| 1 |
prisoner |
mahkum |
n. |
|
- The prisoners protested against the administration.
- Mahkumlar, yönetimi protesto etti.
- Bautista Barandalla, a Navarrian prisoner, suffers from an incurable illness.
- Navarralı bir mahkum olan Bautista Barandalla, tedavisi mümkün olmayan bir hastalıktan muzdarip.
- The more money the prisoner was able to offer, the more ear the surgeon permitted to remain intact.
- Mahkum ne kadar çok para teklif edebilirse cerrah da o kadar çok kulağın sağlam kalmasına izin veriyordu.
- This is a prisoner from Earth.
- Bu Dünya'dan bir mahkum.
- This is a prisoner from Earth.
- İşte Dünya'dan gelen bir mahkum.
- The judge concluded that the prisoner was innocent.
- Yargıç, mahkumun masum olduğu sonucuna vardı.
- This prisoner's not to be trusted.
- Bu mahkûm güvenilir değil.
- The prisoner wore an orange jumpsuit.
- Mahkum turuncu bir tulum giyiyordu.
- The prisoner escaped from prison.
- Mahkum hapishaneden kaçtı.
- Tom is a prisoner.
- Tom bir mahkum.
- The escaped prisoner is still at large.
- Kaçan mahkum hala serbest.
- All the prisoners have been set free.
- Tüm mahkûmlar serbest bırakıldı.
- The escaped prisoner hasn't yet been caught.
- Kaçan mahkum henüz yakalanmadı.
- The prisoner was set at liberty.
- Mahkum serbest bırakıldı.
- After being whipped, the prisoner replied.
- Kırbaçlandıktan sonra, mahkum cevap verdi.
- You're the prisoner.
- Sen mahkumsun.
- The prisoner was set free yesterday.
- Mahkum dün serbest bırakıldı.
- He is prisoner, but he is innocent.
- O mahkum ama masum.
- They tortured the prisoner first and then killed him.
- Mahkuma önce işkence ettiler, sonra da öldürdüler.
- They bound the prisoner's arms and legs.
- Mahkumun kollarını ve bacaklarını bağladılar.
- The prisoner who escaped two days ago is still at large.
- İki gün önce kaçan mahkum hala firari.
- You're a prisoner.
- Sen bir mahkumsun.
- He ordered them to release the prisoner.
- Mahkumu serbest bırakmalarını emretti.
- Watch the prisoner.
- Mahkumu izle.
- I'm prisoner for a crime I didn't commit.
- Ben işlemediğim bir suçtan dolayı mahkumum.
- They released the prisoner.
- Mahkumu serbest bıraktılar.
- Tom is still a prisoner.
- Tom hala bir mahkum.
- The escaped prisoner hasn't been caught yet.
- Kaçan mahkûm henüz yakalanmadı.
- I tortured the prisoners.
- Mahkûmlara işkence ettim.
- It never occurred to me that he might be an escaped prisoner.
- Kaçak bir mahkum olabileceği hiç aklıma gelmedi.
- The escaped prisoner hasn't been caught.
- Kaçan mahkum henüz yakalanmadı.
- He tortured a prisoner.
- Bir mahkuma işkence etti.
- Step away from the prisoner.
- Mahkumdan uzaklaş.
- This prisoner's not to be trusted.
- Bu mahkuma güven olmaz.
- It never occurred to me that he might be an escaped prisoner.
- Onun kaçan bir mahkum olabileceği aklımın ucundan geçmedi.
- I'll guard the prisoner.
- Mahkumu koruyacağım.
- Don't release that prisoner.
- O mahkumu serbest bırakma.
- We have a prisoner.
- Bir mahkumumuz var.
- Tom wasn't a prisoner.
- Tom mahkum değildi.
- You're not a prisoner here.
- Burada mahkum değilsin.
- The prisoner has escaped!
- Mahkûm kaçtı!
- Tom is a prisoner.
- Tom bir mahkûm.
- The prisoner was found guilty by the judge.
- Mahkum yargıç tarafından suçlu bulundu.
- Is Tom a prisoner?
- Tom bir mahkûm mu?
- The prisoner was brought before a judge.
- Mahkum yargıç önüne çıkarıldı.
- The prisoner was behind bars for two months.
- Mahkum, iki ay parmaklıklar arkasındaydı.
- I'm a prisoner.
- Ben bir mahkumum.
- Am I a prisoner?
- Ben bir mahkum muyum?
- We were prisoners.
- Biz mahkûmduk.
- The prisoner was pardoned by the governor.
- Mahkûm vali tarafından affedildi.
- He ordered them to release the prisoners.
- Mahkûmları serbest bırakmalarını emretti.
- The prisoner dug a hole under the prison wall.
- Mahkum hapishane duvarının altına bir çukur kazdı.
- The prison guard made every prisoner write a novel.
- Hapishane gardiyanı her mahkuma bir roman yazdırdı.
- Prisoner is discharged.
- Mahkum taburcu edildi.
- You're the prisoner.
- Sen mahkûmsun.
- The prisoner was given his freedom.
- Mahkuma özgürlüğü verildi.
- We're prisoners.
- Biz mahkûmuz.
- You tortured a prisoner.
- Bir mahkuma işkence ettin.
- Am I a prisoner?
- Ben mahkum muyum?
- The prisoner broke away from the guards who were holding him.
- Mahkum kendisini tutan gardiyanlardan kaçtı.
- The prisoner who escaped is still at large.
- Kaçan mahkum hala serbest.
- A prisoner has escaped.
- Bir mahkûm kaçtı.
- The prisoner denied that he had killed a policeman.
- Mahkum bir polisi öldürdüğünü inkar etti.
- I'm a prisoner.
- Ben bir mahkûmum.
- She tortured a prisoner.
- Bir mahkuma işkence etti.
- Everybody showed sympathy toward the prisoner.
- Herkes mahkuma karşı sempati duyuyordu.
- The escaped prisoner hasn't been caught yet.
- Kaçan mahkum henüz yakalanmadı.
- Five prisoners were recaptured, but three others are still at large.
- Beş mahkûm yeniden tutuklandı, ancak diğer üçü hâlâ serbest.
- The prisoner is in chains.
- Mahkûm zincire vuruldu.
- There is no denying that the prisoner is guilty.
- Mahkûmun suçlu olduğu yadsınamaz.
- A prisoner has escaped.
- Bir mahkum kaçmış.
- There is no denying that the prisoner is guilty.
- Mahkûmun suçlu olduğu inkar edilemez.
- The prisoner was set at liberty yesterday.
- Mahkûm dün serbest bırakıldı.
- The prisoner was released.
- Mahkûm serbest bırakıldı.
- The prisoner was given his freedom.
- Mahkum özgürlüğüne kavuştu.
- We were prisoners.
- Mahkûmduk.
- The prisoner who escaped two days ago is still at large.
- İki gün önce kaçan mahkum hâlâ serbest.
- Are you a prisoner?
- Mahkum musun?
- Tom is a model prisoner.
- Tom örnek bir mahkûm.
- Have the prisoners been released?
- Mahkûmlar serbest bırakıldı mı?
- A prisoner escaped from the prison.
- Bir mahkum hapishaneden kaçtı.
- The police are pursuing an escaped prisoner.
- Polis kaçan bir mahkumun peşinde.
- The prisoner asked to be released early.
- Mahkum erken tahliye edilmek istedi.
- The prisoner escaped from prison.
- Mahkûm cezaevinden kaçtı.
- The police are pursuing an escaped prisoner.
- Polisler, kaçan bir mahkûmu takip ediyor.
- Nobody can deny that the prisoner is guilty.
- Kimse mahkumun suçlu olduğunu inkar edemez.
- Sami was a model prisoner.
- Sami örnek bir mahkumdu.
- Joe was believed to have shot the prisoner.
- Joe'nun mahkumu vurduğuna inanılıyordu.
- The prisoner was pardoned by the governor.
- Mahkum vali tarafından affedildi.
- The police is searching for an escaped prisoner.
- Polis kaçan bir mahkumu arıyor.
- He ordered them to release the prisoners.
- Mahkûmları özgür bırakmalarını emretti.
- Step away from the prisoner.
- Mahkûmdan uzaklaş.
- The prisoner has escaped!
- Mahkum kaçtı!
- They released the prisoner.
- Onlar mahkûmu serbest bıraktılar.
- After being whipped, the prisoner replied.
- Kırbaçlandıktan sonra mahkum cevap verdi.
- The police are searching for an escaped prisoner.
- Polis kaçan bir mahkumu arıyor.
- The prisoner denied that he had killed a policeman.
- Mahkum bir polisi öldürmüş olduğunu reddetti.
- I was once a prisoner.
- Ben bir zamanlar bir mahkumdum.
- You're a prisoner.
- Sen bir mahkûmsun.
- Are you a prisoner?
- Bir mahkum musun?
- They freed the prisoner.
- Mahkumu serbest bıraktılar.
- The prisoner wore an orange jumpsuit.
- Mahkum turuncu bir tulum giydi.
- We're all prisoners here.
- Burada hepimiz mahkûmuz.
- The prisoner was set at liberty yesterday.
- Mahkûm dün özgür bırakıldı.
- Is Tom a prisoner?
- Tom bir mahkum mu?
Show More (102)
|
| 2 |
prisoner |
tutuklu |
n. |
|
- Some of these prisoners are extremely dangerous.
- Bu tutuklulardan bazıları son derece tehlikelidir.
- In this context, it is pretty scandalous that a humanitarian worker should continue to be held prisoner.
- Bu bağlamda bir insani yardım çalışanının tutuklu kalmaya devam etmesi oldukça skandaldır.
- Washington's claims are based on Al Qaida prisoners in Guantanamo Bay.
- Washington'un iddiaları Guantanamo Körfezi'ndeki El Kaide tutuklularına dayanıyor.
- Washington's claims are based on Al Qaida prisoners in Guantanamo Bay.
- Washington'un iddiaları Guantanamo Körfezi'ndeki El Kaide tutuklularına dayanmaktadır.
- However, we must insist that political and religious prisoners are released.
- Ancak, siyasi ve dini tutukluların serbest bırakılması konusunda ısrarcı olmalıyız.
- The ELDR Group has tabled a number of amendments concerning, for example, the 200 Lebanese held prisoner in Syria.
- ELDR Grubu, örneğin Suriye'de tutuklu bulunan 200 Lübnanlı ile ilgili bir dizi değişiklik önergesi sunmuştur.
- The prisoners include a Greek citizen, Kostas Kastanias, who has serious health problems.
- Tutuklular arasında ciddi sağlık sorunları olan Yunan vatandaşı Kostas Kastanias da bulunmaktadır.
- Choir of former prisoners will perform a mellow song Evening Bells.
- Eski tutuklular korosu "Akşam Çanları" adlı hoş bir şarkıyı icra edecek.
- The prisoner was brought before a judge.
- Tutuklu, bir hakim huzuruna çıkarıldı.
- The judge concluded that the prisoner was innocent.
- Hakim tutuklunun suçsuz olduğuna karar verdi.
- They tortured the prisoner first and then killed him.
- Onlar, tutukluya önce işkence ettiler ve sonra onu öldürdüler.
- The prisoner was set free yesterday.
- Tutuklu dün salıverildi.
- The prisoner was set at liberty yesterday.
- Tutuklu dün serbest bırakıldı.
- Nobody can deny that the prisoner is guilty.
- Tutuklunun suçlu olduğunu hiç kimse reddedemez.
- Prisoners aren't required to speak.
- Tutukluların konuşmaları gerekmiyor.
- The escaped prisoner hasn't yet been caught.
- Kaçan tutuklu henüz yakalanmadı.
- The prisoner was given his freedom.
- Tutukluya özgürlüğü verildi.
- Tom was sent to a prisoner camp.
- Tom tutuklu kampına gönderildi.
- The prisoner broke away from the guards who were holding him.
- Tutuklu onu tutan gardiyanlardan kaçtı.
- The escaped prisoner hasn't been caught.
- Kaçan tutuklu yakalanmadı.
- Sami was a model prisoner.
- Sami örnek bir tutukluydu.
- The prisoner was set at liberty yesterday.
- Tutuklu dün salıverildi.
- Everybody showed sympathy toward the prisoner.
- Herkes tutukluya karşı sempati gösterdi.
- They dealt with the prisoners kindly.
- Tutuklularla nazikçe ilgilendiler.
- The prisoner was set free yesterday.
- Tutuklu dün serbest bırakıldı.
- Tom wasn't a prisoner.
- Tom bir tutuklu değildi.
- Joe was believed to have shot the prisoner.
- Joe'nun tutukluyu vurduğuna inanılıyordu.
- Don't release that prisoner.
- O tutukluyu serbest bırakmayın.
- Those prisoners were set free yesterday.
- Şu tutuklular dün serbest bırakıldı.
- Are they all prisoners?
- Onların hepsi tutuklu mu?
- I'm releasing the prisoners.
- Tutukluları serbest bırakıyorum.
- Tom is still a prisoner.
- Tom hâlâ bir tutuklu.
- The escaped prisoner is still at large.
- Kaçan tutuklu hala serbest.
- They bound the prisoner's arms and legs.
- Onlar tutuklunun kollarını ve bacaklarını bağladılar.
- He spent six years as a political prisoner in South Africa.
- O siyasi bir tutuklu olarak Güney Afrika'da altı yıl geçirdi.
- The prisoner was given his freedom.
- Tutuklu serbest bırakıldı.
- The prisoner who escaped is still at large.
- Kaçan tutuklu hâlâ kaçak.
- She tortured a prisoner.
- O bir tutukluya işkence etti.
- Are you a prisoner?
- Sen bir tutuklu musun?
Show More (36)
|
| 3 |
prisoner |
esir |
n. |
|
- The commander is still being held prisoner by the terrorists.
- Komutan hala teröristler tarafından esir ediliyor.
- The ELDR Group has tabled a number of amendments concerning, for example, the 200 Lebanese held prisoner in Syria.
- ELDR Grubu, örneğin Suriye'de esir tutulan 200 Lübnanlı ile ilgili olarak bir dizi değişiklik önergesi sunmuştur.
- Show us that Greece, and this also goes for Turkey, is not a prisoner of the past.
- Bize Yunanistan'ın ve bu Türkiye için de geçerli, geçmişin esiri olmadığını gösterin.
- Show us that Greece, and this also goes for Turkey, is not a prisoner of the past.
- Bize Yunanistan'ın, ki bu Türkiye için de geçerli, geçmişin esiri olmadığını gösterin.
- We don't take any prisoners.
- Biz esir almayız.
- Grant took 14,000 prisoners.
- Grant 14,000 esir aldı.
- The prisoners fled from the concentration camp.
- Esirler, toplama kampından kaçtı.
- Tom is now being held prisoner.
- Tom şu anda esir tutuluyor.
- Take no prisoners.
- Esir almak yok.
- Tom was sent to a prisoner camp.
- Tom bir esir kampına gönderildi.
- You are my prisoner.
- Sen benim esirimsin.
- Tom is now being held prisoner.
- Tom artık esir tutuluyor.
- Sami was held prisoner.
- Sami esir tutulmuştu.
- No prisoners were taken.
- Hiç esir alınmadı.
- Don't take any prisoners.
- Kimseyi esir almayın.
- Sami took another girl prisoner.
- Sami başka bir kızı esir aldı.
- Tom fled from the prisoner camp.
- Tom esir kampından kaçtı.
- I'm being held prisoner.
- Ben esir tutuluyorum.
- I'm being held prisoner.
- Esir tutuluyorum.
- Tom is being held prisoner.
- Tom esir tutuluyor.
Show More (17)
|
| 4 |
prisoner |
tutsak |
n. |
|
- Every person is a prisoner of their own acts.
- Herkes kendi eylemlerinin tutsağıdır.
- Kill all the prisoners.
- Bütün tutsakları öldür.
- Grant took 14,000 prisoners.
- Grant, 14.000 tutsak aldı.
- I was once a prisoner.
- Ben de bir zamanlar tutsaktım.
- Consider yourselves my prisoners.
- Kendinizi benim tutsaklarım olarak düşünün.
- I'm still your prisoner, aren't I?
- Hâlâ senin tutsağınım, değil mi?
- They told him he was their prisoner.
- Ona kendilerinin tutsağı olduğunu söylediler.
- They were taken prisoner.
- Tutsak edilmişlerdi.
- You're not a prisoner here.
- Sen burada tutsak değilsin.
- She was taken prisoner.
- Tutsak düşmüştü.
- Consider yourselves my prisoners.
- Kendinizi benim tutsaklarım olarak görün.
- Are you a prisoner?
- Tutsak mısın?
- You're our prisoner.
- Sen bizim tutsağımızsın.
- Sami took another girl prisoner.
- Sami başka bir kızı daha tutsak olarak aldı.
- You are my prisoner.
- Sen benim tutsağımsın.
- I have a prisoner.
- Bir tutsağım var.
- Tom is my prisoner.
- Tom benim tutsağım.
Show More (14)
|
| 5 |
prisoner |
hükümlü |
n. |
|
- He tortured a prisoner.
- O bir hükümlüye işkence etti.
- The prison guard made every prisoner write a novel.
- Hapishane gardiyanı her hükümlüye bir roman yazdırdı.
Show More (-1)
|
| 6 |
prisoner |
mahpus |
n. |
|
- Some prisoners have declared that they will resist being moved to the new prisons.
- Bazı mahpuslar, yeni cezaevlerine götürülmeye karşı direneceklerini beyan etmişlerdir.
Show More (-2)
|
| 7 |
prisoner |
sanık |
n. |
|
- The prisoner was found guilty by the judge.
- Sanık, yargıç tarafından suçlu bulundu.
Show More (-2)
|
| 8 |
prisoner |
hapis |
n. |
|
- I'm prisoner for a crime I didn't commit.
- İşlemediğim bir suçtan dolayı hapisteyim.
Show More (-2)
|
