1 |
sanctuary |
sığınma |
n. |
|
- The reality is that there are millions of people in the world who are seeking sanctuary in the European Union.
- Gerçek şu ki, dünyada Avrupa Birliği'ne sığınmak isteyen milyonlarca insan var.
- We believe in the clear right of refugees to find sanctuary from persecution and other oppression by entering the EU.
- Mültecilerin zulüm ve diğer baskılardan kaçarak AB'ye sığınma hakkına sahip olduklarına inanıyoruz.
Show More (-1)
|
2 |
sanctuary |
sığınak |
n. |
|
- We should not make them into sanctuaries, or into deserts.
- Onları sığınaklara ya da çöllere dönüştürmemeliyiz.
- The church offered them sanctuary.
- Kilise onlara sığınak sundu.
Show More (-1)
|
3 |
sanctuary |
kutsal yer |
n. |
|
- The people of Israel were told to each contribute half a shekel of silver to the Sanctuary.
- İsrail halkına her birinin Kutsal Yer'e yarım şekel gümüş bağışında bulunması söylendi.
- The church offered them sanctuary.
- Kilise onlara kutsal yer teklif etti.
Show More (-1)
|
4 |
sanctuary |
barınak |
n. |
|
- Tom donated his estate to create a wildlife sanctuary.
- Tom mal varlığını bir yaban hayatı barınağı oluşturmak için bağışladı.
- This is a bird sanctuary.
- Bu bir kuş barınağı.
Show More (-1)
|
5 |
sanctuary |
koruma alanı |
n. |
|
- Mountains are areas that contain some of the few remaining wildlife sanctuaries left in Europe.
- Dağlar, Avrupa'da kalan az sayıdaki yaban hayatı koruma alanlarından bazılarını içeren bölgelerdir.
Show More (-2)
|
6 |
sanctuary |
mabet |
n. |
|
- The people of Israel were told to each contribute half a shekel of silver to the Sanctuary.
- İsrail halkına, Mabet'e yarım şekel gümüş bağışta bulunmaları söylendi.
Show More (-2)
|
7 |
sanctuary |
ibadethane |
n. |
|
- The church offered them sanctuary.
- Kilise onlara ibadethane önerdi.
Show More (-2)
|