sustain - Inglés Turco Frases
Inglés Turco
sustain sürdürmek v.
  • The animated film was a creative way to sustain the audience's interest.
  • Animasyon film, izleyicinin ilgisini sürdürmenin yaratıcı bir yoluydu.
  • He had a hard time sustaining his argument.
  • Tartışmasını sürdürmekte zorlandı.
  • That is how we sustain our considerable lead in world markets.
  • Dünya piyasalarındaki hatırı sayılır liderliğimizi bu şekilde sürdürüyoruz.
Show More (20)
sustain ayakta tutmak v.
  • My friends' support sustained me during my first year abroad.
  • Yurtdışındaki ilk yılımda arkadaşlarımın desteği beni ayakta tuttu.
  • Nowadays it is very difficult to sustain small towns.
  • Günümüzde küçük kasabaları ayakta tutmak çok zor.
  • What sustains them is grass-roots support.
  • Onları ayakta tutan şey tabandan gelen destektir.
Show More (0)
sustain sürdürülebilir adj.
  • Without these conditions there can be no sustained universal multifunctional agriculture in the European Union.
  • Bu koşullar olmadan Avrupa Birliği'nde sürdürülebilir evrensel çok işlevli tarım olamaz.
  • We will achieve our aims, which will benefit everyone, by means of a credible and sustained strategy.
  • Herkesin yararına olacak hedeflerimize inandırıcı ve sürdürülebilir bir strateji ile ulaşacağız.
  • Perpetual devotion to what a man calls his business, is only to be sustained by perpetual neglect of many other things.
  • Bir adamın işim dediği şeye sürekli bağlılığı, ancak birçok başka şeyin sürekli ihmali ile sürdürülebilir.
Show More (0)
sustain yaşatmak v.
  • If we get things right, we shall sustain both fish and fishers to harvest them.
  • Eğer işleri doğru yaparsak, hem balıkları hem de onları avlayacak balıkçıları yaşatmış oluruz.
  • If we get things right, we shall sustain both fish and fishers to harvest them.
  • Eğer işleri doğru yaparsak, hem balıkları hem de onları avlayan balıkçıları yaşatabiliriz.
Show More (-1)
sustain kaldırmak v.
  • Are you sure that the chair can sustain your weight?
  • Sandalyenin ağırlığınızı kaldırabileceğinden emin misiniz?
Show More (-2)
sustain (yara) almak v.
  • The hokey player sustained severe injuries after colliding with his opponent.
  • Hokey oyuncusu rakibiyle çarpıştıktan sonra ağır yara aldı.
Show More (-2)
sustain yetmek v.
  • The food on the table was enough to sustain a group of ten.
  • Masadaki yemek on kişilik bir gruba yetecek kadardı.
Show More (-2)
sustain maruz kalmak v.
  • I myself am a personal injury lawyer and have myself sustained personal injury in the past.
  • Ben de bir kişisel yaralanma avukatıyım ve geçmişte kendim de kişisel yaralanmalara maruz kaldım.
Show More (-2)
sustain dayanmak v.
  • At present these holdings could not sustain competition from Community agriculture.
  • Şu anda bu işletmeler Topluluk tarımının rekabetine dayanamamaktadır.
Show More (-2)