|
- Integration means living together, not only living alongside each other but living together and growing together.
- Entegrasyon birlikte yaşamak, sadece yan yana yaşamak değil, birlikte yaşamak ve birlikte büyümek demektir.
- We must defend the values that we, men and women, espouse in order that we may live together in freedom.
- Özgürlük içinde birlikte yaşayabilmemiz için kadın ve erkek olarak benimsediğimiz değerleri savunmalıyız.
- Within the Community, Europeans are learning to live together as one and the same people.
- Topluluk içinde Avrupalılar tek ve aynı halk olarak birlikte yaşamayı öğreniyor.
- To defend the idea that everywhere in Europe people may live in freedom, in plurality, and may live together.
- Avrupa'nın her yerinde insanların özgürlük içinde çoğulculuk içinde ve birlikte yaşayabilecekleri fikrini savunmak.
- We do not ask Europeans to have been married for three years before they can live together.
- Avrupalıların birlikte yaşayabilmeleri için üç yıldır evli olmalarını istemiyoruz.
- You can also look at alternatives; how long people have been living together, for example.
- Alternatiflere de bakabilirsiniz; örneğin insanların ne kadar süredir birlikte yaşadıkları gibi.
- The children of Palestine and Israel will live together in this region.
- Filistin ve İsrail'in çocukları bu bölgede birlikte yaşayacaklar.
- The children of Palestine and Israel will live together in this region.
- Filistinlilerin ve İsraillilerin çocukları bu bölgede birlikte yaşayacaklar.
- You live together and you had three dates tonight.
- Birlikte yaşıyorsunuz ve bu gece üç buluşmanız vardı.
- If we don't trust each other, we won't be able to live together.
- Birbirimize güvenmezsek, birlikte yaşayamayız.
- We live together now.
- Artık birlikte yaşıyoruz.
- We had to live together.
- Birlikte yaşamak zorunda kaldık.
- We live together now.
- Şimdi birlikte yaşıyoruz.
- I think that our living together has influenced your habits.
- Birlikte yaşamamızın alışkanlıklarını etkilediğini düşünüyorum.
- Sami and Layla live together.
- Sami ve Layla birlikte yaşıyorlardı.
- They don't want to live together.
- Birlikte yaşamak istemiyorlar.
- They lived together for two years before they got married.
- Evlenmeden önce iki yıl birlikte yaşamışlar.
- A fox and a bear lived together.
- Bir tilki ve bir ayı birlikte yaşarmış.
- Families should live together.
- Aileler birlikte yaşamalı.
- Are you sure you want to live together with me?
- Benimle birlikte yaşamak istediğine emin misin?
- Why did you actually get divorced if you still live together?
- Gerçekten hâlâ birlikte yaşıyorsanız neden boşandınız?
- Tom's parents don't want Tom and Mary to live together until after they are married.
- Tom'un anne-babası Tom ve Marry'nin evleninceye kadar birlikte yaşamalarını istemiyor.
- If we don't trust each other, we won't be able to live together.
- Eğer birbirimize güvenmezsek, birlikte yaşayamayız.
- Mary and her boyfriend lived together for four years.
- Mary ve erkek arkadaşı dört yıl birlikte yaşadılar.
- We can't live together forever.
- Sonsuza kadar birlikte yaşayamayız.
- We used to live together.
- Eskiden birlikte yaşardık.
- Tom's parents don't want Tom and Mary to live together until after they are married.
- Tom'un ailesi Tom ve Mary'nin evlenene kadar birlikte yaşamalarını istemiyor.
- Mary and her boyfriend lived together for four years.
- Mary ve onun erkek arkadaşı dört yıl birlikte yaşadılar.
- We're not living together.
- Birlikte yaşamıyoruz.
- Tom got acquainted with Mary on Tatoeba last year and now they live together.
- Tom geçen yıl Tatoeba'da Mary ile tanıştı ve şimdi birlikte yaşıyorlar.
- It is hard for the couple to live together any longer.
- Çift için artık birlikte yaşamak çok zor.
- I think that our living together has influenced your habits.
- Sanırım birlikte yaşamamız senin alışkanlıklarını etkiledi.
- She and her boyfriend live together.
- O ve erkek arkadaşı birlikte yaşıyorlar.
- We've been living together for the last three years.
- Son üç yıldır birlikte yaşıyoruz.
- We used to live together.
- Biz birlikte yaşardık.
- We live together.
- Birlikte yaşıyoruz.
- We may not enjoy living together, but dying together isn't going to solve anything.
- Birlikte yaşamaktan hoşlanmıyor olabiliriz ama birlikte ölmek hiçbir şeyi çözmeyecek.
- Tom and Mary and their children all live together in a small house on the outskirts of Boston.
- Tom, Mary ve çocukları Boston'un dışında küçük bir evde birlikte yaşıyorlar.
- We had to live together.
- Birlikte yaşamak zorundaydık.
- I think that our living together has influenced your habits.
- Sanırım birlikte yaşamamız alışkanlıklarını etkiledi.
- Once upon a time an old man and his wife lived together in a little village.
- Bir zamanlar yaşlı bir adam ve karısı küçük bir köyde birlikte yaşarmış.
- The fox and the bear lived together.
- Tilki ve ayı birlikte yaşıyorlardı.
- We must learn to live together as brothers, or we will perish together as fools.
- Kardeş gibi birlikte yaşamayı öğrenmeliyiz, yoksa aptallar gibi birlikte yok olacağız.
- Tom and I live together.
- Tom ve ben birlikte yaşıyoruz.
- Once upon a time an old man and his wife lived together in a little village.
- Bir zamanlar yaşlı bir adam ve karısı küçük bir köyde birlikte yaşarlarmış.
- Is it possible to live together and yet still be alone?
- Birlikte yaşayıp yine de yalnız olmak mümkün müdür?
- Are you sure you want to live together with me?
- Benimle birlikte yaşamak istediğinden emin misin?
- Tom and Mary don't live together.
- Tom ve Mary birlikte yaşamıyorlar.
- Tom and Mary are living together.
- Tom ve Mary birlikte yaşıyorlar.
- Many people live together but don't get married.
- Birçok insan birlikte yaşıyor ama evlenmiyor.
- The fox and the bear lived together.
- Tilki ve ayı birlikte yaşadılar.
- A fox and a bear lived together.
- Bir tilki ve ayı birlikte yaşadılar.
- Tom and his brother live together.
- Tom ve kardeşi birlikte yaşıyorlar.
- We're going to live together.
- Birlikte yaşayacağız.
- We must learn to live together as brothers, or we will perish together as fools.
- Kardeş olarak birlikte yaşamayı öğrenmeliyiz, yoksa aptallar olarak birlikte yok olacağız.
- She and I didn't live together until marriage.
- O ve ben evlenene kadar birlikte yaşamadık.
- We're not living together.
- Biz birlikte yaşamıyoruz.
- Why did you actually get divorced if you still live together?
- Hâlâ birlikte yaşıyorsanız neden boşandınız?
- They lived together for two years before they got married.
- Onlar evlenmeden önce iki yıl birlikte yaşadı.
- Is it possible to live together and yet still be alone?
- Birlikte yaşamak ve hâlâ yalnız olmak mümkün mü?
- We may not enjoy living together, but dying together isn't going to solve anything.
- Birlikte yaşamaktan hoşlanmayabiliriz ama birlikte ölmek bir şeyi çözmeyecek.
Show More (58)
|