1 |
junior |
küçük |
adj. |
|
- We should ask more questions; the European Union should not always stand to one side like a junior prison warder.
- Daha fazla soru sormalıyız; Avrupa Birliği her zaman küçük bir gardiyan gibi bir kenarda durmamalı.
- Curricula must include projects modelled on professional management, by forming junior enterprises, for example.
- Müfredat, örneğin küçük işletmeler oluşturarak profesyonel yönetimi model alan projeler içermelidir.
- We finished up as the United States' junior partner instead of an equal one.
- ABD'nin eşit bir ortağı olmak yerine küçük ortağı olduk.
- She is five years junior to me.
- Benden beş yaş küçük.
- She is five years junior to me.
- O benden beş yıl daha küçük.
- He is haughty to his juniors.
- Küçüklerine karşı kibirlidir.
- He is haughty to his juniors.
- Yaşça kendinden küçük olanlara tepeden bakar.
- Tom is only a junior.
- Tom sadece küçük bir çocuk.
Show More (5)
|
2 |
junior |
oğul |
n. |
|
- Why was the alleged need to disarm Iraq not brought to light before the election of Bush junior?
- Irak'ın silahsızlandırılması gerektiği iddiası neden oğul Bush'un seçilmesinden önce gündeme getirilmedi?
- Why was the alleged need to disarm Iraq not brought to light before the election of Bush junior?
- Irak'ın silahsızlandırılması gerektiği iddiası neden oğul Bush'un seçilmesinden önce ortaya atılmadı?
Show More (-1)
|
3 |
junior |
üçüncü sınıf öğrencisi |
n. |
|
- I'm only a junior.
- Ben daha üçüncü sınıf öğrencisiyim.
- Tom is a junior at Harvard.
- Tom Harvard'da üçüncü sınıf öğrencisi.
Show More (-1)
|
4 |
junior |
kıdemsiz |
adj. |
|
- Today, 70% of all laws are passed by junior civil servants in working groups.
- Bugün, tüm yasaların %70'i çalışma gruplarındaki kıdemsiz memurlar tarafından kabul edilmektedir.
Show More (-2)
|