1 |
inert |
hareketsiz |
adj. |
|
- The man covered the inert dog with an old blanket.
- Adam hareketsiz köpeğin üzerini eski bir battaniyeyle örttü.
- Secondly, Europe must not remain inert in face of such disturbing manipulative operations.
- İkincisi Avrupa bu tür rahatsız edici manipülatif operasyonlar karşısında hareketsiz kalmamalıdır.
Show More (-1)
|
2 |
inert |
asal |
adj. |
|
- Usage of helium in balloons is safe; it is an inert gas.
- Balonlarda helyum kullanımı güvenlidir; kendisi asal bir gazdır.
Show More (-2)
|
3 |
inert |
etkisiz |
adj. |
|
- The president was accused of being inert in supporting women's rights.
- Başkan, kadın haklarını destekleme konusunda etkisiz kalmakla suçlandı.
Show More (-2)
|