1 |
rear |
arka |
n. |
|
- That danger is further increased if cars also have decorative fittings at the front or rear.
- Araçların ön ya da arka kısımlarında dekoratif aksesuarlar bulunması halinde bu tehlike daha da artmaktadır.
- The rear tire of my bicycle is flat.
- Bisikletimin arka tekerleği patlak.
- The dedicated bike zone is most often at the rear of the train.
- Özel bisiklet bölgesi çoğunlukla trenin arkasındadır.
- Smokers are asked to occupy the rear seats.
- Sigara içenlerin arka koltuklarda oturmaları rica edilir.
- Watch the rear.
- Arkaya dikkat et.
- Smokers are asked to occupy the rear seats.
- Sigara içenlerin arka koltuklarda oturması isteniyor.
- The tail at the rear of the plane provides stability.
- Uçağın arkasındaki kuyruk denge sağlar.
- The hijackers moved to the rear of the plane.
- Korsanlar, uçağın arkasına ilerledi.
- The rear tire of my bicycle is flat.
- Bisikletimin arka lastiği patlak.
- Your left rear tire is flat.
- Sol arka lastiğinin havası inmiş.
- Your left rear tire is flat.
- Sol arka lastiğin patlamış.
- The rear gate was open.
- Arka kapı açıktı.
- Firefighters were able to contain the fire to the rear of the building.
- İtfaiyeciler, yangını binanın arkasında kontrol altına alabildiler.
Show More (10)
|
2 |
rear |
arka taraf |
n. |
|
- They are playing dart at the rear of the bar.
- Barın arka tarafında dart oynuyorlar.
- The dedicated bike zone is most often at the rear of the train.
- Özel bisiklet bölgesi çoğunlukla trenin arka tarafındadır.
- The hijackers moved to the rear of the plane.
- Korsanlar, uçağın arka tarafına geçtiler.
- Firefighters were able to contain the fire to the rear of the building.
- İtfaiyeciler yangını binanın arka tarafında kontrol altına almayı başardılar.
- Please move to the rear of the bus.
- Lütfen otobüsün arka tarafına geçin.
Show More (2)
|
3 |
rear |
yetiştirmek |
v., n. |
|
- I rear cattle.
- Sığır yetiştiriyorum.
- I rear cattle.
- Ben sığır yetiştiririm.
- My mother worked hard in order to rear us.
- Annem bizi yetiştirmek için çok çalıştı.
Show More (0)
|
4 |
rear |
büyütmek |
v. |
|
- The single mother reared her three children on her own.
- Bekâr anne üç çocuğunu tek başına büyütmüş.
- My mother worked hard in order to rear us.
- Annem bizi büyütmek için çok çalıştı.
Show More (-1)
|
5 |
rear |
arkadaki |
adj. |
|
- Let's meet at the rear entrance.
- Arkadaki girişte buluşalım.
Show More (-2)
|
6 |
rear |
popo |
n. |
|
- I slipped and fell on my rear.
- Kaydım ve popomun üzerine düştüm.
Show More (-2)
|
7 |
rear |
şahlanmak |
v. |
|
- Don't panic if the horse suddenly rears.
- At aniden şahlanırsa paniğe kapılmayın.
Show More (-2)
|
8 |
rear |
yükselmek |
v. |
|
- A huge wave reared up in front of the surfer.
- Sörfçünün önünde dev bir dalga yükseldi.
Show More (-2)
|
9 |
rear |
kaldırmak |
v. |
|
- The snake reared its head.
- Yılan başını kaldırdı.
Show More (-2)
|