1 |
work out |
çözmek (problemi/sorunu) |
v. |
|
- If I had the time, I could work out what emissions trading might mean in the future for Latin America.
- Zamanım olsaydı, emisyon ticaretinin gelecekte Latin Amerika için ne anlama gelebileceğini çözebilirdim.
- So we still have not worked out the rules of engagement.
- Yani hala anlaşmanın kurallarını çözemedik.
- But we still have not worked out how to cut the Gordian knot around Kosovo, despite numerous attempts.
- Ancak sayısız girişime rağmen çetrefilli Kosova sorununu nasıl çözeceğimizi hala bulamadık.
- We're divorced and there's some scheduling stuff we should work out first.
- Biz boşandık ve öncelikli olarak çözmemiz gereken bazı planlama işlerimiz var.
- Mary couldn't work out why Tom was so cranky all the time.
- Mary neden Tom'un hep çok huysuz olduğunu çözemedi.
- We want the committee to work out the details.
- Komitenin ayrıntıları çözmesini istiyoruz.
- We want the committee to work out the details.
- Komitenin detayları çözmesini istiyoruz.
- I'm trying to work out this problem.
- Bu sorunu çözmeye çalışıyorum.
- We haven't worked out custody of the children yet.
- Çocukların velayetini henüz çözemedik.
- I'll give you five minutes to work out this problem.
- Bu problemi çözmeniz için size beş dakika veriyorum.
- I can't work out the problem.
- Problemi çözemiyorum.
- It's almost impossible to work out this problem.
- Bu problemi çözmek neredeyse imkansız.
- I'll see what I can work out.
- Neyi çözebileceğimi anlayacağım.
- Tom and Mary worked out their problems.
- Tom ve Mary aralarındaki sorunları çözdüler.
- Tom has it all worked out.
- Tom her şeyi çözdü.
- If you cannot work out the problem, you had better try a different method.
- Eğer sorunu çözemiyorsanız, başka bir yöntem deneseniz iyi edersiniz.
- If you cannot work out the problem, you had better try a different method.
- Eğer problemi çözemezsen, farklı bir metot denemen daha iyi olur.
- Tom and his wife tried to work out their problems.
- Tom ve karısı sorunlarını çözmeye çalıştılar.
- It took me half an hour to work out this problem.
- Bu problemi çözmek yarım saatimi aldı.
- We want the committee to work out this problem.
- Komitenin bu sorunu çözmesini istiyoruz.
- We have some legal problems to work out.
- Çözmemiz gereken bazı yasal sorunlar var.
- I'll give you five minutes to work out this problem.
- Bu sorunu çözmen için sana beş dakika vereceğim.
- Tom and Mary worked out their problems.
- Tom ve Mary tüm sorunlarını çözdüler.
- It's almost impossible to work out this problem.
- Bu sorunu çözmek hemen hemen imkânsız.
- It'll work out.
- O çözecek.
- It took me half an hour to work out this problem.
- Bu problemi çözmem yarım saatimi aldı.
- I can't work out the problem.
- Problemi çözemem.
- I'm trying to work out this problem.
- Bu problemi çözmeye çalışıyorum.
Show More (25)
|
2 |
work out |
işe yaramak |
v. |
|
- I hope that it works out.
- Umarım işe yarar.
- If it were to allocate 20 minutes more speaking time than before, this would work out exactly.
- Eğer eskisinden 20 dakika daha fazla konuşma süresi ayrılacak olsaydı, bu tam olarak işe yarayacaktı.
- I don't think it's going to work out.
- Ben bunun işe yarayacağını sanmıyorum.
- I do not think their plan will work out.
- Planlarının işe yarayacağını sanmıyorum.
- I hope your plan will work out.
- Umarım planınız işe yarar.
- What if the scheme doesn't work out?
- Plan işe yaramazsa ne olacak?
- I don't think it'll work out.
- İşe yarayacağını sanmıyorum.
- It didn't work out, did it?
- O işe yaramadı, değil mi?
- It'll work out.
- İşe yarayacak.
- I don't think it'll work out.
- Bunun işe yarayacağını sanmıyorum.
- Anyway, it all worked out.
- Neyse, hepsi işe yaradı.
- I don't think this is working out anymore.
- Artık bunun işe yarayacağını sanmıyorum.
- It'll work out, I'm sure of it!
- İşe yarayacak, bundan eminim!
- It won't work out.
- İşe yaramayacak.
- Anyway, it all worked out.
- Her neyse, hepsi işe yaradı.
- I hope it works out.
- Umarım işe yarar.
- The plan will work out.
- Plan işe yarayacak.
- I hope your plan will work out.
- İnşallah planın işe yarar.
- I don't think this is working out anymore.
- Bunun artık işe yaradığını sanmıyorum.
- What if the scheme doesn't work out?
- Ya plan işe yaramazsa?
- I wish my venture would work out.
- Keşke girişimim işe yarasa.
- It didn't work out, did it?
- İşe yaramadı, değil mi?
- It didn't work out.
- O işe yaramadı.
- It'll work out, I'm sure of it!
- İşe yarayacak, bundan eminim.
- Such a philosophy seems reasonable on paper, but it never works out in the real world.
- Böyle bir felsefe kağıt üzerinde makul görünse de gerçek dünyada asla işe yaramaz.
- I don't think it's going to work out.
- İşe yarayacağını sanmıyorum.
Show More (23)
|
3 |
work out |
yoluna girmek |
v. |
|
- I'm sure it'll all work out.
- Eminim her şey yoluna girecek.
- Things began to work out for Tom.
- Tom adına işler yoluna girmeye başladı.
- Everything's going to work out.
- Her şey yoluna girecek.
- I hope everything works out.
- Umarım her şey yoluna girer.
- Didn't I tell you everything would work out?
- Sana her şeyin yoluna gireceğini söylemedim mi?
- It's going to work out fine.
- Her şey yoluna girecek.
- This is going to work out fine.
- Her şey yoluna girecek.
- I'm sure things will work out.
- Eminim işler yoluna girecektir.
- Things will work out.
- İşler yoluna girecek.
- I'm sure everything will work out just fine.
- Eminim her şey yoluna girecek.
- I'm sure everything will work out in the end.
- Eminim sonunda her şey yoluna girecektir.
- Everything will work out.
- Her şey yoluna girecek.
- Hopefully, things will work out.
- Umarım işler yoluna girer.
Show More (10)
|
4 |
work out |
sonuçlanmak |
v. |
|
- So how will that work out in practice?
- Peki bu pratikte nasıl sonuçlanacak?
- How will the registration of Christian communities and churches work out?
- Hristiyan toplulukların ve kiliselerin kayıt altına alınması nasıl sonuçlanacak?
- How will the plan work out?
- Plan nasıl sonuçlanacak?
- It's going to work out fine.
- Bu iyi sonuçlanacak.
- We know how that'll work out.
- Bunun nasıl sonuçlanacağını biliyoruz.
- How did your plans to move to Boston work out?
- Boston'a taşınma planların nasıl sonuçlandı?
- It all worked out OK.
- Hepsi iyi sonuçlandı.
Show More (4)
|
5 |
work out |
halletmek |
v. |
|
- We're divorced and there's some scheduling stuff we should work out first.
- Boşandık ve önce halletmemiz gereken bazı planlama işleri var.
- We haven't worked out custody of the children yet.
- Çocukların velayetini henüz halletmedik.
- Tom has it all worked out.
- O her şeyi tamamen halletti.
- I had some things to work out.
- Halletmem gereken bazı şeyler vardı.
- It's almost impossible to work out this problem.
- Bu sorunu halletmek neredeyse imkânsız.
Show More (2)
|
6 |
work out |
antrenman yapmak |
v. |
|
- Mike works out in the gym two or three times a week.
- Mike spor salonunda haftada iki ya da üç kez antrenman yapar.
- I'm looking for a place to work out.
- Antrenman yapmak için bir yer arıyorum.
- I could tell that Tom had been working out.
- Tom'un antrenman yaptığını söyleyebilirim.
- Tom works out with his father.
- Tom babası ile antrenman yapar.
- He works out every day except weekends.
- Hafta sonları hariç her gün antrenman yapar.
Show More (2)
|
7 |
work out |
başarılı olmak |
v. |
|
- I wish my venture would work out.
- Keşke girişimim başarılı olsa.
- I do not think their plan will work out.
- Onların planının başarılı olacağını sanmıyorum.
- Everything will work out.
- Her şey başarılı olacak.
- I hope it works out.
- Onun başarılı olacağını umuyorum.
Show More (1)
|
8 |
work out |
hesaplamak |
v. |
|
- If I had the time, I could work out what emissions trading might mean in the future for Latin America.
- Zamanım olsaydı, emisyon ticaretinin gelecekte Latin Amerika için ne anlama gelebileceğini hesaplayabilirdim.
- I have worked out the cost - 10 cents per kilo.
- Maliyeti hesapladım - kilo başına 10 sent.
Show More (-1)
|
9 |
work out |
tasarlamak |
v. |
|
- It didn't work out quite like I intended it to.
- Pek öyle tasarladığım gibi olmadı.
- How did he work out the plan?
- Planı nasıl tasarladı?
Show More (-1)
|
10 |
work out |
idman yapmak |
v. |
|
- He works out every day except weekends.
- Hafta sonları hariç her gün idman yapar.
- You've been working out, haven't you?
- İdman yapıyorsunuz, değil mi?
Show More (-1)
|
11 |
work out |
vücut egzersizi yapmak |
v. |
|
- Tom works out regularly.
- Tom düzenli vücut egzersizi yapar.
Show More (-2)
|