| 1 |
instructor |
eğitmen |
n. |
|
- I have my own personal fitness instructor.
- Benim kendi kişisel spor eğitmenim var.
- Is the purpose of the famous training centres to provide jobs for instructors or trainees?
- Ünlü eğitim merkezlerinin amacı eğitmenlere ya da kursiyerlere iş sağlamak mıdır?
- Tom is a flight instructor.
- Tom bir uçuş eğitmeni.
- Tom eventually became an instructor.
- Tom sonunda bir eğitmen oldu.
- Tom is also a good instructor.
- Tom aynı zamanda iyi bir eğitmen.
- Tom will be the instructor.
- Tom eğitmen olacak.
- Tom is a flight instructor.
- Tom uçuş eğitmenidir.
- Tom was my dance instructor.
- Tom benim dans eğitmenimdi.
- She worked as an aerobics instructor in her twenties.
- O yirmili yaşlarda bir aerobik eğitmeni olarak çalıştı.
- Tom works as a sailing instructor.
- Tom yelken eğitmeni olarak çalışıyor.
- Tom is a flying instructor.
- Tom bir uçuş eğitmenidir.
- Tom is a good instructor.
- Tom iyi bir eğitmen.
- Tom is a skydiving instructor.
- Tom bir paraşütle atlama eğitmenidir.
- Tom is a parasailing instructor.
- Tom deniz paraşütü eğitmenidir.
- She worked as an aerobics instructor in her twenties.
- Yirmili yaşlarında aerobik eğitmeni olarak çalıştı.
- Tom is a driving instructor.
- Tom bir sürüş eğitmeni.
- Tom is a good instructor.
- Tom iyi bir eğitmendir.
- Tom works as a sailing instructor.
- Tom bir yelkencilik eğitmeni olarak çalışmaktadır.
- Death is a great instructor.
- Ölüm harika bir eğitmendir.
- The instructor writes on the board.
- Eğitmen tahtaya yazı yazıyor.
- Tom is a parasailing instructor.
- Tom bir parasailing eğitmeni.
- The instructor advised me to exercise every day.
- Eğitmen bana her gün egzersiz yapmamı tavsiye etti.
- The instructor writes on the board.
- Eğitmen tahtaya yazıyor.
- The instructor advised me to exercise every day.
- Eğitmen her gün egzersiz yapmamı tavsiye etti.
- You may as well know that I am a strict instructor.
- Sıkı bir eğitmen olduğumu bilmelisiniz.
- Tom is a flying instructor.
- Tom bir uçuş eğitmeni.
Show More (23)
|
| 2 |
instructor |
öğretmen |
n. |
|
- Tom will be the instructor.
- Tom öğretmen olacak.
- In our village school, there was no German language instructor.
- Köydeki okulumuzda hiç Almanca öğretmeni yoktu.
- In our village school, there was no German language instructor.
- Köy okulumuzda Almanca öğretmeni yoktu.
- Tom eventually became an instructor.
- Tom sonunda bir öğretmen oldu.
- I know an English language instructor who comes from Canada.
- Kanada'dan gelen bir İngilizce öğretmeni tanıyorum.
Show More (2)
|
| 3 |
instructor |
öğretim görevlisi |
n. |
|
- She works as a full-time instructor at the university.
- Üniversitede tam zamanlı öğretim görevlisi olarak çalışıyor.
Show More (-2)
|
