Tureng - pray - Inglés Turco Frases

Historia

	Inglés	Turco
1	pray	dua etmek	v.
	I just pray that one day I take part in a debate when things are getting better. Ben sadece bir gün her şeyin daha iyiye gittiği bir tartışmada yer almak için dua ediyorum. Let us suppose, let us pray, that it is brief. Kısa olduğunu varsayalım, dua edelim. It can no longer pray in aid of the misdemeanours of its predecessors. Artık seleflerinin kabahatleri için dua edemez. We pray that other Member States will not go through that agony either. Diğer Üye Devletlerin de bu acıları yaşamaması için dua ediyoruz. It can no longer pray in aid of the misdemeanours of its predecessors. Artık kendinden öncekilerin kabahatleri için dua edemez. I am therefore hoping and praying that the European Union will sign this protocol. Bu nedenle Avrupa Birliği'nin bu protokolü imzalayacağını umuyor ve bunun için dua ediyorum. Al-Husayn, peace be on him, came forward, stood and prayed. El-Hüseyin, Allah'ın selamı üzerine olsun, öne çıktı, durdu ve dua etti. Al-Husayn, peace be on him, came forward, stood and prayed. Allah'ın selamı üzerine olsun, El-Hüseyin öne çıktı, durdu ve dua etti. Let's pray this secret goes to the grave with T-Bone. Dua edelim de bu sır T-Bone'la birlikte mezara gitsin. Pray they find him; he has this flash drive you say is so valuable. Dua edin onu bulsunlar; çok değerli olduğunu söylediğiniz bu flaş bellek onda. We pray that peace may come to the region quickly. Bölgeye barışın bir an önce gelmesi için dua ediyoruz. We knelt down to pray. Dua etmek için diz çöktük. Tom and Mary prayed together. Tom ve Mary birlikte dua etti. Let's pray he turns out to be a fast learner. Dua edelim de çabuk kavrayan biri çıksın. In church many people get on their knees to pray. Kilisede birçok insan dua etmek için dizlerinin üzerine çöker. She used to pray before going to bed. Uyumadan önce dua ederdi. They prayed in the morning and in the evening. Onlar sabah ve akşam dua etti. She went down on her knees to pray. Dua etmek için dizlerinin üstüne çöktü. Every afternoon, the woman went to church to pray. Her ikindi, kadın kiliseye dua etmeye giderdi. He knows how to pray. Nasıl dua edeceğini biliyor. Many people pray before eating. Birçok kişi yemekten önce dua eder. Tom bowed his head and prayed. Tom başını eğdi ve dua etti. She prayed. Dua etti. Let's just pray this never happens again. Bunun bir daha olmaması için dua edelim. He prays dictatorially. O, diktatörce dua eder. They knelt down and prayed that the war would end soon. Diz çöküp savaşın bir an önce bitmesi için dua ettiler. They prayed that their father would forgive them. Onlar babalarının onları affetmesi için dua etti. Do you want to pray? Dua etmek ister misiniz? I pray that God will forgive me. Tanrının beni affedeceğine dair dua ediyorum. Let's pray. Dua edelim. Killing people while they pray is the lowest thing imaginable. İnsanları dua ederken öldürmek hayal edilebilecek en alçak şeydir. Killing people while they pray is the most contemptible thing imaginable. İnsanları dua ederken öldürmek hayal edilebilecek en aşağılık şeydir. She prayed that her father would forgive her. Babasının onu affetmesi için dua etti. I sometimes pray in the meeting room. Ben bazen toplantı odasında dua ederim. Sami hasn't prayed yet. Sami henüz dua etmedi. She went down on her knees to pray. Dua etmek için dizlerinin üzerine çöktü. Tom began to pray. Tom dua etmeye başladı. Hasn't Rita's aunt prayed? Rita'nın teyzesi dua etmedi mi? Killing people while they pray is the most despicable thing imaginable. İnsanları dua ederken öldürmek hayal edilebilecek en aşağılık şeydir. After hours of walking, they stopped to pray in a church. Saatlerce yürüdükten sonra bir kilisede dua etmek için durdular. I haven't prayed. Hiç dua etmedim. Tom began praying. Tom dua etmeye başladı. Killing people while they pray is the lowest thing imaginable. İnsanları dua ederken öldürmek hayal edilebilecek en aşağılık şeydir. I pray that you will have the best of luck. Şansının yaver gitmesi için dua ediyorum. Let's all pray together. Hepimiz birlikte dua edelim. I am praying the time passes quickly. Zamanın çabuk geçmesi için dua ediyorum. She prayed. O dua etti. We all knelt down to pray. Dua etmek için hepimiz diz çöktük. The monk prays for an hour, while the nun boils the herb in the kitchen. Rahibe mutfakta ot kaynatırken keşiş bir saattir dua ediyor. I do pray sometimes. Bazen dua ediyorum. They prayed that their father would forgive them. Babalarının onları affetmesi için dua ettiler. Sami and Layla pray together. Sami ve Layla birlikte dua ediyor. She prayed that her mother would forgive her. Annesinin kendisini affetmesi için dua etti. To work is to pray. Çalışmak dua etmektir. When was the last time you prayed? En son ne zaman dua ettiniz? We all knelt down to pray. Hepimiz dua etmek için diz çöktük. Every afternoon, the woman went to church to pray. Kadın her öğleden sonra dua etmek için kiliseye giderdi. She prayed that her daughters would forgive her. Kızlarının kendisini affetmesi için dua etti. You prayed that your mother would forgive you. Annenin seni affetmesi için dua ettin. She prayed that her children would forgive her. Onun çocuklarının onu affetmesi için dua etti. Killing people while they pray is the lowest thing imaginable. İnsanları dua ederken öldürmek akla gelebilecek en alçakça şey. I get up every morning before sunrise to pray. Her sabah güneş doğmadan önce kalkıp dua ederim. I am praying in my room. Odamda dua ediyorum. He prays several times a day. O, günde birkaç kez dua eder. Muslims always pray facing toward Mecca. Müslümanlar her zaman Mekke'ye doğru yönelerek dua ederler. Did Tom pray? Tom dua etti mi? Sami continued praying. Sami dua etmeye devam etti. Mary prayed that her mother would forgive her. Mary annesinin onu affetmesi için dua etti. I do pray sometimes. Bazen dua ederim. I can teach you how to pray. Nasıl dua edeceğini öğretebilirim. I'm praying. Dua ediyordum. Everyone prayed. Herkes dua etti. I'll pray hard. Çok dua edeceğim. I am praying the time passes quickly. Zamanın hızlı geçmesi için dua ediyorum. Killing people while they pray is the most vile thing imaginable. İnsanları dua ederken öldürmek hayal edilebilecek en aşağılık şeydir. She prayed that her mother would forgive her. Annesi onu affetsin diye dua etti. Why do people kneel down to pray? İnsanlar neden dua etmek için diz çöker? Let's pray he turns out to be a fast learner. Dua edelim de çabuk öğrenen biri olsun. I was praying. Ben dua ediyordum. Let's just pray it never happens again. Onun tekrar olmaması için dua edelim. I pray that you will have the best of luck. Şansınızın açık olması için dua ediyorum. He prayed that his mother would forgive him. O, annesinin onu affetmesi için dua etti. I can teach you how to pray. Sana nasıl dua edeceğini öğretebilirim. Let's pray he turns out to be a fast learner. Dua edelim o çabuk öğrenen biri çıksın. Sami saw Muslims praying. Sami Müslümanların dua ettiğini gördü. Sami doesn't know how to pray. Sami nasıl dua edileceğini bilmiyor. Speaking in some languages sounds like praying. Bazı dillerde konuşmak kulağa dua etmek gibi gelir. I am praying. Dua ediyorum. I prayed. Dua ettim. All we can do is pray. Tek yapabileceğimiz dua etmek. He prays several times a day. Günde birkaç kez dua ediyor. Father Tom is praying in the old chapel. Peder Tom eski şapelde dua ediyor. I cannot pray now. Şimdi dua edemem. Pray! Dua edin! Let's all pray together. Hep birlikte dua edelim. The monks continued to pray. Keşişler dua etmeye devam etti. It's the first time I pray in a mosque. Camide ilk kez dua ediyorum. When was the last time you prayed? En son ne zaman dua ettin? Many people pray before eating. Birçok insan yemekten önce dua eder. They knelt down and prayed that the war would end soon. Onlar diz çöktü ve savaşın yakında sona ermesi için dua etti. I prayed that my mother would forgive me. Annemin beni affetmesi için dua ettim. Pray. Dua edin. Let's pray. Hadi dua edelim. When the shooting began, I just prayed. Çatışma başladığında, sadece dua ettim. Tom prayed. Tom dua etti. He prayed that his mother would forgive him. Annesinin onu affetmesi için dua etti. Tom didn't pray. Tom dua etmedi. Sami and Layla pray together. Sami ve Leyla birlikte dua ediyorlar. I was praying. Dua ediyordum. They prayed that their children would forgive them. Onlar çocuklarının kendilerini affetmesi için dua etti. She used to pray before going to bed. Yatmadan önce dua ederdi. Killing people while they pray is the most vile thing imaginable. İnsanları dua ederken öldürmek akla gelebilecek en alçakça şey. Did Jane pray last night? Jane dün gece dua etti mi? After hours of walking, they stopped to pray in a church. Saatlerce yürüyüşten sonra, dua etmek için bir kilisede durakladılar. Do you want to pray? Dua etmek istiyor musun? We knelt down to pray. Biz dua etmek için diz çöktük. The devout pray in silence. Dindarlar sessizce dua eder. She used to pray before going to bed. Yatağa gitmeden önce dua ederdi. I pray every night. Her gece dua ediyorum. Let's just pray it never happens again. Bir daha olmaması için dua edelim. She prayed that her children would forgive her. Çocuklarının onu affetmesi için dua etti. A church is a place to pray. Kilise dua etmek için bir yerdir. There is nothing more to do except to pray. Dua etmek dışında yapacak hiçbir şey yok. Amayas is praying. Amayas dua ediyor. Have you ever prayed in a mosque? Hiç bir camide dua ettin mi? I'm praying. Dua ediyorum. I pray that God will forgive me. Tanrı'nın beni affetmesi için dua ediyorum. Sami and Layla prayed together. Sami ve Layla birlikte dua ettiler. Maybe we should pray. Belki de dua etmeliyiz. I pray every night. Ben her gece dua ederim. The monk prays for an hour, while the nun boils the herb in the kitchen. Rahip bir saat boyunca dua ederken, rahibe mutfakta ot kaynatıyor. Sami doesn't know how to pray. Sami dua etmeyi bilmiyor. I am praying in my room. Ben odamda dua ediyorum. Tom always prays before eating. Tom her zaman yemekten önce dua eder. Why do people kneel down to pray? İnsanlar dua etmek için neden diz çöküyorlar? They prayed that their children would forgive them. Çocuklarının onları bağışlaması için dua ettiler. I sometimes pray in the meeting room. Bazen toplantı odasında dua ediyorum. Layla started praying. Layla dua etmeye başladı. We prayed together. Birlikte dua ettik. He prays dictatorially. Diktatörce dua ediyor. He knows how to pray. Nasıl dua edileceğini bilir. Let us pray. Dua edelim. The monk is praying. Keşiş dua ediyor. She prayed that her daughters would forgive her. Kızlarının onu affetmesi için dua etti. Killing people while they pray is the most despicable thing imaginable. İnsanları dua ederken öldürmek akla gelebilecek en alçakça şey. Tom was praying. Tom dua ediyordu. Let us pray that this violent crisis would soon be over. Bu şiddetli krizin yakında sona ermesi için dua edelim. Sami doesn't know how to pray. Sami nasıl dua edeceğini bilmiyor. Tom is praying. Tom dua ediyor. Killing people while they pray is the most contemptible thing imaginable. İnsanları dua ederken öldürmek akla gelebilecek en alçakça şey. I cannot pray now. Şu anda dua edemem. I haven't prayed. Dua etmedim. Tom prays several times a day. Tom günde birkaç kez dua eder. Let's just pray this never happens again. Haydi, bunun bir daha olmaması için dua edelim. When the shooting began, I just prayed. Çatışma başladığında sadece dua ettim. Pray without ceasing. Sürekli dua edin. The monks continued to pray. Keşişler dua etmeye devam ettiler. There is nothing more to do except to pray. Dua etmekten başka yapacak bir şey yok. Tom and Mary prayed together. Tom ve Mary birlikte dua ederlerdi. We prayed that our mother would forgive us. Annemizin bizi affetmesi için dua ettik. Sami and Layla prayed together. Sami ve Leyla birlikte dua ettiler. I'm Muslim and I get up every morning before sunrise to pray. Ben Müslümanım ve her sabah güneş doğmadan önce dua etmek için kalkarım. They prayed in the morning and in the evening. Sabah ve akşam dua ettiler. It's the first time I pray in a mosque. İlk kez bir camide dua ediyorum. Show More (161)
2	pray	namaz kılmak	v.
	Have you ever prayed in a mosque? Hiç camide namaz kıldınız mı? Sami saw Muslims praying. Sami Müslümanları namaz kılarken gördü. Sami doesn't know how to pray. Sami nasıl namaz kılınacağını bilmiyor. Sami prayed salatul tasbih. Sami tespih namazı kıldı. I am praying. Namaz kılıyorum. Sami hasn't prayed yet. Sami henüz namaz kılmadı. Sami and Layla pray five times a day. Sami ve Leyla günde beş kez namaz kılıyorlar. Sami continued praying. Sami namaz kılmaya devam etti. Sami and Layla pray five times a day. Sami ve Layla günde beş vakit namaz kılıyor. I'm Muslim and I get up every morning before sunrise to pray. Ben müslümanım ve her sabah namaz kılmak için güneş doğmadan önce kalkıyorum. He drove to the mosque to pray. Namaz kılmak için arabayla camiye gitti. Have you ever prayed in a mosque? Camide namaz kıldın mı hiç? Sami prayed salatul tasbih. Sami salatul tesbih namazını kıldı. Sami doesn't know how to pray. Sami nasıl namaz kılacağını bilmiyor. He drove to the mosque to pray. Namaz kılmak için camiye gitti. Muslims always pray facing toward Mecca. Müslümanlar hep Mekke'ye doğru namaz kılarlar. It's the first time I pray in a mosque. Camide ilk kez namaz kılıyorum. I get up every morning before sunrise to pray. Her sabah namaz kılmak için güneş doğmadan önce kalkarım. Show More (15)
3	pray	ibadet etmek	v.
	Killing people while they pray is the lowest thing imaginable. İnsanları ibadet ederken katletmek akla gelebilecek en aşağılık şey. Killing people while they pray is the most contemptible thing imaginable. İnsanları ibadet ederken katletmek akla gelebilecek en aşağılık şey. Killing people while they pray is the most vile thing imaginable. İnsanları ibadet ederken katletmek akla gelebilecek en aşağılık şey. Muslims pray to God. Müslümanlar Allah'a ibadet eder. Have you ever prayed in a mosque? Camide hiç ibadet ettin mi? Sami prays to Allah. Sami Allah'a ibadet eder. Killing people while they pray is the most despicable thing imaginable. İnsanları ibadet ederken katletmek akla gelebilecek en aşağılık şey. It's the first time I pray in a mosque. Camide ilk defa ibadet ediyorum. Show More (5)
4	pray	yalvarma	n.
	She prayed that her daughters would forgive her. Kızlarının kendisini affetmesi için yalvardı. Show More (-2)