|
- You cannot therefore tell me that I am being impatient.
- Bu nedenle bana sabırsız davrandığımı söyleyemezsiniz.
- We have apparently been too impatient.
- Görünüşe göre çok sabırsız davranmışız.
- Impatient citizens complain that the wheels of European bureaucracy turn infinitely slowly.
- Sabırsız vatandaşlar, Avrupa bürokrasisinin çarklarının sonsuz derecede yavaş döndüğünden yakınıyor.
- You're impatient, aren't you?
- Sen sabırsızsın, değil mi?
- I became impatient.
- Ben sabırsız oldum.
- I'm impatient.
- Ben sabırsızım.
- You shouldn't be impatient with children.
- Çocuklara karşı sabırsız olmamalısınız.
- Why are you always so impatient?
- Niye hep böyle sabırsızsın?
- Tom is very impatient, isn't he?
- Tom çok sabırsız, değil mi?
- How impatient are you?
- Ne kadar da sabırsızsın?
- He's impatient.
- O sabırsız.
- How impatient are you?
- Ne kadar sabırsızsın?
- Tom wasn't as impatient as Mary.
- Tom Mary kadar sabırsız değildi.
- Tom isn't as impatient as Mary.
- Tom Mary kadar sabırsız değil.
- Don't be impatient!
- Sabırsız olma!
- You are impatient.
- Sabırsızsın.
- Tom seemed to be impatient.
- Tom sabırsız görünüyordu.
- Tom was impatient.
- Tom sabırsızdı.
- You're impatient, aren't you?
- Sabırsızsın, değil mi?
- You're so impatient with me.
- Bana karşı çok sabırsızsın.
- They are impatient.
- Onlar sabırsız.
- Tom is not as impatient as Mary is.
- Tom, Mary kadar sabırsız değildir.
- Tom was impatient and restless.
- Tom sabırsız ve huzursuzdu.
- I know that Tom is impatient.
- Tom'un sabırsız olduğunu biliyorum.
- The people waiting for the bus seemed impatient.
- Otobüs bekleyen insanlar sabırsız görünüyordu.
- Tom is a very impatient guy.
- Tom çok sabırsız bir adamdır.
- Tom is impulsive and impatient.
- Tom fevri ve sabırsız biri.
- Tom is impatient to do that, isn't he?
- Tom bunu yapmak için sabırsız, değil mi?
- He was impatient to see his daughter.
- Kız çocuğunu görmek için sabırsızdı.
- She's impatient.
- O sabırsız.
- I'm very impatient.
- Çok sabırsızımdır.
- We were impatient.
- Sabırsızdık.
- You look impatient.
- Sen sabırsız görünüyorsun.
- They are impatient.
- Sabırsızlar.
- It seemed that Tom and Mary were impatient.
- Görünüşe göre Tom ve Mary sabırsızdı.
- You're so impatient.
- Çok sabırsızsın.
- You must be less impatient.
- Daha az sabırsız olmalısın.
- You're impatient.
- Sen sabırsızsın.
- You looked like you were impatient.
- Sen sabırsız gibi görünüyordun.
- He was very impatient to see his daughter.
- Kızını görmek için çok sabırsızdı.
- We were impatient.
- Biz sabırsızdık.
- Tom didn't seem impatient.
- Tom sabırsız görünmüyordu.
- Tom is impatient.
- Tom sabırsız.
- Tom seemed a little impatient.
- Tom biraz sabırsız görünüyordu.
- City people are so impatient.
- Şehir insanları çok sabırsız.
- Don't be so impatient.
- Bu kadar sabırsız olma.
- Tom is too impatient.
- Tom çok sabırsız.
- I think Tom is a bit too impatient.
- Bence Tom biraz fazla sabırsız.
- Tom isn't as impatient as Mary, is he?
- Tom, Mary kadar sabırsız değil, değil mi?
- Tom isn't as impatient as Mary is, is he?
- Tom, Mary kadar sabırsız değil, değil mi?
- It seemed Tom and Mary were impatient.
- Tom ve Mary sabırsız görünüyordu.
- I'm impatient.
- Sabırsızım.
- Why are you always so impatient?
- Neden hep bu kadar sabırsızsın?
- They are impatient for their lunch.
- Onlar öğle yemekleri için sabırsızlar.
- Don't be impatient!
- Sabırsız olmayın!
- He was impatient to see his daughter.
- Kızını görmek için çok sabırsızdı.
- Tom is impatient, but Mary isn't.
- Tom sabırsız ama Mary değil.
- Tom looked impatient.
- Tom sabırsız görünüyordu.
- Tom was very impatient.
- Tom çok sabırsızdı.
- He is less impatient than his father.
- O, babasından daha az sabırsız.
- It seemed that Tom and Mary were impatient.
- Tom ve Mary'nin sabırsız görünüyordu.
- Students are impatient for the summer holidays to come.
- Öğrenciler yaz tatilinin gelmesi için sabırsızlar.
- Tom is extremely impatient.
- Tom son derece sabırsız.
- Tom is not as impatient as Mary.
- Tom Mary kadar sabırsız değildir.
- Tom wasn't a bit impatient.
- Tom hiç sabırsız değildi.
- I didn't think Tom would be so impatient.
- Tom'un bu kadar sabırsız olacağını düşünmedim.
- Children are often impatient and restless.
- Çocuklar genellikle sabırsız ve huzursuzdur.
- Tom's a very impatient, angry person.
- Tom çok sabırsız ve sinirli bir insan.
- I've got nothing against waiting, but after two hours I'm feeling understandably a bit impatient.
- Beklemeye karşı değilim, ama iki saatten sonra anlaşılır bir şekilde biraz sabırsız hissediyorum.
- Both of them are unpredictable and impatient.
- İkisi de öngörülemez ve sabırsız.
- Tom is not as impatient as Mary.
- Tom, Mary kadar sabırsız değil.
- Tom seemed impatient.
- Tom sabırsız görünüyordu.
- Tom is impulsive and impatient.
- Tom düşüncesiz ve sabırsızdır.
- Tom wasn't as impatient as Mary.
- Tom, Mary kadar sabırsız değildi.
- You shouldn't be impatient with children.
- Çocuklara karşı sabırsız olmamalısın.
- Tom's a very impatient, angry person.
- Tom çok sabırsız, sinirli bir kişi.
- You're so impatient with me.
- Bana karşı çok sabırsızsınız.
- She is impatient for her holidays.
- O, tatili için sabırsız.
- Tom is impatient, isn't he?
- Tom sabırsız, değil mi?
- Tom is a very impatient guy.
- Tom çok sabırsız bir adam.
- Tom seemed to be very impatient.
- Tom çok sabırsız görünüyordu.
- I didn't think Tom would be so impatient.
- Tom'un bu kadar sabırsız olacağını düşünmemiştim.
- You seem very impatient.
- Çok sabırsız görünüyorsun.
- You look very impatient.
- Çok sabırsız görünüyorsun.
- He's impatient.
- O sabırsızdır.
- I got a little too impatient.
- Biraz fazla sabırsız davrandım.
- Tom is very impatient.
- Tom çok sabırsız.
- You don't seem to be as impatient as Tom seems to be.
- Tom kadar sabırsız görünmüyorsun.
- She wasn't a bit impatient.
- Hiç sabırsız değildi.
- Tom isn't as impatient as Mary.
- Tom, Mary kadar sabırsız değil.
- She wasn't a bit impatient.
- O, biraz sabırsız değildi.
- I'm very impatient.
- Ben çok sabırsızım.
- Tom isn't as impatient as Mary, is he?
- Tom Mary kadar sabırsız değil, değil mi?
- You're so impatient.
- Sen çok sabırsızsın.
- I was impatient for the game to start.
- Oyunun başlaması için sabırsızdım.
- Tom wasn't a bit impatient.
- Tom birazcık bile sabırsız değildi.
- Tom seems impatient.
- Tom sabırsız görünüyor.
- He is less impatient than his father.
- Babasına göre daha az sabırsız.
- Tom is always impatient.
- Tom her zaman sabırsızdır.
- We were impatient for the concert to begin.
- Konserin başlaması için sabırsızdık.
- We are all impatient for our holiday.
- Hepimiz tatilimiz için sabırsızız.
- Tom said I looked impatient.
- Tom sabırsız göründüğümü söyledi.
- Tom said that Mary was impatient.
- Tom, Mary'nin sabırsız olduğunu söyledi.
- City people are so impatient.
- Şehir insanları çok sabırsızlar.
- Tom isn't impatient, but Mary is.
- Tom sabırsız değil ama Mary öyle.
- Tom and Mary are impatient.
- Tom ve Mary sabırsız.
- We're impatient.
- Biz sabırsızız.
- Tom is not as impatient as Mary is.
- Tom, Mary kadar sabırsız değil.
- You looked like you were impatient.
- Sabırsız görünüyordun.
- Tom looks impatient.
- Tom sabırsız görünüyor.
Show More (107)
|