|
- I am sorry, but I must recommend that the Commission proposal be rejected.
- Üzgünüm ancak Komisyon teklifinin reddedilmesini tavsiye etmek zorundayım.
- I am sorry this speech is so long, but this is an important section.
- Bu konuşma bu kadar uzun olduğu için üzgünüm, ancak bu önemli bir bölüm.
- I am very sorry, but we have exceeded our time limit.
- Çok üzgünüm ama zaman sınırımızı aştık.
- I am sorry that this is complicated, but life sometimes is complicated.
- Bu durum karmaşık olduğu için üzgünüm, ancak hayat bazen karmaşıktır.
- I am sorry, but I have no intention of carrying out that check.
- Üzgünüm ama bu kontrolü yapmak gibi bir niyetim yok.
- In one respect, I am sorry because I would have preferred the directive to have been adopted.
- Bir açıdan üzgünüm çünkü direktifin kabul edilmiş olmasını tercih ederdim.
- I am sorry, but it would contravene the Rules of Procedure.
- Üzgünüm ama bu İç Tüzüğe aykırı olur.
- I am sorry for the reasons to which you alluded, President.
- Bahsettiğiniz nedenlerden dolayı üzgünüm Başkanım.
- I am sorry, you will have to look somewhere else for a conspiracy theory.
- Üzgünüm, komplo teorisi için başka bir yere bakmanız gerekecek.
- I am not sorry that the Institute has been closed down.
- Enstitü kapatıldığı için üzgün değilim.
- I am sorry, but with so little time available to me, I cannot go into greater detail.
- Üzgünüm ama zamanım kısıtlı olduğu için daha fazla ayrıntıya giremeyeceğim.
- I am sorry, but many Members did, however, listen attentively to you.
- Üzgünüm ama birçok Üye yine de sizi dikkatle dinledi.
- I am sorry, but all I can say is that the Council does not have this information.
- Üzgünüm ama söyleyebileceğim tek şey Konsey'in bu bilgiye sahip olmadığıdır.
- I am sorry to be so harsh but this behaviour is truly unacceptable.
- Bu kadar sert olduğum için üzgünüm ama bu davranış gerçekten kabul edilemez.
- I am sorry for the reasons to which you alluded, President.
- Bahsettiğiniz nedenlerden dolayı üzgünüm Sayın Başkan.
- If there was, I am very sorry.
- Varsa, çok üzgünüm.
- I am sorry and disappointed that their amendment rejects the common position.
- Yaptıkları değişikliğin ortak görüşü reddetmesinden dolayı üzgün ve hayal kırıklığına uğramış durumdayım.
- I am extremely sorry about this, but I think that you are quite right to highlight the problem.
- Bu konuda son derece üzgünüm ancak sorunun altını çizmekte son derece haklı olduğunuzu düşünüyorum.
- I'm really sorry, kid, I didn't see you.
- Gerçekten üzgünüm, delikanlı, seni görmedim.
- Well, sorry I woke you up, Professor, but we have to check out these things.
- Sizi uyandırdığım için üzgünüm Profesör ama bu şeyleri kontrol etmemiz gerekiyor.
- I'm sorry, that cold medicine is really very strong.
- Üzgünüm, o soğuk algınlığı ilacı gerçekten çok güçlü.
- I'm sorry, that cold medicine is really very strong.
- Üzgünüm, bu nezle ilacı cidden çok kuvvetliymiş.
- I'm sorry, that cold medicine is really very strong.
- Üzgünüm, şu soğuk algınlığı ilacı gerçekten çok güçlü.
- I'm really sorry, kid, I didn't see you.
- Gerçekten üzgünüm evlat, seni görmemişim.
- I'm sorry to say this, but I tried to sell them on the black market.
- Bunu söylediğim için üzgünüm ama ben bunları karaborsada satmaya çalıştım.
- Sorry I'm a kid flying business class.
- Üzgünüm ben business class'ta uçan bir çocuğum.
- Sorry space rangers, this ride is no longer in service.
- Üzgünüm uzay korucuları, bu araç artık kullanımda değil.
- No, I'm sorry, this is the last song.
- Hayır, üzgünüm, bu son şarkı.
- Sorry space rangers, this ride is no longer in service.
- Üzgünüm uzay bekçileri, bu araç artık hizmet vermiyor.
- No, I'm sorry, this is the last song.
- Hayır, üzgünüm, son şarkı bu işte.
- I'm really sorry, kid, I didn't see you.
- Gerçekten üzgünüm evlat, seni göremedim.
- No, I'm sorry, this is the last song.
- Hayır, üzgünüm, bu son parça.
- I'm really sorry, but I seem to have misplaced your scarf.
- Gerçekten üzgünüm ama görünen o ki atkınızı kaybetmişim.
- I'm very sorry that your father died.
- Baban öldüğü için çok üzgünüm.
- I'm real sorry about that.
- O konuda cidden üzgünüm.
- Tom is sorry for what he did.
- Tom yaptığı şey için üzgün.
- I'm very sorry, but we can't let you out.
- Çok üzgünüm ama çıkmanıza izin veremeyiz.
- I'm very sorry for being late.
- Geç kaldığım için çok üzgünüm.
- All I want is a chance to say I'm sorry.
- Bütün istediğim üzgün olduğumu söylemek için bir fırsat.
- I'm sorry to interrupt you.
- Sözünüzü kestiğim için üzgünüm.
- Tom says he's sorry that he caused you trouble.
- Tom sana sorun çıkardığı için üzgün olduğunu söylüyor.
- I'm sorry, but the only thing I know how to say in this beautiful language is this sentence.
- Üzgünüm ama bu güzel dilde nasıl söyleneceğini bildiğim tek şey bu cümle.
- I'm sorry about what happened yesterday.
- Dün olanlardan dolayı üzgünüm.
- I'm very sorry I did that.
- Bunu yaptığım için çok üzgünüm.
- I'm sorry, but I'm already dating someone.
- Üzgünüm ama ben zaten biriyle çıkıyorum.
- You don't have to say you're sorry; I understand.
- Üzgün olduğunu söylemene gerek yok; anlıyorum.
- I'm real sorry for all this.
- Bütün bunlar için gerçekten üzgünüm.
- I'm truly sorry.
- Gerçekten çok üzgünüm.
- I'm sorry, I have no idea.
- Üzgünüm, hiçbir fikrim yok.
- I'm sorry, I don't speak French.
- Üzgünüm, ben Fransızca konuşmuyorum.
- I'm sorry that I said the things I did.
- Yapmış olduğum şeyleri söylediğim için üzgünüm.
- I'm sorry to contradict you.
- Seni yalanladığım için üzgünüm.
- I'm sorry about the mess.
- Karışıklık için üzgünüm.
- I'm sorry, but I already have plans for the evening.
- Üzgünüm, akşam için başka planım var.
- Sorry, Tom, I didn't want to get you involved.
- Üzgünüm Tom, seni bu işe bulaştırmak istemedim.
- I'm sorry I didn't do that.
- Bunu yapmadığıma üzgünüm.
- I'm sorry to bother you.
- Seni rahatsız ettiğim için üzgünüm.
- I'm sorry about being late.
- Geç kaldığım için üzgünüm.
- I'm sorry, I didn't mean to hurt your feelings.
- Üzgünüm, duygularını incitmek istemedim.
- I'm sorry to call so late.
- Bu kadar geç aradığım için üzgünüm.
- I'm sorry, I didn't recognize you.
- Üzgünüm, ben sizi tanımadım.
- I'm sorry I opened your mail by mistake.
- Yanlışlıkla postanı açtığım için üzgünüm.
- I'm sorry, I didn't catch that.
- Üzgünüm onu anlamadım.
- I'm sorry about what I said.
- Söylediklerim için üzgünüm.
- I'm sorry you didn't get a chance to meet Tom.
- Tom'la tanışma fırsatın olmadığı için üzgünüm.
- I'm really sorry about what I said.
- Söylediğim hakkında gerçekten üzgünüm.
- I'm sorry, but I think that you're mistaken.
- Üzgünüm fakat sanırım sen hatalısın.
- Please tell them I'm sorry.
- Lütfen onlara üzgün olduğumu söyleyin.
- Tell them that I'm sorry.
- Onlara üzgün olduğumu söyle.
- Tell her I'm sorry.
- Ona üzgün olduğumu söyle.
- I wanted to say sorry.
- Üzgün olduğumu söymek istedim.
- I just wanted to tell you I'm sorry.
- Ben sadece sana üzgün olduğumu söylemek istedim.
- Tell Tom I'm sorry I wasn't able to be at his birthday party.
- Tom'a doğum günü partisine gelemediğim için üzgün olduğumu söyle.
- I'm sorry that I bothered you.
- Sizi rahatsız ettiğim için üzgünüm.
- I'm sorry, I have another meeting.
- Üzgünüm, başka bir toplantım var.
- I'm sorry, but that's really not my problem.
- Üzgünüm ama bu gerçekten benim sorunum değil.
- Do you think he's really sorry?
- Sence gerçekten üzgün mü?
- I'm sorry to disturb you.
- Sizi rahatsız ettiğim için üzgünüm.
- I'm sorry I was born.
- Doğduğum için üzgünüm.
- I'm sorry about what happened today.
- Bugün olanlar için üzgünüm.
- I'm sorry, but I already have a boyfriend.
- Üzgünüm ama benim zaten bir erkek arkadaşım var.
- I'm sorry I can't tell you more about it.
- Daha fazlasını söyleyemediğim için üzgünüm.
- I'm sorry, but there's no other choice.
- Üzgünüm ama başka bir seçenek yok.
- I'm sorry I couldn't help Tom.
- Tom'a yardım edemediğim için üzgünüm.
- I'm sorry if I woke you.
- Seni uyandırdıysam üzgünüm.
- I'm very sorry about this.
- Bunun için çok üzgünüm.
- Tom says he's sorry he didn't call.
- Tom aramadığı için üzgün olduğunu söylüyor.
- I'm sorry for what happened to you.
- Sana olan için üzgünüm.
- I'm sorry, but my answer is no.
- Üzgünüm ama yanıtım hayır.
- I'm sorry, but you can't marry Susan.
- Üzgünüm ama Susan'la evlenemezsiniz.
- I'm sorry you've gone.
- Gittiğin için üzgünüm.
- I'm sorry to hear that your father has passed away.
- Babanın vefat ettiğini duyduğuma üzgünüm.
- I'm sorry, but we're out of stock.
- Üzgünüm fakat stoğumuz bitti.
- Do you want me to say that I'm sorry?
- Üzgün olduğumu söylememi istiyor musun?
- I'm sorry to disturb you.
- Seni rahatsız ettiğim için üzgünüm.
- I'm sorry, I don't think I'll be able to.
- Üzgünüm, yapabileceğimi sanmıyorum.
- We all felt sorry for them.
- Hepimiz onlar için üzgün hissettik.
- I'm so sorry this has happened.
- Olanlar için çok üzgünüm.
- I'm sorry, but I'm busy right now.
- Üzgünüm ama şu anda meşgulüm.
- I'm sorry I wasn't able to help you do that.
- Onu yapmana yardımcı olamadığım için üzgünüm.
- Are you sorry you did that?
- Onu yaptığın için üzgün müsün?
- I'm very sorry that I lied to you.
- Sana yalan söylediğim için çok üzgünüm.
- I will not say I'm sorry.
- Üzgün olduğumu söylemeyeceğim.
- I'm real sorry for all this.
- Tüm bunlar için gerçekten üzgünüm.
- I'm sorry, Tom, I can't do that.
- Üzgünüm Tom, bunu yapamam.
- I'm sorry about what I said before.
- Daha önce söylediğim şey hakkında üzgünüm.
- I'm sorry, but the answer's no.
- Üzgünüm ama cevabım hayır.
- I'm really sorry I doubted you.
- Senden şüphe ettiğim için gerçekten üzgünüm.
- I'm sorry, but it's really not possible.
- Üzgünüm ama bu gerçekten mümkün değil.
- I'm sorry, I didn't mean to frighten you.
- Üzgünüm, seni korkutmak istemedim.
- I'm sorry, I don't understand what you just said.
- Üzgünüm, ne dediğinizi anlamıyorum.
- I'm sorry, we don't have films for your camera.
- Üzgünüm, kameranız için filmimiz yok.
- I'm sorry you didn't get a chance to meet Tom.
- Tom'la tanışma fırsatı bulamadığın için üzgünüm.
- I'm sorry for not being more supportive.
- Daha fazla destek olmadığım için üzgünüm.
- I'm sorry, I can't hear you.
- Üzgünüm, seni duyamıyorum.
- I'm sorry, but I have no more time.
- Üzgünüm ama daha fazla zamanım yok.
- Tom said that he wasn't sorry.
- Tom üzgün olmadığını söyledi.
- I'm sorry about this.
- Bunun için üzgünüm.
- I'm sorry I couldn't do that for you.
- Bunu senin için yapamadığım için üzgünüm.
- I'm so sorry for your loss.
- Ben senin kaybın için çok üzgünüm.
- I'm sorry, I don't recognize you.
- Üzgünüm, seni tanıyamadım.
- I'm sorry I wasted so much money.
- Çok para harcadığım için üzgünüm.
- I'm sorry, I don't speak Hungarian.
- Üzgünüm, Macarca bilmiyorum.
- I'm very sorry about the mistake.
- Hata için çok üzgünüm.
- I'm sorry if I've been rude to you.
- Sana kabalık ediyorsam üzgünüm.
- I'm sorry I couldn't do that for you.
- Onu senin için yapamadığım için üzgünüm.
- Tell her that I'm sorry.
- Ona üzgün olduğumu söyle.
- I'm sorry to have kept you waiting for a long time.
- Ben seni uzun bir süre beklettiğim için üzgünüm.
- Tom is going to tell Mary he's sorry.
- Tom, Mary'ye üzgün olduğunu söyleyecek.
- I'm sorry that I'm dressed like this.
- Böyle giyindiğim için üzgünüm.
- I'm sorry ma'am, is there a problem?
- Üzgünüm hanımefendi, bir sorun var mı?
- I'm sorry, there's nothing I can do for you.
- Üzgünüm, senin için yapabileceğim bir şey yok.
- I'm sorry, I have another commitment.
- Üzgünüm, başka bir sözüm var.
- I'm sorry I kept you waiting.
- Sizi beklettiğim için üzgünüm.
- I'm sorry, I just can't remember.
- Üzgünüm, hatırlayamıyorum işte.
- I'm sorry, but I have to go home.
- Üzgünüm ama eve gitmem gerek.
- I'm sorry, but I've got to leave.
- Üzgünüm ama gitmem gerek.
- Please tell him I'm sorry.
- Lütfen ona üzgün olduğumu söyle.
- I'm sorry, but they're out of stock.
- Üzgünüm, ama onlar stokta yok.
- I'm sorry you had to do this by yourself.
- Bunu tek başına yapmak zorunda kaldığın için üzgünüm.
- I'm so sorry, but I forgot your name.
- Çok üzgünüm ama sizin adınızı unuttum.
- I'm sorry but I don't speak Esperanto very well.
- Üzgünüm ama Esperanto dilini pek iyi konuşamıyorum.
- I'm sorry, but it's impossible.
- Üzgünüm, ama bu imkansız.
- I'm sorry I have no pencil to write with.
- Üzgünüm, yazacak kalemim yok.
- I'm sorry I shot you.
- Sana ateş ettiğim için üzgünüm.
- I'm sorry I can't go with you.
- Seninle gelemediğim için üzgünüm.
- I'm sorry, but I can't stay for long.
- Üzgünüm ama ben uzun süre kalamam.
- I'm sorry that I can't help you today.
- Bugün size yardım edemeyeceğim için üzgünüm.
- I'm sorry, we have no vacancies.
- Üzgünüm, hiç boş yerimiz yok.
- I'm sorry I am late, but there's been a lot of work to do.
- Geciktiğim için üzgünüm ama yapacak çok işim vardı.
- I'm sorry I'm so late.
- Geç kaldığım için üzgünüm.
- Do you want me to say I'm sorry?
- Üzgünüm dememi ister misin?
- I should tell Tom that I'm sorry.
- Üzgün olduğumu Tom'a söylemem gerekir.
- I'm sorry to trouble you so often.
- Seni çok sık rahatsız ettiğim için üzgünüm.
- I'm sorry that Tom isn't here.
- Tom burada olmadığı için üzgünüm.
- I'm sorry I couldn't buy that for you.
- Bunu sana alamadığım için üzgünüm.
- I'm sorry I lied to Tom.
- Tom'a yalan söylediğim için üzgünüm.
- I'm sorry, but I've got to get going.
- Üzgünüm ama gitmem gerek.
- I'm sorry, but I am opposed to this project.
- Üzgünüm, ama bu projeye karşıyım.
- I'm sorry we have to ask you such things.
- Size böyle şeyler sormak zorunda kaldığımız için üzgünüm.
- I'm sorry that I didn't reply sooner.
- Daha kısa sürede cevap vermediğim için üzgünüm.
- Sorry to trouble you, but can you help me?
- Rahatsız ettiğim için üzgünüm fakat bana yardım eder misiniz?
- It just doesn't work, I'm sorry.
- Üzgünüm, işe yaramıyor.
- I'm so sorry for your loss.
- Kaybınız için çok üzgünüm.
- Mary is sorry she cannot attend.
- Mary katılamayacağı için üzgün.
- All I want is a chance to say I'm sorry.
- Tek istediğim üzgün olduğumu söylemek için bir şans.
- You should tell Tom you're sorry.
- Tom'a üzgün olduğunu söylemelisin.
- I'm sorry, but I won't be able to help you.
- Üzgünüm ama size yardım edemeyeceğim.
- I'm sorry, my father is out.
- Üzgünüm, babam dışarıda.
- I'm sorry, I don't let in people I don't know.
- Üzgünüm, tanımadığım insanları içeri almıyorum.
- Please tell Tom how sorry I am.
- Lütfen Tom'a ne kadar üzgün olduğumu söyle.
- I'm sorry to be late.
- Geç kaldığım için üzgünüm.
- They refuse to say they're sorry.
- Üzgün olduklarını söylemeyi reddediyorlar.
- I'm sorry, but I don't want to talk about it.
- Üzgünüm ama bu konuda konuşmak istemiyorum.
- I'm sorry for this.
- Bunun için üzgünüm.
- I'm sorry, but he isn't home.
- Üzgünüm fakat o evde değil.
- I'm sorry to have caused you so much trouble.
- Başına bir sürü bela açtığım için üzgünüm.
- I'm sorry I couldn't get to you sooner.
- Sana daha erken ulaşamadığım için üzgünüm.
- I've said I'm sorry.
- Üzgün olduğumu söyledim.
- I'm sorry that I can't come today.
- Bugün gelemediğim için üzgünüm.
- I'm sorry that Tom is sick.
- Tom'un hasta olduğuna üzgünüm.
- I'm sorry I asked.
- Sorduğum için üzgünüm.
- I'm very sorry for having caused the accident.
- Kazaya sebep olduğum için çok üzgünüm.
- I'm very sorry your father died.
- Baban öldüğü için çok üzgünüm.
- I'm sorry, but we're out of stock.
- Üzgünüm ama stoklarımızda kalmadı.
- I'm sorry, but I am against this project.
- Üzgünüm, ama bu projeye karşıyım.
- I'm sorry for making you cry.
- Seni ağlattığım için üzgünüm.
- Sorry to trouble you, but my car is broken, can you help me?
- Rahatsız ettiğim için üzgünüm ama arabam bozuldu, bana yardım edebilir misiniz?
- I'm sorry, there's nothing I can do.
- Üzgünüm, yapabileceğim bir şey yok.
- Tell Tom I'm sorry I hurt him.
- Tom'a onu incittiğim için üzgün olduğumu söyle.
- I'm sorry that I'm dressed like this.
- Bu şekilde giyindiğim için üzgünüm.
- I'm very sorry you're so unhappy.
- Bu kadar mutsuz olduğun için çok üzgünüm.
- I'm sorry, I don't think I can.
- Üzgünüm, yapabileceğimi sanmıyorum.
- I'm sorry about last night.
- Dün gece için üzgünüm.
- I'm sorry that I couldn't live up to your expectations.
- Beklentilerinizi karşılayamadığım için üzgünüm.
- I'm sorry that I lied to Tom.
- Tom'a yalan söylediğim için üzgünüm.
- Tell Tom that I'm sorry.
- Tom'a üzgün olduğumu söyle.
- I'm sorry, but I can't hear you well.
- Üzgünüm fakat seni iyi duyamıyorum.
- I'm so sorry about all of this.
- Tüm bunlar için çok üzgünüm.
- I just wanted to say I'm sorry.
- Sadece üzgün olduğumu söylemek istedim.
- I'm sorry to waste your time.
- Zamanını boşa harcadığım için üzgünüm.
- I'm sorry I wasted so much money.
- Bu kadar çok parayı boşa harcadığım için üzgünüm.
- I'm very sorry that I lied to Tom.
- Tom'a yalan söylediğim için çok üzgünüm.
- I'm sorry, but I'm busy right now.
- Üzgünüm ama şu an meşgulüm.
- I'd just like to say I'm sorry.
- Sadece üzgün olduğumu söylemek istiyorum.
- I'm sorry that I wasn't there yesterday.
- Dün orada olmadığım için üzgünüm.
- I wanted to say that I'm very sorry.
- Çok üzgün olduğumu söylemek istedim.
- I'm sorry, but you've got to go.
- Üzgünüm ama gitmelisin.
- I'm sorry you got fired.
- Kovulduğun için üzgünüm.
- I'm sorry I missed your party.
- Partini kaçırdığım için üzgünüm.
- I'm sorry to see Tom go.
- Tom'un gittiğini gördüğüme üzgünüm.
- I'm sorry, but we're out of stock.
- Üzgünüm ama stoklarımız tükendi.
- Sorry Tom, I don't believe you.
- Üzgünüm Tom, sana inanmıyorum.
- Sorry, but that's not what I ordered.
- Üzgünüm ama sipariş ettiğim bu değildi.
- I'm sorry I cannot meet your demand.
- Üzgünüm talebini karşılayamam.
- Sorry honey, I'm still stuck at the office.
- Üzgünüm tatlım, hala ofiste tıkılıp kaldım.
- Mary is sorry she cannot attend.
- Mary katılamadığı için üzgün.
- I'm so sorry about it.
- Bunun için çok üzgünüm.
- I'm sorry I can't tell you more.
- Sana daha fazlasını söyleyemediğim için üzgünüm.
- I'm sorry about the noise.
- Gürültü için üzgünüm.
- Sorry, but I can't go along with you.
- Üzgünüm ama seninle aynı düşüncede değilim.
- I'm sorry, there's nothing I can do to help.
- Üzgünüm, yardım etmek için yapabileceğim bir şey yok.
- I'm sorry I have to go.
- Ben gitmek zorunda olduğum için üzgünüm.
- I'm sorry, I don't recognize you.
- Üzgünüm, ben sizi tanımıyorum.
- I'm sorry, I didn't mean to offend you.
- Üzgünüm, seni kırmak istemedim.
- I'm sorry to hear that.
- Bunu duyduğuma üzgünüm.
- I only came to say I'm sorry.
- Sadece üzgün olduğumu söylemek için geldim.
- Tom said he was so sorry.
- Tom çok üzgün olduğunu söyledi.
- Look, I'm sorry I didn't tell you, but I forgot.
- Bak, sana söylemediğim için üzgünüm ama unutmuşum.
- Tom says he's sorry that he didn't call.
- Tom aramadığı için üzgün olduğunu söylüyor.
- I'm sorry, we have no vacancies.
- Üzgünüm, boş yerimiz yok.
- I'm sorry, but I already have plans.
- Üzgünüm ama zaten planlarım var.
- I'm sorry, we're sold out.
- Üzgünüm, elimizde kalmadı.
- I'm sorry I have kept you waiting so long.
- Sizi çok uzun beklettiğim için üzgünüm.
- I'm sorry, I thought you were someone else.
- Üzgünüm, senin başka biri olduğunu düşündüm.
- Sorry, but I don't want to lend you my books.
- Üzgünüm ama kitaplarımı size ödünç vermek istemiyorum.
- Tom said he was very sorry.
- Tom çok üzgün olduğunu söyledi.
- I'm sorry, I did my best.
- Üzgünüm, elimden gelenin en iyisini yaptım.
- Sorry but I'm going to be late, I'm stuck in traffic!
- Üzgünüm ama geç kalacağım, trafiğe takıldım!
- I'm sorry, I'm busy right now.
- Üzgünüm, şu anda meşgulüm.
- I'm sorry that you couldn't come with us.
- Bizimle gelemediğin için üzgünüm.
- I'm sorry I wasn't able to help you do that.
- Bunu yapmana yardım edemediğim için üzgünüm.
- Please tell him how sorry I am.
- Lütfen ona ne kadar üzgün olduğumu söyle?
- Do you think she's really sorry?
- Sence gerçekten üzgün mü?
- Are you sorry that you weren't there?
- Orada olmadığın için üzgün müsün?
- You'd better tell Tom you're sorry.
- Tom'a üzgün olduğunu söylesen iyi olur.
- I feel very sorry for your sister.
- Kız kardeşiniz için çok üzgünüm.
- I'm sorry it happened at all.
- Tüm olanlar için üzgünüm.
- Aren't you sorry you did that?
- Bunu yaptığına üzgün değil misin?
- I can't do it, sorry.
- Ben onu yapamam, üzgünüm.
- I'm sorry I didn't do that for you.
- Bunu senin için yapmadığım için üzgünüm.
- Do you think he's really sorry?
- Onun gerçekten üzgün olduğunu düşünüyor musun?
- I'm sorry, but I can't do that.
- Üzgünüm ama bunu yapamam.
- I'm sorry I didn't let you drive.
- Araba kullanmanıza izin vermediğim için üzgünüm.
- Sorry, but I want to point out a few errors.
- Üzgünüm ama birkaç hataya dikkat çekmek istiyorum.
- I'm sorry, but I can't find the book you lent me.
- Üzgünüm ama bana ödünç verdiğiniz kitabı bulamıyorum.
- Say you're sorry.
- Üzgün olduğunu söyle.
- Please tell them how sorry I am.
- Lütfen onlara ne kadar üzgün olduğumu söyleyin.
- I'm sorry for dragging you out of bed so early in the morning.
- Sabahleyin seni bu kadar erken yataktan dışarıya sürüklediğim için üzgünüm.
- Sorry, but Mary's right.
- Üzgünüm ama Mary haklı.
- I'm sorry to disturb you, but we have a big problem.
- Seni rahatsız ettiğim için üzgünüm ama büyük bir sorunumuz var.
- I want everybody to know I'm sorry.
- Herkesin üzgün olduğumu bilmesini istiyorum.
- I'm sorry, but you're wrong here.
- Üzgünüm ama burada yanılıyorsunuz.
- I'm sorry, I need to take that phone call.
- Üzgünüm, o telefona cevap vermem gerekiyor.
- I'm sorry I lied to you.
- Sana yalan söylediğim için üzgünüm.
- I'm sorry, I can't stay long.
- Üzgünüm, uzun kalamam.
- Tom told me he wasn't sorry.
- Tom bana üzgün olmadığını söyledi.
- I'm sorry about what's happened.
- Olanlar için üzgünüm.
- Tom is sorry for what he did.
- Tom yaptıklarından dolayı üzgün.
- I'm sorry I told you.
- Sana söylediğim için üzgünüm.
- I'm sorry I forgot to wake you up.
- Seni uyandırmayı unuttuğum için üzgünüm.
- I'm sorry I frightened you.
- Seni korkuttuğum için üzgünüm.
- I'm sorry to trouble you.
- Rahatsız ettiğim için üzgünüm.
- I'm sorry I didn't trust you.
- Sana güvenmediğim için üzgünüm.
- I'm sorry, but I'm going home.
- Üzgünüm ama ben eve gidiyorum.
- I'm sorry that I've caused so many problems.
- Bu kadar çok soruna neden olduğum için üzgünüm.
- I'm very sorry, but it seems I've lost my umbrella.
- Çok üzgünüm ama şemsiyemi kaybetmişim.
- I'm sorry, but I'm not who you think I am.
- Üzgünüm, ama ben olduğumu sandığın kişi değilim.
- I'm sorry if I made you uncomfortable.
- Sizi rahatsız ettiysem üzgünüm.
- I'm sorry if I disappointed you.
- Seni hayal kırıklığına uğrattıysam üzgünüm.
- I'm sorry, I forgot my homework at home.
- Üzgünüm, ev ödevimi evde unuttum.
- I am sorry, but this telephone is out of order.
- Üzgünüm ama bu telefon bozuk.
- I'm so sorry I hurt you.
- Seni incittiğim için çok üzgünüm.
- I'm sorry, but you're wrong here.
- Üzgünüm ama burada hatalısın.
- I'm sorry, but I have a prior engagement.
- Üzgünüm, fakat önceden verilmiş sözüm var.
- I'm sorry, but I can't talk to you now.
- Üzgünüm ama şu an seninle konuşamam.
- I'm sorry that Tom is sick.
- Tom hasta olduğu için üzgünüm.
- I'm sorry I hurt her.
- Onu incittiğim için üzgünüm.
- I'm sorry that I haven't been able to be here for you.
- Senin için burada olamadığım için üzgünüm.
- I'm very sorry to have troubled you.
- Sizi rahatsız ettiğim için çok üzgünüm.
- I'm sorry, I didn't mean to overstep my bounds.
- Üzgünüm, sınırımı aşmak istemedim.
- Sorry, but I cannot.
- Üzgünüm ama yapamam.
- I felt kind of sorry for her.
- Onun için biraz üzgün hissettim.
- Tom said that he wasn't very sorry for what he'd done.
- Tom yaptığı şey için çok üzgün olmadığını söyledi.
- Please tell Tom I'm sorry that happened.
- Lütfen Tom'a olanlar için üzgün olduğumu söyle.
- I'm sorry I even tried.
- Denediğim için bile üzgünüm.
- I'm sorry we're late, but we were caught up in the five o'clock traffic.
- Geç kaldığımız için üzgünüm ama saat beş trafiğine yakalandık.
- I'm sorry, but I can't help you.
- Üzgünüm ama sana yardım edemem.
- I'm sorry you're sick.
- Hasta olduğun için üzgünüm.
- I'm truly sorry for having returned home late.
- Ben eve geç döndüğüm için gerçekten üzgünüm.
- I'm sorry, but I don't have change.
- Üzgünüm ama bozuk param yok.
- I'm sorry I didn't tell you.
- Sana söylemediğim için üzgünüm.
- I'm so sorry.
- Ben çok üzgünüm.
- I'm sorry I lied to you before.
- Ben daha önce size yalan söylediğim için üzgünüm.
- I'm sorry, the flight is full.
- Üzgünüm, uçuş dolu.
- I'm sorry I made you worry.
- Sizi endişelendirdiğim için üzgünüm.
- I'm sorry you had to see that.
- Bunu görmek zorunda kaldığın için üzgünüm.
- I'm sorry, but I couldn't avoid it.
- Üzgünüm, bundan kaçınamadım.
- I'm sorry, I didn't hear that.
- Üzgünüm, onu duymadım.
- Tom says he's really sorry.
- Tom gerçekten üzgün olduğunu söyler.
- I'm sorry to cause you all this trouble.
- Başınıza bu kadar dert açtığım için üzgünüm.
- I'm really sorry that I lied to you.
- Sana yalan söylediğim için gerçekten üzgünüm.
- I'm sorry that I got you involved in this.
- Seni bu işe karıştırdığım için üzgünüm.
- I'm very sorry that I lied.
- Yalan söylediğim için çok üzgünüm.
- They said they were very sorry.
- Çok üzgün olduklarını söylediler.
- I'm sorry I wasn't able to help you yesterday.
- Dün sana yardım edemediğim için üzgünüm.
- I'm sorry I misunderstood you.
- Seni yanlış anladığım için üzgünüm.
- I'm sorry to have kept you waiting for such a long time.
- Böyle uzun bir süre seni beklettiğim için üzgünüm.
- I'm really sorry I told you that.
- Onu sana söylediğim için gerçekten üzgünüm.
- I'm really very sorry.
- Gerçekten çok üzgünüm.
- I was sorry for no reason.
- Ben nedensiz yere üzgündüm.
- I came to say I'm sorry.
- Üzgün olduğumu söylemeye geldim.
- I'm sorry if I hurt your feelings.
- Duygularını incittiysem üzgünüm.
- I'm so sorry about all of this.
- Bütün bunlar için çok üzgünüm.
- I can't say I'm sorry when I'm not.
- Üzgün olmadığım halde üzgün olduğumu söyleyemem.
- I'm sorry, but I don't speak French very well.
- Üzgünüm ama ben çok iyi Fransızca konuşmam.
- I really am sorry.
- Gerçekten üzgünüm.
- I can't say I'm sorry.
- Üzgün olduğumu söyleyemem.
- I'm sorry for that.
- Onun için üzgünüm.
- Sorry, but it looks like I'm booked up on that day.
- Üzgünüm ama o gün programım dolu gibi görünüyor.
- Sorry, but your brother is an idiot.
- Üzgünüm ama erkek kardeşin bir aptal.
- Look, I'm sorry I didn't tell you, but I forgot.
- Bak, sana söylemediğim için üzgünüm fakat unuttum.
- Are you sorry for what happened last night?
- Dün gece olanlar için üzgün müsün?
- I'm sorry for criticizing you.
- Seni eleştirdiğim için üzgünüm.
- I'm sorry, we're sold out.
- Üzgünüm, tüm biletlerimiz satıldı.
- I'm sorry for what happened.
- Olanlar için üzgünüm.
- Tom is really sorry.
- Tom gerçekten üzgün.
- I'm sorry, but I don't speak Portuguese.
- Üzgünüm ama Portekizce konuşmuyorum.
- I'm sorry I've kept you waiting so long.
- Sizi uzun süre beklettiğim için üzgünüm.
- I'm sorry I didn't help you do that.
- Bunu yapmana yardım edemediğimden dolayı üzgünüm.
- I'm sorry you and Tom had a fight.
- Tom'la kavga ettiğiniz için üzgünüm.
- Sorry, but you must have the wrong number.
- Üzgünüm ama yanlış numara çevirmiş olmalısınız.
- I'm sorry, the line is still busy.
- Üzgünüm, hat hala meşgul.
- I'm sorry I can't go with you today.
- Bugün seninle gelemeyeceğim için üzgünüm.
- I'm sorry, but I'm not who you think I am.
- Üzgünüm ama ben beni sandığınız kişi değilim.
- I'm sorry I missed the fun.
- Eğlenceyi kaçırdığım için üzgünüm.
- I'm sorry, I don't really remember.
- Üzgünüm, gerçekten hatırlamıyorum.
- I'm sorry, I didn't mean that.
- Üzgünüm, onu demek istemedim.
- I'm sorry I lost my temper.
- Sinirlerime hakim olamadığım için üzgünüm.
- I'm sorry, but I can't speak French.
- Üzgünüm ama Fransızca konuşamıyorum.
- Please tell everyone I'm sorry.
- Lütfen herkese üzgün olduğumu söyle.
- I'm so sorry for what I did.
- Yaptığım şey için çok üzgünüm.
- I'm sorry, but I have forgotten your name.
- Üzgünüm, ama senin adını unuttum.
- I'm really sorry about what happened.
- Ne olduğu hakkında gerçekten üzgünüm.
- I'm sorry, I dialed the wrong number.
- Üzgünüm, yanlış numara çevirdim.
- I'm sorry that I can't meet you tonight.
- Bu akşam seninle buluşamayacağım için üzgünüm.
- Tell him I'm sorry.
- Ona üzgün olduğumu söyle.
- I'm sorry, but I don't feel up to this right now.
- Üzgünüm ama şu anda kendimi buna hazır hissetmiyorum.
- I am sorry, but I cannot meet your requirement.
- Üzgünüm ama talebinizi karşılayamam.
- Do you think Tom is really sorry?
- Tom'un gerçekten üzgün olduğunu düşünüyor musun?
- I'm sorry you lost.
- Kaybettiğin için üzgünüm.
- Both Tom and Mary are sorry.
- Hem Tom hem de Mary üzgün.
- I'm sorry I missed your party last Friday.
- Geçen cuma partini kaçırdığım için üzgünüm.
- I'm sorry for the mess.
- Karışıklık için üzgünüm.
- Tom is probably going to tell Mary he's sorry.
- Tom muhtemelen Mary'ye üzgün olduğunu söyleyecektir.
- I'm sorry, but I can't help you right now.
- Üzgünüm ama şu anda size yardım edemem.
- I'm really sorry.
- Gerçekten üzgünüm.
- I'm sorry for what happened to Tom.
- Tom'a olanlar için üzgünüm.
- I'm really sorry about last night.
- Dün gece için gerçekten üzgünüm.
- I'm sorry, I just don't know.
- Üzgünüm, bilmiyorum işte.
- I'm sorry, but I'll not be available.
- Üzgünüm ama hazır olmayacağım.
- I'm so sorry to get you involved with this.
- Seni buna bulaştırdığım için çok üzgünüm.
- I'm sorry, but I don't understand French.
- Üzgünüm ama Fransızca anlamıyorum.
- I'm sorry, my father's not here.
- Üzgünüm, babam burada değil.
- I'm very sorry to hear it.
- Onu duyduğuma çok üzgünüm.
- I'm sorry I didn't keep my promise.
- Üzgünüm sözümü tutmadım.
- I'm sorry I misspelled it.
- Onu yanlış yazdığım için üzgünüm.
- I'm sorry I interrupted you.
- Sözünü kestiğim için üzgünüm.
- Tom will probably tell Mary he's sorry.
- Tom muhtemelen Mary'e üzgün olduğunu söyleyecektir.
- I'm sorry to drag you into this.
- Seni bu işe bulaştırdığım için üzgünüm.
- I can't make it, sorry.
- Gelemeyeceğim, üzgünüm.
- I'm sorry to contradict you.
- Seninle çeliştiğim için üzgünüm.
- I'm sorry I didn't answer sooner.
- Daha kısa sürede cevap vermediğim için üzgünüm.
- I'm sorry I did that.
- Onu yaptığım için üzgünüm.
- I'm sorry for what I said to you.
- Sana söylediklerim için üzgünüm.
- I'm sorry you feel that way.
- Böyle hissettiğin için üzgünüm.
- I'm sorry that I did that.
- Bunu yaptığım için üzgünüm.
- I'm sorry, today is fully booked.
- Üzgünüm, bugün tamamen dolu.
- I'm sorry, but that's just the way it is.
- Üzgünüm ama bu işler böyle.
- I'm sorry, Reverend Mother.
- Üzgünüm, Muhterem Anne.
- I'm sorry, but we don't have much time.
- Üzgünüm ama çok zamanımız yok.
- I'm sorry I couldn't make it to your party last night.
- Dün geceki partinize gelemediğim için üzgünüm.
- I'm sorry if I've been rude to you.
- Sana kabalık ettiysem üzgünüm.
- I'm sorry to hear the news.
- Ben, haberi duyduğuma üzgünüm.
- Please tell her I'm sorry.
- Lütfen ona üzgün olduğumu söyleyin.
- I'm sorry, I can't do it.
- Üzgünüm, onu yapamam.
- Tom said that he was really sorry for what he'd done.
- Tom yaptığı şey için gerçekten üzgün olduğunu söyledi.
- Sorry, but he is out now.
- Üzgünüm ama şu an dışarıda.
- I'm sorry I said that.
- Onu söylediğime üzgünüm.
- Tom says he's really sorry.
- Tom gerçekten üzgün olduğunu söylüyor.
- I'm truly sorry for having returned home late.
- Eve geç döndüğüm için gerçekten üzgünüm.
- Sorry, but I have to work tonight.
- Üzgünüm ama bu gece çalışmam gerekiyor.
- Tom said he's really sorry for what happened.
- Tom olanlar için gerçekten üzgün olduğunu söyledi.
- I'm very sorry for your loss.
- Kaybınız için çok üzgünüm.
- I'm sorry I didn't notice that you needed help.
- Üzgünüm, yardıma ihtiyacın olduğunu fark etmedim.
- I'm sorry I couldn't do the job.
- Üzgünüm, işi başaramadım.
- I'm sorry, but we're closed.
- Üzgünüm ama kapalıyız.
- I'm sorry, my dad is not at home.
- Üzgünüm, babam evde değil.
- I'm sorry, I can't help you.
- Üzgünüm, ben size yardımcı olamam.
- I'm sorry, sir, but a jacket and tie are required.
- Üzgünüm efendim ama ceket ve kravat gerekiyor.
- I'm sorry to disappoint you.
- Seni hayal kırıklığına uğrattığım için üzgünüm.
- I'm sorry for acting like a jerk.
- Bir pislik gibi davrandığım için üzgünüm.
- I'm sorry I can't swear by him.
- Üzgünüm ona kefil olamam.
- I'm sorry, but I have a prior engagement.
- Üzgünüm ama önceden verilmiş bir sözüm var.
- I'm truly sorry.
- Gerçekten üzgünüm.
- I'm very sorry to hear that.
- Duyduğuma çok üzgünüm.
- I'm sorry I can't help you.
- Sana yardım edemediğim için üzgünüm.
- I'm sorry, I can't help you with that.
- Üzgünüm, bu konuda size yardımcı olamam.
- I'm sorry, but I can't go with you.
- Üzgünüm fakat seninle gidemem.
- Look, I'm sorry, but you guys are wrong.
- Bak, üzgünüm ama siz hatalısınız.
- I'm sorry about yelling at you like that.
- Sana böyle bağırdığım için üzgünüm.
- I'm sorry to have bothered you.
- Seni rahatsız ettiğim için üzgünüm.
- I'm sorry if I misled you.
- Seni yanlış yönlendirdiysem üzgünüm.
- I'm sorry to say this, but you're fired.
- Bunu söylediğim için üzgünüm ama kovuldun.
- I'm sorry that I wasn't there yesterday.
- Üzgünüm dün orada olmadığım için üzgünüm.
- I'm sorry I didn't have the opportunity to say goodbye to Tom.
- Tom'a elveda deme fırsatım olmadığına üzgünüm.
- Tom won't likely tell Mary he's sorry.
- Tom muhtemelen Mary'ye üzgün olduğunu söylemeyecektir.
- I'm deeply sorry for my actions.
- Yaptıklarım için çok üzgünüm.
- I'm sorry, but you're wrong.
- Üzgünüm ama hatalısın.
- I'm sorry about what's happened to you.
- Başına gelenler için üzgünüm.
- Don't feel too sorry for them.
- Onlar için bu kadar üzgün olma.
- I'm sorry you had to see that.
- Onu görmek zorunda kaldığın için üzgünüm.
- I'm sorry I kissed Tom.
- Tom'u öptüğüm için üzgünüm.
- I'm sorry I yelled at her.
- Ona bağırdığım için üzgünüm.
- I'm sorry I couldn't help him.
- Ona yardım edemediğim için üzgünüm.
- I'm sorry, but I can't lend you my car next weekend.
- Üzgünüm fakat gelecek hafta sana arabamı ödünç veremem.
- I'm sorry, but I don't feel like going out today.
- Üzgünüm fakat canım bugün dışarı çıkmak istemiyor.
- I'm not sorry I'm late.
- Geç kaldığım için üzgün değilim.
- I'm sorry if I'm bothering you.
- Seni rahatsız ediyorsam üzgünüm.
- Tom said to tell you he's sorry he can't be here today.
- Tom bugün burada olamadığı için üzgün olduğunu sana söylememi istedi.
- I just came by to say I'm sorry.
- Üzgün olduğumu söylemek için geldim.
- I'm sorry I broke your antique lamp.
- Antika lambanı kırdığım için üzgünüm.
- How can you feel sorry for someone like that?
- Öyle biri için kendini nasıl üzgün hissedebilirsin?
- We were very sorry we couldn't help them.
- Onlara yardımcı olamadığımız çin çok üzgündük.
- I'm sorry, I haven't any left.
- Üzgünüm, bende hiç kalmadı.
- We all felt sorry for him.
- Hepimiz onun için üzgün hissettik.
- I'm sorry, I don't have smaller change.
- Üzgünüm, daha küçük bozuk param yok.
- Tom was very sorry for what he had done.
- Tom yaptıkları için çok üzgündü.
- I'm sorry, but I already have plans.
- Üzgünüm, ama benim zaten planlarım var.
- I'm sorry, but that is simply impossible.
- Üzgünüm ama bu imkansız.
- I'm sorry I yelled at him.
- Ona bağırdığım için üzgünüm.
- I'm sorry, but I'd like to order.
- Üzgünüm ama sipariş vermek istiyorum.
- Tom said that he was really sorry.
- Tom gerçekten üzgün olduğunu söyledi.
- I'm sorry I missed your concert.
- Konserini kaçırdığım için üzgünüm.
- I'm sorry, but I have a previous appointment for tomorrow.
- Üzgünüm ama yarın için daha önceden alınmış bir randevum var.
- I'm sorry, but I won't be able to help you.
- Üzgünüm ama sana yardım edemeyeceğim.
- I was sorry for no reason.
- Sebepsiz yere üzgündüm.
- I'm sorry, but I have to go.
- Üzgünüm ama gitmek zorundayım.
- I'm really sorry to make you wait.
- Sizi beklettiğim için gerçekten üzgünüm.
- I'm very sorry, we can't accept your request.
- Çok üzgünüm, isteğinizi kabul edemeyiz.
- I'm sorry that I can't come today.
- Bugün gelemeyeceğim için üzgünüm.
- Tom won't likely tell Mary he's sorry.
- Tom muhtemelen Mary'ye üzgün olduğunu söylemeyecek.
- I'm very sorry I lied to Tom.
- Tom'a yalan söylediğim için çok üzgünüm.
- I'm sorry to have kept you waiting for so long.
- Seni bu kadar uzun süre beklettiğim için üzgünüm.
- I'm sorry if I hurt you.
- Seni incittiysem üzgünüm.
- I'm sorry, but I didn't understand what you said in English.
- Üzgünüm ama İngilizce söylediğin şeyi anlamadım.
- I'm sorry that I was born!
- Doğduğum için üzgünüm!
- I'm sorry I can't tell you more.
- Size daha fazla söyleyemediğim için üzgünüm.
- I'm sorry that I couldn't assist you.
- Sana yardım edemediğim için üzgünüm.
- I'm sorry for not being here yesterday.
- Dün burada olmadığım için üzgünüm.
- I'm sorry, I didn't mean to scare you.
- Üzgünüm, seni korkutmak istemedim.
- I'm sorry, my dad isn't at home.
- Üzgünüm, babam evde değil.
- I'm sorry, but I'll not be available.
- Üzgünüm ama müsait olamayacağım.
- I'm sorry I hurt them.
- Onları incittiğim için üzgünüm.
- I'm sorry, but your names aren't on the list.
- Üzgünüm fakat isimleriniz listede değil.
- Do you want me to say I'm sorry?
- Üzgün olduğumu söylememi ister misin?
- I'm sorry, you have the wrong number.
- Üzgünüm, yanlış numarayı aradınız.
- I'm sorry that I didn't email you sooner.
- Daha önce eposta atmadığım için üzgünüm.
- I'm really sorry about that.
- Bunun için gerçekten üzgünüm.
- Hi, sorry I didn't understand you.
- Merhaba, üzgünüm sizi anlamadım.
- Tom is very sorry for what he said.
- Tom söyledikleri için çok üzgün.
- I just want you to know that I'm sorry.
- Üzgün olduğumu bilmeni istiyorum sadece.
- I'm sorry, but where are the eggs?
- Üzgünüm ama yumurtalar nerede?
- Are you sorry for what happened last night?
- Geçen gece olan şey için üzgün müsün?
- Tom says he's sorry about what happened yesterday.
- Tom dün olanlar konusunda üzgün olduğunu söylüyor.
- I'm sorry, but I don't want to talk about it.
- Üzgünüm ama o konuda konuşmak istemiyorum.
- I'm sorry I let you down.
- Seni hayal kırıklığına uğrattığım için üzgünüm.
- I'm sorry, but I can't do that today.
- Üzgünüm ama bugün bunu yapamam.
- I'm sorry, I didn't hear you.
- Üzgünüm, seni duymadım.
- I'm sorry we're late.
- Geç kaldığımız için üzgünüm.
- I'm sorry, but I have to go to the gym.
- Üzgünüm ama spor salonuna gitmek zorundayım.
- I'm sorry to have caused you all this trouble.
- Sana bütün bu sorunları yarattığım için üzgünüm.
- I'm very sorry I voted for Tom.
- Tom'a oy verdiğim için çok üzgünüm.
- Tom said that he was very sorry.
- Tom çok üzgün olduğunu söyledi.
- I'm sorry, but I can't come to your party next weekend.
- Üzgünüm ama gelecek hafta sonu partinize gelemeyeceğim.
- I'm sorry I called you a liar.
- Sana yalancı dediğim için üzgünüm.
- I'm sorry I don't agree with you on that matter.
- Üzgünüm, o konuda sizinle aynı düşüncede değilim.
- I feel sorry for them.
- Onlar için üzgünüm.
- I have to say that I'm sorry.
- Üzgün olduğumu söylemeliyim.
- I'm sorry, I left my homework at home.
- Üzgünüm, ev ödevimi evde bıraktım.
- I'm sorry, but the number you have dialled is incorrect.
- Üzgünüm, fakat aradığınız numara yanlış.
- I'm sorry if I startled you.
- Seni korkuttuysam üzgünüm.
- Tell them I'm sorry.
- Onlara üzgün olduğumu söyle.
- I'm really sorry about this.
- Bunun için gerçekten üzgünüm.
- I'm sorry, I have another engagement.
- Üzgünüm, başka bir işim var.
- I'm sorry that I can't help you today.
- Bugün sana yardım edemediğim için üzgünüm.
- I'm truly sorry about what happened.
- Olanlar için gerçekten üzgünüm.
- I want you to know that I'm sorry.
- Üzgün olduğumu bilmeni istiyorum.
- I'm sorry, I don't buy it.
- Üzgünüm, ben ona inanmıyorum.
- Tell Tom I'm sorry I made you late.
- Tom'a gecikmene sebep olduğum için üzgün olduğumu söyle.
- I'm sorry I was late.
- Geç kaldığım için üzgünüm.
- I'm sorry I couldn't be more helpful.
- Daha fazla yardımcı olamadığım için üzgünüm.
- I'm sorry I hurt your feelings.
- Duygularını incittiğim için üzgünüm.
- I'm sorry for you.
- Senin için üzgünüm.
- I'm sorry, we're sold out.
- Üzgünüm, tükendik.
- I'm sorry, but there's nothing I can do.
- Üzgünüm ama yapabileceğim bir şey yok.
- Tom looked like he was sorry.
- Tom üzgün gibi görünüyordu.
- We were very sorry we couldn't help them.
- Onlara yardım edemediğimiz için üzgündük.
- I'm extremely sorry.
- Son derece üzgünüm.
- I'm sorry, I'm busy right now.
- Üzgünüm, şu an meşgulüm.
- I'm sorry, but I don't understand French well.
- Üzgünüm ama Fransızcayı iyi anlamıyorum.
- I'm very sorry for the pain I caused.
- Sebep olduğum acı için çok üzgünüm.
- I'm sorry I cannot go with you.
- Seninle gelemediğim için üzgünüm.
- I can't do it, sorry.
- Bunu yapamam, üzgünüm.
- I'm sorry that you had trouble finding our house.
- Evimizi bulmakta zorlandığın için üzgünüm.
- I made a mistake and I'm sorry.
- Bir hata yaptım ve üzgünüm.
- I'm sorry for keeping you waiting.
- Sizi beklettiğim için üzgünüm.
- I'm very sorry, but we don't know each other.
- Çok üzgünüm ama birbirimizi tanımıyoruz.
- I'm really sorry about what I said.
- Söylediklerim için gerçekten üzgünüm.
- I'm extremely sorry.
- Çok üzgünüm.
- I'm sorry for the trouble.
- Sorun için üzgünüm.
- I'm very sorry.
- Ben çok üzgünüm.
- I'm so sorry about yesterday.
- Dün için çok üzgünüm.
- I'm sorry, but you're wrong.
- Üzgünüm ama yanılıyorsun.
- I'm sorry, Tom has already gone.
- Üzgünüm, Tom çoktan gitti.
- I'm sorry that I kissed Tom.
- Tom'u öptüğüm için üzgünüm.
- I'm sorry for ruining your birthday party.
- Doğum günü partini mahvettiğim için üzgünüm.
- I'm sorry that I did it.
- Bunu yaptığım için üzgünüm.
- I'm sorry, I couldn't hear you.
- Üzgünüm, seni duyamadım.
- I'm very sorry for the pain I caused.
- Neden olduğum acı için çok üzgünüm.
- I'm sorry I don't agree with you on that matter.
- Bu konuda sizinle aynı fikirde olmadığım için üzgünüm.
- I'm sorry I was late for class today.
- Bugün derse geç kaldığım için üzgünüm.
- I'm sorry I hurt him.
- Onu incittiğim için üzgünüm.
- I should tell Tom that I'm sorry.
- Tom'a üzgün olduğumu söylemeliyim.
- I'm sorry, Tom.
- Üzgünüm, Tom.
- I'm sorry, but I've got to go.
- Üzgünüm ama gitmem gerek.
- I'm sorry I couldn't buy that for you.
- Üzgünüm, senin için satın alamadım.
- I'm sorry, but I have a previous appointment for tomorrow.
- Üzgünüm, ama yarın için daha önceden verilmiş bir randevum var.
- I'm sorry about what happened yesterday.
- Dün olanlar için üzgünüm.
- I'm sorry to hear this.
- Bunu duyduğum için üzgünüm.
- I'm sorry, I can't help.
- Üzgünüm, ben yardım edemem.
- I'm sorry I couldn't come to Tom's funeral.
- Tom'un cenazesine gelemediğim için üzgünüm.
- I'm sorry, my mother's not at home.
- Üzgünüm, annem evde değil.
- Tell Tom I'm sorry.
- Tom'a üzgün olduğumu söyle.
- I'm sorry I couldn't explain it well.
- İyi açıklayamadığım için üzgünüm.
- I'm sorry that I lied to you.
- Sana yalan söylediğim için üzgünüm.
- I'm so sorry that Paul Walker died in a car crash.
- Paul Walker bir araba kazasında öldüğü için çok üzgünüm.
- I'm sorry I cannot go with you.
- Üzgünüm, sizinle gelemem.
- I'd rather be safe than sorry.
- Üzgün olmaktansa güvende olmayı tercih ederim.
- Please tell Tom I'm sorry.
- Lütfen Tom'a üzgün olduğumu söyle.
- Sorry to trouble you, Tom, but we have a problem I think you can help us solve.
- Seni rahatsız ettiğim için üzgünüm Tom ama çözmemize yardımcı olabileceğini düşündüğüm bir sorunumuz var.
- I'm sorry for the delay.
- Gecikme için üzgünüm.
- I'm sorry, but your names aren't on the list.
- Üzgünüm ama isimleriniz listede yok.
- Sorry, but I don't want to lend you my books.
- Üzgünüm ama kitaplarımı sana ödünç vermek istemiyorum.
- I'm sorry things didn't work out between you and Tom.
- Tom'la aranızdaki şeyler yürümediği için üzgünüm.
- I'm sorry if my words caused you pain.
- Sözlerimle seni kırdıysam üzgünüm.
- I'm sorry, but I don't have any small change.
- Üzgünüm fakat hiç bozuk param yok.
- Tom is sorry he got caught.
- Tom yakalandığı için üzgün.
- I'm sorry, but you need to leave.
- Üzgünüm ama gitmeniz gerekiyor.
- I feel very sorry about that.
- Bunun için çok üzgünüm.
- I'm sorry I couldn't be here yesterday.
- Dün burada olamadığım için üzgünüm.
- I'm sorry that I hurt you.
- Seni incittiğim için üzgünüm.
- I'm sorry to bother you so often.
- Sizi çok sık rahatsız ettiğim için üzgünüm.
- Sorry, but I've been a little busy.
- Üzgünüm ama biraz meşguldüm.
- I'm sorry, but I am opposed to this project.
- Üzgünüm ama ben bu projeye karşıyım.
- Tom says he's sorry he didn't call.
- Tom aramadığına üzgün olduğunu söylüyor.
- I'm sorry, I've got to go.
- Üzgünüm, gitmek zorundayım.
- I'm real sorry about that.
- Bunun için gerçekten üzgünüm.
- I'm sorry I'm late replying to your email.
- E-postana geç cevap verdiğim için üzgünüm.
- I'm sorry, but they're out of stock.
- Üzgünüm ama stokta kalmamışlar.
- I'm sorry about the mess.
- Dağınıklık için üzgünüm.
- I'm sorry for them.
- Onlar için üzgünüm.
- Sorry, I can't wait.
- Üzgünüm bekleyemem.
- Sorry, but I can't do so.
- Üzgünüm ama öyle yapamam.
- Tom was very sorry for what he had done.
- Tom yaptığı şey için çok üzgündü.
- Sorry, but I've already won.
- Üzgünüm ama zaten kazandım.
- I'm sorry Tom isn't here.
- Tom burada olmadığı için üzgünüm.
- Tom didn't seem too sorry.
- Tom çok üzgün görünmüyordu.
- Tom should probably tell Mary he's sorry.
- Tom muhtemelen Mary'ye üzgün olduğunu söylemeli.
- I'm sorry I wasn't able to help you.
- Sana yardım edemediğim için üzgünüm.
- I'm very sorry that I voted for Tom.
- Tom'a oy verdiğim için çok üzgünüm.
- I'm very sorry, but it seems I've lost my umbrella.
- Üzgünüm ama görünüşe göre şemsiyemi kaybettim.
- I wanted to tell you how sorry I am.
- Sana ne kadar üzgün olduğumu söylemek istedim.
- I'm so sorry about yesterday.
- Dün hakkında çok üzgünüm.
- I'm sorry I had to do that.
- Bunu yapmak zorunda kaldığım için üzgünüm.
- Please tell him how sorry I am.
- Lütfen ona ne kadar üzgün olduğumu söyleyin.
- I'm sorry, I haven't any left.
- Üzgünüm, hiç kalmadı.
- I'm sorry I couldn't help you yesterday.
- Dün sana yardım edemediğim için üzgünüm.
- I'm real sorry I wasn't able to help.
- Yardım edemediğim için gerçekten üzgünüm.
- I'm dreadfully sorry.
- Ben çok çok üzgünüm.
- I'm sorry, I don't speak Portuguese.
- Üzgünüm, Portekizce bilmiyorum.
- I'm sorry we're late, but we were caught up in the five o'clock traffic.
- Geç kaldığımız için üzgünüm ama biz beş trafiğine takıldık.
- I'm sorry I can't be of more help.
- Daha fazla yardımcı olamadığım için üzgünüm.
- I won't pretend I'm sorry.
- Üzgünmüşüm gibi davranmayacağım.
- I'm sorry, but I have to go to the gym.
- Üzgünüm ama spor salonuna gitmem gerekiyor.
- I'm sorry if I made you uncomfortable.
- Seni rahatsız ettiğim için üzgünüm.
- I'm sorry about what happened back there.
- Orada olanlardan ötürü üzgünüm.
- I'm not really that sorry.
- O kadar da üzgün değilim.
- Tom did not seem too sorry.
- Tom çok üzgün görünmüyordu.
- I'm so sorry for what I've done.
- Yaptığım şey için çok üzgünüm.
- I am sorry, but this telephone is out of order.
- Üzgünüm ama bu telefon arızalı.
- Look, I'm really sorry, OK?
- Bak, gerçekten üzgünüm, tamam mı?
- I'm sorry to hear Tom is sick.
- Tom'un hasta olduğunu duyduğuma üzgünüm.
- I'm so sorry about what happened up there.
- Orada olanlar için çok üzgünüm.
- I'm very sorry about this.
- Ben bu konuda çok üzgünüm.
- I felt kind of sorry for him.
- Onun için biraz üzgün hissettim.
- I'm sorry I can't go.
- Üzgünüm gidemem.
- I'm sorry, but I can't stay for long.
- Üzgünüm ama uzun süre kalamam.
- I'm sorry Tom wasn't here.
- Tom burada olmadığı için üzgünüm.
- I came to say I'm sorry.
- Üzgün olduğumu söylemek için geldim.
- Do you think Tom is really sorry?
- Sence Tom gerçekten üzgün mü?
- Sami was so sorry.
- Sami çok üzgündü.
- I'm sorry to disagree with your decision.
- Kararına katılmadığım için üzgünüm.
- I'm really very sorry.
- Ben gerçekten çok üzgünüm.
- I am sorry, but I cannot meet your requirement.
- Üzgünüm ama isteğinizi yerine getiremem.
- I'm sorry I missed your birthday.
- Doğum gününü kaçırdığım için üzgünüm.
- I'm sorry, but I don't understand French well.
- Üzgünüm fakat Fransızcayı iyi anlamıyorum.
- Tell Tom I'm sorry I made you late.
- Tom'a seni geciktirdiğim için üzgün olduğumu söyle.
- I'm sorry, but I don't speak French very well.
- Üzgünüm ama Fransızcam pek iyi değil.
- Tom is very sorry for what he said.
- Tom söylediği şey için çok üzgün.
- I'm sorry that I couldn't assist you.
- Size yardım edemediğim için üzgünüm.
- Tom is sorry he cannot attend.
- Tom katılamadığı için üzgün.
- I'm sorry I disappointed you.
- Seni hayal kırıklığına uğrattığım için üzgünüm.
- I can't say I'm too sorry about that.
- Bu konuda çok üzgün olduğumu söyleyemem.
- I am sorry, but he didn't call.
- Üzgünüm ama o aramadı.
- Please tell her I'm sorry.
- Lütfen ona üzgün olduğumu söyle.
- I'm sorry I can't help.
- Yardım edemediğim için üzgünüm.
- I'm terribly sorry for being late.
- Geç kaldığım için çok üzgünüm.
- How many times do I have to say I'm sorry?
- Kaç kez üzgünüm demek zorundayım?
- I'm so sorry about this.
- Bunun için çok üzgünüm.
- Sorry, but you're in the wrong here.
- Üzgünüm ama burada hatalısın.
- I'm sorry, but we cannot meet your requirements.
- Üzgünüm ama taleplerinizi karşılayamayız.
- I'm sorry I lost my temper.
- Sinirlendiğim için üzgünüm.
- I'm sorry, but I don't speak Hungarian.
- Üzgünüm ama Macarca bilmiyorum.
- I'm sorry about what happened.
- Olanlar için üzgünüm.
- I'm sorry I didn't return your call right away.
- Çağrına hemen cevap vermediğim için üzgünüm.
- I'm sorry to hear about what's happened here.
- Burada neler olduğunu duyduğuma üzgünüm.
- I'm sorry, but I don't recognize the language you're speaking.
- Üzgünüm ama konuştuğunuz dili bilmiyorum.
- I'm sorry to bother you at a time like this.
- Böyle bir zamanda sizi rahatsız ettiğim için üzgünüm.
- I'm sorry to have to bother you again.
- Seni tekrar rahatsız etmek zorunda kaldığım için üzgünüm.
- I'm sorry, but Tom isn't home.
- Üzgünüm ama Tom evde değil.
- Do you actually feel sorry for Tom?
- Tom için gerçekten üzgün hissediyor musun?
- I'm sorry I'm dressed like this.
- Böyle giyindiğim için üzgünüm.
- I'm sorry I hurt them.
- Onlara zarar verdiğim için üzgünüm.
- I'm sorry to bother you again.
- Seni tekrar rahatsız ettiğim için üzgünüm.
- I'm sorry if I snapped at you.
- Seni terslediysem üzgünüm.
- I'm sorry to disturb you, but we have a big problem.
- Rahatsız ettiğim için üzgünüm ama büyük bir sorunumuz var.
- I'm sorry, but it's just not possible.
- Üzgünüm, ama bu mümkün değil.
- I'm sorry, I can't do this.
- Üzgünüm, bunu yapamam.
- I'm sorry I can't be of more help to you.
- Sana daha fazla yardımcı olamadığım için üzgünüm.
- I'm really sorry about all this.
- Tüm bunlar için gerçekten üzgünüm.
- I'm sorry I was so rude to you.
- Sana karşı çok kaba olduğum için üzgünüm.
- I'm awfully sorry I made fun of your hair.
- Saçınla alay ettiğim için çok üzgünüm.
- I'm sorry for breaking my promise.
- Sözümden döndüğüm için üzgünüm.
- We all felt sorry for you.
- Hepimiz senin için üzgün hissettik.
- I'm really sorry to make you wait.
- Seni beklettiğim için gerçekten üzgünüm.
- I'm sorry we can't come.
- Gelemediğimiz için üzgünüm.
- I'm sorry, I was distracted.
- Üzgünüm, ben kendimden geçmiştim.
- I'm sorry, but I don't speak Hungarian.
- Üzgünüm, ben Macarca bilmiyorum.
- I'm sorry about all this.
- Tüm bunlar için üzgünüm.
- I'm sorry, I don't buy it.
- Üzgünüm, ben onu satın almıyorum.
- I'm so sorry to hear that.
- Onu duyduğuma çok üzgünüm.
- I'm very sorry, but I seem to have lost your umbrella.
- Çok üzgünüm ama şemsiyenizi kaybettim galiba.
- I'm sorry, I don't buy it.
- Üzgünüm, inanmıyorum.
- I'm sorry about what happened to Tom.
- Tom'un başına gelenler için üzgünüm.
- I'm sorry, but I can't do that.
- Üzgünüm ama onu yapamam.
- I'm sorry I've caused so many problems.
- Bu kadar çok soruna neden olduğum için üzgünüm.
- I'm sorry, but I can't hear you well.
- Üzgünüm ama seni iyi duyamıyorum.
- I'm sorry that I couldn't do anything to help.
- Yardım etmek için bir şey yapamadığım için üzgünüm.
- I'm sorry, I can't do that.
- Üzgünüm, bunu yapamam.
- I'm sorry you're leaving us.
- Bizden ayrılacağın için üzgünüm.
- I'm sorry that you can't join us.
- Bize katılamayacağın için üzgünüm.
- I think Tom is sorry.
- Bence Tom üzgün.
- I'm sorry, my father is not home.
- Üzgünüm, babam evde değil.
- Sorry, but your brother is an idiot.
- Üzgünüm ama kardeşin aptalın teki.
- Sorry, but you're in the wrong here.
- Üzgünüm ama burada yanlış yapıyorsun.
- Do you think she's really sorry?
- Onun gerçekten üzgün olduğunu düşünüyor musun?
- I'm sorry you had to do this by yourself.
- Bunu kendi başına yapmak zorunda olduğun için üzgünüm.
- I'm sorry, I dropped my knife.
- Üzgünüm, bıçağımı düşürdüm.
- I'm sorry, there's nothing I can do.
- Ben üzgünüm, benim yapabileceğim hiçbir şey yok.
- I'm sorry, but that's just the way it is.
- Üzgünüm, ama bu işler böyle.
- I'm sorry to cause you all this trouble.
- Bütün bu dertleri başına açtığım için üzgünüm.
- I'm sorry to trouble you so much.
- Başına çok fazla bela olduğum için üzgünüm.
- Please tell them I'm sorry.
- Lütfen onlara üzgün olduğumu söyle.
- I'm sorry I was so slow.
- Çok yavaş olduğum için üzgünüm.
- I'm sorry, I already have another commitment.
- Üzgünüm, başka bir işim var.
- I'm sorry I didn't let you do that.
- Bunu yapmana izin vermediğim için üzgünüm.
- I'm sorry if my words caused you pain.
- Sözlerimle seni incittiysem üzgünüm.
- I really am sorry.
- Gerçekten çok üzgünüm.
- I just wanted to tell you that I'm really sorry for what I said.
- Söylediklerim için gerçekten üzgün olduğumu söylemek istedim.
- I'm sorry for yelling at you yesterday.
- Dün sana bağırdığım için üzgünüm.
- I don't know what to say other than I'm sorry.
- Üzgün olduğumdan başka ne söyleyeceğimi bilmiyorum.
- I'm sorry, I need to take that phone call.
- Üzgünüm, o telefon aramasını yanıtlamam gerek.
- Tom looked like he was sorry.
- Tom üzgünmüş gibi görünüyordu.
- I'm sorry I couldn't meet you at the airport.
- Seni havaalanında karşılayamadığım için üzgünüm.
- I'm sorry, but that's just the way it is.
- Üzgünüm ama durum bundan ibaret.
- Don't keep saying you're sorry.
- Sürekli üzgün olduğunu söyleme.
- I'm sorry, but he is out now.
- Üzgünüm ama şu anda dışarıda.
- Sorry, I must have dialed the wrong number.
- Üzgünüm yanlış numara çevirmiş olmalıyım.
- I'm sorry you can't stay.
- Kalamayacağın için üzgünüm.
- I'm sorry, but he is out now.
- Üzgünüm fakat o şimdi dışarıda.
- I'm sorry, but I think that you're mistaken.
- Üzgünüm ama bence yanılıyorsunuz.
- I'm sorry, but I can't help you right now.
- Üzgünüm ama şu an sana yardım edemem.
- I'm sorry I didn't make it to your party.
- Partine gelmediğim için üzgünüm.
- I'm sorry I didn't make it to your party.
- Partine gelemediğim için üzgünüm.
- I'm sorry, I don't understand.
- Üzgünüm, anlamıyorum.
- I'm sorry if I frightened you.
- Seni korkuttuysam üzgünüm.
- I'm very sorry, but I seem to have lost your umbrella.
- Ben çok üzgünüm ama şemsiyeni kaybettim gibi geliyor.
- I am sorry, I've got to go.
- Üzgünüm, gitmek zorundayım.
- Do you want me to say that I'm sorry?
- Üzgün olduğumu söylememi ister misin?
- I'm sorry, but I can't lend you my car next weekend.
- Üzgünüm ama gelecek hafta sonu arabamı sana ödünç veremem.
- Is it too late to say I'm sorry?
- Üzgünüm demek için çok geç mi?
- I'm sorry I yelled at Tom.
- Tom'a bağırdığım için üzgünüm.
- I'm sorry, I don't follow.
- Üzgünüm takip etmiyorum.
- I'm sorry I wasn't able to do that for you.
- Bunu senin için yapamadığım için üzgünüm.
- I'm sorry, I don't have a watch and I can't tell you the time.
- Üzgünüm, saatim yok ve size zamanı söyleyemem.
- I'm sorry, I couldn't write earlier because I was ill.
- Üzgünüm, hasta olduğum için daha önce yazamadım.
- I'm sorry I didn't come by last night.
- Dün gece uğramadığım için üzgünüm.
- I said sorry, didn't I?
- Üzgünüm dedim, değil mi?
- I'm sorry to have disturbed you.
- Sizi rahatsız ettiğim için üzgünüm.
- I'm truly sorry for what I said.
- Söylediklerim için gerçekten üzgünüm.
- I'm sorry, it won't happen again.
- Üzgünüm, bu bir daha olmayacak.
- I'm sorry, but my answer is no.
- Üzgünüm ama cevabım hayır.
- I'm sorry, but I don't know what to do.
- Üzgünüm ama ne yapacağımı bilmiyorum.
- I'm sorry she's not here.
- Üzgünüm o burada değil.
- Sorry, but I've been a little busy.
- Üzgünüm ama biraz meşgulüm.
- I'm sorry, but that is simply impossible.
- Üzgünüm ama bu, açıkçası olanaksızdır.
- I am very sorry, but I must cancel our appointment for February 27.
- Çok üzgünüm ama 27 şubattaki randevumuzu iptal etmek zorundayım.
- I'm sorry I have to go.
- Gitmek zorunda olduğum için üzgünüm.
- Tom is probably going to tell Mary he's sorry.
- Tom muhtemelen Mary'ye üzgün olduğunu söyleyecek.
- Tom and Mary are sorry they cannot attend.
- Tom ve Mary katılamayacakları için üzgünler.
- I'm sorry for what I did.
- Yaptığım şey için üzgünüm.
- I'm sorry that you and Tom had a fight.
- Tom'la kavga ettiğiniz için üzgünüm.
- I'm sorry, but I already have plans for the evening.
- Üzgünüm ama akşam için planlarım var.
- I'm sorry if I embarrassed you.
- Sizi utandırdıysam üzgünüm.
- I'm sorry you drew the short straw on this.
- Bu işte kaybetiğin için üzgünüm.
- I'm sorry I couldn't help her.
- Ona yardım edemediğim için üzgünüm.
- I'm sorry, but it's time.
- Üzgünüm ama zamanı geldi.
- I'm sorry we couldn't get you a seat on first class.
- Size birinci sınıfta yer bulamadığımız için üzgünüm.
- I'm sorry, I have another engagement.
- Üzgünüm, başka bir buluşmam var.
- I'm sorry for calling so late.
- Bu kadar geç saatte aradığım için üzgünüm.
- I'm sorry I let everyone down.
- Herkesi hayal kırıklığına uğrattığım için üzgünüm.
- Tom is going to tell Mary he's sorry.
- Tom, Mary'e üzgün olduğunu söyleyecek.
- I'm sorry for your loss.
- Kaybın için üzgünüm.
- I'm sorry, I can't help you.
- Üzgünüm, sana yardımcı olamam.
- Sorry, but I can't hear you very well.
- Üzgünüm ama sizi iyi duyamıyorum.
- I'm sorry, but I can't find the book you lent me.
- Üzgünüm ama bana verdiğin kitabı bulamıyorum.
- I'm sorry to say, but the service is not very good.
- Söylediğim için üzgünüm ama servis pek iyi değil.
- I'm sorry about yesterday.
- Dün için üzgünüm.
- I'm sorry I couldn't help them.
- Üzgünüm onlara yardım edemedim.
- I'm sorry, I've got to go.
- Üzgünüm, gitmem gerek.
- I'm sorry, did I say something wrong?
- Üzgünüm, yanlış bir şey mi söyledim?
- I'm sorry that you don't understand.
- Anlamadığın için üzgünüm.
- I'm sorry, but I don't understand.
- Üzgünüm ama anlamıyorum.
- I'm sorry, I can't talk about this right now.
- Üzgünüm, şu anda bunu konuşamam.
- I'm sorry I opened my mouth.
- Ben ağzımı açtığım için üzgünüm.
- I feel sorry for your kids.
- Çocukların için üzgünüm.
- Tom looks like he's sorry.
- Tom üzgünmüş gibi görünüyor.
- Flowers can be useful to say thank you or sorry.
- Çiçekler teşekkür etmek ya da üzgün olduğunu söylemek için yararlı olabilir.
- I'm sorry I can't be of more help to you.
- Üzgünüm size daha fazla yardımcı olamam.
- Do you feel sorry for Tom yet?
- Henüz Tom için üzgün hissediyor musun?
- Now I feel sorry for her.
- Şimdi onun için kendimi üzgün hissediyorum.
- I'm really sorry I told you that.
- Sana bunu söylediğim için gerçekten üzgünüm.
- Aren't you sorry that you weren't there?
- Orada olmadığın için üzgün değil misin?
- I'm sorry, I can't help you.
- Üzgünüm, sana yardım edemem.
- I'm sorry, but you can't marry Susan.
- Üzgünüm fakat Susan'la evlenemezsin.
- I'm sorry I ever doubted you.
- Senden kuşkulandığım için üzgünüm.
- I'm sorry, but I've got to go.
- Üzgünüm ama gitmek zorundayım.
- I'm sorry I wasted your time.
- Zamanını boşa harcadığım için üzgünüm.
- I'm sorry I woke you up.
- Seni uyandırdığım için üzgünüm.
- I'm very sorry for causing the accident.
- Kazaya sebep olduğum için çok üzgünüm.
- I'm sorry, but I can't eat dinner with you.
- Üzgünüm, ama seninle yemek yiyemem.
- I'm sorry, that'll never happen again.
- Üzgünüm, bu bir daha asla olmayacak.
- I'm sorry we have to ask you such things.
- Ben size bu tür şeyler sormak zorunda kaldığımız için üzgünüm.
- I'm very sorry for what I did.
- Yaptığım şey için çok üzgünüm.
- I'm sorry, I misunderstood.
- Üzgünüm, yanlış anladım.
- I'm sorry, I can't do that.
- Üzgünüm, onu yapamam.
- I'm sorry for the delay in my reply.
- Cevabımdaki gecikme için üzgünüm.
- I'm very sorry about what happened.
- Olanlar hakkında çok üzgünüm.
- I'm sorry, but it's no longer available.
- Üzgünüm ama artık mevcut değil.
- I'm sorry I couldn't write to you sooner.
- Sana daha önce yazamadığım için üzgünüm.
- I am very, very sorry.
- Çok ama çok üzgünüm.
- I'm sorry, but we don't have much time.
- Üzgünüm ama fazla zamanımız yok.
- I'm sorry I had to leave you alone.
- Seni yalnız bırakmak zorunda kaldığım için üzgünüm.
- Sorry, but I can't go along with you.
- Üzgünüm ama seninle gelemem.
- I'm sorry about your loss.
- Kaybınız için üzgünüm.
- I'm sorry, but it's past your bedtime.
- Üzgünüm ama yatma vaktin geçti.
- I'm sorry it happened like this.
- Böyle olduğu için üzgünüm.
- I'm sorry for not being here yesterday.
- Dün burada olamadığım için üzgünüm.
- I'm sorry, but I didn't know it was a secret.
- Üzgünüm ama bunun bir sır olduğunu bilmiyordum.
- I'm sorry that I was born!
- Ben doğduğum için üzgünüm!
- I'm sorry I couldn't help you.
- Sana yardım edemediğim için üzgünüm.
- Sorry, but we have orders.
- Üzgünüm ama emir aldık.
- I'm sorry, but I already have a girlfriend.
- Üzgünüm ama benim zaten bir kız arkadaşım var.
- I'm sorry I stepped on your foot.
- Ayağına bastığım için üzgünüm.
- I'm sorry I couldn't make it to your party last night.
- Dün gece partine gelemediğim için üzgünüm.
- Tom says he's sorry that he didn't call.
- Tom aramadığı için üzgün olduğunu söyledi.
- I'm sorry I wasn't there yesterday.
- Dün orada olmadığım için üzgünüm.
- I'm sorry, but you've got to go.
- Üzgünüm fakat gitmek zorundasın.
- I am sorry, I've got to go.
- Üzgünüm, gitmem gerek.
- I'm sorry, but I really have to go.
- Üzgünüm ama gerçekten gitmek zorundayım.
- I'm sorry I didn't help you do that.
- Bunu yapmana yardım etmediğim için üzgünüm.
- Tom is awfully sorry about what's happened.
- Tom olanlar için çok üzgün.
- Please tell him I'm sorry.
- Lütfen ona üzgün olduğumu söyleyin.
- I'm very sorry for the mistake.
- Hata için çok üzgünüm.
- I'm sorry about your mom.
- Annen için üzgünüm.
- I'm so sorry that I doubted you.
- Senden şüphe ettiğim için çok üzgünüm.
- I'm sorry, but I think you're mistaken.
- Üzgünüm fakat sanırım sen hatalısın.
- I'm very sorry that I lied to you.
- Ben de sana yalan söylediğim için çok üzgünüm.
- I'm sorry I kept you waiting.
- Seni beklettiğim için üzgünüm.
- I'm sorry, this isn't for sale.
- Üzgünüm, bu satılık değil.
- Sorry, but he is out now.
- Üzgünüm fakat o şimdi dışarıda.
- I'm sorry I cannot meet your demand.
- Talebinizi karşılayamadığım için üzgünüm.
- I'm sorry, but there's no other choice.
- Üzgünüm ama başka seçeneğimiz yok.
- Tom said that he was really sorry for what he'd done.
- Tom yaptıklarından dolayı gerçekten üzgün olduğunu söyledi.
- Sorry, but you're not allowed to fish here.
- Üzgünüm ama burada balık tutmanıza izin yok.
- I'm sorry Tom isn't coming back.
- Tom'un geri dönmüyor olmasına üzgünüm.
- I'm sorry I ruined your party.
- Partini mahvettiğim için üzgünüm.
- I'm sorry it happened at all.
- Olanlar için üzgünüm.
- I'm sorry I hurt him.
- Ona zarar verdiğim için üzgünüm.
- I'm sorry I had to cancel our date.
- Üzgünüm, randevumuzu iptal etmek zorunda kaldım.
- I'm sorry to see Tom leave.
- Tom'un gidişini gördüğüme üzgünüm.
- Tom and Mary are sorry they cannot attend.
- Tom ve Mary katılamadıkları için üzgünler.
- I'm sorry to spoil your plans.
- Planlarını mahvettiğim için üzgünüm.
- Sorry, Tom, I don't have time to chat.
- Üzgünüm Tom, sohbet etmek için vaktim yok.
- I'm sorry, I didn't mean it.
- Üzgünüm, onu demek istemedim.
- I'm just sorry it happened.
- Olanlar için üzgünüm.
- I'm sorry if I scared you.
- Sizi korkuttuysam üzgünüm.
- Tom is sorry he cannot attend.
- Tom katılamayacağı için üzgün.
- I'm very sorry about Tom.
- Tom için çok üzgünüm.
- I'm sorry, I can't talk about this right now.
- Üzgünüm, şu anda bunun hakkında konuşamam.
- I'm sorry I didn't get a chance to talk with you yesterday.
- Dün seninle konuşma fırsatı bulamadığım için üzgünüm.
- I'm sorry for bothering you.
- Sizi rahatsız ettiğim için üzgünüm.
- I'm sorry to say, but the service is not very good.
- Söylediğim için üzgünüm ama servis çok iyi değil.
- I'm sorry I didn't call.
- Aramadığım için üzgünüm.
- I'm sorry, but it's past your bedtime.
- Üzgünüm ama yatma vaktiniz geçti.
- I felt kind of sorry for them.
- Onlar için biraz üzgün hissettim.
- I'm sorry I had to cancel my appointment.
- Randevumu iptal etmek zorunda kaldığım için üzgünüm.
- I'm sorry, I can't do it.
- Üzgünüm, bunu yapamam.
- I'm sorry for missing your call, Tom.
- Telefona çıkamadığım için üzgünüm Tom.
- Sorry, but you can't go in there.
- Üzgünüm ama oraya gidemezsin.
- I'm sorry for not being more supportive when you needed me to be.
- Bana ihtiyacın olduğunda daha fazla destek olmadığım için üzgünüm.
- Sorry to trouble you, but can you help me?
- Rahatsız ettiğim için üzgünüm ama bana yardım edebilir misiniz?
- I'm sorry, but you're not allowed to enter.
- Üzgünüm ama içeri giremezsiniz.
- I'm sorry, but I can't talk to you now.
- Üzgünüm ama şimdi seninle konuşamam.
- I don't understand Hungarian, sorry.
- Üzgünüm, Macarca anlamıyorum.
- I'm sorry I yelled at you.
- Sana bağırdığım için üzgünüm.
- Tom is sorry that it happened.
- Tom olanlar için üzgün.
- I'm sorry I mentioned it.
- Bunu söylediğim için üzgünüm.
- I'm sorry, my father is not home.
- Üzgünüm, babam evde yok.
- I'm really, really sorry.
- Gerçekten çok üzgünüm.
- I'm sorry I couldn't get to you sooner.
- Sana daha önce gelemediğim için üzgünüm.
- I'm sorry to disturb you while you're talking.
- Konuşurken sizi rahatsız ettiğim için üzgünüm.
- Tom feels sorry for Mary.
- Tom Mary için üzgün hissediyor.
- I'm sorry he committed suicide.
- O intihar ettiği için üzgünüm.
- I'm sorry, but I am opposed to this project.
- Üzgünüm ama bu projeye karşıyım.
- I'm sorry, but there's nothing I can do about it.
- Üzgünüm ama o konuda yapabileceğim hiçbir şey yok.
- I'm so sorry about this.
- Bunun hakkında çok üzgünüm.
- I'm sorry, but I can't answer right away.
- Üzgünüm ama hemen cevap veremem.
- I'm sorry I can't help.
- Üzgünüm, yardım edemem.
- I'm sorry for disturbing you.
- Seni rahatsız ettiğim için üzgünüm.
- I'm sorry, but I can't do that today.
- Üzgünüm ama onu bugün yapamam.
- I'm sorry I'm late.
- Geç kaldığım için üzgünüm.
- I'm sorry I have no pencil to write with.
- Üzgünüm, yazmaya kalemim yok.
- You'd better tell Tom you're sorry.
- Üzgün olduğunuzu Tom'a söyleseniz iyi olur.
- Tom is sorry, isn't he?
- Tom üzgün, değil mi?
- I'm sorry, but the number you have dialled is incorrect.
- Üzgünüm ama aradığınız numara yanlış.
- I'm utterly sorry!
- Son derece üzgünüm!
- I'm sorry, but I don't understand English well.
- Üzgünüm ama İngilizceyi iyi anlamıyorum.
- I'm sorry I got you mixed up in this.
- Sizi buna karıştırdığım için üzgünüm.
- I'm sorry, sir, but a jacket and tie are required.
- Üzgünüm efendim ama ceket ve kravat mecburidir.
- I'm sorry, but the answer's no.
- Üzgünüm ama cevap hayır.
- I'm sorry, I don't speak Hungarian.
- Üzgünüm, ben Macarca konuşmuyorum.
- I'm very sorry for my actions.
- Yaptıklarım için çok üzgünüm.
- I'm sorry but I don't speak Esperanto very well.
- Üzgünüm ama Esperantoyu çok iyi konuşmuyorum.
- I'm sorry he committed suicide.
- İntihar ettiği için üzgünüm.
- Better safe than sorry.
- Üzgün olmaktansa güvende olmak daha iyidir.
- I'm really sorry about Tom.
- Tom için gerçekten üzgünüm.
- I'm very sorry I lied.
- Yalan söylediğim için çok üzgünüm.
- I'm sorry I can't tell you more about it.
- Bu konuda sana daha fazla bir şey söyleyemediğim için üzgünüm.
- I'm sorry it took so long.
- Bu kadar uzun sürdüğü için üzgünüm.
- I'm sorry I am late, but there's been a lot of work to do.
- Ben geç kaldığım için üzgünüm, ama yapacak bir sürü işim vardı.
- You don't have to say you're sorry; I understand.
- Üzgün olduğunu söylemek zorunda değilsin, anlıyorum.
- I'm so sorry that I lied to you.
- Sana yalan söylediğime çok üzgünüm.
- I'm sorry I didn't have the opportunity to say goodbye to Tom.
- Tom'a veda etme fırsatım olmadığı için üzgünüm.
- I'm sorry, we're all out of manti.
- Üzgünüm, hiç mantımız kalmadı.
- I'm sorry, but I can't let you go.
- Üzgünüm ama gitmene izin veremem.
- I'm sorry we dragged you into this.
- Seni buna sürüklediğimiz için üzgünüm.
- I'm sorry, but could you buy me some bread?
- Üzgünüm ama bana biraz ekmek satın alabilir misiniz?
- I'm sorry I caused problems.
- Sorunlara sebep olduğum için üzgünüm.
- I'm sorry, I don't have smaller change.
- Üzgünüm, bozuk param yok.
- I'm sorry to spoil your plans.
- Planlarınızı bozduğum için üzgünüm.
- I'm so sorry to get you involved with this.
- Seni bu işe bulaştırdığım için çok üzgünüm.
- I'm sorry I didn't reply to you sooner.
- Sana daha erken cevap vermediğim için üzgünüm.
- I'm sorry I wasn't there yesterday.
- Üzgünüm dün orada değildim.
- I'm sorry that I lied to you yesterday.
- Dün sana yalan söylediğim için üzgünüm.
- I'm sorry, but I don't recognize the language you're speaking.
- Üzgünüm ama konuştuğunuz dili anlamıyorum.
- I'm sorry, this is a private party.
- Üzgünüm, bu özel bir parti.
- Tom said he wasn't sorry.
- Tom üzgün olmadığını söyledi.
- I'm sorry I have a previous appointment.
- Üzgünüm, daha önce bir randevum vardı.
- Sorry, but I've already won.
- Üzgünüm ama ben çoktan kazandım.
- I'm sorry to hear about this.
- Bunu duyduğum için üzgünüm.
- I'm sorry Tom isn't here.
- Üzgünüm, Tom burada değil.
- Tom looks like he's sorry.
- Tom üzgün görünüyor.
- I only came to say I'm sorry.
- Yalnızca üzgün olduğumu söylemeye geldim.
- I want you to know how sorry I am.
- Ne kadar üzgün olduğumu bilmeni istiyorum.
- Look, I'm sorry, but you guys are wrong.
- Bakın, üzgünüm ama yanılıyorsunuz.
- I'm sorry I yelled at them.
- Onlara bağırdığım için üzgünüm.
- I'm sorry I didn't help you do that.
- Bunu yapmana yardımcı olamadığım için üzgünüm.
- I'm sorry, I don't speak French.
- Üzgünüm, Fransızca bilmiyorum.
- I'm sorry I wasn't able to help you yesterday.
- Üzgünüm, dün sana yardımcı olamadım.
- Sorry, but I'm not very interested in that subject.
- Üzgünüm ama bu konuyla pek ilgilenmiyorum.
- Sorry, but I'm busy.
- Üzgünüm ama meşgulüm.
- I'm sorry, but the only thing I know how to say in this beautiful language is this sentence.
- Üzgünüm ama bu güzel dilde nasıl söyleyeceğimi bildiğim tek şey bu cümledir.
- I'm sorry, but you need to leave.
- Üzgünüm ama ayrılmanız gerekiyor.
- I'm sorry I haven't called you in a while.
- Kısa süre içinde seni aramadığım için üzgünüm.
- Tom will probably tell Mary he's sorry.
- Tom muhtemelen Mary'ye üzgün olduğunu söyleyecektir.
- I'm sorry, but aren't you Tom Jackson?
- Üzgünüm ama sen Tom Jackson değil misin?
- I can't come, sorry.
- Gelemem, üzgünüm.
- I'm sorry to bother you at home.
- Seni evde rahatsız ettiğim için üzgünüm.
- I'm very sorry, but I can't.
- Çok üzgünüm ama yapamam.
- Sorry, but you can't go in there.
- Üzgünüm ama oraya giremezsiniz.
- I'm sorry about your mom.
- Annen hakkında üzgünüm.
- I'm sorry for your not having come with us.
- Bizimle gelmediğin için üzgünüm.
- I can't say I'm too sorry about that.
- Bunun için çok üzgün olduğumu söyleyemem.
- I'm sorry, but you'll have to pay an excess weight fee.
- Üzgünüm ama fazla kilo ücreti ödemek zorundasınız.
- I'm sorry, but that's just the way it is.
- Üzgünüm ama böyle gelmiş böyle gidiyor.
- I'm sorry you're leaving us.
- Bizden ayrıldığınız için üzgünüm.
- I'm sorry, I don't know what to say.
- Üzgünüm, ne söyleyeceğimi bilmiyorum.
- I'm sorry I let you down.
- Sizi hayal kırıklığına uğrattığım için üzgünüm.
- I'm sorry if I'm rude to you.
- Sana kabalık ediyorsam üzgünüm.
- I'm sorry, the flight is full.
- Üzgünüm, uçak dolu.
- I'm sorry I had to do that.
- Üzgünüm, onu yapmak zorunda kaldım.
- I'm sorry, there's nothing more I can do for you.
- Üzgünüm, sizin için yapabileceğim başka bir şey yok.
- I'm sorry for all the pain I caused you.
- Sana verdiğim tüm acı için üzgünüm.
- I'm terribly sorry.
- Çok üzgünüm.
- Please tell them how sorry I am.
- Lütfen onlara ne kadar üzgün olduğumu söyle.
- I'm sorry I yelled at you yesterday.
- Dün sana bağırdığım için üzgünüm.
- I'm sorry, but I don't feel like going out today.
- Üzgünüm ama bugün dışarı çıkmak istemiyorum.
- I'm sorry I hurt you.
- Seni incittiğim için üzgünüm.
- I'm sorry, but I am against this project.
- Üzgünüm ama ben bu projeye karşıyım.
- I'm sorry that you are leaving here.
- Buradan ayrılacağın için üzgünüm.
- I'm sorry about the other night.
- Geçen gece için üzgünüm.
- I'm deeply sorry for my actions.
- Eylemlerim için derinden üzgünüm.
- I'm sorry I couldn't help him.
- Üzgünüm ona yardım edemedim.
- Tom said that he was so sorry.
- Tom çok üzgün olduğunu söyledi.
- Tell him that I'm sorry.
- Ona üzgün olduğumu söyle.
- I'm sorry, we don't accept checks.
- Üzgünüm, çek kabul etmiyoruz.
- I'm sorry that I did it.
- Bunu yaptığıma üzgünüm.
- I'm sorry I hurt Tom.
- Tom'u incittiğim için üzgünüm.
- I am sorry, but he didn't call.
- Üzgünüm ama aramadı.
- I'm sorry, but I can't eat dinner with you.
- Üzgünüm ama sizinle akşam yemeği yiyemem.
- I'm sorry, I have no idea.
- Üzgünüm, bir fikrim yok.
- Sorry, but I want to tell him this news face to face.
- Üzgünüm ama bu haberi ona yüz yüze söylemek istiyorum.
- I'm sorry about the way I acted last night.
- Dün geceki davranışım için üzgünüm.
- Aren't you sorry you did that?
- Onu yaptığın için üzgün değil misin?
- I'm sorry, but I can't hear you.
- Üzgünüm ama sizi duyamıyorum.
- I'm sorry my father is out.
- Üzgünüm, babam dışarıda.
- Tell Tom I'm sorry I wasn't able to be at his birthday party.
- Tom'a doğum günü partisinde olamayacağım için üzgün olduğumu söyle.
- Sorry, but you must have the wrong number.
- Üzgünüm ama yanlış numara olmalı.
- Tom is sorry he did that.
- Tom bunu yaptığı için üzgün.
- I'm sorry if I offended anyone.
- Birini rahatsız ettiysem üzgünüm.
- I'm sorry, but the answer is no.
- Üzgünüm ama cevabım hayır.
- I'm sorry I said anything.
- Ben bir şey söylediğim için üzgünüm.
- I'm sorry, but it's impossible.
- Üzgünüm ama bu imkansız.
- I'm sorry but Paul called in sick and I'm going to need you to work his shift.
- Üzgünüm ama Paul hasta olduğunu söyledi ve onun vardiyasında çalışmanı istiyorum.
- I'm sorry, but where are the eggs?
- Üzgünüm, ama yumurtalar nerede ?
- I'm sorry, but I can't go with you.
- Üzgünüm ama seninle gelemem.
- I'm really sorry to bother you.
- Sizi rahatsız ettiğim için gerçekten üzgünüm.
- I'm sorry, but I don't understand English well.
- Üzgünüm, ama İngilizceyi iyi anlamıyorum.
- I'm sorry, I can't help.
- Üzgünüm, yardım edemem.
- I'm really sorry to trouble you!
- Sizi rahatsız ettiğim için gerçekten üzgünüm!
- I'm sorry I couldn't do the job.
- İşi yapamadığım için üzgünüm.
- I'm sorry, this flight is full.
- Üzgünüm, bu uçak dolu.
- Sorry, but can you show me the way to the next village?
- Üzgünüm ama bana sonraki köyün yolunu gösterebilir misiniz?
- I'm awfully sorry that I was late.
- Ben geç kaldığım için çok üzgünüm.
- I just want to say I'm sorry.
- Yalnızca üzgün olduğumu söylemek istiyorum.
- I felt sorry for Layla's family.
- Leyla'nın ailesi için kendimi üzgün hissediyordum.
- I'm sorry, I don't understand what you're saying.
- Üzgünüm ne söylediğini anlamıyorum.
- I said I'm sorry.
- Üzgün olduğumu söyledim.
- I'm so sorry about what happened up there.
- Orada ne olduğu hakkında çok üzgünüm.
- I just want to say I'm sorry.
- Sadece üzgün olduğumu söylemek istiyorum.
- I'm really sorry about what happened.
- Olanlar için gerçekten üzgünüm.
- I'm sorry to always be bothering you.
- Seni her zaman rahatsız ettiğim için üzgünüm.
- I'm sorry, but I don't speak French.
- Üzgünüm ama Fransızca bilmiyorum.
- Tom is sorry that he got caught.
- Tom yakalandığı için üzgün.
- I'm sorry I couldn't help her.
- Üzgünüm ona yardım edemedim.
- I'm sorry, this flight is full.
- Üzgünüm, bu uçuş dolu.
- Tom should tell Mary he's sorry.
- Tom, Mary'e üzgün olduğunu söylemeli.
- Sorry, but it looks like I'm booked up on that day.
- Üzgünüm ama görünüşe bakılırsa o gün doluyum.
- I felt kind of sorry for you.
- Senin için biraz üzgün hissettim.
- I'm sorry that I've kept you waiting so long.
- Sizi uzun süre beklettiğim için üzgünüm.
- Please tell her how sorry I am.
- Lütfen ona ne kadar üzgün olduğumu söyle.
- We were very sorry we couldn't help them.
- Onlara yardım edemediğimiz için çok üzgündük.
- I'm sorry that you can't come this evening.
- Bu akşam gelemeyeceğin için üzgünüm.
- I'm sorry I was late this morning.
- Bu sabah geç kaldığım için üzgünüm.
- What are you sorry for?
- Ne için üzgünsün?
- I'm sorry I couldn't help them.
- Onlara yardım edemediğim için üzgünüm.
- I'm sorry to trouble you, but could you tell me the way to the station?
- Sizi rahatsız ettiğim için üzgünüm ama bana istasyona giden yolu tarif edebilir misiniz?
- I'm sorry, I'm not allowed to give you that information.
- Üzgünüm, size bu bilgiyi vermeye iznim yok.
- I'm sorry I wasn't able to do that for you.
- Bunu sizin için yapamadığım için üzgünüm.
- I'm so sorry that I lied to you.
- Sana yalan söylediğim için çok üzgünüm.
- Sorry, but I can't stay long.
- Üzgünüm ama fazla kalamayacağım.
- I'm sorry for the delay in responding.
- Yanıtlamadaki gecikme için üzgünüm.
- I'm sorry, but there's nothing I can do about it.
- Üzgünüm ama bu konuda yapabileceğim bir şey yok.
- I'm sorry, this painting is not for sale.
- Üzgünüm, bu tablo satılık değil.
- I'm sorry, but I have to go home.
- Üzgünüm ama ben eve gitmek zorundayım.
- I'm sorry, I didn't know where else to go.
- Üzgünüm, başka nereye gideceğimi bilmiyordum.
- Sorry, Tom, I don't have time to chat.
- Üzgünüm Tom, sohbet edecek vaktim yok.
- Tom said that he's sorry.
- Tom üzgün olduğunu söyledi.
- Sorry, but I can't stay long.
- Üzgünüm ama uzun süre kalamam.
- I'm awfully sorry I've made you cry.
- Seni ağlattığım için son derece üzgünüm.
- I'm sorry I didn't call sooner.
- Daha önce aramadığım için üzgünüm.
- Tom is very sorry.
- Tom çok üzgün.
- I'm very sorry I lied to you.
- Sana yalan söylediğim için çok üzgünüm.
- I'm sorry, I didn't recognize you.
- Üzgünüm, seni tanıyamadım.
- I'm sorry to disturb you so late at night.
- Gece bu kadar geç saatte sizi rahatsız ettiğim için üzgünüm.
- I'm sorry, I don't understand what you're saying.
- Üzgünüm, ne dediğini anlamıyorum.
- I'm sorry we couldn't get you a seat on first class.
- Üzgünüm, sana birinci sınıfta bir yer alamadık.
- I'm sorry, I love you.
- Üzgünüm, seni seviyorum.
- I'm sorry to have kept you waiting.
- Seni beklettiğim için üzgünüm.
- I'm sorry, but I don't speak Portuguese.
- Üzgünüm ama Portekizce bilmiyorum.
- I'm sorry, Tom, I've got to go.
- Üzgünüm Tom, gitmem gerek.
- I'm sorry, but I don't have any small change.
- Üzgünüm ama hiç bozuk param yok.
- I'm sorry that I did that.
- Onu yaptığım için üzgünüm.
- I wanted to say that I'm sorry.
- Üzgün olduğumu söylemek istedim.
- I'm sorry I didn't come by last night.
- Dün gece gelemediğim için üzgünüm.
- He refuses to say he's sorry.
- Üzgün olduğunu söylemeyi reddediyor.
- I’m sorry, but I don’t want to be an emperor.
- Üzgünüm ama imparator olmak istemiyorum.
Show More (1041)
|
|
- Nevertheless, I am sorry that the increase in these rates only target closed investment categories.
- Bununla birlikte bu oranlardaki artışın sadece kapalı yatırım kategorilerini hedeflemesinden dolayı üzgünüm.
- No, sorry, just a moment.
- Hayır, üzgünüm, bir dakika.
- Secondly, I am sorry we had such difficulty in establishing the committee.
- İkinci olarak, komiteyi kurmakta bu kadar zorlandığımız için üzgünüm.
- Secondly, I am sorry we had such difficulty in establishing the committee.
- İkinci olarak, komitenin kurulmasında bu kadar zorluk yaşadığımız için üzgünüm.
- So, I'm really sorry that you're having a hard time.
- Yani zor zamanlar geçirdiğin için gerçekten üzgünüm.
- Sorry I'm a kid flying business class.
- Business class'ta uçan bir çocuk olduğum için üzgünüm.
- Sorry, just calculating opportunity costs.
- Üzgünüm, sadece olasılık maliyetlerini hesaplıyorum.
- Sorry, I've had a very hard morning.
- Üzgünüm, çok zor bir sabah geçirdim.
- Look, I'm sorry this is hard for you.
- Bak, bu sana zor geldiği için üzgünüm.
- Sorry, just calculating opportunity costs.
- Üzgünüm, sadece olasılık maliyetini hesaplıyorum.
- So, I'm really sorry that you're having a hard time.
- Bu yüzden zor dönemler geçirdiğin için gerçekten üzgünüm.
- We're sorry for the inconvenience.
- Rahatsızlık için üzgünüz.
- Aw, sorry you missed the show.
- Gösteriyi kaçırdığın için üzgünüm.
- Sorry for being so late.
- Çok geç kaldığım için üzgünüm.
- Sorry, wrong number.
- Üzgünüm, yanlış numara.
- Sorry that I haven't written in ages.
- Yıllardır yazmadığım için üzgünüm.
- Sorry, I was woolgathering.
- Üzgünüm, yün topluyordum.
- Sorry, we don't accept credit cards.
- Üzgünüm, kredi kartı kabul etmiyoruz.
- Sorry for your loss.
- Kaybınız için üzgünüm.
- Sorry, I forgot to tell you something important.
- Üzgünüm, sana önemli bir şey söylemeyi unutmuşum.
- Sorry, I missed the train.
- Üzgünüm, treni kaçırdım.
- Sorry, I've got my hands full now.
- Üzgünüm, şu anda ellerim dolu.
- We're very sorry for your loss.
- Kaybınız için çok üzgünüz.
- We are very sorry that your order was damaged.
- Siparişiniz zarar gördüğü için çok üzgünüz.
- We're very sorry for your loss.
- Kaybın için çok üzgünüz.
- Sorry I won't be there.
- Üzgünüm, orada olamayacağım.
- Sorry, I don't have any money.
- Üzgünüm, benim hiç param yok.
- Sorry about all this.
- Bütün bunlar için üzgünüm.
- Sorry, I didn't see the sign.
- Üzgünüm, işareti görmedim.
- We're sorry for your loss.
- Kaybınız için üzgünüz.
- Sorry, but I have to work tonight.
- Üzgünüm, bu gece çalışmak zorundayım.
- Sorry, the position has already been filled.
- Üzgünüm, pozisyon çoktan doldu.
- Sorry, I was busy.
- Üzgünüm, meşguldüm.
- Sorry for telephoning you so early.
- Sana bu kadar erken telefon ettiğim için üzgünüm.
- Sorry, but we have orders.
- Üzgünüm, ama aldığımız talimat bu.
- Sorry, I can't help you.
- Üzgünüm, sana yardım edemem.
- Sorry, I don't feel well.
- Üzgünüm, kendimi iyi hissetmiyorum.
- Sorry you had to wait.
- Beklemek zorunda kaldığın için üzgünüm.
- It was cowardly, and I'm sorry.
- Bu korkakçaydı, üzgünüm.
- Sorry, I'm 30 minutes late because I overslept.
- Üzgünüm, uyuyakaldığım için 30 dakika geciktim.
- Sorry I won't be there.
- Üzgünüm, orada olmayacağım.
- Sorry to bother you, Tom.
- Rahatsız ettiğim için üzgünüm, Tom.
- Sorry for the dumb question.
- Aptalca soru için üzgünüm.
- Sorry to trouble you.
- Sizi rahatsız ettiğim için üzgünüm.
- Sorry, I don't think I can do that.
- Üzgünüm, bunu yapabileceğimi sanmıyorum.
- Sorry to bother you!
- Sizi rahatsız ettiğim için üzgünüm.
- Sorry for keeping it secret from you.
- Bunu senden gizli tuttuğum için üzgünüm.
- Sorry, I had completely forgotten about it.
- Üzgünüm, onu tamamen unutmuşum.
- Sorry, I must have dialed the wrong number.
- Üzgünüm, yanlış numarayı çevirmiş olmalıyım.
- Sorry, we don't have any vacancies.
- Üzgünüm, hiç boş yerimiz yok.
- Sorry it took me so long to write to you.
- Sana yazmam bu kadar uzun sürdüğü için üzgünüm.
- Sorry to have disturbed you.
- Seni rahatsız ettiğim için üzgünüm.
- Sorry, I didn't see the sign.
- Üzgünüm, tabelayı görmedim.
- Sorry I couldn't refuse her.
- Üzgünüm, onu reddedemem.
- We're sorry, but we can't do anything more for you.
- Üzgünüz ama biz sizin için daha fazla bir şey yapamayız.
- Sorry, I don't feel well.
- Üzgünüm, ben iyi hissetmiyorum.
- Sorry for calling you at this hour.
- Seni bu saatte aradığım için üzgünüm.
- Sorry, the position has already been filled.
- Üzgünüm, pozisyon önceden doldurulmuş.
- Sorry, I didn't mean to interrupt you.
- Üzgünüm, sözünüzü kesmek istemedim.
- We're sorry to tell you this, but Tom didn't survive the accident.
- Bunu söylediğimiz için üzgünüz ama Tom kazadan sağ çıkamadı.
- Sorry, I think I have the wrong number.
- Üzgünüm, sanırım yanlış numara.
- Sorry, I think you've dialed the wrong number.
- Üzgünüm, sanırım yanlış numarayı aradınız.
- Once again, sorry.
- Bir kez daha üzgünüm.
- Sorry, I don't have a pencil.
- Üzgünüm, bir kurşun kalemim yok.
- Sorry for your loss.
- Kaybın için üzgünüm.
- We're sorry for misunderstanding you.
- Sizi yanlış anladığımız için üzgünüz.
- Sorry, I can't reach it.
- Üzgünüm, ona ulaşamıyorum.
- Sorry, I don't have any money.
- Üzgünüm, hiç param yok.
- Oh, I'm really sorry.
- Ah, gerçekten üzgünüm.
- Sorry, I'm late.
- Üzgünüm, geç kaldım.
- Sorry, I made a mistake.
- Üzgünüm, ben bir hata yaptım.
- Sorry, I don't speak very well Esperanto.
- Üzgünüm, çok iyi Esperanto konuşamıyorum.
- We're sorry that it happened.
- Olanlar için üzgünüz.
- Sorry, what was your name again?
- Üzgünüm, adınız neydi tekrar?
- Sorry, I didn't know you were still here.
- Üzgünüm, hala burada olduğunu bilmiyordum.
- Sorry I'm late.
- Geç kaldığım için üzgünüm.
- Sorry I'm late for the meeting.
- Üzgünüm, toplantıya geç kaldım.
- Sorry, I didn't realize you were busy.
- Üzgünüm, meşgul olduğunu fark etmemiştim.
- Sorry, we're full today.
- Üzgünüm, bugün doluyuz.
- We're sorry but this video is no longer available.
- Üzgünüz ama bu videoya artık ulaşılamıyor.
- Sorry for the stupid question.
- Bu aptalca soru için üzgünüm.
- Sorry to bother you.
- Sizi rahatsız ettiğim için üzgünüm.
- Sorry, I was distracted.
- Üzgünüm, çok endişeliydim.
- Sorry, I think you've dialed the wrong number.
- Üzgünüm, yanlış numarayı aradığını düşünüyorum.
- We are indeed sorry for his mistake.
- Onun hatası için gerçekten üzgünüz.
- Sorry, I forgot.
- Üzgünüm, ben unuttum.
- Sorry for frightening you.
- Seni korkuttuğum için üzgünüm.
- Sorry, I have other commitments.
- Üzgünüm, başka işlerim var.
- We're so sorry for your loss.
- Biz kaybınız için çok üzgünüz.
- Sorry, I have to study.
- Üzgünüm, çalışmam gerek.
- Sorry, I couldn't catch what you said.
- Üzgünüm, ne dediğinizi anlayamadım.
- Sorry, something went wrong.
- Üzgünüm, bir şey yanlış gitti.
- Sorry about the mess.
- Dağınıklık için üzgünüm.
- We are very sorry that your order was damaged.
- Siparişiniz hasar gördüğü için çok üzgünüz.
- Sorry I couldn't refuse her.
- Onu reddedemediğim için üzgünüm.
- Sorry for being late.
- Geç kaldığım için üzgünüm.
- Sorry, I hit the send button by accident.
- Üzgünüm, kazara gönder tuşuna bastım.
- Oh, I'm sorry.
- Ah, üzgünüm.
- Sorry, I didn't hear you.
- Üzgünüm, seni duymadım.
- We're sorry, Tom.
- Üzgünüz Tom.
- Sorry, I forgot to tell you something important.
- Üzgünüm, sana önemli bir şey söylemeyi unuttum.
- Sorry for bothering you at this busy time.
- Bu yoğun zamanda seni rahatsız ettiğim için üzgünüm.
- Sorry, I can't stay long.
- Üzgünüm, fazla kalamayacağım.
- Sorry for all the typos.
- Tüm yazım hataları için üzgünüm.
- Sorry to disturb you.
- Seni rahatsız ettiğim için üzgünüm.
- Sorry, I can't do that.
- Üzgünüm, bunu yapamam.
- Sorry, I have other things to do.
- Üzgünüm, yapacak başka işlerim var.
- Sorry, it doesn't fit.
- Üzgünüm, uymuyor.
- We're very sorry.
- Çok üzgünüz.
- We're sorry about it.
- Biz bu konuda üzgünüz.
- Sorry, I complained a lot.
- Üzgünüm, çok şikayet ettim.
- Sorry, I've got to go.
- Üzgünüm, gitmem gerek.
- Sorry, I have to study.
- Üzgünüm, çalışmak zorundayım.
- Sorry, I don't follow.
- Üzgünüm, anlayamadım.
- Sorry, I don't have a pencil.
- Üzgünüm, kalemim yok.
- Sorry, I don't think I can do it.
- Üzgünüm, bunu yapabileceğimi sanmıyorum.
- Sorry, but I can't do so.
- Üzgünüm, ama bunu yapamam.
- Sorry, the house is kind of a mess.
- Üzgünüm, ev biraz dağınık.
- Sorry, something went wrong.
- Üzgünüm, bir şeyler ters gitti.
- Sorry, I can't drink alcohol.
- Üzgünüm, alkol içemem.
- We're sorry we weren't able to help you.
- Size yardım edemediğimiz için üzgünüz.
- Sorry, I didn't understand earlier.
- Üzgünüm, daha önce anlamadım.
- We're very sorry that your bag was delayed.
- Çantan geciktiği için çok üzgünüz.
- Sorry, I've got to go.
- Üzgünüm, gitmek zorundayım.
- I'm very sorry, but I can't.
- Üzgünüm; ama yapamam.
- Sorry, I don't understand.
- Üzgünüm, anlamıyorum.
- Sorry, I had completely forgotten about it.
- Üzgünüm, tamamen unutmuşum.
- We're so sorry.
- Çok üzgünüz.
- Sorry, I can't stay for long.
- Üzgünüm, uzun süre kalamam.
- We're very sorry about that.
- Bunun için çok üzgünüz.
- Sorry, I'm probably going to be about 20 minutes late.
- Üzgünüm, muhtemelen 20 dakika geç kalacağım.
- Sorry I haven't replied to your letter earlier.
- Mektubunuza daha önce cevap veremediğim için üzgünüm.
- Sorry, I'm a bit drunk, so I may be saying ridiculous things.
- Üzgünüm, biraz sarhoşum, bu yüzden saçma şeyler söylüyor olabilirim.
- Aw, sorry you missed the show.
- Ah, gösteriyi kaçırdığın için üzgünüm.
- Sorry, we are closed.
- Üzgünüm, kapalıyız.
- It was cowardly, and I'm sorry.
- Korkakça bir şeydi ve üzgünüm.
- It just doesn't work, I'm sorry.
- İşe yaramıyor, üzgünüm.
- Sorry, I can't wait.
- Üzgünüm, bekleyemem.
- Sorry, we don't accept credit cards.
- Üzgünüz, kredi kartı kabul edemiyoruz.
- Sorry, it can't be helped.
- Üzgünüm, yapacak bir şey yok.
- Oh, I'm terribly sorry.
- Ah, çok üzgünüm.
- We're awfully sorry about what's happened.
- Yaşananlar konusunda çok üzgünüz.
- Sorry, I'm a stranger here.
- Üzgünüm, burada bir yabancıyım.
- Sorry about yesterday.
- Dün için üzgünüm.
- Sorry for bombarding you with so many questions.
- Bir sürü soruyla seni bombardıman ettiğim için üzgünüm.
- Sorry, Tom, I didn't want to get you involved.
- Üzgünüm, Tom, seni karıştırmak istemedim.
- Sorry that I can't accept your love.
- Sevgini kabul edemediğim için üzgünüm.
- We're sorry, too.
- Biz de üzgünüz.
- Sorry about that.
- Onun için üzgünüm.
- Sorry, I don't think I'm gonna be able to.
- Üzgünüm, yapabileceğimi sanmıyorum.
- Sorry, I'm bad at explaining.
- Üzgünüm, açıklama konusunda kötüyüm.
- Sorry I haven't replied to your letter earlier.
- Üzgünüm, mektubuna daha erken cevap vermedim.
- Look, Tom, I'm sorry I hurt you.
- Bak Tom, seni incittiğim için üzgünüm.
- Sorry, but I cannot.
- Üzgünüm, ama yapamam.
- Sorry that I love you.
- Seni sevdiğim için üzgünüm.
- Sorry, I was woolgathering.
- Üzgünüm, hayal kuruyordum.
- Sorry, I didn't know.
- Üzgünüm, bilmiyordum.
- Sorry, it's not your decision.
- Üzgünüm, bu senin kararın değil.
- Sorry about the other day.
- Geçen gün için üzgünüm.
- Sorry, we can't fill this prescription here.
- Üzgünüm, bu reçetedeki ilaçları burada veremeyiz.
- Sorry to have kept you waiting so long.
- Sizi çok uzun beklettiğim için üzgünüm.
- Sorry, I didn't mean to scare you.
- Üzgünüm, seni korkutmak istememiştim.
- Look, Tom, I'm sorry I bothered you.
- Bak, Tom, seni rahatsız ettiğim için üzgünüm.
- We're so sorry for your loss.
- Kaybınız için çok üzgünüz.
- We're sorry for your loss.
- Biz kaybın için üzgünüz.
- Sorry to keep you waiting.
- Beklettiğim için üzgünüm.
- Sorry about all this.
- Tüm bunlar için üzgünüm.
- Sorry, the book is out of stock.
- Üzgünüm, kitap stokta yok.
- Sorry, the book is out of stock.
- Üzgünüm, kitap stokta değil.
- Tom and I are both sorry.
- Tom ve ben her ikimiz de üzgünüz.
- Tom and I are both sorry.
- Tom ve ben ikimiz de üzgünüz.
- Sorry, I do not understand the meaning of the question.
- Üzgünüm, sorunun anlamını anlamıyorum.
- Sorry I didn't e-mail you sooner.
- Sana daha önce e-posta atmadığım için üzgünüm.
- Sorry, I still don't know enough to reply in Esperanto.
- Üzgünüm, hala Esperanto dilinde cevap verecek kadar bilgim yok.
- We're sorry, but we can't do anything more for you.
- Üzgünüz ama sizin için daha fazla bir şey yapamayız.
- We're sorry that the pace of construction is not sufficient to address the great demand for apartments.
- İnşaat hızı, dairelere olan büyük talebi karşılamak için yeterli olmadığı için üzgünüz.
- Sorry to be late.
- Geç kaldığım için üzgünüm.
- Sorry I couldn't save you.
- Seni kurtaramadığım için üzgünüm.
- Sorry, we're out of toilet paper and I can't magic any for you now.
- Üzgünüm, tuvalet kağıdımız bitti ve şu anda sizin için sihirle var edemem.
- Sorry, we're closed.
- Üzgünüm, kapalıyız.
- Sorry, I am late.
- Üzgünüm, geç kaldım.
- Sorry for the delay.
- Gecikme için üzgünüm.
- OK, sorry, see you tomorrow.
- Tamam, üzgünüm, yarın görüşürüz.
- We're all sorry.
- Hepimiz üzgünüz.
- Sorry, my mistake.
- Üzgünüm, benim hatam.
- Sorry, you're calling the wrong number.
- Üzgünüm, yanlış numarayı arıyorsunuz.
- Sorry, I was just talking to myself.
- Üzgünüm, sadece kendi kendime konuşuyordum.
- Sorry, I didn't quite catch what you said.
- Üzgünüm, ne dediğinizi tam olarak anlayamadım.
- Sorry, my mind was elsewhere.
- Üzgünüm, aklım başka yerdeydi.
- Sorry, I won't do it without a rubber.
- Üzgünüm, bir prezervatif olmadan onu yapmayacağım.
- We're sorry about it.
- Bunun için üzgünüz.
- We're sorry for what we did.
- Biz yaptığımız için üzgünüz.
- Mother, I'm sorry for causing you trouble all the time.
- Anne, sürekli olarak soruna yol açtığım için üzgünüm.
- Sorry, I won't do it without a condom.
- Üzgünüm, prezervatif olmadan onu yapmayacağım.
- We're very sorry that your bag was delayed.
- Çantanız geciktiği için çok üzgünüz.
- Sorry, I didn't notice that.
- Üzgünüm, fark etmedim.
- Sorry, I so completely neglected your question.
- Üzgünüm, sorunuzu tamamen ihmal ettim.
- Sorry, I won't do it without a condom.
- Üzgünüm, prezervatifsiz yapmayacağım.
- Sorry I didn't have a chance to talk with you after the meeting.
- Toplantıdan sonra seninle konuşma fırsatı bulamadığım için üzgünüm.
- Listen, I'm really sorry.
- Dinle, gerçekten üzgünüm.
- Sorry, I'm a stranger here.
- Üzgünüm, burada yabancıyım.
- Sorry, I'm not interested.
- Üzgünüm, ilgilenmiyorum.
- We're awfully sorry about what's happened.
- Biz olanlar hakkında son derece üzgünüz.
- Sorry, I didn't notice that.
- Üzgünüm, onu fark etmedim.
- Sorry, I can't reach it.
- Üzgünüm, yetişemiyorum.
- Sorry to have kept you waiting.
- Sizi beklettiğim için üzgünüm.
- Sorry, the book is out of stock.
- Üzgünüm, kitap stokta kalmamış.
- Sorry, we didn't mean to start the meeting without you.
- Üzgünüm, toplantıya sensiz başlamak istememiştik.
- Sorry I'm late for the meeting.
- Toplantıya geç kaldığım için üzgünüm.
- We're sorry we weren't able to help you.
- Size yardımcı olamadığımız için üzgünüz.
- Sorry, I'm late.
- Geç kaldığım için üzgünüm.
- Sorry, I can't help.
- Üzgünüm, yardım edemem.
- Sorry, I won't do it without a rubber.
- Üzgünüm, lastiksiz yapmayacağım.
Show More (212)
|