1 |
shoot |
vurmak |
v. |
|
- The intruders were shot on sight.
- Davetsiz misafirler görüldükleri yerde vuruldular.
- When was the last time a pharmacist shot another pharmacist to control the drugs market in his area?
- En son ne zaman bir eczacı kendi bölgesindeki ilaç pazarını kontrol etmek için başka bir eczacıyı vurdu?
- The soldiers ordered us to leave immediately, threatening to shoot us.
- Askerler bizi vurmakla tehdit ederek derhal ayrılmamızı emrettiler.
- There is a desire to shoot the messenger for bringing bad news.
- Kötü haber getirdiği için haberciyi vurma arzusu var.
- We accept this for the individual hunter consuming or passing on the game he has shot or caught.
- Vurduğu ya da yakaladığı avı tüketen ya da başkalarına aktaran bireysel avcı için bunu kabul ediyoruz.
- The soldiers ordered us to leave immediately, threatening to shoot us.
- Askerler bizi vurmakla tehdit ederek derhal oradan ayrılmamızı emrettiler.
- We accept this for the individual hunter consuming or passing on the game he has shot or caught.
- Bunu, vurduğu ya da yakaladığı av hayvanını tüketen ya da başkalarına aktaran bireysel avcı için kabul ediyoruz.
- None of them have any idea why somebody would shoot him.
- Hiç kimsenin, birinin niçin onu vurduğuna ilişkin bir fikri yok.
- And for three whole days, we shoot the wounded horses.
- Ve üç koca gün boyunca biz yaralı atları vuruyoruz.
- Drop that space gun or I'll shoot, like so.
- At uzay tabancasını yoksa seni vururum, işte böyle.
- And for three whole days, we shoot the wounded horses.
- Ve üç koca gün boyunca yaralı atları vuruyoruz.
- I shot a deer right off your front porch on a butte just like that.
- Tam da senin verandanın önünde, böyle bir tanıktepede bir geyik vurmuştum.
- Now we shoot anything other than gulls, for once.
- Artık bir kez olsun martılardan başka her şeyi vuruyoruz.
- I don't want to shoot.
- Vurmak istemiyorum.
- No one is going to shoot me.
- Kimse beni vurmayacak.
- Dan shot Matt in self-defence.
- Dan kendini savunmak için Matt'i vurdu.
- Tom shot and killed a man who insulted Mary.
- Tom, Mary'ye hakaret eden bir adamı vurup öldürdü.
- I'll shoot you.
- Seni vuracağım.
- Tom didn't shoot anyone.
- Tom kimseyi vurmadı.
- Tom shot his own dog.
- Tom kendi köpeğini vurdu.
- Did you shoot her?
- Onu sen mi vurdun?
- They shot Tom.
- Onlar Tom'u vurdular.
- He couldn't bring himself to shoot the deer.
- Geyiği vurmaya gönlü elvermedi.
- Fadil shot Dania's dog.
- Fadıl, Dania'nın köpeğini vurdu.
- Did you shoot them?
- Onları vurdun mu?
- You shot Tom.
- Tom'u vurdun.
- Tom said he hadn't intended to shoot anyone.
- Tom kimseyi vurma niyetinde olmadığını söyledi.
- I can't believe I just shot myself.
- Az önce kendimi vurduğuma inanamıyorum.
- I shot one down.
- Birini vurdum.
- Fadil shot Layla and left her naked in the basement.
- Fadıl, Leyla'yı vurdu ve onu çıplak olarak bodrumda bıraktı.
- Tom was going to shoot them.
- Tom onları vuracaktı.
- Tom accidentally shot himself.
- Tom kazara kendini vurdu.
- Tom shot Mary with a crossbow.
- Tom, Mary'i yaylı tüfekle vurdu.
- Tom shot John and got out of the house.
- Tom, John'u vurdu ve evden çıktı.
- Fadil shot Layla in the back of the head.
- Fadıl, Leyla'yı başının arkasından vurdu.
- He shot Tom.
- Tom'u o vurdu.
- Sami confessed to police that he had shot Layla.
- Sami polise Layla'yı vurduğunu itiraf etti.
- I don't know who shot me.
- Beni kimin vurduğunu bilmiyorum.
- Tom shot the burglar in the leg.
- Tom hırsızı bacağından vurdu.
- Tom shot one of the soldiers.
- Tom askerlerden birini vurdu.
- I didn't want to shoot my dog.
- Köpeğimi vurmak istemedim.
- I shot them.
- Ben onları vurdum.
- Tom shot Mary with a pistol.
- Tom Mary'yi bir tabancayla vurdu.
- Fadil managed to shoot Rami once in the back.
- Fadıl, Rami'yi sırtından bir kez vurmayı başardı.
- Mary shot Tom after secretly reading his unfinished novel.
- Mary onun bitmemiş romanını gizlice okuduktan sonra Tom'u vurdu.
- Sami went and shot Layla again in the back of the head.
- Sami gitti ve Layla'yı kafasının arkasından tekrar vurdu.
- You shot her.
- Onu vurdun.
- They shoot horses, don't they?
- Atları vuruyorlar, değil mi?
- I'm sorry I shot you.
- Seni vurduğum için özür dilerim.
- Joe was believed to have shot the prisoner.
- Joe'nun tutukluyu vurduğuna inanılıyordu.
- I shot Tom.
- Tom'u vurdum.
- Tom said that Mary tried to shoot John.
- Tom, Mary'nin John'u vurmaya çalıştığını söyledi.
- I had to shoot my horse.
- Atımı vurmak zorundaydım.
- I'll shoot both of you.
- İkinizi de vuracağım.
- Tom was aiming his pistol at Mary when John shot him.
- John onu vurduğunda Tom tabancasını Mary'e doğrultmuştu.
- No man can know them, no hunter can shoot them, with powder and lead - Thoughts are free!
- Hiçbir insan onları bilemez, hiçbir avcı onları vuramaz, barut ve kurşunla. Düşünceler özgürdür!
- Don't make me shoot you.
- Seni vurmak zorunda bırakma beni.
- Tom took the old dog out behind the barn and shot it.
- Tom yaşlı köpeği ahırın arkasına götürdü ve vurdu.
- Sami shot a duck.
- Sami bir ördeği vurdu.
- You shot Tom.
- Tom'u sen vurdun.
- Layla shot Sami in the head.
- Layla, Sami'yi başından vurdu.
- I don't want to shoot you, but I will if I have to.
- Seni vurmak istemiyorum, fakat zorunda kalırsam, vururum.
- Tom accidentally shot Mary.
- Tom yanlışlıkla Mary'i vurdu.
- She shot Tom.
- Tom'u o vurdu.
- Tom shot himself in the head last night.
- Tom dün gece kendini başından vurdu.
- I was going to shoot them.
- Onları vuracaktım.
- After a long high-speed chase, the police officer shot and killed Tom.
- Uzun ve hızlı bir kovalamacadan sonra, polis memuru Tom'u vurup öldürdü.
- The hunter shoots deer and hares.
- Avcı tavşanları ve geyikleri vuruyor.
- Did you shoot him?
- Onu vurdun mu?
- Fadil shot Layla and left her naked in the basement.
- Fadıl Layla'yı vurdu ve çıplak halde bodrumda bıraktı.
- They're going to shoot you.
- Onlar seni vuracaklar.
- He decided to feed his dog the rabbit that he had shot earlier that day.
- O gün erken saatlerde vurduğu tavşanı köpeğine yedirmeye karar verdi.
- Tom didn't mean to shoot anybody.
- Tom kimseyi vurmak istememişti.
- Layla shot Sami between the eyes.
- Layla Sami'yi gözlerinin arasından vurdu.
- Dan shot and killed himself in this room.
- Dan bu odada kendini vurup öldürdü.
- Sami shot a taxi driver in the face.
- Sami taksi şoförünü yüzünden vurdu.
- Someone tried to shoot me.
- Biri beni vurmaya çalıştı.
- I accidentally shot myself in the foot.
- Yanlışlıkla kendimi ayaktan vurdum.
- Layla shot Sami to save her life.
- Layla hayatını kurtarmak için Sami'yi vurdu.
- You shot Tom twice.
- Sen Tom'u iki kez vurdun.
- They shot down two enemy planes during the raid.
- Onlar baskında iki düşman uçağını vurdular.
- I tried to shoot the bear.
- Ayıyı vurmaya çalıştım.
- Who shot her?
- Onu kim vurdu?
- Don't move, or I'll shoot you.
- Kıpırdama yoksa seni vururum.
- I saw Tom shoot Mary.
- Tom'u Mary'i vururken gördüm.
- Tom shot himself with his father's gun and died.
- Tom babasının silahıyla kendini vurdu ve öldü.
- Sami shot his daughter.
- Sami kızını vurdu.
- They're going to shoot Tom.
- Tom'u vuracaklar.
- Tom knows who shot Mary.
- Tom, Mary'yi kimin vurduğunu biliyor.
- Tom shot Mary with a speargun.
- Tom Mary'yi zıpkınla vurdu.
- Sami shot Layla and left her naked in the basement.
- Sami, Leyla'yı vurdu ve onu çıplak halde bodrumda bıraktı.
- Tom shot and killed a tiger.
- Tom bir kaplanı vurup öldürdü.
- An unknown intruder shot Fadil in his Cairo home.
- Kimliği belirsiz bir saldırgan Fadıl'ı Kahire'deki evinde vurdu.
- Sami shot and missed.
- Sami vurdu ve ıskaladı.
- Fadil shot Rami in front of his wife.
- Fadıl, Rami'yi karısının önünde vurdu.
- Tom shot a tiger.
- Tom bir kaplanı vurdu.
- Tom shot a deer.
- Tom bir geyik vurdu.
- Tom shot Mary between the eyes.
- Tom, Mary'yi gözlerinin ortasından vurdu.
- Sami fired and shot the intruder with precision.
- Sami ateş etti ve davetsiz misafiri tam isabetle vurdu.
- Tom shot them.
- Tom onları vurdu.
- Did you shoot her?
- Onu vurdun mu?
- Tom shot three people.
- Tom üç kişiyi vurdu.
- They're going to shoot you.
- Seni vuracaklar.
- Layla shot Sami through his head.
- Leyla, Sami'yi başından vurdu.
- Tom shot and killed a man who insulted him.
- Tom kendisine hakaret eden bir adamı vurup öldürdü.
- Tom refused to shoot the dog.
- Tom köpeği vurmayı reddetti.
- Layla shot Sami several times and she also stabbed him.
- Leyla, Sami'yi birkaç kez vurdu ve aynı zamanda onu bıçakladı.
- The hunter shot the bird.
- Avcı kuşu vurdu.
- Joe was believed to have shot the prisoner.
- Joe'nun mahkumu vurduğuna inanılıyordu.
- Sami shot Layla unintentionally.
- Sami, Layla'yı istemeden vurdu.
- You shot me.
- Beni vurdun.
- The man who shot McKinley was Leon Czolgosz.
- McKinley'i vuran adam Leon Czolgosz'du.
- Don't make me shoot you in the back, Tom.
- Seni sırtından vurmak zorunda bırakma beni, Tom.
- They were going to shoot Tom.
- Tom'u vuracaklardı.
- The guards are going to shoot Tom.
- Gardiyanlar Tom'u vuracak.
- Dan shot several people.
- Dan birkaç kişiyi vurdu.
- Tom shot himself while he was cleaning a gun that he thought was unloaded.
- Tom doldurulmamış olduğunu düşündüğü bir silahı temizlerken kendini vurdu.
- I can't believe we were going to shoot Tom.
- Tom'u vuracağımıza inanamıyorum.
- It wasn't Tom who shot Mary.
- Mary'yi vuran Tom değildi.
- She shot him with a pistol.
- Onu bir tabancayla vurdu.
- Fadil didn't mean to shoot someone.
- Fadıl kimseyi vurmak istememişti.
- I will shoot anyone who doubts my mercy.
- Merhametimden şüphe eden herkesi vuracağım.
- Tom shot Mary with a rifle.
- Tom Mary'yi bir tüfekle vurdu.
- They were going to shoot you.
- Onlar seni vuracaktı.
- You shot Tom, didn't you?
- Tom'u vurdun, değil mi?
- They shot Tom.
- Tom'u vurdular.
- Tom wants you to shoot Mary.
- Tom Mary'yi vurmanı istiyor.
- A sharp pain shot through Tom's body and he slumped to the ground.
- Keskin bir ağrı Tom'un vücudunu vurdu ve o yere yığıldı.
- Tom pulled out a gun and shot Mary.
- Tom bir silah çıkardı ve Mary'yi vurdu.
- Tom shot at Mary with a crossbow.
- Tom Mary'yi yaylı tüfekle vurdu.
- I'm the one who shot Tom.
- Tom'u vuran benim.
- Tom claims that he shot Mary in self-defense.
- Tom, Mary'i nefsi müdafaa için vurduğunu iddia ediyor.
- I've never shot anyone.
- Ben kimseyi vurmadım.
- Layla shot Sami to save her life.
- Leyla kendi hayatını kurtarmak için Sami'yi vurdu.
- Why did you shoot them?
- Neden onları vurdun?
- Tom admitted that he shot Mary's dog.
- Tom, Mary'nin köpeğini vurduğunu itiraf etti.
- I don't think Tom shot Mary.
- Tom'un Mary'yi vurduğunu sanmıyorum.
- The man who shot McKinley was Leon Czolgosz.
- McKinley'yi vuran adam Leon Czolgosz'dı.
- I didn't shoot anyone.
- Kimseyi vurmadım.
- Sami shot Layla then disappeared.
- Sami, Layla'yı vurdu ve ortadan kayboldu.
- Fadil was amazingly calm and collected after he had shot Rami.
- Fadıl, Rami'yi vurduktan sonra inanılmaz biçimde sakin ve kendindeydi.
- They shot him.
- Onu vurdular.
- Sami told police he shot his brother.
- Sami polise kardeşini vurduğunu söyledi.
- I aimed at a sparrow, but shot down a goose.
- Bir serçeye nişan aldım, ama bir kazı vurdum.
- Sami shot Layla in the back.
- Sami, Layla'yı sırtından vurdu.
- Who shot you?
- Sizi kim vurdu?
- Dan shot Linda in the eye.
- Dan, Linda'yı gözünden vurdu.
- He was scared you would shoot him.
- Onu vuracağından korkuyordu.
- We shot Tom.
- Tom'u biz vurduk.
- They're going to shoot Tom.
- Onlar Tom'u vuracaklar.
- He shot himself in the foot accidentally.
- Yanlışlıkla kendini ayağından vurdu.
- I will shoot anyone who questions my mercy.
- Merhametimi sorgulayan herkesi vuracağım.
- Tom claims that he accidentally shot Mary while cleaning his gun.
- Tom, tabancasını temizlerken kazara Mary'yi vurduğunu iddia ediyor.
- Tom told the police that he shot Mary in self-defense.
- Tom polise Mary'i nefsi müdafaa için vurduğunu söyledi.
- Tom is the one who shot Mary.
- Mary'yi vuran Tom'du.
- Sami acknowledged having shot Layla.
- Sami, Layla'yı vurduğunu kabul etti.
- Sami shot the bear.
- Sami ayıyı vurdu.
- I didn't shoot anything.
- Hiçbir şeyi vurmadım.
- I almost shot you.
- Neredeyse seni vuruyordum.
- Who shot them?
- Onları kim vurdu?
- I think Tom knows who shot Mary.
- Bence Tom, Mary'yi kimin vurduğunu biliyor.
- You can't shoot Tom in the back.
- Tom'u sırtından vuramazsın.
- He shot himself in the foot by accepting the contract.
- Sözleşmeyi kabul ederek kendini ayağından vurdu.
- Sami shot this man on purpose.
- Sami bu adamı bilerek vurdu.
- Stop, or I'll shoot.
- Dur, yoksa vuracağım.
- Tom drew a gun and shot Mary.
- Tom silahını çekti ve Mary'yi vurdu.
- I shot them.
- Onları vurdum.
- We're going to shoot them.
- Onları vuracağız.
- Tom accidentally shot himself in the foot.
- Tom yanlışlıkla kendini ayağından vurdu.
- Tom shot Mary with a shotgun.
- Tom, Mary'yi bir av tüfeği ile vurdu.
- Fadil shot Layla through the right eyebrow.
- Fadıl Leyla'yı sağ kaşından vurdu.
- Wait, don't shoot yourself!
- Bekle, kendini vurma!
- I didn't shoot anybody.
- Ben kimseyi vurmadım.
- Fadil shot Rami in front of his wife.
- Fadıl karısının önünde Rami'yi vurdu.
- Come any closer, and I'll shoot you.
- Yakınlaşırsan, vururum seni.
- Why did you shoot them?
- Onları neden vurdun?
- I had to shoot my horse because he was in a lot of pain.
- Çok acı çektiği için atımı vurmak zorunda kaldım.
- He shot the officers.
- Subayları vurdu.
- Tom was going to shoot me.
- Tom beni vuracaktı.
- Dan shot and killed himself in this room.
- Dan bu odada kendini vurdu ve öldürdü.
- You shot her, didn't you?
- Onu vurdun, değil mi?
- They were going to shoot her.
- Onu vuracaklardı.
- Tom shot himself in the leg accidentally.
- Tom yanlışlıkla kendini bacağından vurdu.
- Sami shot Layla and left her naked in the basement.
- Sami Layla'yı vurdu ve bodrumda çıplak vaziyette bıraktı.
- They shot him yesterday.
- Onu dün vurdular.
- Tom shot a tiger.
- Tom bir kaplan vurdu.
- I'm going to shoot them.
- Onları vuracağım.
- Did you shoot him?
- Onu sen mi vurdun?
- Tom shot and killed a bear.
- Tom bir ayıyı vurup öldürdü.
- Tom shot Mary with a speargun.
- Tom Mary'yi bir zıpkınla vurdu.
- Shoot yourself with a shotgun.
- Bir av tüfeği ile kendini vur.
- Tom didn't have the guts to shoot Mary.
- Tom'un Mary'yi vuracak cesareti yoktu.
- Tom didn't mean to shoot anyone.
- Tom kimseyi vurmak istememişti.
- He shot his assailant but didn't kill him.
- Saldırganını vurdu ama onu öldürmedi.
- Dan just shot himself.
- Dan demin kendini vurdu.
- He shot many lions, elephants, and other animals.
- Birçok aslan, fil ve diğer hayvanları vurdu.
- Go ahead, shoot me.
- Devam et, vur beni.
- Shoot anything that moves.
- Hareket eden her şeyi vurun.
- Dan claimed that Linda shot him.
- Dan, Linda'nın kendisini vurduğunu iddia etti.
- I accidentally shot myself in the leg.
- Yanlışlıkla kendimi bacağımdan vurdum.
- Layla shot herself in the head.
- Layla kendini başından vurdu.
- I'm not going to shoot you.
- Seni vurmayacağım.
- I shoot the rabbits in my garden with a squirt gun to keep them away from the vegetables.
- Bahçemdeki tavşanları sebzelerden uzak tutmak için su tabancasıyla vuruyorum.
- Tom shot me.
- Tom beni vurdu.
- Tom is going to shoot Mary.
- Tom Mary'i vuracak.
- Fossil fuel prices shot through the roof.
- Fosil yakıt fiyatları tavana vurdu.
- Fadil was ordered to shoot.
- Fadıl'a vur emri verildi.
- I shot myself in the leg.
- Kendimi bacağımdan vurdum.
- Tom accidentally shot himself in the foot while cleaning his gun.
- Tom silahını temizlerken kazara kendini ayağından vurdu.
- You shot them.
- Sen onları vurdun.
- Tom shot himself while he was cleaning a gun that he thought was unloaded.
- Tom boş olduğunu düşündüğü silahını temizlerken kendini vurdu.
- Someone tried to shoot us.
- Biri bizi vurmaya çalıştı.
- I haven't actually shot anyone yet.
- Henüz kimseyi vurmadım.
- Tom shot John and got out of the house.
- Tom John'u vurdu ve evden dışarı çıktı.
- Sami shot his daughter.
- Sami kendi kızını vurdu.
- Someone tried to shoot Tom.
- Birisi Tom'u vurmaya çalıştı.
- They were going to shoot you.
- Seni vuracaklardı.
- Someone tried to shoot them.
- Biri onları vurmaya çalıştı.
- One morning I shot an elephant in my pyjamas.
- Bir sabah pijamalarımla bir fil vurdum.
- What happened to the man who shot Tom?
- Tom'u vuran adama ne oldu?
- Tom threatened to shoot Mary if she didn't leave.
- Tom, Mary gitmezse onu vurmakla tehdit etti.
- Tom shot Mary with a shotgun.
- Tom, Mary'yi av tüfeğiyle vurdu.
- Tom shot himself this morning.
- Tom bu sabah kendisini vurdu.
- You shot her.
- Sen onu vurdun.
- You shot him.
- Onu vurdun.
- Tom couldn't have shot anyone.
- Tom kimseyi vurmuş olamaz.
- Why did you shoot Tom?
- Tom'u neden vurdun?
- Tom drew his gun and shot one of the men.
- Tom silahını çekti ve adamlardan birini vurdu.
- Sami shot Layla in the back.
- Sami, Leyla'yı sırtından vurdu.
- Have you ever shot anybody?
- Hiç birini vurdun mu?
- They shot him yesterday.
- Dün onu vurdular.
- Fadil shot Layla in the back of the head.
- Fadıl Layla'yı kafasının arkasından vurdu.
- He couldn't bring himself to shoot the deer.
- Geyiği vurmaya cesaret edemedi.
- You shot them.
- Onları vurdun.
- I persuaded the policeman not to shoot the monkey.
- Polisi maymunu vurmaması için ikna ettim.
- Tom shot twice.
- Tom iki kez vurdu.
- Tom said he shot Mary twice.
- Tom, Mary'i iki kez vurduğunu söyledi.
- The hunter shot the fox dead.
- Avcı, tilkiyi vurarak öldürdü.
- Sami shot himself in the head.
- Sami kendini başından vurdu.
- Don't shoot Tom.
- Tom'u vurma.
- Tom claims that he shot Mary in self-defense.
- Tom, Mary'yi kendini savunmak için vurduğunu iddia ediyor.
- He accidentally shot him in the foot.
- Onu yanlışlıkla ayağından vurdu.
- Tom shot us.
- Tom bizi vurdu.
- Tom shot Mary with a pistol.
- Tom, Mary'i tabancayla vurdu.
- The man shot three birds with a gun.
- Adam bir silahla üç kuşu vurdu.
- He did shoot her!
- Onu vurdu!
- Tom said he hadn't intended to shoot anybody.
- Tom kimseyi vurmaya niyeti olmadığını söyledi.
- A gunman shot him in March, 1981.
- Mart 1981'de silahlı bir adam onu vurdu.
- I think Tom knows who shot him.
- Sanırım Tom onu kimin vurduğunu biliyor.
- I shot her.
- Onu ben vurdum.
- Tom shot Mary.
- Tom Mary'i vurdu.
- Tom is going to shoot us.
- Tom bizi vuracak.
- We shot pheasants by the hundred.
- Biz yüzlerce sülün vurduk.
- Please don't shoot me.
- Lütfen beni vurma.
- Tom couldn't bear the pain any more so he shot himself.
- Tom acıya daha fazla dayanamadı ve kendini vurdu.
- Tom accidentally shot himself in the foot.
- Tom kazara kendini ayağından vurdu.
- Tom claimed that Mary shot him.
- Tom, Mary'nin onu vurduğunu iddia etti.
- You shot us.
- Bizi vurdunuz.
- Shoot anything that moves.
- Kımıldayan her şeyi vur.
- I'm gonna shoot him.
- Onu vuracağım.
- It is difficult to shoot a bird flying in the air.
- Havada uçan bir kuşu vurmak zordur.
- She shot a dog.
- Bir köpeği vurdu.
- Why did you shoot me?
- Beni neden vurdun?
- He accidentally shot him in the foot.
- Yanlışlıkla onu ayağından vurdu.
- The hunter shoots deer and hares.
- Avcı geyik ve tavşan vurur.
- Tom pulled out his gun and shot Mary.
- Tom silahını çekti ve Mary'i vurdu.
- Tom told the police that he shot Mary in self-defense.
- Tom polise Mary'yi kendini savunma amacıyla vurduğunu söyledi.
- If you follow me, I'll shoot.
- Beni takip edersen vururum.
- Tom shot and killed a man who insulted Mary.
- Tom, Mary'ye hakaret eden bir adamı vurdu ve öldürdü.
- They're going to shoot her.
- Onu vuracaklar.
- I'm going to shoot that guy.
- O adamı vuracağım.
- Wait, don't shoot yourself!
- Dur, kendini vurma!
- Are you going to shoot me?
- Beni vuracak mısın?
- Mary shot her.
- Mary onu vurdu.
- We shot them.
- Onları biz vurduk.
- I just shot someone, I think.
- Az önce birini vurdum, sanırım.
- I swear I'll shoot you.
- Yemin ederim seni vururum.
- Tom was going to shoot us.
- Tom bizi vuracaktı.
- Tom shot Mary three times.
- Tom Mary'yi üç kez vurdu.
- Be careful, he might shoot you!
- Dikkatli ol, seni vurabilir!
- They shot me.
- Onlar beni vurdular.
- Fadil managed to shoot Rami once in the back.
- Fadil Rami'yi bir kez sırtından vurmayı başardı.
- Tom pulled out a pistol and shot Mary.
- Tom bir tabanca çıkardı ve Mary'yi vurdu.
- Sami shot and killed his brother.
- Sami kardeşini vurdu ve öldürdü.
- Mary shot Tom after secretly reading his unfinished novel.
- Mary, Tom'un bitmemiş romanını gizlice okuduktan sonra onu vurdu.
- You shot him.
- Sen onu vurdun.
- Sami shot me.
- Sami beni vurdu.
- Tom was aiming his pistol at Mary when John shot him.
- John onu vurduğunda Tom tabancasını Mary'ye doğrultmuştu.
- Who shot you?
- Seni kim vurdu?
- Tom shot and killed a man who attacked him.
- Tom kendisine saldıran bir adamı vurup öldürdü.
- Tom claims that he accidentally shot Mary while cleaning his gun.
- Tom silahını temizlerken yanlışlıkla Mary'yi vurduğunu iddia ediyor.
- Tom said he hadn't intended to shoot anyone.
- Tom kimseyi vurmaya niyeti olmadığını söyledi.
- Tom isn't going to shoot me.
- Tom beni vurmayacak.
- The man who shot him was Sirhan Bishara Sirhan.
- Onu vuran adam Sirhan Bishara Sirhan'dı.
- Why did you shoot him?
- Onu neden vurdun?
- Did you shoot Tom?
- Tom'u vurdun mu?
- Mary pulled out a pistol and shot Tom.
- Mary bir tabanca çıkardı ve Tom'u vurdu.
- I didn't shoot Tom.
- Tom'u vurmadım.
- Sami shot Layla several times.
- Sami, Layla'yı birkaç kez vurdu.
- Tom begged Mary not to shoot him.
- Tom, Mary'ye onu vurmaması için yalvardı.
- Stop, or I'll shoot!
- Dur, yoksa vururum!
- Tom shot and killed a bear.
- Tom bir ayıyı vurdu ve öldürdü.
- Tom could've shot me.
- Tom beni vurabilirdi.
- Why did you shoot her?
- Onu neden vurdun?
- If Tom doesn't surrender, shoot him.
- Eğer Tom teslim olmazsa, vur onu.
- Tom shot and killed a tiger.
- Tom bir kaplanı vurdu ve öldürdü.
- Tom didn't mean to shoot anybody.
- Tom kimseyi vurmak istemedi.
- Sami shot a leopard with a rifle.
- Sami tüfekle bir leoparı vurdu.
- Dan claimed that Linda shot him.
- Dan Linda'nın onu vurduğunu iddia etti.
- Tom shot me in the leg.
- Tom beni bacağımdan vurdu.
- Dan shot Linda in the eye.
- Dan Linda'yı gözünden vurdu.
- Tom shot the wolf.
- Tom kurdu vurdu.
- Why did you shoot me?
- Neden beni vurdun?
- Tom shot Mary twice in the leg.
- Tom, Mary'yi bacağından iki kere vurdu.
- Did you shoot them?
- Onları sen mi vurdun?
- I didn't shoot anybody.
- Kimseyi vurmadım.
- Tom shot himself in the leg accidentally.
- Tom kazara kendini bacağından vurdu.
- Benjamin shot a bear with a rifle.
- Benjamin, bir ayıyı tüfekle vurdu.
- Fadil was amazingly calm and collected after he had shot Rami.
- Fadıl, Rami'yi vurduktan sonra inanılmaz derecede sakin ve soğukkanlıydı.
- Tom shot Mary with a rifle.
- Tom Mary'yi tüfekle vurdu.
- The hunter shot the fox dead.
- Avcı tilkiyi vurup öldürdü.
- Don't make me shoot you again.
- Seni tekrar vurmak zorunda bırakma beni.
- I can't believe we were going to shoot Tom.
- Tom'u vuracak olduğumuza inanamıyorum.
- Fadil refused to shoot the dog.
- Fadıl köpeği vurmayı reddetti.
- One morning I shot an elephant in my pyjamas.
- Bir sabah, pijamalarımla bir fil vurdum.
- Tom shot Mary at least three times.
- Tom, Mary'yi en az üç kez vurdu.
- You shot us.
- Sen bizi vurdun.
- We shot him.
- Onu biz vurduk.
- Tom was scared Mary would shoot him with her father's rifle.
- Tom, Mary'nin babasının tüfeğiyle onu vuracağından korkuyordu.
- Tom claims he shot Mary in self-defense.
- Tom kendini korumak için Mary'yi vurduğunu iddia ediyor.
- How many times did you shoot?
- Kaç kez vurdun?
- Sami shot Layla in the back of the head.
- Sami, Layla'yı kafasının arkasından vurdu.
- The hunter shot the bird.
- Avcı, kuşu vurdu.
- The police shot Dan dead.
- Polis Dan'ı vurarak öldürdü.
- Tom shot and killed a man who attacked him.
- Tom ona saldıran bir adamı vurdu ve öldürdü.
- Tom was afraid that Mary would shoot him.
- Tom, Mary'nin onu vuracağından korkuyordu.
- Mary shot me.
- Mary beni vurdu.
- I thought that guy had a gun, so I shot him.
- O adamın silahı var sandım, ben de onu vurdum.
- Layla shot Sami at close range.
- Layla Sami'yi yakın mesafeden vurdu.
- We shot pheasants by the hundred.
- Yüzlerce sülün vurduk.
- Tom is going to shoot me.
- Tom beni vuracak.
- I swear I'll shoot you.
- Yemin ederim seni vuracağım.
- You can't shoot Tom in the back.
- Tom'u arkadan vuramazsın.
- Tom shot and killed Mary.
- Tom, Mary'yi vurdu ve öldürdü.
- Tom accidentally shot Mary.
- Tom Mary'yi kazara vurdu.
- Layla shot Sami.
- Layla, Sami'yi vurdu.
- She shot him with a rifle.
- Tüfekle vurdu.
- Tom didn't shoot anybody.
- Tom kimseyi vurmadı.
- Don't shoot him.
- Onu vurmayın.
- Shoot yourself with a shotgun.
- Kendini bir av tüfeğiyle vur.
- Tom said he shot Mary in self-defense.
- Tom, Mary'i nefsi müdafaa için vurduğunu söyledi.
- I think that Tom knows who shot Mary.
- Bence Tom, Mary'yi kimin vurduğunu biliyor.
- Tom doesn't know who shot him.
- Tom kendisini kimin vurduğunu bilmiyor.
- Tom shot himself in the leg.
- Tom kendini bacağından vurdu.
- Dan just shot himself.
- Dan az önce kendini vurdu.
- I had to shoot my horse because he was in a lot of pain.
- Atımı vurmak zorundaydım çünkü çok acı çekiyordu.
- He shot himself in the foot accidentally.
- Kendini kazara ayağından vurdu.
- He shot many lions, elephants, and other animals.
- O birçok aslan, fil ve diğer hayvanı vurdu.
- Sami shot this man on purpose.
- Sami bu adamı kasıtlı olarak vurdu.
- I heard that Tom shot himself.
- Tom'un kendini vurduğunu duydum.
- Layla shot the dog.
- Leyla köpeği vurdu.
- Sami knows who shot Layla.
- Sami Leyla'yı kimin vurduğunu biliyor.
- Tom shot himself in the head.
- Tom kendini başından vurdu.
- Tom shot Mary with a speargun.
- Tom, Mary'yi zıpkınla vurdu.
- I aimed at a sparrow, but shot down a goose.
- Bir serçeye nişan aldım ama bir kazı vurdum.
- Drop your weapon or I'll shoot.
- Silahını bırak yoksa vururum.
- Tom wants you to shoot Mary.
- Tom, Mary'i vurmanı istiyor.
- Tom couldn't bear the pain any more so he shot himself.
- Tom acıya daha fazla dayanamadı bu yüzden kendini vurdu.
- Fadil shot Layla through the right eyebrow.
- Fadıl, Leyla'yı sağ kaşından vurdu.
- She shot a dog.
- O, bir köpek vurdu.
- Tom shot Mary with a crossbow.
- Tom Mary'yi bir yaylı tüfek ile vurdu.
- God shot himself.
- Tanrı kendini vurdu.
- He shot himself this morning.
- Bu sabah kendini vurdu.
- Why did you shoot him?
- Neden onu vurdun?
- John caught a tiger and shot two lions.
- John, bir kaplan yakaladı ve iki aslan vurdu.
- I don't want to shoot you.
- Seni vurmak istemiyorum.
- Tom said he shot Mary three times.
- Tom, Mary'i üç kez vurduğunu söyledi.
- I'll shoot you.
- Seni vururum.
- You shot us.
- Bizi vurdun.
- Tom wasn't able to shoot the bear.
- Tom ayıyı vuramadı.
- They shot me.
- Beni vurdular.
- Tom shot Mary twice in the leg.
- Tom, Mary'yi bacağından iki kez vurdu.
- I aim at ducks, but I don't shoot them.
- Ördeklere nişan alırım ama onları vurmam.
- Tom shot her.
- Tom onu vurdu.
- The hunter shot a fox.
- Avcı bir tilki vurdu.
- She shot him with a machine gun.
- Onu makineli tüfekle vurdu.
- They were going to shoot him.
- Onu vuracaklardı.
- They're going to shoot him.
- Onu vuracaklar.
- Tom is going to shoot them.
- Tom onları vuracak.
- Ken shot Tom.
- Tom'u Ken vurdu.
- You can't shoot Tom in the back.
- Tom'u arkasından vuramazsın.
- After a long high-speed chase, the police officer shot and killed Tom.
- Uzun süren hızlı bir kovalamacadan sonra polis memuru, Tom'u vurup öldürdü.
- Don't move, or I'll shoot you.
- Kımıldama, yoksa seni vururum.
- Tom took out his gun and shot Mary.
- Tom silahını çıkardı ve Mary'yi vurdu.
- Sami shot a taxi driver in the face.
- Sami bir taksi şoförünü yüzünden vurdu.
- Why did you shoot her?
- Neden onu vurdun?
- The person who shot JFK worked for the CIA.
- JFK'yi vuran kişi CIA için çalışıyordu.
- The police entered the room and shot Tom.
- Polis odaya girdi ve Tom'u vurdu.
- We shot her.
- Onu biz vurduk.
- You shot Tom twice.
- Tom'u iki kez vurdun.
- I didn't want to shoot Tom.
- Tom'u vurmak istemedim.
- The police shot Dan dead.
- Polis Dan'i vurarak öldürdü.
- Tom said he shot Mary three times.
- Tom Mary'yi üç kere vurduğunu söyledi.
- Layla shot Sami at close range.
- Leyla yakın mesafeden Sami'yi vurdu.
- Someone tried to shoot him.
- Biri onu vurmaya çalıştı.
- Tom shot Mary in self-defense.
- Tom kendini savunmak için Mary'i vurdu.
- Tom is the one who shot Mary.
- Mary'yi vuran kişi Tom'dur.
- Layla shot Sami between the eyes.
- Leyla, Sami'yi gözlerinin arasından vurdu.
- Tom appeared and shot John.
- Tom ortaya çıktı ve John'u vurdu.
- Tom shot Mary's dog.
- Tom, Mary'nin köpeğini vurdu.
- Tom shot Mary's dog.
- Tom Mary'nin köpeğini vurdu.
- Fadil placed the gun at Layla's head and then shot her.
- Fadıl silahı Leyla'nın başına dayadı ve sonra onu vurdu.
- They shot her.
- Onlar vurdu.
- Mary shot Tom.
- Mary Tom'u vurdu.
- Someone tried to shoot her.
- Biri onu vurmaya çalıştı.
- Tom didn't mean to shoot anyone.
- Tom kimseyi vurmaya niyet etmedi.
- I don't want to have to shoot you.
- Seni vurmak zorunda kalmak istemiyorum.
- I will shoot him.
- Onu vuracağım.
- Why did you shoot Tom?
- Neden Tom'u vurdun?
- If Tom doesn't surrender, shoot him.
- Tom teslim olmazsa vurun.
- Tom shot himself.
- Tom kendini vurdu.
- Don't move or I'll shoot.
- Kımıldama yoksa vururum.
- Tom shot the dog that attacked Mary.
- Tom, Mary'ye saldıran köpeği vurdu.
- Tom shot himself in the foot.
- Tom kendini ayağından vurdu.
- Tom pulled out a gun and shot Mary.
- Tom silahını çekti ve Mary'i vurdu.
- Tom shot him.
- Tom onu vurdu.
- The man shot three birds with a gun.
- Adam silahla üç kuş vurdu.
- Layla shot Sami in the head while he slept.
- Leyla, uyuduğu sırada Sami'yi başından vurdu.
- You can't really shoot your own dog, can you?
- Kendi köpeğini vuramazsın, değil mi?
- You broke into my territory, now I must shoot you.
- Benim bölgeme girdin, şimdi seni vurmalıyım.
- He shot his assailant but didn't kill him.
- Saldırganı vurdu ama öldürmedi.
- Tom shot himself last night.
- Tom dün gece kendini vurdu.
- Who shot him?
- Onu kim vurdu?
- I thought that guy had a gun, so I shot him.
- O adamın silahı olduğunu sandım, o yüzden onu vurdum.
- We were going to shoot them.
- Onları vuracaktık.
- Come any closer, and I'll shoot you.
- Biraz daha yaklaşırsan seni vururum.
- I had to shoot my horse.
- Atımı vurmak zorunda kaldım.
- Layla shot Sami.
- Leyla, Sami'yi vurdu.
- Layla shot Sami in the head while he slept.
- Layla, Sami uyurken onu başından vurdu.
- Tom shot himself this morning.
- Tom bu sabah kendini vurdu.
- Mary took her pistol and shot it.
- Mary silahını aldı ve onu vurdu.
- He shot the officers.
- O memurları vurdu.
- Tom was scared Mary would shoot him with her father's rifle.
- Tom, Mary'nin babasının tüfeğiyle kendisini vuracağından korkuyordu.
- Tom claims he shot Mary in self-defense.
- Tom, Mary'i nefsi müdafaa için vurduğunu iddia ediyor.
- Shoot anything that moves.
- Hareket eden her şeyi vur.
- Who shot Tom?
- Tom'u kim vurdu?
- Tom shot Mary with a shotgun.
- Tom Mary'yi av tüfeğiyle vurdu.
- I don't want to shoot you, but I will if I have to.
- Seni vurmak istemiyorum ama mecbur kalırsam vururum.
- I think Tom knows who shot him.
- Bence Tom onu kimin vurduğunu biliyor.
- I will shoot her.
- Onu vuracağım.
- Tom said he shot Mary in self-defense.
- Tom polise kendini korumak için Mary'yi vurduğunu söyledi.
- Tom said he wouldn't shoot an unarmed man.
- Tom silahsız bir adamı vurmayacağını söyledi.
- Tom shot and killed Mary.
- Tom, Mary'i vurup öldürdü.
- Fadil shot Layla in the head while she was sleeping.
- Fadıl, uyurken Leyla'yı başından vurdu.
- Tom shot and killed Mary.
- Tom, Mary'yi vurup öldürdü.
- Tom doesn't know who shot him.
- Tom onu kimin vurduğunu bilmiyor.
- Tom said he hadn't intended to shoot anybody.
- Tom kimseyi vurma niyetinde olmadığını söyledi.
- Sami shot a leopard with a rifle.
- Sami bir leoparı tüfekle vurdu.
Show More (463)
|
2 |
shoot |
ateş etmek |
v. |
|
- He begged the police not to shoot.
- Polise ateş etmemeleri için yalvardı.
- The helicopters shoot from the air and the press has been muzzled, In Nepal there is both terror and counter-terror.
- Helikopterler havadan ateş ediyor ve basın susturulmuş durumda, Nepal'de hem terör hem de terörle mücadele var.
- The poorest in Zimbabwe do not want to shoot, kill, loot and burn crops.
- Zimbabve'nin en yoksulları ateş etmek, öldürmek, yağmalamak ve ekinleri yakmak istemiyor.
- Of course, as the offended party, I shoot first.
- Tabii ki, kırgın taraf olarak, ilk ben ateş edeceğim.
- If you follow me, I'll shoot.
- Beni takip edersen, ateş ederim.
- She shot Tom.
- O, Tom'a ateş etti.
- Several of the store owners were shooting at looters.
- Dükkân sahiplerinden birkaçı yağmacılara ateş ediyordu.
- Don't you move or I'll shoot.
- Kımıldama yoksa ateş ederim.
- The policemen shot at the car's tires.
- Polisler arabanın lastiklerine ateş etti.
- The hunter shot at the bird.
- Avcı kuşa ateş etti.
- Tom shot three times.
- Tom üç kez ateş etti.
- I'm gonna shoot him.
- Ona ateş edeceğim.
- Tom shot at Mary, but he missed.
- Tom Mary'ye ateş etti, ama ıskaladı.
- Were you shot at?
- Sana ateş edildi mi?
- Tom will shoot.
- Tom ateş edecek.
- I'm not going to shoot you.
- Sana ateş etmeyeceğim.
- Sami shot at a cat.
- Sami bir kediye ateş etti.
- I saw Tom shoot Mary.
- Tom'un Mary'ye ateş ettiğini gördüm.
- Tom was shot three times point blank.
- Tom'a yakın mesafeden üç el ateş edilmiş.
- Somebody took a shot at Tom.
- Birisi Tom'a bir el ateş etti.
- Tom shot at Mary with a revolver.
- Tom bir tabancayla Mary'ye ateş etti.
- Sami shot a duck.
- Sami bir ördeğe ateş etti.
- We'll shoot.
- Ateş edeceğiz.
- Where did you learn to shoot?
- Ateş etmeyi nerede öğrendin?
- Tom shot at the deer but missed.
- Tom geyiğe ateş etti ama ıskaladı.
- I persuaded the policeman not to shoot the monkey.
- Ben maymuna ateş etmemesi için polisi ikna ettim.
- The soldier disdained shooting an unarmed enemy.
- Asker silahsız bir düşmana ateş etmeyi reddetti.
- You broke into my territory, now I must shoot you.
- Benim topraklarıma girdin, şimdi sana ateş etmeliyim.
- The policemen shot at the car's tires.
- Polisler arabanın lastiklerine ateş ettiler.
- Tom shot at Mary.
- Tom Mary'ye ateş etti.
- From a distance, they shot at each other.
- Uzaktan birbirlerine ateş ettiler.
- Somebody took a shot at him.
- Biri ona ateş etti.
- The hunter shot at a deer.
- Avcı bir geyiğe ateş etti.
- She shot me.
- O bana ateş etti.
- They're shooting at me.
- Onlar bana ateş ediyorlar.
- Stop shooting.
- Ateş etmeyin.
- Tom shot twice.
- Tom iki kez ateş etti.
- Tom didn't shoot to kill.
- Tom öldürmek için ateş etmedi.
- Wait, don't shoot!
- Dur, ateş etme!
- Tom shot Mary.
- Tom Mary'ye ateş etti.
- Someone's shooting.
- Biri ateş ediyor.
- Tom shot John until he fell to the ground dead.
- Tom, John yere düşüp ölene kadar ona ateş etti.
- We heard shooting.
- Ateş edildiğini duyduk.
- We shot Tom.
- Biz Tom'a ateş ettik.
- They shot at the British from behind trees.
- Onlar ağaçların arkasından İngilizlere ateş etti.
- Tom said he shot Mary twice.
- Tom, Mary'ye iki kez ateş ettiğini söyledi.
- This is the first time I've ever shot with a rifle.
- İlk defa bir tüfekle ateş ettim.
- I will shoot.
- Ateş edeceğim.
- Fadil shot Dania's dog.
- Fadıl Dania'nın köpeğine ateş etti.
- Tom shot at Mary, but he missed.
- Tom Mary'ye ateş etti fakat ıskaladı.
- He shot at me.
- O bana ateş etti.
- I'm going to shoot them.
- Onlara ateş edeceğim.
- I shot her.
- Ben ona ateş ettim.
- You shot her, didn't you?
- Ona ateş ettin, değil mi?
- The police shot Tom's tires out.
- Polisler Tom'un lastiklerine ateş ettiler.
- I don't want to shoot.
- Ateş etmek istemiyorum.
- Mary took her pistol and shot it.
- Mary tabancasını aldı ve ateş etti.
- I want to learn to shoot like you.
- Senin gibi ateş etmeyi öğrenmek istiyorum.
- Have you ever shot a rifle?
- Hiç bir tüfekle ateş ettin mi?
- Tom is going to shoot Mary.
- Tom Mary'ye ateş edecek.
- Don't shoot till I tell you to.
- Ben söyleyene kadar ateş etme.
- He shot at the bird, but missed it.
- Kuşa ateş etti ama ıskaladı.
- What are you shooting at?
- Neye ateş ediyorsun?
- Don't shoot before my order!
- Emrimden önce ateş etme!
- He came out shooting, same as you said he would.
- Söylediğin gibi ateş etmeye başladı.
- Tom didn't shoot.
- Tom ateş etmedi.
- No one's shooting at us now.
- Artık kimse bize ateş etmiyor.
- Layla shot the dog.
- Layla köpeğe ateş etti.
- Layla shot Sami at close range.
- Leyla yakın mesafeden Sami'ye ateş etti.
- Tom began to shoot.
- Tom ateş etmeye başladı.
- Tom shot three times.
- Tom üç el ateş etti.
- I've never shot anyone.
- Ben kimseye ateş etmedim.
- Somebody took a shot at me.
- Biri bana bir el ateş etti.
- Don't shoot Tom.
- Tom'a ateş etme.
- I am shooting with a Russian machine-gun.
- Rus makineli tüfeğiyle ateş ediyorum.
- We're shooting.
- Ateş ediyoruz.
- Sami knows who shot Layla.
- Sami, Layla'ya kimin ateş ettiğini biliyor.
- Someone's shooting.
- Birisi ateş ediyor.
- Tom didn't have the guts to shoot Mary.
- Tom'un Mary'ye ateş edecek cesareti yoktu.
- Don't shoot until I tell you to.
- Ben söyleyene kadar ateş etme.
- Stop shooting!
- Ateş etmeyi kesin!
- Somebody took a shot at them.
- Biri onlara ateş etti.
- Tom shot Mary three times.
- Tom, Mary'ye üç kez ateş etti.
- I can teach you how to shoot.
- Sana ateş etmeyi öğretebilirim.
- I'm shooting.
- Ben ateş ediyorum.
- Tom shot at me.
- Tom bana ateş etti.
- How many times did you shoot?
- Kaç kez ateş ettin?
- Stop or I'll shoot.
- Dur yoksa ateş ederim.
- Please don't shoot me.
- Lütfen bana ateş etme.
- Somebody took a shot at them.
- Biri onlara bir el ateş etti.
- Drop your weapon or I'll shoot.
- Silahını bırak yoksa ateş ederim.
- Fadil was ordered to shoot.
- Fadıl'a, ateş etmesi emredildi.
- They shot at the British from behind trees.
- Ağaçların arkasından İngilizlere ateş ettiler.
- Dan shot at the man who tried to steal his car.
- Dan arabasını çalmaya çalışan adama ateş etti.
- Several of the store owners were shooting at looters.
- Birkaç mağaza sahibi yağmacılara ateş ediyordu.
- Tom shot John until he fell to the ground dead.
- Tom John'a ölüp yere düşene kadar ateş etti.
- Stop, or I'll shoot!
- Dur yoksa ateş ederim!
- The other policemen began shooting at the crowd.
- Diğer polisler kalabalığa ateş etmeye başladı.
- Sami shot Layla twice through a pillow.
- Sami, Layla'yı yastığın içinden iki el ateş ederek vurdu.
- Sami wanted to learn how to shoot.
- Sami nasıl ateş edileceğini öğrenmek istiyordu.
- Dan shot Matt in self-defence.
- Dan meşru müdafada Mat'e ateş etti.
- I aim at ducks, but I don't shoot them.
- Ben ördeklere nişan alıyorum ama onlara ateş etmiyorum.
- Sami shot at Layla and missed.
- Sami, Layla'ya ateş etti ve ıskaladı.
- They could ride and shoot well.
- Onlar iyi ata binebiliyor ve iyi ateş edebiliyorlardı.
- He shot me.
- O bana ateş etti.
- They could ride and shoot well.
- İyi ata biniyor ve ateş edebiliyorlardı.
- What was Tom shooting at?
- Tom neye ateş ediyordu?
- Tom was aiming his pistol at Mary when John shot him.
- John ona ateş ettiğinde Tom tabancasını Mary'ye doğrultuyordu.
- Have you ever shot a rifle?
- Hiç tüfekle ateş ettin mi?
- Ken shot Tom.
- Ken Tom'a ateş etti.
- He shot at me.
- Bana ateş etti.
- Layla shot nine times.
- Leyla dokuz kez ateş etti.
- They can all shoot.
- Hepsi ateş edebilirler.
- No one is going to shoot me.
- Kimse bana ateş etmeyecek.
- I don't like being shot at.
- Bana ateş edilmesinden hoşlanmam.
- I'm sorry I shot you.
- Sana ateş ettiğim için üzgünüm.
- I shot at you.
- Sana ateş ettim.
- Somebody took a shot at him.
- Biri ona bir el ateş etti.
- Wait, don't shoot!
- Bekle, ateş etme!
- From a distance, they shot at each other.
- Uzaktan, birbirlerine ateş ettiler.
- The policeman shot into the air.
- Polis havaya ateş etti.
- Tom wasn't able to shoot the bear.
- Tom ayıya ateş edemedi.
- Who was Tom shooting at?
- Tom kime ateş ediyordu?
- Stop, or I'll shoot.
- Dur yoksa ateş ederim.
- Mary shot her.
- Mary ona ateş etti.
- Tom took another shot at the crow, but missed again.
- Tom kargaya bir kez daha ateş etti, ama yine ıskaladı.
- They can all shoot.
- Hepsi ateş edebiliyor.
- Tom shot at Mary.
- Tom Mary'e ateş etti.
- Be careful, this guy has a shooting license!
- Dikkatli ol, bu adamın ateş etme ruhsatı var!
- We shot her.
- Biz ona ateş ettik.
- Tom shot him.
- Tom ona ateş etti.
- We were told to shoot to kill.
- Öldürmek için ateş etmemiz söylendi.
- Stop shooting!
- Ateş etmeyin!
- I'll shoot.
- Ateş edeceğim.
- Did you shoot Tom?
- Tom'a ateş ettin mi?
- Tom shot Mary three times.
- Tom Mary'ye üç kez ateş etti.
- Somebody took a shot at Tom.
- Biri Tom'a ateş etti.
- I didn't shoot anyone.
- Ben kimseye ateş etmedim.
- A group of militia saw him and began shooting.
- Bir grup milis onu gördü ve ateş etmeye başladı.
- He came out shooting, same as you said he would.
- Söylediğin gibi ateş ederek çıktı.
- Somebody took a shot at me.
- Biri bana ateş etti.
- He shot at the bird, but missed it.
- Kuşa ateş etti fakat ıskaladı.
- Tom shot at Mary with a revolver.
- Tom, Mary'ye tabancayla ateş etti.
- Layla shot Sami several times and she also stabbed him.
- Layla Sami'ye birkaç kez ateş etti ve ayrıca onu bıçakladı.
- He shot Tom.
- O, Tom'a ateş etti.
- Sami began shooting everybody.
- Sami herkese ateş etmeye başladı.
- The old men like to meet on the street corner just to shoot the bull.
- Yaşlı adamlar boğaya ateş etmek için sokak köşesinde buluşmayı severler.
- Stop shooting.
- Ateş etmeyi bırak.
- Don't move or I'll shoot.
- Kıpırdama yoksa ateş ederim.
- They're shooting at me.
- Bana ateş ediyorlar.
- Sami shot and missed.
- Sami ateş etti ve ıskaladı.
- I can teach you how to shoot.
- Nasıl ateş edileceğini öğretebilirim.
- The guards are going to shoot Tom.
- Gardiyanlar Tom'a ateş edecek.
- This tank can shoot on the move.
- Bu tank hareket halindeyken ateş edebilir.
- Tom shot a bear.
- Tom bir ayıya ateş etti.
- I have to learn how to shoot.
- Ateş etmeyi öğrenmeliyim.
Show More (155)
|
3 |
shoot |
vurulmak |
v. |
|
- Suspected terrorists were shot in their slippers.
- Şüpheli teröristler terlikleriyle vuruldu.
- Consequently, millions suffer from avoidable diseases or are maimed and shot.
- Sonuç olarak, milyonlarca kişi önlenebilir hastalıklardan muzdarip olmakta veya sakatlanmakta ya da vurulmaktadır.
- Consequently millions suffer from avoidable diseases or are maimed and shot.
- Sonuç olarak milyonlarca kişi önlenebilir hastalıklardan muzdarip olmakta ya da sakatlanmakta ve vurulmaktadır.
- The Unión Patriótica has had at least 4 000 of its members shot by the paramilitaries.
- Unión Patriótica'nın en az 4 000 üyesi paramiliter güçler tarafından vuruldu.
- You see, Rose was shot by a young drug addict.
- Rose keş bir genç tarafından vuruldu.
- Tom was also shot in the leg.
- Tom da bacağından vuruldu.
- Sami and Layla were found shot in their room.
- Sami ve Layla odalarında vurulmuş olarak bulundu.
- I want them all shot.
- Hepsinin vurulmasını istiyorum.
- Layla was also shot.
- Leyla da vuruldu.
- Did Tom say anything about the shooting?
- Tom vurulma olayıyla ilgili bir şey söyledi mi?
- She was wounded by a shot in the leg.
- Bacağından vurularak yaralanmıştı.
- The court found him guilty and ordered him shot.
- Mahkeme onu suçlu buldu ve onun vurulmasını emretti.
- Were you shot at?
- Vuruldunuz mu?
- Tom was also shot.
- Tom da vuruldu.
- Do you think the shooting was accidental?
- Sence vurulma olayı kazara mı oldu?
- Tom was on the other side of town at the time of the shooting.
- Tom vurulduğu zaman kasabanın diğer tarafındaydı.
- The court found him guilty and ordered him shot.
- Mahkeme onu suçlu buldu ve vurulmasına karar verdi.
- Tom was on the other side of town at the time of the shooting.
- Tom vurulduğu sırada şehrin diğer tarafındaydı.
- Layla was also shot.
- Layla da vuruldu.
- The magicians were segregated from the prison population and shot promptly at dawn.
- Sihirbazlar hapishane nüfusundan ayrı tutuldu ve şafakta derhal vuruldu.
- Tom was found shot to death.
- Tom vurularak öldürülmüş olarak bulundu.
- Sami and Layla were found shot in their room.
- Sami ve Leyla odalarında vurulmuş bulundular.
- Sami was killed in a mosque shooting.
- Sami bir cami saldırısında vurularak öldürüldü.
- Layla shot nine times.
- Layla dokuz kez vuruldu.
- The actor was accidentally shot dead during the making of the movie.
- Aktör film çekimi sırasında yanlışlıkla vurularak öldürüldü.
- Were you shot?
- Vuruldun mu?
- Fadil was attacked and shot in his apartment.
- Fadıl dairesinde saldırıya uğradı ve vuruldu.
- I'd rather be hanged than shot.
- Vurulmaktansa asılmayı tercih ederim.
- The magicians were segregated from the prison population and shot promptly at dawn.
- Sihirbazlar hapishane nüfusundan ayrıldı ve şafak vaktinde vuruldu.
- The actor was accidentally shot dead during the making of the movie.
- Filmin yapımı sırasında aktör yanlışlıkla vurularak öldürüldü.
- Sami's neighbors were questioned about the shooting.
- Sami'nin komşuları vurulma olayıyla ilgili sorgulandı.
Show More (29)
|
4 |
shoot |
atmak (kurşun/ok/top) |
v. |
|
- Let's go to the gym and shoot some hoops.
- Spor salonuna gidip biraz basket atalım.
- Tom was shooting baskets.
- Tom basketleri atıyordu.
- He shot an arrow at the soldier.
- O, askere bir ok attı.
- If only you'd thought of that before shooting your big mouth off.
- Keşke desteksiz atmadan önce bunu bir düşünseydin.
- They shoot them off over the lake.
- Onları gölün üzerinden atıyorlar.
- William Tell shot an arrow at the apple on his son's head.
- William Tell, oğlunun kafasındaki elmaya bir ok attı.
- Shoot me an email when you have time.
- Zamanın olduğunda bana bir e-posta at.
- She shot a warm smile at the old lady.
- Yaşlı kadına sıcak bir gülümseme attı.
- He shot an arrow at the soldier.
- Askere bir ok attı.
- He shot an arrow at the deer.
- Geyiğe bir ok attı.
- Tom was shooting baskets.
- Tom basket atıyordu.
- He shot an arrow at the deer.
- O, geyiğe bir ok attı.
- When he was about to shoot the thirtieth arrow, the archer realised that his quiver was empty.
- Otuzuncu oku atmak üzereyken okçu sadağının boş olduğunu fark etti.
Show More (10)
|
5 |
shoot |
çekmek |
v. |
|
- Did you shoot this video?
- Bu videoyu sen mi çektin?
- They shot the film in an actual desert.
- Filmi gerçek bir çölde çektiler.
- Sami shot the movie in Egypt.
- Sami filmi Mısır'da çekti.
- Tom shot this footage.
- Tom bu görüntüleri çekti.
Show More (1)
|
6 |
shoot |
kahretsin |
interj. |
|
- Oh, shoot! I left my phone in the car.
- Of, kahretsin! Telefonumu arabada unutmuşum.
- Oh shoot, I forgot about the vocabulary test.
- Kahretsin, kelime testini unuttum.
- Oh shoot, I forgot about the vocabulary test.
- Kahretsin, kelime testini unutmuşum.
Show More (0)
|
7 |
shoot |
çekim yapmak (kamera) |
v. |
|
- I've been shooting since seven this morning.
- Bu sabah yediden beri çekim yapıyorum.
- Shooting from a low angle makes your legs appear longer.
- Düşük açıdan çekim yapmak bacaklarınızın daha uzun görünmesini sağlar.
- Shooting from a low angle makes your legs appear longer.
- Düşük açıdan çekim yapmak bacaklarınızı daha uzun gösterir.
Show More (0)
|
8 |
shoot |
ateşlemek |
v. |
|
- The man suddenly started shooting his gun.
- Adam aniden silahını ateşlemeye başladı.
- Last year there was an incident with a security guard who shot a stray bullet inside a toilet.
- Geçen yıl tuvaletin içinde bir maganda kurşunu ateşleyen bir güvenlik görevlisi ile bir olay vardı.
- Tom shot his gun.
- Tom silahını ateşledi.
Show More (0)
|
9 |
shoot |
fırlamak |
v. |
|
- A deer shot across the window.
- Pencereden bir geyik fırladı.
- As soon as the dog heard his master's voice, off he ran like a shot.
- Köpek, sahibinin sesini duyar duymaz, bir ok gibi fırladı.
Show More (-1)
|
10 |
shoot |
kurşun sıkmak |
v. |
|
- Sami shot two bullets into the head of his wife, Layla.
- Sami, karısı Layla'nın kafasına iki kurşun sıktı.
- Sami fired the first shot into Layla's chest.
- Sami, Layla'nın göğsüne ilk kurşunu sıktı.
Show More (-1)
|
11 |
shoot |
çene çalmak |
v. |
|
- Tom and Mary were just shooting the breeze.
- Tom ve Mary sadece çene çalıyorlardı.
- Bill and John like to get together once a month to shoot the breeze.
- Bill ve John, çene çalmak için ayda bir kez bir araya gelmekten hoşlanıyorlar.
Show More (-1)
|
12 |
shoot |
atış yapmak |
n. |
|
- This tank can shoot on the move.
- O tank hareket ederken atış yapabilir.
- This tank can shoot on the move.
- Bu tank hareket halinde atış yapabilir.
Show More (-1)
|
13 |
shoot |
avlamak |
v. |
|
- He spent the whole day shooting rabbits.
- Bütün gününü tavşan avlayarak geçirdi.
Show More (-2)
|
14 |
shoot |
şut çekmek |
v. |
|
- He shot from behind the 3-point line.
- Üç sayı çizgisinin gerisinden şut çekti.
Show More (-2)
|
15 |
shoot |
çekim yapmak |
v. |
|
- They start shooting the second season next month.
- İkinci sezon çekimlerine önümüzdeki ay başlıyorlar.
Show More (-2)
|
16 |
shoot |
zonklamak |
v. |
|
- Intense pain shot through his leg.
- Bacağı şiddetli bir acıyla zonkladı.
Show More (-2)
|
17 |
shoot |
sürgün vermek |
v. |
|
- My Monstera started shooting out a new leaf.
- Monstera'm yeni bir yaprak sürgün vermeye başladı.
Show More (-2)
|
18 |
shoot |
sürgün |
n. |
|
- She closely studied the new shoots on the branch.
- Daldaki yeni sürgünleri yakından inceledi.
Show More (-2)
|
19 |
shoot |
çekim |
n. |
|
- He organized a photoshoot for the clothing company.
- Giyim şirketi için bir fotoğraf çekimi düzenledi.
Show More (-2)
|
20 |
shoot |
av |
n. |
|
- They were on a shoot when the storm hit.
- Fırtına çıktığında onlar avdaymış.
Show More (-2)
|
21 |
shoot |
öldürme |
n. |
|
- Why, therefore, should we shoot and kill, when we can have everything without shooting and killing?
- Öyleyse neden vurmadan ve öldürmeden her şeye sahip olabilecekken vurup öldürelim?
Show More (-2)
|
22 |
shoot |
iğne yapmak |
v. |
|
- The doctor gave me a shot.
- Doktor bana iğne yaptı.
Show More (-2)
|
23 |
shoot |
öldürmek |
v. |
|
- I shot one down.
- Ben birini öldürdüm.
Show More (-2)
|
24 |
shoot |
aşı yapmak |
v. |
|
- When was the last time you had a tetanus shot?
- En son ne zaman bir tetanoz aşısı yaptırdın?
Show More (-2)
|
25 |
shoot |
patlatmak |
v. |
|
- The police shot Tom's tires out.
- Polis Tom'un lastiklerini patlattı.
Show More (-2)
|
26 |
shoot |
fırlatmak |
v. |
|
- As soon as the dog heard his master's voice, off he ran like a shot.
- Köpek, sahibinin sesini duyar duymaz fırlayıp koşmaya başladı.
Show More (-2)
|