz dolarlık bütçe ayırdı.
- With a hundred dollars, I could manage.
- Yüz dolarla idare edebilirim.
- Will three hundred dollars be enough?
- Üç yüz dolar yeterli olur mu?
- I paid two hundred dollars in taxes.
- İki yüz dolar vergi ödedim.
- I won three hundred dollars.
- Üç yüz dolar kazandım.
- Tom owes me three hundred dollars.
- Tom'un bana üç yüz dolar borcu var.
- Will three hundred dollars be enough?
- Üç yüz dolar yeterli olacak mı?
- This is a three-star hotel; three hundred dollars a night.
- Burası üç yıldızlı bir otel; geceliği üç yüz dolar.
- These are probably worth at least three hundred dollars.
- Bunlar muhtemelen en az üç yüz dolar değerinde.
- I need to borrow three hundred dollars.
- Üç yüz dolar ödünç almam lazım.
- Tom wired Mary three hundred dollars.
- Tom üç yüz dolara Mary'ye elektrik tesisatı çekti.
- It's worth three hundred dollars.
- Bu üç yüz dolar eder.
- You owe Tom three hundred dollars.
- Tom'a üç yüz dolar borçlusun.
- Tom needs more than three hundred dollars.
- Tom'un üç yüz dolardan fazlasına ihtiyacı var.
- Remember that you only have three hundred dollars to spend.
- Harcayacak sadece üç yüz doların olduğunu unutma.
- Tom earns three hundred dollars an hour.
- Tom saatte üç yüz dolar kazanır.
- His debt reached a hundred dollars.
- Onun borcu yüz dolara ulaştı.
- It's worth three hundred dollars.
- Üç yüz dolar değerinde.
- I think these are worth at least three hundred dollars.
- Bunların en az üç yüz dolar değerinde olduğunu düşünüyorum.
- Tom is willing to pay up to three hundred dollars for that.
- Tom bunun için üç yüz dolar ödemeye hazır.
- That's worth three hundred dollars.
- Üç yüz dolar eder.
- It cost me three hundred dollars.
- Bana üç yüz dolara mal oldu.
- I agreed to buy it for three hundred dollars.
- Onu üç yüz dolara almayı kabul ettim.
- Two hundred dollars is a lot to me.
- İki yüz dolar benim için çok fazla.
- Remember that you only have three hundred dollars to spend.
- Unutma ki harcayacak sadece üç yüz doların var.
- I think three hundred dollars will cover all your expenses.
- Sanırım üç yüz dolar bütün masraflarınızı karşılayacak.
- Tom saved three hundred dollars.
- Tom üç yüz dolar biriktirdi.
- Tom only had three hundred dollars.
- Tom'un sadece üç yüz doları vardı.
- You still owe me about three hundred dollars.
- Bana hâlâ üç yüz dolar borçlusun.
- I have three hundred dollars in cash.
- Nakit üç yüz dolarım var.
- Tom said he won three hundred dollars.
- Tom üç yüz dolar kazandığını söyledi.
- Is three hundred dollars enough?
- Üç yüz dolar yeterli mi?
- If Tom said three hundred dollars, he meant three hundred dollars.
- Tom üç yüz dolar dediyse, üç yüz dolar demek istemiştir.
- It cost three hundred dollars to get that clock repaired.
- O saati tamir ettirmek üç yüz dolara mal oldu.
- He has a hundred dollars at most.
- En fazla yüz doları vardır.
- Tom wants three hundred dollars for it.
- Tom bunun için üç yüz dolar istiyor.
- Tom's rent is three hundred dollars a month.
- Tom'un kirası aylık üç yüz dolar.
- His debt reached a hundred dollars.
- Borcu yüz dolara ulaştı.
- Tom was fined three hundred dollars.
- Tom'a üç yüz dolar para cezası verildi.
- I just need three hundred dollars.
- Sadece üç yüz dolara ihtiyacım var.
- One hundred dollars will cover all your expenses for the trip.
- Yüz dolar yolculuk için tüm masraflarınızı karşılayacaktır.
- I'll bet you a hundred dollars that Tom is gay.
- Tom'un eşcinsel olduğuna yüz dolarına bahse girerim.
- How long will this three hundred dollars last us?
- Bu üç yüz dolar bize ne kadar yetecek?
- Mike earns no less than three hundred dollars a day.
- Mike, günde en az üç yüz dolar kazanır.
- You owe me three hundred dollars.
- Bana üç yüz dolar borçlusun.
- I don't have a hundred dollars.
- Yüz dolarım yok.
- If I gave you three hundred dollars, what would you spend it on?
- Eğer sana üç yüz dolar verirsem, ne üzerine harcarsın?
- Tom stole three hundred dollars from Mary.
- Tom, Mary'den üç yüz dolar çaldı.
- Tom owes me three hundred dollars.
- Tom bana üç yüz dolar borçlu.
- Give me a hundred dollars.
- Bana yüz dolar ver.
- You're allowed to spend up to three hundred dollars.
- Üç yüz dolara kadar harcama yapma izniniz var.
- Tom makes three hundred dollars an hour.
- Tom saatte üç yüz dolar kazanır.
- I just saved you about three hundred dollars.
- Seni üç yüz dolardan kurtardım.
- Bill put aside a hundred dollars for his trip.
- Bill, gezisi için bir kenara yüz dolar koydu.
- Tom has agreed to pay us three hundred dollars.
- Tom bize üç yüz dolar ödemeyi kabul etti.
- Fadil paid Layla fifteen hundred dollars.
- Fadıl, Leyla'ya bin beş yüz dolar ödedi.
- I need another three hundred dollars.
- Üç yüz dolara daha ihtiyacım var.
- He invested two hundred dollars in a growing business.
- O, büyüyen bir işe iki yüz dolar yatırım yaptı.
- The price is three hundred dollars.
- Fiyatı üç yüz dolar.
- Tom stole three hundred dollars from Mary.
- Tom Mary'den üç yüz dolar çaldı.
- His debt increased to one hundred dollars.
- Borcu yüz dolara çıktı.
- Tom budgeted three hundred dollars for the party.
- Tom parti için üç yüz dolar bütçe ayırdı.
- I asked for three hundred dollars.
- Ben üç yüz dolar istedim.
- No less than three hundred dollars was needed for the work.
- İş için en az üç yüz dolar gerekli idi.
- I only need one hundred dollars.
- Sadece yüz dolara ihtiyacım var.
- You'd be amazed how many apples you can buy for two hundred dollars.
- İki yüz dolara ne kadar elma alabileceğinizi bilseniz şaşırırdınız.
- This desk cost three hundred dollars.
- Bu masanın fiyatı üç yüz dolar.
- I have three hundred dollars in cash.
- Üç yüz dolar nakit param var.
- I can let you have this for three hundred dollars.
- Üç yüz dolara bunu sana verebilirim.
- I bought this pair of shoes for three hundred dollars.
- Bu çift ayakkabıyı üç yüz dolar karşılığında aldım.
- I only have three hundred dollars in the bank.
- Bankada sadece üç yüz dolarım var.
- Each one of us was given three hundred dollars.
- Her birimize üç yüz dolar verildi.
- Tom withdrew three hundred dollars from his personal account yesterday.
- Tom dün kişisel hesabından üç yüz dolar çekmiş.
- I asked for three hundred dollars.
- Üç yüz dolar istedim.
- That's worth three hundred dollars.
- Bunun fiyatı üç yüz dolar.
- Tom says that he usually makes three hundred dollars per hour.
- Tom genellikle saatte üç yüz dolar kazandığını söylüyor.
- Tell Tom not to buy it if it costs more than three hundred dollars.
- Tom'a söyle, üç yüz dolardan fazlaysa onu almasın.
- I want my three hundred dollars back.
- Üç yüz dolarımı geri istiyorum.
- This is a three-star hotel; three hundred dollars a night.
- Burası üç yıldızlı bir oteldir; bir gece üç yüz dolardır.
- The jacket, which I wanted, costed three hundred dollars.
- İstediğim ceket üç yüz dolara mal oldu.
- If I gave you three hundred dollars, what would you buy?
- Sana üç yüz dolar versem ne alırsın?
- Tom earns three hundred dollars an hour.
- Tom saatte üç yüz dolar kazanıyor.
Show More (143)
|