|
- I'm not really very religious.
- Ben pek dindar biri değilim.
- I don't consider myself religious.
- Kendimi dindar olarak görmüyorum.
- Tom isn't a religious man.
- Tom dindar bir adam değil.
- Tom is a very religious man.
- Tom çok dindar bir adamdır.
- People in other countries often say that the Japanese are not religious enough.
- Diğer ülkelerdeki insanlar genellikle Japonların yeterince dindar olmadığını söyler.
- Tom isn't a very religious person.
- Tom pek dindar biri değildir.
- He's not a religious person.
- Dindar biri değil.
- Sami is a religious man.
- Sami dindar bir adam.
- Do you consider yourself a religious person?
- Kendini dindar biri olarak görüyor musun?
- Tom is not religious.
- Tom dindar değildir.
- The Inca were religious people.
- İnkalar dindar insanlardı.
- Are you a religious person?
- Siz dindar bir kişi misiniz?
- Tom isn't a religious person.
- Tom dindar bir insan değil.
- She was a narrow-thinking religious girl.
- Dar görüşlü dindar bir kızdı.
- Tom is a religious fanatic.
- Tom dindar bir fanatik.
- I'm not religious.
- Ben dindar değilim.
- Tom wasn't a religious man.
- Tom dindar bir adam değildi.
- Tom is very religious.
- Tom çok dindardır.
- Fadil's family is very religious.
- Fadıl'ın ailesi çok dindar.
- Tom is not religious, nor does he believe in God.
- Tom dindar değildir ve de Tanrı'ya inanmaz.
- She's very religious.
- O çok dindar.
- Tom's family is very religious.
- Tom'un ailesi çok dindardır.
- Tom is religious.
- Tom dindardır.
- Tom is a religious man.
- Tom dindar bir adam.
- I'm not religious.
- Dindar değilim.
- Tom grew up in a very religious family.
- Tom çok dindar bir ailede büyümüş.
- Sami grew up in a very religious Muslim family.
- Sami çok dindar bir Müslüman ailede yetişti.
- I'm not really religious.
- Ben gerçekten dindar değilim.
- He's not religious.
- O, dindar değil.
- She was born into a very religious family.
- Çok dindar bir ailede doğdu.
- She's a very religious woman.
- O çok dindar bir kadın.
- He's not a religious man.
- O, dindar bir adam değil.
- Tom and Mary weren't religious at all.
- Tom ve Mary hiç dindar değillerdi.
- The religious man remained kneeling for hours.
- Dindar adam saatlerce diz çöktü.
- He is not religious.
- O, dindar değildir.
- Tom isn't religious.
- Tom dindar değildir.
- Tom is a religious nut.
- Tom dindar bir kaçık.
- I've never been religious, but hearing the Lord's Prayer in Latin makes me shudder.
- Ben hiç dindar değilim ama Latince Rabbin Duası'nı dinlemek beni ürpertir.
- Tom is very religious.
- Tom çok dindar.
- Some religious people can be very judgy.
- Bazı dindar insanlar çok yargılayıcı olabiliyor.
- Are you a religious person?
- Dindar biri misin?
- Tom isn't a religious person.
- Tom dindar biri değildir.
- I know atheists that have more humanity than all these religious and these socialists.
- Bütün bu dindarlardan ve sosyalistlerden daha insan olan ateistler tanıyorum.
- Are you a religious fanatic?
- Dindar bir fanatik misin?
- The older you get doesn't mean you should become more religious.
- Yaşlanman daha dindar olman gerektiği anlamına gelmez.
- Are you a religious fanatic?
- Dindar bir fanatik misiniz?
- Some religious people can be very judgemental.
- Bazı dindar insanlar çok yargılayıcı olabilir.
- The residents of this town are deeply religious and patriotic people.
- Bu kasabanın sakinleri çok dindar ve vatansever insanlar.
- Tom is not religious.
- Tom dindar değil.
- What would Jesus think about modern religious conservatives?
- İsa modern dindar muhafazakârlar hakkında ne düşünürdü?
- Tom's whole family is very religious.
- Tom'un tüm ailesi çok dindardır.
- The older you get doesn't mean you should become more religious.
- Yaşlandıkça daha dindar olman gerektiği anlamına gelmez.
- Layla was a very religious person.
- Layla çok dindar bir insandı.
- Sami is a religious man.
- Sami dindar bir adamdır.
- Tom isn't a very religious person.
- Tom çok dindar bir kişi değildir.
- Tom isn't very religious.
- Tom çok dindar değil.
- She was born into a very religious family.
- Çok dindar bir ailede dünyaya geldi.
- He's very religious.
- O çok dindar.
- The Inca were a religious people.
- İnkalar dindar insanlardı.
- I'm not very religious.
- Çok dindar değilim.
- You're very religious, aren't you?
- Çok dindarsınız, değil mi?
- Do you consider yourself a religious person?
- Kendinizi dindar biri olarak görüyor musunuz?
- Tom's family is very religious.
- Tom'un ailesi çok dindar.
- Tom isn't very religious.
- Tom pek dindar değildir.
- He is not religious.
- Dindar biri değildir.
- He's not a religious man.
- O dindar bir adam değil.
- He's not religious.
- Dindar değil.
- You're very religious, aren't you?
- Çok dindarsın, değil mi?
- Tom's whole family is very religious.
- Tom'un bütün ailesi çok dindar.
- Some religious people can be very judgemental.
- Bazı dindar insanlar çok yargılayıcı olabiliyor.
- Tom grew up in a very religious family.
- Tom çok dindar bir ailede büyüdü.
- Some Middle-Easterners seek more religious solutions.
- Bazı Orta Doğulular daha dindar çözümler arıyor.
- Sami grew up in a very religious Muslim family.
- Sami çok dindar bir Müslüman ailede büyümüştü.
- Some religious people can be very judgmental.
- Bazı dindar insanlar çok yargılayıcı olabiliyor.
- He's not a religious person.
- O dindar bir kişi değil.
- Fadil's family is very religious.
- Fadıl'ın ailesi çok dindardır.
- Tom is a very religious person.
- Tom çok dindar bir insandır.
- The residents of this town are deeply religious and patriotic people.
- Bu kasabanın sakinleri son derece dindar ve vatansever insanlardır.
- I'm not very religious.
- Ben çok dindar değilim.
- Tom is not religious, nor does he believe in God.
- Tom dindar değil, Tanrı'ya da inanmıyor.
- Some religious people can be very judgmental.
- Bazı dindar insanlar yargılayıcı olabilir.
- I'm not really religious.
- Pek dindar sayılmam.
- Some religious people can be very judgy.
- Bazı dindar insanlar çok yargılayıcı olabilir.
- You are religious, right?
- Dindarsın, değil mi?
- Layla was a very religious person.
- Leyla çok dindar bir kişiydi.
- She was a narrow-thinking religious girl.
- O dar görüşlü dindar bir kızdı.
- Tom doesn't appear to be very religious.
- Tom pek dindar biri gibi görünmüyor.
Show More (84)
|
|
- We do not want religious or political symbols to appear in passports and on identity cards.
- Pasaportlarda ve kimlik kartlarında dini ya da siyasi sembollerin yer almasını istemiyoruz.
- We need to find a political compromise but also a religious compromise.
- Siyasi bir uzlaşmanın yanı sıra dini bir uzlaşma da bulmalıyız.
- So the Constitution includes important features relating to Europe's religious heritage.
- Dolayısıyla Anayasa, Avrupa'nın dini mirasına ilişkin önemli özellikler içermektedir.
- I know of no cases in which human rights are being violated as a result of action by religious communities.
- Dini cemaatlerin eylemleri sonucunda insan haklarının ihlal edildiği hiçbir vaka bilmiyorum.
- Terrorism is the main weapon of madness and of ethnic, religious or cultural fanaticism.
- Terörizm, çılgınlığın ve etnik, dini veya kültürel fanatizmin ana silahıdır.
- The monks and sisters who live in the religious community of Bethlehem cannot be considered hostages.
- Beytüllahim'deki dini cemaatte yaşayan rahip ve rahibeler rehine olarak kabul edilemez.
- Nor is this report free of concessions to certain obscurantist ideas, whether religious or otherwise.
- Bu rapor, dini ya da başka türlü olsun, bazı gerici fikirlere taviz vermekten de uzaktır.
- However, conflicts based on religious fanaticism have never stopped occurring in India.
- Bununla birlikte, Hindistan'da dini fanatizme dayalı çatışmalar hiç durmadı.
- The attackers checked the passengers' religious identity.
- Saldırganlar yolcuların dini kimliklerini kontrol etmişler.
- This disenfranchisement is social, religious and economic in nature.
- Bu hak mahrumiyeti sosyal, dini ve ekonomik niteliktedir.
- However, conflicts based on religious fanaticism have never stopped occurring in India.
- Ancak Hindistan'da dini fanatizme dayalı çatışmalar hiçbir zaman sona ermemiştir.
- Democratic rights, employment rights, and religious rights are all under very severe pressure.
- Demokratik haklar, istihdam hakları, ve dini haklar hepsi çok ciddi baskı altında.
- At any rate, President Ali only has religious fanatics in mind.
- Her halükarda, Başkan Ali'nin aklında sadece dini fanatikler var.
- I know of no cases in which human rights are being violated as a result of action by religious communities.
- Dini cemaatlerin eylemleri sonucunda insan haklarının ihlal edildiği herhangi bir vaka bilmiyorum.
- Aceh has also had a religious influence on the area.
- Açe'nin bölge üzerinde dini bir etkisi de vardır.
- For geographic, ethnic, religious and in particular economic reasons.
- Coğrafi, etnik, dini ve özellikle ekonomik nedenlerle.
- The desire for action is a matter of jurisdiction, not religious belief.
- Eylem arzusu dini bir inanç değil, bir yargı meselesidir.
- We are a Union of diverse religions, of religious pluralism.
- Biz farklı dinlerden, dini çoğulculuktan oluşan bir Birliğiz.
- Like the Northern Ireland conflict, the conflict in Indonesia is far from being a religious conflict.
- Kuzey İrlanda çatışması gibi Endonezya'daki çatışma da dini bir çatışma olmaktan çok uzaktır.
- That applies even more if this takes place on the basis of definite religious views.
- Bu durum, belirli dini görüşler temelinde gerçekleşiyorsa daha da geçerlidir.
- But in these countries, religious tensions have been used for political purposes.
- Ancak bu ülkelerde dini gerilimler siyasi amaçlar için kullanılmıştır.
- Clearly, there are important cultural, ethnic, ethical and religious differences between our citizens on such matters.
- Vatandaşlarımız arasında bu tür konularda önemli kültürel, etnik, etik ve dini farklılıklar olduğu açıktır.
- The historic town of Hebron, with its unique architecture and religious importance, will never be the same again.
- Eşsiz mimarisi ve dini önemiyle tarihi Hebron kenti bir daha asla eskisi gibi olmayacak.
- In fact this verdict, like many others, is not motivated by religious concerns, but by political ones.
- Aslında bu karar da diğerleri gibi dini kaygılardan değil, siyasi kaygılardan kaynaklanmaktadır.
- We owe it to ourselves to respect them, for our cultural and religious diversity enriches us.
- Kültürel ve dini çeşitliliğimiz bizi zenginleştirdiği için bu değerlere saygı göstermeyi kendimize borçluyuz.
- That includes banning all discrimination on grounds of age, gender, sexual orientation or religious conviction.
- Bu; yaş, cinsiyet, cinsel yönelim veya dini inanç temelinde her türlü ayrımcılığın yasaklanmasını da içerir.
- The monks and sisters who live in the religious community of Bethlehem cannot be considered hostages.
- Beytüllahim dini cemaatinde yaşayan rahip ve rahibeler rehine olarak kabul edilemez.
- The second problem concerns the exclusion of religious discrimination from this directive.
- İkinci sorun, dini ayrımcılığın bu direktifin dışında bırakılmasıyla ilgilidir.
- However, we must insist that political and religious prisoners are released.
- Ancak, siyasi ve dini tutukluların serbest bırakılması konusunda ısrarcı olmalıyız.
- Genital mutilation is not a religious phenomenon, it is a violation of a fundamental human right.
- Genital mutilasyon dini bir olgu değil, temel bir insan hakkının ihlalidir.
- Woe betide us if we jeopardise the freedom of religious expression of our fellow citizens of the Jewish religion.
- Yahudi dinine mensup vatandaşlarımızın dini ifade özgürlüğünü tehlikeye atarsak vay halimize.
- Religious communities, even the Islamic, are under strict state control or are having a hard time.
- Dini cemaatler, hatta İslami cemaatler bile sıkı devlet kontrolü altındadır ya da zor zamanlar geçirmektedir.
- They are Hebrew teachers and perform religious rituals, among other things.
- Onlar İbranice öğretmenleri ve diğer şeylerin yanı sıra dini ritüelleri yerine getiriyorlar.
- At the same time, there is support in Germany for reviewing the legislative framework governing religious organisations.
- Aynı zamanda Almanya'da dini örgütleri düzenleyen yasal çerçevenin gözden geçirilmesine destek verilmektedir.
- We must make the difference between the law and religious principles clear.
- Yasalar ile dini ilkeler arasındaki farkı net bir şekilde ortaya koymalıyız.
- Mr Erdogan was sentenced for a speech deemed to constitute racial or religious provocation.
- Sayın Erdoğan, ırkçı veya dini tahrik teşkil ettiği düşünülen bir konuşma nedeniyle mahkum edildi.
- This requires firm government action against all agitators, irrespective of their religious affiliations.
- Bu durum, dini aidiyetlerine bakılmaksızın tüm kışkırtıcılara karşı hükümetin sert önlemler almasını gerektirmektedir.
- They pursue a more open society and openly denounce coercion in religious matters.
- Onlar daha açık bir toplum istiyorlar ve dini konularda zorlamayı açıkça kınıyorlar.
- Afghan society is complex due to its many factions, tribes, and religious and ethnic differences.
- Afgan toplumu çok sayıda hizip, aşiret, dini ve etnik farklılıklar nedeniyle karmaşık bir yapıya sahiptir.
- It is not a question of religious opposition.
- Bu bir dini muhalefet meselesi değildir.
- In democratic States, there is no religious, political or economic justification for recourse to terrorism.
- Demokratik devletlerde terörizme başvurmak için dini, siyasi veya ekonomik bir gerekçe yoktur.
- There is no cultural or religious justification for the structural violation of universal human rights.
- Evrensel insan haklarının yapısal ihlali için hiçbir kültürel veya dini gerekçe yoktur.
- Until 1954, it was a punishable offence to provide religious instruction.
- 1954 yılına kadar dini eğitim vermek cezalandırılabilir bir suçtu.
- There are third countries where religious fundamentalists seek to impose religious laws on the whole of society.
- Köktendincilerin dini yasaları tüm topluma dayatmaya çalıştığı üçüncü dünya ülkeleri de var.
- My position is not rooted in any type of ideological or religious fundamentalism.
- Benim pozisyonum herhangi bir ideolojik ya da dini köktencilikten kaynaklanmıyor.
- There were religious crises in the village, and people started fighting with one another.
- Köyde dini krizler vardı ve insanlar birbirleriyle kavga etmeye başladı.
- Religious, social and ethnic integration may also improve as contact with one another increases.
- Birbirleriyle temas arttıkça dini, sosyal ve etnik entegrasyon da gelişebilir.
- They granted them their freedom and allowed them to live by their religious principles and culture.
- Onlara özgürlüklerini bahşettiler ve dini ilkelerine ve kültürlerine göre yaşamalarına izin verdiler.
- They granted them their freedom and allowed them to live by their religious principles and culture.
- Onlara hürriyetlerini tanıdılar, dini esaslarını ve kültürlerini yaşamalarına izin verdiler.
- He was not a political figure but a religious one.
- O siyasi bir figür değil, dini bir figürdü.
- He has engaged in religious activity since then.
- O zamandan beri dini faaliyetlerde bulunuyor.
- What is a religious cult?
- Dini tarikat nedir?
- Atheism isn't a religious belief.
- Ateizm dini bir inanç değildir.
- He has engaged in religious activity since then.
- O zamandan beri dini etkinliklerle uğraşıyor.
- Layla had religious inscriptions in her business card.
- Layla'nın kartvizitinde dini yazılar vardı.
- Speaking of religious matters is a delicate issue.
- Dini konularda konuşmak hassas bir konudur.
- That religious cult has got some pretty off the wall ideas.
- Bu dini tarikatın oldukça uçuk fikirleri var.
- Others came to escape religious persecution.
- Diğerleri dini zulümden kaçmak için geldi.
- The primary motivation of the Crusades was economic, not religious.
- Haçlı Seferlerinin temel motivasyonu ekonomikti, dini değil.
- He was not a political figure but a religious one.
- O, siyasi değil dini bir figürdü.
- Speaking of religious matters is a delicate issue.
- Dini meseleler hakkında konuşmak hassas bir mevzudur.
- Tom has a lot of religious books, but he has never read them.
- Tom'un bir sürü dini kitabı var ama onları hiç okumadı.
- Layla had religious inscriptions in her business card.
- Leyla'nın kartvizitinde dini yazılar vardı.
- The primary motivation of the Crusades was economic, not religious.
- Haçlı Seferleri'nin ana motivasyonu dinî değil, ekonomikti.
- How often do you attend religious services?
- Ne sıklıkta dini hizmetlere katılıyorsunuz?
- Carl Gustav Jung, the founder of analytical psychology, always respected the religious convictions of his patients very much.
- Analitik psikolojinin kurucusu Carl Gustav Jung, hastalarının dini inançlarına her zaman çok saygı duymuştur.
- Some Middle-Easterners seek more religious solutions.
- Bazı Orta Doğulular daha dini çözümler arar.
- Layla comes from a strict religious background.
- Layla katı bir dini geçmişten geliyor.
- Lots of religious songs in Ladino are translations from Hebrew.
- Ladino dilindeki pek çok dini şarkı İbranice'den çeviridir.
- Tom joined a religious cult.
- Tom bir dinî tarikata girdi.
- Layla comes from a strict religious background.
- Leyla sıkı bir dini geçmişten geliyor.
- Tom joined a religious cult.
- Tom dini bir tarikata katıldı.
- He has no religious mind.
- Dini bir düşüncesi yok.
- Atheism isn't a religious belief.
- Ateizm dinî bir inanç değildir.
- What is a religious cult?
- Dini bir tarikat nedir?
- He has no religious mind.
- Onun hiçbir dini düşüncesi yok.
- Unlike his sister, he has retained the religious faith his parents brought him up in.
- Kız kardeşinin aksine, ailesinin onu yetiştirdiği dini inancı muhafaza etti.
- Tom is a religious fanatic.
- Tom dincidir.
- How often do you attend religious services?
- Ne sıklıkla dini ayinlere katılırsın?
- Layla had deep religious convictions.
- Layla'nın koyu dini inançları vardı.
- People who want to share their religious views with you almost never want you to share yours with them.
- Dini görüşlerini sizinle paylaşmak isteyen insanlar neredeyse hiçbir zaman sizinkileri onlarla paylaşmanızı istemezler.
Show More (78)
|