1 |
quick |
hızlı |
adj. |
|
- I therefore believe that we must try to ensure that this process is as quick as possible.
- Bu nedenle, bu sürecin mümkün olduğunca hızlı olmasını sağlamaya çalışmamız gerektiğine inanıyorum.
- I will deliberately emphasise that this must be quick and, indeed, immediate.
- Bunun hızlı ve hatta acil olması gerektiğini özellikle vurgulayacağım.
- I think that the Stability Pact should finally mark the end of the conferences and quick start packages.
- İstikrar Paktı'nın konferansların ve hızlı başlangıç paketlerinin sonunu getirmesi gerektiğini düşünüyorum.
- You were perfectly well able to propose legal foundations for other things in quick order.
- Hızlı bir şekilde başka şeyler için de yasal temeller önerebiliyordunuz.
- We need sensible compromises, and we need them in quick order.
- Mantıklı uzlaşmalara ihtiyacımız var ve bunları hızlı bir şekilde yapmalıyız.
- The Council of Ministers now has to take a quick decision on this at the end of this month.
- Bakanlar Kurulu'nun bu ayın sonunda bu konuda hızlı bir karar alması gerekiyor.
- You were very quick in drawing up the work plan.
- Çalışma planını hazırlama konusunda çok hızlıydınız.
- A quick read-through reveals that these are all public utility services.
- Hızlı bir okuma, bunların hepsinin kamu hizmeti olduğunu ortaya koymaktadır.
- There are no quick fixes in Afghanistan.
- Afganistan'da hızlı çözümler yok.
- I just want to highlight three areas among many where we need quick progress.
- Hızlı ilerleme kaydetmemiz gereken pek çok alan arasından sadece üç tanesini vurgulamak istiyorum.
- A quick and radical change of course is required here.
- Burada hızlı ve radikal bir rota değişikliğine ihtiyaç var.
- My recommendation would provide a quick solution.
- Benim önerim hızlı bir çözüm sağlayacaktır.
- That is, of course, not exactly a quick response within the meaning of Article 146.
- Bu elbette 146. Madde anlamında tam olarak hızlı bir yanıt değildir.
- Sudden, mass arrests of critics of his regime are followed by quick show trials.
- Rejimi eleştirenlere yönelik ani ve kitlesel tutuklamaları hızlı göstermelik yargılamalar takip ediyor.
- The problem is finding a legal, quick, effective and transparent way of doing it.
- Sorun, bunu yapmanın yasal, hızlı, etkili ve şeffaf bir yolunu bulmaktır.
- There are no quick profits.
- Hızlı kâr diye bir şey yoktur.
- A quick read through reveals that these are all public utility services.
- Hızlı bir okuma, bunların hepsinin kamu hizmeti olduğunu ortaya koymaktadır.
- We can put a very quick question to the rapporteur about that.
- Raportöre bu konuda çok hızlı bir soru yöneltebiliriz.
- I will deliberately emphasise that this must be quick and, indeed, immediate.
- Bunun hızlı ve gerçekten de acil olması gerektiğini özellikle vurgulayacağım.
- Instead there was very quick reconsideration, and a substantial change.
- Bunun yerine çok hızlı bir şekilde yeniden değerlendirme yapıldı ve önemli bir değişikliğe gidildi.
- There are no quick fixes in Afghanistan.
- Afganistan'da hızlı çözümler yoktur.
- Their quick reaction contributed considerably to the containment of this disease.
- Verdikleri hızlı tepki, bu hastalığın kontrol altına alınmasına önemli ölçüde katkıda bulunmuştur.
- I have tried to be as quick as possible.
- Mümkün olduğunca hızlı olmaya çalıştım.
- That is, of course, not exactly a quick response within the meaning of Article 146.
- Elbette bu, 146. Madde çerçevesinde tam anlamıyla hızlı bir yanıt değildir.
- It has been very quick and we have been ambitious about what needs to be done.
- Bu çok hızlı oldu ve yapılması gerekenler konusunda iddialıydık.
- It is not going to be a quick fix for Afghanistan.
- Afganistan için hızlı bir çözüm olmayacak.
- Quick, easy checkout is always a plus.
- Hızlı ve kolay ödeme her zaman bir artıdır.
- Easy to handle, quick to the helm, fast, bright.
- Kullanımı kolaydır, dümene çabuk geçer, hızlıdır, ışıl ışıldır.
- Quick, easy checkout is always a plus.
- Hızlı ve kolay çıkış her zaman bir artıdır.
- Second births at forty weeks are often quick, if not reckless.
- Kırk haftalık ikinci doğumlar dikkatsizce olmasa da genellikle hızlıdır.
- Easy to handle, quick to the helm, fast, bright.
- Kullanımı kolay, dümene çabuk geçiyor, hızlı, pırıl pırıl.
- That was quick.
- O hızlıydı.
- John often has a quick breakfast.
- John genellikle hızlı bir kahvaltı yapar.
- Tom wants to get rich quick.
- Tom, hızlı zengin olmak istiyor.
- You said you wanted quick results.
- Sen hızlı sonuçlar istediğini söyledin.
- The quick brown fox jumps over a lazy dog.
- Hızlı kahverengi tilki, tembel bir köpeğin üzerinden atlar.
- You said you wanted quick results.
- Hızlı sonuç istediğini söylemiştin.
- She has a very quick mind.
- Çok hızlı bir zekası var.
- We wish Tom a quick recovery.
- Tom'a hızlı bir iyileşme dileriz.
- Tom had a quick answer.
- Tom'un hızlı bir cevabı vardı.
- Tom made a quick calculation in his head.
- Tom kafasında hızlı bir hesaplama yaptı.
- Tom gave Mary a quick smile.
- Tom Mary'ye hızlıca gülümsedi.
- Tom took a quick shower.
- Tom hızlı bir duş aldı.
- Dan fixed a quick meal for Linda.
- Dan, Linda için hızlı bir yemek hazırladı.
- We'll take a quick break.
- Hızlı bir mola vereceğiz.
- You need to have quick reactions to play these computer games.
- Bu bilgisayar oyunlarını oynamak için hızlı tepki vermeniz gerekir.
- It must've been quick.
- Hızlı olmuş olmalı.
- Do you have time for a quick game of checkers?
- Hızlı bir dama oyunu için vaktiniz var mı?
- He made a very quick decision.
- O çok hızlı bir karar verdi.
- I just want to take a quick look.
- Ben sadece hızlıca bir bakmak istiyorum.
- The policeman's quick arrival surprised us.
- Polisin hızlı gelmesi bizi şaşırttı.
- Tom gave Mary a quick kiss and walked out the door.
- Tom, Mary'ye hızlı bir öpücük verdi ve kapıdan çıktı.
- Tom made a quick decision.
- Tom hızlı bir karar verdi.
- I don't expect any quick fixes.
- Herhangi bir hızlı düzeltme beklemiyorum.
- We'll be quick.
- Hızlı olacağız.
- She made a quick adjustment to her new job.
- Yeni işine hızlı bir şekilde uyum sağladı.
- Tom is used to making quick decisions.
- Tom hızlı karar vermeye alışkındır.
- The quick brown fox didn't jump over the lazy dog.
- Hızlı kahverengi tilki tembel köpeğin üzerinden atlamadı.
- Tom's pretty quick on the uptake.
- Tom epey hızlı kavrıyor.
- Do you have time for a quick game of checkers?
- Hızlı bir dama oyununa vaktin var mı?
- The old man set off at a quick trot.
- Yaşlı adam hızlı bir tırısla yola koyuldu.
- Would it be OK if I took a quick shower?
- Hızlıca bir duş alsam sorun olur mu?
- I made a quick visit to the Home Depot.
- Home Depot'a hızlı bir ziyaret yaptım.
- Mail service in that country is not quick.
- O ülkede posta hizmeti hızlı değil.
- Mail service in that country is not quick.
- O ülkede posta servisi hızlı değil.
- We had a quick lunch at a cafe.
- Biz bir kafede hızlı bir öğle yemeği yedik.
- Tom ate a quick lunch.
- Tom hızlı bir öğle yemeği yedi.
- Tom gave Mary a quick peck on the cheek.
- Tom Mary'ye yanağından hızlı bir öpücük verdi.
- It was very quick.
- Çok hızlıydı.
- We will take a quick break.
- Hızlı bir mola vereceğiz.
- He was quick to criticize others.
- Başkalarını eleştirmekte çok hızlıydı.
- John often has a quick breakfast.
- John genellikle hızlı bir kahvaltı yer.
- The quick brown fox jumped over the lazy brown dog.
- Hızlı kahverengi tilki tembel kahverengi köpeğin üstüne atladı.
- The quick brown fox jumped over the lazy brown dog.
- Hızlı kahverengi tilki, tembel kahverengi köpeğin üzerinden atlamış.
- May I ask a quick question?
- Hızlı bir soru sorabilir miyim?
- You're going to have to be quick.
- Hızlı olmak zorunda olacaksın.
- He was not quick enough.
- O yeterince hızlı değildi.
- Anxious for a quick decision, the chairman called for a vote.
- Hızlı bir karar alma endişesi taşıyan başkan oylama istedi.
- He refused to make quick decisions.
- Hızlı karar vermeyi reddetti.
- I made a quick exit.
- Hızlı bir çıkış yaptım.
- He took a quick look at the magazine.
- Dergiye hızlıca bir göz attı.
- Tom did a quick calculation in his head.
- Tom kafasında hızlı bir hesaplama yaptı.
- Do you want to grab a quick cup of coffee?
- Hızlıca bir fincan kahve içmek ister misin?
- The quick brown fox didn't jump over the lazy dog.
- Hızlı kahverengi tilki tembel köpeğin üstünden atlamadı.
- Tom gave Mary a quick kiss on her cheek.
- Tom, Mary'nin yanağına hızlı bir öpücük kondurdu.
- Let's take a quick break.
- Hızlı bir mola verelim.
- Dan fixed a quick meal for Linda.
- Dan, Linda için hızlıca bir yemek hazırladı.
- To his surprise, the train made a quick stop.
- Şaşırtıcı bir şekilde, tren hızlı bir şekilde durdu.
- Mary gave Tom a quick kiss on the cheek.
- Mary Tom'a yanağından hızlı bir öpücük verdi.
- He's quick in forming relationships with women.
- O, kadınlarla ilişki kurmada hızlıdır.
- I'm going to take a quick shower.
- Hızlı bir duş alacağım.
- I wasn't quick enough.
- Ben yeterince hızlı değildim.
- Time is pressing, and quick action is needed.
- Zaman daralıyor ve hızlı hareket etmek gerekiyor.
- Tom has a very quick mind.
- Tom'un çok hızlı bir zekası var.
- Well, that was quick!
- Eh, bu hızlı oldu!
- His daughter is quick in her movements.
- Kızı hızlı hareket eder.
- He was not quick enough.
- Adam yeterince hızlı değildi.
- He made a quick response.
- Hızlı bir yanıt verdi.
- He's really quick.
- Gerçekten çok hızlı.
- Tom is really quick.
- Tom gerçekten hızlı.
- Tom had a quick breakfast.
- Tom hızlı bir kahvaltı yaptı.
- She was not quick enough.
- Yeterince hızlı değildi.
- The process was quick.
- İşlem hızlıydı.
- You have to be quick.
- Hızlı olmalısın.
- Tom gave Mary a quick kiss on the cheek.
- Tom, Mary'ye yanağından hızlı bir öpücük verdi.
- Tom's pretty quick on the uptake.
- Tom oldukça hızlı kavrıyor.
- It was so quick.
- Bu çok hızlıydı.
- Tom is really quick.
- Tom gerçekten hızlıdır.
- He made a very quick decision.
- Çok hızlı bir karar aldı.
- He is slow to decide, but he is quick to act.
- Karar vermekte yavaş ama harekete geçmekte hızlı.
- There are no quick fixes for this problem.
- Bu sorun için hızlı bir çözüm yok.
- They gave each other a quick kiss.
- Birbirlerine hızlı bir öpücük verdiler.
- I ate a quick lunch.
- Hızlı bir öğle yemeği yedim.
- He's quick in forming relationships with women.
- Kadınlarla ilişki kurmakta çok hızlıdır.
- He's quick with girls.
- O, kızlarla ilişki kurmada hızlıdır.
- Let's grab a quick lunch at that small coffeeshop near the park.
- Parkın yanındaki küçük kafede hızlı bir öğle yemeği yiyelim.
- Tom ate a quick lunch then went back to work.
- Tom hızlı bir öğle yemeği yedi ve sonra işe geri döndü.
- He is quick at learning a foreign language.
- Yabancı dil öğrenmede hızlıdır.
- Tom was quick to catch on.
- Tom hızlı kavrıyordu.
- Time goes so quick.
- Zaman çok hızlı geçiyor.
- He was quick to criticize others.
- Diğerlerini eleştirmek için hızlıydı.
- Tom is used to making quick decisions.
- Tom hızlı kararlar vermeye alışkındır.
- We are hoping for your quick recovery.
- Hızlı iyileşmenizi umuyoruz.
- Tom's pretty quick on the uptake.
- Tom anlamada oldukça hızlı.
- I'll try to be quick.
- Hızlı olmaya çalışacağım.
- Would it be OK if I took a quick shower?
- Hızlı bir duş alsam olur mu?
- Can I ask a quick question?
- Hızlı bir soru sorabilir miyim?
- Why are you so quick to blame Tom?
- Tom'u suçlamak için neden bu kadar hızlısın?
- I'll do a quick check.
- Hızlı bir kontrol yapacağım.
- I made a quick visit to the home depot.
- Ev deposuna hızlı bir ziyaret yaptım.
- Don't make any quick decisions.
- Hızlı karar verme.
- Tom didn't even have time to eat a quick lunch.
- Tom'un hızlıca yemek yemeye bile vakti olmadı.
- Tom is quick at everything.
- Tom her şeyde hızlıdır.
- Aspirin can provide quick relief for a headache.
- Aspirin baş ağrısı için hızlı bir rahatlama sağlayabilir.
- He's quick in his movements.
- O, hareketlerinde hızlıdır.
- Tom gave Mary a quick kiss.
- Tom Mary'ye hızlı bir öpücük verdi.
- I'll try to be quick.
- Ben hızlı olmaya çalışacağım.
- I wasn't quick enough.
- Yeterince hızlı değildim.
- I told you I'd be quick and I wasn't lying.
- Sana hızlı olacağımı ve yalan söylemediğimi söylemiştim.
- I bought the really quick popcorn machine as a Christmas present.
- Noel hediyesi olarak çok hızlı bir patlamış mısır makinesi aldım.
- Well, that was quick!
- Bu çok hızlı oldu!
- He's quick in his movements.
- Hareketleri hızlı.
- It was very quick.
- O çok hızlıydı.
- Let me just do a quick Google search.
- Hızlı bir Google araması yapayım.
- She gave the blouse a quick wash.
- Bluzu hızlıca yıkadı.
- It was so quick.
- Çok hızlıydı.
- He gave her a quick kiss.
- Ona hızlı bir öpücük verdi.
- She is quick at everything.
- Her konuda hızlıdır.
- Tom made a quick exit.
- Tom hızlı bir çıkış yaptı.
- There are no quick fixes.
- Hızlı çözüm diye bir şey yoktur.
- We had a quick lunch at a cafe.
- Bir kafede hızlı bir öğle yemeği yedik.
- I'd like to take a quick shower.
- Hızlı bir duş almak istiyorum.
- The process was quick.
- Süreç hızlıydı.
- Tom gave Mary a quick kiss and walked out the door.
- Tom Mary'ye hızlı bir öpücük verdi ve kapıdan çıktı.
- I'll do a quick check.
- Hızlı bir denetim yapacağım.
- Tom gave Mary a quick kiss and got on the bus.
- Tom Mary'ye hızlı bir öpücük verdi ve otobüse bindi.
- Tom ate a quick lunch then went back to work.
- Tom hızlı bir öğle yemeği yedi sonra işe geri döndü.
- He's quick with his hands.
- Elleri çok hızlıdır.
- We need to be quick.
- Hızlı olmalıyız.
- Time goes so quick.
- Zaman çok hızlı gider.
- I don't expect any quick fixes.
- Hızlı çözümler beklemiyorum.
- She gave my shoes a quick brush.
- Ayakkabılarımı hızlıca fırçaladı.
- Tom didn't react quick enough.
- Tom yeterince hızlı tepki vermedi.
- He gave her a quick kiss.
- Ona hızlı bir öpücük kondurdu.
- The situation called for quick, decisive action.
- Durum hızlı ve kararlı hareket etmeyi gerektiriyordu.
- You're really quick.
- Gerçekten hızlısın.
- Can I ask you a quick question?
- Sana hızlı bir soru sorabilir miyim?
- The quick brown fox jumps over the lazy dog.
- Hızlı kahverengi tilki tembel köpeğin üzerinden atlar.
- She is quick at everything.
- O her şeyde hızlıdır.
- Mary gave Tom a quick kiss on the cheek.
- Mary, Tom'un yanağına hızlı bir öpücük kondurdu.
- I'm very quick.
- Çok hızlıyım.
- Tom wasn't quick enough.
- Tom yeterince hızlı değildi.
- Tom gave Mary a quick kiss on the cheek.
- Tom, Mary'nin yanağına hızlı bir öpücük kondurdu.
- I had a quick breakfast.
- Hızlı bir kahvaltı yaptım.
- He's really quick.
- O gerçekten hızlı.
- Tom was quick.
- Tom hızlıydı.
- He made a quick response.
- Hızlı bir cevap verdi.
- Tom gave Mary a quick peck on the cheek.
- Tom, Mary'nin yanağına hızlı bir öpücük kondurdu.
- I'll be quick.
- Hızlı olacağım.
- He refused to make quick decisions.
- Hızlı kararlar vermeyi reddetti.
- Tom did some quick math in his head.
- Tom kafasında hızlıca bir hesap yaptı.
- The quick brown fox jumps over a lazy dog.
- Hızlı kahverengi tilki tembel köpeğin üzerinden atlar.
Show More (181)
|
2 |
quick |
çabuk |
adv., expr., adj. |
|
- Simi, come down, quick!
- Simi, aşağı gel, çabuk!
- I don't see why you have to run off so quick.
- Neden bu kadar çabuk kaçman gerektiğini anlamıyorum.
- I don't see why you have to run off so quick.
- Neden bu kadar çabuk kaçmak zorunda olduğunu anlamıyorum.
- I don't see why you have to run off so quick.
- Bu kadar çabuk kaçman için bir sebep göremiyorum.
- OK, let's make this quick.
- Tamam, çabuk olalım.
- We are hoping for your quick recovery.
- Çabuk iyileşmenizi ümit ediyoruz.
- Tom is quick at everything.
- Tom her şeyde çabuk.
- The policeman's quick arrival surprised us.
- Polisin çabuk gelişi bizi şaşırttı.
- Be as quick as you can.
- Olabildiğince çabuk ol.
- I came as quick as I could.
- Gelebildiğim kadar çabuk geldim.
- Tom is coming back here as quick as he can.
- Tom olabildiğince çabuk buraya gelecek.
- Who'll get there the quickest?
- Oraya en çabuk kim varacak?
- He is quick to take offense.
- O çabuk alınır.
- Quick, climb up a tree!
- Çabuk, bir ağaca tırman!
- Tom made a quick recovery.
- Tom çabuk iyileşti.
- Quick, give me that.
- Çabuk, onu bana ver.
- Be as quick as you can.
- Mümkün olduğunca çabuk ol.
- Quick, give me that.
- Çabuk, ver şunu bana.
- Quick, a woman is drowning!
- Çabuk, bir kadın boğuluyor!
- I'll be as quick as I can.
- Elimden geldiğince çabuk olacağım.
- Let's make this quick.
- Çabuk yapalım.
- Quick to adapt to changing circumstances.
- Değişen koşullara çabuk uyum sağlayan.
- Get in here quick.
- Çabuk buraya gel.
- Be quick, or you will miss the train.
- Çabuk ol yoksa treni kaçıracaksın.
- Tom was very quick to volunteer.
- Tom çok çabuk gönüllü oldu.
- Please be quick about it.
- Lütfen elinizi çabuk tutun.
- Quick, run after him.
- Çabuk, onun peşinden koşun.
- Be as quick as possible.
- Mümkün olduğunca çabuk ol.
- Tom is quick tempered and violent.
- Tom çabuk sinirlenen ve saldırgan biriydi.
- I can make this quick.
- Bunu çabuk yapabilirim.
- He's quick with girls.
- Kızlarla çabuk anlaşır.
- I'm in a hurry, so I'll make this quick.
- Acelem var, bu yüzden bunu çabuk yapacağım.
- Quick, run after him.
- Çabuk, peşinden koş.
- There are no quick fixes.
- Çabuk çözüm yok.
- Be as quick as possible.
- Mümkün olduğu kadar çabuk ol.
- Quick, turn off the lamp, I want to hide in the darkness.
- Çabuk, lambayı söndür, karanlıkta saklanmak istiyorum.
- Tom is coming back here as quick as he can.
- Tom buraya mümkün olduğunca çabuk geliyor.
- He is quick to take offense.
- Çabuk alınıyor.
- Be quick about it.
- Çabuk ol.
- I'll make this quick.
- Ben bunu çabuk yapacağım.
- She made a quick adjustment to her new job.
- Yeni işine çabuk uyum sağladı.
- Quick, turn off the lamp, I want to hide in the darkness.
- Çabuk, lambayı kapat, karanlıkta saklanmak istiyorum.
- Give me some water, and make it quick!
- Bana biraz su ver ve çabuk ol!
- I wish you a quick recovery.
- Çabuk iyileşmeni dilerim.
- He is quick to adapt to new circumstances.
- Yeni koşullara çabuk uyum sağlıyor.
- I'll be there as quick as I can.
- Elimden geldiğince çabuk orada olacağım.
- I'll make it quick.
- Çabuk olacağım.
- Get in the car quick.
- Çabuk arabaya bin.
- I was quick tempered when I was young.
- Gençken çabuk sinirlenirdim.
- We are hoping for your quick recovery.
- Çabuk iyileşmeni umuyoruz.
Show More (55)
|
3 |
quick |
çabucak |
adv. |
|
- Tom gave Mary a quick kiss and got on the bus.
- Tom, Mary'ye çabucak bir öpücük verdi ve otobüse bindi.
- We are hoping for your quick recovery.
- Umarız çabucak iyileşirsiniz.
- I'll make it quick.
- Çabucak halledeceğim.
- I can make this quick.
- Bunu çabucak yapabilirim.
- I'll make this quick.
- Çabucak halledeceğim.
- Let's catch a quick bite.
- Çabucak bir şeyler atıştıralım.
- She gave him a quick kiss.
- Ona çabucak bir öpücük verdi.
- Get in here quick.
- Çabucak buraya girin.
- Tom was quick to catch on.
- Tom çabucak kavradı.
- She gave my shoes a quick brush.
- O ayakkabılarımı çabucak fırçaladı.
- Let's catch a quick bite.
- Çabucak bir şeyler yiyelim.
- She wants to get rich quick.
- Çabucak zengin olmak istiyor.
- She gave the blouse a quick wash.
- Bulüzü çabucak yıkadı.
Show More (10)
|
4 |
quick |
hızla |
adj. |
|
- We can see the quick destruction of our coasts.
- Kıyılarımızın hızla yok olduğunu görebiliyoruz.
- He walked at a quick pace.
- O büyük bir hızla yürüdü.
- Is there any way to get rich quick?
- Hızla zengin olmanın bir yolu var mı?
Show More (0)
|
5 |
quick |
acele |
adj. |
|
- Why are you so quick to defend Tom?
- Tom'u savunmak için neden bu kadar acele ediyorsun?
- Why are you so quick to blame Tom?
- Neden Tom'u suçlamakta bu kadar acele ediyorsun?
Show More (-1)
|
6 |
quick |
çabuk kavrayan |
adj. |
|
- Tom was quick to catch on.
- Tom çabuk kavradı.
- He's a good kid - very quick on the uptake and he does whatever needs to be done.
- İyi bir çocuk; çok çabuk kavrıyor ve yapılması gereken her şeyi yapıyor.
Show More (-1)
|
7 |
quick |
aceleci |
adj. |
|
- I would ask you not to be too quick to condemn another country.
- Sizden başka bir ülkeyi kınamak için bu kadar aceleci olmamanızı rica ediyorum.
Show More (-2)
|
8 |
quick |
süratli |
adj. |
|
- Easy to handle, quick to the helm, fast, bright.
- Kullanımı kolay, dümeni hızlı çalışıyor, süratli, ışıl ışıl.
Show More (-2)
|
9 |
quick |
kıvrak |
adj. |
|
- He has a very quick mind.
- Çok kıvrak bir zekası var.
Show More (-2)
|