1 |
purse |
çanta |
n. |
|
- Mary forgot her purse in the car.
- Mary çantasını arabada unutmuş.
- Mary rummaged through her purse.
- Mary çantasını karıştırdı.
- Dan examined the contents of the victim's purse.
- Dan kurbanın çantasının içeriğini inceledi.
- Mary grabbed her purse and left.
- Mary çantasını aldı ve gitti.
- Mary hit Tom with her purse.
- Mary çantasıyla Tom'a vurdu.
- Tom saw Mary's purse on the counter.
- Tom, Mary'nin çantasını tezgahın üzerinde gördü.
- Mary started digging into her purse to find her keys.
- Mary anahtarlarını bulmak için çantasını karıştırmaya başladı.
- Mary left her purse in her car.
- Mary çantasını arabasında bıraktı.
- I don't have my purse.
- Benim çantam yok.
- Mary got her phone out of her purse.
- Mary çantasından telefonunu çıkardı.
- Is this your purse?
- Bu sizin çantanız mı?
- She grabbed her purse and left.
- O, çantasını aldı ve gitti.
- Don't think I'm perverse, but I've seen several condoms in her purse.
- Sapık olduğumu düşünmeyin ama çantasında birkaç prezervatif gördüm.
- Mary pulled an envelope out of her purse and handed it to Tom.
- Mary çantasından bir zarf çıkardı ve onu Tom'a uzattı.
- Mary carries pepper spray in her purse.
- Mary çantasında biber gazı taşıyor.
- Mary put her purse on the kitchen table.
- Mary çantasını mutfak masasına koydu.
- I didn't think to grab my purse.
- Çantamı almayı düşünmedim.
- Tom stole Mary's purse.
- Tom, Mary'nin çantasını çaldı.
- Your passport is in my purse.
- Pasaportun çantamda.
- Mary reached in her purse and pulled out her checkbook.
- Mary çantasına uzandı ve çek defterini çıkardı.
- I forgot my purse in the church.
- Çantamı kilisede unuttum.
- Will this fit in your purse?
- Bu çantana sığacak mı?
- He stole my purse from me.
- O, benden çantamı çaldı.
- This purse is made of paper.
- Bu çanta kağıttan yapılmış.
- Mary pulled an envelope out of her purse and handed it to Tom.
- Mary çantasından bir zarf çıkardı ve Tom'a uzattı.
- Mother closed her purse with a snap.
- Annem çantasını çat diye kapattı.
- I didn't think to grab my purse.
- Çantamı almak aklıma gelmedi.
- Her purse is the same color as her shoes.
- Çantası ayakkabılarıyla aynı renk.
- A boy snatched my purse as he rode by on his bicycle.
- Bir çocuk bisikletiyle geçerken çantamı kaptı.
- Sami stole Layla's purse.
- Sami, Layla'nın çantasını çaldı.
- Mary started digging into her purse to find her keys.
- Mary anahtarlarını bulmak için çantasını araştırmaya başladı.
- Mary reached inside her purse and pulled out her license.
- Mary çantasına uzandı ve ehliyetini çıkardı.
- Tom stole my purse.
- Tom çantamı çaldı.
- Layla gave the robbers her purse but they weren't satisfied.
- Layla soygunculara çantasını verdi ama onlar memnun olmamıştı.
- Sami saw jewelry in Layla's purse.
- Sami, Layla'nın çantasında mücevher gördü.
- Mary reached into her purse and took out a photo.
- Mary çantasına uzandı ve bir fotoğraf çıkardı.
- Mary left her purse at home.
- Mary çantasını evde unutmuş.
- Tom took money out of Mary's purse.
- Tom Mary'nin çantasından para aldı.
- Sami found a purse full of credit cards.
- Sami kredi kartlarıyla dolu bir çanta buldu.
- She opened her purse and took out her chequebook.
- Çantasını açtı ve çek defterini çıkardı.
- She misplaced her purse.
- Çantasını kaybetmiş.
- Mary grabbed her purse.
- Mary çantasını tuttu.
- Mary lost her purse.
- Mary çantasını kaybetti.
- Don't think I'm perverse, but I've seen several condoms in her purse.
- Sapık olduğumu düşünme ama onun çantasında birkaç prezervatif gördüm.
- Mary pulled her wallet out of her purse.
- Mary çantasından cüzdanını çıkardı.
- This is the same purse that I lost a week ago.
- Bu bir hafta önce kaybettiğim çantanın aynısı.
- The man stole my purse.
- Adam çantamı çaldı.
- There are a variety of articles in her purse.
- Çantasında çeşitli eşyalar var.
- Dan examined the contents of the victim's purse.
- Dan kurbanın çantasının içindekileri inceledi.
- Mary looked in her purse.
- Mary çantasına baktı.
- Tom stole some money from his mother's purse.
- Tom annesinin çantasından biraz para çaldı.
- Mary put her purse on the table.
- Mary çantasını masanın üzerine koydu.
- Is this your purse?
- Bu senin çantan mı?
- I don't like to carry a purse.
- Ben çanta taşımayı sevmiyorum.
- There are many articles in her purse.
- Çantasında birçok eşya var.
- There were many fingerprints on the purse.
- Çanta üzerinde çok sayıda parmak izi vardı.
- Mary opened her purse and looked around in it.
- Mary çantasını açtı ve içine baktı.
- Carry this in your purse.
- Bunu çantanda taşı.
- She wondered where she had lost her purse.
- Çantasını nerede kaybettiğini merak etti.
- Tom stole some money from Mary's purse.
- Tom, Mary'nin çantasından biraz para çaldı.
- Mother closed her purse with a snap.
- Annem çantasını şak diye kapattı.
- I saw Tom stealing something out of your purse.
- Tom'u çantandan bir şey çalarken gördüm.
- Tom handed Mary her purse.
- Tom Mary'ye çantasını verdi.
- Mary claimed that her purse had been stolen.
- Mary çantasının çalındığını iddia etti.
- Mary slammed her purse on the table.
- Mary çantasını masaya çarptı.
- Mary left her purse at home.
- Mary çantasını evde bıraktı.
- Your purse is open.
- Çantanız açık.
- Mary doesn't carry a purse.
- Mary çanta taşımaz.
- Have you seen my purse?
- Çantamı gördünüz mü?
- I left my purse behind.
- Çantamı geride bıraktım.
- Tom handed Mary her purse.
- Tom Mary'ye çantasını uzattı.
- Mary took her key out of her purse and unlocked the door.
- Mary çantasından anahtarını aldı ve kapıyı açtı.
- There were many fingerprints on the purse.
- Çantanın üzerinde bir sürü parmak izi vardı.
- I've lost my purse again.
- Ben çantamı tekrar kaybettim.
- Tom saw Mary's purse on the counter.
- Tom tezgahta Mary'nin çantasını gördü.
- Mary grabbed her purse and headed for the door.
- Mary çantasını aldı ve kapıya yöneldi.
- Mary threw her purse on the bed.
- Mary çantasını yatağın üzerine fırlattı.
- Slip this into your purse.
- Bunu çantana koy.
- She was looking for the keys in her purse when he attacked her.
- Adam ona saldırdığında çantasında anahtarları arıyordu.
- She lost her purse.
- O, çantasını kaybetti.
- Mary took a little mirror out of her purse and checked her hair and make-up.
- Mary çantasından küçük bir ayna çıkardı ve saçını ve makyajını kontrol etti.
- I put my money in a purse.
- Paramı bir çantaya koydum.
- Mary took her key out of her purse and unlocked the door.
- Mary çantasından anahtarını çıkardı ve kapıyı açtı.
- Mary forgot her purse in her car.
- Mary çantasını arabasında unuttu.
- I don't have my purse.
- Çantam yok.
- There are many articles in her purse.
- Onun çantasında çok sayıda makale var.
- Mary placed her purse on the table.
- Mary çantasını masaya koydu.
- She was robbed of her purse.
- Çantası çalındı.
- Tom found a gun in Mary's purse.
- Tom, Mary'nin çantasında bir silah buldu.
- Tom found Mary's purse under the sofa.
- Tom Mary'nin çantasını kanepenin altında buldu.
- Tom bought Mary a purse for her birthday.
- Tom doğum günü için Mary'ye bir çanta aldı.
- The man robbed me of my purse.
- Adam çantamı çaldı.
- I examined the purse again, and found it empty.
- Çantayı tekrar inceledim ve boş olduğunu gördüm.
- Mary looked in her purse, but she didn't find what she was looking for.
- Mary çantasına baktı ama aradığı şeyi bulmadı.
- Mary left her purse in her car.
- Mary çantasını arabasında unutmuş.
- Layla gave the robbers her purse but they weren't satisfied.
- Leyla soygunculara çantasını verdi ama onlar tatmin olmadılar.
- Mary threw her purse on the bed.
- Mary çantasını yatağa attı.
- Mary forgot her purse in her car.
- Mary çantasını arabasında unutmuş.
- Did you find your purse?
- Çantanı buldun mu?
- Her purse is the same color as her shoes.
- Onun çantası ayakkabılarıyla aynı renktedir.
- She carried a silk purse.
- O ipek bir çanta taşıdı.
- He stole my purse from me.
- Benden çantamı çaldı.
- She found her purse under the desk.
- O, çantasını masanın altında buldu.
- I saw Tom stealing something out of your purse.
- Tom'un çantandan bir şey çaldığını gördüm.
- Have you seen my purse?
- Çantamı gördün mü?
- She carried a silk purse.
- İpek bir çanta taşıyordu.
- Mary got her phone out of her purse.
- Mary telefonunu çantasından çıkardı.
- Mary took her phone out of her purse and took a picture.
- Mary çantasından telefonunu çıkardı ve bir fotoğraf çekti.
- She found her purse under the desk.
- Masanın altında çantasını buldu.
- Among the items found in the purse was the photo of a man.
- Çantadan çıkanlar arasında bir adamın resmi de vardı.
- Your purse is similar to mine.
- Çantanız benimkine benziyor.
- Tom gave Mary the receipt and told her to put it in her purse.
- Tom Mary'ye fişi verdi ve çantasına koymasını söyledi.
- Tom took money out of Mary's purse.
- Tom, Mary'nin çantasından para aldı.
- This purse is made of paper.
- Bu çanta kağıttan yapılmıştır.
- Tom found Mary's purse.
- Tom, Mary'nin çantasını buldu.
- Paul wasn't with Mary when her purse was stolen.
- Çantası çalındığında Paul, Mary'nin yanında değildi.
- Mary doesn't carry a purse.
- Mary bir çanta taşımaz.
- Mary placed her purse on the table.
- Mary çantasını masanın üzerine koydu.
- Mother closed her purse with a snap.
- Annem çantasını bir çırpıda kapattı.
- You carry too much stuff in your purse.
- Çantanda çok fazla şey taşıyorsun.
- That's my purse.
- O benim çantam.
- She lost her purse.
- Çantasını kaybetti.
- Where's Mary's purse?
- Mary'nin çantası nerede?
- Tom found Mary's purse under the sofa.
- Tom, Mary'nin çantasını kanepenin altında buldu.
- Mary grabbed her purse.
- Mary çantasını aldı.
- She grabbed her purse and left.
- Çantasını aldı ve gitti.
- You can't make a silk purse out of a sow's ear.
- Domuz kulağından ipek çanta yapamazsın.
- What did you do with my purse?
- Çantama ne yaptın?
- There are a variety of articles in her purse.
- Çantasında çeşitli şeyler var.
- Mary looked in her purse, but she didn't find what she was looking for.
- Mary çantasına baktı ama aradığını bulamadı.
- Mary took her phone out of her purse and took a picture.
- Mary çantasından telefonunu çıkardı ve bir resim çekti.
- When he saw the policeman, the thief dropped the purse and ran.
- Hırsız polisi görünce çantayı bırakıp kaçtı.
- Among the items found in the purse was the photo of a man.
- Çantada bulunanlar arasında bir adamın fotoğrafı da vardı.
- Give me your purse and your cellphone.
- Çantanızı ve cep telefonunuzu bana verin.
- Mary put her purse on the kitchen table.
- Mary çantasını mutfak masasının üzerine koydu.
- Layla left her purse at home.
- Leyla çantasını evde bıraktı.
- Tom found a purse on the sidewalk.
- Tom kaldırımda bir çanta buldu.
- I don't carry a purse.
- Ben çanta taşımam.
- Tom stole money from his mother's purse.
- Tom annesinin çantasından para çaldı.
- Will this fit in your purse?
- Bu çantana sığar mı?
- Mary reached for her purse.
- Mary çantasına uzandı.
- Tom stole money from Mary's purse.
- Tom Mary'nin çantasından para çaldı.
- Tom swiftly approached Mary and snatched her purse from her.
- Tom hızla Mary'ye yaklaştı ve çantasını elinden aldı.
- She grabbed her purse.
- Çantasını aldı.
Show More (141)
|
2 |
purse |
cüzdan |
n. |
|
- No viable parliamentary democracy can exist without the power of the purse.
- Hiçbir uygulanabilir parlamenter demokrasi, cüzdan gücü olmadan var olamaz.
- Mary lost her purse yesterday.
- Mary dün cüzdanını kaybetti.
- Your passport is in my purse.
- Pasaportun cüzdanımda.
- Tom found a purse on the sidewalk.
- Tom kaldırımda bir cüzdan buldu.
- She was robbed of her purse.
- Onun cüzdanını çaldılar.
- My purse was stolen on the bus.
- Otobüste cüzdanımı çaldırdım.
- How much money do you have in your purse?
- Cüzdanınızda ne kadar paranız var?
- Mary forgot her purse in the car.
- Mary cüzdanını arabada unuttu.
- My purse was stolen.
- Cüzdanım çalındı.
- Tom wasn't with Mary when her purse was stolen.
- Tom, Mary'nin cüzdanı çalındığında Mary ile birlikte değildi.
- Tom stole money from Mary's purse.
- Tom Mary'nin cüzdanından para çaldı.
- It occurred to me that I had left my purse at home.
- Cüzdanı evde unuttuğum aklıma geldi.
- I forgot my purse in the church.
- Cüzdanımı kilisede unuttum.
- When did you miss the purse?
- Cüzdanı ne zaman kaybettin.
- Don't lose your purse.
- Cüzdanını kaybetme.
- How much money do you have in your purse?
- Cüzdanında ne kadar para var?
- A man stole my purse.
- Bir adam cüzdanımı çaldı.
- Can you hold my purse?
- Cüzdanımı tutabilir misin?
- I forgot my purse.
- Cüzdanımı unutmuşum.
- I lost my purse.
- Cüzdanımı kaybettim.
- A boy snatched my purse as he rode by on his bicycle.
- Bir çocuk bisikletine binerken cüzdanımı çarptı.
- Paul wasn't with Mary when her purse was stolen.
- Paul, Mary'nin cüzdanı çalındığında onunla birlikte değildi.
- Tom stole my purse.
- Tom cüzdanımı çaldı.
- I did not miss my purse till I got home.
- Eve varıncaya kadar cüzdanımın yokluğunu hissetmedim.
- Tom stole Mary's purse.
- Tom, Mary'nin cüzdanını çaldı.
- I must have lost my purse in the supermarket.
- Cüzdanımı süpermarkette kaybetmiş olmalıyım.
- I put my money in a purse.
- Paramı bir cüzdana koydum.
- Will this fit in your purse?
- Bu cüzdanına sığar mı?
- It occurred to me that I had left my purse at home.
- Cüzdanımı evde unuttuğum aklıma geldi.
- Don't lose your purse.
- Cüzdanınızı kaybetmeyin.
- Tom gave Mary the receipt and told her to put it in her purse.
- Tom fişi Mary'ye verdi ve onu cüzdanına koymasını söyledi.
- Your purse is similar to mine.
- Cüzdanınız benimkine benziyor.
- When he saw the policeman, the thief dropped the purse and ran.
- Hırsız, polisi gördüğünde, cüzdanı bıraktı ve kaçtı.
- Empty the purse into this bag.
- Cüzdanı bu çantaya boşalt.
- My purse was stolen on the bus.
- Cüzdanım otobüste çalındı.
- Layla left her purse at home.
- Layla cüzdanını evde unuttu.
- Tom wasn't with Mary when her purse was stolen.
- Mary'nin cüzdanı çalındığında Tom yanında değildi.
- I don't carry a purse.
- Ben cüzdan taşımıyorum.
- That man stole my purse.
- O adam cüzdanımı çaldı.
- Your purse is open.
- Cüzdanınız açık.
- I've lost my purse again.
- Yine cüzdanımı kaybettim.
- Tom swiftly approached Mary and snatched her purse from her.
- Tom hızla Mary'ye yaklaştı ve cüzdanını ondan kapkaç yaptı.
- Can you hold my purse?
- Cüzdanımı tutabilir misiniz?
- Empty the purse into this bag.
- Cüzdanı bu çantaya boşaltın.
- Mary grabbed her purse and headed for the door.
- Mary cüzdanını aldı ve kapıya gitti.
- I lost my purse on my way to school.
- Okula giderken cüzdanımı kaybettim.
- Tom bought Mary a purse for her birthday.
- Tom Mary'ye doğum günü için bir cüzdan aldı.
- Will you help me look for my purse?
- Cüzdanımı aramama yardım eder misin?
- The man stole my purse.
- Adam benim cüzdanımı çaldı.
- Carry this in your purse.
- Bunu cüzdanında taşı.
- My purse was stolen on the bus.
- Otobüste cüzdanım çalındı.
- I must have lost my purse in the supermarket.
- Süpermarkette cüzdanımı kaybetmiş olmalıyım.
- Give me your purse and your cellphone.
- Cüzdanını ve cep telefonunu ver.
- Tom stole some money from Mary's purse.
- Tom Mary'nin cüzdanından biraz para çaldı.
- She opened her purse and took out her chequebook.
- Cüzdanını açtı ve çek defterini çıkardı.
- She lost her purse.
- O, kendi cüzdanını kaybetti.
Show More (53)
|
3 |
purse |
el çantası (kadınların kullandığı) |
n. |
|
- Layla put the money in her purse.
- Leyla parayı el çantasına koydu.
- I don't like to carry a purse.
- Ben el çantası taşımayı sevmiyorum.
- Tom found a gun in Mary's purse.
- Tom, Mary'nin el çantasında bir silah buldu.
Show More (0)
|
4 |
purse |
kese |
n. |
|
- In our view, corporate research should be funded from company profits, not the public purse.
- Bizim görüşümüze göre kurumsal araştırmalar kamu kesesinden değil şirket karlarından finanse edilmelidir.
- Well, they mean money for research activities, money which - let there be no mistake - comes from the public purse.
- Burada kastedilen, araştırma faaliyetleri için - yanlış anlaşılmasın - kamu kesesinden gelen paradır.
Show More (-1)
|
5 |
purse |
dudak büzmek |
v. |
|
- Tom pursed his lips.
- Tom dudaklarını büzdü.
- She closed her eyes, pursed her lips and leaned forward for a kiss.
- Gözlerini kapattı, dudaklarını büzdü ve bir öpücük için öne eğildi.
Show More (-1)
|
6 |
purse |
para kesesi |
n. |
|
- He has swords and purse.
- Kılıçları ve para kesesi var.
Show More (-2)
|