|
Categoría |
Inglés |
Turco |
|
| Common Usage |
|
| 1 |
Common Usage |
order n.
|
sıra |
|
When the CPU finishes one computation, it will process the next one in order.
CPU bir hesaplamayı bitirdiğinde, sırada yer alan bir sonrakini işletir.
More Sentences
|
| 2 |
Common Usage |
order n.
|
emir |
|
We received orders to submerge immediately.
Derhal suya dalma emri aldık.
More Sentences
|
| 3 |
Common Usage |
order n.
|
düzen |
|
This is not a point of order; I would just like to draw attention to something.
Bu bir düzen meselesi değil; sadece bir şeye dikkat çekmek istiyorum.
More Sentences
|
| 4 |
Common Usage |
order n.
|
sipariş |
|
We've placed an order for ten copies of the book.
Kitaptan on kopya sipariş verdik.
More Sentences
|
| 5 |
Common Usage |
order v.
|
sipariş vermek |
|
Where are the shipowners and those who order the shipments when these disasters occur?
Bu felaketler meydana geldiğinde armatörler ve sevkiyat siparişi verenler nerededir?
More Sentences
|
| 6 |
Common Usage |
order v.
|
emretmek |
|
They were ordered to invade the city.
Şehri istila etmeleri emredilmişti.
More Sentences
|
| 7 |
Common Usage |
order v.
|
buyurmak |
|
I can't order you to do this.
Sana bunu yapmanı buyuramam.
More Sentences
|
| 8 |
Common Usage |
order v.
|
ısmarlamak |
|
When we go to a restaurant, I never order the same thing Tom does.
Bir restorana gittiğimizde, Tom'la aynı şeyi ısmarlamam.
More Sentences
|
| 9 |
Common Usage |
order v.
|
sipariş etmek |
|
I ordered a burger with a side of fries.
Patates kızartmasıyla birlikte bir burger sipariş ettim.
More Sentences
|
| General |
|
| 10 |
General |
order n.
|
tertip |
|
She always keeps her room in good order.
Odasını her zaman tertipli tutar.
More Sentences
|
| 11 |
General |
order n.
|
havale |
|
Payment must be by check or mail order.
Ödeme çek veya posta havalesi ile yapılmalıdır.
More Sentences
|
| 12 |
General |
order n.
|
nişan |
|
He was awarded order.
Kendisine ödül olarak nişan verilmiştir.
More Sentences
|
| 13 |
General |
order n.
|
yol |
|
Everything was in order until he came.
O gelinceye kadar her şey yolundaydı.
More Sentences
|
| 14 |
General |
order n.
|
kural |
|
Your behaviour was totally out of order.
Davranışların tamamen kural dışıydı.
More Sentences
|
| 15 |
General |
order n.
|
sipariş |
|
The waitress walked by us several times before she took our orders.
Garson kız siparişlerimizi almadan önce birkaç kez yanımızdan geçti.
More Sentences
|
| 16 |
General |
order n.
|
usul |
|
You have the floor to speak on a point of order.
Usul hakkında konuşmak için söz hakkınız var.
More Sentences
|
| 17 |
General |
order n.
|
mezhep |
|
This Roman Catholic order was founded half a millennium ago.
Bu Roma Katolik mezhebi yarım bin yıl önce kurulmuştur.
More Sentences
|
| 18 |
General |
order n.
|
nizam |
|
The revolution made way for a brand new social order.
Devrim, yepyeni bir toplumsal nizamın yolunu açtı.
More Sentences
|
| 19 |
General |
order n.
|
düzen |
|
The time has come to introduce some order and draw up an objective map of the situation.
Bir düzen getirmenin ve durumun nesnel bir haritasını çıkarmanın zamanı geldi.
More Sentences
|
| 20 |
General |
order n.
|
asayiş |
|
The police were there to keep the protesters in order.
Polis protestocuları asayiş içinde tutmak için oradaydı.
More Sentences
|
|
|
| 21 |
General |
order n.
|
yöntem |
|
This is not a point of order.
Bu bir yöntem sorunu değildir.
More Sentences
|
| 22 |
General |
order n.
|
çalışır durum |
|
Sami's SUV is in perfect working order.
Sami'nin SUV'u mükemmel çalışır durumda.
More Sentences
|
| 23 |
General |
order n.
|
talimat |
|
Sorry, but we have orders.
Üzgünüm, ama aldığımız talimat bu.
More Sentences
|
| 24 |
General |
order n.
|
dizi |
|
We have proposed a number of amendments in order to improve the operation of this radical reform.
Bu köklü reformun işleyişini iyileştirmek amacıyla bir dizi değişiklik önerisinde bulunduk.
More Sentences
|
| 25 |
General |
order n.
|
emirler |
|
I had my orders.
Emirler almıştım.
More Sentences
|
| 26 |
General |
order n.
|
için |
|
I quit my permanent job in order to travel the world.
Dünyayı dolaşmak için daimi işimden ayrıldım.
More Sentences
|
| 27 |
General |
order n.
|
sıralama |
|
These CDs are in the wrong order; it should be arranged alphabetically.
Bu CD'ler yanlış sıralanmış; alfabetik olarak düzenlenmesi gerek.
More Sentences
|
| 28 |
General |
order n.
|
düzenli |
|
Please keep your desks in good order at all times.
Lütfen masalarınızı her zaman düzenli tutunuz.
More Sentences
|
| 29 |
General |
order n.
|
cemaat |
|
He recently joined a secret order of some sort.
Yakın zamanda gizli bir cemaate katılmış.
More Sentences
|
| 30 |
General |
order v.
|
emir vermek |
|
These women are accused of ordering the assassination.
Bu kadınlar suikast emrini vermekle suçlanıyor.
More Sentences
|
| 31 |
General |
order v.
|
buyurmak |
|
She ordered the room to be swept.
Odanın süpürülmesini buyurdu.
More Sentences
|
| 32 |
General |
order v.
|
söylemek |
|
Our teacher ordered Jim to go home at once.
Öğretmenimiz, Jim'e hemen eve gitmesini söyledi.
More Sentences
|
| 33 |
General |
order v.
|
istemek |
|
In what order would you like to raise your points of order?
Önerilerinizi hangi sırayla dile getirmek istersiniz?
More Sentences
|
| 34 |
General |
order v.
|
sıralamak |
|
The books in my library are ordered by genre.
Kütüphanemdeki kitaplar türlerine göre sıralanmıştır.
More Sentences
|
| 35 |
General |
order v.
|
ısmarlamak |
|
What do you wish to order, gentlemen?
Ne ısmarlamak istiyorsunuz,beyler?
More Sentences
|
| 36 |
General |
order v.
|
emretmek |
|
The soldiers ordered us to leave immediately, threatening to shoot us.
Askerler bizi vurmakla tehdit ederek derhal oradan ayrılmamızı emrettiler.
More Sentences
|
| 37 |
General |
order v.
|
sipariş etmek |
|
This proposal is the first in a package of measures ordered by the European Council in Nice.
Bu öneri, Nice'de Avrupa Konseyi tarafından sipariş edilen bir önlemler paketinin ilkidir.
More Sentences
|
| 38 |
General |
order v.
|
(birini) düzene sokmak |
|
I abstained because we need to put our own house in order.
Çekimser kaldım çünkü kendi evimizi düzene sokmamız gerekiyor.
More Sentences
|
| 39 |
General |
order v.
|
talimat vermek |
|
I've ordered new furniture for the office.
Ofis için yeni mobilya talimatı verdim.
More Sentences
|
| Trade/Economic |
|
| 40 |
Trade/Economic |
order n.
|
sipariş |
|
Quite apart from the Gallic bias of its content, this timetable started out as a tall order in linguistic terms.
İçeriğindeki Galya yanlılığı bir yana bu zaman çizelgesi dilbilimsel açıdan uzun bir sipariş olarak başladı.
More Sentences
|
|
|
| 41 |
Trade/Economic |
order n.
|
talimat |
|
They have orders to return home.
Onların eve dönme talimatları var.
More Sentences
|
| Law |
|
| 42 |
Law |
order n.
|
mahkeme kararı |
|
His ex-wife obtained a court order that forbid him from coming closer than 200 yards.
Eski karısı, 200 metreden fazla yaklaşmasını yasaklayan bir mahkeme kararı aldırdı.
More Sentences
|
| 43 |
Law |
order n.
|
mahkeme emri |
|
His ex-wife obtained a court order that forbid him from coming closer than 200 yards.
Eski karısı, adamın kendisine 200 metreden fazla yaklaşmasını yasaklayan bir mahkeme emri çıkarttı.
More Sentences
|
| Technical |
|
| 44 |
Technical |
order n.
|
dizi |
|
In English the word order is stricter than Finnish.
İngilizcede söz dizimi Fincedekinden daha sıkıdır.
More Sentences
|
| 45 |
Technical |
order n.
|
sıra |
|
We now move to the order of business.
Şimdi iş sırasına geçiyoruz.
More Sentences
|
| Computer |
|
| 46 |
Computer |
order n.
|
derece |
|
That is, in my view, perfectly in order, moreover.
Dahası, benim görüşüme göre bu son derece yerinde.
More Sentences
|
| Textile |
|
| 47 |
Textile |
order n.
|
sipariş |
|
We are not making policy to order here.
Burada sipariş üzerine politika yapmıyoruz.
More Sentences
|
| Automotive |
|
| 48 |
Automotive |
order n.
|
sipariş |
|
The more points of order we raise, the more we are preventing other Members from asking their questions.
Ne kadar çok sipariş noktası gündeme getirirsek, diğer Üyelerin soru sormasını o kadar çok engellemiş oluruz.
More Sentences
|
| 49 |
Automotive |
order v.
|
sipariş vermek |
|
When the party placing the order is a public body, it represents the general public.
Siparişi veren taraf bir kamu kuruluşu olduğunda, genel halkı temsil eder.
More Sentences
|
| Food Engineering |
|
| 50 |
Food Engineering |
order n.
|
derece |
|
That is, in my view, perfectly in order, moreover.
Bana göre bu da son derece yerinde bir adımdır.
More Sentences
|
| 51 |
Food Engineering |
order n.
|
düzen |
|
That is why we need to restore order to immigration.
İşte bu yüzden göçmenliğe yeniden bir düzen getirmemiz gerekiyor.
More Sentences
|
| 52 |
Food Engineering |
order n.
|
takım |
|
These two plants are classified in the same order.
Bu iki bitki, aynı takım altında sınıflandırılmaktadır.
More Sentences
|
| Linguistics |
|
| 53 |
Linguistics |
order n.
|
düzen |
|
We therefore need to bring some order to current practice.
Bu nedenle mevcut uygulamaya bir düzen getirmemiz gerekiyor.
More Sentences
|
| Common Usage |
|
| 54 |
Common Usage |
order n.
|
buyruk |
|
| 55 |
Common Usage |
order n.
|
emretme |
|
| General |
|
| 56 |
General |
order n.
|
ödeme emri |
|
| 57 |
General |
order n.
|
buyruk |
|
| 58 |
General |
order n.
|
hal |
|
| 59 |
General |
order n.
|
düzgünlük |
|
| 60 |
General |
order n.
|
buyrultu |
|
| 61 |
General |
order n.
|
tür |
|
| 62 |
General |
order n.
|
tarikat |
|
| 63 |
General |
order n.
|
gündem |
|
| 64 |
General |
order n.
|
düzenlik |
|
| 65 |
General |
order n.
|
rapor |
|
| 66 |
General |
order n.
|
paso |
|
| 67 |
General |
order n.
|
ısmarlama |
|
| 68 |
General |
order n.
|
mimari üslup |
|
| 69 |
General |
order n.
|
şeref rütbesi |
|
| 70 |
General |
order n.
|
rabıta |
|
| 71 |
General |
order n.
|
kumanda |
|
| 72 |
General |
order n.
|
direktif |
|
| 73 |
General |
order n.
|
durum |
|
| 74 |
General |
order n.
|
tabaka |
|
| 75 |
General |
order n.
|
çeşit |
|
| 76 |
General |
order n.
|
tarz |
|
| 77 |
General |
order n.
|
sınıf |
|
| 78 |
General |
order n.
|
cins |
|
| 79 |
General |
order n.
|
intizam |
|
| 80 |
General |
order n.
|
komut |
|
|
|
| 81 |
General |
order n.
|
buyuru |
|
| 82 |
General |
order n.
|
sistem |
|
| 83 |
General |
order n.
|
güvenlik |
|
| 84 |
General |
order n.
|
meleklere verilmiş dokuz rütbeden her biri |
|
| 85 |
General |
order n.
|
mesleki birlik |
|
| 86 |
General |
order n.
|
mesleki cemiyet |
|
| 87 |
General |
order n.
|
paye |
|
| 88 |
General |
order n.
|
şeref rütbesi |
|
| 89 |
General |
order n.
|
emretme |
|
| 90 |
General |
order n.
|
tahsis edilen taahhüt |
|
| 91 |
General |
order n.
|
talep edilen taahhüt |
|
| 92 |
General |
order n.
|
tarz |
|
| 93 |
General |
order n.
|
biçem |
|
| 94 |
General |
order n.
|
akım |
|
| 95 |
General |
order n.
|
moda |
|
| 96 |
General |
order n.
|
usule uygun olma |
|
| 97 |
General |
order n.
|
müzakere veya yasama işlerinin yürütülmesine uygun olan muntazam davranış |
|
| 98 |
General |
order n.
|
dizide boyut veya miktara bağlı derece |
|
| 99 |
General |
order n.
|
genel büyüklük |
|
| 100 |
General |
order n.
|
genel miktar |
|
| 101 |
General |
order n.
|
yaklaşık büyüklük |
|
| 102 |
General |
order n.
|
yaklaşık miktar |
|
| 103 |
General |
order n.
|
yaklaşık düzeyi gösteren sayı |
|
| 104 |
General |
order n.
|
toprak sınıflandırmasında en geniş kategori |
|
| 105 |
General |
order n.
|
nesnelerin yerlerinin düzenlenmesi |
|
| 106 |
General |
order n.
|
olayların zamana göre düzenlenmesi |
|
| 107 |
General |
order n.
|
buyruklar |
|
| 108 |
General |
order n.
|
kardeşlik topluluğu olarak kurulmuş şövalye tarikatı |
|
| 109 |
General |
order n.
|
hükümdar veya devlet eliyle verilen itibara sahip bir grup insan |
|
| 110 |
General |
order v.
|
getirtmek |
|
| 111 |
General |
order v.
|
sıraya koymak |
|
| 112 |
General |
order v.
|
tertiplemek |
|
| 113 |
General |
order v.
|
tertip etmek |
|
| 114 |
General |
order v.
|
düzenlemek |
|
| 115 |
General |
order v.
|
düzen sağlamak |
|
| 116 |
General |
order v.
|
düzenini sağlamak |
|
| 117 |
General |
order v.
|
düzenlemede bulunmak |
|
| 118 |
General |
order v.
|
komut vermek |
|
| 119 |
General |
order v.
|
düzeltmek |
|
| 120 |
General |
order v.
|
papaz yapmak |
|
| 121 |
General |
order v.
|
papazlığa terfi ettirmek |
|
| 122 |
General |
order v.
|
papazlığa atamak |
|
| 123 |
General |
order v.
|
papaz olarak atamak |
|
| 124 |
General |
order v.
|
tarikata kabul etmek |
|
| 125 |
General |
order v.
|
nasip etmek |
|
| 126 |
General |
order v.
|
gitme/gelme emri vermek |
|
| 127 |
General |
order v.
|
reçete yazmak |
|
| 128 |
General |
order v.
|
uğraşmak |
|
| 129 |
General |
order v.
|
hazırlamak |
|
| 130 |
General |
order v.
|
(tütün yaprağını) düzene sokmak |
|
| 131 |
General |
order expr.
|
hazır ol |
|
| Trade/Economic |
|
| 132 |
Trade/Economic |
order n.
|
borsa emirleri |
|
| 133 |
Trade/Economic |
order n.
|
ordino |
|
| 134 |
Trade/Economic |
order n.
|
ödeme emri |
|
| 135 |
Trade/Economic |
order n.
|
rütbe |
|
| 136 |
Trade/Economic |
order n.
|
teslim etme emri |
|
| Law |
|
| 137 |
Law |
order n.
|
giriş izni veren yön veya geçiş |
|
| 138 |
Law |
order n.
|
mahkeme talimatı |
|
| 139 |
Law |
order n.
|
yargıç veya mahkemenin yazılı olarak verdiği, karar veya hüküm olmayan talimat |
|
| 140 |
Law |
order n.
|
kişinin mahkemeye çıkmasını ve belirli bir telafinin niçin verilmemesi gerektiğini açıklayan emir |
|
| 141 |
Law |
order v.
|
hükmetmek |
|
| Computer |
|
| 142 |
Computer |
order n.
|
kerte |
|
| 143 |
Computer |
order n.
|
sırala |
|
| 144 |
Computer |
order v.
|
komut vermek |
|
| Architecture |
|
| 145 |
Architecture |
order n.
|
sütun |
|
| 146 |
Architecture |
order n.
|
bina stili |
|
| 147 |
Architecture |
order n.
|
biçim, oran ve süsleme tarzına göre sütun veya pervaz |
|
| 148 |
Architecture |
order n.
|
klasik stile dayanan sütunlu yapı |
|
| 149 |
Architecture |
order n.
|
kemer oluşturan birkaç eşmerkezli halka |
|
| Medical |
|
| 150 |
Medical |
order n.
|
tavsiye etmek (doktor) |
|
| Math |
|
| 151 |
Math |
order n.
|
bölük |
|
| 152 |
Math |
order n.
|
basamak |
|
| 153 |
Math |
order n.
|
hane |
|
| 154 |
Math |
order n.
|
mertebe |
|
| 155 |
Math |
order n.
|
diferansiyasyonun art arda uygulanma sayısı |
|
| 156 |
Math |
order n.
|
diferansiyel denklemde en yüksek dereceli türevin derecesi |
|
| 157 |
Math |
order n.
|
tek terimlinin değişken faktörlerinin üslerinin toplamı |
|
| 158 |
Math |
order n.
|
matriste satır ve sütun sayısı |
|
| 159 |
Math |
order n.
|
bir değerden o değerin on katına kadar olan büyüklük aralığı |
|
| 160 |
Math |
order n.
|
sonlu matematiksel gruptaki öğelerin sayısı |
|
| 161 |
Math |
order n.
|
en küçük pozitif tamsayı |
|
| 162 |
Math |
order v.
|
(kümenin öğelerini) diğerlerinden önce gelemeyecek şekilde düzenlemek |
|
| Chemistry |
|
| 163 |
Chemistry |
order n.
|
mertebe |
|
| Biology |
|
| 164 |
Biology |
order n.
|
grup |
|
| 165 |
Biology |
order n.
|
silsile |
|
| 166 |
Biology |
order n.
|
takım |
|
| Tobacco |
|
| 167 |
Tobacco |
order n.
|
(kürlemede) tütün yaprağının bükülebilir ve kırılmayacak kadar nemli olması |
|
| Linguistics |
|
| 168 |
Linguistics |
order n.
|
sözcüklerin diziliş sırası |
|
| Religious |
|
| 169 |
Religious |
order n.
|
hristiyanlıkta rütbe |
|
| 170 |
Religious |
order n.
|
hristiyanlıkta makam ve saygınlık |
|
| 171 |
Religious |
order n.
|
atanıp kutsanma |
|
| 172 |
Religious |
order n.
|
atanma |
|
| 173 |
Religious |
order n.
|
ayinsel olarak belirlenmiş dini tören |
|
| 174 |
Religious |
order n.
|
haçlı seferleri döneminde şövalyelik örgütü |
|
| 175 |
Religious |
order n.
|
orta çağ'da şövalye örgütlerinin verdiği nişanları |
|
| 176 |
Religious |
order n.
|
kardeşlik topluluğu |
|
| 177 |
Religious |
order n.
|
(hristiyanlıkta) belirli durumlarda uygulanan bir tören şekli |
|
| 178 |
Religious |
order n.
|
(yahudilik) mişna veya talmud'un altı bölümünden her biri |
|
| 179 |
Religious |
order n.
|
kilisede olması istenen yapılar |
|
| Military |
|
| 180 |
Military |
order n.
|
kıdemli askerin veya deniz subayının ere verdiği direktif |
|
| Archaic |
|
| 181 |
Archaic |
order n.
|
amaca ulaşmak için yapılan düzenleme |
|
|
Categoría |
Inglés |
Turco |
|
| Common Usage |
|
| 1 |
Common Usage |
public order n.
|
kamu düzeni |
|
Public order requires a public power, an imperium which can exercise coercion.
Kamu düzeni bir kamu gücü, baskı uygulayabilecek bir imperium gerektirir.
More Sentences
|
| 2 |
Common Usage |
place an order v.
|
sipariş vermek |
|
If we place an order for more than 20 units, would you reduce the price?
Eğer 20 adetten fazla sipariş verirsek, fiyatı düşürür müsünüz?
More Sentences
|
| 3 |
Common Usage |
out of order adj.
|
bozuk |
|
This radio is out of order.
Bu radyo bozuk.
More Sentences
|
| 4 |
Common Usage |
out of order adj.
|
arızalı |
|
The ticket machine is out of order.
Bilet makinesi arızalı.
More Sentences
|
| 5 |
Common Usage |
in order adv.
|
sırayla |
|
We will take each question in order until 7.30 p.m.
Saat 19.30'a kadar her soruyu sırayla alacağız.
More Sentences
|
| General |
|
| 6 |
General |
economic order n.
|
ekonomik düzen |
|
To conclude, real courage consists in campaigning for deep-seated change in the world economic order.
Sonuç olarak gerçek cesaret dünya ekonomik düzeninde köklü bir değişim için kampanya yürütmekten geçer.
More Sentences
|
| 7 |
General |
social order n.
|
sosyal düzen |
|
We need a world economic and social order that is fairer and more just.
Daha adil ve hakkaniyetli bir dünya ekonomik ve sosyal düzenine ihtiyacımız var.
More Sentences
|
| 8 |
General |
order form n.
|
sipariş formu |
|
I have enclosed your order form.
Sipariş formunuzu ekledim.
More Sentences
|
| 9 |
General |
new world order n.
|
yeni dünya düzeni |
|
The new world order, proclaimed after the Gulf War by President Bush Snr, has quickly been forgotten.
Körfez Savaşı sonrasında Başkan Bush Snr tarafından ilan edilen yeni dünya düzeni hızla unutulmuştur.
More Sentences
|
| 10 |
General |
law and order n.
|
kanun ve nizam |
|
Taking military action or clamping down with law and order is not the way to respond.
Askeri müdahalede bulunmak ya da kanun ve nizamla bastırmak yanıt vermenin yolu değildir.
More Sentences
|
| 11 |
General |
word order n.
|
kelime sırası |
|
You have to change the word order.
Kelime sırasını değiştirmek zorundasın.
More Sentences
|
| 12 |
General |
order of precedence n.
|
öncelik sırası |
|
However, we must now vote to determine the order of precedence.
Ancak, şimdi öncelik sırasını belirlemek için oylama yapmalıyız.
More Sentences
|
| 13 |
General |
placing an order n.
|
sipariş verme |
|
We will only consider placing an order if you reduce the price by 5%.
Sadece fiyatı %5 düşürürseniz sipariş vermeyi düşünürüz.
More Sentences
|
| 14 |
General |
restraining order n.
|
yasaklama emri |
|
Sami was granted a one-year restraining order.
Sami'ye bir yıl yasaklama emri verildi.
More Sentences
|
| 15 |
General |
postal order n.
|
posta havalesi |
|
You can pay cash on delivery, by bank transfer or by postal order.
Teslimatta nakit, banka havalesi veya posta havalesi ile ödeme yapabilirsiniz.
More Sentences
|
| 16 |
General |
chronological order n.
|
kronolojik sıra |
|
In chronological order they are Denmark, United Kingdom, Sweden and Finland.
Bu ülkeler kronolojik sıraya göre Danimarka, Birleşik Krallık, İsveç ve Finlandiya'dır.
More Sentences
|
| 17 |
General |
legal order n.
|
yasal düzen |
|
This is why the legal order established by the European Union is our continent's future.
Bu nedenle Avrupa Birliği tarafından oluşturulan yasal düzen kıtamızın geleceğidir.
More Sentences
|
| 18 |
General |
work order n.
|
çalışma düzeni |
|
Everything is in perfect working order.
Her şey mükemmel çalışma düzeni içinde.
More Sentences
|
| 19 |
General |
correct order n.
|
doğru sıra |
|
I believe that we are thus following the correct order.
Bu nedenle doğru sırayı takip ettiğimize inanıyorum.
More Sentences
|
| 20 |
General |
established order n.
|
kurulu düzen |
|
Since Galileo, ever since time began in fact, scientific progress has always challenged the established order.
Galileo'dan bu yana, aslında zaman başladığından beri, bilimsel ilerleme her zaman kurulu düzene meydan okumuştur.
More Sentences
|
| 21 |
General |
telephone order n.
|
telefon siparişi |
|
We take telephone orders.
Telefonla sipariş alıyoruz.
More Sentences
|
| 22 |
General |
put in order v.
|
düzene koymak |
|
The Commission believes it is time to put in order the instruments at our disposal.
Komisyon, elimizdeki araçları bir düzene koymanın zamanının geldiğine inanmaktadır.
More Sentences
|
| 23 |
General |
put in order v.
|
düzene sokmak |
|
Of course the legal basis must be put in order.
Elbette yasal zemin de bir düzene sokulmalıdır.
More Sentences
|
| 24 |
General |
be in order v.
|
yolunda olmak (işler) |
|
She went around the apartment to see that everything was in order.
Her şeyin yolunda olup olmadığını görmek için daireyi dolaştı.
More Sentences
|
| 25 |
General |
give order v.
|
emir vermek |
|
You don't give orders here.
Burada emirler verme.
More Sentences
|
| 26 |
General |
be in order v.
|
düzenli olmak |
|
Everything should be in order.
Her şey düzenli olmalı.
More Sentences
|
| 27 |
General |
order coffee v.
|
kahve sipariş etmek |
|
Tom ordered coffee.
Tom kahve sipariş etti.
More Sentences
|
| 28 |
General |
order pizza v.
|
pizza siparişi vermek |
|
I always order pizza over the Internet, which is quite convenient.
Ben her zaman internet üzerinden pizza siparişi veriyorum, bu da oldukça kullanışlı.
More Sentences
|
| 29 |
General |
order pizza v.
|
pizza söylemek |
|
Why don't we order pizza?
Pizza söylesek ya.
More Sentences
|
| 30 |
General |
order pizza v.
|
pizza sipariş etmek |
|
Who ordered pizza?
Kim pizza sipariş etti?
More Sentences
|
| 31 |
General |
keep order v.
|
düzeni sağlamak |
|
It's difficult to keep order in this town.
Bu kasabada düzeni sağlamak zordur.
More Sentences
|
| 32 |
General |
in order adj.
|
düzenli |
|
Everything seems to be in order.
Her şey düzenli görünüyor.
More Sentences
|
| 33 |
General |
out of order adj.
|
karmakarışık |
|
He put the books on the shelf out of order.
O, kitapları kitaplığa karmakarışık koydu.
More Sentences
|
| 34 |
General |
out of order adj.
|
sırasız |
|
He put the books on the shelf out of order.
Kitapları rafa sırasız koydu.
More Sentences
|
| 35 |
General |
out of order adj.
|
bozuk |
|
The telephone is now out of order.
Telefon şu anda bozuk.
More Sentences
|
| 36 |
General |
out of order adj.
|
düzensiz |
|
His room is always out of order.
Odası her zaman düzensizdir.
More Sentences
|
| 37 |
General |
out of order adj.
|
arızalı |
|
This machine was out of order for a while.
Bu makine bir süredir arızalıydı.
More Sentences
|
| 38 |
General |
in order adj.
|
uygun |
|
Mr Barón Crespo, everything is, in fact, perfectly in order, since there were two speakers to move this request.
Sayın Barón Crespo, bu talebi iletmek üzere iki konuşmacı olduğu için aslında her şey tamamen usulüne uygun.
More Sentences
|
| 39 |
General |
in order adj.
|
düzenli |
|
Everything was in order.
Her şey düzenliydi.
More Sentences
|
| 40 |
General |
in alphabetical order adv.
|
alfabetik sıraya göre |
|
I made a list of the students' names in alphabetical order.
Öğrencilerin isimlerini alfabetik sıraya göre listeledim.
More Sentences
|
| 41 |
General |
in order adv.
|
yolunda |
|
So as far as we are concerned, everything is in order.
Yani bize göre her şey yolunda.
More Sentences
|
| 42 |
General |
in alphabetical order adv.
|
alfabetik sırayla |
|
The teacher called the students in alphabetical order.
Öğretmen öğrencileri alfabetik sırayla çağırdı.
More Sentences
|
| 43 |
General |
in alphabetical order adv.
|
alfabetik sırada |
|
I made a list of the students' names in alphabetical order.
Alfabetik sıralamaya göre öğrenci isimlerinin bir listesini yaptım.
More Sentences
|
| 44 |
General |
in alphabetical order adv.
|
alfabetik olarak |
|
She sorted the files in alphabetical order.
O, dosyaları alfabetik olarak sıraladı.
More Sentences
|
| 45 |
General |
in order (for) adv.
|
(bir şeyin) olabilmesi için |
|
Finally, in order for this work to be a success, the Commission must not be left alone.
Son olarak bu çalışmanın başarılı olabilmesi için Komisyon'un yalnız bırakılmaması gerekmektedir.
More Sentences
|
| 46 |
General |
in order that conj.
|
için |
|
We must defend the values that we, men and women, espouse in order that we may live together in freedom.
Özgürlük içinde birlikte yaşayabilmemiz için kadın ve erkek olarak benimsediğimiz değerleri savunmalıyız.
More Sentences
|
| 47 |
General |
in order for conj.
|
için |
|
In order for this standardisation process to work, we need coordination.
Bu standardizasyon sürecinin işleyebilmesi için koordinasyona ihtiyacımız var.
More Sentences
|
| Phrasals |
|
| 48 |
Phrasals |
order (one) around v.
|
(birine) emirler yağdırmak |
|
I don't like being ordered around.
Ben emirler yağdırılmasından hoşlanmam.
More Sentences
|
| Common Usage |
|
| 49 |
Common Usage |
religious order n.
|
tarikat |
|
| 50 |
Common Usage |
public order n.
|
asayiş |
|
| 51 |
Common Usage |
money order n.
|
havale |
|
| 52 |
Common Usage |
put in order v.
|
düzenlemek |
|
| 53 |
Common Usage |
put in order v.
|
sıraya koymak |
|
| 54 |
Common Usage |
give an order v.
|
sipariş vermek |
|
| General |
|
| 55 |
General |
second order system n.
|
ikinci derece düzgeç |
|
| 56 |
General |
law and order n.
|
yasa ve düzen |
|
| 57 |
General |
imperial order n.
|
ferman |
|
| 58 |
General |
transportation order n.
|
taşıma siparişi |
|
| 59 |
General |
trial order n.
|
deneme siparişi |
|
| 60 |
General |
order of the day n.
|
günün konusu |
|
| 61 |
General |
money order n.
|
havale |
|
| 62 |
General |
large order n.
|
büyük sipariş |
|
| 63 |
General |
order of merit n.
|
liyakat nişanı |
|
| 64 |
General |
order of evacuation n.
|
tahliye düzeyi |
|
| 65 |
General |
dervish order n.
|
tarikat |
|
| 66 |
General |
placing an order n.
|
ısmarlama |
|
| 67 |
General |
banker's order n.
|
ödeme emri |
|
| 68 |
General |
order of the garter n.
|
dizbağı nişanı |
|
| 69 |
General |
order of precedence n.
|
kıdem sırası |
|
| 70 |
General |
mail order n.
|
posta ile sipariş |
|
| 71 |
General |
low order burst n.
|
yavaş paralanma |
|
| 72 |
General |
founder of an order n.
|
pir |
|
| 73 |
General |
side order n.
|
garnitür |
|
| 74 |
General |
word order n.
|
sözdizim |
|
| 75 |
General |
putting in order n.
|
tanzim |
|
| 76 |
General |
executive order n.
|
başkanlık emri |
|
| 77 |
General |
pecking order n.
|
ast üst sistemi |
|
| 78 |
General |
corinthian order n.
|
korint üslubu |
|
| 79 |
General |
order date n.
|
sipariş tarihi |
|
| 80 |
General |
mail order n.
|
posta havalesi |
|
| 81 |
General |
provisional order n.
|
geçici talimat |
|
| 82 |
General |
money order n.
|
banka havalesi |
|
| 83 |
General |
social order n.
|
içtimai nizam |
|
| 84 |
General |
just order n.
|
adil düzen |
|
| 85 |
General |
order of white rose of finland n.
|
finlandiya devlet nişanı |
|
| 86 |
General |
the affinity order of n.
|
molekül vb gibi şeylerin yakınlık sırası |
|
| 87 |
General |
standing order n.
|
süreli sipariş |
|
| 88 |
General |
batting order n.
|
vur emri |
|
| 89 |
General |
standing order n.
|
belirli aralıklarla gönderilen sipariş |
|
| 90 |
General |
low order n.
|
alçak konum |
|
| 91 |
General |
order of the day n.
|
gündem |
|
| 92 |
General |
order of magnitude n.
|
mertebe hesabı |
|
| 93 |
General |
provisional order n.
|
geçici emir |
|
| 94 |
General |
money order n.
|
posta havalesi |
|
| 95 |
General |
out of order n.
|
düzeni bozuk |
|
| 96 |
General |
putting in order n.
|
sıralama |
|
| 97 |
General |
cease and desist order n.
|
faaliyetten men |
|
| 98 |
General |
side order n.
|
meze |
|
| 99 |
General |
miscellaneous charges order n.
|
muhtelif giderler emri |
|
| 100 |
General |
tall order n.
|
zor görev |
|
| 101 |
General |
affinity order n.
|
yakınlık sırası |
|
| 102 |
General |
rush order n.
|
acele sipariş |
|
| 103 |
General |
order to pay n.
|
verile |
|
| 104 |
General |
purchase order n.
|
satınalma emri |
|
| 105 |
General |
standing order n.
|
henüz gönderilmemiş sipariş |
|
| 106 |
General |
low order detonation n.
|
alçak detonasyon |
|
| 107 |
General |
fair order n.
|
adil düzen |
|
| 108 |
General |
written order n.
|
yazılı sipariş |
|
| 109 |
General |
mail order business n.
|
postayla ticaret |
|
| 110 |
General |
postal money order n.
|
postayla para havalesi |
|
| 111 |
General |
restraining order n.
|
men kararı |
|
| 112 |
General |
order blanks n.
|
sipariş formları |
|
| 113 |
General |
work order n.
|
iş emri |
|
| 114 |
General |
purchase order n.
|
sipariş formu |
|
| 115 |
General |
purchase order n.
|
sipariş |
|
| 116 |
General |
order statistics n.
|
sıra istatistikleri |
|
| 117 |
General |
alphabetical order n.
|
alfabetik sıra |
|
| 118 |
General |
order arranged a to z n.
|
alfabetik sıra |
|
| 119 |
General |
bulk order n.
|
yüklü sipariş |
|
| 120 |
General |
large order n.
|
zor iş |
|
| 121 |
General |
large order n.
|
zor mesele |
|
| 122 |
General |
large order n.
|
yüklü sipariş |
|
| 123 |
General |
record order n.
|
yüklü sipariş |
|
| 124 |
General |
new order n.
|
yeni düzen |
|
| 125 |
General |
new order n.
|
genel reform |
|
| 126 |
General |
purchase request order n.
|
satın alma talep formu |
|
| 127 |
General |
order book n.
|
sipariş defteri |
|
| 128 |
General |
order of magnitude n.
|
büyüklük kertesi |
|
| 129 |
General |
order of magnitude n.
|
büyüklüğe göre diziliş |
|
| 130 |
General |
order of the system n.
|
sistem derecesi |
|
| 131 |
General |
order statistic n.
|
sıra istatistiği |
|
| 132 |
General |
acceptance of order n.
|
sipariş kabulü |
|
| 133 |
General |
lawful order n.
|
yasal düzen |
|
| 134 |
General |
automatic payment order n.
|
otomatik ödeme talimatı |
|
| 135 |
General |
order instruction n.
|
sipariş talimatı |
|
| 136 |
General |
order instructions n.
|
sipariş talimatları |
|
| 137 |
General |
mobilization order n.
|
seferberlik emri |
|
| 138 |
General |
pending order n.
|
bekleyen sipariş |
|
| 139 |
General |
customer order n.
|
müşteri siparişi |
|
| 140 |
General |
order of importance n.
|
önem sırası |
|
| 141 |
General |
change order n.
|
değişiklik emri |
|
| 142 |
General |
social order n.
|
toplum düzeni |
|
| 143 |
General |
conditional order n.
|
koşullu ısmarlama |
|
| 144 |
General |
consecutive order n.
|
sıralı dizi |
|
| 145 |
General |
consecutive order n.
|
art arda dizi |
|
| 146 |
General |
descending order n.
|
azalan sıra |
|
| 147 |
General |
working order n.
|
çalışma talimatı |
|
| 148 |
General |
ahi-order n.
|
ahi teşkilatı |
|
| 149 |
General |
apple-pie order n.
|
düzenli olma |
|
| 150 |
General |
ahi-order n.
|
ahilik |
|
| 151 |
General |
ahi-order n.
|
ahi birliği |
|
| 152 |
General |
mail-order house n.
|
posta ile sipariş alan mağaza |
|
| 153 |
General |
putting on a belt during a master ceremony according to an ahi-order n.
|
şed kuşanma |
|
| 154 |
General |
order-of-magnitude n.
|
büyüklük sırası |
|
| 155 |
General |
ottoman constabulary-official for public order n.
|
ihtisab emini |
|
| 156 |
General |
ottoman constabulary-official for public order n.
|
muhtesib |
|
| 157 |
General |
repetition order n.
|
tekrar sipariş |
|
| 158 |
General |
social order n.
|
toplumsal düzen |
|
| 159 |
General |
telegraphic money order n.
|
telgraf havalesi |
|
| 160 |
General |
pecking order n.
|
hiyerarşi |
|
| 161 |
General |
postal money order n.
|
posta havalesi |
|
| 162 |
General |
tall order n.
|
yapılması olanaksız iş |
|
| 163 |
General |
tall order n.
|
olmayacak iş |
|
| 164 |
General |
the new order n.
|
nizam-ı cedid |
|
| 165 |
General |
payment of gas bill by standing order n.
|
otomatik doğalgaz faturası ödemesi |
|
| 166 |
General |
internal order n.
|
iç düzen |
|
| 167 |
General |
birth order n.
|
doğum sırası |
|
| 168 |
General |
protective order n.
|
koruyucu talimat |
|
| 169 |
General |
protective order n.
|
koruyucu hüküm |
|
| 170 |
General |
order of seating n.
|
oturma düzeni |
|
| 171 |
General |
seating order n.
|
oturma düzeni |
|
| 172 |
General |
the world order n.
|
dünyanın düzeni |
|
| 173 |
General |
the world order n.
|
dünya düzeni |
|
| 174 |
General |
legal order n.
|
yasal nizam |
|
| 175 |
General |
corrupt order n.
|
bozuk düzen |
|
| 176 |
General |
collapse of public order n.
|
kamu düzeninin çökmesi |
|
| 177 |
General |
money order n.
|
para havalesi |
|
| 178 |
General |
following order n.
|
sonraki sipariş |
|
| 179 |
General |
next order n.
|
sonraki sipariş |
|
| 180 |
General |
tall order n.
|
zor iş |
|
| 181 |
General |
final judgment order n.
|
nihai karar |
|
| 182 |
General |
final judgment order n.
|
kesin hüküm |
|
| 183 |
General |
chaotic order n.
|
kaotik düzen |
|
| 184 |
General |
team order n.
|
takım emri |
|
| 185 |
General |
establishment of law and order n.
|
kanun ve düzenin kurulması |
|
| 186 |
General |
will-to-order n.
|
kural istemi |
|
| 187 |
General |
series/order of things n.
|
olaylar dizisi |
|
| 188 |
General |
battle order n.
|
savaş emri |
|
| 189 |
General |
battle order n.
|
savaş düzeni |
|
| 190 |
General |
symbolic order n.
|
sembolik düzen |
|
| 191 |
General |
compliance order n.
|
itaat emri |
|
| 192 |
General |
appointment order n.
|
atama emri |
|
| 193 |
General |
order of preference n.
|
tercih sırası |
|
| 194 |
General |
order of choice n.
|
tercih sırası |
|
| 195 |
General |
lack or order n.
|
başıbozukluk |
|
| 196 |
General |
order information n.
|
sipariş bilgileri |
|
| 197 |
General |
order table n.
|
sıra tablosu/cetveli |
|
| 198 |
General |
order mark (school, brit) n.
|
(okulda verilen) ufak ceza |
|
| 199 |
General |
repair order n.
|
onarım emri |
|
| 200 |
General |
phase order n.
|
faz sırası |
|
| 201 |
General |
height order n.
|
boy sırası |
|
| 202 |
General |
benedictine order n.
|
benedik tarikatı |
|
| 203 |
General |
actual order n.
|
gerçek sipariş |
|
| 204 |
General |
old order n.
|
eski düzen |
|
| 205 |
General |
established order n.
|
müesses nizam |
|
| 206 |
General |
order duration n.
|
sipariş süresi |
|
| 207 |
General |
public health and order n.
|
kamu sağlığı ve düzeni |
|
| 208 |
General |
customer order form n.
|
müşteri̇ si̇pari̇ş formu |
|
| 209 |
General |
menu order n.
|
menü düzeni |
|
| 210 |
General |
order status n.
|
siparişin durumu |
|
| 211 |
General |
status of order n.
|
siparişin durumu |
|
| 212 |
General |
delay of order n.
|
sipariş gecikmesi |
|
| 213 |
General |
order delay n.
|
sipariş gecikmesi |
|
| 214 |
General |
order picker n.
|
sipariş toplayıcı |
|
| 215 |
General |
feudal social order n.
|
feodal sosyal düzen |
|
| 216 |
General |
tasking order n.
|
görevlendirme |
|
| 217 |
General |
tasking order n.
|
görevlendirme emri |
|
| 218 |
General |
telephone order n.
|
telefondan alınan sipariş |
|
| 219 |
General |
temporal order n.
|
olayların zamana göre sıralanması |
|
| 220 |
General |
first order of business n.
|
yapılacak ilk şey |
|
| 221 |
General |
first order of business n.
|
yapılması gereken ilk şey |
|
| 222 |
General |
mail-order buying n.
|
posta siparişi ile satın alma |
|
| 223 |
General |
pre-order n.
|
ön sipariş |
|
| 224 |
General |
peck order n.
|
gagalama düzeni |
|
| 225 |
General |
peck order n.
|
sosyal hiyerarşi |
|
| 226 |
General |
peck order n.
|
egemenlik hiyerarşisi |
|
| 227 |
General |
postal order [uk] n.
|
posta yolu ile gerçekleştirilen para havalesi |
|
| 228 |
General |
order [obsolete] n.
|
yerleşmiş kullanım |
|
| 229 |
General |
order [obsolete] n.
|
alışılagelmiş kullanım |
|
| 230 |
General |
pre-order n.
|
ön sipariş verme |
|
| 231 |
General |
pre-order n.
|
önceden ısmarlama |
|
| 232 |
General |
current order n.
|
güncel sipariş |
|
| 233 |
General |
reading order n.
|
okuma düzeni |
|
| 234 |
General |
cto (cancelled to order) n.
|
iptal edilen (posta pulu) |
|
| 235 |
General |
care order n.
|
bakım emri |
|
| 236 |
General |
stiffening order n.
|
(geminin dengelenmesi amacıyla) eski kargolar indirilmeden yeni kargoların kabulü için gümrük tarafından verilen bir izin |
|
| 237 |
General |
supervision order n.
|
çocuk veya genç bireyin korunmasına yönelik mahkeme emri |
|
| 238 |
General |
bring order to v.
|
düzene sokmak |
|
| 239 |
General |
order away v.
|
kovmak |
|
| 240 |
General |
order off v.
|
atmak |
|
| 241 |
General |
set a place in order v.
|
bir yeri derleyip toplamak |
|
| 242 |
General |
go out of order v.
|
arızalanmak |
|
| 243 |
General |
be out of order v.
|
usule aykırı olmak |
|
| 244 |
General |
order food from outside v.
|
dışarıdan yemek söylemek |
|
| 245 |
General |
place order v.
|
sipariş vermek |
|
| 246 |
General |
send a money order v.
|
havale göndermek |
|
| 247 |
General |
put in order v.
|
çekidüzen vermek |
|
| 248 |
General |
put in order v.
|
düzeltmek |
|
| 249 |
General |
receive an order v.
|
sipariş almak |
|
| 250 |
General |
be out of order v.
|
çalışmamak |
|
| 251 |
General |
get out of order v.
|
bozulmak |
|
| 252 |
General |
maintain order v.
|
düzeni sağlamak |
|
| 253 |
General |
be out of order v.
|
düzensiz olmak |
|
| 254 |
General |
go out of order v.
|
arıza vermek |
|
| 255 |
General |
restore the law and order v.
|
kanun ve düzeni yeniden inşaa etmek |
|
| 256 |
General |
bring something to good working order v.
|
çalışır duruma getirmek |
|
| 257 |
General |
maintain law and order v.
|
kanun ve düzeni sağlamak |
|
| 258 |
General |
take an order v.
|
birinden emir almak |
|
| 259 |
General |
place an order v.
|
ısmarlamak |
|
| 260 |
General |
arrange in order v.
|
sıralamak |
|
| 261 |
General |
put in order v.
|
sıralamak |
|
| 262 |
General |
order off v.
|
çıkarmak |
|
| 263 |
General |
order away v.
|
yollamak |
|
| 264 |
General |
be arranged in an order v.
|
dizilmek |
|
| 265 |
General |
order away v.
|
göndermek |
|
| 266 |
General |
be a member of a religious order v.
|
tarikata bağlı olmak |
|
| 267 |
General |
order food from outside v.
|
dışarıdan yemek |
|
| 268 |
General |
put under one's order v.
|
emrine vermek |
|
| 269 |
General |
keep order v.
|
disiplini korumak |
|
| 270 |
General |
be out of order v.
|
uygunsuz olmak |
|
| 271 |
General |
give an order v.
|
ısmarlamak |
|
| 272 |
General |
order out v.
|
kovmak |
|
| 273 |
General |
put in order v.
|
tanzim etmek |
|
| 274 |
General |
order out v.
|
çıkarmak |
|
| 275 |
General |
bring order into v.
|
düzene sokmak |
|
| 276 |
General |
set a place in order v.
|
bir yeri düzene sokmak |
|
| 277 |
General |
be out of order v.
|
(makine/aygıt) bozulmuş olmak |
|
| 278 |
General |
make to order v.
|
ısmarlama yapmak |
|
| 279 |
General |
take an order v.
|
birinden sipariş almak |
|
| 280 |
General |
be out of order v.
|
bozuk olmak (makine/aygıt) |
|
| 281 |
General |
put something in order v.
|
nizama sokmak |
|
| 282 |
General |
go out of order v.
|
arıza meydana gelmek |
|
| 283 |
General |
call to order v.
|
toplantıyı açmak |
|
| 284 |
General |
brought order to v.
|
düzene sokmak |
|
| 285 |
General |
be in good working order v.
|
iyi işler durumda olmak |
|
| 286 |
General |
restore the order v.
|
düzeni yeniden sağlamak |
|
| 287 |
General |
rule something out of order v.
|
kabul etmemek |
|
| 288 |
General |
brought order into v.
|
düzene sokmak |
|
| 289 |
General |
place an order with v.
|
sipariş vermek |
|
| 290 |
General |
put in order v.
|
hale yola koymak |
|
| 291 |
General |
put something in order v.
|
düzen vermek |
|
| 292 |
General |
put in order v.
|
adam etmek |
|
| 293 |
General |
be put in order v.
|
düzelmek |
|
| 294 |
General |
be in order v.
|
sıralanmış durumda olmak |
|
| 295 |
General |
impose law and order v.
|
kanun ve nizam getirmek |
|
| 296 |
General |
make an order v.
|
sipariş etmek |
|
| 297 |
General |
make an order v.
|
sipariş geçmek |
|
| 298 |
General |
make an order v.
|
ısmarlamak |
|
| 299 |
General |
place an order with v.
|
sipariş etmek |
|
| 300 |
General |
place an order with v.
|
ısmarlamak |
|
| 301 |
General |
place an order with v.
|
sipariş geçmek |
|
| 302 |
General |
send an order v.
|
sipariş etmek |
|
| 303 |
General |
send an order v.
|
sipariş geçmek |
|
| 304 |
General |
put one's life and affairs in order (again) v.
|
kendini toplamak |
|
| 305 |
General |
put one's life and affairs in order (again) v.
|
kendini toparlamak |
|
| 306 |
General |
put (something) in order v.
|
düzene oturtmak |
|
| 307 |
General |
keep (something) in order v.
|
düzenli tutmak |
|
| 308 |
General |
be in order v.
|
düzene girmek |
|
| 309 |
General |
bring an order v.
|
düzenleme getirmek |
|
| 310 |
General |
put in order v.
|
düzenleme getirmek |
|
| 311 |
General |
put (something) in order v.
|
düzen altına almak |
|
| 312 |
General |
put (something) in order v.
|
düzenlemede bulunmak |
|
| 313 |
General |
arrange in an alphabetical order v.
|
alfabetik sıraya göre dizmek |
|
| 314 |
General |
put in an order v.
|
sipariş vermek |
|
| 315 |
General |
issue a work order v.
|
iş emri çıkarmak |
|
| 316 |
General |
acknowledge court order v.
|
mahkeme kararını tanımak |
|
| 317 |
General |
write an order form for medication v.
|
reçetelemek |
|
| 318 |
General |
accept the order v.
|
siparişi kabul etmek |
|
| 319 |
General |
prepare an order v.
|
sipariş düzenlemek |
|
| 320 |
General |
close the order v.
|
siparişi kapatmak |
|
| 321 |
General |
give order v.
|
talimatta bulunmak |
|
| 322 |
General |
place an order v.
|
sipariş geçmek |
|
| 323 |
General |
threaten to unravel the secular order v.
|
laik düzeni yıkmaya çalışmak |
|
| 324 |
General |
try to destroy the secular order v.
|
laik düzeni yıkmaya çalışmak |
|
| 325 |
General |
fulfil an order v.
|
siparişi yerine getirmek |
|
| 326 |
General |
clear a piece of land (in order to grow crops) v.
|
tarla açmak |
|
| 327 |
General |
make to order v.
|
sipariş üzerine yapmak |
|
| 328 |
General |
withdraw an order v.
|
siparişi iptal etmek |
|
| 329 |
General |
order tea v.
|
çay söylemek |
|
| 330 |
General |
make to order v.
|
siparişe göre yapmak |
|
| 331 |
General |
make to order v.
|
emre göre yapmak |
|
| 332 |
General |
make to order v.
|
isteğe göre yapmak |
|
| 333 |
General |
conform the order v.
|
siparişe uygun olmak |
|
| 334 |
General |
put in order v.
|
sıraya sokmak |
|
| 335 |
General |
do in certain order v.
|
belirli bir düzen içinde yapmak |
|
| 336 |
General |
order in v.
|
dışarıdan yemek |
|
| 337 |
General |
order in v.
|
dışarıdan yemek söylemek |
|
| 338 |
General |
send an order v.
|
siparişi göndermek |
|
| 339 |
General |
proceed with an order v.
|
sipariş işlemine başlamak |
|
| 340 |
General |
order around v.
|
emir yağdırmak |
|
| 341 |
General |
cancel an order v.
|
siparişi geri almak |
|
| 342 |
General |
cancel an order v.
|
siparişi iptal etmek |
|
| 343 |
General |
revoke an order v.
|
siparişleri geri almak |
|
| 344 |
General |
make an additional order v.
|
ek sipariş yapmak |
|
| 345 |
General |
make an additional order v.
|
ilave sipariş yapmak |
|
| 346 |
General |
order on trial v.
|
deneme siparişi vermek |
|
| 347 |
General |
order again v.
|
tekrar sipariş etmek |
|
| 348 |
General |
give order v.
|
sipariş vermek |
|
| 349 |
General |
work in order v.
|
düzen içinde çalışmak |
|
| 350 |
General |
study in order v.
|
düzen içinde çalışmak |
|
| 351 |
General |
order the secretary of defence to use military force v.
|
savunma bakanına askeri güç kullanma emri vermek |
|
| 352 |
General |
order modestly v.
|
sade şeyler sipariş etmek |
|
| 353 |
General |
be listed in alphabetical order v.
|
alfabetik sıraya göre listelenmek |
|
| 354 |
General |
order books in bulk v.
|
toptan kitap siparişi vermek |
|
| 355 |
General |
order dessert v.
|
tatlı siparişi vermek |
|
| 356 |
General |
order a take away v.
|
dışarıdan eve yemek sipariş etmek |
|
| 357 |
General |
order a take away v.
|
dışarıdan eve yemek söylemek |
|
| 358 |
General |
defy order v.
|
emre karşı gelmek |
|
| 359 |
General |
enter order v.
|
sipariş girmek |
|
| 360 |
General |
put in an order v.
|
sıraya koymak |
|
| 361 |
General |
order in v.
|
girmesini söylemek |
|
| 362 |
General |
be in working order v.
|
çalışır vaziyette olmak |
|
| 363 |
General |
be in working order v.
|
çalışır durumda olmak |
|
| 364 |
General |
deliver the order v.
|
siparişi getirmek |
|
| 365 |
General |
bring the order v.
|
siparişi getirmek |
|
| 366 |
General |
bring/deliver order v.
|
sipariş getirmek |
|
| 367 |
General |
open an order v.
|
sipariş açmak |
|
| 368 |
General |
enter an order v.
|
sipariş girmek |
|
| 369 |
General |
get a court order v.
|
mahkeme emri çıkarttırmak |
|
| 370 |
General |
order take-out v.
|
dışarıdan yemek sipariş etmek |
|
| 371 |
General |
fulfil the order v.
|
siparişi karşılamak |
|
| 372 |
General |
fulfil the order v.
|
siparişe cevap vermek |
|
| 373 |
General |
take order for v.
|
sorumluluğu üstlenmek |
|
| 374 |
General |
take order for v.
|
yükümlülüğü üzerine almak |
|
| 375 |
General |
take order for v.
|
emir almak |
|
| 376 |
General |
take order for v.
|
sipariş almak |
|
| 377 |
General |
mail-order v.
|
posta ile teslim edilecek olan ürünleri almak veya satmak |
|
| 378 |
General |
pre-order v.
|
ön sipariş vermek |
|
| 379 |
General |
pre-order v.
|
önceden ısmarlamak |
|
| 380 |
General |
in alphabetical order adj.
|
alfabetik olarak dizilmiş |
|
| 381 |
General |
out of order adj.
|
ayarı bozuk |
|
| 382 |
General |
at one's order adj.
|
emre hazır |
|
| 383 |
General |
in order adj.
|
ahenkli |
|
| 384 |
General |
out of order adj.
|
intizamsız |
|
| 385 |
General |
in bad order adj.
|
bozuk |
|
| 386 |
General |
made to order adj.
|
ısmarlama |
|
| 387 |
General |
arranged in order adj.
|
sıralı |
|
| 388 |
General |
payable to order adj.
|
emre ödenecek |
|
| 389 |
General |
in order adj.
|
nizamlı |
|
| 390 |
General |
which (in order) adj.
|
kaçıncı |
|
| 391 |
General |
in good order adj.
|
muntazam |
|
| 392 |
General |
out of order adj.
|
intizamsız sırasız |
|
| 393 |
General |
in order adj.
|
sıralı |
|
| 394 |
General |
in good order adj.
|
yolunda |
|
| 395 |
General |
low-order adj.
|
düşük değerli |
|
| 396 |
General |
made-to-order adj.
|
ısmarlama |
|
| 397 |
General |
mail-order adj.
|
posta siparişiyle alınan |
|
| 398 |
General |
out-of-order adj.
|
düzensiz |
|
| 399 |
General |
out-of-order adj.
|
karmakarışık |
|
| 400 |
General |
out of order adj.
|
çalışmaz |
|
| 401 |
General |
out of order adj.
|
işlemez |
|
| 402 |
General |
out of order adj.
|
yolsuz |
|
| 403 |
General |
out of order adj.
|
nizamsız |
|
| 404 |
General |
on order adj.
|
siparişi verilmiş |
|
| 405 |
General |
arranged in an order adj.
|
sıraya dizilmiş |
|
| 406 |
General |
arranged in an order adj.
|
sıraya dizilen |
|
| 407 |
General |
out of order adj.
|
darmaduman |
|
| 408 |
General |
of the highest order adj.
|
en üst düzeyde |
|
| 409 |
General |
of the highest order adj.
|
en üst kalitede |
|
| 410 |
General |
made-to-order adj.
|
uygun |
|
| 411 |
General |
made-to-order adj.
|
yerinde |
|
| 412 |
General |
made-to-order adj.
|
münasip |
|
| 413 |
General |
made-to-order adj.
|
yakışır |
|
| 414 |
General |
in order adj.
|
çekici |
|
| 415 |
General |
in order adj.
|
arzu edilen |
|
| 416 |
General |
in order adj.
|
hazır ve nazır |
|
| 417 |
General |
in order adj.
|
derli toplu |
|
| 418 |
General |
in short order adv.
|
çabuk |
|
| 419 |
General |
in short order adv.
|
çarçabuk |
|
| 420 |
General |
in chronological order adv.
|
kronolojik sıra ile |
|
| 421 |
General |
until a further order is made adv.
|
ikinci bir emre kadar |
|
| 422 |
General |
in order adv.
|
sıra ile |
|
| 423 |
General |
by order of adv.
|
emrine göre |
|
| 424 |
General |
in alphabetical order adv.
|
harf sırasına göre |
|
| 425 |
General |
in short order adv.
|
hemen |
|
| 426 |
General |
by order of adv.
|
emriyle |
|
| 427 |
General |
in apple pie order adv.
|
çok düzenli |
|
| 428 |
General |
by order adv.
|
emre göre |
|
| 429 |
General |
in order adv.
|
düzenli sıra ile yolunda |
|
| 430 |
General |
in order of priorities adv.
|
önem sırasına göre |
|
| 431 |
General |
in alphabetic order adv.
|
alfabetik olarak |
|
| 432 |
General |
in good order adv.
|
iyi bir halde |
|
| 433 |
General |
in short order adv.
|
çabucak |
|
| 434 |
General |
in order adv.
|
usule göre |
|
| 435 |
General |
by order adv.
|
emir gereğince |
|
| 436 |
General |
in what order adv.
|
hangi sıraya göre |
|
| 437 |
General |
by order of adv.
|
emri gereğince |
|
| 438 |
General |
by order of adv.
|
in emriyle |
|
| 439 |
General |
to order adv.
|
emrine |
|
| 440 |
General |
to his own order adv.
|
emrine |
|
| 441 |
General |
until further order adv.
|
yeni bir emre kadar |
|
| 442 |
General |
until further order adv.
|
yeni bir talimata kadar |
|
| 443 |
General |
in order adv.
|
usulüne göre |
|
| 444 |
General |
in order adv.
|
usule uygun |
|
| 445 |
General |
in apple-pie order adv.
|
çok düzenli bir şekilde |
|
| 446 |
General |
in descending order adv.
|
azalan sırada |
|
| 447 |
General |
in chronological order adv.
|
tarih sırasıyla |
|
| 448 |
General |
to one's own order adv.
|
emrine |
|
| 449 |
General |
in alphabetical order adv.
|
alfabetik düzende |
|
| 450 |
General |
in abc order adv.
|
alfabetik düzende |
|
| 451 |
General |
in abc order adv.
|
alfabetik olarak |
|
| 452 |
General |
in abc order adv.
|
alfabetik sırada |
|
| 453 |
General |
in good order adv.
|
doğru şekilde |
|
| 454 |
General |
on the order of prep.
|
tarzında |
|
| 455 |
General |
in order of prep.
|
sırasıyla |
|
| 456 |
General |
on the order of prep.
|
kabilinde |
|
| 457 |
General |
to the order of prep.
|
usulüne göre |
|
| 458 |
General |
to the order of prep.
|
emrine |
|
| 459 |
General |
on the order of prep.
|
yaklaşık |
|
| 460 |
General |
in the order of prep.
|
...mertebesinde / düzeyinde |
|
| 461 |
General |
in order that conj.
|
ta ki |
|
| 462 |
General |
in order that conj.
|
diye |
|
| 463 |
General |
in order that conj.
|
olması için |
|
| 464 |
General |
in order that conj.
|
-mesi için |
|
| 465 |
General |
in order that conj.
|
-sin diye |
|
| 466 |
General |
in order that conj.
|
-sın diye |
|
| 467 |
General |
in order for conj.
|
teminen |
|
| 468 |
General |
your order sir interj.
|
emret komutanım |
|
| 469 |
General |
order! interj.
|
sıraya geç! |
|
| 470 |
General |
order! interj.
|
düzen istiyoruz! |
|
| 471 |
General |
in order to [obsolete] expr.
|
binaen |
|
| 472 |
General |
in order to [obsolete] expr.
|
-e gelince |
|
| 473 |
General |
in order to [obsolete] expr.
|
-e göre |
|
| 474 |
General |
bpoe (benevolent and protective order of elks) abrev.
|
yardımsever ve koruyucu elks tarikatı |
|
| 475 |
General |
oj (order of jamaica) abrev.
|
jamaika şeref rütbesi |
|
| 476 |
General |
ioof (independent order of odd fellows) abrev.
|
1819 yılında abd'de kurulmuş, siyasi olmayan bir kardeşlik örgütü |
|
| 477 |
General |
cvo (commander of the royal victorian order) abrev.
|
ingiltere'de bir şövalyelik unvanı |
|
| Phrasals |
|
| 478 |
Phrasals |
order someone out v.
|
birine dışarıya çıkmasını söylemek/emretmek |
|
| 479 |
Phrasals |
order someone in something v.
|
birine bir yere girmesini söylemek/emretmek |
|
| 480 |
Phrasals |
order someone into something v.
|
birine bir yere girmesini söylemek/emretmek |
|
| 481 |
Phrasals |
order someone out of some place v.
|
birine dışarıya çıkmasını söylemek/emretmek |
|
| 482 |
Phrasals |
order something from something v.
|
bir yerden bir şeyler sipariş etmek |
|
| 483 |
Phrasals |
put something into order v.
|
bir şeyi düzene sokmak |
|
| 484 |
Phrasals |
order someone about v.
|
birine emirler yağdırmak |
|
| 485 |
Phrasals |
order someone off (of something) v.
|
birine bir yerden/bir şeyden inmesini söylemek/emretmek |
|
| 486 |
Phrasals |
order someone around v.
|
birine emirler yağdırmak |
|
| 487 |
Phrasals |
order something in v.
|
dışarıdan yemek sipariş etmek |
|
| 488 |
Phrasals |
order something in v.
|
dışarından yemek söylemek |
|
| 489 |
Phrasals |
back-order something v.
|
(müşteri için) yenisini sipariş etmek |
|
| 490 |
Phrasals |
put something into order v.
|
(odayı vb) düzeltmek |
|
| 491 |
Phrasals |
order (one) about v.
|
(birine) ne yapacağını söylemek |
|
| 492 |
Phrasals |
order (one) about v.
|
(birine) emirler yağdırmak |
|
| 493 |
Phrasals |
order (one) about v.
|
(birine) emir vermek |
|
| 494 |
Phrasals |
order (one) around v.
|
(birine) ne yapacağını söylemek |
|
| 495 |
Phrasals |
order (one) around v.
|
(birine) emir vermek |
|
| 496 |
Phrasals |
order (one) off v.
|
(birine) inmesini/çekilmesini/kalkmasını/çıkmasını emretmek |
|
| 497 |
Phrasals |
order (one) off v.
|
(birini bir şeyden) indirmek/çıkartmak/kaldırmak |
|
| 498 |
Phrasals |
order (one) out (of some place) v.
|
(birinin bir yerden) çıkmasını emretmek |
|
| 499 |
Phrasals |
order (one) out (of some place) v.
|
(birinin bir yeri) terk etmesini emretmek |
|
| 500 |
Phrasals |
order (one) out (of some place) v.
|
(birini bir yerden) çıkarmak/atmak |
|
