1 |
tactful |
düşünceli |
adj. |
|
- I think Tom is tactful.
- Tom'un düşünceli olduğunu düşünüyorum.
- You're tactful.
- Sen düşüncelisin.
- Tom tried to be tactful.
- Tom düşünceli olmaya çalıştı.
- I think Tom is tactful.
- Bence Tom düşünceli.
Show More (1)
|
2 |
tactful |
nazik |
adj. |
|
- Were you tactful?
- Nazik miydin?
- Tom tried to be tactful.
- Tom nazik olmaya çalıştı.
- Tom is tactful.
- Tom naziktir.
- Sometimes it's hard to be tactful and honest at the same time.
- Bazen aynı anda hem nazik hem de dürüst olmak zordur.
Show More (1)
|
3 |
tactful |
incelikli |
adj. |
|
- A successful marketing campaign begins and ends with a tactful strategy.
- Başarılı bir pazarlama kampanyası incelikli bir stratejiyle başlar ve biter.
- A successful marketing campaign begins and ends with a tactful strategy.
- Başarılı bir pazarlama kampanyası, incelikli bir strateji ile başlar ve biter.
- My first impression was that he was a tactful politician.
- İlk izlenimim, onun incelikli bir politikacı olduğuydu.
Show More (0)
|
4 |
tactful |
ince düşünceli |
adj. |
|
- Were you tactful?
- İnce düşünceli miydin?
Show More (-2)
|
5 |
tactful |
anlayışlı |
adj. |
|
- My first impression was that he was a tactful politician.
- Benim ilk izlenimim onun anlayışlı bir politikacı olduğu yönünde.
Show More (-2)
|