lay - Turco Inglés Diccionario

lay

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau

Significados de "lay" en diccionario turco inglés : 156 resultado(s)

Inglés Turco
Common Usage
lay v. sermek
She laid the cloth flat on the table.
Bezi masanın üzerine düz bir şekilde serdi.

More Sentences
General
lay v. sermek
The marionette took off his clothes and laid them on the sand to dry.
Kukla kıyafetlerini çıkardı ve kuruması için kumun üzerine serdi.

More Sentences
lay v. sunmak (teklif)
I would now like to lay before you the main aspects of the improvements we are planning.
Şimdi sizlere planladığımız iyileştirmelerin ana unsurlarını sunmak istiyorum.

More Sentences
lay v. açılmak
You should lay your cards out on the table.
Kartlarınızı masaya açmalısınız.

More Sentences
lay v. yüklemek (suç)
Don't lay your fault at my door.
Hatanı bana yükleme.

More Sentences
lay v. hazırlamak
She laid the table for six.
O altı kişilik masa hazırladı.

More Sentences
lay v. yumurtlamak (yumurta)
Caretta Carettas lay their eggs by the beach in the sand.
Caretta Carettalar yumurtalarını sahilde kuma bırakırlar.

More Sentences
lay v. koymak
I thoroughly support your plan, as you have laid it before us.
Önümüze koyduğunuz planınızı sonuna kadar destekliyorum.

More Sentences
lay v. (üzerine) yıkmak
She laid the work on him.
İşi onun üzerine yıktı.

More Sentences
lay v. bırakmak
How many eggs does this hen lay each week?
Bu tavuk haftada kaç yumurta bırakıyor?

More Sentences
lay v. getirmek
The London Agreement of 1953 laid down such provisions in favour of Germany.
1953 Londra Anlaşması Almanya lehine bu tür hükümler getirmiştir.

More Sentences
lay v. sermek
They laid the carpet on the floor.
Halıyı yere serdiler.

More Sentences
lay v. (kimyasal/krem) sürmek
Tom didn't lay a hand on me.
Tom bana elini bile sürmedi.

More Sentences
lay v. (masa) hazırlamak
By the time I arrived, he had already laid the table.
Ben varana dek o masayı hazırlamıştı bile.

More Sentences
lay v. uzanmak
It's hard to choose; we have several options laid before us.
Seçim yapmak zor; önümüzde uzanan birkaç seçenek var.

More Sentences
lay v. (bahis) yatırmak
He laid all his money on a horse named Daisy.
Bütün parasını Daisy adında bir ata yatırdı.

More Sentences
lay adj. sıradan
It wasn't an expert but a lay witness that changed the course of the trial.
Davanın seyrini değiştiren bir uzman değil, sıradan bir tanık olmuştu.

More Sentences
lay adj. meslekten olmayan
For lay people it is indeed often incomprehensible and confusing.
Meslekten olmayan insanlar için bu konu gerçekten de çoğu zaman anlaşılmaz ve kafa karıştırıcıdır.

More Sentences
Politics
lay v. işten çıkarmak
We shouldn't have to lay anyone off.
Kimseyi işten çıkarmak zorunda kalmamalıyız.

More Sentences
Technical
lay v. koymak
Lucy came closer to the boy and laid her hand on his head.
Lucy, çocuğa yaklaştı ve elini onun başına koydu.

More Sentences
lay v. yatırmak
She will lay the doll on her bed.
Oyuncak bebeği yatağına yatıracak.

More Sentences
General
lay n. vaziyet
lay n. ezgi
lay n. konum
lay n. yatış
lay n. nağme
lay n. meslek
lay n. arazi yapısı
lay n. şiir
lay n. mürit
lay n. sevişme
lay n. durum
lay n. duruş
lay n. mevki
lay n. şarkı
lay n. hal
lay n. şarkı sözü
lay n. hisse
lay n. kar
lay n. hasılat
lay n. tabaka
lay n. katman
lay n. bahis
lay n. şans
lay n. risk
lay n. yerel yönetim vergisi
lay n. saklanılan yer
lay n. plan
lay n. ücret
lay n. kumaş katı
lay n. topografik özellik
lay n. yumurtlama
lay n. dokuma tahtası
lay n. dokuma takozu
lay n. bükme derecesine göre lif halat kalitesi
lay n. kumaş katları
lay n. düzen
lay n. yerleşim
lay n. alaka
lay n. ayarlama
lay n. göl
lay v. kurmak
lay v. dizmek
lay v. emretmek
lay v. düdüklemek
lay v. hamletmek
lay v. sunmak
lay v. bahse girmek
lay v. yatıştırmak
lay v. becermek
lay v. toplamak
lay v. yerleştirmek
lay v. kaymak
lay v. örmek (tuğla)
lay v. tasarlamak
lay v. kurmak (sofra)
lay v. saldırmak
lay v. yüklenmek
lay v. ileri sürmek
lay v. devirmek
lay v. döşemek (halı)
lay v. harcamak
lay v. yüklemek
lay v. ayırmak
lay v. yumurtlamak
lay v. dinmek
lay v. sevişmek
lay v. sergilemek
lay v. koymak (dikkatle)
lay v. bulunmak (iddiada)
lay v. kurmak (plan, tuzak vb'ni)
lay v. yakalamak
lay v. yaymak
lay v. döşemek
lay v. (tuğla) örmek
lay v. (ceza) vermek
lay v. açmak
lay v. atfetmek
lay v. bükmek
lay v. defnetmek
lay v. düzgünleştirmek
lay v. gidermek
lay v. nişan almak
lay v. önüne getirmek
lay v. sakinleştirmek
lay v. takdim etmek
lay v. tesis etmek
lay v. teskin etmek
lay v. toprağa vermek
lay v. yöneltmek
lay v. (probleme/sıkıntıya) sürüklemek
lay v. bahse girmek
lay v. çöktürmek
lay v. düzeltmek
lay v. gömmek
lay v. yönelmek
lay v. cezalandırmak için (sopa, kamçı ile) vurmak
lay v. iplikleri bükerek halat haline getirmek
lay v. (deniz taşıtını) belirli bir yöne çevirmek
lay v. (köpeklere) iz sürdürmek
lay v. azalmak
lay v. hafiflemek
lay adj. ruhani sınıftan olmayan
lay adj. alaylı
lay adj. laik
lay adj. halka ait
lay adj. mesleği olmayan
lay adj. papaz sınıfına ait olmayan
lay adj. profesyonel olmayan
lay adj. uzman olmayan
lay adj. alelade
Irregular Verb
lay v. laid - laid
Trade/Economic
lay n. yükleme ve boşaltma süresi
Politics
lay v. açığa almak
lay v. açığa çıkarmak
Technical
lay n. büküm
lay n. duruş yönü
lay v. yaymak
Marine
lay n. halatın bükümü sırasında uygulanan kuvvet
lay n. halatın bükümü
lay n. halatın bükümü yönü
lay v. bir yöne gitmek
lay v. gitmek
lay v. gitmek (bir yöne)
lay v. rota tutturmak
Botanic
lay n. çayır
lay n. mera
lay n. otlak
Fishery
lay n. balık avında tayfaya düşen pay
Geography
lay n. batı fransa'da yer alan bir nehir
Printery
lay v. (yeni basım harfini) düzgünce hazneye yerleştirmek
Archaic
lay v. yatıştırmak
lay v. hafifletmek
lay v. dindirmek
Slang
lay v. düzüşmek
lay v. sevişmek

Significados de "lay" con otros términos en diccionario inglés turco: 500 resultado(s)

Inglés Turco
General
lay off v. işten çıkarmak
Tom was afraid that he might get laid off.
Tom işinden çıkarılabileceğinden korkuyordu.

More Sentences
lay down v. koymak
That is why we need to lay down some ground rules for these renewable sources of energy.
İşte bu nedenle bu yenilenebilir enerji kaynakları için bazı temel kurallar koymamız gerekiyor.

More Sentences
lay stress on v. üzerinde durmak
The speaker laid stress on the need for thrift.
Konuşmacı tasarrufun gerekliliği üzerinde durdu.

More Sentences
lay out v. tasarlamak
This is the garden I laid out last year.
Bu geçen yıl tasarladığım bahçedir.

More Sentences
lay down v. kural koymak
The Commission is ready to lay down specific rules for such exceptions.
Komisyon, bu tür istisnalar için belirli kurallar koymaya hazırdır.

More Sentences
lay out v. hazırlamak
Mr Karas and I have prepared amendments which he will lay out tomorrow orally, which I hope will solve this problem.
Sayın Karas ve ben, yarın sözlü olarak açıklayacağı ve bu sorunu çözeceğini umduğum değişiklik önerileri hazırladık.

More Sentences
lay by v. biriktirmek
You should lay by something against a rainy day.
Zor günler için bir şeyler biriktirmelisiniz.

More Sentences
lay off v. bırakmak
I said lay off.
Bırak dedim.

More Sentences
lay awake v. gözüne uyku girmemek
She lay awake for a long time, thinking of her future.
Uzun süre gözüne uyku girmedi, geleceğini düşündü.

More Sentences
lay down v. bırakmak
We call on the rebels to lay down their arms and return to the negotiating table.
İsyancılara silahlarını bırakmaları ve müzakere masasına dönmeleri çağrısında bulunuyoruz.

More Sentences
lay eggs v. yumurtlamak
Viviparous animals give birth to their young while the oviparous lay eggs.
Vivipar hayvanlar yavrularını doğururken oviparlar yumurtlar.

More Sentences
lay out v. düzenlemek
He laid out this garden.
Bu bahçeyi o düzenledi.

More Sentences
lay in v. sağlamak
Their importance lies in the credibility they give to long-term objectives.
Önemleri, uzun vadeli hedeflere sağladıkları inandırıcılıkta yatmaktadır.

More Sentences
lay claim to v. sahip çıkmak
John laid claim to the painting.
John resme sahip çıktı.

More Sentences
lay the foundation v. temel atmak
They laid the foundation of the house.
Evin temelini attılar.

More Sentences
lay the foundations v. temellerini atmak
I see it as a task for the Joint Research Centre to lay the foundations for common safety standards of this kind.
Ortak Araştırma Merkezi'nin bu tür ortak güvenlik standartlarının temellerini atmasını bir görev olarak görüyorum.

More Sentences
lay aside v. bir kenara koymak
He laid aside a few dollars each week.
O her hafta beş dolar bir kenara koydu.

More Sentences
lay stress on v. önemine vurgu yapmak
He laid stress on the importance of being punctual.
Dakik olmanın önemine vurgu yaptı.

More Sentences
lay emphasis on v. önemine vurgu yapmak
We lay emphasis on the importance of being sincere.
Samimi olmanın önemine vurgu yapıyoruz.

More Sentences
lay emphasis on v. önemini vurgulamak
We lay emphasis on the importance of being sincere.
Biz samimi olmanın önemini vurgularız.

More Sentences
lay claim to v. hak iddia etmek
John laid claim to the painting.
John tablo üzerinde hak iddia etti.

More Sentences
lay claims to v. sahiplenmek
John laid claim to the painting.
John tabloyu sahiplendi.

More Sentences
lay down v. belirlemek
These matters have already been more or less laid down in a regulation dating back to 1992.
Bu hususlar 1992 tarihli bir yönetmelikle zaten aşağı yukarı belirlenmiştir.

More Sentences
Phrasals
lay down v. bırakmak
This needs African leaders to lay down their guns, however.
Ancak bunun için Afrikalı liderlerin silahlarını bırakması gerekiyor.

More Sentences
General
lay-by n. cep
pipe lay vessel n. boru döşeme gemisi
lay figure n. model
lay reader n. şiir okuyucu
lay figure n. önemsiz kimse
lay brother n. gönüllü çalışan rahip
lay brother n. keşiş olmayıp, manastırda çalışan kimse
lay-flat hose n. yassı hortum
lay-by n. park yeri
lay-down n. kestirme
lay-by n. konaklama tesisi
lay-down n. şekerleme
lay-by n. anayolun kenarında araçların geçici olarak konaklamaları için yapılmış yol
lay-down n. uyuklama
lay-by n. arabaların kısa süreli duraklama yapabilecekleri cep
lay-by n. araba durağı
lay-by n. durak
lay-by n. son işlem olarak tarlayı sürüp ekme
lay terminology n. halk ağzında söyleniş
lay terminology n. gündelik dil
lay terminology n. herkesin anlayacağı şekle uyarlanmış terminoloji
lay figure n. mağaza mankeni
lay figure n. giysi mankeni
lay audience n. vasıfsız kitle
lay down area n. stok/depolama alanı
lay member n. bir kurulda halkı temsil eden görevli
lay interpreter n. iki dilde de yeterli olup gönüllü tercumanlık yapan alaylı kimse
lay scholar n. eğitim almadan bir bilim alanında uzmanlaşmış kimse
lay teacher n. katolik okullarında görev yapan, inançlı fakat rahibeler gibi dini kurumlara ve evlenmeme kuralı gibi kurallara bağlı olmayan kiliseye mensup öğretmen
lay scholar n. alaylı bilgin
lay person n. ruhban sınıfından olmayan kimse
lay person n. meslekten olmayan kimse
lay-by n. nehir veya kanallarda teknelerin durduğu veya geçtiği genişletilmiş kısım
lay-by n. (madencilik) boş vagonların park yeri
lay-by n. araba park yeri
lay-off n. mola
ordinary lay n. ipliklerin telin tersi yönünde döndüğü bir çelik halat tipi
lay in v. depolamak
lay the groundwork for v. bir iş için ön hazırlık yapmak
lay to v. vurmak
lay the blame on v. suçu başkasının üzerine atmak
lay aside v. vazgeçmek
lay siege to v. ikna etmeye çalışmak
lay one's hands on v. elde etmek
lay into v. dayak atmak
lay in v. biriktirmek
lay up v. saklamak
lay a trap for v. tuzak kurmak
lay up v. stok etmek
lay over v. kaplamak
lay something at one's door v. üzerine atmak
lay flat v. sermek
lay store by v. önem vermek
lay something to rest v. nahoş bir olayı unutmak ve sanki olmamış gibi davranmak
lay down arms v. silahları bırakmak
lay out v. ölüyü gömülmeye hazırlamak
lay one's hands on v. bulmak
lay off v. ara vermek
lay up v. toplamak
lay siege to v. kuşatmak
not to lay a finger on someone v. kılına dokunmamak
lay down v. döşemek
lay off v. kesmek
lay on v. halletmek
lay hold of v. yakasına yapışmak
lay hands on v. zor kullanmak
lay down the law v. zart zurt etmek
lay something up v. depolamak
lay on v. koymak
lay something up v. depo etmek
lay up v. depolamak
lay down arms v. teslim olmak
lay a bridge v. köprü kurmak
lay somebody out v. yere sermek
lay at someone's door v. bir suçu birine yüklemek
lay open v. açıklamak
lay out v. yere sermek
lay a foundation v. temel atmak
lay hold of v. ele geçirmek
lay siege to v. bir yeri kuşatma altına almak
lay the cards on the table v. fikirlerini açıkça söylemek
lay down v. saklamak
lay over v. sonraya bırakmak
lay a trap v. tuzak kurmak
lay into v. haşlamak
lay a plot v. komplo kurmak
lay off v. bitmek
lay oneself down v. yatmak
lay the table v. sofrayı kurmak
lay aside v. terketmek
lay hands on v. el atmak
lay hands on v. ele geçirmek
lay mines v. mayınlamak
lay it on with a trowel v. pohpohlamak
lay bare v. açığa çıkarmak
lay a cable v. kablo döşemek
lay down one's arms v. silahlarını bırakmak
lay bare v. açmak
lay something at one's door v. üstüne yıkmak
lay low v. indirmek
lay mines v. mayın dökmek
lay it on with a trowel v. methetmek
lay in v. stoklamak
lay over v. ara vermek
lay open v. kesip içini açmak
lay by v. yığmak
lay up v. biriktirmek
lay hands on v. yakalamak
lay hands on v. yakalamak (cezalandırmak/dövmek için)
lay down as a condition v. şart koşmak
lay to rest v. gömmek
lay waste v. tahrip etmek
lay off v. geçici olarak yol vermek (işçiye)
lay the foundations of v. temelini atmak
lay on v. saldırmak
lay about one v. sağına soluna vurmak
lay the blame on v. üstüne atmak
lay down one's arms v. teslim olmak
lay out v. sermek
lay on v. üzerine atılmak
lay the cards on the table v. dürüst ve açık olmak
lay down the law v. direktif vermek
lay it on thickly v. yağ çekmek
lay out v. vurmak
lay out v. planlamak
lay down v. bir şeyi bir yere koymak
lay out v. sergilemek
lay on v. yüklemek
lay low v. mahvetmek
lay bare v. açıkça ortaya koymak
lay eyes on v. süzmek
lay up brick v. tuğla örmek
lay one's hands on v. ele geçirmek
lay away v. ayırmak
lay waste to v. yakıp yıkmak
lay on v. ayarlamak
lay stress on v. vurgulamak
lay in ruins v. mahvetmek
lay aside v. biriktirmek
lay waste to v. yerle bir etmek
lay about v. saldırmak
lay one's hand on v. bulmak
lay store by v. önemsemek
lay stress v. vurgulamak
lay for v. pusu kurmak
lay for v. pusuda beklemek
lay flat v. yere sermek
lay something down v. yatırmak
lay low v. yatırmak
lay a plot v. tuzak kurmak
lay on v. sağlamak
lay into v. pataklamak
lay out v. harcamak
lay away v. saklamak
lay low v. yatağa düşürmek
lay mines v. mayın döşemek
lay at one's door v. üstüne atmak
lay aside v. bir yana koymak
lay on v. sürmek
lay bare v. ortaya çıkarmak
lay one's hands on v. yakalamak (cezalandırmak/dövmek için)
lay on v. üstüne sürmek
lay on v. yüklenmek
lay up v. yığmak
lay the cards on the table v. kartlarını açmak
lay down v. şart koşmak
lay to rest v. örtbas etmek
lay down v. başlamak
lay at someone's door v. suçu birinin üstüne atmak
lay bare v. açığa vurmak
lay the blame on somebody v. kabahati birinin üzerine atmak
lay someone to rest v. cenazeyi toprağa vermek
lay something at one's door v. yüklemek
lay flagstones v. taş döşemek
lay something at somebody's door v. suçu üzerine atmak
lay it on v. pohpohlamak
lay hands on v. bulmak
lay on the stocks v. kızağa çekmek
not to lay oneself open to criticism v. açık vermemek
lay down one's arms v. savaşmaktan vazgeçmek
lay it on thick v. çok pohpohlamak
lay down v. yatırmak
lay eyes on v. bakmak
lay in v. dayak atmak
lay aside v. rafa kaldırmak
lay low v. yere sermek
lay off from a job v. açığa almak
lay an ambush v. pusu kurmak
lay away v. bir yana koymak
lay into v. azarlamak
lay it on with a trowel v. abartmak
lay hands on something v. bir şeye el atmak
lay somebody up v. yatağa düşürmek
lay one's hands on v. sahip olmak
lay open v. açmak
lay it on v. abartmak
lay down one's life v. canını feda etmek
lay down as a condition v. şart koymak
lay off v. ertelemek
lay off v. kovmak
lay out v. sarf etmek
lay a tax on v. vergi koymak
lay into v. girişmek (kavga)
lay somebody low v. yere sermek
lay it on v. göklere çıkartmak
lay the base v. temel atmak
lay in v. ev donatmak
lay on party v. parti tertip etmek
lay on entertainment v. eğlence tertip etmek
lay on entertainment v. eğlence düzenlemek
lay on party v. parti düzenlemek
lay down a condition v. koşul öne sürmek
lay place v. yer ayırmak
lay mine v. mayın döşemek
lay out a garden v. bahçe kurmak
lay a foundation v. zemin yaratmak
lay brick v. tuğla örmek
lay down conditions v. şart getirmek
lay impose conditions v. şart getirmek
lay/impose conditions v. şart koşmak
lay down conditions v. şart koşmak
lay down criterion v. kıstas koymak
lay table v. masa hazırlamak
lay wreath v. çelenk koymak
lay a table v. masa kurmak
lay siege to v. kuşatma altına almak
lay a table v. sofra kurmak
lay the groundwork v. zemin hazırlamak
lay a table v. masa açmak
lay emphasis on v. vurgulamak
lay weight on v. vurgulamak
lay weight on v. üzerinde durmak
lay emphasis on v. üzerinde durmak
lay brick v. tuğla döşemek
lay (something) down as a condition v. şart getirmek
lay (something) down as a condition v. şart koymak
lay (something) down as a condition v. şart koşmak
lay the foundation of the building v. binanın temelini atmak
lay hands on v. -e el sürmek
lay hands on v. -e dokunmak
lay at one's door v. -e yüklemek
lay low an empire v. bir imparatorluğu yıkmak
lay a foundation v. temelini atmak
lay the foundations of v. temellerini atmak
lay waste v. yakıp yıkmak
lay on v. temin etmek
lay off v. vazgeçmek
lay waste v. harap etmek
lay up v. (hastalık) yatağa düşürmek
lay claim to v. hak talebinde bulunmak
lay bare v. üzerindekileri çıkartmak
lay down the law v. ukalalık etmek
lay aside by v. (sonradan kullanmak için) bir tarafa koymak
lay a bed v. yatak yapmak
lay aside by v. saklamak
lay a burden on v. birine sorumluluk yüklemek
lay bare v. soymak
lay to one's charge v. (suç vb) birisinin üzerine yüklemek
lay a bed v. yatak sermek
lay an ambush v. tuzağa düşürmek
lay before v. resmi makamlara sunmak
lay a burden on v. birine yük yüklemek
lay down the law v. ahkam kesmek
lay aside v. bir kenara atmak (para vb)
lay an ambush v. pusuya düşürmek
lay a snare under someone v. ardından kuyu kazmak
lay before v. gündeme sunmak
lay a burden on v. yükü birinin sırtına yüklemek
lay hopes on v. umudunu bağlamak
lay hopes on v. bel bağlamak
lay weight on v. önemine vurgu yapmak
lay stress on v. önemini vurgulamak
lay stress on v. altını çizerek belirtmek
lay stress on v. önemini belirtmek
lay weight on v. altını çizerek belirtmek
lay weight on v. önemini belirtmek
lay emphasis on v. önemini belirtmek
lay emphasis on v. altını çizerek belirtmek
lay weight on v. önemini vurgulamak
lay down to work v. işe gömülmek
lay claim to v. talep etmek
lay eyes on someone v. gözüne birini kestirmek
lay eyes on someone v. birini gözüne kestirmek
lay eyes on someone v. birisini gözüne kestirmek
lay too much stress on v. üzerinde önemle durmak
lay too much stress on v. önemle üzerinde durmak
lay marble v. mermer döşemek
lay off staff v. eleman çıkarmak
lay something before someone v. takdirine/kararına sunmak
lay something before someone v. birisine bir şey sunmak
lay in the sun v. güneşte uzanmak
lay things out straight v. olanları açıklığa kavuşturmak
lay great stress on something v. bir şeyin üzerinde ısrarla durmak
lay something at someone's feet v. (birinin ayaklarının ucuna) bir şey koymak
lay the problem to the inadequacy of training v. sorunu antrenman eksikliğine bağlamak
lay down under a tree v. bir ağacın altına/altında uzanmak
lay spread-eagle on the floor v. kol ve bacaklar yanlara açılmış olarak yatmak
lay low v. (mec.) geriye çekilmek
lay a claim v. üzerinde hak iddia etmek
lay the table v. masayı kurmak
re-lay v. yeniden sermek
re-lay v. yeniden kurmak
re-lay v. yeniden dizmek
re-lay v. yeniden toplamak
re-lay v. yeniden yerleştirmek
lay against the field v. tüm yarışmacılara karşı (at, vb. üzerine) bahse girmek
lay in balance v. rehin olarak bırakmak
lay in lavender v. saklamak
lay on one's oars v. (kürek) çekmeyi kesmek
lay on the oars v. (kürek) çekmeyi kesmek
lay stress upon v. altını çizerek belirtmek
lay wait v. tuzak kurmak
lay in lavender v. bir yana ayırmak
lay in balance v. ipotek etmek
lay stress upon v. önemine vurgu yapmak
lay in lavender v. riske atmak
lay in lavender v. rehin bırakmak
lay up v. biriktirmek
without wishing to lay down the law adv. haddim olmayarak
Phrasals
lay about v. her yönden şiddetle saldırmak
lay at [dialect] v. vurmak
lay in for v. razı olduğunu belli etmek
lay on v. vurmak
lay out v. boylu boyunca uzatmak
lay out [dialect] v. izinsiz gelmemek
lay out v. baskı için düzenlemek
lay out [dialect] v. devamsızlık yapmak
lay on v. dövmek
lay in for v. güvenceye almak
lay about v. rastgele vurmak
lay at [dialect] v. saldırmak
lay out v. dizayn etmek
lay about v. hazırlık için adımlar atmak
lay on v. saldırmak
lay about v. işe koyulmak
lay out v. niyet etmek
lay on v. suç atmak
lay on v. itham etmek
lay out v. önermek
lay on v. yüzeye uygulamak
lay on v. (kilo) almak
lay on v. (su, gaz vb.) dolum yapmak
lay on v. düzenleme yapmak
lay on v. (etkinlik) ayarlamak
lay on v. (kağıtları) baskı makinesine yerleştirmek
lay on v. bırakmak
lay on v. kaplamak
lay down something v. açık ve net söylemek
lay something down v. açık ve net söylemek
lay under v. altına koymak
lay under v. altına yerleştirmek
lay something out for something v. birisinin yerine ödemek
lay something on someone v. birinin üstüne bir şey (battaniye/örtü) sermek
lay someone away v. birisini gömmek
lay out (money) for something v. bir şey için ödeme yapmak
lay out (money) for something v. bir şey için harcama yapmak
lay off v. bir şeyi yapmayı bırakmak
lay over in some place v. bir yerde duraklamak/durmak
lay away v. birisini gömmek
lay off v. bir şeyi yapmaya son vermek
lay something out v. bir şeyi açıklamak
lay something aside for someone v. birisi için bir şey ayırmak
lay something against something v. bir şeyi bir şeye yaslamak/dayamak
lay something by v. bir kenara ayırmak
lay into v. çatmak
lay on v. döşemek
lay on v. donatmak
lay hold on v. ele geçirmek
lay in v. gelecekte kullanmak üzere bir kenara saklamak
lay in v. gelecek için saklamak
lay in v. ileride kullanmak üzere bir kenara koymak
lay in v. ileride kullanmak için saklamak
lay something down v. kesin olarak ifade etmek
lay up v. kullanımdan kaldırmak
lay into v. kafa göz dalmak
lay down something v. kesin olarak ifade etmek
lay something for someone v. sofra/yemek/öğün hazırlamak
lay it off on someone v. suçu birinin üzerine atmak
lay into v. saldırmak
lay hold on v. tutmak
lay up v. tedavülden kaldırmak
lay hold on v. yakalamak
lay down v. vazgeçmek
lay something alongside (of something) v. (bir şeyi bir şeyin) yanına koymak
lay something over someone v. (birinin üzerine) (örtü/battaniye) sermek/örtmek
lay someone down v. (hastayı/bebeği) yatırmak
lay in v. zulada saklamak
lay together v. yan yana sıralamak
lay together v. yan yana yerleştirmek
lay together v. yan yana dizmek
lay around v. yan gelip yatmak
lay about v. yan gelip yatmak
lay together v. yan yana yatırmak
lay something out v. (bir şey için) (belli bir miktar) para harcamak
lay away v. tabaklama sırasında derileri düz bir şekilde yaymak
lay away v. cribbage oyununda belirli kartları kutuya koymak
lay away v. cribbage oyununda belirli kartları yüz üstü yatırmak
lay (something) on (someone or something) v. (bir şeyi birinin/bir şeyin) üstüne koymak
lay (something) on (someone or something) v. (bir şeyi birinin/bir şeyin) üstüne bırakmak
lay (something) on (someone or something) v. (bir şeyi birinin/bir şeyin) üstüne sermek
lay (something) on (someone or something) v. (bir şeyi birinin/bir şeyin) üstüne atmak/yıkmak
lay (something) on (someone or something) v. (bir şeyi birine/bir şeye) dayatmak/zorla benimsetmek
lay into (something) v. bir şeyi (bir şeyin) içine sokmak
lay into (something) v. (bir şeye/işe) girişmek
lay into (something) v. (bir şeyi) yapmaya azimle/kararlılıkla başlamak
lay into (something) v. (bir şeye/işe) gömülmek
lay into (someone) v. (birine) sözlü saldırıda bulunmak
lay into (someone) v. (birini) azarlamak
lay into (someone) v. (birini) haşlamak
lay into (someone) v. (birine) fiziksel olarak saldırmak
lay into (someone) v. (birini) pataklamak
lay into (someone) v. (birine) dayak atmak
lay into (someone) v. (birine) girişmek
lay into (someone) v. (birine) kafa göz dalmak
lay into (someone) v. (birine) saldırmak
lay into (someone) v. (birini) dövmek
lay into v. yerleştirmek
lay into v. içine oturtmak
lay into v. içine sokmak
lay into v. toprağa gömmek
lay into v. toprağın altına yerleştirmek/koymak
lay into v. içine girmek
lay into v. içine gömülmek
lay into v. girişmek
lay into v. başlamak
lay together v. yan yana yatmak/uzanmak
lay out v. dışarı yatmak
lay out v. dışarı uzanmak
lay out v. açık havada yatmak/uzanmak
lay out v. yaymak
lay out v. açıklamak
lay out v. detaylıca anlatmak
lay out v. açık bir şekilde anlatmak
lay out v. (para) yatırmak
lay out v. azarlamak
lay out v. çıkışmak
lay out v. paylamak
lay out v. haşlamak
lay out v. fırça atmak
lay out v. yerden yere vurmak
lay out v. dövmek
lay out v. naaşı cenazeye/gömülmeye hazırlamak
lay someone out v. birinin naaşını cenazeye/gömülmeye hazırlamak
lay out v. detaylı plan/tasarım yapmak
lay out v. detaylı açıklama yapmak
lay out v. sarf etmek
lay out v. açıklığa kavuşturmak
lay out v. açıkça belirtmek
lay someone or something into something v. birini/bir şeyi bir şeyin içine koymak
lay someone or something into something v. birini/bir şeyi bir şeyin içine yatırmak
lay someone or something in something v. birini/bir şeyi bir şeyin içine koymak
lay someone or something in something v. birini/bir şeyi bir şeyin içine yatırmak
lay to v. işe koyulmak
lay to v. işe girişmek
lay to v. hemen/derhal başlamak
lay to v. işe, yemeğe gömülmek
lay to v. işe, yemeğe saldırmak
lay something to something v. bir şeyi bir şeye bağlamak
lay something to something v. bir şeyi bir şeye dayandırmak
lay something to something v. bir şeyi bir şeye yormak
lay something to something v. bir şeyi bir şeye vermek
lay to v. başlamak
lay to v. girişmek
lay to v. gömülmek
lay to v. saldırmak
lay about v. etrafındakilere saldırmak
lay about v. her açıdan işe saldırmak
lay about v. her şeyiyle işe girişmek
lay about v. amacı uğruna çok çalışmak
lay about v. tembellik etmek
lay about v. kaytarmak
lay about v. avarelik etmek
lay about v. aylaklık etmek
lay about v. boşa vakit geçirmek
lay about v. vakit geçirmek
lay about v. ulu orta bırakılmak