|
- It is after all very difficult to produce good literature.
- Neticede iyi edebiyat üretmek çok zordur.
- Literature, space and memory, activating temporal continuity are three areas that play an active role.
- Edebiyat, mekân ve hafıza, zamansal sürekliliği harekete geçiren, etkin rol oynayan üç alandır.
- Allegories are works of literature written as a single, unified, rhetorical device.
- Alegoriler tek, birleşik, retorik bir araç olarak yazılmış edebiyat eserleridir.
- Literature, space and memory, activating temporal continuity are three areas that play an active role.
- Edebiyat, mekân ve hafıza, zamansal sürekliliğin sağlanmasında etkin rol oynayan üç alandır.
- Allegories are works of literature written as a single, unified, rhetorical device.
- Alegoriler, tek, birleşik, retorik bir araç olarak yazılmış edebiyat eserleridir.
- Literature, space and memory, activating temporal continuity are three areas that play an active role.
- Edebiyat, mekân ve hafıza, zamansal sürekliliğin harekete geçirilmesinde etkin rol oynayan üç alandır.
- Alienation is a common theme of twentieth-century literature.
- Yabancılaşma, yirminci yüzyıl edebiyatının ortak bir temasıdır.
- Tom majored in literature at the university.
- Tom üniversitede edebiyat okudu.
- You majored in literature at the university, didn't you?
- Sen üniversitede edebiyat okumuştun, değil mi?
- I majored in literature at the university.
- Üniversitede edebiyat okudum.
- Tom is a teacher of Chinese literature.
- Tom Çin edebiyatı öğretmeni.
- He gave a series of lectures on Japanese literature at UCLA.
- O, Kaliforniya Üniversitesinde Japon edebiyatı üzerine bir dizi konferans verdi.
- You majored in literature at the university, didn't you?
- Üniversitede edebiyat okudunuz, değil mi?
- Reading of literature nourishes the mind.
- Edebiyat okumak zihni besler.
- There is no point in trying to introduce Japanese literature to him.
- Japon edebiyatını ona tanıtmaya çalışmanın bir faydası yok.
- He devoted himself to the study of literature.
- Kendini edebiyat çalışmasına adadı.
- You are good at literature.
- Edebiyatta iyisin.
- He gave a series of lectures on Japanese literature at UCLA.
- Kaliforniya Üniversitesinde Japon edebiyatı üzerine bir dizi ders verdi.
- There is no point in trying to introduce Japanese literature to him.
- Ona Japon edebiyatını tanıtmaya çalışmanın bir anlamı yok.
- He's a professor of literature.
- O bir edebiyat profesörü.
- She went to Italy in order to study literature.
- Edebiyat okumak için İtalya'ya gitti.
- Every perfect man in literature has always been created by the pen of a woman.
- Edebiyattaki her mükemmel erkek, her zaman bir kadının kaleminden çıkmıştır.
- They majored in literature at the university.
- Onlar üniversitede edebiyat okudular.
- Literature can teach us much about ourselves.
- Edebiyat bize kendimiz hakkında çok şey öğretebilir.
- Reading of literature nourishes the mind.
- Edebiyat okumak zihnimizi besler.
- Do you know who won the last Nobel Prize in Literature?
- Son Nobel Edebiyat Ödülü'nü kimin kazandığını biliyor musun?
- Tom majored in Japanese literature in college.
- Tom üniversitede Japon edebiyatı okudu.
- The professor is familiar with contemporary literature.
- Profesör, çağdaş edebiyata aşinadır.
- Japanese literature, in spite of its beauty and riches, is as yet inadequately known in the West.
- Japon edebiyatı güzelliği ve zenginliklerine rağmen, şimdiye kadar batıda yetersiz olarak bilinmektedir.
- She majored in literature at the university.
- Üniversitede edebiyat okudu.
- Literature teaches us about humanity.
- Edebiyat bize insanlığı öğretir.
- I will lecture on literature.
- Edebiyat üzerine ders vereceğim.
- He studies contemporary literature.
- Çağdaş edebiyat alanında okuyor.
- Tom is a professor of Chinese literature.
- Tom bir Çin edebiyatı profesörüdür.
- You are good at literature.
- Sen edebiyatta iyisin.
- We talked about poetry and literature.
- Biz şiir ve edebiyat hakkında konuştuk.
- He's a professor of literature.
- Edebiyat profesörü.
- The professor is familiar with contemporary literature.
- Profesör, çağdaş edebiyata aşina.
- He is already skilled in both math and literature.
- Hem matematik hem de edebiyatta zaten yetenekli.
- My literature course interests me a lot.
- Edebiyat dersim çok ilgimi çekiyor.
- She went to Italy to study literature.
- Edebiyat okumak için İtalya'ya gitti.
- He devoted himself to the study of literature.
- Kendini edebiyat çalışmalarına adadı.
- My literature course interests me a lot.
- Edebiyat dersim benim çok ilgimi çekiyor.
- He's a student of Japanese literature.
- O, bir Japon edebiyatı öğrencisidir.
- He studies contemporary literature.
- Çağdaş edebiyat okuyor.
- He majored in literature at the university.
- Üniversitede edebiyat okudu.
- Alienation is a common theme of twentieth-century literature.
- Yabancılaşma yirminci yüzyıl edebiyatının ortak bir teması.
- He's a student of Japanese literature.
- Japon edebiyatı öğrencisi.
- Tom is a teacher of Chinese literature.
- Tom bir Çin edebiyatı öğretmenidir.
- I will lecture on literature.
- Ben edebiyat üzerine ders vereceğim.
- He is proficient in literature.
- Edebiyatta ustadır.
- He won the Nobel Prize for Literature.
- Nobel Edebiyat Ödülü'nü kazandı.
- Mary majored in literature at the university.
- Mary üniversitede edebiyat okudu.
- Tom is a professor of Chinese literature.
- Tom Çin edebiyatı profesörüdür.
- Japanese literature, in spite of its beauty and riches, is as yet inadequately known in the West.
- Japon edebiyatı, tüm güzelliğine ve zenginliğine rağmen, Batı'da henüz yeterince tanınmıyor.
- Literature is the future of a nation.
- Edebiyat bir milletin geleceğidir.
- We majored in literature at the university.
- Biz üniversitede edebiyat okuduk.
- Literature is the future of a nation.
- Edebiyat bir ulusun istikbalidir.
- We talked about poetry and literature.
- Şiir ve edebiyat hakkında konuştuk.
- Every man's work, whether it be literature or music or a picture or architecture or anything else, is always a portrait of himself.
- Her insanın eseri, ister edebiyat, ister müzik, ister resim, ister mimari ya da başka bir şey olsun, her zaman kendisinin bir portresidir.
- He went to the United States to study US literature.
- Amerika Birleşik Devletleri'ne Amerikan edebiyatı okumak için gitti.
- Is Mr Sato good at literature?
- Bay Sato edebiyatta iyi mi?
Show More (59)
|