taste - Inglés Turco Frases
Inglés Turco
taste tadı olmak v.
  • Alice's homemade cold-brew coffee tastes great.
  • Alice'in ev yapımı soğuk demleme kahvesinin harika bir tadı var.
  • This coffee tastes bitter.
  • Bu kahvenin tadı acı.
  • The soup in the pot tasted very salty.
  • Tenceredeki çorbanın tadı çok tuzluydu.
Show More (143)
taste tat n.
  • Alex couldn't get used to the taste of sushi.
  • Alex suşinin tadına alışamadı.
  • Erasmus is one of the best opportunities to get a taste of living in a different country.
  • Erasmus, farklı bir ülkede yaşamanın tadına varmak için en iyi fırsatlardan biri.
  • Working in the private sector left a nasty taste in my mouth.
  • Özel sektörde çalışmak ağzımda kötü bir tat bıraktı.
Show More (61)
taste tadına bakmak v.
  • Did you taste the rice?
  • Pilavın tadına baktın mı?
  • I tasted the stew.
  • Güvecin tadına baktım.
  • Let me taste it.
  • Bırak tadına bakayım.
Show More (51)
taste zevk n.
  • Amy and John have completely different tastes in music.
  • Amy ve John'un müzik zevkleri tamamen farklı.
  • He has good taste when it comes to decorating.
  • Dekorasyon konusunda iyi bir zevki var.
  • Secondly, there is no arguing about matters of taste, and on that we are once more in agreement.
  • İkinci olarak, zevk meseleleri hakkında tartışmaya gerek yok ve bu konuda bir kez daha hemfikiriz.
Show More (35)
taste tatmak v.
  • She tasted the soup while it was still boiling and burnt her tongue.
  • Çorbayı henüz kaynarken tattı ve dili yandı.
  • When climbing Mount Olympus I stopped to taste the Olympian honey, the honey of the gods of Greece.
  • Olimpos Dağı'na tırmanırken Olimpos balını, Yunan tanrılarının balını tatmak için durdum.
  • This is my last taste of freedom for three years.
  • Bu benim için üç yıl boyunca tadacağım son özgürlük kırıntısı.
Show More (32)
taste tat almak v.
  • Since I have a cold, I can't taste anything.
  • Üşüttüğüm için, hiçbir şeyin tadını alamıyorum.
  • Once you get the taste for gambling, it's hard to give it up.
  • Bir kez kumarın tadını alırsan, onu bırakmak zordur.
  • I'm sick, so I can't taste anything.
  • Hastayım, bu yüzden dilim hiçbir şeyin tadını almıyor.
Show More (9)
taste tat vermek v.
  • This water tastes strange.
  • Bu su garip bir tat veriyor.
  • I think it tastes good.
  • Güzel tat verdiğini düşünüyorum.
  • This chocolate tastes really good.
  • Bu çikolata gerçekten iyi tat veriyor.
Show More (8)
taste damak tadı n.
  • Their taste buds will no longer be deprived by Europe's chocolate police.
  • Damak tatları artık Avrupa'nın çikolata polisi tarafından yoksun bırakılmayacaktır.
  • Wine is not to my taste.
  • Şarap, benim damak tadıma uymuyor.
  • The meals don't suit my taste.
  • Yemekler damak tadıma uymuyor.
Show More (4)
taste lezzet n.
  • Caviar is an acquired taste.
  • Havyar edinilmiş bir lezzettir.
  • What does the special taste like?
  • Özel lezzet neye benziyor?
  • Garlic is used to improve the taste of food.
  • Sarımsak, yemeğin lezzetini artırmak için kullanılır.
Show More (0)
taste üslûp n.
  • The newspaper has a responsibility not to offend, against good taste and decency.
  • Gazeteni, üslûp ve terbiyeye aykırı bir şekilde hakaret etmeme sorumluluğu vardır.
  • Some of them, in very bad taste, showed disdain and racism towards the prisoners.
  • Bazıları çok kötü bir üslupla mahkumlara karşı küçümseme ve ırkçılık gösterdiler.
Show More (-1)
taste tat alma duyusu n.
  • I have lost all sense of taste after COVID.
  • COVID'den sonra tüm tat alma duyumu kaybettim.
Show More (-2)
taste tadım n.
  • I had a taste of her homemade lemonade but didn't like it.
  • Ev yapımı limonatanın tadımını yaptım ama beğenmedim.
Show More (-2)
taste tadarak anlamak v.
  • Alex can taste the difference between a cheap and expensive wine.
  • Alex ucuz ve pahalı bir şarap arasındaki farkı tadarak anlayabiliyor.
Show More (-2)