work - Inglés Turco Frases
Inglés Turco
work çalışmak v.
  • This work was reviewed by the Government.
  • Bu çalışma, hükümet tarafından incelendi.
  • As far as I am concerned, this work should be kept more or less unchanged.
  • Bana kalırsa, bu çalışma aşağı yukarı hiç değiştirilmeden muhafaza edilmelidir.
  • I have myself worked in the transport industry, driving heavy lorries.
  • Ben de nakliye sektöründe çalıştım, ağır kamyonlar kullandım.
Show More (937)
work çalışma n.
  • The work of EASA will have to help reduce these concerns.
  • EASA'nın çalışmaları bu endişelerin azaltılmasına yardımcı olacaktır.
  • While not wanting to undermine the good work of the Commission, I must say that more can be done.
  • Komisyon'un iyi çalışmalarını baltalamak istememekle birlikte, daha fazlasının yapılabileceğini söylemeliyim.
  • Parliament is endorsing the work achieved by the candidate countries, on which the European Council will pass judgment.
  • Parlamento, Avrupa Konseyi'nin karar vereceği aday ülkeler tarafından gerçekleştirilen çalışmaları onaylamaktadır.
Show More (541)
work n.
  • After all, legislation on health and safety at work is solid legislation.
  • Sonuçta, sağlığı ve güvenliği mevzuatı sağlam bir mevzuattır.
  • Although some progress has been made in combating salmonella in the UK, there is still much work to be done.
  • Birleşik Krallık'ta salmonella ile mücadelede bazı ilerlemeler kaydedilmiş olsa da, hala yapılması gereken çok var.
  • In general the figure is 15% in the case of equal work.
  • Genel olarak eşit durumunda bu rakam %15'tir.
Show More (267)
work işe yaramak v.
  • It took our country 25-30 years to put in place a system that worked.
  • Ülkemizin işe yarayan bir sistemi uygulamaya koyması 25-30 yılını aldı.
  • Mr Maaten was right in saying that a tobacco advertising ban works and is lawful.
  • Sayın Maaten, tütün reklam yasağının işe yaradığını ve yasal olduğunu söylerken haklıydı.
  • Whether that is enough for it to work, I do not know.
  • Bunun işe yaraması için yeterli olup olmadığını bilmiyorum.
Show More (129)
work işlemek v.
  • This was an experiment which I think worked well but there is no doubt that it can be improved further.
  • Bu bence iyi işleyen bir deneydi ancak daha da geliştirilebileceğine hiç şüphe yok.
  • For myself and many others, it is unclear how the Convention's proposal would work in practice.
  • Ben ve diğer pek çok kişi için Sözleşme'nin önerisinin pratikte nasıl işleyeceği belirsizdir.
  • This is necessary in order for the programme to work effectively, and it is more than fair.
  • Programın etkin bir şekilde işleyebilmesi için bu gereklidir ve fazlasıyla adildir.
Show More (42)
work işyeri n.
  • Overcoming gender discrimination at work and in the social insurance systems is a huge challenge.
  • İşyerinde ve sosyal sigorta sistemlerinde cinsiyet ayrımcılığının üstesinden gelmek büyük bir zorluktur.
  • A second directive on discrimination at work is to be examined shortly.
  • İşyerinde ayrımcılığa ilişkin ikinci bir direktif kısa bir süre içerisinde incelenecektir.
  • Noise at work can cause effects such as fatigue, communication difficulties and total hearing loss.
  • İşyerinde gürültü, yorgunluk, iletişim güçlükleri ve tamamen işitme kaybı gibi etkilere neden olabilir.
Show More (11)
work yürümek v.
  • Afghanistan is, in fact, a good illustration of how things can work.
  • Afganistan aslında işlerin nasıl yürüyebileceğine dair iyi bir örnektir.
  • It would be nice if things worked like that, my dear Christa!
  • İşler böyle yürüseydi ne güzel olurdu, sevgili Christa!
  • Afghanistan is, in fact, a good illustration of how things can work.
  • Afganistan aslında işlerin nasıl yürüyebileceğine dair iyi bir örnek.
Show More (6)
work görev n.
  • I do not see that it has to be our function to keep national budgets sound by dividing up the work in this way.
  • İşi bu şekilde bölerek ulusal bütçeleri sağlam tutmanın bizim görevimiz olması gerektiğini düşünmüyorum.
  • Could the Commission state when Marta Andreasen was suspended from her work at the Commission?
  • Komisyon, Marta Andreasen'in Komisyon'daki görevinden ne zaman uzaklaştırıldığını açıklayabilir mi?
  • The Ombudsman needs to be able to carry out his work in full.
  • Ombudsman'ın görevini tam olarak yerine getirebilmesi gerekmektedir.
Show More (4)
work eser n.
  • Many of you this week will have noticed the exhibition about the work of Herman Hesse in the Spinelli building.
  • Birçoğunuz bu hafta Spinelli binasında Herman Hesse'nin eserleriyle ilgili sergiyi fark etmişsinizdir.
  • Many people would say that creating a literary work on externalisation was an impossible task.
  • Birçok kişi dışsallaştırma üzerine edebi bir eser yaratmanın imkansız bir görev olduğunu söyleyebilir.
  • As the work of human hands, however, it is not perfect or polished.
  • Ancak insan elinin eseri olarak kusursuz ya da cilalanmış da değildir.
Show More (4)
work yapmak v.
  • We would also like to congratulate Terence Wynn on his work as chairman.
  • Terence Wynn'i de başkan olarak yaptığı çalışmalardan dolayı kutlamak isteriz.
  • It was very good of her to work it in so effectively.
  • Bunu bu kadar etkili bir şekilde yapması çok iyiydi.
  • Work that out if you can.
  • Yapabiliyorsanız bunu halledin.
Show More (2)
work çabalamak v.
  • He was really working so hard to make something great.
  • Harika bir şey yapmak için gerçekten çok çabalıyordu.
  • We have to work extra hard to retain positive memories.
  • Olumlu anıları akılda tutmak için daha fazla çabalamamız gerekir.
  • We have to work extra hard to retain positive memories.
  • Olumlu anıları aklımızda tutmak için çok çabalamalıyız.
Show More (2)
work uğraşmak v.
  • Moreover, it greatly annoys users who have to work their way through great quantities of unwanted commercial messages.
  • Ayrıca çok sayıda istenmeyen ticari mesajla uğraşmak zorunda kalan kullanıcıları büyük ölçüde rahatsız etmektedir.
  • He worked very hard to deliver a heartfelt message.
  • Dokunaklı bir mesaj vermek için çok uğraştı.
  • Your team, you worked so hard for them.
  • Takımınız, siz onlar için çok uğraştınız.
Show More (1)
work çözmek v.
  • They swim together and the sooner we work that out the better.
  • Birlikte yüzüyorlar ve bunu ne kadar çabuk çözersek o kadar iyi.
  • We have several months to work through the remaining issues before the deadline.
  • Son teslim tarihinden önce kalan sorunları çözmek için birkaç ayımız var.
  • I hope to be able to work that out in future in consultation with the Commission.
  • Bunu gelecekte Komisyon ile istişare ederek çözebilmeyi umuyorum.
Show More (1)
work emek n.
  • I can only imagine the amount of work that went into it.
  • Bunun için ne kadar emek harcandığını ancak hayal edebilirim.
  • My reaction will indicate how much work I put into this report.
  • Tepkim, bu rapora ne kadar emek verdiğimi gösterecektir.
  • A huge amount of work went into that position.
  • Bu mevki için çok büyük bir emek harcanmıştır.
Show More (0)
work çalıştırmak v.
  • It is attractive to employers if they can get their employees to work at the times that involve the least costs.
  • İşverenler için çalışanlarını en az maliyetle çalıştırabilecekleri zamanlarda çalıştırmak caziptir.
  • They could also get the search functions to work.
  • Ayrıca arama fonksiyonlarını da çalıştırabilirler.
  • He made us work till late at night.
  • Gece geç saatlere kadar bizi çalıştırdı.
Show More (0)
work iyi sonuç vermek v.
  • We in Europe have long held that a partnership approach works best.
  • Biz Avrupa'da uzun zamandır ortaklık yaklaşımının en iyi sonucu verdiğini düşünüyoruz.
  • We in Europe have long held that a partnership approach works best.
  • Avrupa'da uzun zamandır ortaklık yaklaşımının en iyi sonucu verdiğini düşünüyoruz.
  • This whole thing worked out kind of nice for you.
  • Bütün bu olaylar senin adına iyi sonuç verdi.
Show More (0)
work mesai n.
  • I believe she has crystallised a lot of the hard work that has gone into this subject.
  • Bu konuda sarf edilen yoğun mesainin büyük bir kısmını kristalize ettiğine inanıyorum.
Show More (-2)
work etkili olmak v.
  • Now the effort to be instrumental in a peace process by engaging in a deliberate dialogue seems to be working.
  • Şimdi bilinçli bir diyaloga girerek barış sürecinde etkili olma çabası işe yarıyor gibi görünüyor.
Show More (-2)
work gayret n.
  • I congratulate the rapporteur on her work in making this possible.
  • Raportörü de bunu mümkün kılmak için gayretinden ötürü kutluyorum.
Show More (-2)
work uğraş n.
  • Moving to another city for college can be a lot of work.
  • Üniversite için başka bir şehre taşınmak çok fazla uğraş gerektirebilir.
Show More (-2)
work kitap n.
  • Süleyman S. Terzioğlu is another author who discusses the mother tongue issue in his work.
  • Süleyman S. Terzioğlu da anadil meselesini kitabına konu eden bir başka yazar.
Show More (-2)